Kırşehir Hakkında Bilgi

#1
Sponsorlu Bağlantılar
Kırşehir Genel Bilgi


İç Anadolu Bölgesi’nde, Orta Kızılırmak Bölümü’nde yer alan Kırşehir, doğu ve güneydoğuda Nevşehir, güneyde Aksaray, batı ve kuzeybatıda Kırıkkale, kuzeydoğu ve doğuda Yozgat, batıda Ankara ile çevrilidir. İl topraklarının güney ve güneybatısında Kızılırmak, batı ve kuzeybatısında Kılıçözü Deresi, kuzey ve kuzeydoğusunu da Delice Irmağı, doğuda Seyfe Gölü çöküntü alanı doğal olarak sınırlamaktadır. Kırşehir’in bulunduğu alan, Kırşehir Masifi olarak isimlendirilen volkanik kayalarla örtülmesiyle oluşan bir platodur. Bu platoyu birkaç dağ kütlesi engebelendirmiş, akarsularla da bölünmüştür. İl topraklarının kuzeyinde Çiçekdağı (1.691 m.), Orta kesiminde Baran (1.677 m.) ile Kervansaray Dağı (1.679 m.) engebelendirir. Bunlardan Çiçekdağı ormanlarla kaplı olup, diğer dağlar step görünümündedir.

Orta Anadolu Masifinin bir parçası olan Kırşehir Masifi, Tuz Gölü’nün altına kadar uzanmaktadır. Tektonik hareketler sonucu birkaç kez kıvrılmış ve kıvrılma özelliğini kaybederek sertleşmiş bir jeolojik yapı göstermektedir. Kırşehir Masifi, I.-IV. Zamanlarda oluşmuş, 2000-2500 m. kalınlığında bir kütledir.

İlin kuzeydoğusunda Seyfe Ovası (Malya Ovası) yer almaktadır. Çiçekdağı’nın Salep Boğazı ve Taburoğlu yöresinden başlayan bu ova, Mucur ilçesinin kuzeyini de kapsayarak Kayseri il sınırına kadar uzanır. Çevredeki dağ ve platolardan gelen akarsuların taşıdığı alüvyonlar ovanın çöküntü tabanını oluşturmuştur. Kuzeydeki Çoğun Ovası, Çoğun Barajının yapılmasından sonra tarıma açılmıştır. Aynı şekilde Kırşehir’in güneyindeki Güzler Ovası da, sulama göletinin yapılmasından sonra tarım alanı olarak önemli bir konuma gelmiştir. Bunların dışında küçük ölçüde Hamamözü, Değirmenözü, Acıöz, Maniöz ovaları ve Kenar, Tatarilyas, Kuytuluk, Körkuyu, Gardaklıbel, Yalnız Mezar, Göbek, Laleli, Güllü Dağ, Ekizağıl ve Aksakal yaylaları bulunmaktadır. Kızılırmak, Kırşehir Kılıçözü, Kaman Kılıçözü ve Delice Irmak vadileri ilin belli başlı vadileridir.

İl topraklarını sulayan Kızılırmak, Sivas’ın Kızıldağı’ndan doğarak Nevşehir’in Gülşehri’nden geçtikten sonra güneydoğu-kuzeybatı doğrultusunda Kırşehir platosuna girer ve Kırşehir’in 17 km. güneyinden geçer. Kızılırmak üzerinde Hirfanlı ve Kesikköprü barajşarı yapılmıştır. Kızılırmak’ın kollarından olan Kılıçözü Çayı, Deliceırmak ile Kaman ilçesinin güneyinden kaynaklanan Kaman Kılıçözü Çayı ilin diğer önemli akarsularındandır. Kırşehir’in 35 km. doğusunda tektonik bir göl olan Seyfe Gölü ile Obruk Köyü’ndeki karstik oluşumlu Obruk gölü, Kaman Hirfanlı Köyü yakınında Hirfanlı Baraj Gölü, Çuğun Köyü’ndeki Çuğun Baraj Gölü, Akpınar-Karaova Köyü’ndeki Karaova Barajı, Kırşehir Ortaköy yolu üzerindeki Ulupınar Köyü yakınlarında Kültepe Baraj Gölü ilin belli başlı gölleridir. Bunların yanı sıra ; Kaman’da, Karakaya, Gökeşme, Darıözü, Merdese, Sarıömerli, Çiftlikbala, Ömerhacılı ve Savcılı göletleri; Çiçekdağı’nda, Gölcük, Kırdök göletleri ile Boztepe’de, Harmanaltı, Ekizağıl ve Karaboğaz göletleri ile Güzler regülatörü bulunmaktadır.

İç Anadolu Bölgesi’nin bozkır kuşağı içinde kalan Kırşehir, genellikle orman örtüsünden yoksun olup, hakim doğal bitki örtüsü bozkırdır. Çiçekdağı’nın kuzey kesimleri ile Akçakent ilçesi çevresinde meşe, karaçam ve sedir ağaçlarından oluşan ormanlar bulunmaktadır. Ormanlık alan toplam 24.591 hektardır. Bu ormanlar, karaçam, sedir ve kavaktan oluşan Prodüktif Koru, karaçam ve sedirden oluşan Bozuk Koru ile meşelerden meydana gelen Baltalıklardır.

İlin yüzölçümü 6.665 km2 olup, toplam nüfusu 253.239’dur.

İlin ekonomisi dokuma , halıcılık, tarım, hayvancılık ve sanayie dayalıdır. Yetiştirilen başlıca tarımsal ürünler, buğday, arpa, çavdar, şeker pancarı, nohut, mercimek, patatestir. Ayrıca üzüm, kavun, karpuz, kültür mantarı, domates, ceviz üretilmektedir. Hayvancılıkta sığır, koyun, Ankara keçisi ve tavuk yetiştirilir. Hayvansal ürünlerden süt, deri, tiftik, yumurta elde edilmekte olup ekonomisinde önemli yer tutmaktadır. Kırşehir ve yöresinde üretilen el dokuması döşeme yaygıları, seccadeleri ve halılarının il ekonomisinde katkısı büyüktür.

Kalkınmada öncelikli iller kapsamında olan Kırşehir’de, Kırşehir Sekmama Mamulleri İşletmesi, matkap ucu, çelik bilye, şarap, yem, makarna, un, bulgur, tuğla, kiremit, briket, kireç ve çimento fabrikaları ile imalathaneleri bulunmaktadır. İl topraklarında demir, kaya tuzu, tuğla, kiremit hammaddesi, flüorit yatakları bulunmaktadır.

Kırşehir’de yerleşimin M.Ö.3000-2000’de Tunç Çağı’nda başladığını son yıllarda yapılan araştırma ve arkeolojik kazılar ortaya çıkarmıştır. 1930’lu yıllarda Türk ve İtalyan arkeologların Hashöyük ve Kaletepe’de yaptıkları kazılarda bu döneme ait çanak-çömlek parçaları ele geçmiştir. M.Ö.2000’de Asur Ticaret Kolonileri Dönemi ve Hitit Döneminde yörede yerleşim olduğu görülmektedir. Nitekim, Kızılırmak kıyısından, Hirfanlı Baraj çalışmalarında iki öküz başlı portom, Eski Hitit Dönemine ait sunak, Sevdiğin Köyü ile Kale Köy arasında yer alan Hitit yol yazıtı olarak bilinen hiyeroglif yazılı Malkayası ve yine Kaman Kale Höyük’te ele geçen mühürler, pişmiş topraktan kap kacaklar, resmi yapılara ait yapı kalıntıları Hitit Döneminde buradaki yerleşimi kanıtlamaktadır.

Eski Hitit ve Geç Hitit dönemlerinden sonra, yine Eski ve Geç Frig Dönemi’nin yörede yoğunlaştığı arkeolojik kazı ve yüzey araştırmalarından anlaşılmaktadır. M.Ö. 550’de Anadolu’nun tümüyle birlikte Kırşehir de Pers egemenliğine girmiştir. Kırşehir’de bu döneme ait önemli yerleşim kalıntı ve buluntularına rastlanmamasına rağmen, Kaman Kale Höyük kazısından Pers Dönemine ait mühürler bulunmuştur. Anadolu ile birlikte Kırşehir’de de Pers egemenliği M.Ö. 334 yılında Büyük İskender’in Anadolu’da Persleri yenmesiyle ortadan kalkmıştır. M.Ö. 333 yılında kurulan Kapadokya Krallığı döneminde otorite yetersizliği yüzünden Kırşehir ve yöresi yoğun baskı görmüştür. M.S. 18’de Roma İmparatoru Tiberius Kapadokya’yı resmen Roma’ya katarak eyalet durumuna getirmiştir. Roma döneminde Kırşehir yöresi putperestliğin yanı sıra Hıristiyanlığın da hızla yayılmıştır. Kırşehir’de bu döneme ait, Hıristiyanlar’ın ibadet ve sığınmaya yönelik inşa ettiği 15 kadar irili ufaklı yeraltı şehri bulunmaktadır. Yapılan tarih araştırmalarında Kırşehir’in Roma Döneminde bir ara önemli bir siyasi merkez olduğu, kısa bir süre eyalet başkenti yapıldığı ortaya çıkmıştır.

Bizans döneminde Makissos, daha sonra da Iustinianapolis adıyla anılan Kırşehir’i aynı yüzyılda yaşayan tarihçi Prokopios’un bildirdiğine göre; Iustinianus Kırşehir’i yeniden imar ederek kent durumuna getirmiştir. Mazaka’da (Kayseri) ekonomik hayatın daha canlı olması nedeniyle Kırşehir halkı buraya göç etmiştir. M.S. 605 yılında Sasaniler Kırşehir’i istila etmiş, bunu Arap akınları ve Muaviye’nin yöredeki egemenliği izlemiştir.

Malazgirt Savaşı’ndan (1071) sonra Anadolu Selçuklularından Kutalmışoğlu Süleyman Şah, Kırşehir’i ele geçirmiş, ardından Oğuzların bazı boyları buraya yerleşmiştir. XII.yüzyılda kısa bir süre Danişmentlilerin eline geçen yöreye yeniden Selçuklular hakim olmuştur. Selçuklu döneminde Kırşehri olarak isimlendirilen kentin ismi, zamanla Kırşehir’e dönüşmüştür. Selçuklu hükümdarı II.Kılıçaslan 1186’da devletinin topraklarını on bir oğlu arasında paylaştırmış, Kırşehir de Muhiddin Mesud’un payına düşmüştür. Ancak kardeşi Rukneddin Aslan Konya’yı ele geçirmiş, Ankara ve Kırşehir’i de kendisine bağlamıştır (1203). 1220’de Alaaddin Keykubat Mengücekler’in Kemah koluna son vermiş, Mengücek boylarından Muzaffer Muhammed’e Şebinkarahisar’ı kan dökmeden teslim ettiği için Kırşehir’i Ona tımar olarak vermiştir. Kırşehir bu dönemde imar edilmiş ve önemli bir kültür merkezi konumuna gelmiştir.

Moğolların Kösedağ Savaşı’ndan (1243) sonra, Anadolu’yu istila ettiği dönemde Kırşehir’den konaklama yeri olarak yararlanılmıştır. Memluk Sultanı Baybars 1277’de Anadolu’ya gelerek Elbistan’da Moğolları yenilgiye uğratmış, Selçuklu ordusunun bir bölümü bu savaş sırasında Memluklulara katılmıştır.

Kırşehir 1365’de Eretna Beyliği’nin hakimiyetine girmiştir. 1381 ’de Kırşehir yöresinde yaşayan Tatar boylarından Samağarlılar, Türkmenler’in otlaklarına saldırdıklarını iddia edince, Kadı Burhanettin, Emir Pir Ali ile Seyidi Hüssam komutasında bir ordu göndererek Türkmenler’i cezalandırmıştır. 1389’da Mürüvvet Bey, Kırşehir’i ele geçirerek Kadı Burhanettin’e vermiştir. 1389’da Yıldırım Beyazıt, kendisine karşı ittifak kuran Kadı Burhanettin ile Candaroğlu Süleyman Paşa üzerine yürümüştür. Kadı Burhanettin savaşmak istemediğinden Kırşehir yöresine çekilmiştir. Kırşehir Valisi Adil Şah’ın teklifiyle kentin surlarını onartmıştır. Timur’un Ankara Savaşı’nda (1402) Yıldırım Beyazıt’ı yenmesi üzerine Karamanoğullarına verilen Kırşehir, II. Murat döneminde (1402-1451) kesin olarak Osmanlı topraklarına dahil olmuştur.

XVI.-XVII.yüzyılda Anadolu ile birlikte Kırşehir’de Celali İsyanlarından etkilenmiştir. Karaman eyaletine bağlı bir sancak olan Kırşehir, XIX.yüzyıl sonlarında Ankara vilayetine bağlı Kırşehir sancağının merkezi olmuştur.

Kurtuluş Savaşı sırasında, Yozgat Ayaklanması’ndan etkilenmiş, Cumhuriyetin ilanından sonra da il merkezi konumuna getirilmiştir. Ancak, Millet Partisi lideri Osman Bölükbaşı’yı sürekli buradan milletvekili seçmesinden ötürü Kırşehir cezalandırılmış ve 30 Mayıs 1954’te ilçe yapılarak Nevşehir’e bağlanmıştır. Bunun ardından 1 Temmuz 1957’de yeniden il konumuna getirilmiştir.

Kırşehir’de günümüze gelebilen tarihi eserler arasında; Taburoğlu Köyü yakınlarında Üçayak Kilisesi, Kaman Temirli’de Kilise, Mucur Aksaklı ve Aflak köylerinde Kaya kiliseleri, Derefakılı Kiliseleri, Mucur Manastır ve Keşiş Sarayı, Bizans dönemine ait mimari kalıntılar, Mucur Yer altı Şehri, Cacabey Medresesi (1272), Alaaddin camisi (1242), Kale Camisi (XIII.yüzyıl), Ahi Evran Camisi ve Türbesi (XIV.yüzyıl), Melik Gazi Türbesi, Aşık Paşa Türbesi, Kesikköprü Kervansarayı (1248), Kesikköprü bulunmaktadır.
 
#2
Kırşehir Gezgin Gözüyle

Çağırkan Kale: Höyük Kırşehir-Kaman karayolu üzerinde, Kaman ilçesine 9km.uzaklıktaki Çağırkan kasabasındadır. M.Ö. 3000'den İslami Döneme kadar iskan görmüştür.
Merkez Kalehöyük: Şehir merkezinde bulunan Kalehöyük, milattan önceki dönemlerden itibaren günümüze kadar iskan görmüştür.
Hashöyük: İl merkezine 35 km uzaklıktaki Hashöyük'te yapılan kazılarda, Hitit Dönemine ait kalıntılar bulunmuştur.
Mucur Yeraltı Şehri: Mucur ilçe merkezinde bulunan yeraltı şehri, M.S. 3. ve 4.yy.larda kurulmuştur. Yerden 7-8 m. derinlikte olan bu şehirde 42 oda, dehlizler, ahırlar, ibadet yerleri, gizli yollar ve geçitler ve havalandırma bacaları bulunmaktadır.
Dulkadirli İnli Murat Yeraltı Şehri: İl merkezine 58 km. uzaklıktaki Dulkadirli İnli Murat köyündedir. M.S.4-5.yy.'larda yapıldığı sanılmaktadır. Üç ana mekan ve bu mekanlara açılan 10 odadan oluşmaktadır.

Cacabey (Medresesi): Cami İl merkezinde bulunan Medrese, 1271-1272 yıllarında yaptırılmıştır ve günümüzde cami olarak kullanılmaktadır.Selçuklu Döneminde astronomi yüksekokulu olarak hizmet vermiştir. Yapıdan ayrı olan minaresi de gözlem kulesi olarak kullanılmıştır.
Ahi Evran Camii ve Türbesi: 1482 yılında, Ahilik Teşkilatının kurucusu Ahi Evran adına yaptırılan Cami ve Türbe, il merkezinde bulunmaktadır.Türbeye, cami içinden bir merdivenle çıkılmaktadır
TARİHİ ESERLER

Anadolunun en şirin ili Kırşehir işlek yol güzargahlarında bulunması nedenikle çeşitli uygarlık ve kültürlerin etkisinde kalmıştır. Kırşehir de tarihi eserlerin hemen hemen hepsi Türklerin yaptığı ve çoğunlukla medrese, cami ve türbelerden meydana gelir.

Cacabey Camii :
Kırşehir il merkezinde yer alan medrese halk arasında minaresindeki yeşil çinilerden dolayı "Cıncıklı Camii" olarak bilinmektedir. Selçuklular döneminde Kırşehir Emiri Nurettin Cibrilbin Cacabey tarafından 1271-1272 yıllarında yapılmıştır. Döneminde astronomi yüksek okulu olarak hizmet vermiştir. Taç kapısının hemen solunda Cacabey’in yattığı türbe yer almaktadır. Günümüzde Camii olarak kullanılan Medrese Kırşehir il merkezinde yer almaktadır. Minaresindeki mavi çinilerden dolayı halk arasında "Cıncıklı Camii" olarak adlandırılır. Medrese, Anadolu Selçuklu Sultanı II.Gıyaseddin Keyhüsrev döneminde, Kırşehir emiri Nureddin Caca tarafından 1271-1272 yılları arasında yaptırılmıştır.

Cacabey Camii minaresinde bir kesit (Cıncıklı Cami)


İki eyvanlı kapalı avlulu medrese grubuna girmektedir. Döneminde astronomi yüksek oklu olarak hizmet veren Medrese dünyada gözlemevi olarak yapılan ilk yapıttır.

Cacabey Camii içi

Büyük kubbenin hemen altında, Yıldızların incelendiği bir havuz bulunmaktadır. Mukarnas kavsaralı iki renkli taş işçiliğinin Taç kapısı mimari bir şaheserdir. Minaresi yapıdan ayrı olup, Gözlem kulesi niteliğini taşır. Ana eyvanda yer alan karşılıklı iki sütun, koni ve küre biçimlerinin üst üste bindirilmesiyle oluşmuştur Bu sütun düzenlemesinin Anadolu Türk Sanatında başka bir örneği
bulunmamaktadır. Medrese yakın zamanda restore edilmiştir. Yerli ve yabancı turislerin ilgisini çeken Camii, Kırşehir’in En büyük tarihi Camisidir.

2. Sultan Alaadin Keykubat camii :
Selçuklu eserleri arasında önemi büyüktür. 1242 de yapılmış olup 1893 de Ahmet Arifi Bey baştan başa onarmıştır. Bugün Kırşehir müze deposudur. Selçuklu Sultanı Alaadin Keykubat yaptırmıştır. Camii kesme taştan yapılmıştır. Tek şerefeli minaresi vardır. Kırşehir’in ortasındaki kalede bulunmaktadır.

Ahi Evran Camii: Kırşehir il merkezinde kendi adıyla anılan mahallede yer almaktadır. 1482 yılında Ahi Evran’ın takipçilerinden birisi tarafından yaptırılmıştır. Zaviye planlı mescit, Ahiliğin kurucusu Ahi Evran’ın Türbesi ve zaviye - tekke olarak kullanılan mekanlardan oluşmaktadır.
Külliye Ahi Evran türbesi ile Zaviye- Tekke olarak kullanılan mekanlardan oluşmaktadır. Üç kubbe üzerine kare planlı olup, kesme taştan inşa edilmiştir. Ama mekanın sağında mescit solunda Ahi Evran’ın mezarının bulunduğu bir türbe bulunmaktadır. Tek minareli olarak inşa edilmiş olan yapı 1972 yılında Vakıflar genel Müdürlüğü tarafından restore edilerek camii olarak hizmete açılmıştır

Kapucu Camii: Bu Caminin Osmanlı döneminde Kapucu Mehmet Paşa tarafından yaptırıldığı söylenmektedir. Merkezi planlı, son osmanlı yapısıdır. Kesin yapım tarihi bilinmemektedir. Yapıya üç bölümlü son cemaat yerinden girilir. Büyük kubbesi sekizgen bir kasnağa oturmaktadır. Asıl ibadet yeri kare planlıdır.

Çarşı camii: Şehrin merkezindedir. 1864 yılında Hüseyin bey isimli bir kişi tarafından mescitt şeklinde yaptırılmıştır. Yapı dik açılı ve minaresizdir. Cami’nin Kırlangıç tipi tavanı, örnekleri içinde en büyük olanıdır. Osmanlı dönemine ait en son eserlerden biridir

Lale Camii: 14. asır ilhanlı devrine aittir. Mengücük hanedanı Lala’lar dan birinin yaptırdığı sanılan ve üzerinde yazılı bir tarihi bulunmayan cami, Melik gazi Kümbetinin hemen yanındadır. Mimari yapısı itibariyle 13. yy. ait olduğu sanılmaktadır. Yine caminin mimari tarzı, Buranın bir cami olarak değil, bir kervansaray yada darphane olarak yaptırıldığı kanısını uyandırmaktadır.

Kesmetaş kemerlerle sütunlar üzerine binen üç kubbe ile örtülüdür. Batı yönündeki yalnız izleri kalmış kemer başlangıçlarına bakıldığında, daha öncedende iki kubbenin varlığı anlaşılmaktadır. Cami’nin mimari özelliği yoksa’da Kırlangıç kuyruğu şeklindeki çatısı ilginçdir. Ülkemizde bu tip çatı çok nadirdir.

Türbeler

Yunus emre Türbesi: Mutasavvuf ve büyük Türk şairi Yunus emre Kırşehir’de doğmuş ve bu civarda yaşamıştır. Yunus, çağdaşı olan Hacı Bektaşi veli, Aşıkpaşa, Süleyman Türkmani gibi mana güneşlerinden etkilenmiştir. Yunus emre Merkez ilçeye bağlı Ulupınar kasabasında ziyarettepe adlı türbede yatmaktadır.

Malik Gazi Türbesi: 1250 yılında Melik Gazinin eşi Muhterem Hatun tarafından yaptırılmıştır. Konik Külahlı sekizgen kenarlı bir yapıdadır. Mermer taç kapının süsleri çok zengindir. Anadolu Selçuklularına ait güzel bir kümbettir. İçinde Mengücükoğlu Beyi Muzafferüddin Behram Şahın ve eşinin kabri vardır.

Aşık Paşa Türbesi:
Kırşehir Merkez Aşıkpaşa Mahallesinde bugünkü Ankara ,Kayseri yolu üzerindeki tepede yer almaktadır. 1333 yılında Sivas Hükümdarı Eratna bey’in veziri Ali Şah Ruhi tarafından yaptırılmıştır. Türkçenin zenginliğini savunan ve eserlerini Türkçe olarak yazan, mutasavvıf ve halk şairi Aşık paşa bu türbede yatmaktadır. Beyaz mermerlerden işlenmiş türbe, Eratna Beyliği mimari özelliğinin tek örneği olarak kalmıştır. Türbe koridor ve Mezarın bulunduğu kare bölümden ibaretdir. Taç kapısı üzerindeki mermer oymacılığı, istiridye nişi şeklindedir. Dış görüntüsü ile kırgız çadırlarını andırmaktadır. Bu özelliği ile Anadolu’nun diğer yörelerindeki Türbe mimarisinden farklıdır. İlimizde en çok ziyaret edilen yerlerden biri olan türbe, 1935 ve 1976 yıllarında "Vakıflar Genel Müdürlüğü" tarafından restore edilmi
ştir

Fatma hatum Türbesi: Kırşehir Yenice Mahallesi Kümbetaltı mevkii’nde yer almaktadır. 1266 yılında dönemin İlhanlı ileri gelenlerinden Hoca Aka Maatır tarafından Fatma Hatun adına yaptırılmıştır. Türbe; köşeleri üçgen pahlı kare kaide üzerine sekizgen gövdelidir. Örtü sistemi, içte tuğla örülü kubbe, dışta küfeki taşıyla kaplanmış sekizgen konik külahlıdır. Yapı düzgün kesme taşlarla inşa edilmiştir.

Ahi Evren Türbesi: Kırşehirin merkezinde aynı adı taşıyan caminin sol tarafındadır.Ahilik teşkilatını kuran ve Andoluya yaygınlaştıran Ahi Evran Veli bu türbede yatmaktadır. Türbe 1481 yılında, Fatih Sultan Mehmet’in kayınbiraderi Alaüddevle tarafından yaptırılmıştır. Türbeye cami içinden bir merdivenle çıkılır. Üç kubbe ile örtülü olan türbe kesme taştan yaptırılmıştır.

Kümbetler: İlhanlı kümbeti köşeli kubbeli bir yapı olan bu kümbet 14. asırda İlhanlılar zamanında Selçuklu mimari tarzında yapılmıştır. Kırşehir’in en eski eserlerindendir.

Melikgazi Kümbeti:
İl merkezinin güneydoğusunda bulunan kümbetin kitabesinde tarih bulunmadığı için, ne zaman yapıldığı bilinmemektedir. Buna rağmen, 13. yy. ortalarında Mengücükoğullarından Melik Müzafferüddin Behram Şah adına, eşi tarafından yaptırıldığı sanılmaktadır. Kümbet kesme taştan yapılmıştır. Mimari tarzı, Sekiz köşeli çadır biçimindedir


Kalendar (Karakurt) Baba Kümbeti : Kırşehirin 16 km. batısındaki Karakurt kaplıcasının yanında bulunmaktadır. Kümbet Anadolu selçuklu hükümdarılarından Kılıçarslan tarafından 1135 yılında yaptırılmıştır. Kümbetin bitişiğinde bulunan ve sonradan onarılan mescit ile kaplıcanın bugün kullanılmayan kısımlarının aynı tarihte yapıldığı tahmin edilmektedir. Kesme taşlardaan yapılan kümbet, Selçuklu mimarisi özelliği taşımaktadır. Kitabesi kaybolan kümbetin , Selçuklu Emirlerinden Karakurt baba adı ile de bilinen kalendar baba adına yaptırıldığı anlaşılmıştır.

Eski eserler:
Hitit kalıntıları: Kırşehir’e 40km uzaklıkta Hashöyük mevkiindedir, Hititlere ait eski bir şehrin kalıntısı ve bazı eserler ortaya çıkarılmıştır. Hitit kabartma heykeli Hirfanlı barajında görülebilmektedir.

KIRŞEHİR MÜZESİ


Kırşehir müzesinin ilk kuruluş çalışması 1936 yılında başlamıştır. Cumhuriyetle birlikte yeni müzeler kurulması girişimlerinin başladığı bu dönemde, Kırşehir’de halkın "Kale" olarak adlandırdığı şehir merkezindeki kale höyük üzerinde yer alan Alaaddin Camii’ne bir kısım taş eser ve Etnogrofik eserler toplanarak bir müze deposu oluşturulmuştur.
1975 yılında Kırşehir valiliğince eski eserlerin korunması ve müze oluşturulması için "Eski Eserler Komisyonu" kurulmuş, 1980 yılında Kırşehir müze Müdürlüğüne teslim edilmiştir. İlk eser (Sikke) envanter kaydı 1981 yılında yapılmıştır. Bu arada müzenin taşınmaz eserlerinin tespiti ve tescili amacıyla, arazi çalışmaları da başlatılmıştır.


1985’de şehir merkezindeki İl Kültür ve Turizm müdürlüğü binasında 100 m2.lik bir mekanda o yıla dek toplanan eserler sergilenmeye başlanmış ve 200 m2.lik bir de depo oluşturulmuştur.

1986 yılında Kaman kale Höyük arkeolojik kazısının başlatılmasıyla müzenin gelişimi hızlanmış ve aynı yıl ilk arkeolojik eser envanterine başlanmıştır.

1993 yılında müzedeki eserler Kırşehir Kültür Merkezindeki deposuna konulmuştur.

Kırşehir müzesinin açılma çalışmaları 1996 yılında hız kazanmıştır. Ziyarete açılan Kırşehir müze’sinde sikke, Etnografik ve arkeolojik eser olmak üzere 3300’ün üzerinde eser bulunmaktadır. Kırşehir Müze Müdürlüğünün arazi çalışmaları sonucunda sonucu 136 adet taşınmaz kültür varlığı tespit ederek koruma altına almıştır.
 
#3
Kırşehir Sözlü Tarih

Ahi Evran’a ilişkin söylence

İlk işçi esnaf örgütünün kurucusu olarak bilinen Ahi Evran bir ermiş olarak bilinir ona ilişkin yapılan birçok söylence vardır.Bunlardan biri de şudur:

Ahi Evran,bir gün Hacı Bektaş’ı Veli’yi Kırşehir’e davet eder.İki dost Özbağ deresi kıyısında sohbete tutuşur.ama kurbağaların sesinden birtürlü rahat edemezler.Ahi Evran dayanamıyor ve:"Ya siz susun biz konuşalım yada biz susalım siz kmonuşun!" deyince kurbağaların sesi kesilir.O gün bu gündür bir daha kurbağaların sesi Özbağ Deresi’nde duyulmaz.
Hacı Bektaş’ı Veli’ye ilişkin söylence

Bir gün dervişin biri H.Bektaşı Veli’ye "Şeyh nedir?,sadık nedir,muhip nedir?,Aşık nedir?" diye sorar."Erenler bize beryan eder mi? " Hacı Bektaş’ı Veli bu soruyu cevaplamaz.bir başka derviş çağırır.:"Dervişim Kara Reis’te bize atanmış bir para vardır.git al getir." der.derviş "Nereye gideyim,Kara Reis’i nerede bulayım."diye sorunca,Hacı Bektaş’ı Veli hoşnutsuzluğunu belli eder.Bir başkak dervişini çağırır.O da Kara Reis’in yerini,oaraya nasıl varacağını sorunca,bekleyen dervişe döner.görevi ona verir.Derviş birşey sormadan yalo düşer.

gide gide bir yere varır neresi olduğunu sorunca Hindistan’ın Delhi Kenti olduğunu öğrenir.sokak sokak dolaşırken yolu kent pazarına düşer.Birinin kendini çağırdığını görür."Beri gel ey derviş,yanıma gel",şaşırır.Çağırana yaklaşır.Selamlaşırlar adam dervişi konuk eder.Yedirir,içirir,ağırlar.Ertesi sabah içinde bin altın bulunan bir kese verir.Derviş almak istemeyince "Sen Hint diyarına bunu almak için gelmedin mi? Benim adım Kara Resi’tir.bir gün Hint Denizindeydik.birden zorlu bir fırtına çıktı,Her an batabilirdik.ben duaya durup erenleri yardıma çağırdım.bin altın da kurtuluş armağanı adadım.O dakika geminin serenleri arasında bir ulu kişi belirdi.Duasıyla gemiyi kurtardı,varıp elini öptüm,adını bağışlamasını istedim,lütfedip söyledi.Adağı nasıl ulaştıracağımı sorduğumda "Günü gelince sana bir kimse salarım " dedi.O günden beri salacağı kişiyi nasıl dbulacağımı düşünür dururum.dün gece rüyama girdi.Senin geleceğini ondan öğrendim,bu para adak parasıdır"der.

Bundan sonra Kara Reis biner altınlık iki kese altın çıkarır."
şununla dergahtaki canların kaşığı yansın,bu da senin ayak terin olsun" der .

Derviş şaşkın şaşkın sokakta gezinirken,dünya güzeli bir kızla karşılaşır.Büyülenmiş gibi onu izler.Evine dek gider.Üç gün üç gece kapısından ayrılmaz.görenler "o sana yar olmaz,çok altın gerek,gel vazgeç bu sevdadan" diye uyarırlar.Ama dervişn aklı başından gitmiştir.Üç bin altını verir.Kızı alır.Yalnız kaldıklarında aralarına bir el uzanır.Kız korkar."Korkma " der derviş,o el pirimin elidir.,Rum diyarından aramıza erişti.Bizi uyarır.Yanlış yoldasınız "der.Kız çok etkilenir.O ulu kişiyi merak eder. Altınlarını geri verir."Beni de götür o mübareğin cemalini göreyim"diye yakarır.

Derviş kabul eder."Erenler bizim eksik halimizi görüp yol cefası çektirmezler."der demez kendilerini dergahın önünde bulurlar.Haber salınır.Hacı Bektaş onları huzura alır.Derviş el etek öperek altınları verir.Kusurunun bağışlanmasını diler.Hacı Bektaş sorar.:"Bu olanların hikmetini bildin mi? Bu rumuzun sırrına erdin mi? Derviş şaşkındır. "Buyurn erenler şahı bilelim" der.Hacı Bektaş :

-sen sordın Şeyh Nedir?Sadık Nedir? Muhib Nedir? Aşık Nedir? Biz de rumuzla haber verdik.Şimdi bu olanlardan sonra sadık sensin,Muhib Kara Resi’tir ki zor zamanında bizi yardıma çağırdı.Kurtulduğunda sözünü tuttu.adağımızı verdi.Aşık’da şu kızdır ki Elimizi görüp hikmetimize aşık oldu.Ta buralara geldi.Şeyhliği de bşz ettik der.

Sonra Hacı Bektaş’ı Veli keseyi açar.bin altını derviş güvenç Abdal’a verir."Kız senin helalindir" deyip nikahlarını kıyar.Kızın cariyesi de oralara gelmiştir.Hacı Bektaş’ı Veli "üçünüz bir olun ,biriniz sır olun"der.

İnanışa göre bu üç kişi kırklar meydanında türbede gömülüdür ve burası bir ziyaret yeridir.
Obruk dağı söylencesi

Obruk dağına ilişkin söylence:
İnanışa göre mağaranın içinde ikiye ayrılan yolun birinde bir erkek öbüründe de bir kadın nöbe tutuyor.yol çok uzun olduğundan kimse sonuna varamaz.İçi su dolu olduğundan bir taş atılsa sular taşıp Kırşehir’i basacaktır.Girenler havasızlıktan boğulur bu yüzden kimse buraya giremez.

Mağarada bulunan büyülü bir elbise ele alınıca dağılıp dökülür.toplanıp yerine konursa eski haline döner.

Mağaranın demir kapısı ardında durup dinlenmeden birbirine sürtünüp bilenen iki kılıç vardır.günün birind ebir yiğit bu kapıyı açacaktır.
O yiğit başını bu kılıçlara kapılamdan geçerse içerde saklı herşey onun olcaktır.

Günün birinde mağaranın ağzı bir bir örümcek ağıyla kapalıdır.görünümünün korkunçluğu yüzünden kimse oraya bakmaya cesaret edemez.Zamanla bir kuş oraya yuva yapar.Örümcek ona dokunmaz.Kuşun yavruları olur,büyümeye başlar.Bir gün bir yıla yavruları yemeye kalıkınca örümcek onu ağına çekip öldürür.bu yüzden örümcek Kırşehir’de kutsal sayılır.
 
#4
Kırşehir Cami ve Mescitleri


Ahi Evran Camisi (Merkez)

Kırşehir, Ahi Evran Mahallesi’nde bulunan bu yapının, XIV.yüzyılda zaviye olarak yapıldığı sanılmaktadır. Seydi Beyoğlu Emir Hasan Bey 1450’de türbenin önüne bir bina eklemiş, Dulkadiroğlu Alaüddevle Bey bu yapıyı 1481’de genişletmiş, Ahi Evran soyundan bir şeyh de 1560-1561 yılında bir mescit ilave etmiştir. Bu yapıların eklenmesi ile cami küçük bir külliye görünümünü kazanmıştır.

Caminin çevresinde Ahi Evran’ın türbesi ve bazı Ahilerin mezarları bulunmaktadır. Kırşehir Belediyesi çevredeki yapıları kamulaştırarak caminin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Çeşitli dönemlerde onarım gören yapı topluluğunu Vakıflar Genel Müdürlüğü 1968-1972 yıllarında restore etmiştir. Bu onarımı Y.Mimar Yılmaz Önge yapmıştır.

Yapı topluluğu kesme taştan olup, iki bölümden meydana gelmiştir. Bunlardan birinci bölüm, kubbeli bir giriş ve iki yanında yer alan mescit ve divanhane; ikinci bölüm ise bunlara bitişik olarak arkalarına eklenen bir orta sofa ile onun çevresindeki iki hücre, bir eyvan ve türbelerden meydana gelmiştir. Yapı topluluğunun batıya açılan kapısı beyaz mermerden yapılmış ve buraya son onarım sırasında zaviyenin avlu kapısındaki kitabesi konulmuştur. Bu kitabede Sultan II.Mahmud’un 1819-1820 tarihli tuğrası ile Ahi Evran’ın ismi yazılıdır. Kapının sol tarafında bulunan minare XX.yüzyılın başlarında buraya eklenmiştir.

Minare kaidesinin solunda batı cephesindeki bir kapıdan üzeri sivri tonoz örtülü divanhaneye girilmektedir. Divanhanenin alt katı büyük bir pencere ile, üst katı ise eyvan biçimindeki bir açıklıkla giriş bölümüne bakmaktadır. Cümle kapısından pencereli bir kasnak ile yükseltilmiş sivri kemerlerin taşıdığı bir bölüme geçilmektedir. Buradan da eyvan biçimindeki mescide giriş sağlanmıştır. Mescidin üzeri karşılıklı iki gömme ayağa oturtulmuş kemerlerin desteklediği sivri bir tonozla örtülmüştür. Mescit batı cephesindeki iki, güney duvarındaki küçük bir pencere ile aydınlatılmıştır. İbadet mekanında üzeri kemerli sade bir mihrap ve güneybatı köşesinde de ahşap bir minber bulunmaktadır. Mihrabın üzerinde bu zaviyenin Kanuni Sultan Süleyman’ın izni ile 1560 yılında onarıldığı yazılıdır.

Caminin giriş bölümünden türbe kısmına küçük kemerli bir kapıdan geçilmektedir. Bu kapının üzerinde Dulkadiroğullarından Süleyman Bey’in oğlu Alaaddin Bey’e ait 1481 tarihli bir kitabe bulunmaktadır. Türbe kubbeli bir merkezi mekan ile onun kuzey ve güneyinde bulunan iki simetrik hücreden ve doğuya doğru uzanan sivri tonozlu bir eyvandan meydana gelmiştir. Bunlardan yüksek ve geniş bir kemerle Ahi Evran’ın türbesine geçilmektedir.

Türbe birkaç basamak yüksekliğinde olup, burada Ahi Evran’ın sade ve ahşap sandukası bulunmaktadır. Bu türbe içerisinde bulunan Şeyh Erzurumî’ye ait olduğu bilinen ahşap sanduka Ankara Vakıflar Genel Müdürlüğü’nde koruma altına alınmıştır.

Türbe kuzey ve doğuya açılan alçı şebekeli birer pencere ile aydınlatılmıştır. Türbenin içerisi XIX.yüzyılın kalem işleri ile bezenmiştir. Türbe üzerindeki piramidal külahına son onarımlarda ejder figürüne benzer bir alem takılmıştır. Türbenin yanında kime ait oldukları belli olmayan çok sade beş ahşap sanduka daha bulunmaktadır.

Caminin yanında, orta sofanın güneyindeki kubbeli oda çevresindeki evlerin kamulaştırılmasından sonra ortaya çıkan temeller üzerine yeniden yapılmıştır. Bu odada Ahi Evran’a ve diğer Ahilere ait belge ve eşyalar teşhir edilmektedir.


Alaaddin Camisi (Merkez)

Kırşehir il merkezinde, Kalehöyük üzerinde bulunan Alaaddin Camisi’ni Sultan II.Alaaddin Keykubat 1242’de yaptırmıştır. Ancak bu cami günümüze gelememiş, Kırşehir Mutasarrıfı Arif Bey tarafından 1893 yılında yeniden yaptırılmıştır. Giriş kapısı üzerindeki taşların, Melik Muzafferüddin Behram Şah’ın yaptırmış olduğu medreseye ait olduğu sanılmaktadır.

Bugünkü caminin mimari yönden önemi bulunmamakta olup, dikdörtgen planlı, üzeri çatılı bir yapıdır. Kesme taştan yapılan cami 14 pencere ile aydınlatılmıştır. Minberinin herhangi bir özelliği bulunmamaktadır. Yanındaki minaresi kare kaideli, tek şerefeli ve yuvarlak gövdelidir.

Bu cami Kırşehir Arkeoloji Müzesi’nin 1936 yılında kurulan deposu olarak bir süre kullanılmıştır.


Lâle (Lala) Camisi (Merkez)

Kırşehir il merkezinde bulunan Lale Camisi Melik Şah Kümbeti’nin kuzeybatısında bulunmaktadır. Bu yapının ne amaçla yapıldığı kesinlik kazanamamıştır. Caminin darphane olarak yapıldığı söylenmektedir.

Caminin yapım tarihini belirten bir kitabesi olmamakla beraber, XIII.yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır. Günümüzde cami olarak kullanılan bu yapı, üç kubbeli olup, batısındaki kemer izlerine dayanılarak ibadet mekanının iki kubbesinin daha bulunduğu sanılmaktadır. Kesme taştan yapılan kemerler dışında duvar işlemesinde moloz taş kullanılmıştır. Mihrap mermerdendir.


Kapucu (Kapıcı) Camisi (Merkez)

Kırşehir Çarşısında bulunan caminin üzerindeki kitabesi bir Selçuklu camisinden getirilerek buraya konulmuştur. Söylentiye göre de bu kitabe Cacabey Medresesi’nden getirilmiştir. Caminin yapım tarihi kesinlik kazanmamakla beraber yapı üslubundan Osmanlı döneminde, Kapucu Mehmet Paşa tarafından yapıldığı anlaşılmaktadır. Caminin XVIII.-XIX.yüzyıllarda yapıldığı sanılmaktadır.

Cami kesme taştan, kare planlı olup, üzeri sekizgen kasnaklı bir kubbe ile örtülmüştür. Caminin önünde üç kubbeli bir son cemaat yeri bulunmaktadır. Son cemaat yerinin iki yan kenarı duvar uzantıları ve bunların arasındaki yuvarlak kemerli iki sütun ile üç bölüm halindedir. Bu bölümler camekanla kapatılmıştır. Caminin yanında taş kaide üzerinde yuvarlak gövdeli, tek şerefeli tuğla minaresi bulunmaktadır.


Çarşı Camisi (Merkez)

Kırşehir il merkezinde bulunan bu cami, Hüseyin Bey isimli biri tarafından 1864 yılında yapılmıştır.

Cami moloz taştan dikdörtgen planlı olarak yapılmıştır. Üzeri ahşap bir tavanla örtülüdür. Mimari yönden özelliği bulunmamaktadır. Caminin minaresi bulunmamakla beraber ilk yapılışında minaresinin olup olmadığı da kesinlik kazanamamıştır.
 
#5
Kırşehir Caca Bey Medresesi


Kırşehir il merkezinde bulunan Cacabey Medresesini, giriş kapısı üzerindeki Selçuklu sülüsü ile yazılmış iki satırlı kitabesinden öğrenildiğine göre Kılıçarslan’ın oğlu III.Keyhüsrev zamanında Kırşehir Emini Nureddin Cebrâil bin Cacabey tarafından 1272-1273 yılında yaptırılmıştır. Medresenin 1272 tarihinde düzenlenmiş, Arapça ve Moğolca vakfiyesi günümüze kadar gelmiştir.

Medresenin giriş kapısı üzerinde kitabeden başka, giriş kemeri üzerine tek satır halinde Besmele ve Kuran’ın Nahl Suresi’nin 9.Ayetinin baş kısmı yazılmıştır. Bunun altında ve uçları iki yana dönen kitabeliğe de Al-i İmran Suresi’nin 18. ve 19. Ayetleri yazılmıştır. Bu kitabeler ile kapı kemeri arasına da iki satır halinde başka bir metin eklenmiştir. Bu metin vergilerin kaldırıldığını belirten bir emirnamedir. W.Hinz’e göre bu kitabe 1330 yılında yazılmıştır. Ana kapının iki köşesine demet şeklinde, duvara bitişik sütunlar yerleştirilmiştir. Ayrıca cephe duvarının dış köşesine de değişik kaideler üzerine oturan bir çift gövdesi burmalı sütunlar yerleştirilmiştir.

Cacabey Medresesi’nin XIX.yüzyılda harap bir halde olduğu sanılmaktadır. A.D.Mordtmann 1858 yılında buradan geçmiş ve bu yapının mühimmat ambarı olduğunu yazmıştır. Sonraki yıllarda medresenin bir bölümü cami olarak kullanılmış, daha sonra da Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından Y.Mimar Ali Saim Ülgen tarafından restore edilmiştir. Günümüzde de medrese cami olarak kullanılmaktadır.

Cacabey Medresesi Anadolu’da benzerlerine rastlanan orta avlusu kubbe ile örtülü kapalı medrese tipinde bir yapıdır. Bu kapalı mekanın bir avlu olarak yapıldığını göstermek için de kubbesinin ortasına bir aydınlık feneri, altına da şadırvan yapılmıştır. Günümüzde aydınlık feneri bulunmamakta, burasının aynı zamanda bir rasat merkezi olduğu iddiası üzerine de etrafı camekanla kapatılmıştır. Medresenin diğer bölümlerinin üzeri düz toprak damla örtülmüştür.

Medrese kesme taştan olup, giriş kapısı etrafında kabartma şeritler halinde iki ayrı renkten taşlardan frizler yapılmıştır. Plan olarak Selçuklu ve Osmanlı mimarisinde görülen avluya açılan dört eyvanlı plan şemasına göre yapılmıştır. Bu eyvanların üzerleri beşik tonozlarla örtülmüştür. Eyvanların etrafında küçük hücreler bulunmaktadır. Büyük eyvanın iki yanında bir çift dikdörtgen planlı büyük hücreye yer verilmiştir. Girişin karşısındaki üzeri beşik tonozla örtülü ana eyvan aynı zamanda namaz kılınan bölümdür. Buraya son derece zengin bezemeli bir mihrap konulmuştur.

Giriş eyvanının sağındaki hücrenin içerisinden taş bir merdivenle ön cephesinin arkasında bulunan üst kat hücrelerine ulaşılmaktadır. Burada biri mihraplı olmak üzere iki hücre bulunmaktadır.

Medresenin giriş cephesinin sol tarafındaki kubbeli mekan, medreseyi yaptıran Nureddin Cebrâil bin Cacabey’in türbesidir. Bu türbeye soldaki eyvandan altı basamaklı bir merdivenle çıkılmaktadır. Türbenin giriş kapısı kabartma taş bir süsleme ile çerçevelenmiştir. Buradan kısa bir koridorla Cacabey’in sandukasının bulunduğu türbeye girilmektedir.

Medreseden ayrı bir yapı görünümünde olan bu türbe, kare planlı, kümbet şeklinde yapılmıştır. Türbenin üzeri köşelerde üçgen biçiminde pahlarla sekizgene dönüştürülmüş kasnak üzerine taştan piramidal bir külah ile örtülmüştür. Türbenin mihrap biçiminde bir penceresi bulunmakta olup, bu pencerenin etrafı mukarnaslarla çerçeve içerisine alınmıştır. Mukarnaslı kavsaranın altındaki hacet penceresinin üzerine de “Dünyanın bir durak yeri ve her şeyin fani olduğu”nu belirten bir kitabe yerleştirilmiştir. Buradaki pencere nişinin iki yanında da korint üslubunda başlığı olan bir çift sütuna yer verilmiştir.

Türbenin içerisi çini yazılarla kaplanmıştır. Lacivert çiniler beyaz alçı zemine mozaik tekniği ile yerleştirilmiştir. Burada Ayet’ül Kürsi yazılıdır.

Medresenin kıble duvarı dışında, yapıdan ayrı olarak 21 m. yüksekliğindeki minarenin gövdesi kahverengi ve firuze çinilerle bezenmiştir. Minarenin kürsü kısmı taştan ve kare şeklindedir. Gövdesi yuvarlak olup tuğladandır. Bu tuğlaların arasına firuze çiniler yerleştirilmiştir. Bu yüzden de yöre halkı tarafından yapıya Cıncıklı Cami de denilmektedir. Gövde üzerinde belirli bir yükseklikten sonra zikzak motifleri yapılmıştır. Bu minarenin ayrı bir camiye olduğu konusunda da sanat tarihçiler değişik iddialar ortaya atmışlardır. Ancak, bu iddialar kesinlik kazanamamıştır.
 
#6
Kırşehir Türbeleri


Cacabey Türbesi (Merkez)

Kırşehir il merkezinde bulunan Cacabey Türbesi Kırşehir Emiri Nureddin Cebrâil bin Cacabey’e ait olup, Medrese ile birlikte, III.Keyhüsrev zamanında, Cacabey tarafından 1272-1273 yılında yaptırılmıştır.

Türbe Cacabey Medresesi’nin giriş cephesinin sol tarafında bulunmaktadır. Bu türbeye medresenin solundaki eyvandan altı basamaklı bir merdivenle çıkılmaktadır. Türbenin giriş kapısı kabartma taş bir süsleme ile çerçevelenmiştir. Buradan kısa bir koridorla Cacabey’in sandukasının bulunduğu türbeye girilmektedir.

Medreseden ayrı bir yapı görünümünde olan bu türbe, kare planlı, kümbet şeklinde yapılmıştır. Türbenin üzeri köşelerde üçgen biçiminde pahlarla sekizgene dönüştürülmüş kasnak üzerine taştan piramidal bir külah ile örtülmüştür. Türbenin mihrap biçiminde bir penceresi bulunmakta olup, bu pencerenin etrafı mukarnaslarla çerçeve içerisine alınmıştır. Mukarnaslı kavsaranın altındaki hacet penceresinin üzerine de “Dünyanın bir durak yeri ve her şeyin fani olduğu”nu belirten bir kitabe yerleştirilmiştir. Buradaki pencere nişinin iki yanında da korint üslubunda başlığı olan bir çift sütuna yer verilmiştir.

Türbenin içerisi çini yazılarla kaplanmıştır. Lacivert çiniler beyaz alçı zemine mozaik tekniği ile yerleştirilmiştir. Burada Ayet’ül Kürsi yazılıdır.


Ahi Evran Türbesi (Merkez)

Kırşehir, Ahi Evran Mahallesi’nde bulunan Ahi Evran Türbesi cami ile birlikte XIV.yüzyılda yapılmıştır. Seydi Beyoğlu Emir Hasan Bey 1450’de türbenin önüne bir bina eklemiştir.

Türbe, eyvanlı, kubbeli ve kesme taştan yapılmıştır. Caminin giriş bölümünden türbe kısmına küçük kemerli bir kapıdan geçilmektedir. Bu kapının üzerinde Dulkadiroğullarından Süleyman Bey’in oğlu Alaaddin Bey’e ait 1481 tarihli bir kitabe bulunmaktadır. Türbe kubbeli bir merkezi mekan ile onun kuzey ve güneyinde bulunan iki simetrik hücreden ve doğuya doğru uzanan sivri tonozlu bir eyvandan meydana gelmiştir. Bunlardan yüksek ve geniş bir kemerle Ahi Evran’ın türbesine geçilmektedir.

Türbe birkaç basamak yüksekliğinde olup, burada Ahi Evran’ın sade ve ahşap sandukası bulunmaktadır. Bu türbe içerisinde bulunan Şeyh Erzurumî’ye ait olduğu bilinen ahşap sanduka Ankara Vakıflar Genel Müdürlüğü’nde koruma altına alınmıştır.

Türbe kuzey ve doğuya açılan alçı şebekeli birer pencere ile aydınlatılmıştır. Türbenin içerisi XIX.yüzyılın kalem işleri ile bezenmiştir. Türbe üzerindeki piramidal külahına son onarımlarda ejder figürüne benzer bir alem takılmıştır. Türbenin yanında kime ait oldukları belli olmayan çok sade beş ahşap sanduka daha bulunmaktadır.


Melik Gazi Türbesi (Merkez)

Kırşehir il merkezinde Cacabey Camisi’nin doğusunda, lale Camisi’nin de arkasında bulunan Melik Gazi Kümbeti, Mengücek oğullarından Muzafirüddin Behram Şah adına eşi tarafından 1240-1250 yıllarında yaptırılmıştır.

Türbe, Anadolu Selçuklu mimarisinin karakteristik örneklerinden olup, kare kaide üzerine sekizgen planlı olarak kesme taştan yapılmıştır. Kare kaideden sekizgen gövdeye sivri üçgenlerle geçilmiştir. Kümbetin üzerini Türk üçgenlerine oturan konik taş bir külah örtmüştür. Türbe iki katlı olup alt katında mumyalık bulunmaktadır. Bu bölümün üzeri tonozla örtülüdür. Yanındaki bir pencere ile içerisi aydınlatılmıştır. Dışarıdan bir kapı ile mumyalığa girilmektedir.

Kümbetin içerisine dışarıdan bir merdivenle sahanlığa, oradan da üzeri stalaktitli bir kapıdan türbeye girilmektedir. Buradaki kapı lentosunun üzerinde üç satırlık, beyaz mermer Selçuklu nesihi ile yazılmış kitabesi bulunmaktadır. Kümbetin içerisi bir pencere ile aydınlatılmıştır. Türbenin zeminden kubbeye kadar olan yüksekliği 5.85 m.dir. Türbenin mumyalıktan itibaren yüksekliği 15 m. yi bulmaktadır. İçerideki duvarlar kemerlerle bölümlere ayrılmıştır.
Zemine taş bir sanduka yerleştirilmiştir.


Aşık Paşa Türbesi (Merkez)

Kırşehir’in kuzeyinde, Ankara-Kayseri yolu üzerinde, eski bir mezarlığın içerisinde bulunan bu türbe, Mutasavvıf ve halk şairi Aşık Paşa’ya (1272-1333) aittir. Türbeyi Aşık paşa’nın yeğeni ve Eretna Veziri Köse Peygamber Alaaddin Ali Şah yaptırmıştır. Yapım kitabesi bulunmamaktadır. Türbe XIV.yüzyılın ilk yarısına tarihlendirilmektedir. Sultan II.Beyazıt 1481 yılında türbeyi onarmıştır. Türbenin son onarımı da Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 1935 yılında yapılmıştır.

Türbe beyaz mermerden kare planlı olup, üzeri kubbe ile örtülüdür. Türbenin önünde sivri tonozlu, dikdörtgen planlı bir giriş kısmı bulunmaktadır. Portali ince bir işçilikle mermerden yapılmış, kenarları örgü motifleri ile bezenmiştir. Türbenin üzerinde Aşık Paşa’nın Türkçe yazılı bir kitabesi bulunmaktadır:

“Türk diline kimesne bakmaz idi
Türklere her giz gönül akmaz idi
Türk dahi bilmez idi bu dilleri
İnce yolu ol ulu menzilleri
Aşık Paşa”.

Türbenin içerisinde kubbe ile pencere arasında bulunan bir yazıtta da şunlar yazılıdır:

“Ledün ilminin sahibi, uyarıcıların biricik kutbu.
Tanrı’nın eri şeyh baba Muhlisinin o da şeyh İlyas’tan torunudur. 670’te (1271) geldi.
733 (1332) sefer ayının 13.Salı gecesi bu dünyadan uçtu”.

Türbeye dar bir giriş holü ve üzeri sekiz köşeli kasnak üzerine oturmuş kubbe ile örtülü kare bir mekana girilmektedir. Bu mekanın ortasında Aşık Paşa’nın sandukası bulunmaktadır. Türbenin altında mumyalık kısmı bulunmaktadır.


Fatma Hatun Türbesi (Merkez)

Kırşehir’in güneyinde, Yenice Mahallesi’nde Kümbetaltı mezarlığının yakınında bulunan Fatma Hatun Kümbeti, kitabesinden öğrenildiğine göre Abdullah kızı Fatma Hatun için İlhanlı ileri gelenlerinden Hoca Aka tarafından 1288 yılında yaptırılmıştır.

Kümbet, düzgün kesme taştan kare bir kaide üzerine sekiz köşeli bir plan göstermektedir. Üzeri sekiz içten tuğla, dıştan köşeli taş bir külah ile örtülüdür. Külahın kaidesi ile binanın çevresini kuşatan stalaktitli bir silme bulunmaktadır. Türbenin altında mumyalık kısmı vardır.






Kalender (Karakurt) Baba Türbesi (Çiçekdağı)


Kırşehir’in 16 km. batısında, Çiçekdağı ilçesinde bulunan Kalender Baba Türbesi, Selçuklu hükümdarlarından Kılıçarslan tarafından 1135 yılında yaptırılmıştır. Kalender Baba Selçuklu emirlerinden olup, Karakurt Baba ismi ile de tanınmaktadır.

Kümbet kesme taştan, Selçuklu mimari üslubunda yapılmıştır. Kare kaide üzerine sekiz köşeli olan türbenin üzeri sekiz köşeli taş bir külah ile örtülüdür. Duvarlarında birer cephe atlayarak, düz lentolu üç pencere ile aydınlatılmıştır. Giriş kapısı yuvarlak kemerli olup, oldukça basittir. Üzerindeki kitabesi günümüze ulaşamamıştır. Türbenin yanında kesme taştan, kare planlı, üzeri kubbeli bir de mescit bulunmaktadır.


Süleyman Türkmani Türbesi (Merkez)

Kırşehir İmaret Mahallesi’nde bir tepe üzerindeki Süleyman Türkmani Türbesi’nin ne zaman ve kimin tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir. Bu türbe birkaç kez yıkılmış ve sonra yeniden yapılmıştır. Selçuklu üslubundaki bu türbenin XIII.yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır. Süleyman Türkmani (1214-1298), Horasan erenlerinden olup Aşık Paşa’nın hocasıdır.

Kesme taştan yapılmış olan türbeye bir sahanlıktan girilmektedir. Türbenin sol tarafında yüksek bir yere Şeyh Süleyman’ın torunları Şeyh Hasan ile Şeyh Süleyman’ın, Moğol emiri Kutlu Şah’ın oğlu ve kim olduğu bilinmeyen bir mezar bulunmaktadır. Ayrıca içeride Şeyh Süleyman Veli, Mehmet Çelebi, Şeyh Osman ve Şeyh Bekir’in mezarları da bulunmaktadır.


Melik (Muhterem) Hatun Türbesi (Merkez)

Kırşehir İmaret Mahallesi’nde bulunan Melik (Muhterem) Hatun Türbesi, sandukası üzerindeki kitabesinden öğrenildiğine göre; Mehmet İbrahim kızı Melik Hatun’a aittir. XIII.yüzyılda Selçuklu üslubunda yapılmıştır.

Türbe kesme taştan yapılmış olup, içerisinde Melik Hatun’un mermer sandukası bulunmaktadır. Sanduka üzerinde Ayet’ül Kürsi ve Farsça yazılmış yazılar bulunmaktadır.


Yunus Emre Türbesi (Merkez)

Kırşehir Ulupınar’da bulunan Yunus Emre Türbesi, XIII.yüzyılda yapılmış, daha sonra yıkılmış ve yerine bugünkü yapı yakın tarihlerde yapılmıştır.

Günümüzde Yunus Emre Milli Parkı içerisinde, kayalar üzerinde bulunan Mutasavvıf ve Şair Yunus Emre’nin türbesi anıtsal görünümlü olup, kare kaide üzerine dört ayağın taşıdığı konik taş bir külah ile üzeri örtülüdür. Türbenin çevresi dört ayağı birbirine bağlayan yuvarlak kemerlerle dışa açık görünümdedir.
 
#7
Kırşehir Kesik Köprü Kervansarayı


Kırşehir Merkez ilçesi, Kesikköprü Köyü’nde, Kesikköprü’nün yanında, Kızılırmak’ın kenarında bulunan bu kervansarayı, Y.Mimar Ali Saim Ülgen Gıyasüddin Keyhüsrev tarafından 1206’da yaptırdığını ileri sürmüştür. Bununla birlikte üzerindeki kitabede Kırşehir Valisi Nureddin Cebrail bin Cacabey tarafından 1248 yılında yaptırıldığı yazmaktadır.

Kervansaray, diğer Selçuklu kervansarayları gibi orta avlu etrafında sıralanmış revak ve hücrelerden meydana gelmiştir. Kesme taştan kervansarayın güneyinde basık kemerli giriş kapısı bulunmaktadır. Bu kapı kabartma geometrik motiflerle bezenmiştir. Giriş kemeri üzerinde daire biçimli güçle motifleri, kabartma bitkisel bezemeler bulunmaktadır. Girişin iki yanı duvara dayalı yarım yuvarlak sütunlarla hareketlendirilmiştir. Buradan tonozlu bir geçit ile avluya girilmektedir. Bu geçidin batısındaki bir kapı kervansarayın mescidine geçişi sağlamaktadır. Bu mescidin mihrabı geometrik motifler ve gülçelerle bezenmiştir. Ayrıca mihrabın köşelerine duvara dayalı sütunlar yerleştirilmiştir.

Girişin doğusunda hanın kontrolünü yapanlara ait bir oda bulunmaktadır. Kervansarayın ahır kısmı tonozlarla örtülü olup, üç neflidir. Çevre duvarlarının dışına da kale görünümündeki bu kervansarayı destekleyen dörtgen kuleler yerleştirilmiştir. Günümüze harap durumda gelebilen yapı, son yıllarda Vakıflar Genel Müdürlüğü’nce onarılmıştır.
 
#8
Kırşehir Köprüleri


Aşağı Pazaryeri Köprüsü (Merkez)

Kırşehir, Kırşehir-Savcılı yolu üzerinde Kılıçözü Deresi üzerinde yapılmış olan köprünün kitabesi bulunmamaktadır. Bu nedenle ne zaman ve kimin tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir. Yapı üslubundan XIX.yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır.

Köprü 11 m. uzunluğunda, 8 m. genişliğinde olup, tek bir gözden meydana gelmiştir. Köprünün yuvarlak tek gözü kesme taştan, diğer bölümleri moloz taştan yapılmıştır. Köprünün her iki yanında taş korkuluklar bulunmaktadır. Günümüze iyi bir durumda gelebilmiştir.


Kesikköprü (Merkez)

Kırşehir, Kırşehir-Ortaköy arasında, Kesikköprü Köyü’nde, Kızılırmak üzerinde bulunan bu köprü, kitabesinden öğrenildiğine göre II.Keyhüsrev’in oğlu II.Keykavus’un saltanatının ilk döneminde 1248’de yapılmıştır. Köprüyü yaptıran Atabeg İzeddin Ebül meali Muhammed’dir.
Köprünün Kırşehir yönündeki girişinde soldan birinci gözün başlangıcına üç satırlık mermer üzerine kitabesi yerleştirilmiştir. Bu kitabe sonradan nehrin içerisine düşmüş, Karayolları tarafından 1967 yılında, köprünün onarımı sırasında yerine konulmuştur.

Anadolu Selçuklu köprülerinin en büyük örneklerinden biri olan bu köprü, 220 m. uzunluğunda, 4.50 m. genişliğinde olup, 13 gözden meydana gelmiştir. En büyük kemer açıklığı 13.50 m.dir. Köprünün sivri kemerleri birbirlerinden farklı olarak yapılmıştır. Bu kemerlerin bazıları üzerinde tahfif kemerleri bulunmaktadır. Köprü ayaklarının menba tarafı üçgen şeklinde selyaranlar, mansap tarafı da mahmuzlarla takviye edilmiştir.

Köprü çeşitli dönemlerde onarılmış, özellikle son onarımında girişteki ilk kemer ve tempan duvarları değiştirilmiş, bu kısmın korkulukları yenilenmiştir.

Köprünün başında Selçuklular döneminde yapılmış Kesikköprü Kervansarayı bulunuyordu. Bu kervansarayın çok az kalıntısı günümüze gelebilmiştir.
 
#9
Kırşehir Müzesi


Türkiye’de Cumhuriyetin ilanından sonra başlayan müzecilik çalışmaları sırasında Kırşehir’de 1936 yılında yöredeki taş ve etnoğrafik eserler bir araya getirilerek bir müze deposu oluşturulmuştur. Bu eserler şehir merkezinde Kalehöyük üzerindeki Alaaddin Camisi’nin bir bölümünde toplanmıştır.

Kırşehir Valiliği 1975 yılında il merkezindeki eski eserlerin toplanarak korunmasını ve bir müze konumuna getirilmesi için Eski Eserler Komisyonu kurmuştur. Bundan sonra il merkezindeki İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü binasındaki 100 m2’lik alanda bu eserlerin sergilenmesine başlanmış, ayrıca 200 m2’lik bir alan da depo haline getirilmiştir.

Kaman Kalehöyük kazılarının 1986 yılında başlaması ve müzeye getirilen eserlerin sayıca arması nedeniyle, Kırşehir Müzesi’nin müdürlük olarak açılması çalışmalarına başlanmıştır. Müze Kültür Merkezi içerisinde 1997 yılında ziyarete açılmıştır.

Kırşehir Müzesi arkeolojik ve etnoğrafik eserlerin sergilendiği bölümlerden meydana gelmiştir. Arkeoloji bölümünde, bölgeden toplanan eserlerin yanı sıra, Kaman-Kalehöyük ve Malkaya’dan getirilen çanak çömlekler, figürinler bulunmaktadır. Bu eserlerin arasında Asur Ticaret Kolonileri dönemine ait buluntular, Roma dönemi mermer büst ve heykelleri, madeni eserler, Selçuklulara ait sandukalar ve mezar taşları yer almaktadır. Ayrıca İslam, Selçuklu, beylikler ve Osmanlı dönemine ait sikkeler de bu koleksiyonu tamamlamaktadır.

Müzenin etnoğrafya bölümünde Ahilik kültürü ile ilgili eserler, Ahi Evran’ın tanıtımını yapan belgeler başta olmak üzere yöresel düz yaygı ve kilimler sergilenmektedir. Bu bölümün en önemli eserleri arasında Ahi Evran’a ait olduğu söylenen başlık, Ahilik sancağı, Ahi Fütuvvetnamesi, Ahi secerenameleri ve müttekalara da bulunmaktadır. Bunların aynı sıra Kırşehir toplum yaşamını içeren eserler de yine bu bölümde bulunmaktadır.
 
#10
Kırşehir Yeraltı Şehirleri


Kepez Yeraltı Şehri (Mucur)

Kırşehir Mucur ilçesi Solaklı (Hamidiye) Mahallesi’nde bulunan yeraltı şehri MS.III.-IV.yüzyıllarda Hıristiyanlığın yaygınlaşmaya başladığı dönemde kullanılmıştır. Hıristiyanların Romalılardan korunmak için yapılmıştır. Bu şehir 7.00-8.00 m. derinliğinde, yumuşak toprak oyularak yapılmıştır. Şehrin tam bir planı çıkarılamamış, yalnızca 1989 yılında giriş düzenlemeleri ve kısmen temizliği yapılmış, ziyarete açılmıştır. Şehrin giriş kapısı kuzeyinde yer almaktadır.

Bu şehrin Kırşehir merkezinde bulunan Aşık Paşa Türbesi’nin bulunduğu yere kadar uzandığı sanılıyorsa da, araştırmalar bu uzunluğa kadar erişememiştir. Yeraltı şehrinin 50 odası olduğu, ayrıca dehlizler ve gizli yollarla birbirlerine bağlı olduğu görülmüştür. Bu şehirde dehlizler, kiliseler, gizli yollar, geçitler ve ahırlar bulunmaktadır.


Dulkadirli İnlimurat Yeraltı Şehri (Merkez)

Kırşehir Merkez ilçeye bağlı Dulkadirli İnlimurat Köyü içerisinde bulunan yeraltı şehrinin Hıristiyanlığın Anadolu’da yaygınlaştığı MS.IV.-V.yüzyıllarda, Geç Bizans döneminde yapıldığı sanılmaktadır.

Şehir kaya zeminin oyulması ile iki katlı olarak yapılmış olup, burasının bir manastır olduğu da ihtimal dahilindedir. Şehirde yuvarlak kemerli koridorlar ve kare planlı on oda bulunmaktadır. Ayrıca burada kare planlı bir iç avlu diğer bölümlere açılmaktadır. Koridorların bir saldırı karşısında birbirleri ile bağlantısını kesmek için yuvarlak yekpare taşlardan manivela ile hareket eden kapılar yapılmıştır. Yeraltı şehrinde 1987 yılında yapılan çalışmalarda yedi kapısı açılmış ve içerisindeki moloz topraklar atılarak kaba temizliği yapılmıştır. Bu arada şehrin ikinci salonunda bulunan odalardan birisinin içerisinde bir su kuyusu ve bu kuyuya inen basamaklar ortaya çıkarılmıştır. Bu yerleşim alanı günümüze iyi bir durumda gelmiştir.


Kümbetaltı Yeraltı Şehri (Merkez)

Kırşehir Kümbetaltı Mahallesi’nde bulunan bu yeraltı şehri yeterince araştırılmamıştır. Kapadokya Bölgesi’nin en büyük şehirlerinden birisi olduğu sanılan bu yerleşim alanı Anadolu’da Hıristiyanlığın yaygınlaştığı dönemde yapılmıştır. Büyük olasılıkla MS.IV.-V. Yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır. Günümüzde giriş kapısı ve holü ile birkaç odası ortaya çıkarılmıştır.
 
#11
Kırşehir Kiliseleri


Üç Ayak Kilisesi (Merkez)

Kırşehir Merkez ilçeye bağlı Taburoğlu Köyü yakınlarında bulunan Üç Ayak Kilisesinin ne zaman ve kimin tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir. Bu kilise ile ilgili bir kitabe veya kaynaklarda herhangi bir bilgi bulunmamaktadır.

Kilisenin Bizans döneminde IX.-XI.yüzyıllarda yapıldığı sanılmaktadır. Günümüze harap bir durumda gelebilen kilisenin tuğladan yapılmış olan duvarlarının kalıntıları bulunmaktadır.



Derefakılı Kilisesi (Akçakent)

Kırşehir Akçakent ilçesi Kösefakılı Bucağı yakınında Derefakılı Köyü’nde bulunan bu kilisenin kitabesi günümüze ulaşamamıştır. Kaynaklarda da bu kilise ile ilgili yeterli bilgi bulunmamaktadır. Kilisenin Anadolu’da Hıristiyanlığın yaygınlaştığı dönemde yapıldığı söylenmektedir.


Temirli Kilisesi (Kaman)

Kırşehir Kaman ilçesine bağlı Temirli Bucağı’nın kuzeyinde Temirli Kilisesi’nin kalıntıları bulunmaktadır. Kilisenin kitabesi bulunmamakta olup, kaynaklarda da ismine rastlanmamıştır.

Kilisenin Bizans döneminde yapıldığı söylenirse de bu konuda yeterli bilgi bulunmamaktadır.

Aflak Kilisesi (Mucur)

Kırşehir Mucur ilçesi Aflak Köyü Sokaklı Mahallesi’nde, Manastır semtinde, evlerin altında bulunan yapı kalıntısının bir kiliseye ait olduğu sanılmaktadır. Günümüzde samanlık olarak kullanılan mağara türü bu kilisenin içerisinde bulunan fresklerin büyük kısmı dökülmüştür. Ayrıca onunla ilgili kaynaklarda da bir bilgiye rastlanmamıştır.


Aksaklı Kilisesi (Mucur)

Kırşehir Mucur ilçesinin 10 km. güneyinde Aksaklı Köyü’nün yakınında bulunan kilise ve yanındaki mağaranın yapım tarihi ile ilgili bilgi bulunmamaktadır. Yakın tarihlerde buradan çıkarılan yağ küpü ilçe merkezindeki parkta sergilenmektedir. Kaynaklarda bu kilise ile ilgili bilgiye rastlanmamıştır.
 
#12
Kırşehir Kaleleri


Kırşehir Kalesi (Kalehöyük) (Merkez)

Kırşehir il merkezinde bulunan Kalehöyük 16 m. yüksekliğinde 280 m. çapında bir alanda yer almaktadır. Burada yapılan araştırmalarda Kalehöyük’ün MÖ.3000’den günümüze kadar kesintisiz olarak yerleşime açık olduğu görülmüştür. Bizans döneminde İmparator Justinyen MS.IV.yüzyılda burada koruma amaçlı bir kale yaptırarak çevreyi gözetim altına almıştır.
Höyüğün üzerinde Selçuklular zamanında Alaaddin Camisi yapılmış, Cumhuriyet döneminden itibaren de burası çeşitli yapılanmaya sahne olmuştur.

Burada yapılan çalışmalarda Eski Tunç Çağı, Hitit Çağı, Grigler dönemi, Demir Çağ ve Osmanlı dönemi kalıntı ve buluntuları ile karşılaşılmıştır. Özellikle Frigya dönemine ait boya nakışlı seramikler, Hitit dönemine ait mimari kalıntıların yanı sıra parlak astarlı vazolar, kabartmalı kaplar ve damga mühürleri bulunmuştur.

İç Anadolu’nun ticari Koloniler döneminde burası önemli bir merkez konumunda idi. Bunu belirten MÖ.XVIII.yüzyıla tarihlenen Asur çivi yazılı tabletlerine de çok sayıda rastlanmıştır. Kalehöyük’te Japon Arkeoloji ekibi kazı çalışmalarını sürdürmektedir.


Keçi Kalesi (Merkez)

Kırşehir’in kuzeydoğusunda bulunan bu kalenin ismi bilinmemektedir. Kaynaklarda da onunla ilgili herhangi bir bilgiye rastlanmamıştır. Bu tür kalelere Anadolu’nun bir çok yöresinde olduğu gibi Keçi Kalesi ismi yakıştırılmıştır.

Kalenin Bizans döneminde yapıldığı sanılmaktadır. Yöredeki kalelerin en büyüklerinden biri olup, duvar yükseklikleri 2-3 m.ye kadar ulaşmaktadır. Kale kesme ve moloz taştan yapılmış olup, yeterli araştırması yapılmadığından planı çıkarılamamıştır.


Çayağzı (Cemele) Kalesi (Merkez)

Kırşehir Merkez ilçeye bağlı Çayağzı bucağının güneyindeki dağın en yüksek noktasında kurulmuştur. Gözetleme ve karakol niteliğindeki bu kalenin ne zaman yapıldığı konusunda herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. Bununla birlikte Kadı Burhaneddin ve Karamanoğulları tarafından da kullanılmıştır. Osmanlılar da bir süre bu kaleden yararlanmışlardır.

Kale kesme taş ve moloz taştan yapılmıştır. Yeterli bir araştırma yapılmadığından planı çıkarılamamış, içerisindeki kalıntıların ne oldukları konusunda da kesin bir yargıya varılamamıştır.


Ömerhacılı Kalesi (Kaman)

Kırşehir Kaman ilçesi, Ömerhacılı bucağının yakınında bulunan bu kale, Baran Dağı’nın en yüksek noktasında kayalık bir alanın üzerinde yapılmıştır. Yapım tarihini belirten bir kitabesi bulunmadığı gibi kaynaklarda da ismine rastlanılmamıştır. Yapım üslubundan Bizans döneminde yapıldığı, kalıntılarına dayanılarak da Selçuklular tarafından kullanıldığı anlaşılmaktadır.

Kale kesme taş ve moloz taştan yapılmıştır. Kayalar içerisinde kalenin gizli dehlizleri ve merdivenleri bulunmaktadır.
 
#13
Kırşehir Sivil Mimari Örnekleri


Kırşehir’in sert ve kurak iklimi sivil mimariyi de etkilemiştir. Yöredeki ağaçların azlığı da mimariye yansımıştır.

XII.-XIV.yüzyıllarda önemli bir konaklama merkezi olan Kırşehir’den Hamdullah Mustevli şöyle söz etmiştir: “Kırşehir iyi havalı, büyük kagir binalarla süslü, İlhanlı divanına senede 57 bin dinar sağlayan büyük bir şehir idi”. Hacı Bektaş Veli de; “…O zaman Kırşehir Ulu Şehir idi. 18 bin evi vardı. Burcu çevresi hisar idi” diyerek bu şehirden söz etmiştir.

Osmanlı döneminde şehir önemini yitirmiş, XIX.yüzyılda ise nüfusu azalmış, yalnızca küçük bir konaklama yeri olarak kalmıştır. I.Dünya Savaşı yıllarında ise kentin bu konumu değişmemiştir.

Kırşehir’de günümüze ulaşamayan kale ve çevresinde evler daha yoğunlaşmıştır. Kılıçözü Deresi boyunca kuzey-güney doğrultusunda sıralanan evler daha çok bağ ve bahçeler içerisinde yapılmıştır. Bununla beraber, sonraki dönemlerde göçler nedeniyle de şehirde sivil mimarinin geliştiğini söylemek çok güçtür. Evler daha çok tek katlı kerpiçten, düz toprak damlıdır. Bu evlerin ortasında sofalar ve çevresinde de odalar sıralanmıştır. Evleri aydınlatan pencereler daha çok güneşe yönelik, güney yönündedir. Çoğunlukla evlerin kuzey cephelerine pencere açılmamıştır.

Bahçeler içerisindeki evler daha çok yüksek avluların arkasındadır. Buradaki ahşap bir kapıdan avluya girilmektedir. Bu avlu yöresel say taşları ile kaplanmıştır. İşlemesi kolay olan bu taşlar çıkarıldıktan bir süre sonra sertleşmektedir. Avlularda ayrı bir bölüm halinde tandır, kuyu ve odunluğa yer verilmiştir. Burada çöp hamamı denilen çoğunlukla 1,5 m. çapında, daire planlı, duvarları yukarıya doğru daralan kubbeli yapılar bulunmaktadır. Bu yapıların duvarları çamurlu olup, çamura saman karıştırılmıştır. İçerisinde ocak bulunan bu yapıda kokulu bitkilerin atıldığı sular kaynatılırdı. Evin sıcak suyu da buradan sağlanırdı. Avludan soy taşı veya toprak döşeli sofaya geçilir ve günlük yaşantı tamamen burada geçerdi. Duvarlarında sekilerin, kilimlerin ve sedirlerin bulunduğu bu sofanın çevresinde odalar sıralanmaktadır. Oturma odalarının yanlarına mutfak veya kilerler yerleştirilmiştir. Odaların içerisinde gömme dolaplar, yüklükler ve ocaklar bulunuyordu. Evlerdeki odaların çoğunluğunun tabanı kurutulmuş ot döşeli olup topraktandı. Bunların üzerini bazen kilim, bazen de ahşap döşeme kaplardı. Üst örtü daha çok soğuğu ve nemi geçirmeyecek biçimde yapılmıştır. Kavak ağacından kirişlerin üzerine hasır serilir, üzeri de kavak veya diğer dallarla karıştırılmış toprakla örtülürdü.

Mutfaklar daha çok duvara gömülü ocaklar halinde olup, yanındaki kilerde de çeşitli ürünler saklanırdı.

Şehir içerisinde mimari değeri olan iki veya üç katlı konaklar da bulunmaktadır. Bunların çoğu ahşap ve kağir olup, üzerleri beşik çatılı kiremit örtülüdürler. Evlerin ara katları ahşap silmelerle belirtilmiştir. Dışa açılan pencereler kafesli, ikişer veya dörder pencereden meydana gelirdi. Ayrıca sokak yönüne bakan çıkmalar ve parmaklıklı balkonlara da bu evlerde yer verilmiştir.

Kırşehir’de günümüze gelen evlerin başında Sait ve Mustafa Beyler Konağı, Celal Efendi Konağı, Hacı Bey Konağı, Taş Konak, Baktıroğlu Konağı ve Mühsiroğlu Rasim Konağı (Şeyh Hüseyin Konağı) gelmektedir. Bu evlerin en önemli özellikleri de duvarlarında ve tavanlarındaki yağlıboya manzara resimleridir.
 
#14
Kırşehir Doğal Güzellikleri


Keişlik Mağarası (Mucur)

Kırşehir Mucur ilçesi Yenice mahallesi’ndeki Keişler Mağarası büyük bir mağara olup, burada Keişler oturmasından ötürü bu isimle tanınmıştır. Mucur’a ismini veren Mücrimler ise yeraltı şehrinde yaşıyorlardı.


Aşılık Mağarası (Mucur)

Kırşehir Mucur ilçesinin 8 km. kuzeybatısında Köpekli Dağı yamacında bulunan Aşılık Mağarası tarihin erken dönemlerinde yerleşime sahne olmuştur. Mağara çevresinde bulunan çanak çömlek parçaları da burasının eski bir yerleşim yeri olduğunu göstermektedir. Ancak mağarada kimlerin yaşadığı bilinmemektedir.

Manastır ve Keşiş Sarayı Mağarası (Mucur)

Kırşehir Mucur ilçesinin doğusunda, volkanik tüften meydana gelmiş kayalar içerisinde Keşiş Sarayı ve Evi olarak tanınan 20-30 odadan oluşan bir mağara yerleşimi bulunmaktadır. Bu mağara yerleşiminin Hıristiyanlığın erken dönemlerinde kullanıldığı sanılmaktadır.

Mucur’un güneyinde Manastır ismi ile tanınan kayalara oyulmuş mağara evler bulunmaktadır. Bu evlerinde Hıristiyanlığın erken dönemlerinde kullanıldığı sanılmaktadır. Yaklaşık 20 evden meydana gelmiştir. Bu mağara yerleşimindeki evlerin her birinde yaklaşık 10 oda bulunmaktadır.

Seyfe Gölü (Mucur)

Kırşehir’in kuzeydoğusunda, Mucur’a 16 km. uzaklıkta bulunan Seyfe Gölü Orta Anadolu’daki tuz göllerinden birisidir. Gölün yüzölçümü yaklaşık 22 km2, denizden yüksekliği de 1080 m.dir.

Gölün çevresi yer yer sazlık ve bataklıktır. Kıyıya yakın sazlıklarda küçük adacıklar bulunmaktadır. Bu adacıklarda 187 kuş türü yaşamaktadır. Aynı zamanda burası su kuşlarının beslendiği, ürediği ve konakladığı dünyanın sayılı sulak alanlarından birisidir. Ayrıca gölde 320 bin adet flamingo barınmaktadır. Sonbahar aylarında ise ördeklerin konaklama yeri olan bu gölde çamurcunlar, pelikanlar, balıkçıllar, yağmurcular, kılıçgagalar, martılar, balabanlar, toylar, turnalar, sumrular ve kazlar da yaşamaktadır. Gölün çevresi leyleklerin de toplanma alanlarındandır. Yörede 480 bin kuşun birlikte yaşadığı tespit edilmiştir. Göl çevresinde yabani av hayvanları da bulunmaktadır.

Seyfe Gölü Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu uyarınca, 1990’da 1.derece sit alanı olarak ilan edilmiştir. Uluslar arası Kuşları Koruma Konseyi (İCDP) burada yaşayan 27 tür nesli azalan kuşu koruma listesine almıştır.


Hirfanlı Baraj Gölü (Kaman)

Kırşehir Kaman ilçesinin 19 km. kuzeybatısında, Kızılırmak üzerinde kurulan Hirfanlı barajı ve gölü aynı zamanda mesire yeri olarak kullanılmaktadır. Hirfanlı barajı 83 m. yüksekliğinde, 15 km. genişliğinde ve 75 km. uzunluğunda olup, elektrik üretmek amacı ile 1960 yılında hizmete girmiştir.

Baraj gölünde sazan ve yayın balığı üretilmektedir. Göl çevresinde turistik tesisler ve Büyük Oba Plajı bulunmaktadır.


Çoğun Baraj Gölü (Merkez)

Kırşehir Çoğun Köyü’nün kuzeybatısında, Kırşehir-Kılıçözü Deresi üzerinde yapılan Çoğun Baraj Gölü 1970’lerin ortasında açılmıştır. Sulama ve su taşkınını kontrol amaçlı olarak yaptırılan baraj, 43 m. yüksekliğinde olup, toplam su hacmi 22.000.000 m3’tür. Baraj 238 km2’lik alanın sularını toplamakta ve aynı zamanda 2.068 hektarlık bir alanın sulanmasında yararlanılmaktadır. Ayrıca gölde başta aynalı sazan olmak üzere tatlı su balıkları üretilmektedir.



Kaplıca ve İçmeler

Kırşehir’in jeolojik yapısı volkanik olduğundan yörede zengin kaplıcalar bulunmaktadır.

Karakurt Kaplıcası (Merkez)

Kırşehir’e 18 km. uzaklıkta bulunan Karakurt Kaplıcası Selçuklu komutanlarından Kılıçarslan tarafından 1135 yılında, Selçuklu beylerinden Karakurt Baba adına yaptırılmıştır. Selçuklular döneminde burada türbe ve mescit yapılmıştır.

Kaplıca suyunun içerisinde eriyik halinde kalsiyum sülfat ve bikarbonat bulunmaktadır. Kaplıca suyunun sıcaklığı 50 oC dır. Günümüzde konaklama tesislerinin bulunduğu bu kaplıcanın suyu; romatizma, nefrit, nevralji ve kadın hastalıklarına; içme kürleri karaciğer, safrakesesi, mîde ve barsak hastalıklarına iyi gelmektedir.


Terme Kaplıcası (Merkez)

Kırşehir’in güneyinde Kuşdili Mevkiinde bulunan Terme Kaplıcası il merkezine 1 km. uzaklıktadır. Kaplıca suyunun sıcaklığı 40 oC olup, içme kürlerinde, karaciğer, yüksek tansiyon, safrakesesi, mide ve bağırsak hastalıklarına; banyo kürlerinde ise kalp hastalıkları, romatizma, nevralji, nefrit, kadın hastalıkları, sinir hastalıkları ve çocuk felci gibi hastalıkları tedavi etmektedir.Kaplıca çevresinde turistik konaklama tesisleri bulunmaktadır.

Bu kaplıca ile ilgili yöredeki bir söylenceye göre; bir kış günü Ahi Evran buradan geçerken abdest almak istemiş, Ahi Evran ve dervişleri tüm aramalara karşın su bulamamışlardır. Kış mevsimi olduğundan da sular donmuş, ırmaklar buz tutmuş. Abdest almak için su bulunamadığını Ahi Evran’a söyledikleri zaman; “Hiç merak etmeyin. Biz kendimize de, başkalarına da yetecek kadar su buluruz” diyerek asasını üç defa yere vurmuş. Ahi Evran’ın asası ile vurduğu yerden bir süre sonra sıcak sular fışkırmıştır.


Bulamaçlı Kaplıcası (Çiçekdağı)

Kırşehir Çiçekdağı ilçesine 4 km. uzaklıkta bulunan Bulamaçlı Kaplıcasının suyu içerisinde; sodyum klorür, bikarbonat ve radyum bulunmaktadır. Sıcaklığı 42 oC olan kaplıca suyu romatizma, nevralji, nevrit ve kadın hastalıkların tedavisine iyi gelmektedir. Kaplıca çevresinde konaklama tesisleri bulunmaktadır.


Mahmutlu Kaplıcası (Çiçekdağı)

Kırşehir’in kuzey doğusunda, Çiçekdağı ilçesinde bulunan Mahmutlu Kaplıcası büyük ve küçük hamam ismi verilen iki kaplıcadan meydana gelmiştir. Kaplıcanın suyu 63 oC’dir. Kaplıcanın banyo kürleri romatizma, nefrit, nevralji ve kadın hastalıklarına; içme kürleri mîde, barsak, karaciğer ve safra kesesi hastalıklarına iyi gelmektedir. Ancak çevresinde tesislerin olmaması nedeni ile yararlanılamamaktadır.


Avcı İçmesi (Mucur)

Kırşehir Mucur ilçesine 15 km. uzaklıktaki Avcı Köyü’nde bulunan bu içmenin kükürtlü suyu tam olarak incelenmemiştir. Bununla beraber yöre halkı yaygın biçimde içmeden faydalanmaktadır. Yöre halkı bu içmenin mide rahatsızlıklarına iyi geldiğine inanmışlardır.


Mesire ve Dinlenme Yerleri

Kıriehir ili ve çevresi bağlık ve bahçelik olduğundan ötürü halkın piknik alanı olarak kullandığı yerler bulunmaktadır. Bunların başında Kındam, Ökse, İkizarası, Özbağ ve Karabacak gibi yeşil alanlar gelmektedir. Ayrıca Mucur ilçesinde halkın Kömü olarak isimlendirdiği kavaklık ve yeşil bir alan bulunmaktadır. Kaman, Çağırgan bucağında Japon Bahçesi, Suni Gölü de mesire ve dinlenme alanı olarak kullanılmaktadır.

Kırşehir il merkezine 27-30 km. uzaklıktaki Sıdıklı Büyük Oba Kumsalı, Yeşilli, Uzunali, Karaduraklı, Büyükoba köylerinin baraj kıyıları da doğal kumsallardır.Ayrıca il merkezine 50 km. uzaklıktaki Toklumen Köyü’nün baraj çevresi doğal plajlardır.
 
#15
Kırşehir Anıtları


Ahi Evran Veli Anıtı (Merkez)

Kırşehir il merkezinde Ahi Evran’ın anıtı bulunmaktadır. Ahi Evran Ahilik Teşkilatı’nın kurucusu olup, Azerbaycan’ın Hoy kasabasında dünyaya gelmiştir.
Türbesi de Kırşehir’de Ahi Evran Camisi’nin yanında bulunmaktadır. Bu türbeyi Alaüddevle 1481 yılında yaptırmıştır.

Ahi Evran’ın anıtı Kırşehir Belediyesi tarafından 1992 yılında yaptırılmıştır. Anıt dikdörtgen prizma şeklinde mermer bir kaide üzerindedir. Burada Ahi Evran, sağ elini göğe doğru kaldırmış olarak oturur vaziyette tasvir edilmiştir.



Muharrem Ertaş Anıtı (Merkez)


Kırşehir il merkezinde bulunan Muharrem Ertaş Anıtı’nı Kırşehir Belediye Başkanlığı 2003 yılında yaptırmıştır.

Muharrem Ertaş 1913 yılında Yağmurlubüyükoba Köyü''nde dünyaya gelmiş, ailesi göçer bir Abdal aşiretindendir. Bu aile Kırşehir havalisine yerleşmiştir. Muharrem Ertaş da Orta Anadolu yöresel motiflerini çalıp söyleyen bir sanatçıdır.

Muharrem Ertaş Anıtı beyaz mermerden dikdörtgen prizma kaide üzerindedir. Bu kaide üzerinde Muharrem Ertaş saz çalar vaziyette heykeli bulunmaktadır. Yanında da göçer aşiretine dahil olduğunu simgeleyen bir de eşek heykeli yapılmıştır.


Neşet Ertaş (Ozan Anıtı) (Merkez)

Kırşehir il merkezinde bulunan Neşet Ertaş’ın anıtını Kırşehir Belediyesi 1993 yılında yaptırmıştır.

Kimdir Neşet Ertaş, Kırşehir’in yerel sanatçısıdır. Muharrem Ertaş’ın oğludur. Sazı ile Kırşehir’in çeşitli bölgelerinde çalmış ve söyleyen bir ozandır. Türkmen/Abdal müziğini kendine özgü yorumlamıştır. Buna yöresel özellikleri de katmıştır.

Neşet Ertaş Anıtı mermer bir kaide üzerinde, sanatçının heykeli bulunmaktadır. Burada Neşet Ertaş oturur vaziyette bir elinde sazını tutmakta, diğer elini de yukarı kaldırmış olarak tasvir edilmiştir.


Şemsi Yatsıman Anıtı (Merkez)

Kırşehir il merkezinde Türk Halk Musikisi Sanatçısı ve aynı zamanda Türk Halk Müziğini derleyen ve bu konuda büyük emekleri olan Şemsi Yatsıman’ın anıtı bulunmaktadır.

Şemsi Yatsıman Kırşehir Halk Muzikisini geniş kitlelere tanıtmış, bu konuda ders vererek pek çok sanatçı yetiştirmiştir. Ayrıca Halk Müziği konusunda çeşitli kitap ve makaleler yazmıştır.

Şemsi Yatsıman Anıtı, Kırşehir belediyesi’nce il merkezinde 1994 yılında sanatçının ölümünden sonra yapılmıştır. Anıt, dikdörtgen prizma şeklindeki kaide üzerindeki taş üzerinde portresini kapsamaktadır. Anıtın kaidesinde, Şemsi Yatsıman’ın kısa özgeçmişi ve eserlerindan alıntılar yazılıdır.


Osman Bölükbaşı Anıtı (Merkez)

Osman Bölükbaşı Türk demokrasi tarihinin 1946-1960 yılları arasında önemli bir siyaset adamıdır. Döneminde Kırşehir Milletvekili olarak muhalefeti ile ün yapmış bir politikacıdır.

Osman Bölükbaşı Anıtı’nı Kırşehir Belediyesi 2002 yılında, siyasetçinin ölümünden sonra yaptırmıştır.
 
Üst