Vanda Bulunan Tarihi Yerler - Vanın Tarihi Mekanları

#1
Sponsorlu Bağlantılar
Van tarihi mekanlar
Vanın tarihi güzellikleri
Vanın tarihi eserleri

Van İli Tarihi Yerleri

Kızlar Mağarası

Van’ın 76 km. güneydoğusundaki Yedisalkım (Put) köyü sınırları içinde yer alan bir mağaradır. Mağara 7 km. uzunluğundaki bir kanyonun güney yamacında, vadi tabanından 78 m. yükseklikte, önünde doğal bir terası bulunan iki ayrı bölümden oluşur.

Terasın kuzeydoğusundaki 1 no’lu mağara’nın biri terasa açılan 6 m. yüksekliğinde iki ağzı vardır. İkinci ağzın sonunda, hayvan kanı kullanılarak yapılmış duvar resimleri bulunmaktadır. 5 m’lik bir alana yayılan açık kırmızı renkli bu resimlerde geyik, yaban keçisi, ana tanrıça ve geyik üstünde ayakta duran Tanrı betimlemeleri görülmektedir. Bunlardan başka avla ilgili kompozisyonlar da vardır.

Bu mağaranın 18 m. batısında yer alan 2 no’lu mağaranın kuzeybatıya açılan tek bir ağzı vardır. Bu ağzın iki yanına dağılmış duvar resimlerinde açık kırmızı ve koyu kahve renkte iki ayrı dönemde birbiri üstüne yapılmış figürler vardır. Mağaradaki resimler M.Ö. 5000-8000 arasına tarihlenmektedir

Tuşpa (Van)

Urartu başkenti Tuşpa’nın sitadelinde, günümüzde de Urartu mimarlığının özgün tasarımlarını görmek mümkündür. Ayrıca Tuşpa ve çevresindeki insitu yazıtlara ilaveten, daha sonraki dönemlerde devşirme yapı malzemesi olarak kullanılan steller, stel ve sütun kaideleri ve diğer mimarı parçalar üzerinde yer alan 100’u aşkın yazıt, bize Tuşpa’nın önemi ve inşa faaliyetlerini kanıtlamaktadır. Bilinen en eski in-situ yazıt Sardurburcu üzerindedir.

Tuşpa sitadelinde bulunan anıtsal yapılar şunlardır;

Sardurburcu/Madırburcu: Sitadelin batı ucunda, kuzeybatı eteklerindedir. Yerel adı “Madırburç”tur. Şehrin en eski kraliyet yapısıdır ve I. Sarduri tarafından yaptırılmıştır. Dikdörtgen planlı olup, mevcut 5 taş dizisinin yüksekliği ortalama 4 metredir. Anıt, her biri 8-10 ton ağırlığında, özenle yontulmuş devasa kalker bloklarla inşa edilmiştir. Bu blokların üzerinde, 3’ü doğuda, diğer 3’ü de batı cephede yer almak üzere 6 kez yenilenen inşa yazıtı yeni Asur çivi yazısı ile Asur dilindedir.

İç Kale

Yukarı sitadel, Van kayalığının en yüksek kısmıdır. Güneydeki tırmanılması çok güç sarp uçurum dahil, etrafı çepeçevre güçlü surlarla çevrilmiştir. Surun taş bedenleri, Urartu dönemine aittir. Bunun üzerindeki taş ve kerpiç eklentiler ise Urartu’nun yıkılmasından I. Dünya Savaşı’na dek çeşitli zamanlara aittir. İç kaleye giriş batıdandır. Tuşpa şehrinin ilk sarayları ve en eski tapınağı burada yer almaktaydı.

Kral Mezar Yapıları

Sitadeldeki yüksek düzeyde bir işçiliği yansıtan görkemli mezar yapıları, Urartu anıtsal kaya mimarlığının en önemli eserlerindendir.

Bu yapılar plan olarak, büyük bir ana alan ve bu salona bağlantılı olan kral ve ailesinin mezar odalarından oluşmaktadır. En eski kral mezar yapıları Büyük Platform’da yer alır. Bu mekânların Osmanlı dönemi boyunca silah, cephanelik, erzak deposu ve atölye olarak kullanıldığını, 17. yüzyıla ait bir Osmanlı planından ve Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sinden öğreniyoruz.

Büyük Platform’da yer alan mezarlar içinde I. Sarduri, İşpuini ve Menua Mezarı, II.Sarduri, Kremasyon geleneğindeki mezar, I. Argişti’nin Mezarı yer almaktadır.

Yeni Saray, Menua Sirşini (Tanrılara sunulacak kurbanlık hayvanların muhafaza edildiği ahır) Analı Kız Kutsal Alanı (Hazine Kapısı) Yukarı Sitadel’de yer alan diğer yapılardır.

Tuşpa Aşağı Şehir-Van Kalesi Höyüğü, sitadelin kuzuy eteklerinin 70 m. kadar kuzeyinde, sarp Van Kayalığına paralel olarak ovanın düzlüğünde uzanmaktadır.

Burada yapılan kazı çalışmaları, Van Bölgesinin yerleşim tarihinin aydınlanmasına büyük katkı sağlamıştır. Aşağı şehrin önce sitadelin güneyindeki kuytu alanda kurulduğu kesindir. Bu kısım kışın şiddetli kuzey rüzgârlarından Van kayalığı sayesinde korunmaktadır. Bu nedenle öncelikle tercih edilmiştir. Ortaçağ’dan günümüze ulaşan etrafı sur ve hendekle çevrili eski Van şehri de buradadır.

Van Kalesi Höyüğü M.Ö. 3. binyılda Eski Tunç Çağı’ndan itibaren iskân edilmiştir. M.Ö. 3. ve 2. binyıla tarihlenen seramik örnekleri, özellikle Urmia Ware denilen 2. binyıl polikrom (çok renkli) çanak çömlekleri önemlidir. Demir Çağı buluntuları ise daha yoğundur.

Toprak Kale

Urartu Krallığı’nın ikinci başkenti olan Toprak Kale, Van Ovası’nın kuzeydoğusundaki Zımzım Dağı kayalıklarındadır. Urartu Kralı II. Rusa tarafından kurulduğundan kaleye Rusahinili (Rusa’nın kurduğu kent) adı verilmiştir. Toprak Kale, Asur Kralı III. Tiglatpilaser’in M.Ö. 735 yılında Tuşpa’ya yaptığı seferden sonra, savunmaya daha elverişli olması nedeniyle kurulmuştur.

Kurulan yeni başkentin su gereksinimini sağlamak amacıyla Van Ovası’nın doğusunu yarım ay şeklinde çevreleyen Erek Dağı’nın doğusunda yen bir baraj yaptırılmıştır. Urartu sulama tesislerinin en gelişmiş örneğini oluşturan ve Rusa Barajı olarak anılan barajın iki ayrı gövde duvarı vardır ve deniz seviyesinden 2544 m. yüksekliğindedir. Rusa Barajı’nın yanına diktirilen ve 1899 yılında Berlin Pergamon Müzesi’ne kaçırılan çivi yazılı andezit stel üzerinde Kral II. Rusa’nın barajı ve Rusahinili şehrini nasıl yaptırdığı ve ekilmiş toprakları nasıl işlediği anlatılmaktadır.

Toprak Kale’den yasa dışı yollarla yurt dışına kaçırılan eserlerin bir çoğu bugün Berlin’de Vorderasiatische Museum ile Londra’da British Museum’da sergilenmektedir.

Toprak Kale, diğer Urartu Kaleleri gibi M.Ö. 7. yüzyılın sonunda başlayan İskit akınları sonucunda yıkılmıştır.

Altıntepe

Urartu Krallığı’nın başkenti 200 yıl boyunca Tuşpa şehri olmuştur. Saraylar, tapınaklar, resmi devlet depoları kale kısmında, halkın oturduğu yerler ise kalenin eteklerinde geniş bir alana yayılmış olan düzlükteydi. Krallar ve yakınları Van Kalesi üzerindeki görkemli mezar odalarında gömülmüşlerdi. Fakat kalabalık halk kesiminin gömü alanı bulunamamıştı. Altın Tepe’de yapılan çalışmalar bu sorunu çözmüş ve Urartu dönemi nekropolü, sitadelin 2. km. kadar kuzeyinde bulunmuştur. Bu alan modern kentin kuzeybatısındadır. Bugün kısmen buğday tarlaları ve gittikçe büyüyen Altın Tepe Mahallesi’nin altında kalmıştır.

Altın Tepe nekropolünde incelenen mezarlar, kaya mezar, urne mezar, basit toprak mezar olmak üzere üç tür gömünün varlığını ortaya çıkartmıştır. İncelenen mezarlar daha çok M.Ö. 8. ve 7. yüzyıllara aittir.

Sardurihinili/Sardurhinili (Çavuştepe)

Van’ın 24 km. güneydoğusunda yer alan Çavuş Tepe Kalesi’ni Urartu Kralı II. Sarduri yaptırmıştır. Kalenin Urartu dilindeki anlamı Sardurihinili’dir.

Kale Urartu Krallığı’nın en parlak döneminde yapıldığından, Urartu mimarlığının görkemi görülmektedir. Günümüze kadar sağlam olarak kalan 5-6 m. yüksekliğindeki kale duvarları ana kayaya yapılan su sarnıçları, su biriktirme yapısı, kült merkezi, kaya poterni, iki ayrı tanrı için yapılan tapınak ve saray yapılarında görülen özenli işçilik krallığın gücünü yansıtmaktadır. Bir diğer özelliği de bölgenin en önemli kült merkezi olmasıdır. İki ayrı tanrıya yapılan kült merkezleri, diğer Urartu kalelerinde görülmemektedir.

Gürpınar Ovası Bol Dağı kayalıklarında yer alan Çavuş Tepe Kalesi askeri ve ekonomik amaçla kurulmuştur.

300 km. uzunluğundaki, Başkent Tuşpa’dan güneydoğu yönüne devam ederek Çavuş Tepe Kalesi’nin kuzey eteğinden geçen ünlü Ordu Yolu, Urartu Krallığı için çok önemlidir. Yol, günümüzde Irak toprakları içinde kalan Kelişin Geçidi ve Muşaşir/Ardini Tapınağı’na kadar uzanmaktaydı.

Aşağı ve Yukarı Kale diye ayrılan Çavuş Tepe’yi ortadaki ana giriş kapısı birleştirmektedir. Ana giriş kapısından doğuya giden yol, Yukarı Kale’ye çıkmaktadır.

Kare planlı olan Yukarı Kale, Aşağı Kale’ye göre oldukça küçüktür. Yukarı Kale’de etrafı sütunlu galerilerle çevrili bir tapınak kalıntısı, ortada ise Tanrı Haldi için yapılmış kare planlı bir başka tapınak daha vardır. Aşağı Kale’deki tapınak gibi bu tapınağın kapısı da doğuya bakmaktadır.

Tapınak çok tahrip olmuştur. Bunda Ortaçağ yerleşimlerinin burayı ev olarak kullanmalarının etkisi büyüktür.

Yukarı Kale’de tapınak ve avlusundan başka bir şey bulunamaması burasının tamamen Tanrı Haldi’ye adandığını göstermektedir

Giyimli (Hırkanis)

Van ilinin 68 km. güneydoğusunda, Güzelsu (Hoşab) Bucağı’na bağlıdır.

Burada Serbar Tepesi’nde taş çıkarılırken büyük bir Urartu definesi bulunur. 2-3 bin parça bronz levhadan oluşan bu buluntu grubu Giyimli Definesi olarak tanınır.

Bronz levhaların en büyük özelliği Urartu Tanrı ve tanrıçalarının figürleri ile kült törenleri, insan ve hayvan resimlerinin yapılmış olmasıdır. Bu levhalar adak levhası olarak yapılmışlardır. Bulundukları günlerde hurda bakır fiyatına kilo ile satılan bu bronz levhalar, Van ve sonra da İstanbul antika piyasasına sürülmüştür. Çok kısa bir zamanda Avrupa ülkeleri, İsrail, Amerika ve Japonya’ya kadar gitmiştir.

Ele geçirilen levhaların bir kısmı Van Müzesi’nde, bir kısmı da Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi’ndedir. Ayrıca Türkiye’nin birçok müzesinde ve koleksiyoncuların elinde de 800’ün üzerinde adak levhasının olduğu bilinmektedir.

Definenin bulunduğu Serbar Tepesi fazla yüksek değildir. Burası klasik Urartu kalelerine kıyasla çok daha basit yapılmış küçük bir yerleşkedir. Bunun nedeni Giyimli köyünün ana yollardan uzak, deniz seviyesinden 2400 m. yüksekliğinde bir yayla yerleşimi olmasıdır. M.Ö. 7. yüzyıldaki İskit akınları sırasında yerle bir edilen Urartu kalelerinden kaçan halkın saklanmak için bu dağlık bölgeye gelerek budaki kuleyi kurmuş oldukları düşünülmektedir. Bu da böylesine kıymetli bir buluntunun burada olmasını açıklamaktadır.

Aşağı ve Yukarı Anzaf Kaleleri

Urartu Krallığı’nın kuruluş dönemine ait olan bu kalelerden Aşağı Anzaf Kalesi, Başkent Tuşpa’nın 11 km. kuzeydoğusunda, bu günkü Van-İran kara ve demiryolunun hemen yakınında bulunmaktadır. Döneminde savunma yönünden büyük öneme sahip olan kale, doğuda kuzeybatı İran ve kuzeyde Transkafkasya’dan gelerek Tuşpa’ya inen tarihi karayollarının son düğüm noktasındadır.

Burada yapılan kazılarda ele geçen inşa yazıtlarından Urartu Kral İşpuini (M.Ö. 830-810) tarafından kurulduğu anlaşılmıştır.62x98 m. büyüklüğünde dikdörtgen bir plana sahiptir.

Aşağı Anzaf Kalesi’nin aynı dönemde kurulan Van Ovası’nın kuzeyindeki Kalecik ile ovanın güneyindeki Zirvistan kalelerinden ayıran en önemli özelliği, kurtin ve bastiyonlara kale duvarlarında rastlanılmamasıdır.

Kral İşpuini döneminde kurulan kalelerin en eski örneği olan kalenin kurtinsiz ve bastiyonsuz benzerine ne Transkafkasya ve Kuzeybatı İran’da ne de Doğa Anadolu Bölgesi’nde rastlanılmıştır.

Yukarı Anzaf Kalesi: Aşağı Anzaf Kalesi’nin 900 m. güneyinde yer almaktadır. Urartu Kralı İşpuini’nin oğlu Menua (M.Ö. 810-786) tarafından kurulmuştur. Aşağı Anzaf Kalesi’den on kat daha büyüktür. Aşağı Anzaf Kalesi’nden farklı olarak, tarımdan elde edilen ürünlerin depolandığı çok önemli bir üretim merkezi olarak kurulmuştur. Kalenin duvarları kurtin ve bastiyonludur. Erken dönem Urartu kalelerinin kale duvarlarının en güzel örneklerinden birini yansıtmaktadır. Aynı zamanda Urartu Krallığı’nın en önemli kült merkezlerinden birini oluşturmaktadır.

Yonca Tepe Kalesi ve Nekropolü

Yonca Tepe, M.Ö. 2. binin ortalarından beri kurak bir iklimin sürdüğü Van bölgesinde Varak ve Erek dağlarındaki zengin su kaynakları ve otlaklara giden yolları denetleyen stratejik bir noktada kurulmuştur. Kalenin yaklaşık 800 m. kuzeyinde yer alan ve Harabe Barajı olarak adlandırılan sulama tesisi Doğu Anadolu’daki barajların en eski örneklerinden biridir.

Yonca Tepe’nin Erken Demir Çağı’ndaki önemini Urartu Krallığı döneminde de koruduğunu, 1 km. kuzeydoğudaki Bakraçlı köyü içinde bulunan Yedi Kilise’nin (Varak Kilisesi) duvarlarında devşirme malzeme olarak kullanılan Menua’ya ait çok sayıdaki çivi yazılı kitabesi doğrulamaktadır.

Akropol

Alanın tümüne yayılan bir mimari yapı kompleksinin izleri görülmüştür. Oda duvarlarının iç kısmında kilden yapılmış 3 mm. kalınlığında sıva tabakalarına rastlanmıştır. Bu sıva tabakalarının bazı bölümlerinde beyaz badana kalıntıları saptanmıştır. Mekânların büyük bölümünde şiddetli bir yangının izleri görülmektedir.

Nekropolün yayılım alanını belirlemek amacıyla yapılan sondajlar sırasında, kalenin hemen kuzey eteklerinde ve nekropol alanının hemen doğusunda, sivil yerleşme olabilecek bir mimari kompleks ortaya çıkarılmıştır.

Yonca Tepe nekropolündeki araştırmalarda çok sayıda mezar açığa çıkarılmıştır. Mezarlarda çok sayıda iskelet, mezar hediyesi, ölü yemeği olarak konulmuş küçükbaş ve büyükbaş hayvanlara ait kemikler, arpa, buğday, yulaf gibi tahıl taneleri ve üzüm çekirdekleri, çok sayıda köpek iskeleti bulunmuştur.

Yonca Tepe mezarlarında çanak çömleklerle birlikte ölü hediyesi olarak mezara çok sayıda demirden süs eşyası ile törensel silahlar konulmuştur. Kama, hançer, küçük bıçaklar en çok rastlanılanlardır. Demirin aksine tunç mezar hediyeleri azdır. Nadir olarak da altın takılara rastlanmıştır. Nekropolden çıkarılan çanak çömleklerin çoğu teknik, biçim ve bezeme bakımından Erken Demir Çağı yapımıdır.

Ernis-Evditepe Erken Demir Çağı Mezarlığı

Bugünkü Van şehrinin 80 km. kuzeyinde yer almaktadır. Ortasından karayolunun bir kısmı geçen mezarlık alanı ikiye bölünmüştür ve çok tahrip olmuştur. Mezarlık alanının 1,5 km. kuzeydoğusunda Keçikıra Kalesi bulunmaktadır. Aslında Van Gölü’nün kuzeyi sahip olduğu coğrafi konumu nedeniyle Erken Demir Çağı ve Urartu döneminde çok sık yerleşime sahne almıştır. Evditepe’nin 2 km. batısında Erken Demir Çağı’na ait Alacahan nekropolü, 10 km. batıda Deliçay Kalesi, 10 km. doğuda ise Karahan yerleşkesi bulunmaktadır.

Ernis-Evditepe’de yapılan kaçak kazılar sonucunda bazı buluntuların Van Müzesi’ne getirilmesi üzerine burada bilimsel kazılar yapılmıştır.

Buradaki mezarların bir kısmının çevresi, kare veya dairesel planlı taşlarla (kromlek) çevrilidir. Bir kısmı ise oda mezar veya taştan yapılmış sandık türü mezardır. Bu mezarlarda demirden çeşitli eşya, takı ve silahlar bulunmuştur. Demir takı ve silahlar M.Ö. 11. yüzyılın sonlarından M.Ö.10. yüzyılın ikinci yarısına tarihlenmektedir.

Karagündüz Höyüğü

Van ilinin 35 km. kuzeydoğusunda, Van merkez ilçeye bağlı eski Karagündüz köyündeki su yükselmeleri nedeniyle 1890 rakımlı Erçek Gölü’nün kuzeydoğu kıyılarında bir ada durumunu almıştır.

Karagündüz nekropol alanı kuzeyden güneye doğru hafifçe meyilli bir düzlükte yer almaktadır. Burada yapılan kazı çalışmalarında ele geçen mezarlardan bir kısmı oda mezardır. Dikdörtgen planlı olan mezar odalarının tavanları çökmüştür. Odalara mezarın boyutlarına göre 20’den 80’e kadar değişen sayıda insan gömülmüştür. Yeni ceset konulacağı zaman eskiler geriye doğru toplanarak odada yer açılmıştır. Bu özelliği diğer Urartu mezarlarından da tanımaktayız.

Mezarlarda ele geçen çok sayıdaki çanak çömlek biçim ve bezeme anlayışı bakımından iki büyük gruba ayrılırlar. Mezar hediyeleri arasında demirden süs eşyaları ve silahlar, çok sayıda boncuk bulunmaktadır. Ayrıca oğlak-kuzu türü hayvanlara ait omurga parçalarına rastlanmıştır.

Karagündüz Höyüğü’nde yapılan kazılarda ise Ortaçağ’dan Erken Transkafkasya dönemine kadar uzanan 7 yapı katının varlığı görülmüştür. En üst iki tabaka Ortaçağ’a aittir ve 1. yapı katı sırasında tepenin üzeri mezarlık olarak kullanılmıştır. 2. yapı katının altında uzunca bir boşluğu izleyerek sırasıyla Geç Demir çağı (ki bu 3. yapı katı Karagündüz’ün en ilginç dönemlerinden biridir) gelir. 4.yapı katı ise birkaç evrelidir. Bunların en ilginci Urartu Krallığı dönemine ait olan 4. yapı katıdır. Urartu tabakasının altında Erken Demir Çağı yani 5. yapı katı (bu tabaka nekropolle çağdaştır), arkasından 6. yapı katı (Orta-Son Tunç Çağı), 7. yapı katı ise erken Transkafksasya dönemine aittir ve höyüğün en kalın tabakasıdır.

Van’da Urartu Sulama Tesisleri

Urartuların yüzeysel su kaynaklarından yararlanarak yaptıkları sulama tesislerini 2 bölüme ayırmak mümkündür;

1- Menua veya Şamram Kanalı ile yapılan sulamalar

2- Keşiş Gölü (Rusa Gölü) ve çevresindeki küçük barajlar vasıtasıyla toplanan sularla yapılan sulamalar.

İşpuini ile oğlu Menua, birlikte M.Ö.825-815 yılları arasında devleti idare ederek kuvvetlendirmişlerdir. Kral Menua M.Ö.800 yıllarında Menua (Şamram) Kanalı’nı yaptırmıştır. Kanalın suyu, Engil (Hoşap) Çayı’nın vadisinde bulunan 1760 m. kotundaki bir pınardan çıkmaktadır. Bu pınardan alınan su 56 km. uzunluğundaki Menua (Şamram) Kanalı vasıtasıyla Van’ın güneyindeki ovaya akar. Karstik formasyonlardan çıkan bu pınarın debisi 3-4 m3/sn. arasında değişir. Kanal, Engil Çayı’nın vadisinden 5 km. uzaklıktan gelerek batıya yönelir; 25 km’den sonra kuzeye dönerek 56. km’de Van şehrinin güneyindeki araziyi sulayan kanalları besler, 1950-1952 yıllarındaki yapılan bir regülâtör ile Engil Çayı’nın suyu da bu kanala katılmış, Engil Hidroelektrik Santralı’nın inşaatından sonra kanalın suyu çok artırılmıştır. Yaklaşık 2795 yıldan beri sürekli çalışmakta olan kanal bu bakımdan dünyada tek olmalıdır.

II. Rusa (M.Ö. 680-654), yeni başşehir Rusahinili’nin ve civarının su ihtiyacını karşılamak için, Van’ın doğusunda bulunan 2890 m. kotundaki Keşiş Gölü’nün (Rusa Gölü) suyunu barajlarda kabartarak, büyük miktarda su depolamış ve gölden kaynaklanan dereler üzerinde barajlar (bentler) yaparak, yaz aylarında gerekli su sağlamıştır. Gölün hidrolojik bölgesi 100 km3 ve alanı 6 km2’dir. Halen mevcut küçük bentlerle 20 milyon m3 su depolanabilmektedir. Urartu devrinde yapılan bentlerden olan güney bendinin bulunduğu yer bugünkü gölün su seviyesinden 10 m. yukarıya kadar kabartıldığını gösterir ki gölde depolanan su miktarı 50 milyon m3 olmaktadır. Keşiş Gölü’nün kuzeybatısındaki bendin uzunluğunun 350 m. olduğu anlaşılmaktadır. Bu bendin suyunun aktığı dere üzerinde diğer Urartu bentlerine benzemeyen Faruk Bendi denen bent vardır.

C14 (karbon 14) analizi sonucunda bunda kullanılan ahşabın yaklaşık 1800 yılında kesildiği anlaşılmıştır. Bu sonuca göre bent Osmanlı yapısıdır.

Urartu Kralı Rusa’nın Toprak Kale’nin (Rusahinili) ve etrafındaki arazinin sulanması için yaptırdığı baraja ait Berlin Müzesi’ndeki stelde Keşiş Gölü Rusa Gölü olarak adlandırılmaktadır ve sulamanın nasıl yapıldığı anlatılmaktadır.

Van’ın 70 km. kuzeyinde bulunan Muradiye’de de aynı sistemle yapılmış 5 m. yüksekliğinde bir bent vardır. Van Gölü’nün batısındaki Adilcevaz’da tepe uzunluğu 57 m. genişliği 17 m. olan aynı şekilde inşa edilmiş bir Urartu bendi bulunmuştur.

Urartuların hâkim oldukları bölgelerde yapılan su tesislerinin devrinin en ileri tekniğiyle gerçekleştirildiği anlaşılmaktadır. Keşiş Gölü üzerinde su depolamak için yapılanlar, Urartularda iyi bir mühendislik bilgisinin bulunduğunu kanıtlar.
 
#2
Kehrizler

Van’da ilk sulama kanalları ve barajlar M.Ö. 9. ve 6. yüzyıllar arasında Urartular zamanında yapılmıştır. Bunların en önemlisi Menua (Semramis/Şamran) sulama kanalıdır. Urartu Kralı Menua tarafından yaptırılmıştır. Su kaynağı Gürpınar ilçesinin Yukarı Kaymaz köyü yakınlarında, Başet Dağı’nın kalker kayalıklarından doğmaktadır. Van’ın içme suyu bu kaynaktan sağlanmaktadır. Menua/Şamran Kanalı dünya mühendisliğinin bir harikası olarak geçtiği yerlere hayat vermiş olup, işlevini günümüzde de sürdürmektedir. 51 km. uzunluğundadır. Gürpınar, Edremit ve Van’ı sulayarak güzergâhını tamamlar.

Diğer yandan, Van’da içme ve sulama suyu amacıyla geçmişi Urartulara uzanan, Osmanlılar döneminde yapılan en önemli su tesislerinden biri de “Kehriz”dir. Kehriz olarak adlandırılan ve yer altında açılan galerilerin biriktirdiği suların toplanmasıyla elde edilen kaynak sudur. Bu sisteme Orta Asya Türk devletlerinde “Kares” denilmektedir. Çin, Afganistan’da da aynı sisteme İpek Yolu üzerinde rastlanabilmektedir. 6 Kerhiz Eski Van kentinde 24 Kerhiz ise bugünkü Van’ın bulunduğu şehir merkezindedir. Ancak bu kerhizlerden yalnızca Eski Yengi ve Vakıf Kerhizleri işlevine devam etmektedir. Suyu yumuşak ve temiz Kehriz suyu şehir şebekesinin kesildiği dönemlerde su ihtiyacını karşılamaktadır.

Gevaş

Van il merkezinin 37 km. güneyinde, Van-Tatvan karayolu üzerinde yer alır. Urartular döneminden beri iskana sahne olan Gevaş’ta M.S.14.yüzyıla ait Selçuklu mezarlığı özellikle dikkat çekicidir. Urartularca kurulmuş ve sonradan Selçuklular tarafından da kullanılmış olan kalenin güneyinde yer alan Halime Hatun Kümbeti ve 400’den fazla mezar içeren mezarlık Selçuklu taş sanatının kendine özgü yapısını, süsleme ve hat sanatının en güzel örneklerini gözler önüne sermektedir.

Kaleler

Van'a bir anlamda "Kaleler Kenti" denilebilir. Van ve çevresinde küçüklü büyüklü çok sayıda kale bulunmaktadır. Bu tarihi kalelerden bir kısmı Urartu döneminden, diğerleri Ortaçağ ve sonrasından kalmadır.

Önemli Kaleler Aşağı ve Yukarı Zıvistan Kalesi, Beyüzümü Kalesi, Çatak Kalesi,

- Lamurkesen (Zernek) Kalesi - Hişet Kalesi - Pizan (Örenkale) Kalesi

- Kalecik - Zernaki Tepe Kalesi - Muradiye Kalesi - Albak (Başkale) Kalesi

- Çelebibağ Kalesi - Amik Kalesi - Müküs Kalesi - Yoncatepe Kalesi

- Deliçay Kalesi

Van Kalesi

Van Kalesi, Van il merkezi sınırları içerisinde olup, şehir merkezine 5 km. mesafede bulunmaktadır. Urartu kalelerinin görkemlilerindendir.

MÖ. 9. yüzyılda Lutupri'nin oğlu I. Sarduri tarafından yaptırılmıştır. Büyük bölümü ayakta kalan kalenin kuzeybatı ucunda bulunan ve Sardur burcu denilen taş bloklarla örülen yapının üzerinde I. Sarduri'ye ait olan, Asur çivi yazısı ile yazılmış, bilinen en eski Urartu yazıtı vardır. Kalenin diğer önemli bir yapısı, I. Agrişti'ye ait olan kaya mezarı ve hemen bunun dışındaki kaya üzerinde bulunan Urartu'ların günümüze ulaşan en uzun yazıtı, "Horhor Yazıtları" vardır. Ayrıca kalenin kuzey yamacında II. Sarduri'nin açık hava tapınağı (Analı-Kız), Kale içinde Menau ve Sarduri' ye ait mezar odaları, mağaralar, su sarnıçları ve çeşitli odalar vardır.

Kalenin güneyinde ise eski şehrin kalıntıları bulunur. Ulu Cami, Hüsrev Paşa Cami, Kay Çelebi Cami, Hamamlar (Çifte Hamam) Kümbetler (İkiz Kümbet) ve çoğu tahrip olmuş eski evler, gezenleri tarihin yaprakları arasında seyahate çıkarlar.

Hoşap Kalesi

Çavuş Tepe’nin 40 km. doğusundadır. 1643 yılında Osmanlılara bağlı Mahmudilerin Beyi Sarı Süleyman tarafından yaptırılmıştır. Kale aynı adı taşıyan Hoşap Suyu'nun sarp kayalıkları üzerinde yükselmektedir. Kalenin batıya bakan girişi ve özgün kapısı bozulmadan günümüze ulaşabilmiştir. Kapının üstünden yapımı ile ilgili Farsça kitabe ve aslan kabartmaları yer almaktadır.

Ağartı Kalesi

Van Gölü’nün doğu kıyısında kurulan kale, 450 m. uzunluk, 150 m. genişliktedir. İyi korunarak günümüze kadar gelen sur duvarları andezit taş bloklarla örülmüştür.

Kef Kalesi

Urartuların önemli merkezlerinden biridir. Bir yazıta göre kale II. Rusa döneminde yapılmıştır. Kalede çok odalı bir saray, hayvan ve bitki rölyefleri vardır.

Ayanış Kalesi

Van’a 35 km. mesafedeki Ayanış köyündedir. Argişti’nin oğlu Rusa tarafından M.Ö. 645-643 tarihleri arasında yaptırılmıştır. Urartu tarihinin son safhalarının aydınlatılması açısından çok önemlidir. Van Gölü sahiline yakın bir alanda kuruludur.

Cami - Medrese ve Kümbetler

Ulu Cami

Eski Van şehrinde, Tebriz Kapı ile İskele Kapı arasında yer almaktadır. Selçuklu devrinde yapılmıştır. Dikdörtgen planlı cami, mihrap önü kubbeli ve çok destekli camiler grubuna girmektedir. Kuzey tarafına Osmanlı döneminde bir bölüm eklenmiştir. Tuğla ve alçıdan yapılmış süslemeler geometrik yazı örneklerinden oluşmaktadır.

Kızıl Cami

Eski Van şehrinin doğusunda Tebriz Kapı Mahallesinde bulunmaktadır. Sinaniye Camii veya Tebriz Kapı Camii olarak da adlandırılmaktadır. Bugünkü caminin minaresi Selçuklu döneminden; cami kısmı ise Osmanlı Devrinden kalmadır. Üzerinde kitabe bulunmadığından hangi tarihte yapıldığı belli değildir.

İzzeddin Şir Camii

Cami, Gevaş ilçe merkezinde Hişet Mahallesi’nde bulunmaktadır. Van Hakkâri hâkimi İzzeddin Şir tarafından yaptırılmıştır. Genel olarak 14.-15. yüzyıllara tarihlendirilmektedir.

Süleyman Han Camii

Van Kalesi’nin üst kesiminde yer almaktadır. Sultan Süleyman tarafından 1534 yılında tamir ettirilmiştir. Minaresi, Osmanlı döneminde yapılmıştır.

Kaya Çelebi Camii

Eski Van şehrinin Ortakapı Mahallesi’nde surlara yakın bir yerde bulunmaktadır. Kaya Çelebizade Koçi Bey tarafından 1660 tarihinde yapımına başlanmış; ancak Koçi Bey’in idam edilmesi üzerine 1663 yılında Cem Dedemoğlu Mehmet Bey tamamlamıştır. Osmanlı devrinin önemli yapılarından birini teşkil etmektedir. Halen ibadete açıktır.

Hamurkesen Camii

Gürpınar ilçesine bağlı, Hamurkesen köyünün içersinde kalenin doğu tarafında yer almaktadır. Seyyid Muhammed tarafından 1710 tarihinde yaptırılmıştır.

Horhor Camii

Eski Van’ın Horhor bahçelerine yakın bir yerinde yer almaktadır. Mimari özelliklerine bakılarak 18. yüzyıla ait olduğu düşünülmektedir.

Abbasağa Camii

Eski Van şehrinin kuzeybatı tarafında, Horhor Camii ile Ulu Cami arasında yer almaktadır.

Hüsrev Paşa Medresesi

Eski Van’da Hüsrev Paşa Külliyesi içersinde, caminin kuzey tarafından yer almaktadır.1567 yılında yapıldığı kabul edilmektedir.

Hoşap Hasan Bey Medresesi

Van’dan Hoşap’a girişte yolun hemen kuzeyinde yer almaktadır. Mahmudi Hasan Bey tarafından 1563 yılında yaptırılmıştır.

Hoşap Evliye Bey Medresesi

Hoşap’ın güney doğusundaki Gevirhan Mezarlığı’nda bulunmaktadır. Mahmudi Evliya Bey tarafından 18. yüzyılın 3. çeyreğinde yaptırılmıştır.

Diğer Medreseler

Başkale’de Pizan Hüsrev Bey Medresesi, Bahçesaray’da Mir Hasan Veli Medresesi, Gevaş’ta İzzeddin Şir Medresesi.

Gevaş Halime Hatun Kümbeti

Gevaş Selçuklu Mezarlığı’nın doğu tarafında bulunmaktadır. Melik İzzeddin tarafından 1335 tarihinde kızı Halime Hatun için yaptırılmıştır.

Erciş Anonim (Zortul) Kümbet

Erciş’in Zortul köyü yakınlarında yer almaktadır. 15. yüzyıl başlarında Karakoyunlulardan önemli bir şahsiyet için inşa edildiği tahmin edilmektedir.

Diğer Mezar Anıtlar

Van Hüsrev Paşa Kümbeti, Erciş Kadem Paşa Hatun Kümbeti, Hoşap Hasan Bey Türbesi, Süleyman Bey Kümbeti, Çaldıran Kübük Kümbetleri, Pizan (Örenkale) Türbeleri, Eski Van İkiz Kümbetler, Abdurrahman Baba Kümbeti, Galip Paşa Kümbeti.

Kiliseler

Akdamar Kilisesi

Bölgede tarihi bilinen Hıristiyan dönemine ait en erken eser Van Gölü’nün güneyinde, Gevaş’a 5 km. uzaklıktaki kıyının yaklaşık 4 km. açığında bulunan Akdamar Adası’ndaki kilisedir.

Akdamar Kilisesi, M.S. 915-922 yıllarında Vaspurakan Kralı I. Gagik tarafından bir saray kilisesi olarak yapılmıştır. Kilisenin mimarı aynı zamanda bir keşiş olan Manuel’dir, ancak gerek kilisenin gerekse beraberindeki saray ve kentin planlamasında kralın bizzat kendisinin projeye katkıları olmuştur. Yapı, İsa’nın gerildiği “Kutsal Haç”a ithaf edilmişti. Kilisenin taşları günün her saatinde ve mevsimden mevsime ışığa bağlı olarak değişen kırmızı, sarı veya gri değerlerde renkler yansıtırlar. Yapının cephelerini dolanan plastik süslemeler de ışık-gölge oyunlarıyla bu renkli kütleyi daha etkileyici kılarlar. Kilise belirlenemeyen bir zamanda, muhtemelen sarayın ortadan kalkmasından sonra etrafına yapılan binalarla manastır kilisesine dönüştürülmüştür. 19. yüzyıl sonu 20. yüzyıl başlarına ait fotoğraflarda kilisenin özellikle güney yönünde gelişmiş çift katlı manastır yapıları dikkat çeker. Bu yapılardan bazı duvar ve temeller halen görülmektedir.

Kutsal Haç Kilisesi adanın bu kısmında var olan doğal bir podyum üzerinde yer alır. Yaklaşık 15x20 m. boyutlarda küçük yapı dıştan üç yönden güdük kollarla ayırt edilen haç plana sahiptir. Haçın ortasındaki büyük kare alanı örten, yerden 20 m. kadar yüksekteki kubbe dıştan, onaltıgen bezemeleriyle bir yandan cenneti müjdeler diğer yandan neşeli bir kır yaşamına alır götürür insanı.

Akdamar Kilisesi’ndeki taş plastikler cephelerde, yukarıdan başlayarak dört ana kuşakta yoğunlaşmıştır. Birinci kuşakta saçak altına yerleştirilmiş figürlü yüksek kabartmalar yer alır. Kubbenin konik külahının saçağının altında birbiri ardına koşan aslanlar, panterler, köpekler, kazılar, karacalar, gazallar, yaban domuzları resmedilmiştir. Genelde bir yöne doğru akan hareket, batı yönde bazı insan maskları ve güneydoğu köşede dinlenircesine karşılıklı oturmuş keçi veya tavşan figürleriyle kesintiye uğrar. Koşan hayvanlar daha aşağıda, kilisenin kuzey, güney ve batı haç kollarının çatılarının saçakları altında tekrarlanır. Cepheden verilmiş dört yöndeki İncil yazarları, bir elleriyle alttan kavradıkları İncil’leri tutarken diğer elleriyle belli belirsiz kutsama (takdis) işareti yapmaktadır. Bunlar doğuda Yahya (Ioannes), batıda Matta (Matheus), kuzeyde Markos’tur. Güney haç kolu alınlığındaki Lukas, çan kulesinin fenerinin arkasında kaldığından görülemez. Yapı içinde taş plastik yalnız güney haç kolunun içindeki bugün bulunmayan, kral mahfilinin korkuluğunda yer almaktadır.

Akdamar Kilisesi’nde cephedeki taş plastikler kadar etkileyici olmasa da, yapı içinde kayda değer duvar resimleri vardır. Duvarların iç yüzünü kaplayan sıvanın üzerine boyalarla yapılmış resimlerden (freskolardan) bir kısmı dökülmüş, bir kısmı tahrip olmuş, bir kısmı da silah boya veya işle örtülmüştür. Yine de görülebilenler, kilise içindeki resim programı hakkında bilgi verirler.

Kilisenin kubbe kasnağında, doğudan başlayarak verilmiş sıralamayla (kronolojiyle) Âdem ve Havva’nın yaratılmaları ve sonrası olayları anlatan Tevrat’ın yaratılış öyküleri resimlenmiştir. Bugün sadece kasnaktaki çok az fresko mevcuttur. Ancak muhtemelen kubbenin içinde de konuyla ilgili sahneler yer alıyordu.

Akdamar Kilisesi’nin apsis duvarındaki altı havari kısmen iyi korunmuştur. Bunun gibi yapı içinde payeler üzerinde üst üste panolarda tam boy figürler halinde azizler görülebilmektedir. İsa’nın yaşamının anlatıldığı İncil öyküleri güney haç kolundan başlayarak batı ve kuzey haç kollarında iki sıra halinde yer alırlar. Duvarlardaki sahneleri birbirinden ayıran herhangi bir çerçeve kullanılmamıştır. Bu nedenle farklı konular yan yana, bazen üst üste birbirine bitişik olarak görülür.

Güney haç kolunda üstte, İsa’nın Doğumunun Müjdelenmesi (Müjde), Vaftizci Yahya’nın annesi Elisabet ile Meryem’in Buluşmaları (Ziyaret) ve İsa’nın Doğumu (Doğum) sahneleri vardır.

Akdamar Adası’ndaki Kutsal Haç Kilisesi’nin doğusunda bir zamanlar katolikosların ve manastır görevlilerinin gömüldükleri bir mezarlık vardır. Mezar taşlarının en erkeni 1336 tarihli ve Katolikos IV. Stefanos’a; en geçi ise 1893 tarihli ve Katolikos Şirayan’a aittir. Taşlardan birisi uzun dikdörtgendir ve üzeri kuyumculuktaki “telkari” işçiliğe benzer, derin oymalı çizgisel motiflerin yer aldığı bir bezeme vardır.

Adır Kilisesi

Kilise, Van merkezine bağlı Yaylıyaka köyü döşeme mezrasına yakın Van Gölü içerisindeki aynı isimli adada yer almaktadır. Adanın güney tarafına kurulmuştur. Manastır 1305 yılında yapılmıştır. Daha sonra 1621 yılında Aziz Georges Kilisesi, 1766 yılında ise ve şapel eklenmiştir. Yakınında bulunan sahildeki teknelerle ve Van İskelesi’nden kiralanacak teknelerle gezilip görülebilir.

Çarpanak Adası ve Kilisesi

Kilisenin bulunduğu ada, Van merkeze bağlı Dibekdüzü köyüne yakın Van Gölü üzerindedir. Adanın kuzey tarafında kurulmuş olan Ktouts manastır kompleksi St. Jean’a atfedilen ve 2. yüzyıl sonlarında inşa edildiği sanılan bir kilise ile batısındaki jamaton ve kuzeydoğusundaki şapelden meydana gelmiştir.

Manastır topluğunun tarihi 9. yüzyıla kadar inmektedir. Ada ve kiliseye sahile yakın köy motorları ve Van İskelesi’nden gidilebilir.

Yedi Kilise

Van merkezine yakın Yukarı Bakraçlı köyünde yer alan kilisenin tamamı Warak Wank Manastırı olarak adlandırılır. Erek dağı eteklerine kurulmuştur.8. yüzyılda inşa edilmiştir.

St.Bartholomeus Kilisesi

Başkale ilçesine bağlı Albayrak köyünde bulunmaktadır. 17-19. yüzyıllardan kalmadır.


Köprü ve Hamamlar

Van Çifte Hamamı

Eski Van’da birçok hamamdan bahsedilmesine karşın, günümüze sadece Çifte Hamam kalıntıları gelmiştir. Osmanlı devrinde yapılmıştır.

Hoşap İçkale Hamamı

1643’de kale ile birlikte yapılmış olup, seyir köşkünde yer almaktadır. Yörenin beyine ait bir hamamdır. Soğukluk, sıcaklık ve külhan kısmından oluşur.

Bendimahi Köprüsü

Erçiş-Tebriz kervan yolu güzergâhında, Bendimahi Çayı üzerine kurulmuştur.

Kırmızı Köprü

Bahçesaray-Hizan yolu üzerinde Müküs Çayı üstüne kurulmuştur. 16. yüzyılda yapıldığı tahmin edilmektedir.

Çatak Köprüsü

Çatak ilçesi girişinde, ilçenin ortasından geçen çay üzerine kurulmuştur. Osmanlı devrinde 17. yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır.

Hurkan Köprüsü

Çatak suyu üzerinde, Çatak-Narlı yol ayrımında bulunan köprünün 17.-18. yüzyıllarda yapılmış olabileceği tahmin edilmektedir.

Şeytan Köprüsü

Muradiye ilçesinde, Bendimahi Çayı üzerine kurulmuştur. 19. yüzyıl sonları, 20. yüzyıl başlarında yapıldığı tahmin edilmektedir.
 
Üst