Serçeler Sevilmez mi?

#1
Sponsorlu Bağlantılar
Aslı, henüz beş yaşındaydı. Cıvıl bir kızdı; hiç yerinde duramazdı. Ablası okula gitmişti. Annesi de apartmanın yakınındaki markete gidecekti. “ Aslı, ablanla sana kek yapmak istiyorum. Evde un ve şeker kalmamış. Hemen gidip geleceğim.Ben gelinceye kadar sende boyama kitabındaki resimleri boya; sakın kimseye kapıyı açma,” demişti.

Aslı evde ilk defa yalnız kalıyordu. Annesi kapıyı kapattıktan sonra küçük kız hemen çocuk odasına koştu. Pencereden annesinin gidişini izlemek istedi. Annesi kapıdan çıkmış gidiyordu. Yüreğinin çırpınışını duydu. Gözlerinin pınarlarında iki damla göz yaşı süzülüyordu. Tam o anda bir serçe gelip pencerenin önündeki ağacın dalına tünedi, bunun ardından da pencerenin eşiğine kondu.

“Aaa, kuş kondu penceremin önüne. Serçe kuşum sakın kaçma e mi. Ben senin resmini yapacağım.” Küçük kızın yeşil gözlerinin içi gülüyordu. İçi kıpır kıpır olmuştu. Odasının penceresinin eşiğine kendisi gibi yerinde duramayan bir serçe konmuştu. Onu seyretmek için hiç kıpırdamadan duruyordu. Kuş, uçup giderken yeşil gözler hüzünlendi. Dudaklarını büzüştürdü küçük kız. Serçe gibi zıplaya zıplaya odasında dolaşmaya başlamıştı. Pencerenin tam karşısındaki ranzanın önünde durdu. Eğilip ranzanın altından pembe bir okul çantası çıkardı. Daha önce ablasına ait olduğu için biraz yıpranmıştı. İçinden annesinin ona aldığı pastel boyalar ile boyama kitabını çıkardı. Yerdeki halının üzerine uzandı. Kitabın sayfalarını çevirmeye başladı.

“Burada hiç kuş resmi yok,” dedi küçük kız. Sevinci kursağında kalmıştı. Ayağa kalktı. Ablasının çalışma masası oda kapısının tam karşısındaydı. Pencerenin sağ tarafında kalıyordu. Bu masanın üzerinde ablasının okula götürmediği defterler ve kitaplar vardı. Aslı, resim defterini defterlerin en altından alıp çıkardı. Defteri halının üzerine boyama kitabının yanına koydu.Tekrar yere uzandı. Pastel boyaları ile bir kuş resmi yapacaktı. Önce kırmızıyı aldı eline. “Kuş kırmızı değil,” dedi kendi kendine. Sonra turuncuyu aldı eline. Bununla bir şeyler boyamaya başladı. Çizdikleri hiç kuşa benzememişti. Diğer sayfayı çevirdi. Bu sefer iki renk kullandı: Siyah ve turuncu. Önce boyama kitabındaki resimler gibi siyahla bir kuş çizmeye çalıştı. Yuvarlak çizdi. Sonra bitişiğine biraz daha büyük bir yuvarlak. Büyük yuvarlağın altına iki çizgi çizdi. Küçük yuvarlağa da bir nokta koydu. Resmi beğenmişti. Turuncu ile boyadı. Sonra ellerini çırptı. Tam bu sırada evin dış kapısının açıldığını duydu. Annesi gelmiş olmalıydı. Kalktı annesinin yanına koştu. Elinde de ablasının resim defteri vardı.

Anne, marketten aldığı malzemeleri mutfakta buz dolabına yerleştiriyordu. Aslı bu sırada annesinin işinin bitmesini sabırsızlıkla bekliyordu. İşi bittikten sonra resim defterini annesine uzattı ve çizip boyadığı resmi gösterdi. Kadın önce gülümser gibi olduysa da sinirlendi ve sesini yükseltti:

“Aslı, bu ne? Ben sana ablanın malzemelerini kullanma demiyor muyum. Kaç kere daha uyaracağım. Ablanın eşyalarına dokunduğunu bir daha görmeyeceğim. Bu resmi de yırtıyorum.”

Annesi sayfayı güzelce yırtıp çıkardı. Resmi buruşturup çöpe attı. Bir önceki sayfayı görmemişti annesi. Sonra gidip yerine koydu. Aslı da arkasından gitmişti. Tam bu sırada yerdeki boyama kitabını ve boyaları fark etti. Ancak iş işten geçmişti. Kadın fark etmeden pastel yere konulmuş olan pastel boyaya basmıştı. Halı kirlendiği için iyice sinirlenerek bağırmaya başladı:

“Bir daha bu boyaları da kullanmayacaksın, sana resim yapmayı ve boyamayı yasaklıyorum. Öğle yemeğini de yemeyeceksin. Sana ceza veriyorum.”

Aslı: “Özür dilerim, anneciğim,” diyebildi sadece. Kelimeler boğazında düğümleniyordu.

Aslı, tam bu sırada odanın bir köşesindeydi. Ağlamak istiyordu ama ağlayamıyordu. Hatasını biliyordu. Ablasının resim defterini kullanmaktı. Başka yere resim çizilmezdi, bunu da biliyordu. Başka bir yer bulamamıştı resim yapmak için. Beyaz bir kağıdı yoktu. Yoktu işte. Yatağının içine girdi. Kıvrıldı. Yorganı başından aşağı çekti. Ağlamaya başladı. İçini çekerken gözlerinden yaşlar boşanıyordu. Bu sırada da anne halıyı temizlemekle meşguldü. Ha bire küçük kızına söylenip duruyordu. Aslı’nın annesi kızıyla hiç ilgilenmedi. Şu anda kirlenen halı kızından daha önemliydi.

Öğleyin ablası geldi eve. Aslı yatakta uyuya kalmıştı. Öğle yemeğini yememe cezası yüzünden uyumayı seçmişti. Abla yemekten sonra ödevlerini yapmak için odasına gitti. Önce bitmemiş olan resmini tamamlamak istemişti. Resim defterini açtı. En sonda Aslı’nın ilk yaptığı resim duruyordu. Hemen küçük kardeşini uyandırıp resim defterini gösterdi. “ Benim defterimi neden karaladın?” diye haykırdı. Küçük kız özür diledi ve sustu. Tekrar yatağının içine girdi ve akşama kadar hiç çıkmadı.

Akşam babası geldiği zaman ondan da özür diledi, Aslı. Sessizce akşam yemeğini yedi. Sonra ranzanın alt bölümünde bulunan yatağına gidip yattı. Bu sefer uyuyamıyordu. Gündüz çok uyumuştu, uykusu kalmamıştı. Sabahki serçe geldi gözünün önüne. “ Keşke hiç kuş gelmeseydi. Resmini çizmeseydim. Artık serçeleri sevmiyorum. Resim de çizmeyeceğim.”

O günden sonra Aslı serçeleri görünce aldırış etmemiş, hiç resim boyamamış ve çizmemiş; hatta beyninin sağ bölümünü ilgilendiren hiçbir şeyi yapmamış ya da yapamamış. Yeni bir düşünce de üretmemiş. Hep başkalarının fikirlerinin etkisinde kalmış. Başkaları onu yönlendirmiş ve yönetmiş.
 
Üst