Yılanlar ve Yılan Türleri, Yılan resimleri, Yılanların Çiftleşmesi,Yılanların Üremesi

Siraç

Yönetici
Admin
Editör
#1
Sponsorlu Bağlantılar
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]ZEHİRSİZ TÜRLER[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Coronella austriaca Laurenti, 1768 [/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Avusturya Yılanı[/FONT]

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Genel Özellikler: Sırt bölgesinin rengi genel olarak kırmızımsı kahverengiyle sarımsı kahverengi arasında değişir. Belirginliği az olan beneklerinin rengiyse siyah. Karın bölgesiyse grimsi kahverengiden kırmızımsı renge kadar değişir. Ayrıca burun bölgesinden başlayıp, gözün üzerinden geçen ve boyuna doru uzanan bir şerit bulunur (temporal bant). En çok yedikleri besin kertenkeleler. Bunların yanında kemiriciler, avlayabildikleri kuşlar, küçük yılanları da yerler. [/FONT]



[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Tırmanıcı özellikleri var. Sabahları ve öğleden sonraları aktiftir. Öğle uykuları var. Az hareketli ve sakin bir türdür. Kış uykusuna da yatarlar. Bu hayvanlar üreme işlerini doğurarak yaparlar (ovovivipar). Ancak doğurma memelilerdeki gibi olmaz. Yavru anne karnında bir yumurta içinde gelişir (plasenta yok) ve dışarıya öyle bırakılır. Dişiler bir defada 4-13 yavru doğururlar. Ağustos ya da Eylül'de yumurtadan çıkan yavrular 3 (erkekler) ve 4 (dişiler) yılda erginleşir. Boyları 75 cm kadar olabilir. [/FONT]

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Habitat: Ormanlık yerlerin kenarlarındaki taşlıklarda, kumluklarda, çayırlıklarda, çalılık yerlerde yaşarlar. Ağaçlarda da görülürler. Yüksekliği 2350 metre kadar olan yerlerde bulunabilirler. [/FONT]

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Türkiye'deki Dağılım: Anadolu'nun kuzeyinde (Trakya dahil) daha çok olmak üzere, Orta ve Batı bölgelerinde habitatın uygun olduğu yerlerde dağılım gösterirler. [/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]
[/FONT]



[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Coluber najadum (Eichwald, 1831) [/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]İnce Yılan[/FONT]

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Genel Özellikler: Vücut yapıları diğer yılanlara göre oldukça ince. Sırt bölgesinin rengi arka tarafta kırmızımsı kahverengi ve kahverenginin diğer tonları, ön taraftaysa grimsi. Vücudun ön tarafının yanlarında kenarları beyaz olan iri siyah benekler bulunur. Bu benekler kuyruğa doğru gittikçe küçülür. Baş taraftaki ilk iki benek bazen birleşik olabilir. Benek bulunmayan karın bölgesi, kirli beyaz ya da sarımsı olabilir. Genel olarak fare gibi kemiricilerle, küçük sürüngenlerle, kertenkelelerle ve böceklerle beslenirler. Kemiricilerle beslendikleri için yararlıdırlar. Çok hızlı hareket edebilirler ve ağaçlara da tırmanabilirler. Gündüzleri aktiflik gösterirler. Ekim'le Nisan ayı arasında kış uykusuna yatarlar. [/FONT]


[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Haziran ve Temmuz aylarında yumurtlamaya başlayan bu hayvanların dişileri, bir defada 3-5 kadar yumurta bırakabilirler. Yavrular 2 ya da 3 yılda erginleşebilirler (sıcaklığa bağlı olarak). Boyları 140 cm kadar olabilir. [/FONT]

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Habitat: Kuru yerlerde, çalılık ve taşlık alanlarda yaşarlar. Tarlalarda, bahçelerde ve ev yakınlarında da bulunabilirler. Yüksekliği 1700 metreye kadar olan yerlerde bulunabilirler.[/FONT]

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Türkiye'deki Dağılım: Anadolu'nun İzmir-Ağrı hattının güneyinde kalan kısımlarıyla, Trakya ve Doğu Karadeniz bölgesinde habitatın uygun olduğu alanlarda dağılım gösterirler. [/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]
[/FONT]


[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Coluber nummifer (Reuss, 1834) [/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]s*kkeli Yılan[/FONT]

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Genel Özellikler: Vücudun genel yapısına bakıldığında, boyun kısmının vücudun diğer bölgelerine oranla oldukça ince olduğu görülür. Sırt bölgesinin rengi genel olarak sütlü kahverengi ve kahverenginin diğer tonlarında olur. Sırtta ayrıca, kenarları siyahımsı olan koyu kahverengi, yuvarlağımsı ve ayrı ayrı iri benekler bulunur. Vücudun yan taraflarında, baştan kuyruğa doğru uzanan, sırttakilerden daha küçük olan benekler bulunur. [/FONT]


[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Bunlar kuyruk bölgesinde birleşerek bir şerit oluşturur. Gözle ağzın arka kısmı arasında siyah bir şerit de var. Karın bölgesi çok az benekli olup kirli beyaz bir renkte olur. Genel olarak fare gibi kemiricilerle, küçük sürüngenlerle, kuş ve kuş yumurtalarıyla, kertenkelelerle (özellikle Gekolar) beslenirler. Kemiricilerle beslendikleri için yararlıdırlar. Oldukça hızlı hareket edebilirler. Gündüzleri aktiflik gösterirler. Temmuz ayında yumurtlamaya başlayan bu hayvanların dişileri, bir defada 5-10 kadar yumurta bırakabilirler. Yumurtadan çıkan yavrular 20 cm kadar olur. Boyları 130 cm kadar olabilir. [/FONT]

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Habitat: Bitki örtüsünün seyrek olduğu, kurak yerlerdeki taşlık ve çalılık yerlerde, evlerin yakınında yaşarlar. Toprak evlerin çatılarında da görülürler. Yüksekliği 2300 metreye kadar olan yerlerde bulunabilirler.[/FONT]

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Türkiye'deki Dağılım: Marmara, Ege, Akdeniz bölgeleri, İç Anadolu'nun batısında habitatın uygun olduğu yerlerde dağılım gösterirler. [/FONT]

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Not: Saldırgan bir yapıları var. Rahatsız edildiklerinde ya da savunma amaçlı saldırırlar.[/FONT]

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]
[/FONT]



[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Coluber ravergieri Menetries, 1832 [/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Kocabaş Yılan[/FONT]

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Genel Özellikler: Vücudun genel yapısına bakıldığında, boyun kısmının vücudun diğer bölgelerine oranla oldukça ince olduğu görülür. Sırt bölgesinin rengi genel olarak sütlü kahverengi ve kahverenginin diğer tonlarında olur. Sırtta ayrıca, kenarları siyahımsı olan koyu kahverengi, yuvarlak olmayan ve zikzak yapmış (şerit gibi) iri benekler bulunur. Vücudun yan taraflarında, baştan kuyruğa doğru uzanan, sırttakilerden daha küçük olan benekler bulunur. Bunlar kuyruk bölgesinde birleşerek bir şerit oluşturur. Gözle ağzın arka kısmı arasında siyah bir şerit de var. Karın bölgesi çok az benekli olup kirli beyaz bir renkte olur. [/FONT]


[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Genel olarak fare gibi kemiricilerle, küçük sürüngenlerle, kuş ve kuş yumurtalarıyla, kertenkelelerle (özellikle Gekolar) beslenirler. Kemiricilerle beslendikleri için yararlıdırlar. Oldukça hızlı hareket edebilirler. Gündüzleri aktiflik gösterirler. Temmuz ayında yumurtlamaya başlayan bu hayvanların dişileri, bir defada 5-10 kadar yumurta bırakabilirler. Yumurtadan çıkan yavrular 20 cm kadar olur. Boyları 130 cm kadar olabilir. [/FONT]

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Habitat: Bitki örtüsünün seyrek olduğu, kurak yerlerdeki taşlık ve çalılık yerlerde, evlerin yakınında yaşarlar. Toprak evlerin çatılarında da görülürler. Yüksekliği 2300 metreye kadar olan yerlerde bulunabilirler.[/FONT]

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Türkiye'deki Dağılım: Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde habitatın uygun olduğu yerlerde dağılım gösterirler. [/FONT]

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Not: Rahatsız edildiklerinde ya da kendilerini korumak için saldırabilirler. [/FONT]


[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]
[/FONT]



[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Coluber rubriceps (Venzmer, 1919) [/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Toros Yılanı, Ok Yılanı[/FONT]

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Genel Özellikler: Sırt bölgesinin rengi arka tarafları sarımsı kahverengi, baş taraflarıysa grimsi kahverengi olur. Başın üst kısmıysa kırmızımsı kahverengi. Vücudun ön yan taraflarında siyah ya da koyu kahverengi benekler bulunur. Bu benekler arkaya doğru gittikçe küçülür ve kaybolur. Boyun tarafındaki ilk iki benek genelde birleşir ve halka oluşturur. Gözün arka ve ön tarafları siyah renkli. Karın bölgesiyse sarımsı beyaz olup beneksizdir. Genel olarak fare gibi kemiricilerle, küçük sürüngenlerle, kertenkelelerle ve böceklerle beslenirler. Kemiricilerle beslendikleri için yararlıdırlar. Çok hızlı hareket edebilirler ve ağaçlara da tırmanabilirler. Gündüzleri aktiflik gösterirler. Ekim'le Nisan ayı arasında kış uykusuna yatarlar. [/FONT]


[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Haziran ve Temmuz aylarında yumurtlamaya başlayan bu hayvanların dişileri, bir defada 3-5 kadar yumurta bırakabilirler. Boyları 100 cm kadar olabilir. [/FONT]

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Habitat: Kuru yerlerde, çalılık ve taşlık alanlarda yaşarlar. Tarlalarda, bahçelerde ve ev yakınlarında da görülürler. Yüksekliği 1700 metreye kadar olan yerlerde bulunabilirler.[/FONT]

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Türkiye'deki Dağılım: Marmara, Ege ve Akdeniz Bölgelerinde habitatın uygun olduğu yerlerde dağılım gösterirler. [/FONT]





[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Coluber schmidti Nikolsky, 1909 [/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Kırmızı Yılan[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Genel Özellikler: Sırt bölgesinin rengi genel olarak genç bireylerde grimsi kahverengi ve uzunlamasına koyu kahverengi ya da siyah benekli. Gençler büyüdükçe benekler kaybolmaya başlar. İyice erginleştikten sonra parlak kırmızı ve beneksiz olurlar. Genç bireylerde karın bölgesi sarımsı beyaz, erginlerdeyse sarımsı beyaz ya da kırmızımsı olur. Gündüzleri aktiflik gösterirler. Genel olarak fare gibi küçük kemiriciler, kuş ve kuş yumurtaları, kertenkelelerle beslenirler. Daha çok sabahleyin avlanırlar. Çok hızlı hareket edebilirler. Kemiricilerle beslendikleri için yararlıdırlar. Dişiler bir defada 6-8 kadar yumurta bırakabilirler. Yumurtadan çıkan yavrular iklime bağlı olarak 2-3 yıl içinde erginleşirler. Boyları 160 cm kadar olabilir. [/FONT]

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Habitat: Dere kenarlarında, ovalarda, tarlalarda, bahçelerde, dağ yamaçlarında, bataklık yerlerde, ağaçlık alanlarda yaşarlar. Ağaçlara tırmanabilirler. Dinlenme zamanlarını taş altlarında ve kemirici yuvalarında geçirirler. Yüksekliği 500-1700 metre arasında olan yerlerde bulunurlar.[/FONT]

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Türkiye'deki Dağılım: Doğu, Güneydoğu, ve İç Anadolu bölgelerinde habitatın uygun olduğu yerlerde dağılım gösterirler. [/FONT]





[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Coluber ventromaculatus Gray, 1834 [/FONT]​
[/FONT][FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Benekli Yılan[/FONT]


[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Genel Özellikler: Bu hayvana ilk bakıldığında göze çarpan koyu renkli (siyah ya da kahverengi) benekleri. Bu benekler kuyruğa doğru gittikçe küçülür. Sırtın zemin rengiyse grimsi kahverengi ve tonlarında olur. Karın bölgesi daha açık renkli olur. Gündüzleri aktiflik gösterirler. Genel olarak küçük kemiriciler, kuş ve kuş yumurtaları, kertenkelelerle beslenirler. Daha çok sabahleyin avlanırlar. Çok hızlı hareket edebilirler. Kemiricilerle beslendikleri için yararlıdırlar. Dişiler bir defada 6-8 kadar yumurta bırakabilirler. Yumurtadan çıkan yavrular iklime bağlı olarak 2-3 yıl içinde erginleşirler. Boyları 150 cm kadar olabilir. [/FONT]

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Habitat: Bitki örtüsünün az olduğu kurak, taşlık ve çalılık yerlerde yaşarlar. Dinlenme zamanlarını taş altlarında ve kemirici yuvalarında geçirirler. Yüksekliği 1000 metre kadar olan yerlerde bulunabilirler.[/FONT]

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Türkiye'deki Dağılım: Şanlıurfa'da Suriye sınırına yakın olan bölgelerde habitatın uygun olduğu yerlerde dağılım gösterirler. [/FONT]






[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Eirenis collaris (Menetries, 1832) [/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Yakalı Yılan[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Genel Özellikler: Sırt bölgesinin rengi genel olarak kahverengi ve tonlarından zeytini yeşile kadar değişir. Ense kısmında büyük siyah bir benek vardır. Ortası açık renkli, kenarları siyah olan sırt pulları vardır. Beneksiz olan karın bölgesiyse sarımsı beyaz olur. kış uykuları vardır. Genel olarak böceklerle, örümceklerle, küçük kemiricilerle, seyrek olarak da kertenkelelerle beslenirler. Dişiler bir defada 4-8 kadar yumurta bırakabilirler. Yumurtadan çıkan yavrular 10 cm kadar olur ve 2-3 yılda erginliğe ulaşırlar. Boyları 40 cm kadar olur. [/FONT]

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Habitat: Bitki örtüsün seyrek olduğu taşlık, çalılık gibi açık arazilerde yaşarlar. Dinlenme zamanlarını ve kışı taş altlarında bahçelere yakın yerlerde geçirirler. Yüksekliği 1600 metreye kadar olan yerlerde bulunabilirler. [/FONT]


[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Türkiye'deki Dağılım: Akdeniz bölgesinin doğusunda, Güneydoğu Anadolu'da habitatın uygun olduğu yerlerde dağılım gösterirler. [/FONT]





[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Eirenis coronella (Schlegel, 1837) [/FONT]​


[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Halkalı Yılan[/FONT]


[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Genel Özellikler: Oldukça küçük boyludurlar. Sırt bölgesinin rengi genel olarak açık kahverengi ve tonlarında (sarımsı) olur. Boyun kısmında 1-2 tane halka halini almış büyük koyu kahverengi benekler bulunur. Bu benekler arka tarafa doğru, küçülerek ve belirginliği azalarak devam eder. Çok küçük noktalı olan karın bölgesi, sarımsı beyaz renkte olur. Genel olarak böcekler ve çeşitli omurgasız hayvanlarla beslenirler. Boyları 35 cm kadar olabilir. [/FONT]

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Habitat: Bitki örtüsün seyrek olduğu taşlık, çalılık gibi açık arazilerde yaşarlar. Dinlenme zamanlarını taş altlarında geçirirler. Yüksekliği 1000 metreye kadar olan yerlerde bulunabilirler. [/FONT]

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Türkiye'deki Dağılım: Güneydoğu Anadolu'da habitatın uygun olduğu yerlerde dağılım gösterirler. [/FONT]







[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Eirenis modestus (Martin, 1838) [/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Uysal Yılan[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Genel Özellikler: Sırt bölgesinin rengi genel olarak açık kahverengi ve tonlarında (özellikle sarımsı) olur. Genç bireylerde, boynun hemen arka kısmında büyük siyah ya da koyu kahverengi bir benek bulunur. Bu büyüdükçe belirginliğini yitirir ve yaşlılarda görülmez. Sırttaki pulların kenarları ortaya göre daha koyu renkli olur. Karın bölgesi sarımsı beyaz olur. Dişiler bir defada 3-8 kadar yumurta bırakabilir (taşlık yerlerdeki oyuklara). Genel olarak böcekler, örümcekler ve solucan gibi omurgasız hayvanlarla beslenirler. Boyları 70 cm kadar olabilir. [/FONT]

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Habitat: Bitki örtüsün seyrek olduğu taşlık, çalılık gibi açık arazilerde yaşarlar. Dinlenme zamanlarını ve kışı taş altlarında, bahçelere yakın yerlerde geçirirler. Yüksekliği 2000 metreye kadar olan yerlerde bulunabilirler. [/FONT]

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Türkiye'deki Dağılım: Tüm yurtta habitatın uygun olduğu yerlerde dağılım gösterirler. [/FONT]









[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Eirenis (= Pseudocyclophis ) persicus (Anderson, 1872) [/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]İran Yılanı[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Genel Özellikler: Sırt bölgesinin rengi genel olarak sarımsı kahverengi ya da yeşilimsi kahverengi olur. Baş (ensede) bölgesinde siyah bir benek bulunur. Bu benek ensede bulunan halka şeklindeki benekten ince açık renkli bir halkayla ayrılır. Vücudun diğer kısımlarında başka benek bulunmaz. Karın bölgesiyse sarımsı beyaz olur. Genel olarak böcekler, böcek larvaları ve çeşitli omurgasız hayvanlarla beslenirler. Boyları 40 cm kadar olabilir. [/FONT]

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Habitat: Bitki örtüsün seyrek olduğu taşlık, çalılık gibi açık arazilerde yaşarlar. Dinlenme zamanlarını ve kışı taş altlarında bahçelere yakın yerlerde geçirirler. Yüksekliği 2000 metreye kadar olan yerlerde bulunabilirler. [/FONT]

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Türkiye'deki Dağılım: Güneydoğu Anadolu bölgesinde (Şanlıurfa, Mardin, Siirt, Hakkari) habitatın uygun olduğu yerlerde dağılım gösterirler.[/FONT]






[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Eirenis punctatolineatus (Boettger, 1892) [/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Van Yılanı[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Genel Özellikler: Sırt bölgesinin rengi genel olarak kahverengi ve tonlarında olur. Sırtın ön taraflarında küçük siyah benekler bulunur. Bu benekler arka tarafta birleşerek ince bir şerit oluşturur. Beneksiz olan karın bölgesi sarımsı beyaz olur. Dişiler bir defada 6-8 kadar yumurta bırakabilirler (taşlık yerlerdeki oyuklara). Yumurtadan çıkan yavrular iklime bağlı olarak 2-3 yıl içinde erginleşirler. Genel olarak böcekler, böcek larvaları ve çeşitli omurgasız hayvanlarla beslenirler. Boyları 50 cm kadar olabilir. [/FONT]

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Habitat: Bitki örtüsün seyrek olduğu taşlık, çalılık gibi açık arazilerde yaşarlar. Dinlenme zamanlarını ve kışı taş altlarında bahçelere yakın yerlerde geçirirler. Yüksekliği 2000 metreye kadar olan yerlerde bulunabilirler. [/FONT]

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Türkiye'deki Dağılım: Doğu Anadolu'da Akdamar Adası (Van Gölü İçinde), Van ve Hakkari civarında habitatın uygun olduğu yerlerde dağılım gösterirler. [/FONT]






[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Elaphe hohenackeri (Strauch, 1873) [/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Kafkas Yılanı[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Genel Özellikler: Sırt bölgesinin rengi genel olarak kahverenginin tonlarında olur (grimsi, sarımsı). Sırtın ortasında beyazımsı bir şerit ve bu şeridin her iki yanında, koyu kahverengi (sarımsıda olabilir) ya da siyah benekler bulunur. Bu beneklerin rengi kuyruğa doğru gittikçe açılmaya başlar. Ense kısmında U biçiminde büyük bir benek daha bulunur. [/FONT]


[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Başın üst kısmında küçük siyah noktalardan çok bulunur. Şakak bölgesindeki çizgi oldukça belirgin. Kırmızımsı ya da portakal renginde benekler bulunan karın bölgesi grimsi siyah bir renkte olur. Dişiler bir defada 3-7 kadar yumurta bırakabilirler (taşlık yerlerdeki oyuklara). Genel olarak fare gibi küçük kemiricilerle, kertenkelelerle ve çeşitli omurgasız hayvanlarla beslenirler. Kemiricilerle beslendikleri için yararlıdırlar. Boyları 75 cm kadar olabilir. [/FONT]

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Habitat: Genel olarak açık araziler, ormanlık yerler, tarlalar, bahçeler yaşam alanları içinde. Yüksekliği 2500 metreye kadar olan yerlerde bulunabilirler. [/FONT]

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Türkiye'deki Dağılım: Türkiye'de iki tane alttürü bulunuyor. [/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]a- Elaphe hohenackeri hohenackeri (Anadolu'nun Sinop Hatay hattının doğusunda kalan yerlerde, uygun habitatlarda )[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]b- Elaphe hohenackeri taurica (İç Anadolu'nun güneyiyle, Orta ve Doğu Akdeniz Bölgelerinde uygun habitatlarda)[/FONT]




[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Elaphe longissima (Laurenti, 1768) [/FONT]​


[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Eskülap Yılanı, Küpeli Yılan[/FONT]


[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Genel Özellikler: Sırt bölgesinin rengi genel olarak siyah ve tonlarında. Gençlerde sarımsı kahverengi ya da grimsi gibi daha açık renkli olur. Sırttaki beneklerin rengiyse beyaz. Başın ense kısmında hilal şeklinde sarımsı büyük bir benek bulunur. Şakak bölgesindeki çizgi (temporal bant) gençlerde oldukça belirgin. Karın bölgesi sarımsı olur. [/FONT]


[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Dişiler bir defada 5-8 kadar yumurta bırakabilirler (kütük altlarına, gazeller içine, vs). Genel olarak fare gibi küçük kemiriciler, kuş ve kuş yumurtaları, kertenkelelerle beslenirler. Kemiricilerle beslendikleri için yararlıdırlar. Avlarını boğarak öldürürler. Ağaçlara tırmanabilirler. Çok hızlı hareket edebilirler. İnsan kolay alışabilirler. Boyları 150 cm kadar olabilir.[/FONT]

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Habitat: En çok bulundukları yerler ormanlık ve çalılık yerlerdeki taşlık alanlar. Yüksekliği 2000 metreye kadar olan yerlerde bulunabilirler. [/FONT]

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Türkiye'deki Dağılım: Trakya ve Karadeniz (Giresun'dan batısı) bölgelerinde habitatın uygun olduğu yerlerde dağılım gösterirler. [/FONT]








[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Elaphe quatuorlineata (Lacépède, 1789) [/FONT]


[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Sarı Yılan[/FONT]


[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Genel Özellikler: Sırt bölgesinin rengi genel olarak sarımsı gri ve tonlarında olur. Sırttaki bir ya da iki sıralı beneklerin rengi, koyu kahverengi ya da siyah olur. Şakak bölgesinde çizgi (temporal bant) bulunur. Gençken belirgin olan benekler ve temporal bant, yaşlandıkça belirginliğini kaybeder. Benekli olan (koyu kahverengi ya da siyah) karın bölgesi sarımsı beyaz renkte olur.[/FONT]






[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Dişiler bir defada 6-16 kadar yumurta bırakabilirler. Genel olarak fare gibi küçük kemiriciler, kuş ve kuş yumurtaları, çeşitli omurgasız hayvanlar besinlerini oluşturur. Kemiricilerle beslendikleri için yararlıdırlar. Avlarını boğarak öldürürler. Akşam karanlığında ve çok sıcak olmayan günün tüm saatlerinde aktiftirler. Ağaçlara tırmanabilirler. Çok sakin hayvanlar olup ancak kendilerini güvende hissetmezlerse saldırırlar. Boyları 150 cm kadar olabilir. [/FONT]

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Habitat: Sık ormanlık olmayan yerlerdeki taşlık ve çalılıklarda, tarlalarda, bahçelerde yaşarlar. Yüksekliği 2500 metreye kadar olan yerlerde bulunabilirler. [/FONT]

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Türkiye'deki Dağılım: Tüm yurtta habitatın uygun olduğu yerlerde dağılım gösterirler. [/FONT]





[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif](genç birey) [/FONT]




[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Elaphe situla (Linnaeus, 1758) [/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Ev Yılanı[/FONT]

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Genel Özellikler: Sırt bölgesinin rengi genel olarak kahverenginin tonlarında (sarımsı, kırmızımsı, grimsi) olur. Sırt tarafta uzunlamasına çizgiler (baştan kuyruğa kadar) ya da benekler bulunur. Benekler yuvarlağımsı olup kenarları siyah, iç kısmı tuğla kırmızısı olur. bunlar bazen birleşip zikzak oluşturabilir. Vücudun yan taraflarında, küçük siyahımsı benekler bulunur. Şakak bölgesindeki çizgi (temporal bant) oldukça belirgin.[/FONT]

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Karın bölgesinin ön taraflarında küçük siyahımsı benekler bulunabilir ve karın sarımsı beyaz olur. Karın bölgesi bazen, koyu kahverengi ya da siyah olabilir. Dişiler bir defada 2-5 kadar yumurta bırakabilirler. Genel olarak fare gibi küçük kemiriciler, kuş ve kuş yumurtaları, çeşitli omurgasız hayvanlar besinlerini oluşturur. Kemiricilerle beslendikleri için yararlıdırlar. Akşam karanlığında ve çok sıcak olmayan günün tüm saatlerinde aktiftirler. Tavanlara ve duvarlara tırmanabilirler. Saldırmaları ancak kendilerini güvende hissetmediklerinde olur. Boyları 90 cm kadar olabilir. [/FONT]

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Habitat: Çalılık yerler, taşlık alanlar, tarlalar, bahçeler başlıca yaşam alanları. Ayrıca evlerde de çok bulunurlar. Yüksekliği 1000 metreye kadar olan yerlerde bulunabilirler. [/FONT]

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Türkiye'deki Dağılım: Anadolu'nun kuzeyinde ve batısında habitatın uygun olduğu yerlerde dağılım gösterirler. [/FONT]









[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Malpolon monspessulanus (Hermann, 1804) [/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]bu yılan yarı zehirlidir[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Çukurbaşlı Yılan[/FONT]

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Genel Özellikler: Renklenme yaşlı bireylerle gençler arasında farklılık gösterir. Genel olarak gençlerde, baş bölgesi sarımsı kahverengi ve küçük siyah benekli. Sırt kısmı, grimsi ya da kahverenginin tonlarında, beneklerse siyahımsı. Beneklerin kenarlarında bazen beyaz çizgiler bulunabilir. Karın bölgesi beyazımsı siyah noktalı olur. Yaşlandıkça beneklerin tümü belirginliğini yitirmeye başlar ve soluklaşır. Zamanla sırt kısmı yeşilimsi gri kahverengi, karın kısmıysa, gri benekli sarımsı beyaz olur. Şakak bölgesindeki çizgi (temporal bant) oldukça belirgin. [/FONT]


[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Dişiler bir defada 4-12 (en büyük bireyler 20) kadar yumurta bırakabilirler. Genel olarak fare gibi küçük kemiriciler, kuş ve kuş yavruları, küçük yılanlar ve çeşitli omurgasız hayvanlar besinlerini oluşturur. Kemiricilerle beslendikleri için yararlıdırlar. Boyları 200 cm kadar olabilir.[/FONT]

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Habitat: Bitki örtüsünün seyrek olduğu taşlık alanlar, çalılık yerler, tarlalar başlıca yaşam alanları. Ayrıca bahçeler ve sulama kanallarının yanında da bulunurlar. Yüksekliği 1500 metreye kadar olan yerlerde bulunabilirler. [/FONT]

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Türkiye'deki Dağılım: Karadeniz bölgesi dışında kalan tüm bölgelerde habitatın uygun olduğu yerlerde dağılım gösterirler. [/FONT]





[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Natrix natrix (Linnaeus, 1758) [/FONT]​
[/FONT][FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Yarı Sucul Yılan, Küpeli Su Yılanı[/FONT]


[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Genel Özellikler: Sırt kısmının deseni oldukça farklılık gösterir. Genel olarak renk kahverengi, grimsi ve bu iki rengin tonlarında olur. Sırt kısmında iki tane boylamasına uzanan çizgi bulunur. Bu çizgilerin etrafında koyu renkli benekler bulunur. İnce kahverengi benekleri olan başın üst kısmının rengi, grimsi kahverengi. Ense kısmında belirgin bir biçimde bulunan yarım ay şeklinde olan sarı (bazen kırmızı) bir benek bulunur. Vücudun yan taraflarında küçük siyah benekler bulunur. Karın bölgesi genel olarak sarımsı beyaz.[/FONT]


[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Ender olarak siyah üzerine sarımsı beyaz benekli görülebilir. En bilinen özelliği yarı sucul olmaları. Gündüzleri aktiflik gösterirler. Yakalandıklarında ısırmazlar ancak kötü kokan bir gaz salgılarlar. Kendilerini savunma amaçlı olarak ölü taklidi yapabilirler. Genel olarak (yarı sucul olduğundan) küçük balıklar, kurbağalar, semenderler ve çeşitli kemiricilerle beslenirler. Kış uykusuna birçoğu bir araya gelerek yatar (nehir kenarlarında). Dişiler bir defada 6-13 kadar yumurta bırakabilirler. 4-8 haftalık kuluçka döneminden sonra yumurtadan çıkan yavrular, iklim şartlarına göre 1-3 yıl içinde erginleşirler. Ortalama boyları 100 cm (en fazla 150 cm) kadar olur.[/FONT]

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Habitat: Genel olarak, nehir, akarsu, dere ve göl kenarlarında, bu yerlere yakın çayırlıklarda yaşarlar. Ayrıca suya da çok fazla girerler. Yüksekliği 2000 metreye kadar olan yerlerde bulunabilirler.[/FONT]

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Türkiye'deki Dağılım: Tüm yurtta habitatın uygun olduğu yerlerde dağılım gösterirler. [/FONT]




[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Natrix tessellata (Laurenti, 1768) [/FONT]​


[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Su Yılanı[/FONT]


[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Genel Özellikler: Biyolojik özellikleri N. natrix türüne çok benzer. Sırt kısmının deseni oldukça bu türde de farklılık gösterir. Genel olarak yeşil ve yeşilin tonlarıyla, grimsi ve sarımsı kahverengi renklerinde olur. Sırt kısmında koyu renkli benekler bulunur. Başın üst kısmında benek bulunmaz. Ense kısmında belirgin bir biçimde (ters "V") bulunan olan siyah bir benek bulunur. Başın arkasında N. natrix'te bulunan yarım ay şeklindeki benek bunlarda bulunmaz. Karnın ön tarafı küçük siyah benekli, genel olarak sarımsı ya da pembemsi beyaz. Arka tarafıysa siyahımsı olup benekleri pembemsi beyaz. Besleneme durumlarına baktığımızda N. natrix'le aynı. [/FONT]


[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Küçük balıklar, kurbağalar, semenderler ve çeşitli kemiricilerle beslenirler. Ama ondan daha fazla balık tüketirler. Kış uykusuna birçoğu bir araya gelerek yatar (nehir kenarlarında). Dişiler bir defada 5-25 kadar yumurta bırakabilirler. Yumurtadan çıkan yavrular, iklim şartlarına göre 1-3 yıl içinde erginleşirler. Ortalama boyları 120 cm kadar olur. [/FONT]

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Habitat: Genel olarak, nehir, akarsu, dere ve göllerde su içinde ve kenarlarında yaşarlar. Yüksekliği 2500 metreye kadar olan yerlerde bulunabilirler.[/FONT]

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Türkiye'deki Dağılım: Tüm yurtta habitatın uygun olduğu yerlerde dağılım gösterirler. [/FONT]



[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Spalerosophis diadema Schlegel, 1837 [/FONT]​


[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Urfa Yılanı[/FONT]


[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Genel Özellikler: Sırt bölgesinin rengi genel olarak sarımsı kahverengi ve tonlarında olur. Bunun yanında yeşilimsi ve gri renkler de görülebilir. Sırtta koyu renkli büyük benekler bulunur. bu benekler baş ve ense kısmında da görülür. Karın bölgesi sarımsı beyaz olur. Genel olarak fare gibi küçük kemiriciler, kertenkeleler ve çeşitli omurgasız hayvanlarla beslenirler. Kemiricilerle beslendikleri için yararlıdırlar. Yavruları böceklerle beslenir. Boyları 180 cm kadar olabilir. [/FONT]






[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Habitat: Bitkisi az olan yerlerde, yarı-çöl özelliği gösteren bölgelerde, kumlu topraklarda ve bozkırlarda yaşarlar. Yüksekliği 500-1000 metre arasında olan yerlerde bulunabilirler. [/FONT]

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Türkiye'deki Dağılım: Güneydoğu Anadolu'da (Birecik -Şanlıurfa- ve Ceylanpınar) habitatın uygun olduğu yerlerde dağılım gösterirler. [/FONT]

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Not: Oldukça az rastlanırlar ve sayıları da oldukça azalmıştır. [/FONT]







[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Telescopus fallax (Fleischmann, 1831) [/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Kedi Gözlü Yılan[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Genel Özellikler: Sırt bölgesinin rengi genel olarak gri, kahverengi ve bu renklerin tonlarında olur. Sırtta koyu renkli büyük benekler bulunur. Beneklerin rengi kuyruğa doğru gittikçe açılır. Başın üst kısmı da koyu renkli olur. Karın bölgesi sarımsı beyaz noktalı olur. Genel olarak fare gibi küçük kemiriciler, kertenkeleler ve çeşitli omurgasız hayvanlarla beslenirler. Kemiricilerle beslendikleri için yararlıdırlar. Sabahleyin erken ve akşam geç saatlerde avlanmaya çıkarlar. Oldukça dik yerlere rahatlıkla tırmanabilirler. Dişiler bir defada 3-7 kadar yumurta bırakabilirler (taşlık yerlerdeki oyuklara). Boyları en fazla 100 cm kadar olabilir. [/FONT]

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Habitat: Taşlık bölgeler, yamaçlar, güneş alan yerler, yol kenarları, eski evler ve harabeler başlıca yaşama alanları. Yayılış yüksekliğine baktığımızda 1600 metre yüksekliğe kadar olan yerlerde bulunabilirler.[/FONT]

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Türkiye'deki Dağılım: Güney, Batı ve Güneydoğu Anadolu habitatın uygun olduğu yerlerde dağılım gösterirler. [/FONT]




[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Not: Zehirli olan bu yılanlar insanlar için tehlikeli değil. Zehir dişleri ağzın arkasında olduğu için ısırsalar bile zehri boşaltamazlar. Zehri sadece avlarını bayıltmada kullanırlar. [/FONT]






[/FONT]
[/FONT]
 

Siraç

Yönetici
Admin
Editör
#2
Kara Yılan

Yılanların Özellikleri:


Yılanlar Sürüngenler sınıfının, Suquamata (Pullu Sürüngenler) takımından, Ophidia alttakımına bağlı hayvanlardır. Kertenkeleler ise Suquamata takımına bağlı olmakla birlikte, Lacertilia alt takımı olarak yılanlardan ayrılmaktadır.
Yılan ve kertenlelelerde dişler çeneye yapışıktır, yani çukurlar içinde değildir. Kafada bulunan quadrat kemiği, kertenkelelerin çoğunda yılanların hepsinde oynaktır.
Vücut silindir şeklinde uzunca biçimlidir, bacaklar bulunmaz ancak bazı ilkel yılanlarda anüs yarığının her iki tarafında mahmuz biçiminde arka ayak kalıntıları bulunmaktadır. Kulaklar körleşmiştir, dış kulak, kulak zarı ve orta kulan bulunmaz ancak, iç kulak vardır, dolayısıyla yılanlar duyamazlar ancak yerdeki titreşimleri hissedebilirler.
Yılanların göz kapağı yoktur, gözün ön kısmında gözü tamamen örten saydam bir tabaka vardır, bu sebepten, gözü sürekli açık görünür. Dil uzunca yapılı ve ucu çatallıdır, yılanın ağzı kapalıyken bile dilini, dudakların ön kısmındaki bir yarıktan dışarıya çıkartılabilir.
Yılanları çoğunda sol akciğer bulunmaz (Boidae familyası hariç onlarda da dol akciğer daha kısadır) bununla birlikte sağ akciğer kuyruğa ulaşacak kadar uzundur ve son kısmı hava kesesi biçimindedir, bu depolanan hava özellikle avını yutarken havasız kalmaması için gereklidir. Yılanlarda mide, karaciğer, böbrek de uzun yapılıdır. Böbrek, testis gibi organlar aynı hizada değildirler. Yılanlarda sidik torbası bulunmamaktadır. Hem yılanların hem de kertenkelelerin erkeklerinde, iki çiftleşme organı bulunur (Hemipenis) kloak yarığı eninedir.

Yılanlar ile Kerenkeleler Arasındaki Farklar:

Bir çoğumuz böyle bir soru karşısında, "Yılanların ayakları yoktur, oysa kertenkelelerin vardır." diyecektir. Bu pek de doğru bir saptama değildir çünkü hiç ayağı olmayan yılan biçiminde kertenkeleler olduğu gibi, hala arka ayak kalıntıları bulunan yılanlar da vardır. örneğin ülkemizde hiç bacağı olmayan ve yılandan oldukça zor ayırdedilebilen, dört tür kertenkele yaşaktadır. Anguis fragilis, Ophisaurus apodus, Ophiomorus punctatissimus ve Blanus strauchi uzman olmayan kişilerin yılan sanabileceği kertenkelelerimizdendir. ülkemizde maalesef bu zararsız hatta faydalı hayvanlar çoğu zaman yılan zannedilmekte ve insafsızca öldürülmektedir.


Yılanlar ve Yılan Türleri


Anguidae Familyasından ayaksız kertenkelelere örnek.
Yılanları Kertenkelelerden ayıran 3 önemli özellik vardır:

  • Ketenkelelerin kulak delikleri vardır, oysa yılanlar da bu yoktur.
  • Ketenkelelerin açılıp kapanabilen göz kapakları vardır, (Gekkonidae familyası, Ophisops, Ablepharus türleri hariç) yılanlarda ise gözü acılıp kapanmayan sabit bir şeffaf plak örter.
  • Kertenkelelerin alt çenelerinin iki yan parçası (Mandibula) ön tarafta birbiriyle kaynaşmıştır, oysa yılanlarda bu iki kemik, elastik bir parça ile tutturulmuştur

Yılanların Boyu ve yaşam süreleri:

Genel olarak yılanların boyu, 10 cm ile 10 m arasında değişir. Daha uzun boyda olanlarının da mevcut olduğu iddia edilsede bu bilimsel olarak doğru değildir. Dünyadaki en uzun boylu yılanlara örnek olarak Anakonda’yı verebliriz (Bilimsel adı: Eunectes murinus) yaklaşık10 metre, en küçük yılan ise Madagaskarda yaşayan Typhlops reuteri dir ve boyu 10 cm kadardır. Türkiye’deki yılanların buyu ise en fazla 2 m - 2.3 m dir.
Yılanlar, hayvanat bahçelerinde iyi bakılırlarsa 20-30 yıl arası yaşayabilirler, ancak doğal ortamlarında bu yaşı dolduramadan ya avlanırlar, yada öldürülürler.

Yılanların Duyu organları:


Daha öncede söylediğimiz gibi yılanlar, sağırdırlar ancak yerdeki titreşimleri hissedebilirler bununla beraber, görme duyguları güçlüdür, özellikle hareketli cisimleri çabuk algılarlar. Hem yakın hem uzağı görebilmeye uygun yapıları varsa da, daha çok yakını görmeye alışkındırlar.
Koku alma duyuları da çok gelişmiştir, burun boşluğundaki koku epitelinden başka, iki organ daha vardır, ağız tavanında bulunan bu iki delikli organın adı Jacopson organıdır, yılan dili ile topladığı koku moleküllerini dilini içeriye çektiği zaman bu organa deydirir ve kokuyu algılar.
Crotalidae familyasına mahsus yılanların gözle burun deliği arasında bir çukurluk vardır bu çukurların içi duyusal doku ile kaplıdır ısıya duyarlı bu organı yılan bir termal kamera gibi kullanır ve uzaktaki bir hayvanın ısısını algılayabilir, bazı yılanlarda bu organ o kadar hassastır ki bir santigrat derecenin yüzde birini bile ayırt edebilir.

Yılanlarda Gömlek Değiştirme:


Sağlıklı bir yılan yılda en az 2 veya daha sık gömlek değiştirir, değiştirme zamanı gelince deri matlaşır, gözleri örten şeffaf tabaka matlaşır, iki hafta sürebilecek olan bu işlem sırasında yılan faaliyetini kesip bir yere gizlenir. Deri değiştirdikten sonra hayvan tekrar parlak renkli olur. Yılan gömleği elastik olduğundan çektikçe uzar bu bakımdan yılanın boyu hakkında herhangi bir fikir vermez.

Yılanlarda Üreme:


Genellikle yumurtlamak suretiyle üreyen yılanların bazıları canlı doğurur (Engerekler). Türüne göre yılanlar 8-50 arası yumurta bırakabilirler, Engerekler ise 3-12 arası yavru dünyaya getirirler. Kuluçka devri 2-3 ay sürer bu yılanın türüne ve ortamın sıcaklığına göre değişmektedir. Yavrular 2 yaşına geldiklerinde cinsel olgunluğa erişirler, daha soğuk bölgelerde ise bu 4-5 sene alır.
Engerek gibi canlı doğuran yılanlarda yumurtalar ovidukt’lar içinde gelişir, yavru ince ve saydam bir zarfla örtülü doğar. Zar hemen doğuştan sonra yırtılır, bazen de doğumdan önce yırtılmış olur, böyle canlı doğuranlara ovovivipar yılanlar denir. Viperidae (Engerekler), Boidae, Crotalidae Familyalarından yılanlar ovovivipar dır.

Yılanlarda Zehir:

Yılan zehrindeki toksik unsurları fizyolojik etkileri bakımından iki gurup altında toplayabiliriz.
Birinci Grup:Nörotoksin (Neurotoxin) Bunlar sinir sistemi ve iskelet kaslarına giden sinir uçlarında bozukluklar meydana getirir. Bu bozukluklar özellikle beyindeki solunum merkezi ile soluk alıp vermede rol oynayan kaslarda (Bilhassa diyafram) belirgin olarak görülür. Nörotoksinlerin etkisi fazla olduğu durumlarda solunum tamamen durabilir.
İkinci Grup:Hemolytik (Kan parçalayıcı) toksinlerdir. Diğer bir ismi ise Hemapathogen (Kan hastalığı yapan) dir. Bunlar dolaşım sisteminde bozukluk meydana getirir ve çeşitleri oldukça fazladır. Örneğin: Kırmızı kan hücrelerini tahrip eden hemolysinler. Kan damarlarının çeperindeki endothelial hücrelerini tahrip edip, kanın damardan dışarıya sızmasına neden olan hemorrhagin’ler. Damarlarda kanın pıhtılaşmasına neden olan thrombase (=thrombin). Akyuvar ve zehirle temasa geçen diğer doku hücrelerini bozan Cytolysin’ler. Kanın pıhtılaşmasına mani olan anticoagulin (=antifibrin) ler gibi. Türkiye’deki zehirli yılanlar bu ikinci gruba dahildir ancak zehirleri sağlıklı bir insan için, ölümcül bir etki yapacak güçte değildir.

Yılanların insanlarla ilişkileri ve faydaları:

Maalesef insanlarda yılanlara karşı korkunç bir nefret ve ön yargı vardır. Masallar, efsaneler, deyimler hep yılan düşmanlığı üzerine kuruludur. Oysa bilinenin aksine yılanlar insanlar için son derece faydalı hayvanlardır.
Tarımda, bağ, bahçe ve tarlalarda bulunan köstebek, tarla faresi gibi zararlı kemirgenleri yiyerek beslendiğinden, tarıma faydası dokunmakta ve bir çok biliçli ziraatçi tarafından yılanlar korunmaktadır. Bir farenin bir defada 10 yavru doğurduğunu ve yavruların bir aylık olunca doğurabilecek olgunluğa geldiğini düşünürsek, bir fare ve onun neslinden yılda yaklaşık 15.000
fare üreyecektir ve her gün bir fare yiyen yılanın faydası daha iyi anlaşılacaktır. Tarlalarındaki yılanları öldüren veya ticari maksatlarla yurtdışına satan kişiler, büyük zararlara uğramış tarlaları fareler tarafından telef edilmiştir. Yurtdışında bir çok yerde fare ve diğer kemirgenlerle mücadele etmek için yılanlar kullanılmaktadır.

Özellikle Türkiye’deki yılanlar söylenenlerin aksine uysal hayvanlardır ve insanlardan kaçarlar, üzerlerine basmadıkça (ki ayakkabısı olan ve uzun pantolon giymiş birine dişlerini batıramaz) veya bir köşeye kıstırıp rahatsız etmedikçe insanları ısırmazlar. Bu bakımdan onları öldürmek yerine üzerlerine basmamaya dikkat göstermek daha insani bir hareket olacaktır.

Yılanlar ve Yılan Türleri
 

Siraç

Yönetici
Admin
Editör
#3
Yılanlar ve Yılan Türleri

Walterinnesia aegyptia (Mısır Kobrası)


Walterinnesia aegyptia (Mısır Kobrası)


15.09.2000

Hayvanın tüm vücudu siyah renk ve tonlarında. Zehirli olan bu hayvanın zehir dişleri çenenin önünde. Zehirleri engerek yılanlardan (hematoksik zehir etkisi) farklı olarak nörotoksik (sinirler üzerine zehirleyici) bir etki yapar. En küçük yavrular bile zehirleyebilir. Genel olarak, küçük kemiriciler, kuşlar, diğer sürüngen türleri ve çeşitli omurgasızlarla beslenirler. Avlarını zehirleyip öldürdükten sonra yerler. Gece aktiflik gösterirler. Boyları en fazla 200 cm kadar olabilir.


Habitat: Bitki örtünsün az olduğu yerlerde, çöl ve yarı çöl özelliği gösteren yerlerde, kum içinde yaşarlar.

Türkiye'deki Dağılım: Şanlıurfa ve civarında habitatın uygun olduğu alanlarda yaşarlar.

Not: Zehirli olan bu türün ülkemizde var olduğuna ilişkin ilk bilimsel kayıt Eylül 2000'de (Dr. İsmail H. Uğurtaş tarafından) verilmiştir.
 

Siraç

Yönetici
Admin
Editör
#4
Bazı yılan türlerinin doğum yaptıklarını duydum. Acaba bu doğru mu? Hangi yılan türleri bu şekilde doğuruyor?

Gerçek bir plasentanın, yani hamilelik esnasında anne ile bebek arasında madde alışverişini mümkün kılan bir yapının varlığının söz konusu olduğu üreme tipi, "vivipari" olarak biliniyor. Genellikle memelilere özgü olarak geçen vivipari, çiftyaşamlılarda (amfibilerde) ve sürüngenlerde (reptillerde) de rastlanan bir üreme şekli. Ancak şunu önemle belirtmek gerekir ki, yavrularını canlı olarak dünyaya getiren tüm yılanlar vivipar değildir. Ovovivipari adını verdiğimiz bir diğer üreme tipinde de yavrular yine canlı olarak dünyaya getirilir. Ancak burada söz konusu olan "doğum", insanlarda görülen doğum ile eşdeğer tutulmamalı. Ovovivipari, yine yumurtlamaya dayanan, ancak yumurtanın olgunlaşıncaya kadar annenin vücudunun içinde kaldığı ve yine vücut içinde açıldığı bir üreme tipi. Yani ovoviviparide bir plasenta oluşumu söz konusu değil ve meydana gelen doğum da "yalancı doğum".
Bazı yılan türlerinde ise bir plasenta oluşumu ve gerçek doğum söz konusu. Yavrularını bu şekilde doğuran türleri içeren familyalar (aileler) ise şöyle:
Uropeltidae, Boidae, Viperidae, Elapidiae ve Colubridae.
Bu familyalardan ilk ikisine ait olan tüm yılan türleri vivipar iken, son üçüne ait türlerin sadece bir kısmı vivipar.
 

Siraç

Yönetici
Admin
Editör
#5
Yılanlar ve Yılan Türleri,
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Kör Yılan [/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Genel Özellikleri: Solucana çok benzerler. Gözleri körelmiş olduğundan "kör yılan" denmekte. Sırt bölgesinin rengi genel olarak, sarımsı kahverengi, pembemsi kahverengi olur. toprak altlarında bulunduklarından saydamsı bir görünüşü var. Karın bölgesiyse sarımsı. Oldukça hızlı hareket edebilirler. Kuyruklarının ucunda insan için zararlı olmayan küçük bir diken bulunur. Genel olarak böcek larvaları, solucanlar ve karıncalarla beslenirler.


[/FONT]​

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Üremeleri iyi bilinmemekle birlikte, dişilerin bir defada 4-8 kadar yumurta bıraktıkları düşünülüyor. Ortalama boyları 25 cm (en fazla 35 cm) kadar olur.

Habitat: Yumuşak toprakların içinde, taş altlarında bulunurlar. Nemli yerleri daha çok tercih ederler. Yüksekliği 1500 metreye kadar olan yerlerde bulunabilirler.
[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]
[/FONT][FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]
Türkiye'deki Dağılım: Doğu Anadolu bölgesi dışında olan bölgelerin hepsinde habitatın uygun olduğu yerlerde dağılım gösterirler.



[SIZE=+2]Typhlops vermicularis: (Zehirsiz)


[SIZE=+1]Typhlops vermicularis MERREM, 1820 (Kör Yılan)[/SIZE]

Biçimsel Özellikler: İnce vücutlu solucana benzeyen bir yılandır. İlk bakışta, baş ve kuyruk kısmının birbirinden ayrılması zordur. Ağız başın altında at nalı biçimindedir. Hayvanın kuyruk uzunluğu, vücudunun çapı ile hemen hemen aynıdır (Yaklaşık 1 cm.). Kuyruğun ucunda ufak bir diken bulunur. Gözler körelmiş olup, plak altındadır ve ancak siyah nokta halinde belli olurlar. Burun delikleri yanlardadır. Rostral plak baş genişliğinin yaklaşık 1/3'ü kadar, bazen de daha azdır. Bu plak başın üstünde yaklaşık takriben göz hizasına kadar uzanmaktadır. Nasal plak kısmen bölünmüştür ve bu plağı ikiye bölen çizgi, 2. Supralabiale�den başlar. Praeoculare mevcuttur. İkinci ve 3. Supralabiale ile tenasta olan bu plak yaklaşık olarak ocular plak genişliğindedir. Başın üstündeki pullar birbirlerine eşit büyüklükte olmalarına rağmen ön sıradakiler biraz daha büyükçedir. Supralabialia sayısı 4 dür. Sırt ve karın pulları cycloid şekilde ve benzer yapıda dizilmiştir. Gövde etrafındaki pul sayısı 21-24 adettir (Kuyrukta ise 12), her bir pulun arka uç kısmında koyu renkli bir lekecik bulunur. Vücut uzunluğu 25 cm civarındadır ancak nadir olarak 35 cm. olabilir. Hayvanın enine çapı ise 1 cm. kadar olabilir. Sırt taraf pembemsi kahverengi veya sarımsı kahverengidir, karın tarafı ise sarımsıdır.


(Fotograf: Mehmet Kösemen)

Biyolojik-Ekolojik Özellikler: Nemli toprak içi ve taş altlarında yaşarlar. Buralarda tünelcikler açarak böcek ve küçük solucanları avlarlar, ayrıca karınca yuvalarının yakınında da görülürler. Hareketleri çabukçadır, ele alındığında parmağa dolanarak sıkmaya çalışır ve kuyruk ucundaki dikeni batırmaya çalışır. Üremeleri hakkında fazlaca bilgi yoktur ancak ovipardır dişi uçları sivrive olan 4-8 kadar yumurta bırakır, yumurtaların boyu 12-12.5 mm. civarındadır.. Çiftleşme haziran ayında olur erkek kloakını dişininkine sıkıca temas ettirir ve arka kısmını dişisine 3-4 kere dolar.
Toprak altında gizli bir hayat sürdüğü için, terraryumda beslenmesi güç bir yılandır. Fakat alışınca bir pens ile küçük bir solucan parçası, karınca veya böcek larvası ile beslenebilir.
Deniz seviyesinden 1500-1600 metre yüksekliğe kadar olan yüksekliklerde yaşayabilir, Türkiye'nin hemen her yerinde ve Kıbrıs'ta bulunur. Türkiye'de Ege, Marmara, Akdeniz, Güney Doğu Anadolu ve Orta Anadolu'da yaşar. Kuzeyde Trabzon, Amasya, en doğuda ise Mardin'de bulunur.
Yurtdışında, Afganistan, İran, Kafkasya, Suriye, Rodos, Yunanistan, Güney Bulgaristan, Arnavutluk ve Güney Yugoslavya'da bulunur.
Kör Yılan, Typhlops vermicularis Merrem


Yılanlar ve Yılan Türleri Resimleri, Kör Yılan​
[/SIZE][/FONT]​
 

Siraç

Yönetici
Admin
Editör
#6
Yılanlar ve Yılan Türleri

Mahmuzlu Yılan


Genel Özellikler: Boğa Yılanları ailesinden (en büyük yılan türleri ailesi) olan bu türün en büyük özelliği zehirsiz olmaları ve avlarını boğarak öldürmeleri. Benekli olan sırt bölgesinin rengi genel olarak kahverengi ve tonlarında olur. Beneklerinin rengiyse sarımsı beyaz. Karın bölgesi kirli beyaz, bazen küçük koyu benekler olabilir. Besinlerinin büyük bir kısmını fare gibi kemiriciler oluşturur.

Bunun yanında küçük sürüngenleri, salyangozları da yiyebilirler. Kemiricilerle beslendikleri için fare sayısının artmasını engellerler. Bundan dolayı oldukça yararlıdırlar. Sabahleyin ve akşamüzeri aktiflik gösterirler. Dişiler bir defada 14 cm boylarında 18-20 kadar canlı yavru doğurur (Ağustos ve Eylül). Su ihtiyacını bitkilerin üzerindeki çiylerden karşılar. Rahatsız edilmedikleri sürece insanlara saldırmazlar. Boyları 1 metre kadar olabilir.

Habitat: Kurak yerlerdeki kumlu, taşlı yerlerde yaşarlar. Aktif olmadıkları zaman taş altları ve kemirici yuvalarında saklanırlar. Kuma gömüldükleri de olur. Yüksekliği 1200 metreye kadar olan yerlerde bulunabilirler.

Türkiye'deki Dağılım: Trakya, Güney ve Batı Anadolu, Şanlıurfa civarı ve Doğu Anadolu'da habitatın uygun olduğu yerlerde dağılım gösterirler.
Not: Türkiye'de iki tane alt türü bulunur;
a- Eryx jaculus turcicus (Oliver, 1801)
b- Eryx jaculus familiaris Eichwald, 1831
 

Siraç

Yönetici
Admin
Editör
#7
47 Numara: Barani, Amanos Yılanı



Hatay'ın Dörtyol ilçesi yakınlarında 'Rhynchocalamus' cinsine ait yeni bir yılan türü keşfedildi.

Adnan Menderes Üniversitesi'nden Prof. Dr. Kurtuluş Olgun ve çalışma arkadaşları, TÜBİTAK'ın desteklediği, "Eirenis' cinsi yılanların Türkiye'deki dağılımının araştırıldığı projede biri dişi ve biri erkek olan iki yılanı 2006 yılının mayıs ayında topladı. Laboratuvar çalışmaları sırasında bunların yeni bir tür olduğu anlaşıldı. Bu yılan eirenis cinsinden diş sayısının azlığı ve sistematikte önemli olan frontal plağının geniş ve kısa olmasıyla ayrılıyor. Türkiye ve dünya için yeni olan bu yılana Dokuz Eylül Üniversitesi'nden emekli olan Prof. Dr. İbrahim Baran'ın adı verildi; 'Rhynchocalamus barani'. Türün Türkçe ismi ise Amanos Dağları'nda bulunduğu için 'Amanos yılanı' olarak belirlendi. Rhynchocalamus barani 30 santimetre boyunda ve zehirsiz bir tür. Bu yeni keşifle Türkiye'de daha önce 46 olan yılan türü sayısı 47'ye çıktı. Amanos yılanıyla ilgili bilimsel makale "Zootaxa" dergisinde yayımlandı.


Türk Yılanı 'Barani'

Adnan Menderes Üniversitesi'nden (ADÜ) bir ekip, Hatay'ın Dörtyol ilçesi yakınlarında Türkiye'de ve dünyada yeni bir yılan türünü keşfetti. Yeni türe Dokuz Eylül Üniversitesi Biyoloji Bölümü'nden geçen hafta emekli olan Prof. Dr. İbrahim Baran'ın adı verildi. Yılanın bilimsel adı 'Rhynchocalamus Barani' oldu.

Yeni türe Dokuz Eylül Üniversitesi Biyoloji Bölümü'nden geçen hafta emekli olan Prof. Dr. İbrahim Baran'ın adı verildi.
KURTULUS OLGUN


Adnan Menderes Üniversitesinden (ADÜ) bir ekip, Hatay'ın Dörtyol ilçesi yakınlarında TÜBİTAK tarafından desteklenen proje kapsamında yaptıkları arazi çalışmaları sırasında yeni bir
yılan türü keşfetti. ADÜ Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kurtuluş Olgun ve çalışmaarkadaşları, TÜBİTAK tarafından desteklenen, "Eirenis" cinsi yılanların Türkiye'deki dağılımının araştırıldığı 2006 yılındaki arazi çalışmaları sırasında, Hatay'ın Dörtyol ilçesi yakınlarında incelemelerde bulundu.Bu bölgede aynı türden iki yılan yakalayan ekip üyeleri, laboratuvar ortamında yaptıkları incelemeler sonucu, bu yılanların bilimsel olarak tespit edilmiş yılan türlerinden farklı olduğunu keşfetti. Türkiye'de ve dünyada yeni bir yılan türünü keşfetmenin mutluluğunu yaşayan Prof. Dr. Olgun, ilk kez Türkler tarafından bir sürüngen türü keşfedildiğini belirtti.


Daha önce Türkiye'de yaşayan kurbağa, kertenkele, kaplumbağa ve yılan türlerinin ya sadece yabancı araştırıcılar ya da Türk ve yabancı araştırmacıların ortak çalışması sonucu keşfedildiğini anlatan Prof. Dr. Olgun, şunları söyledi: "ADÜ Zooloji Müzesinde yaptığımız ayrıntılı incelemeler sonucunda yakaladığımız iki yılanın ağzındaki diş sayısının az olduğunu (6/8 tane), baş plaklarından birinin geniş ve kısa olduğunu tespit ederek bu türün araştırma yaptığımız 'Eirenis' cinsinden farklılık gösterdiğini belirledik.Yaptığımız araştırmalar sonucu söz konusu yılanların 'Rhynchocalamus' cinsine ait yeni bir tür olduğunu ve dünyada 'R. Arabicus' ve 'R. Melanocephalus' olmak üzere iki yakın akrabasının bulunduğunu tespit ettik."


Buldukları yeni türde vücudun sırt tarafında 17, karın bölgesinde 163-173 arasında pul bulunurken diğer iki yakın akraba türde bu sayıların sırasıyla 15 ve 180-240 arasında değiştiğini anlatan Prof. Dr. Olgun, ayrıca başın üstü ile baş altındaki renk ve desen farklılığının, yeni türde oldukça değişiklik gösterdiğini anlattı.

YENİ TÜRE PROF. DR İBRAHİM BARAN'IN ADI VERİLDİ

Prof. Dr. Olgun, yakalanan yılanların Türkiye'de yeni bir tür olduğunu, dolayısıyla sadece Türkiye'de yaşadığının ortaya çıktığını belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:"Türkiye ve dünya için yeni olan bu yılana kurbağa ve sürüngen bilimine uzun süredir emek veren, Dokuz Eylül Üniversitesi Biyoloji Bölümü'nden geçen hafta emekli olan Prof. Dr. İbrahim Baran'ın adını verdik. Böylece yılanın bilimsel adı 'Rhynchocalamus Barani' oldu. İnsanlara zararı olmayan zehirsiz bu yılan türüne ait iki örnek, ADÜ Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü Zooloji Müzesinde daha sonraki araştırmalara ışık tutması için koruma altına alındı.30 santimetre uzunluğundaki bu yılanın ilk kez Türk araştırmacılar olarak benimle birlikte Araştırma Görevlisi Aziz Avcı, Dr. Çetin Ilgaz, Dr. Nazan Üzüm ve doktora öğrencisi Can Yılmaz tarafından bulunması ayrı bir anlam ifade ediyor."



TÜRK EKİBİN BAŞARISI, DÜNYAYA DUYURULDU

Rhynchocalamus Barani'ye ait bilgileri içeren makalenin 29 Ocak 2007 tarihinde uluslararası bilimsel çalışmaların yer aldığı "Zootaxa" dergisinde yayımlanmasıyla Türk ekibin başarısının dünyaya duyurulduğunu anlatan Prof. Dr. Olgun, Rhynchocalamus Barani'nin yeni bir yılan türü olarak kabul edildiğini vurguladı. Prof. Dr. Olgun, bu türün, Türkiye'de yaşadığı tahmin edilen 46 yılan türüne 47. tür olarak eklendiğini de kaydederek "Türk araştırmacılara gerekli desteğin verilmesi durumunda yapılabileceklerin bundan daha fazla olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Bu çalışma bunun iyi bir kanıtı oldu. TÜBİTAK'a bir kez daha
teşekkür ederim" dedi.



Amanos Yılanı
 

Siraç

Yönetici
Admin
Editör
#8
3100 yılan türünün en küçüğü

Ortalama 10 santimetre uzunluğunda ve bir spagetti kadar hafif olan dünyanın en küçük yılanı bulundu.

Karayipler'deki Barbados adasında ormanlık alandaki bir kayanın altında bulunan yılanın dişilerinin yalnızca tek, yekpare bir yumurta yumurtladığı ve yavruların, yetişkinlerin vücut ağırlığının yarısı kadar doğduğu bildirildi.
Buluşun ayrıntıları, Zootaxa dergisinde yayımlanırken, "Leptotyphlops carlae" adı verilen yılanın, şu ana kadar bilinen 3100 yılan türünün en küçüğü olduğu, ABD'deki Penn State Üniversitesi'nde görevli biyolog Blair Hedges tarafından keşfedildiği belirtildi.

Blair Hedges, kayayı kaldırıp altına baktığında gördüğü karşısında heyecanlandığını belirterek, daha sonra aynı yılandan başka bir tane bulmak için çevrede yüzlerce kayayı kaldırdıklarını, eşiyle birlikte yaptıkları araştırma sonucunda sadece iki dişi yılan bulduklarını söyledi.
Hedges, yılanın ak karıncaları yiyerek beslendiğini ve Barbados adasına özgü olduğunu düşündüğünü ifade etti.
 

Siraç

Yönetici
Admin
Editör
#9
Ülkemizde bulunan 40 tür yılandan sadece 10 türü zehirli, 2 türü yarı zehirli, 28 türü ise zehirsizdir.
Yarı zehirli tabir ettiğimiz yılanlar Colubridae familyasından:
-Malpolon monspessulanus (Çukurbaşlı Yılan)

Max boyu: 180cm - 2 Metre

-Telescopus fallax (Kedi Gözlü Yılan)

Max boyu: 70-80cm türleridir

Her iki yılanında zehir dişleri ağızın gerisinde bulunduğu için, vücudun parmak gibi ince uzun kısımları, yılanın ağzına girmediği sürece insanlar için tehlikesiz, ancak küçük kertenkele ve fareler için ölümcüldür.

Diğer 10 Zehirli yılan'ın 9'u Viperidae (Engerekgiller) Familyasına ait olup, diğeri Elepidae familyasındandır zehirleri sağlıklı bir insan için ölümcül olmasa bile (Acilen doktora gidilmelidir), oldukça can yakıcıdır.

Bunlar:
-Vipera ammodytes (Boynuzlu Engerek)

Maksimum boyu 90cm - 1 Metre

-Vipera barani (Baran Engereği)

Max Boyu: 55cm

-Vipera kaznakovi (Kafkas Engereği)

Max Boyu: 60 -70cm

-Vipera lebetina (Koca Engerek)

Max Boyu: 124cm

-Vipera pontica (Çoruh Engereği)
Türkiye`nin kuzey doğusunda, Artvin, Kars, Erzurum ve Çoruh nehri yakınlarında bulunmaktadır. Nesli tükenmekte olan türler arasında yer alır ve koruma altındadır. Genellikle yükseklerde ve dağlık kayalık alanlarda varlıklarını sürdürmeye çalışırlar. Herhangi bir fotoğrafina rastlayamadığımız için ekleyemiyoruz.
Max Boyu: 50cm'dir

-Vipera raddei (Ağrı Engereği)

Max Boyu: 1m
 

Siraç

Yönetici
Admin
Editör
#10
Vipera ursinii (Küçük Engerek)

Max Boyu: 50-60cm

-Vipera wagneri (Vagner Engereği) Max Boyu 50-90cm

-Vipera xanthina (Şeritli Engerek) Max Boyu: 80cm, nadiren 1m.

-Walterinnesia aegyptia (Çöl Kobrası)

Max Boyu 180cm türleridir.

Bunların içinde büyüklük ve zehir keselerinin büyüklüğü bakımından en tehlikeli olabilecek türler:
Vipera lebetina (Koca Engerek) Max Boyu: 124cm
Vipera xanthina (Şeritli Engerek) Max Boyu: 80cm, nadiren 1m türleridir.
Ancak ne zehirli yılanlar ne de zehirsiz olanlar, üzerlerine basılmadıkça, köşeye kıstırılıp rahatsız edilmedikçe insanları ısırmazlar tersine kaçarlar. Bu yılanlar tarlalardaki kemirgenleri yediklerinden faydalıdırlar ve kesinlikle korunmalıdırlar.
Türkiye’deki Zehirli Yılanlar ile Zehirsiz Yılanların birbirinden ayrılması.
Türkiye’de yaklaşık 40 tür yılan yaşamaktadır ve bu 40 tür yılan 6 familya altında toplanmaktadır.

Bu familyalara göre türlerin dağılımı:
Typhlopidae : 1
Leptotyphlopidae : 1
Boidae : 1
Coluberidae : 27
Viperidae : 9
Elapidae : 1
Bu Familyalar içinde zehirli olanlar Viperidae ve Elapidae familyasına mensup olan yılanlardır, ayrıca yine fare gibi küçük hayvanlar için tehlikeli olacak yarı zehirli tür de Coluberidae familyasında vardır, diğer familyadaki yılanlar ise zehirlidir. Demek ki Türkiye’deki yılanların zehirli olup olmadığını anlamak için bu 5 familyayı birbirinden ayırt edebilmek gerekmektedir.
Bunun için öncelikle genel olarak sürüngenlerin tanımlanmasında kullanılan bir iki terim üzerinde duralım. Bilindiği gibi sürüngenlerin vücutlarının büyük bir bölümü pul (squama) ve plak (scutum) halinde eksoiskelet parçalarıyla örtülüdür. Pul ve plağı çoğu zaman ayırt etmek mümkün olmasa da; Pul diye genelde küçük parçalara, ekseriyetle ön tarafı sabit, arka tarafı serbest ve bu şekilde birbirini kiremit tarzında örten bünyelere denir. Plaklar ise genellikle daha büyük ve çoğunlukla çok köşeli ve birbirlerine yan yana bulunan parçalardır. İşte pul veya plakların sayıları, sıralanış biçimleri ve birbirleriyle olan ilişkileri (yani pholidosis durumu) sürüngen tanımında özellikle rol oynar.



Typhlopidae (Zehirsiz)
Leptotyphlopidae(Zehirsiz)
Boidae (Zehirsiz)
Coluberidae (Sadece 2 Tür Yarı Zehirli,diğer 25 türü Zehirsiz)
Viperidae (Hepsi Zehirli)
Elapidae (Hepsi Zehirli)
 

Siraç

Yönetici
Admin
Editör
#11
Kral Kobra

Kral kobranın bilimsel adı Naja naja değil, Ophiophagus hannah. Bu yılan, dünya üzerinde yaşayan bilinen en iri zehirli yılan türü. Yılan zehirlerinin etki derecesi, zehir sıvısının bir damlasında bulunan etken maddenin yoğunluğuna göre belirleniyor. Kral kobralarda bu yoğunluk bazı diğer kobra türlerinden çok daha düşük olsa da, bir ısırışta enjekte edebildiği zehir miktarı son derece yüksek. Bu nedenle de, tek ve kısa süreli bir ısırıkta bile vücuda çok yüksek miktarda zehir etken maddesi enjekte edebiliyorlar. Isırılma sonrası görülen sistemik nörolojik belirtiler, zehrin kan dolaşımı hızıyla hedef organlara ulaşması nedeniyle çok çabuk ortaya çıkıyor. Sinir hücreleri ve kaslar üzerindeki felç edici etki, özellikle kalp ya da solunumun durması nedenleriyle kısa süre içinde ölüme yol açabiliyor.

King Kobra Resimleri


Kral Kobra Resimleri


Kral Kobra (Ophiophagus Hannah) Resimleri


Yılan Yiyen Yılan Kral Kobra Resimleri


Yılan Yiyen Kobra


Kral Kobra (Ophiophagus Hannah) Resimleri


Kral Kobra (Ophiophagus Hannah) Fotoğrafları
 

Siraç

Yönetici
Admin
Editör
#12


Yılanlar, vücutlarını örten boynuzsu tabakanın kalınlaşmasından pulları meydana gelmiştir. Bu sayede vücuttaki suyun buharlaşma ile kaybı önlenmiş olur. Vücutlarını örten pulların şekli ve rengi sınıflandırmada önemli rol oynar. Yılanlar salgı bezleri olmadığından derileri daima kurudur. Büyümeye mani olduğu için zaman zaman deri değiştirirler.
Dişler besini tutmaya yarar ve geriye doğru yatıkçadır. Zehirli yılanlarda ön çenede uzun oluklu zehir dişleri de vardır. Bunlarda tükrük bezleri, zehir bezine dönüşmüştür. Yürekleri üç gözlüdür. Yarım bir zar ile kısmen ayrılmış olan karıncıkta karışık kan bulunur. Vücutlarında da karışık kan dolaşır. Güneşin altında yatarak vücutlarını sıcak kayalara temas ettirerek, vücut ısılarını yükseltirler. Sonbaharda, kuytu yerlere çekilerek kışı hareketsiz ve uyuşuk olarak geçirirler. İlkbaharda, kış uykusundan uyanınca tekrar ortalıkta görünmeye başlarlar.

Yılanlar canlı hayvan avlayarak beslenirler. Böcek, karınca yiyenleri olmakla beraber, fare gibi kemirgenlerin baş düşmanıdırlar. Boa ve piton gibi büyükleri avlarını sıkarak öldürdükten sonra yutarlar. Bütün yılanlar avlarını parçalamadan bütün olarak yutarlar. Çeneleri 180° ye kadar açıldığından iri avlarını yutmakta zorluk çekmezler. Küçük bir bahçe yılanı, iri bir kurbağayı rahatça yutabilir. Ziraat için zararlı, fare, tavşan gibi kemirgenleri yiyerek yok ettiklerinden bir bakıma faydalı da sayılırlar, kuş ve kertenkele de yerler. Zehirlerinden de panzehir yapılarak faydalanılmaktadır.
Yılanlar, genellikle üç metre öteyi göremezler. Koku almada burun deliklerini değil dillerini kullanırlar. Uzun ve çatallı dillerinin her iki ucu havadan ve yerden gelen kimyâsal kokuları alır. İçeri çekildiğinde dil ucundaki kokular damaktaki jakobson organında duyu hâline dönüştürülür. Engerek yılanları zehirledikleri avının izini dilleriyle tâkip ederler ve ölüsünü bularak yutarlar. Yılanların burun delikleri, ağız kapalıyken alt çenedeki hava borusunun üzerine geldiğinden ağızlarını açmadan solunum yaparlar. Avlarını yutarken ağız açık olduğundan burun deliklerinin hava borusuyla ilgisi kesilir. Böyle zamanlarda, vücutlarında bulunan hava torbalarındaki yedek havadan faydalanırlar. Çoğu yılanların sâdece sağ akciğerleri gelişmiştir. Diğeri âdetâ kaybolmuştur. Boa ve piton yılanlarında sol akciğerler küçüktür. İri avların yutulması uzun sürdüğü zaman ağız tabanında bulunan soluk borusunun girişi ağızdan dışarı çıkarılabilir. Bu özellik büyük hayvanları yemek için bir adaptasyondur, yılana ağız dolu olduğunda dahi nefes alma imkânı sağlamaktadır.
Dış kulakları olmadığından, uzun zaman yılanlar sağır zannedildi. Çeneleriyle kulakları arasında kemik bağlantıları olduğundan, üzerinde bulunduğu toprağın yansıttığı sarsıntıları kolayca işitirler. Çenesini yere koyan çıngıraklı bir yılan çok uzaktan gelen bir atın ayak seslerini kolayca duyabilir. Yılanların bulunabildiği arâzilerden geçen bir insan, gürültülü ayak darbeleriyle yürüdüğünde hiçbir yılana rastlamaz. Bâzı yılanların göz ve burunları arasında ince zarlı iki çukur bulunur. Bunlar, sıcak kanlı hayvanların vücutlarından yayılan ısı dalgalarını (infrared) tespit ederler. Bunların sâyesinde avlarını karanlıkta bile bularak tâkip ederler. Yılan zehiri av etini eritmeye yarayan kuvvetli bir sindirim sıvısıdır. Zehirsiz yılanlarda bile zehirli olan kuvvetli bir sindirim sıvısı vardır. Ağızlarına parmak sokulduğunda veya dişlendiğinde tükürüklerinden dolayı yanma ve şişme yapar. Dişleri sökülen zehirli yılanlarda dişler tekrar sürer. Yılanların renkleri ve boyları çeşitlidir. Zehirli yılanların başları üçgen ve kuyrukları küt olduğu söylenirse de bunlar kesin belirtiler olamaz. Her yılan zehirli kabul edilerek sakınmak gerekir.
Yılanlar yumurtlayarak ürerler. Yumurtalardan ergine benzer yavrular çıkar. Bunlar hemen başlarının çevresine bakarlar. Boa, anakonda ve engereklerin çoğu yavrularını doğurur. Bunlar gerçek doğum değildir. Yumurtalar ana karnında gelişip açıldığından doğum gibi görülür. Buna “‘ovoviviparite” denir.
 

Siraç

Yönetici
Admin
Editör
#13
Yılanlar ve yılan türleri





Vücut silindir şeklinde ve bacaksızdır, hatta bu bacakların kalıntısı bile yoktur. Çeneler üzerinde konik ve uçları geriye doğru kıvrık sivri dişler bulunur. Pterygoid ve palatin kemikler üzerinde dişler yoktur. Burun deliği küçük nasal plak üzerinde bulunur. Occipital plak büyük ve belirgindir.



Kulak delikleri güçlükle fark edilir hatta bazen görülmez. Yılan gibi silindirik ve bacaksız bir yapısı olmasına rağmen yılan olmadığı serbest göz kapaklarının bulunması sayesinde kolaylıkla anlaşılır. Derisindeki pullar kemik içermelerinde dolayı daha sert ve parlaktır. Kuyruk kısmı baş ve gövde uzunluğunun toplamının iki katı kadardır. Sırt zemin rengi oldukça farklı olabilir. Mavi gri, sarımsı veya kırmızımsı kahverengi olabilir. Yan tarafları genellikle siyahımsı veya kırmızımsı kahverengidir. Mavimsi siyah olan karın tarafında beyazımsı sarı lekeler bulunabilir. Bazen sırtın orta kısmında boyuna kadar uzanan siyah renkte ince bir çizgi bulunur.



Gençlerde sırt taraf gümüşi renkte, açık sarı veya kırmızıdır, yan ve karın taraflar siyahımsı renktedir. Ayrınca sırtın ortasında başa kadar uzanan bir şerit veya iki çizgi bulunur. Yaşlı erkek fertlerde sırt rengi yanlardan daha koyudur ve ayrıca vücutlarında sıralar halinde mavi lekeler bulunur. Ergin hayvanın boyu 50 cm kadar olabilir.



Orman maki çayır gibi yerlerde nemli taş altı ve kökler arasında veya toprak içinde yaşar 2000 metre yüksekliğe kadar görülebilir. Yılan kadar hızlı değildir, ancak avının üzerine hızla atılabilir, solucan, küçük salyangozlar, kırkayaklar ve böcekler ile beslenir. Bu sebeple insanlar için çok faydalı canlılardır, uysaldır ve ele alındığında kesinlikle ısırmaz. Pulları kemik içerdiğinden yılan kadar bükülemez. Ovovivipardır yavrular kese içinde doğarlar fakat çok geçmeden keseyi yırtarak dışarı çıkarlar.



Gebelik süresi 2 aydır. Üreme mevsiminde bir dişi yaşına bağlı olarak 5-26 yavru meydana getirir.




Avrupa’nın büyük bir kısmıyla Batı Asya’da bulunur, üç coğrafi ırkı bulunur.

Bunlar: Anguis fragilis fragilis: Güney kısım hariç Avrupa ve Kuzeybatı Afrika

Angıis fragilis colchicus: Güneydoğu Avrupa’dan Kafkaslar ve İran’a kadar.

Anguis fragilis peloponnesiacus: Yunanistan’da Mora (Peloponez) Yarımadası.



Türkiye’de Trakya, İstanbul, Bursa, Bolu, Ankara (Kızılcahamam), Amasya, Ordu, Rize ve Trabzon’da ve civar bölgelerde yaşamaktadır. Türkiye’de Kuzeybatı Anadolu’da Anguis fragilis fragilis alttürü, Karadeniz sahillerinde de Angıis fragilis colchicus alttürü yaşamaktadır.



Yılanlar ve yılan türleri



Doğada yaşayan yılanlar
 

Siraç

Yönetici
Admin
Editör
#14
Türkiye'deki Zehirli Yılanlar

Öncelikle şunu belirtmeliyiz ki, bir yılanın zehirli yada zehirsiz olduğunu saptamak, çoğu kez uzmanlık gerektiren bir konudur. Her ne kadar Türkiye'de bulunan yılanların zehirleri, sağlıklı bir insanı öldürecek kadar güçlü değilse de, yine de canınızı oldukça acıtabilir, bu bakımdan dikkatli olmak gerekir. Şunu hiç aklımızdan çıkartmayalım ki; Hiç bir yılan taciz edilmedikçe insanlara saldırmaz ve ısırmaz, tersine insanlardan kaçar. Ayrıca zehirli yılanlar, tarım alanları ve bahçelerdeki fare, köstebek gibi kemirgenleri yiyerek beslendiklerinden, çok faydalı hayvanlardır.
Bu bakımdan bağ ve bahçelerinizdeki yılanları; ister zehirli ister zehirsiz olsun öldürmeyiniz!



Ülkemizde bulunan 40 tür yılandan sadece 10 türü zehirli, 2 türü yarı zehirli, 28 türü ise zehirsizdir.

Yarı zehirli tabir ettiğimiz yılanlar Colubridae familyasından:

Malpolon monspessulanus (Çukurbaşlı Yılan) Max boyu: 180cm - 2 Metre
Telescopus fallax (Kedi Gözlü Yılan) Max boyu: 70-80cm türleridir

Her iki yılanında zehir dişleri ağızın gerisinde bulunduğu için, vücudun parmak gibi ince uzun kısımları, yılanın ağzına girmediği sürece insanlar için tehlikesiz, ancak küçük kertenkele ve fareler için ölümcüldür.

Diğer 10 Zehirli yılan'ın 9'u Viperidae (Engerekgiller) Familyasına ait olup, diğeri Elepidae familyasındandır zehirleri sağlıklı bir insan için ölümcül olmasa bile (Acilen doktora gidilmelidir), oldukça can yakıcıdır. Bunlar:

Vipera ammodytes (Boynuzlu Engerek) Maksimum boyu 90cm - 1 Metre
Vipera barani (Baran Engereği) Max Boyu: 55cm [/color]

Vipera kaznakovi (Kafkas Engereği) Max Boyu: 60 -70cm
Vipera lebetina (Koca Engerek) Max Boyu: 124cm
Vipera pontica (Çoruh Engereği) Max Buyu: 50cm
Vipera raddei (Ağrı Engereği) Max Boyu: 1m
Vipera ursinii (Küçük Engerek) Max Boyu: 50-60cm
Vipera wagneri (Vagner Engereği) Max Boyu 50-90cm
Vipera xanthina (Şeritli Engerek) Max Boyu: 80cm, nadiren 1m.
Walterinnesia aegyptia (Çöl Kobrası) Max Boyu 180cm türleridir.

Bunların içinde büyüklük ve zehir keselerinin büyüklüğü bakımından en tehlikeli olabilecek türler:

Vipera lebetina (Koca Engerek) Max Boyu: 124cm
Vipera xanthina (Şeritli Engerek) Max Boyu: 80cm, nadiren 1m türleridir.

Ancak ne zehirli yılanlar ne de zehirsiz olanlar, üzerlerine basılmadıkça, köşeye kıstırılıp rahatsız edilmedikçe insanları ısırmazlar tersine kaçarlar. Bu yılanlar tarlalardaki kemirgenleri yediklerinden faydalıdırlar ve kesinlikle korunmalıdırlar. Türkiye’deki Zehirli Yılanlar ile Zehirsiz Yılanların birbirinden ayrılması.


Türkiye’de yaklaşık 40 tür yılan yaşamaktadır ve bu 40 tür yılan 6 familya altında toplanmaktadır.
Bu familyalara göre türlerin dağılımı:

Typhlopidae : 1
Leptotyphlopidae : 1
Boidae : 1
Coluberidae : 27
Viperidae : 9
Elapidae : 1

Bu Familyalar içinde zehirli olanlar Viperidae ve Elapidae familyasına mensup olan yılanlardır, ayrıca yine fare gibi küçük hayvanlar için tehlikeli olacak yarı zehirli tür de Coluberidae familyasında vardır, diğer familyadaki yılanlar ise zehirlidir. Demek ki Türkiye’deki yılanların zehirli olup olmadığını anlamak için bu 5 familyayı birbirinden ayırt edebilmek gerekmektedir.

Bunun için öncelikle genel olarak sürüngenlerin tanımlanmasında kullanılan bir iki terim üzerinde duralım. Bilindiği gibi sürüngenlerin vücutlarının büyük bir bölümü pul (squama) ve plak (scutum) halinde eksoiskelet parçalarıyla örtülüdür. Pul ve plağı çoğu zaman ayırt etmek mümkün olmasa da; Pul diye genelde küçük parçalara, ekseriyetle ön tarafı sabit, arka tarafı serbest ve bu şekilde birbirini kiremit tarzında örten bünyelere denir. Plaklar ise genellikle daha büyük ve çoğunlukla çok köşeli ve birbirlerine yan yana bulunan parçalardır. İşte pul veya plakların sayıları, sıralanış biçimleri ve birbirleriyle olan ilişkileri (yani pholidosis durumu) sürüngen tanımında özellikle rol oynar.



Şimdi bu Familyaları inceleyelim:


Typhlopidae: (Zehirsiz)



Zehirsiz yılan türleri




Bu familyadan Türkiye’de sadece bir tür bulunur bu da Typhlops vermicularis dir. Bu türü diğer familyalaradan ayıran özellik hem karın hem de sırtının yalnız pullarla örtülü olmasıdır, gözler iğne başı kadar küçük olup, baş plaklarının altında bulunur, ağız da alt tarafta geride ve at nalı biçimindedir, canlı hayvanın rengi ve görünüşü solucan şeklindedir. Bu özelliklere sahip bir türde Leptotyphlopidae familyasına ait Leptotyphlops macrorhynchus da görülür. (Bu iki familyayı ayırma yönteminden ileride bahsedilecektir.) Hayvanın total uzunluğu 25-35cm kadardır, çapı 1 cm yi geçmez. Kuyruğun ucunda küçük bir diken vardır. Türkiye’nin her yerinde taşlar altında sıkça görülür. Anüs yarığından itibaren kuyruk uzunluğu vücut çapına eşittir. Ocular plak ağız kenarına kadar uzanmaz.






Leptotyphlopidae: (Zehirsiz)




Bu familyadan Türkiye’de sadece bir tür bulunur bu da Leptotyphlops macrorhynchus ’dur. Şekil olarak Typhlops vermicularis’e benzese de ondan daha ince (2mm.) ve kısadır 20-25cm hareketleri de ondan biraz daha yavaştır Typhlops’un aksine üst çene kemiği enine uzanmış olmayıp ağız kenarındadır, Ocular plak ağız kenarına kadar uzanır ve nasl plaktan bir tek supralabial ile ayrılmıştır, ayrıca kuyruk boyu, yılanın gövde çapının 10 katı kadardır. (Birecik, Urfa ve Mardin’de bulunur)





Boidae: (Zehirsiz)








Bizdeki tek boa cinsi Eryx jaculus (Kum yılanı) dur. Yukarıda saydığımız familyaların aksine karnı pullarla değil, plaklarla örtülüdür. Bu özellik birazdan bahsedeceğimiz diğer iki familya için de geçerlidir ancak onlarda bu karın plakları (ventral plaklar) bütün karın tarafını enine doğru kapladığı halde Eryx de daha dar olup orta kısımda bulunur. (Bak şekil 40, 1. çizim)




Hayvanın rengi kirli sarı renkli ve kahverengi lekelerle örtülüdür. Uzunluğu yaklaşık 60 cm olup kurak ve kumlu bölgelerde yaşar. Fare gibi küçük memelilerle beslenir ve onarı boğarak öldürürler.
Son derece uysal bir hayvandır, elinize aldığınızda ısırmaz. Göz bebekleri küçük ve dikeydir, baş küçük olup, gövdeden bariz bir boyunla ayrılmaz. Başın üstü küçük pul ve plaklarla örtülüdür ancak büyük bir rostrale vardır.







Coluberidae: (Sadece iki türü Zehirli)







Coluber caspius: Başın üst tarafı plaklarla örtülüdür, frontal plak supraocular plaklarla temastadır. (Bak şek 37) Anal plak ekseri çift, gözbebekleri yuvarlaktır (Sadece Telescopus cinsinde dikeydir)
Coluberidae familyasından sadece 2 türün ufak hayvanlar için zehirli olabileceğini söylemiştik bunların zehir dişleri ağızlarının gerisinde olduğundan insan için tehlikesizdir. Ancak Malpolon cinsi insanı öldürmese de oldukça canını yakabilir. Zehirli iki Coluber türü Malpolon monspessulanus ve Telescopus Fallax türleridir. Şimdi bu türleri tanıtalım.

Malpolon monspessulanus (Yarı Zehirli) :








Başın üzerinde ve gözler arasında bir çukurluk vardır, Rostrum ucu sivri, rostral plak üstten çok az gözükür, Frontal plak ince uzundur (Supraocular’in ancak yarısı genişliğinde) ve supraocular plakları öne doğru iyice geçer , (Bak Şek 69) vücut etrafı pulları 17 veya 19 sıralıdır pulların ortaları çukurcadır. Total uzunluk 2 metre kadar olabilir.Gövde üstü zeytuni gri veya koyu kahve rengidir bu zemin üzerinde siyahımsı küçük lekeler yer alır, lekelerin kenarında ince beyaz çizgiler bulunabilir. Karın, sarımsı beyaz ve gri noktalıdır.

Telescopus fallax (Yarı Zehirli)






Frontal plak dar değildir, supraocular plakları öne doğru geçmez, başın üzerinde çukur yoktur. Frenal plak çok uzun olup, arka ucu praeocular plak altından gözün ön kenarına kadar uzanır, göz bebeği dikeydir (Bak Şek. 79) Baş geniş boyun bariz incedir, vücut yanlardan basık, yüksekliği genişliğinden fazladır. Burun deliği nasal plağın ortasında yer alır. Gözün ön kenarına temas eden uzun bir frenal plak bulunur (Bak Şek. 79) Vücut etrafı pulları 19, nadiren 21 sıralıdır, pullar karinasızdır.Total uzunluk genelde 70-80 cm Nadiren 1 m olabilir. Üst tarafı gri veya gri kahverengi olup, zemin renk üzerinde sırtta siyah lekeler bulunur.





Telescopus fallax (Yarı Zehirli) :
Bunun dışındaki Coluberidae familyasına mensup 27 yılan da zehirsizdir.





Viperidae (Engerekler) Hepsi Zehirli)





Türkiye’de 9 Tür Viperidae familyasından yılan vardır ve bunların hepsi zehirlidir. Her ne kadar bu yılanların ısırmasıyla sağlıklı bir insanın öldüğü görülmediyse de yine de çok dikkatli olmak, gerekir ve bir ısırılma durumunda derhal önlemler alınmalı hasta fazla hareket ettirmeden mutlaka doktora götürülmelidir.




Bu familyanın ortak özellikleri:
Baş boyundan bariz daha geniş, Başın üst tarafı pullarla örtülü, (Bak şek. 84) veya plaklar mevcut ise frontal ile supraocular plaklar arasında küçük plaklar bulunur. Anal plak tek. Gözbebeği dikey. Genellikle kalın yapılı ve kısa kuyrukludurlar, vücut pulları karinalıdır.







Zehirli Yılan Isırması Durumunda Yapılacaklar





Çok Önemli Not:

Yılan sokması neticesinde tedavi uygulanması tamamen doktorların işidir. Bu sayfada yazılanlar, tamamen konu hakkında bilgi edinmek isteyen kişileri bilgilendirme amacı taşımaktadır. Doktorculuk oynamak bazen yılan sokmasından daha tehlikeli durumlara neden olabilir. Bu nedenle ısırma yerini mekanik emme usulüyle emdikten sonra hastayı fazla hareket ettirmeden en yakın hastaneye sevk etmek, istenmeyen olayların meydana gelmemesi için yapılacak en mantıklı hareket olacaktır. Tabii ki en akıllıcası kendinizi yılana hiç ısırttırmamaktır. Bu sayfada yazılanların yanlış yorumlanması neticesinde meydana gelebilecek kötü durumlardan hiç bir sorumluluk kabul edilmez.


Giriş:

Zehirli yılan sokmalarında yapılması gereken ilkyardımı bilmek bir çok bakımdan faydalı olacaktır ancak daha önemlisi yılana kendinizi hiç ısırtmamaktır. Dolayısıyla kendinizi yılanlara ısırtmamak için yapmanız gerekenleri bilirseniz tatsız durumlarla hiç karşılaşmamız olursunuz.

Öncelikle yılanlar insanlara durduk yere kesinlikle saldırmazlar, tersine kaçarlar. Bu bakımdan bir yılanla karşılaştığınızda eğer kaçmıyorsa onu rahatsız etmeden yanından geçebilirsiniz. Böyle bir durumda sopa ile yılanı rahatsız etmek veya taş atarak kaçırmaya çalışmak doğru davranışlar değildir.

Yılanlar sağırdırlar ve duyamazlar çünkü dış ve ortakulakları bulunmaz, sadece yerdeki titreşimleri algılayabilirler, dolayısıyla normal bir yürüyüş temposuyla yürüdüğünüzde çevredeki yılanlar titreşimleri algılayacak ve kaçacaklardır ancak sessizce yürüdüğünüz takdirde bir yılanla karşılaçabilirsiniz ki bu durumda onu rahatsız etmezseniz size karşı her hangi bir zararı olmayacaktır.

Yılanlar dişlerini bir ayakkabıya yada kalın bir kot pantolana batıramazlar dolayısıyla bu gibi yerlerde bu tür ayakkabı ve pantolonla dolaşanlar emniyette olacaklardır.




Bulunduğunuz ortamdaki kaya ve kütükleri asla kaldırmayınız. Eğer kaldırmanız gerekirse kütüğü ileri doğru yuvarlamak yerine ilerisinden tutup kendinize doğru çekin böylelikle yılan size doğru değil, ileri doğru kaçacaktır.

Yılanlar aşırı korkmadıkça, rahatsız edilmedikçe, köşeye sıkıştırılmadıkça ve üzerlerine basılmadıkça asla bir insanı ısırmazlar. Türkiyedeki yılanların çoğunun zehirleri sağlıklı bir insanı öldürecek düzeyde değildir yine de canınızı oldukça yakabilir. Kalp ve damar hastalıkları, şeker, tansyon ve böbrek yetmezliği durumları olan kişilerde veya yüksek miktarda alkol almış kişilerde ise çok daha tehlikeli sonuçlar ortaya çıkabilir. Bu bakımdan yılan sokmaları ciddiye alınmalı ve en kısa sürede bir hastaneye gitmelidir. Türkiyede kayıtlara göre yılan sokmasıyla ölüm olayına rastlanmamakla birlikte tedbiri elden bırakmamak da fayda vardır.

Yılanlar genellikle çalı altlarında ve bir yere öbek olarak yığılmış, saman, yada çalı çırpı altında saklandıklarından ateş yakmak için çalı ararken dikkatli olmalı ve bu gibi yerlere çıplak elinizi sokmayınız. Önce bir sopa ile çalılarda gürültü yaparak yılanın kaçmasını sağlayınız.

Harabe yada terk edilmiş kulube gibi yerlere girerken çok dikkatli olmalı bu ve bu gibi yerlerde yılanların bulunabileceği düşünülmelidir.

Kamp kurarken kamp yeri seçimi çok önemlidir, taşlık, kayalık ve çalılık yerlere kamp kurmayınız çünkü bu gibi yerler yılanların sıkça bulunduğu ve bulunmaktan hoşlandığı yerlerdir.

Zehirli yılanlar genellikle güneşin battığı ve doğduğu alacakaranlık saatlerinde avlanırlar ve bu saatlerde ortaya çıkarlar bunun için ateş için odun toplama işini bu saatlere bırakmayınız.

Yerde gördüğünüz delikler genellikle tarla faresi, köstebek gibi hayvanların açtığı deliklerdir ancak yılanlar da bu deliklere girip kemirgenleri yedikten sonra saklanmak amacıyla kullanabilirler.

Ne olursa olsun zehirli veya zehirsiz hiç bir yılanı kesinlikle öldürmeyiniz! Bir çok yılan ülkemizde koruma altındadır ayrıca kemirgenleri yiyerek sayılarının artmasına engel olduklarından faydalıdırlar.

Zehrin yayılması:

Zehirli Yılan ısırınca, zehir dişlerinden akan sıvı vücut içine iki koldan yayılır. Bunlardan biri kan dolaşım sistemidir. Fakat zehir dişinin doğrudan damar içine batması ender görülen bir olaydır. Böyle olduğunda zehir çabuk yayılır ve birkaç dakika içinde etkisini gösterir. İkinci yol lenf dolaşım sistemidir. Zehir vücut içine daha çok bu yol ile yayılır, lenf yoluyla yayılma yavaş olur. Fakat zehrin bazı toksik unsurları, temasa geldikleri dokuları ve ince damarları tahrip ederek kan ve lenf in dokular arasına sızmasına neden olurlar. Lenf yoluyla yayılmada vücudun hareket ettirilmemesi gerekir. Çünkü hareket zehrin yayılmasını hızlandırır. Zehrin lenf yoluyla yayılması önlenmezse. Sonuçta zehir kana karışmış olur ve daha tehlikeli bir durum ortaya çıkar.

Zehir Miktarları:

Yılanların zehir miktarları yılanın boyu, zehir kesesinin büyüklüğü ile ilgilidir ama bir yılan ısırdığında zehrinin tamamını boşaltabileceği gibi dilerse hiç boşaltmayabilir bu tamamen onun kontrolündedir. Korkmuş veya kızmış bir yılan zehrinin tamamını boşaltabilir. Yine zehrin miktarı kadar zehir şiddeti (Toksisitesi) de önemlidir. Bu faktörlerin daha kolay anlaşılması için maxima tabiri kullanılır. Maxima bir zehirli yılanın bir ısırışta zehrinin tamamını boşalttığında öldürebileceği 70kg lık adam sayısına denk gelir. Örneğin maximası 15 olan Kobralar bir ısırışta enjekte ettikleri zehirle 70 kg ağırlığında 15 insanı öldürebilirler. Türkiye’deki zehirli yılanların maximaları 1’den daha düşüktür ve sağlıklı bir insan için öldürücü değildir, ısırılan yer şişer ve bu yerde devamlı ağrı duyulur. Türkiye’deki yılanların zehri ancak küçük memeliler veya sürüngenler (Fare, tavşan, kedi, köpek, kertenkele vs.) için öldürücüdür. Ancak bu yılanlar tarafından ısırılan bir kişiye de hiç vakit kaybetmeden derhal ilk yardım uygulanmalı ve gerekiyorsa yılan serumu (Antiserum) yapılması için derhal hastaneye kaldırılmalıdır.

İlk Yardım:

Böyle bir durumda yapılacak ilk işler aşağıdadır.
Isırılan kişi, ısıran yılanı yakalamaya çalışmamalıdır; çünkü bu durum diğer ısırma ve yaralanmalara sebep olabilir, ayrıca hareket zehirin yayılmasını çabuklaştırır. Hastahanelerde farklı yılanlar için farklı tip antiserumlar yoktur bu bakımdan yılanın türünü hassas olarak belirlemenin fazlaca bir anlamı da yoktur. Her yılan ısırması zehirli bir yılan ısırması anlamına gelmez, çoğu kez insanlar, zehirsiz yılanlar tarafından ısırılır. Hatta zehirli bir yılan ısırsa bile her zaman zehir enjekte etmeyebilir.

Yılan türlerinin ısırmalarında, şayet zamanında önlem alınırsa, ölüm çok enderdir. Tedavi edilmemiş engerek ısırmalarında dahi 24 saat içinde bir ölüm olayı hemen hemen imkansızdır. Bununla birlikte yılan ısırmaları ciddiye alınmalıdır. Derhal mekanik emme yapılmalıdır. Şayet yarım saat içinde ısırılan yerde bazı belirtiler ortaya çıkarsa bir zehirlenme ihtimali vardır. Bu durumda tedaviye geçmek için vakit kaybedilmemelidir. Ancak telaşlanma ve heyecan aynı şekilde tehlikeli olabilir. Bu bakımdan hasta yatırılmalı ve sakinleştirilmelidir.

Bazı hassas kimselerde (yılan zehirine aşırı duyarlı) ısırılma olayından hemen sonra kasılmalar ortaya çıkar, bu durumlarda mümkün olduğunca çabuk tıbbi yardım gereklidir.

Eğer bir zehirli yılan tarafından zehirlenme olayı gerçekleştiyse:


Türkiye'deki zehirli yılanların neredeyse tamamı Vipera cinsine aittir, yani Engerekdir. Engereklerin zehri kanın yapısını bozar bir kişi engerek tarafından ısırıldıysa ve engerek hatırı sayılır miktarda zehir enjekte ettiyse: Bölgesel ağrı, şişme, ödem, deri renginin değişmesi ortaya çıkacaktır. Bazı durumlarda yara ve hastanın dişetlerinde kanamalar meydana gelir. Ciddi zehirlenmelerde ise dirsek ve diz üzerine geçen şişmeler veya kanamalar 2 saat içinde görünebilir.

1) Isırılan yerin 8-10 cm. kadar üzerinden bir bağ ile (mendil, kravat, serum lastiği) ile sıkmak. Bağ ne çok gevşek nede çok sıkı olmalıdır ve arada gevşetilmelidir. Buradan amaç deri altındaki lenf hareketini durdurmak ama kan dolaşımına engel olmamaktır, baskı bu düzeyde olmalıdır, bilekteki nabız atışı hissedilmelidir. Ayakta ise nabız atışı topuktan alınmalıdır. Hastaya kesinlikle alkol VERİLMEMELİ, Antihistaminik ilaçlar VERİLMEMELİDİR.

2) Eğer ısırık zehirli yılan ısırığıysa ve yılan zehir boşalttıysa (ki her yaklaşık 3 ısırma olayından birinde boşaltmayabilmektedir) eğer hastayı 1 saat içerisinde bir hastahaneye yetiştiremeyeceksek o zaman (Bunu ısırma yerine yakın çok büyük ağrı, şişkinlik ve ödemli kızarıklık oluşmasıyla anlarız.) Isırılan yerin biraz üstünü antiseptik (Alkol, tentürdiyot vs.) ile temizledikten sonra temiz bir enjektörün on kısmını bıçak ile kesip bir çeşit emme pompası oluşturup, bununla ısırın yerini emdirerek zehrin boşaltılmasını sağlamamamız gerekir. Bu olayın ısırmadan ilk 15 dakika içinde yapılması çok faydalıdır yarım saat geçtikten sonra yapılacak müdahalelerden fayda sağlanamamaktadır. Böyle bir enjektörün bulunamadığı durumlarda emme işi ağız ile de yapılabilir ancak emecek şişinin ağzında veya dişetlerinde açık yara bulunmaması gerekir.

3) Lenf ve bununla birlikte zehrin çıkması için açılan yarıkların ağızla emilmesi veya vantuz ile yaklaşık 15-20 dakika boyunca çekilmesi gerekir. Ağız ile emilecekse, emen kişinin ağzında yara bulunmamalıdır ve emilen sıvı derhal tükürülmelidir. Ancak ağız ile emmektense daha iyisi plastik büyükçe bir şırınganın ön kısmı kesilerek vantuz olarak kullanılmalıdır ve zehir bununla emilmelidir. Kesinlikle insizyon (kesi) yapılmamalıdır. Hasta mümkün olduğunca yavaş hareket ettirilmeli ve kendisine kesinlikle alkollü içecek verilmemelidir çünkü bu zehrin kana karışmasını hızlandırır.. Hastaya hiç bir tedavi uygulanmasa bile ölüm olayı (Yılan büyükse ve tüm zehirini boşalttıysa ve ısırılan kişi sağlıklı değilse) 24 saatten önce gerçekleşmez bu yüzden acele edip yanlış bir hareketten kaçınılmalıdır. Yılan zehirinin emilmesi işlemi yılan ısırmasından hemen sonra yapılırsa etkisi artar ısırma olayından yarım saat geçtikten sonra yapılacak olan emme işleminin bir faydası olmaz.

4) Hastaya Yılan Serumu enjekte etmek ve diğer rahatsızlıkları bakımından tedavi altına almak için, en kısa zamanda bir doktora müracaat edilmesi veya bir hastaneye götürülmesi gereklidir Gerekiyorsa yılan serumu bir doktor nezaretinde yapılmalıdır çünkü serum, sadece 2. ve 3. tür zehirlenmelerde tatbik edilir. Çünkü bir görüşe göre panzehir aşırı duyarlılığı olan kişilerde ölümcül anaflaktik şoklara neden olabilir. Eğer yukarıda belirtildiği gibi hastanın ısırılan yeri mekanik emme yöntemiyle emildiyse 1. tür zehirlenmelerde yılan serumu uygulaması yapılmamaktadır.

Bu arada yeri gelmişken bu dereceleri ve doktor tarafından uygulanacak serum dozunu yazalım.

1. Derece: Yılanın soktuğu yerde şiddetli ağrı ve zonklama diş çevresinde 3-6 cm arası ödemli kızarıklık, görülür. Zehir emildiyse seruma gerek yoktur, 12 saat içinde belirtiler kaybolur. Zehir emilmediyse baldırın ön-yan yüzü veya kalçadan 1 ampul yılan serumu yaptırmak (Bir doktora) yeterlidir. (Önceden antiseruma alerji olup olmadığı kontrol edilmelidir)

2. Derece: 1. derecedeki belirtilere ilaveten, şişkinlik ve kızarıklıklar vücuda yayılmaya başlar, ödemli bölgede kanamalı lekeler ve morluklar belirir. Bunlara ilave olarak; Terleme, bulantı, kusma, karınağrısı, hafif ateş varsa, bu 2. dereceden bir zehirlenmedir ve doktor tarafından 1 ampul yılan serumu iv. olarak, bir ampul de kalçadan olmak üzere toplam 2 ampul serum yaptırılır (doktor nezaretinde).

3. Derece: 1 ve 2. Derece zehirlenmelere ilaveten, belirtiler büyüyerek artarsa, vücut ısısı düşmeye başlar, nabız atışları artar ve hasta şoka girerse bu 3. dereceden bir zehirlenmedir ki. Bu durumda hastahanede doktor tarafından damardan en az 5 ampul serum yapmak gerekir

4. derece: (Türkiye'deki yılanlarada görülmez) Genellikle çıngıraklı yılan sokmalarında görülen çok daha ağır belirtiler gösteren bir zehirlenmedir, Türkiye'deki yılan türlerinin ısırmasıyla bu tür zehirlenme olamayacağından, akılları karıştırmamak için bu tür zehirlenmeyi anlatmıyorum.

Yanlız şunu da belirtmekte fayda var ki; Bu müdahalelerin hepsinin hastahanede yapılması gereklidir ayrıca hasta müşahade altına alınmalı Tansiyon kontrol altına alınmalı, kan sayımı yapılmalı, kandaki fibrinojen düzeyi, trombosit sayısı, protrombin zamanı, azot düzeyi ve elektrolitler incelenmeli, hatta bunlar 2-8 saat arayla tekrarlanmalıdır. Ayrıca alyuvarlardaki olası yapısal değişiklikler belirlemek amacıyla periferik yayma da yapılmalıdır. Tansiyon düşmesine eşlik eden asidoz (kanda asitlik düzeyinin yükselmesi) durumunun sık sık laktat düzeylerinin ölçülmesi gerekir. İdrar incelemeleri sonucunda olası alyuvar yıkımına bağlı hemoglobinin ve olası kas dokusu yıkımına bağlı miyoglobin varlığı belirlenebilir. Dışkıda gizli kan da aranmalıdır. Tedavi buna göre sürdürülmelidir. Eğer bu kişiye daha önce yılan serumu uygulandıysa bunu doktora mutlaka söylemek gereklidir çünkü yılan serumları aynı kişide 2 veya 3. kullanımdan sonra hastanın anaflaktik şoka girmesine neden olabilir varsa bu husus doktora önceden bildirilmelidir.

Tabi bu saydıklarım çok ağır vak'alar için geçerlidir ki Türkiye'de bu türden ölüm olaylarına rastlanmamıştır. Türkiye'deki yılan sokmalarında eğer zehir emildiyse en fazla 2. dereceden bir zehirlenme gerçekleşebilir o da hasta büyük bir engerek tarafında ısırıldıysa ve engerek bütün zehirini enjekte ettiyse.



Yılanlar ve yılan türleri
 

Siraç

Yönetici
Admin
Editör
#15
Yılanların Özellikleri:



Yılanlar Sürüngenler sınıfının, Suquamata (Pullu Sürüngenler) takımından, Ophidia alttakımına bağlı hayvanlardır. Kertenkeleler ise Suquamata takımına bağlı olmakla birlikte, Lacertilia alt takımı olarak yılanlardan ayrılmaktadır.



Yılan ve kertenlelelerde dişler çeneye yapışıktır, yani çukurlar içinde değildir. Kafada bulunan quadrat kemiği, kertenkelelerin çoğunda yılanların hepsinde oynaktır.



Vücut silindir şeklinde uzunca biçimlidir, bacaklar bulunmaz ancak bazı ilkel yılanlarda anüs yarığının her iki tarafında mahmuz biçiminde arka ayak kalıntıları bulunmaktadır. Kulaklar körleşmiştir, dış kulak, kulak zarı ve orta kulan bulunmaz ancak, iç kulak vardır, dolayısıyla yılanlar duyamazlar ancak yerdeki titreşimleri hissedebilirler.



Yılanların göz kapağı yoktur, gözün ön kısmında gözü tamamen örten saydam bir tabaka vardır, bu sebepten, gözü sürekli açık görünür. Dil uzunca yapılı ve ucu çatallıdır, yılanın ağzı kapalıyken bile dilini, dudakların ön kısmındaki bir yarıktan dışarıya çıkartılabilir.



Yılanları çoğunda sol akciğer bulunmaz (Boidae familyası hariç onlarda da dol akciğer daha kısadır) bununla birlikte sağ akciğer kuyruğa ulaşacak kadar uzundur ve son kısmı hava kesesi biçimindedir, bu depolanan hava özellikle avını yutarken havasız kalmaması için gereklidir. Yılanlarda mide, karaciğer, böbrek de uzun yapılıdır. Böbrek, testis gibi organlar aynı hizada değildirler. Yılanlarda sidik torbası bulunmamaktadır. Hem yılanların hem de kertenkelelerin erkeklerinde, iki çiftleşme organı bulunur (Hemipenis) kloak yarığı eninedir.




Büyük yılan resimleri
 

Siraç

Yönetici
Admin
Editör
#16
Yılanların Boyu ve yaşam süreleri:

Genel olarak yılanların boyu, 10 cm ile 10 m arasında değişir. Daha uzun boyda olanlarının da mevcut olduğu iddia edilsede bu bilimsel olarak doğru değildir. Dünyadaki en uzun boylu yılanlara örnek olarak Anakonda’yı verebliriz (Bilimsel adı: Eunectes murinus) yaklaşık10 metre, en küçük yılan ise Madagaskarda yaşayan Typhlops reuteri dir ve boyu 10 cm kadardır. Türkiye’deki yılanların buyu ise en fazla 2 m - 2.3 m dir.
Yılanlar, hayvanat bahçelerinde iyi bakılırlarsa 20-30 yıl arası yaşayabilirler, ancak doğal ortamlarında bu yaşı dolduramadan ya avlanırlar, yada öldürülürler.




Yılanları Duyu organları:

Daha öncede söylediğimiz gibi yılanlar, sağırdırlar ancak yerdeki titreşimleri hissedebilirler bununla beraber, görme duyguları güçlüdür, özellikle hareketli cisimleri çabuk algılarlar. Hem yakın hem uzağı görebilmeye uygun yapıları varsa da, daha çok yakını görmeye alışkındırlar.
Koku alma duyuları da çok gelişmiştir, burun boşluğundaki koku epitelinden başka, iki organ daha vardır, ağız tavanında bulunan bu iki delikli organın adı Jacopson organıdır, yılan dili ile topladığı koku moleküllerini dilini içeriye çektiği zaman bu organa deydirir ve kokuyu algılar.
Crotalidae familyasına mahsus yılanların gözle burun deliği arasında bir çukurluk vardır bu çukurların içi duyusal doku ile kaplıdır ısıya duyarlı bu organı yılan bir termal kamera gibi kullanır ve uzaktaki bir hayvanın ısısını algılayabilir, bazı yılanlarda bu organ o kadar hassastır ki bir santigrat derecenin yüzde birini bile ayırt edebilir.




Yılanlarda Gömlek Değiştirme:
Sağlıklı bir yılan yılda en az 2 veya daha sık gömlek değiştirir, değiştirme zamanı gelince deri matlaşır, gözleri örten şeffaf tabaka matlaşır, iki hafta sürebilecek olan bu işlem sırasında yılan faaliyetini kesip bir yere gizlenir. Deri değiştirdikten sonra hayvan tekrar parlak renkli olur. Yılan gömleği elastik olduğundan çektikçe uzar bu bakımdan yılanın boyu hakkında herhangi bir fikir vermez.



Yılan Resimleri
 

Siraç

Yönetici
Admin
Editör
#17
Yılanlarda Üreme (çiftleşme):



Genellikle yumurtlamak suretiyle üreyen yılanların bazıları canlı doğurur (Engerekler). Türüne göre yılanlar 8-50 arası yumurta bırakabilirler, Engerekler ise 3-12 arası yavru dünyaya getirirler. Kuluçka devri 2-3 ay sürer bu yılanın türüne ve ortamın sıcaklığına göre değişmektedir. Yavrular 2 yaşına geldiklerinde cinsel olgunluğa erişirler, daha soğuk bölgelerde ise bu 4-5 sene alır.



Engerek gibi canlı doğuran yılanlarda yumurtalar ovidukt’lar içinde gelişir, yavru ince ve saydam bir zarfla örtülü doğar. Zar hemen doğuştan sonra yırtılır, bazen de doğumdan önce yırtılmış olur, böyle canlı doğuranlara ovovivipar yılanlar denir. Viperidae (Engerekler), Boidae, Crotalidae Familyalarından yılanlar ovovivipar dır.



Yılanlarda Zehir:
Yılan zehrindeki toksik unsurları fizyolojik etkileri bakımından iki gurup altında toplayabiliriz.



Birinci Grup: Nörotoksin (Neurotoxin) Bunlar sinir sistemi ve iskelet kaslarına giden sinir uçlarında bozukluklar meydana getirir. Bu bozukluklar özellikle beyindeki solunum merkezi ile soluk alıp vermede rol oynayan kaslarda (Bilhassa diyafram) belirgin olarak görülür. Nörotoksinlerin etkisi fazla olduğu durumlarda solunum tamamen durabilir.



İkinci Grup: Hemolytik (Kan parçalayıcı) toksinlerdir. Diğer bir ismi ise Hemapathogen (Kan hastalığı yapan) dir. Bunlar dolaşım sisteminde bozukluk meydana getirir ve çeşitleri oldukça fazladır. Örneğin: Kırmızı kan hücrelerini tahrip eden hemolysinler. Kan damarlarının çeperindeki endothelial hücrelerini tahrip edip, kanın damardan dışarıya sızmasına neden olan hemorrhagin’ler. Damarlarda kanın pıhtılaşmasına neden olan thrombase (=thrombin). Akyuvar ve zehirle temasa geçen diğer doku hücrelerini bozan Cytolysin’ler. Kanın pıhtılaşmasına mani olan anticoagulin (=antifibrin) ler gibi. Türkiye’deki zehirli yılanlar bu ikinci gruba dahildir ancak zehirleri sağlıklı bir insan için, ölümcül bir etki yapacak güçte değildir.




Yılanların insanlarla ilişkileri ve faydaları:

Maalesef insanlarda yılanlara karşı korkunç bir nefret ve ön yargı vardır. Masallar, efsaneler, deyimler hep yılan düşmanlığı üzerine kuruludur. Oysa bilinenin aksine yılanlar insanlar için son derece faydalı hayvanlardır.
Tarımda, bağ, bahçe ve tarlalarda bulunan köstebek, tarla faresi gibi zararlı kemirgenleri yiyerek beslendiğinden, tarıma faydası dokunmakta ve bir çok biliçli ziraatçi tarafından yılanlar korunmaktadır. Bir farenin bir defada 10 yavru doğurduğunu ve yavruların bir aylık olunca doğurabilecek olgunluğa geldiğini düşünürsek, bir fare ve onun neslinden yılda yaklaşık 15.000
fare üreyecektir ve her gün bir fare yiyen yılanın faydası daha iyi anlaşılacaktır. Tarlalarındaki yılanları öldüren veya ticari maksatlarla yurtdışına satan kişiler, büyük zararlara uğramış tarlaları fareler tarafından telef edilmiştir. Yurtdışında bir çok yerde fare ve diğer kemirgenlerle mücadele etmek için yılanlar kullanılmaktadır.






Özellikle Türkiye’deki yılanlar söylenenlerin aksine uysal hayvanlardır ve insanlardan kaçarlar, üzerlerine basmadıkça (ki ayakkabısı olan ve uzun pantolon giymiş birine dişlerini batıramaz) veya bir köşeye kıstırıp rahatsız etmedikçe insanları ısırmazlar. Bu bakımdan onları öldürmek yerine üzerlerine basmamaya dikkat göstermek daha insani bir hareket olacaktır.
 

Siraç

Yönetici
Admin
Editör
#18
Yılan, uzun ve yuvarlak bir vücut yapısına sahip bir canlı olan ve sürünerek harekete eden bir canlıdır. Bu canlıların üzerinde herhangi bir hareket organı yoktur. Yani yılanların üzerinde kanat ve ayak organları yoktur. Bu canlılar hareketlerini vücudunu ileri ve geri kasarak ileriye doğru atarlar. Çok hızlı bir şekilde hareket eden yılanların hemen hemen tüm türleri zehirlidir. Dünya üzerinde 1000’lerce yılan türü vardır. Bunlar genellikle sıcak olan iklimleri severler.



Yılanlar türlerine bağlı olarak farklı boyda ve farklı yapıdadırlar. Bazı yılanların boyu 1m’yi bile bulamazken bazı türleri ise 10m bile geçer. Yeryüzünde her ortamda rahatlıkla yaşarlar. Bazı yılan türleri suda yaşarken bazıları karada yaşar ve bazı yılan türleri de havada uçarlar.
Özellikle sıcak yerlerde ve çöl ortamında yaşan yılanlar daha çok zehirlidir. Yılanların ağız yapısı ve vücudu çok esnektir. Bu bakımdan yakaladıkları tüm avlarını bütün olarak yutarlar.



Yılanlar yaşadığı ortama bağlı olarak farklı besinler ile beslenirler. Su yılanları genellikle suda bulunan balık, balık yumurtaları ve diğer su canlıları ile beslenir.


Gopher snake (Pituophis canifer, Bullenschlange)

Karada bulunan yılanlar türüne bağlı olarak, ufak böcek ve türleri, kuşları, kemirgenleri, yaban hayvanları avlayarak beslenir. piton ve anakonda gibi büyük yapılı yılanlar ise insanı dahi yiyebilir.
Yılanların ağzı içinde çatallı ve uzun bir yapıda dilleri vardır. Bu sayede dış ortamdan bütün iletişimini sağlar. Yılanların ağzı içinde 2 adet de zehir dişi vardır. Yılanlar avını belirledikten sonra önce avını sokar ve zehirler daha sonra zehirlenen bu canlıyı bütün olarak yutar. Yılanlar bir yıl içinde bir defa deri değiştirir.


Mamba Circle adlı yılan

Yılanların ısırması sonucu insanlar hayatını kaybedebilir. Bu bakımdan yılan ısırması sonrası ısırılan yer ile kalp arası sıkıca bağlanılır ve kan akışı yavaşlatılır. Yılan ısırmasında mutlaka en yakın sağlık kuruluşuna başvurmak gerekir. Dünyada yılan ısırması sonucu bir yılda yaklaşık olarak 30 – 40 bin kişi hayatını kaybetmektedir.



Yılanlar beslenmesini tamamladıktan sonra ürer ve yumurta bırakırlar. Yılanların bazıları yumurtalarını dış ortama bırakır bazılarında ise yumurta vücut içinde gelişimini tamamlar ve dışarıya canlı yavru olarak çıkar. Yılanlar sıcak havalarda aktif olan canlılar olduğu için kış aylarında ve soğuk zamanlarda yuvalarına çekilip kış uykusuna yatarlar. Bu bakımdan yaz aylarında yılanlar ile daha sık karşılaşırız.



Ev ve yaşam alanlarında yılan var ise bunlarla ilkel şekillerde müdahalede bulunmamak gerekir. Yılanlar ile mücadelede uzman olan şirketimize ulaştığınız takdirde en kısa zamanda bu zararlı canlıdan kurtulmuş olursunuz. Yılandan kurtulmada en etkili yöntem ilaçlama yapmaktır. Yılan çok zor ölen bir haşeredir. Bu canlılar için genellikle sıvı ilaçlar kullanılır. Yılan ilaçlamada yem, jel ve benzeri ilaçlar kullanılmaz.



Yılanlarda av olur, şahinmi kartalmı artık, yılanı yakalamış yavrularına yem olarak götürüyor
 

Siraç

Yönetici
Admin
Editör
#19
YILANLARLA MÜCADELE NASIL YAPILIR?



Ev veya yaşam alanlarında yılan ve diğer zararlı haşerelerden var ise mutlaka bunlarla mücadele etmek gerekir ve bunlardan kurtulmak lazım. Yılan ile mücadelede en ekonomik ve garantili yöntem ilaçlama yöntemidir. Yılan çok zor ölen bir canlıdır. Yılan ile mücadelede genellikle yoğun kokulu sıvı ilaçlar kullanılır. Yılana ferdi müdahale veya bilinçsizce yaklaşımda bulunmak çok tehlikelidir bu esnada yılan saldırısına maruz kalınabilir. Bu bakımdan yılan ile mücadele için bir ilaçlama şirketi ile çalışın.



YILAN ISIRMASINDA NE YAPMALIYIZ?

Yılan türüne bağlı olarak farklı güçte zehre sahip zehirli ve sürüngen bir hayvandır. Yılan ısırmasında ısırılan yerde şişme, yüksek derecede yanma ve acı his edilir. Yılan sokması sonrası insanlarda halsizlik, yüksek ateş eklem ve kas ağrıları ve bazen kısmı felç yaşanabilir. Isırılan kişinin bünyesine bağlı olarak ölümler dahi görülebilir. Yılan ısırmasında kesinlikle koca karı ilaçları kullanılmamalı. Yılan ısırdığı zaman hiç vakit kaybetmeden en kısa zamanda bir sağlık kuruluşuna ulaşmak gerekir.



YILANLAR ZEHİRLİMİDİR?


Dünyanın her yerinde ve her ülkesinde bulunan yılanların tamamına yakını yani %99 zehirlidir. İnsan ve hayvanları ısırmasında erken önlem alınmaz ise insanlar hayatlarından olabilirler. Yılan ısırmasında mutlaka en kısa zamanda sağlık kuruluşuna ulaşıp tedavi olunmalı. Yılan ısırmalarına maruz kalmamak için yaşam alnında yılan ve benzeri canlılar varsa mutlaka bunlarla mücadele etmek gerekir.



YILANLAR HANGİ MEVSİMDE GÖRÜLÜR?



Yılanlar sıcak mevsimlerde ve sıcak havalarda aktif olan bir hayvan türüdür. Ülkemizde en çok ilkbahar, yaz ve sonbahar mevsiminde görülür. Kış aylarında genellikle yuvalarına çekilip kış uykusuna yatar ve pasif bir şekilde dinlenir. Yılan haşeresi ile her ortamda rastlamak mümkündür. Bazı yılan türleri ev ortamına gelip bu kısımlara yerleşirler. Genellikle bu kısımlardaki böcek ve haşere ile beslenir.
 

Siraç

Yönetici
Admin
Editör
#20
Yılanlar ve yılan türleri, yılan resimleri, yılan fotoğrafları



Beyaz piton yılanı çocuğun kollarında, aşağıdada kral kobra yılanı resmi var :cool:



Kobra yılanı resimleri, kral kobra fotoğrafları



siyah başlı değişik bir yılan, rengine bakılırsa çok zehirli bir yılan türüne benziyor[
 
Üst