Karaman Hakkında Bilgi

#1
Sponsorlu Bağlantılar
Karaman Genel Bilgi


İç Anadolu Bölgesi’nde yer alan Karaman’ın kuzeyinde Konya, güneyinde Mersin, doğusunda Ereğli, güneydoğusunda Silifke, batısında Antalya bulunmaktadır. İl topraklarının büyük bölümü Konya kapalı havzasının dalgalı güney kesiminde yer almaktadır. Toros Dağları ilin güneyini engebelendirir. En önemli yükseltisi, aynı zamanda sönmüş bir yanardağ konisi olan Karadağ (2.271 m.) ile Yunt Dağı (3.227 m.)’dir. İç Anadolu’yu Akdeniz’e bağlayan Sertavul Beli (Sertavul Geçidi)’dir. Sönmüş bir yanardağ konisi olan Karadağ, andezit ve dazit intifalarından meydana gelmiş ve bunun sonucu olarak da lavlar yüzey şekillerini oluşturmuştur. Karaman-Konya-Ereğli havzasında yer alan Karadağ, yöredeki kraterlerin en büyüğü olup, büyük bir kısmı tahrip olan Mihaliç konisi üzerindedir. Bölgedeki diğer volkanik koniler trakit, andezit ve hematit tüflerinden oluşmuştur. Göksu Nehri’nin iki ana kolu Orta Toroslarla birleşerek, dik ve derin uçurumlu Taşeli platosunu oluşturmaktadır.

Karaman’ın iki önemli ovası bulunmaktadır. Bunlar Karaman Ovası ile Ayrancı Ovasıdır. İl merkezinden Konya ve Ereğli’ye doğru, deniz seviyesinden 1000-1050 m. yükseklikteki Karaman Ovası hafif engebeli, 600 km. genişliğindedir. Ayrancı Ovası ise deniz seviyesinden 1010-1026 m. yüksekliğinde olup, 375 km. genişliğindedir.

İl topraklarını sulayan Göksu Nehri, 296 km. uzunluğunda olup, bunun 47 km. si il toprakları içerisindedir. Yüzlük Dağı’ndan kaynaklanan Gödet Çayı ise, 81 km. sonra Gödet Barajında son bulur. Ayrıca Ermenek Çayı, Göksu Nehri’nin bir kolu olup, Mut yakınlarında Pirinç Suyu ile birleşir. 112 km. uzunluğundaki Ermenek Çayı’nın 56 km. Karaman il sınırları içerisindedir. Bunların dışında Maraşpoli Suyu, Bahçegözü Suyu, Balkusan Çayı, Nadire Değirmenleri Suyu, Zeyve Çayı, Deliçay, Eskiçay ve Kocadere ilin diğer belli başlı
akarsularıdır.

İl topraklarının %21,2’si ormanlık, bunun dışında kalan alanlar ise, makilerle örtülüdür. Ormanların büyük bir kısmı tahrip edilmiştir. Günümüze ulaşan ormanlarda meşe, çam, ladin, sedir, katran ve ardıç ağaçları bulunmaktadır. Ayrıca Toros Dağları arasında dar ve sulanabilen uzun vadi tabanlarında söğüt, kavak ve yabani meyve ağaçları da görülmektedir.

Ayrancı ilçesi sınırları içerisindeki Akgöl 29.8 km. olup, en derin noktası 2 m.dir. Ancak Ereğli’nin tahliye sularının buraya karışması ile göl bataklığa dönüşmüştür. Aynı zamanda doğal bir kuş cenneti olan bu gölede av yasağı getirilmiş olup Milli Park kapsamına alınmıştır.
Süleymanhacı Köyü yakınlarındaki Acıgöl, 1.7 km genişliğinde olup, en derin yeri 4 m.dir. Ayrıca ilde Dokuzyol Göleti Ayrancı ilçesi içerisinde olup, sulama amaçlı yapılmıştır. Gödet Çayı

üzerinde kurulan Gödet Barajı, Kocadere üzerindeki Ayrancı Barajı ve Deliçay Barajı tarım alanlarını sulama amaçlı olarak yapılmıştır. Yüzölçümü 9.393 km2 olup, toplam nüfusu 106.165’tir.
Karaman’da Karasal iklim hüküm sürmekte olup, yazları sıcak ve kurak, kışları soğuk ve kar yağışlı geçer. İç Anadolu’nun temel iklim yapısı, burada da görülmektedir. Ancak, ilin batı ve güneyinde, Orta Toros Dağları’nın Göksu ve kolları tarafından derin bir şekilde yarıldığı vadi tabanlarında, yazları sıcak ve kurak, kışları ılık ve yağışlı geçen Akdeniz İklim özellikleri de görülür. Yağış genellikle kış ve ilkbahar aylarında, yağmur ve kar şeklindedir.

İlin ekonomisi tarım, hayvancılık ve turizme dayalıdır. Yetiştirilen tarımsal ürünler, buğday, arpa, şeker pancarı, nohut, patates, soğan, sanayi bitkileri, meyve ve sebzedir. Hayvancılıkta ise, koyun keçi ve sığır yetiştirilir. Sanayi tesisleri olarak pamuklu sanayi müessesesi, un fabrikaları, gıda, yem ve içki üreten iş yerleri, soğuk hava depoları bulunmaktadır. Yöredeki Bizans döneminden kalma Binbir Kilise, Manazan Mağaraları turizm açısından önemli olup, ekonomisinde önemli yer tutar. İl topraklarında magnezit yatakları bulunmaktadır.

Karaman yöresinin eski çağ tarihi, çok eski yıllara inmektedir. Can Hasan Höyüğünde ele geçen buluntular MÖ.6000 yıllarına tarihlendirilmektedir. İlk Çağlarda arkeolojik konumu açıklık kazanamamakla beraber Hititler döneminde Arzawa denilen devletin sınırları içerisinde kaldığı sanılmaktadır. Karadağ ve Kızıldağ’da bulunan Hitit kitabe röliyefleri de bunu kanıtlamaktadır.
MÖ.VII.yüzyılda Friglerin, MÖ.VI.yüzyılda Lydialıların egemenliğine girmiş, ardından da Persler bütün Anadolu ile birlikte Karaman’a da hakim olmuştur. O dönemde Laranda olarak bilinen Karaman, Büyük İskender’in egemenliğine geçmiş, Onun ölümünden sonra da Seleukosların, Galatların, Romalıların ve Bizanslıların hakimiyetine girmiştir. Bizans döneminde Karadağ’da bulunduğu sanılan Barata kentinde çok sayıda kilise, manastır ve şapel yapılmıştır. Bu yüzden de buraya Binbirkilise ismi verilmiştir.

Laranda kenti XII.yüzyıldan önce Danişmendlilerin sonra da Selçukluların yönetimine girmiştir. Haçlı yönetiminden sonra Anadolu Beyliklerinden Karamanoğullarının eline geçen yöreye karaman ismi verilmiştir. Karamanoğulları 1256-1483 arasında Orta Anadolu’nun güney kesimine egemen olan bir Türkmen Beyliğidir. Oğuzların Afşar boyundan geldikleri ileri sürülen
Karamanoğulları, Selçuklu hükümdarı I.Alaeddin Keykubat tarafından uç beyliği görevi ile Ermenek yöresine yerleştirilmişlerdir. Beyliğin kurucusu olan Kerimeddin Karaman Bey 1256’da Anadolu Selçuklu Hükümdarı IV.Kılıçarslan’ın izni ile Ermenek’i merkez yapmış, yerine geçen oğlu Şemseddin Mehmet Bey Anadolu Selçuklularına karşı ayaklanmıştır.

Karamanoğlu Mehmet Bey Konya civarında Moğollarla yaptığı savaşı kazanarak Konya’yı moğol işgalinden kurtarmış ve Karamanoğlu Devletinin başkenti yapmıştır. O tarihlerde Anadolu Selçuklularının resmi dili Arapça, edebiyat dili Farsça idi. Yönetenlerle yönetilenler arasında dil konusunda büyük farklılıklar meydana gelmiş, dil farkı büyük reaksiyonlar doğurmuştur. Hacı Bektaş Veli, Tapduk Emre, Yunus Emre, Aşık Paşa, Sarı Saltuk ve Karamanoğlu Mehmet Bey başta olmak üzere daha birçok kültür tarihinin büyük simaları Türk kültür ve medeniyetinin tahrip edilmekte ve yok edilmekte olduğunu görerek, siyasi ve kültürel taarruza geçmişlerdir. Karamanoğlu Mehmet Bey, 13 Mayıs 1277 yılında yayınladığı bir fermanla Türkçe’nin anadil olmasını sağlamıştır. Bu fermanla "Bu günden sonra
hiç kimse sarayda, divanda, meclislerde ve seyranda Türk dilinden başka dil kullanmaya" diyerek Türkçe’den başka konuşulan ve yazılan dilleri yasaklamıştır.

Karamanoğulları, Alaeddin Ali Bey döneminde (1360-1398) yükselme devrini yaşamışlar, Hamitoğlu topraklarının bir bölümünü ele geçirmişlerdir. Osmanlılar ile akrabalık ilişkileri kurmuşlarsa da her fırsatta Osmanlı topraklarına saldırmışlardır.

Yıldırım Beyazıt, Akçay (1390) Savaşı’ndan sonra 1398’de Konya’ya girmiştir. Ancak Yıldırım Beyazıt’ı esir eden Timur tarafından yeniden Anadolu’daki diğer beyliklerle birlikte özerklik kazanmıştır. Fatih Sultan Mehmet 1466’da Konya ve Karaman’ı alarak Osmanlıların Karaman Beyliğini oluşturmuştur. Karamanoğulları Beyliği yıkıldıktan sonra, Osmanlıların devlet politikaları sonucu, Karamanlılar, başta Rumeli ve İstanbul olmak üzere imparatorluğun değişik bölgelerine yerleştirilmişlerdir. Zaman İçinde, bir kısım Karamanlılar da Kıbrıs adasına göç etmişlerdir.

Osmanlı döneminde merkezi Konya olmak üzere kurulan karaman eyaletinin sancaklarından biri olmuştur. Osmanlı döneminde Larende ismi ile tanınan Karaman, XIX.yüzyıl sonlarında Konya vilayetinin merkez sancağına bağlı bir kaza idi. Kurtuluş Savaşı sırasında Delibaş Ayaklanması olarak tarihe geçen Konya Ayaklanması, Karaman’ı da etkilemiştir.

Cumhuriyetin ilanından sonra Konya’nın bir ilçesi olan Karaman, 1989’da il konumuna getirilmiştir.

Karaman’da günümüze gelen tarihi eserler; Başta Can Hasan Höyüğü olmak üzere, yörede çok sayıda höyük bulunmaktadır. Karadağ’da Binbir Kilise, Madenşehir’de Kiliseler, Fisandon Kilisesi, İbrala Kilisesi, Alahan, Karaman Kalesi, Ermenek Kalesi, Mennan Kalesi, Kazım Karabekir Kale Kapısı, Gökçeseki Kaya Mezarları, Manazan ve Gödet Mağaraları, Sadeddin Ali Bey Mescidi (1247), Ağa Cami Aktekke Camisi (1370), Boyalı Kadı-Pir Ahmet Camisi, Çelebi
Mescidi, Dikbasan Camisi, Hacı beyler Camisi (1356), Karabaş Veli Külliyesi (Siyaser Veli Camisi), Şeyh Ali Sultan Mescidi, Yunus Emre Camisi, Alaaddin Bey Türbesi, Cambazkadı Türbesi, Demir Gömlek Türbesi, Kaya Halil Türbesi, İbrahim Bey Türbesi, Karabaş Veli Türbesi, Kızlar Türbesi, Emir Musa Paşa Medresesi (günümüze gelememiş, 1927’de yıkılmıştır), Hatuniye Nefise Sultan Medresesi, İbrahim Bey İmareti (1433), Hatun Hamamı, Lal Hamamı, Seki Çeşme Hamamı, Süleyman Bey Hamamı, Yeni Hamam, II.İbrahim Bey Çeşmesi. Osmanlı döneminde Nuh Paşa Camisi, Yeni Minare Camisi (1522), Halil Efendi Çeşmesi yapılmıştır. Ayrıca ilde Osmanlı kültürünü yansıtan ahşap evler bulunmakta olup, büyük çoğunluğu günümüze gelememiştir.
 
#2
Karaman Gezgin Gözüyle


Karaman Müzesi

Karaman ve çevresinin zengin arkeolojik ve etnografik verilere sahip olması ve eserlerin yerinde teşhir edilmesi görüşünden yola çıkılarak, 1961 yılında, bazı eserler toplanmaya başlanmış ve ilk müze, İlçe Turizm Derneği ve kütüphanede oluşturulmuştur. Toplanan eserler, 1963 yılında, çarşı içinde bir binaya, 1966 yılında İbrahim Bey İmareti'ne, 1968 yılında kiralık bir eve, 1971 yılında da, şimdiki hizmet binasının deposuna taşınmıştır. 1980 yılında, bugün hizmet verdiği binada, teşhire açılmıştır.

Müze, Karaman'in merkezinde, Hastane caddesinde, Karamanoğulları döneminin şaheser yapılarından birisi olan, Hatuniye Medresesi'nin arkasında bulunmaktadır.

Müze binası iki katlıdır. Her katta 550 m'lik kullanım alanı bulunmaktadır. Alt katta, özgün Karaman evi olarak yapımı devam eden, bir teşhir salonu, depolar, fotoğrafhane, labaratuvar ve kitaplık bulunmaktadır. Üst katta, iki seksiyondan oluşan sergi salonu, öğrencilerin ve halkın sa-nantsal çalışmalarının sergilendiği sanat galerisi ve idari kısım bulunmaktadır.

Müze koleksiyonunda, Epi Paleolitik dönemden günümüze kadar, her dönemi yansıtan zengin eserler bulunmakta; sergi salonunda, 33 vitrinde, arkeolojik ve etnografik seksiyon olarak, iki bölüm halinde, Neolitik, Kalkolitik, Bronz Çağı, Grek, Roma, Bizans, Selçuklu, Anadolu Beylikleri, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerine ait eserler, en eskiden yeniye doğru sergilenmektedir. Sergideki eserlerden en çarpıcı olanları, Canhasan höyük kazılarından elde edilen, Neolitik ve Kalkolitik dönemlere ait buluntulardır.

Ayrıca, müze çevresinde bulunan, 2500 m'lik yeşil alan üzerinde, arkeolojik ve etnografik taş eserler sergilenmektedir. Taş eserlerin çoğu, mezar stelleri'dir. Roma devri'ne aittir. Büyük çoğunluğu, Karaman'ın-Muratdede Köyü ile Hadim'in Kabiller Köyünden getirilmiştir.

Müze ayrıca oldukça zengin sikke ve elyazması Kuran-ı Kerim ve kitap koleksiyonu ile Karaman evlerinden sökülmüş, Karaman'ın ahşap işçiliğim yansıtan, el sanatı örneklerine sahiptir.

Karaman Müzecini 1996 yılında, 118 yabancı ve 11.425 yerli turist ziyaret etmiştir.

KALELER

Karaman Kalesi

Karaman il merkezinde. Hisar mahallesinde bir höyük üzerinde dış, orta ve iç kale olarak kurulmuştur.

Dış kale surları tamamen yok olmuş, orta kale surlarının bazı bölümleriyle, iç kale surları günümüze sağlam olarak ulaşabilmiştir. Kesin yapım tarihi bilinmemekle birlikte XI. yy. sonu XII. yy. başlarında yapıldığı tahmin edilmektedir. Kale Selçuklular ve Karamanoğllları dönemlerinde önemli bir konuma sahip olmuş, XIII.yy.'da İlhanlılar ve 1468 yılında, Osmanlılar tarafından tamamen tahrip edildikten sonra yeniden inşa edilmiştir.

İç kale batıya açılan tek kapılı, dördü yuvarlak, beşi düz, dokuz burçludur. Burçların çoğu ahşap direklerle bölünerek, iki kat haline getirilmiştir. Daha önceki onarımlarda duvarda Roma, Bizans ve İslami dönemlere ait bir çok yapı ve mezar taşı kullanılmıştır.

Ermenek Kalesi

Ermenek Kalesi, ilçenin kuzeyinde bulunan, çok dik ve yüksek kaya sığınağının, güneyinin kesme taş ve harçla yapılan mazgallı duvarlarla, korunaklı hale getirilmesi ile inşa edilmiştir. Kaleye, birisi doğudan kayalar kazılarak yapılmış çok dar, diğeri de, dik kayalığın alt bölümünden, yine kayaya oyularak yapılmış, 72 basamaklı merdivenle çıkılan iki giriş bulunmaktadır.

Karamanoğulları tarihinde önemli bir yeri olan kale, Gedik Ahmet Paşa tarafından alınarak Osmanlı topraklarına katılmıştır.

Kazımkarabekir Kale Kapısı

Kazımkarabekir ilçesi (Gaferiyat-Kasaba) beylikler döneminde, tamamen bölgenin taşıyla (kasaba taşı) yapılmış bir kale çevreliyordu. Bu kalenin Karaman Kapısı, Hisar Kapısı, Küçük Kapı adıyla bilinen üç kapısı vardı. Günümüze kaleden, 21 adet zıvanalı taş ile, kemer halinde yapılmış olan Karaman Kapısı kalmıştır.

Mennan Kalesi

Kale. Ermenek ilçesi, Görmeli köyü sınırları içerisinde, Açıkkır Dağı'nın doğusunda kuzey, güney ve doğusu çok dik, ulaşımı çok zor olan tepe üzerinde kurulmuş, Karamanoğulları döneminde kullanılmıştır.

Tepenin batısında, kesme taştan, dikdörtgen planlı, beşik tonoz örtülü, güneybatı ve kuzeybatı köşelerinde iki kulesi olan bir yapı, halen ayaktadır. Ayrıca birçok sarnıç ve yıkılmış yapı kalıntıları bulunmaktadır.

Karaman'ın Yollarbaşı Kasabası'nda da, eski kaynaklarda bir kale bulunduğu yazılı olmasına rağmen, günümüze ulaşabilmiş herhangi bir kalıntısı yoktur.

HÖYÜKLER ve ÖREN YERLERİ


Pınarbaşı Ören Yeri

Karaman ili, merkez ilçeye bağlı Süleymanhacı köyünün 5.5 km.güneyinde, Ali dağı ile Hotamış bataklığı arasındadır. Örenyeri, Hotamış bataklığı'na yanmada şeklinde çıkıntı yapan bir burun ve Ali dağı tarafından 5 adet kaya altı sığınağından oluşmaktadır.

1994 yılında Karaman Müze Müdürlüğü ve İskoçya Edinburgh Üniversitesi işbirliği ile başlatılan bilimsel kazıların ilk sonuçlarına göre, Pınarbaşı'nda Roma, Bizans, Erken Bronz Çağı, Neolitik ve Epi Paleolitik dönemlere ait buluntular elde edilmiştir. Taş aletler, özellikle Niğde bölgesinden getirilmiş olabilecek, obsidiyen (volkan camı) ve silexten (çakmak taşı) yapılmıştır.

Daha önceki yıllarda, Irak ve Suriye'de saptanan Epi Paleolitik, ya da tarım öncesi kültürünün, tarihin ilk çağlarından bu yana, insan yaşamına elverişli olan yurdumuzda da bulunuyor olması gerekmekteydi. Pınarbaşı bu açıdan önem taşımaktadır.

Epi Paleolitik dönem, (yaklaşık olarak M.0.10000-8000), insanların henüz bilinçli olarak tarım yapmadıkları, hayvanları evcilleştirmedikleri, avcı ve toplayıcı yaşam biçimini sürdürdükleri dönemdir. İnsanlar henüz metali tanımamakta, kilden çanak çömlek yapmayı bilmemektedir. Avcılıkta, toplayıcılıkta ve günlük kullanımda gerekli olan aletler taş, kemik ve odundan yapılmaktadır. İnsanların bu dönemde, bazı basit barınaklar yaparak yerleşik hayata geçmeye başladıkları da düşünülmektedir.

Canhasan Höyüğü

Karaman'a 13 km. uzaklıktaki Canhasan (Alacan) köyünde I, II ve III olarak adlandırılmış, birbirine yakın üç höyük bulunmaktadır. I ve III numaralı höyüklerde, 1961-1970 yılları arasında, İngiliz uyruklu David H. French başkanlığında bilimsel kazılar yapılmıştır.

Canhasan III; seramik öncesi (A Keramik) bir yerleşim'dir. Yaklaşık 100 m. çapında bir höyüktür. M.0.6500 yıllarına tarihlendirilmiştir.

Dikdörtgen planlı evler taş temeli olmayan kerpiç duvarlarla örülmüştür. Ağaç destekler kullanılmıştır. Duvar ve tabanlar çamur sıva ile kaplanmış; bazen bu sıvalar kırmızı aşı boyası ile boyanmış, bazen de sert zemin üzerine, çakıl taşlarının kuvvetle bastırılması ile dekore edilmiştir.

Bu höyükte bazı büyük baş hayvanlar ve küçükbaş hayvanlar ile, yabani hayvanlar besin olarak tüketilmiştir. Ekmek buğdayı, arpa, mercimek, burçak, ceviz vb. buluntulardan, burada ziraata dayalı bir ekonominin olduğu söylenebilir.

Niğde bölgesinden gelmiş olabilecek obsidiyenden yapılmış aletler, bizler, saplı bıçaklar, çok sayıda kemik aletler, büyük kaşıklar, iğne ve spatulalar, boru şeklinde kemikten yapılmış kolyeler, höyükten elde edilen küçük buluntulardır.

Canhasan I Höyüğü : 380-400 m. çapındadır. Kazılarda, 7 yapı katı tespit edilmiştir. Bunlardan 7-4 arası Geç Neolitik (M.Ö.6000), 3-1 arası katlar. Kalkolitik döneme (M.Ö.5500-3000) aittir.

Canhasan I'de kerpiç kullanılarak, dikdörtgen veya kare odalar inşa edilmiştir. İnşa tekniğinde, ağaç destek veya payanda duvarları kullanılmıştır. Evlerin diğer bir özelliği; her evin kendisine ait duvarları olmasıdır. Evlerde duvar ve tabanlar çamur sıva ile sıvanmış; üzerine kırmızı aşı boyası ile boyanmıştır. Payanda duvarları çok gelişmiştir. Evler iki katlıdır, alt kat depolama faaliyetlerinde, üst kat günlük yaşamda kullanılmıştır.

Kalkolitik dönem yapı katlarında, bakır madeni bulunmuştur. Gri veya açık siyah renkli zemin üzerine, kazıma tekniğinde motiflerle bezenmiş, seramik, açık renk üzerine, kırmızı renkte boya ile bezenmiş seramik ve koyu kahverengi veya koyu kırmızı renkte düz parlatılmış seramik bol olarak kullanılmıştır.

Küçük buluntular içinde, kıymetli taşlardan gerdanlık, midye kabuğundan kolyeler, kemikten yapılmış bilezik ve süs eşyaları ile figürinler bulunmaktadır.

Burada yaşayan insanların yakın doğu ve Mersin bölgesi ile ilişkileri saptanmıştır. Tarıma ve hayvancılığa dayalı bir ekonomilerinin olduğu bilinmektedir.

Höyük M.Ö.4300 tarihlerinde terk edilmiş, uzun bir süre boş kaldıktan sonra, Hellenistik, Roma ve İlk Bizans çağlarında yeniden yerleşime sahne olmuştur.



Sidemara (Ambar) Höyüğü

Karaman ili, Ayrancı ilçesinin 18 km. kuzeydoğusundaki Ambar köyünün içindedir. Özellikle Roma dönemine ait buluntuları önemlidir.

Burada bulunan ve arkeoloji literatüründe, Sidemara Lahidi olarak tanınan lahid, İstanbul Arkeoloji Müzesi'nde sergilenmektedir. Lahid 3 m.'yi aşan yüksekliği ile, bu tipin en büyük örneğidir. Uzun ve kısa yüzlerdeki figürler, yüksek kabartma, bazıları tam plastik heykel görünümünde işlenmiştir. Bu figürler, korint düzeninde sütunlarla ayrılmış nişler içinde dururlar.

Bu lahidin dışında, buradan ele geçmiş, Konya Arkeoloji Müzesi'nde ve Karaman Müzesi'nde birer lahid daha bulunmaktadır.

Manazan Mağraları

Manazan Mağaraları Karaman'ın doğusunda (Karaman'a 40 km.) Yeşildere ile Taşkale Kasabaları arasındaki vadinin kuzey yamaçlarında, Bizans dönemine ait, killi kireç taşı içine oyulmuş, beş katlı toplu meskenler halindedir. Katlar, giriş, kum kale, at meydanı ve ölüler meydanı olarak adlandırılmışlardır.

Her katın ortasında büyük galeriler ve bu galerilere açılan odalar bulunmaktadır. Katlar arasında çıkış, karşılıklı el ve ayak tutunma yerleri oyulmuş olan, dik oyma bacalarla sağlanmıştır. Yine killi kireç taşı, bir de şapel bulunmaktadır.

Alttaki bölümde, bir çok mezar odası ve son katta, bir çok ceset parçası bulunmaktadır. Buradan çıkan ve çürümeden korunarak günümüze ulaşan bir ceset, Karaman Müzesi'nde sergilenmektedir. Arazi yapısı olan killi kireç taşının, sabit ısı tutmasından ve hava içerisinde nem olmadığından, organik maddeler uzun süre bozulmadan kalabilmektedir.

Karadağ Binbir Kilise

Karaman ilinin kuzeyinde, yaklaşık 35 Km. uzaklıkta, volkanik bir dağ kitlesi olan Karadağ üzerinde (en yüksek noktası Mahalaç Tepesi 2288 m.), IV. ve IX. yy.'lar arasında (Bizans Devri) yapılmış bir çok kilise, manastır, bazilika, konut ve mezarlık bulunmaktadır.

Bölge XVII.yy.lardan itibaren yerli ve yabancı pek çok seyyah tarafından ziyaret edilmiştir. Karadağ kitlesinin büyük küçük bir çok tepesinde ve eteklerinde Bizans Devrine ait yapı kalıntıları bulunmakla birlikte, Karaman'a 37 Km. uzaklıktaki Madenşehir köyünde, ve buraya 7 Km. uzaklıktaki Yukarı Değle'de, bu yapılar yoğunluk gösterir. Karadağ'ın tepelerine ve eteklerine yayılmış olan yapılarda, Erken Hristiyanlık mimari özellikleri, yerli sanat üslubuyla karışmıştır.

Ayrıca ovada, aniden yükselen bu dağ kitlesi üzerinde, Hititler'den kalma hiyeroglif yazıt ve sunaklar; buraların Hititler tarafından da kutsal alanlar olarak kullanıldığını göstermektedir.

Gökçeseki Kaya Mezarları

Ermenek, Sarıveliler ve Basyayla ilçelerinin sınırları içerisinde yer alan Göksu Irmağı'nın kuzeyinde ve güneyindeki dik yamaçlarda, arazi yapısı olan kireç taşı içlerine oyulmuş, Hellenistik, Roma ve Bizans Devirlerine ait, yüzlerce kaya mezarı bulunmaktadır.

Bunlardan yoğunluk oluşturan bir grup, Ermenek ilçesi Gökçeseki (Çamlıca) köyünün ku zeyindeki, kayalık alanda bulunmaktadır. Burada, kayalara oyulmuş üç ayrı mezar tipi vardır. Birinci grup tek odalı, dikdörtgen planlı, üzeri kemer şeklinde oyulmuştur. İkinci grup, çok odalı veya tek odalı olarak, dikdörtgen ve kare planlı oyulmuş, tavan düzdür. Her iki grupta da, kayanın yüzeyi düzeltilmiştir. İçlerinde bir veya daha çok sayıda setler halinde, mezar bölümü hazırlanmış ve üzerleri yine kireç taşından, tek parça yatar vaziyette arslan heykelleriyle kapatılmıştır. Bazılarının girişlerinde kitbe ve mezar sahiplerinin kabartma tasvirleri de yer almaktadır. Üçüncü grupta, arazide bulunan iri blok kayalara, sadece mezar oyulmuş ve üzerleri yine arslan heykelleri ile kapatılmıştır.

Buranın Prof.W.Ramsay'ın Anadolu'nun Tarihi Coğrafyası adlı kitabında belirttiği, Dalisandes olması gerekmektedir.



Göktepe Köristan Ören Yeri

Göktepe kasabasının yaklaşık 5 km. güneybatısında klasik devirlere ait bir yerleşim yeri ve kaya mezarları bulunmaktadır.

Burada mezarlar, genelde kaya yüzeyi düzeltildikten sonra, kireçtaşı içine, odalar halinde oyulmuştur. Giriş üzerleri genelde üçgen alınlıklıdır. Bazı mezarlıkların alınlıklarına, mezar sahiplerinin kabartma resimleri yapılmıştır. Bazı mezarların üçgen alınları içerisinde, Medusa (Yunan Mitolojisinde saçları yılanlarla örtülü, korku verici görünümde olan üç kızkardeşten biri) başı ve aslan figürleri işlenmiştir. Mezar girişleri, sağlı sollu yarım sütuncuklar ve yuvarlak sütunlarla dekore edilmiştir. Bazılarının üzerinde kitbesi bulunmaktadır. Bir kaç mezar, kaya yüzeyi kare formda düzeltildikten sonra, basık kemer şeklinde 1 m. kadar bir derinlikte tekrar düzenlenmiş ve kare şeklinde küçük giriş yapılmıştır.

Gödet Mağar Kasabası


Karaman ilinin 45 km. güneydoğusunda Güldere (Gödet) köyünün Ernek mevkiinde, akarsu vadisinde, Bizans Devri'ne ait bir mağara kasabası vardır. Büyük olan mağaranın önü yıkılmış olduğundan, burada 7-8 kata kadar kayaya oyulmuş meskenler görülebilmektedir.

Yine aynı meskenlerin daha basit olanları, aynı bölgedeki Paşabağı ve Gökçe köyünde de bulunmaktadır.

İbrala (Yeşildere) Kilise Cami


Karaman'ın doğusunda, Yeşildere (İbrala) kasabasının içinde, günümüzde cami olarak kullanılan, Bizans Devri'ne ait bir kilise bulunmaktadır. Kilise dört sütunlu tipte olmakla beraber, bir dikdörtgen meydana getiren dış duvarları ve cephelerinin kapalı oluşu ile, bu bölgenin yerli üslubunun bir temsilcisidir. M.1649 yılında camiye dönüştürülmüştür.

Dereköy (Fisandon) Kilise Cami

Karaman'ın 7 Km. güneyinde Dereköy (Fisandon) köyü içinde, bir kaya kütlesinin içinde yapılmıştır. Yapım tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte, IX-X yy. içinde yapılmış olduğu tahmin edilmektedir. Kilise, İstanbul'un Yunan Haçı biçimindeki klasik planına sahip olmakla birlikte, üst yapısının İstanbul Mimarisinden tamamen değişik bir uygulama ile yapıldığı görülür. Yalnız taş kullanılmakla beraber, ortasında bir kubbe bulunan bu binanın dış yüzeyleri; bazıları kör, bazılarının içlerinde pencereler açılmış, dizi halindeki kemerlerle hareketlendirilmiştir. Kilise bu özellikleri ile, Bizans Mimarisinin genel kurallarından ayrılan, yerli üslubun değerli bir sanat eseridir.


Çeşmeli Kilise

Karaman il merkezinde, Tapucak mahallesindedir. Kilise Binbir Kilisede bulunan küçük bazilikaların bir örneğidir. Uzunlamasına üç sahınlı, kesme taştan bir yapıdır. Günümüze kadar bir çok onarım geçirmiş en son cezaevi olarak kullanılmıştır. Bu nedenle iç süsleme ve freskoları yok olmuştur.

HANLAR

Gelindi Hanı

Karaman'a bağlı İhsaniye Köyü'nün yaklaşık 1 km. güneydoğusundadır. Han uzunlamasına dört kemer, üç sahından oluşmaktadır. Sağlı sollu dörder hücre mekanın girişi, kemer şeklindedir. Hanın yapılış tarihi bilinmemekle birlikte, Karamanoğulları döneminde yapıldığı tahmin edilmektedir.

Atlashan

Karaman Ayrancı arasında, Hüyükburun Köyü yakınlarında, tarihi İpek Yolu üzerindedir. Han, doğu batı yönünde altı kemerle, üç sahına ayrılmıştır. Devşirme malzeme ve harçla yapılmıştır. Kitbesi yoktur.

Kozak Hanı

Karaman Mut yolu üzerinde, Karaman'a 30 Km. uzaklıktadır. Karamanoğulları dönemine ait olan han, dört kemere oturan, beşik çatılı bir yapıdır. Kitbesi yoktur.

Sertavul Hanı

Karaman Mut yolu üzerinde, Sertavul Geçidi'nde, Şeyh Yunus Tepesi yanındadır. Karamanoğulları dönemine ait olan hanın kitbesi yoktur.




CAMİ ve MESCİDLER


Sadettin Ali Bey Mescidi

Karaman merkez Hastane Caddesinde bulunan mescit, tamamen kesme taştan yapılmış Selçuklu dönemi eseridir. Kitbesine göre, M.1247 yılında, Ebu Bekir oğlu Sadettin Ali Bey tarafından yaptırılmıştır.

Yapı türbe ve mescid kısımları olarak iki bölümlüdür. Girişin karşısında stelaktitli taş mihrabın yanlarında spiral sütunçeler yer almaktadır.


Aktekke (Mader-i Mevlana) Cami

Karaman il merkezinde, Karamanoğulları Dönemi'ne ait olan cami, merkezi tek kubbeli, yüksek minareli bir yapıdır. Yapılış tarihi 1371'dir. Caminin son cemaat yerini, iki mermer sütun ve yan duvarların üzerine dayanan üç kubbe örter. Giriş kapısının sağında ve solunda iki mihrpçık vardır. Giriş kapısında, mermer kemerin üzerine bir Mevlevi sikkesi işlenmiştir.

Cami içerisinde, sol tarafta ayrılmış mekanda, Mevlana'nın annesi ve yakınlarına ait, 21 adet taştan yapılmış sandukalı mezar bulunmaktadır.


II. İbrahim Bey İmareti

Karaman İmaret Mahallesinde yer alan, kesme tastan, merkezi kubbeli, kapalı avlulu, iki katlı bir yapıdır. Kitbesinde, Karamanoğlu II. İbrahim Bey taraflıdan, 1433 yılında bir külliye şeklinde yaptırıidığı yazar. Yapıda kapalı avlunun iki tarafında tonozlu odalar, kıble yönünde bir eyvan ve iki yanında kubbeli odalar vardır.

Cepheden, sağ tarafında iki renkli kesin taştan yapılmış şerefe altı stelaktitli, gövdesi freze, turkuaz renkte çiniler ve geometrik biçimli palmet firizi halat motifleri ile dekore edilmiş yüksek minaresi, batısında da türbesi yeralır.

Çinili mihrabı, İstanbul Çinili Köşkte, geometrik bitkisel motiflerle süslü, ortasında arslan ve insan figürü bulunan iki kanatlı ahşap kapısı, istanbul Türk İslam Eserleri Müzesi'ndedir.

Dikbasan Cami

Karaman Mansurdede Mahallesinde bulunan cami, enine plan gösteren küfe tipinde bir yapıdır. Karamanoğulları döneminde, M.1493 yılında yapılmıştır. Üst örtü, daha önceleri yığma sütun ve kemerler üzerine, düz toprak damlı iken, sonraları kiremit çatı yapılmıştır. Düz tavan doğrudan 12 sütun üzerine oturur. Kemerleri taşıyan sütunların yan taraflarına konsol ve stelaktitler işlenmiştir.

Minberi ahşap malzeme ile birbirine geçmeli olarak geometrik tezyinlidir. Şerefesinin altı, mukarnas süslü, tuğla minaresi sonradan yapılmıştır. 1901 yılında tamir edilmiştir.

Araboğlu Cami

Karaman Tapucak Mahallesinde bulanan cami, 1374-1420 yılları arasında inşa edilmiştir. Kare sütunlar üzerine düz çatı ile örtülü enine küfe planlı, kısa minarelidir. Düz çatı sonradan kiremitle örtülmüştür.

Batıda bulunan portalde, kemer üstünde yer alan bitkisel süslemeli kemer, altında da devam eder. Kitbe 4 satırdır. Portalin iki tarafına helvacı küreği işlenmiştir.

İstelaktitli mihrabı taştandır. Kenarında sülüs yazı vardır. Yağmur sularını akıtmaya yarayan ejder başlı çörtenlerden günümüze bir tanesi kalmıştır. (6 adet olmalıdır)

Hacı Beyler Cami

Karaman merkez Külhan Mahallesinde, Aktekke Cami'sinin yanındadır. Seyfeddin Hacıbeyler tarafından, M.S.1356 yılında yaptırılmıştır. Küfe tipinde, enine üç sahınlı sütunlar üzerine oturan kiremit çatı ile örtülüdür.

Batı cephesi biraz geri çekilirken, orjinal kesme taşları ile yeniden inşa edilmiştir. Basık kemerli portalinde kitbesinin çevresi halat motifi ile dekore edilmiş; bunun altı grift bitkisel ağ süs ile doldurulmuştur.

Karabaş Veli Külliyesi-Siyaser Veli Cami

Siyaser Mahallesinde yer alan kesme taştan cami, tekke, imret ve türbeden meydana gelen iki bölümlü bir yapıdır. Karamoğulları dönemine aittir.

Soldaki birinci bölüm olan cami; üç sıra halinde kemerli sütunlar üzerine oturan düz damlıdır. Giriş kapısının üzerinde, II.Abdülhamit'e ait bir tuğra vardır.

Kuzey duvarına bitişik imret bölümü; tonozlarla örtülü, üç eyvanlı, merkezi büyük kubbeli bir yapıdır. Mekanın tam ortasında 12 kenarlı şadırvan yer alır. Diğer iki eyvanın sağında ve solunda bulunan iki pencere, tonozlu küçük hücrelere açılır. Girişin solunda, iki sütunlu üç küçük kubbeli bölüm yer alır.

Yunus Emre Cami

Karamanoğulları dönemine ait cami, Kirişçi Mahallesinde, kesme taştan, merkezi kubbeli bir yapıdır. Son cemaat yerinde dört sütun üzerinde, ortada oval, yanlar da yuvarlak kubbeler vardır.

Kubbeye, içten dört köşede yarımşar kubbe ile geçilir. Stelaktitli alçı mihrabı, geometrik süs, kıvrık dal motifi ve nesih yazı ile dekore edilmiştir. Merkezi kubbenin sağında, iki kemer açıklıklı dikdörtgen planındaki zikir yerine, buradan da Yunus Emre'ye ait türbeye geçilir. Daha önce bir çok onarımla orjinalliği bozulan cami, 1994 yılında aslına uygun olarak yeniden restore edilmiştir.

Boyalı Kadı-Hisar Cami

Karamanoğulları dönemine ait olan cami, Hisar Mahallesindedir. Kesme taştan inşa edilmiştir. Kare planlı merkezi büyük kubbelidir. Son cemaat yeri de, üç küçük kubbe ile örtülmüştür.

Kapısının söveleri üzerine, değişik renkte zıvanalı mermerle sivri bir kemer yapılmıştır. Stelaktitli mihrabı taştandır.

Çelebi Mescidi

Gazidükkan Mahallesinde bulunan yapı Karamanoğulları dönemine aittir. Kesme taştan kare planlı, merkezi tek kubbelidir. Kubbesi tuğladan yapılmıştır. Son cemaat yerindeki yığma sütunlardan, yapıldığı dönemde buranın da. küçük kubbelerle örtülü olduğu anlaşılmaktadır.

Kapısı mor mermerden çerçeve içine alınmış basık kemerlidir.

Şeyh Ali Sultan Mescidi

Celtek Mahallesinde, kesme taştan, kare planlı, merkezi tek kubbeli yapı, Karamanoğulları dönemine aittir.

Yapıda içten kubbeye geçiş, Selçuklu üçgenleri ile sağlanmış, kare mekanla kubbe arasında, kasnak sekizgen olarak yapılmıştır.

Nuh Paşa Cami

Koçakdede Mahallesinde bulunan, Osmanlı dönemine ait cami, 1596 yılında Nuh Paşa tarafından yaptırılmıştır. Kesme taştan inşa edilmiştir. Son cemaat yerinde, üç küçük kubbesi olan, merkezi büyük kubbeli bir yapıdır. Kubbeye geçiş, dıştan sekizgen tambur, içten, Selçuklu üçgenleri ile sağlanmıştır.

Yeni Minare Cami

Karaman merkez, Ahiosman mahallesindedir. Kesme taştan, merkezi büyük kubbelidir. Sütunlar üzerinde bulunan üç küçük kubbeli son cemaat yerinin kubbeleri yıkılmış; düz çatı yapılmıştır. Merkezi kubbeye geçiş, dıştan sekizgen tambur, içten, Selçuk üçgenleri ile sağlanmıştır.

Kitabesi bulunmamakla birlikte, 1522 yılında Cambazzade Kadı Abdurrahman Efendi tarafından yaptırılmıştır.

Akçaşehir Cami

Karaman Akçaşehir kasabasında, Karamanoğulları dönemine ait, kesme taştan bir yapıdır. Kıble duvarına paralel olarak uzanan sahınlar, küfe plan gösterir. Alçı mihrabı, zengin stelaktit süslüdür. Tavanın mihrap önüne rastlayan bölümünde, renkli ve tezhipli bir göbek yapılmıştır. Son cemaat yeri, 6 yığma sütun üzerine oturur.

Yollarbaşı Ulu Cami (Cami-Kebir)

Karaman'a 15 Km. uzaklıkta Yollarbaşı kasabasında bulunan cami, Karamanoğulları döneminden kalma, kesme taştan, enine planlı, küfe tipte bir yapıdır.

Caminin bitişiğinde, küçük bir mescit yer alır. Yapıda, eski biçiminde, çıkkın olarak yapılmış son cemaat yerinde, başlıkları stelaktitli, taş kaideli üçü önde, ikisi arkada olmak üzere, beş ahşap sütun yer alır. Giriş kapısı cevizdendir. Ayrıca sedef kakmalıdır. Stelaktitli alçı mihrabın üzerinde, iki mavi göbek çinisi ile, 7-8 parça halinde Karamanoğulları çinileri yer alır.

Kazımkarabekir Büyük Cami (Nevruzoğlu Cami)

Karaman'a 25 Km. uzaklıktaki Kazımkarabekir ilçesinde yer alır. Enine plan gösteren ve ilçeye özgü bir taş ile inşa edilmiş, Karamanoğulları döneminin en güzel eserlerinden birisidir. Üst örtüyü tutan silindir ve kare formlu sütunlar, kıble duvarına üç paralel şahın halinde uzanır. Son cemaat yeri ahşap örtülü ve 7 taş kaideli, ahşap sütunludur. Minberin korkulukları ajur tekniğinde işlenmiş; bunların yanına nesih yazılar yazılmıştır. Caminin mihrabı, kesme sıraltı mozaik tekniği, geometrik bezemeli çinilerle kaplanmış; etrafına da altı köşeli çiniler yerleştirilmiştir.

Davgandos Cami

Karaman'a 15 Km. uzaklıktaki Davgandos (Çiğdemli) köyündedir. Düzgün kesme taştan yapılmış olan caminin kubbesi taş kaplamadır. Üç kubbeyle örtülü son cemaat yeri, üç kemer gözlüdür. Mihrp ve minberi taştan olan cami, XVI.yy.'ın ilk yarısına tarihlenen bir Osmanlı yapısıdır.

Ermenek Ulu Camii

Ermenek ilçesi, Gülpazar Mahallesindedir. Kesme taştan cami, 1302 tarihinde Karamanoğlu Mehmet Bey tarafından yaptırılmıştır. 1543 yılında İshak Bey Zade Hacı Şeydi Ali tarafından, bazı eklemeler yapılmıştır. Çınar ağacından yapılmış olan kapının üzerinde, güzel hat sanatı örneği vardır. Kabartamalarla süslü alçı mihrabına, muhtelif şekilli mavi çiniler serpiştirilmiştir.

Ermenek Akça Mescid

Ermenek ilçesi, Akçamescid mahallesindedir. M.1300 yılında, Hacı Ferruh tarafından yaptırılmıştır. Çınar ağacından iki kanatlı kapısı, Karamanoğulları döneminin tahta işçilik sanatının güzel bir örneğidir.

TÜRBELER


Alaeddin Bey Türbesi

Karaman Hisar mahallesinde bulunan türbe tamamen kesme taştan planlı, içten kubbe, dıştan dilimli külah ile örtülüdür. Kubbesinin hemen altında dış duvarı çepeçevre bir ayet firizi dolanır. Stelaktitli portali, yanları burma sütunçeli, basık geçme kemerli, girişin üzerinde grift bitkisel ağ ve nesih yazı ile dekore edilmiştir. Portalin altında mumyalık girişi vardır. Türbe, 1388 yılında Yıldırım Beyazıt tarafından idam ettirilmiş olan, Karaman Hükümdarı, Alaeddin Bey'için yaptırılmıştır.

Cambaz Kadı Türbesi

Karaman Fenari Mahallesinde bulunan türbe, kesme taştan, kare planlı, sekizgen kasnak üzerine yuvarlak taş kubbelidir. İçinde nesih yazılı mermer bir lahid bulunmaktadır. Türbe Karaman Bey'lerinden II.İbrahim Bey'in bir yakınına aittir.

Demir Gömlek Türbesi

Karaman Abbas Mahallesinde bulunan türbe, tamamen kesme taştan, sekizgen planlı ve kubbeli olarak inşa edilmiştir. Giriş portali basık kemerli pencereler, sivri kemerlidir. Karamanoğulları'nın son emirlerinden Emnüdiddin Bey adına yapıldığı tahmin edilmektedir.

Kaya Halil Türbesi

Karaman Abbas Mahallesinde bulunan türbe, kesme taştan, kare formlu, üst örtüsü pramidal çatılıdır. Karamanoğlu II.İbrahim Bey'in baş kadısı olan Kaya Halil adına, 1409'da yapılan manzumesi içinde yer alır. Türbede Kaya Halil ve karısı yatmaktadır.

İbrahim Bey Türbesi

Karaman imaret Mahallesinde, İbrahim Bey İmareti'nin sağ duvarına bitişik olarak, kesme taştan, dört köşe kaide üzerine, sekizgen tamburla yükselen, üzeri pramidal kubbe ile örtülü bir yapıdır. Zengin stelaktitli portalinde giriş, beyaz mermerden basık kemerli olarak yapılmıştır. İki yanında iki sütunce ile dekore edilmiş, bitkisel ağ motifleri kullanılmıştır. Türbenin içinde, ortada Karamanoğlu II. İbrahim Bey ile sağda Kasım Bey'in, solda Alaattin Bey'in alçıdan lahidleri bulunmaktadır. Asıl mezar bölümüne, portalin altından girilir.

Karabaş Veli Türbesi

Karaman Siyaser Mahallesindedir. Karabaş Veli Külliyesi arkasında yer alan türbe, kesme taştan, sekizgen planlı olarak yapılmış, üst örtüsü çökmüştür. Külliyeye adını veren Alaaddin Ali'ye ait, 1465 tarihli baklava biçimli mezar taşı ile, oğlu Şeyh Nusrettin'e ait mezar taşı, Karaman Müzesi'ndedir.

Kızlar Türbesi

Karaman şehir mezarlığında yer alan türbe, kesme taştan, sekizgen planlı, yuvarlak kubbeli olarak yapılmıştır. Dış yüzey beyaz ve kırmızımtrak taşların birbirine zıvalanınası ile dekore edilmiştir. Karamanoğlu II. İbrahim Bey'in oğlu olan İshak Bey'in kızı için yapıldığı sanılmaktadır.

Yunus Emre Türbesi

Karaman Kirişçi Mahallesinde Yunus Emre Cami'sinin bitişiğinde yer alan türbe, kesme taştan, üstü tonoz kubbelidir. Batıya bakan yekpara taş kemerle kapısı basıktır. İçinde 4 sanduka bulunmaktadır. Sandukalarda Yunus Emre, Taptuk Emre, Yunus Emre'nin oğlu İsmail ve kızına ait olduğu bilinmektedir.

Karaman Bey Türbesi

Ermenek ilçesine 18 Km. uzaklıktaki Balgusan Köyünde bulunan türbe cami, imret ve medreseden oluşan bir mamurenin geri kalan tek yapısıdır. Kesme taştan inşa edilen türbe bölümünün üzeri kubbeli, önündeki bölüm beşik örtülüdür.

Türbenin çevresi mezarlıktır. Türbe içinde yer alan mezarlardan birisi Karaman Bey'e diğer dördü de yakınlarına aittir.

HAMAMLAR

Süleyman Paşa Hamamı

Karaman İmaret Mahallesindedir. Süleyman Paşa tarafından Mevlana'nın annesinin zaviyesi için gelir olarak vakfedilmiştir. XIV.yy. ortalarında yapıldığı tahmin edilmektedir. Kesme taştan yapılmıştır. Girişte merkezi bir kubbenin örttüğü soğukluk yer alır. Buradan kubbelerle örtülü ılıklık ve yıkanma bölümlerine girilir. Bir göbektaşı etrafında dört açık, dört kapalı yıkanma yeri ve 12 kurnası vardır. Birkaç kez onarım yapılmış ve halen faaldir.

Lal Hamamı

Karaman Gazidükkan mahallesinde, Karamanoğulları dönemine ait olan hamam kesme taştan inşa edilmiştir. Önünde bulunan soyunma yeri, sonradan yapılmıştır. Ilıklık bölümüne basık kemerli taş bir kapıdan girilir. Ilıklık bölümünün ortasında, taştan bir fıskiye vardır; üzeri tonozla örtülüdür. Sıcaklık bölümünde, çok kenarlı mermer kaplı göbek taşı yer alır. Sıcaklık bölümünde, yıkanma yerlerinin üstü taştan kubbe şeklindedir. Açık yıkanma yerlerinin üstü, tonozla örtülüdür. 1988 yılında onarılarak faaliyete geçirilmiştir.

Bunların dışında Karaman merkezde, Seki Çeşme Hamamı, Alp Gazi Hamamı, Kale Hamamı-Hatun Hamamı, Nasuh Bey Hamamı, Yeni Hamam; Kazımkarabekir ilçesinde, Kazımkarabekir Hamamı; Yollarbaşı Kasabı'nda; Yollarbaşı Hamamı, Yeşildere Kasabası'nda, Yeşildere (İbrala) Hamamı; Ermenek ilçesinde; Karamanoğlu Hamamı bulunmaktadır. Ancak bu hamamlar kullanılmamaktadır. Çoğu harap haldedir.

MEDRESELER

Hatuniye Medresesi

Karaman merkez Hastane Caddesi üzerinde yer alır. Hatuniye Medresesi, Osmanlı Sultanı Murat Hüdavendigar'ın kızı, Karamanoğlu Alaaddin Bey'in karısı Nefise Sultan tarafından, 1382 yılında yaptırılmıştır, portalindeki kitbesine göre mimarı, Numan Bin Hoca Ahmet'tir.

Yapı, kapalı avlulu, tek eyvanlı; avlunun sağında ve solunda öğrenci hücreleri ve revakları bulanan bir medresedir (avlunun üzeri günümüzde açıktır). Kuvvetle ileri fırlayan selaktitli portali beyaz mermerden yapılmıştır. Geometrik tezyinatlı yazı ve bitkisel dekorludur. Sağda ve solda, bitki motifli iki sütunçe ile, içte iki mihrp nişi, portalin ortasında, yukarıda stelaktitler içerisinde kanatlarını açmış bir (orjinali kaldırılmış, yerine onarımda yeni bir kuş işlenip koyulmuş) kuş figürü bulunmaktadır. Kapı mor ve beyaz mermerden, kilitleme tekniğinde yapılmış basık kemerlidir.

Eyvanda kalan izlerden, buranın 2 m. yüksekliğe kadar altıgen formlu, turkuaz ve siyah renkli çinilerle kaplı olduğu anlaşılmaktadır. Avlunun revak sütunları yuvarlak ve oval biçimlidir. Yapının çeşitli yerlerinde, ilmi öven yazılar bulunmaktadır. Eyvanın sağında ve solunda bulunan kubbeli büyük odaların (birisi dershane diğeri mezar odası) giriş kapıları da, portal gibi grift kabarık bitki ve geometrik desenlerle süslenmiştir.

Tol Medrese

Ermenek ilçesi Çınarlı Mahallesindedir. Karamanoğulları dönemi'nde yaptırılan ilk büyük medresedir. Karamanoğlu Hükümdarlarından Bedreddin Mahmut Bey'in oğlu Emir Musa Bey tarafından 1339 tarihinde yaptırılmıştır.

Açık revaklarla çevrili dörtköşe bir avlu ile, iki tarafta medrese odaları, güney tarafında bir eyvan ve bunun sağında ve solunda kubbeli kısımlar, medhal kısmının iki tarafında da diğer tonozlu odalar yer alır. Eyvanın sağ tarafında bulunan türbede, medreseyi yaptıran Emir Musa Bey ile ailesinden bazı kimseler gömülüdür.

Medresenin part nişinin üst tarafında, zengin bir mukarnas dekoru, bunun altında kitbe yer almaktadır. Portal üzerinde bir pencere bulunmaktadır. İki tarafta bulunan yan nişler, zengin bir dekorla işlenmiştir. Burada mukarnas dolguların etrafını çeviren sivri kemer üzerinde ağaç işlemeler ve mihrplarda kullanılan tezyini motiflerin, taş üzerine işlenmiş bir örneği görülmektedir. Köşe dolgularına grift geçmeler ve üst kısma da, dört iri kabare motifi ile daha yukarıda tekrar mukarnas dolgular işlenmiştir. Konsolların üzerinde halat gibi birbirine örülmüş sütuncuklar bu lunmaktadır.

Emir Musa Medresesi

Hisar Mahallesinde yer alan medrese 1927 yılında tamamen yıkılmıştır. Medrese Karamanoğulları döneminde, kesme taştan inşa edilmiş kapalı avlulu, bir eyvanlı, tek minareli, zengin portali stelaktitlerle ve kufi yazılarla süslenmiştir.

ÇEŞMELER


Karaman merkez ve çevresinde XVIII. ve XIX. yy.larda yapılmış bir çok çeşme bulunmaktadır. Ancak bu çeşmelerden çoğu, son yıllarda fonksiyonunu yitirmesi ve yeni yol açma gibi faaliyetler sonucunda yok olmuştur. Günümüze kadar ulaşabilenleri koruma altına alınmıştır. Şehir imar plan gereği kaldırılması zorunlu olanlar, okulların bahçelerine ve parkların uygun yerlerine taşınmaktadır.

İbrahim Bey İmareti önündeki zengin dekorlu çeşmeyi saymazsak, Karaman çeşmeleri genellikle sivri kemerli, duvar nişleri halinde, üzerinde çok az rölyef taşıyan sade yapılar olarak karşımıza çıkar. Biçim ve süslemede birbirinin benzeridir. Karaman'da tescil edilerek koruma altına alınmış 24, Ermenek ilçesinde de 14 çeşme bulunmaktadır. Bunlardan birkaç örnek verecek olursak:


II. İbrahim Bey Çeşmesi

İmaret Mahallesinde, Il.İbrahim Bey İmareti'nin karşısında, kesme taştan, sivri kemerli, derin niş halinde üzeri bitkisel ağ süsleme ile dekore edilmiş abidevi bir çeşmedir.

Üst örtü kenarlarda silmelidir. Çeşmenin iç yüzeyleri işlemesiz, düz olarak yapılmıştır. Sivri kemerinin iki tarafında, ileri doğru fırlayan iki kabara motifi yer alır. Kemerinin çevresi halı gibi, yüzeysel olmayan bir teknikle ve bitkisel ağla dekore edilmiştir. Bu tür işleme Karamanoğulları dönemi taş işçiliğinde yeni bir üsluptur. M.1433'de imret ile birlikte inşa edilmiştir.

Halil Efendi Çeşmesi

Abbas Mahallesinde yer alan, tamamen kesme taştan, iç içe iki sivri kemer nişli, pirinçten iki lüleli bir çeşmedir. Yol genişleme çalışmalarında biraz geri alınmıştır. Üzerindeki nesih yazılı kitbesinde, 1906 yılına ait onarım kitbesi yer alır. Halil Efendi manzumesine daha sonradan eklenmiştir.

Hamam Çeşmesi

Hisar Mahallesinde yer alan, adını yakınındaki Hatun Hamamı'ndan alan, kesme taştan, sivri kemer nişli, tek ülüklü bir çeşmedir. Kilit taşının üzeri bitkisel kabartma süs ile tezyin edilmiştir. Üzerinde iki kitbesi vardır. Kitbenin birinden anlaşıldığına göre, çeşmeyi ilk yaptıran Mehmet Reşit Efendi'dir. Diğer kitbede ise M.1809 yılında Hacı Ahmet Ağa tarafından onarımı yapıldığı yazılıdır.

Hoca Mahmut Çeşmesi

Hoca Mahmut Mahallesinde, aynı adı alan mescidin önünde, kesme taştan, sivri kemer nişli bir çeşmedir. Parçalı kemerli derin niş halinde maşrapalığı vardır. Üzerinde iki kitbe yer alır. Üstteki küçük kitbede, Hacı İsmail tarafından onarıldığı, alttaki büyük kitbede ise, Karamanoğlu İbrahim Bey zamanında, burada bulunan ve daha önce yıkılmış olan Darülhüffazın, Hoca Mahmut tarafından yaptırıldığı yazılıdır. Bu, çeşmeye daha sonra koyulduğu anlaşılan bir kitbedir.


KÖPRÜLER

Görmel Ala Köprüsü

Ermenek-Anamur-Gülnar üzerinde, Göksu Nehri üzerinde Ermenek'e 18 km. uzaklıktadır. Köprü tamamen kesme taştan biri büyük, biri küçük iki gözlü olarak inşa edilmiş, başlama ve bitiş noktalan kayalar üzerine oturtulmuştur. Eni 7.16 m., uzunluğu 67 m. su seviyesinden yüksekliği 27 m.dir.

Köprüde iki kitbe bulunmaktadır. Bu kitbelere göre Köprü H.706, M.1306 yılında Karama-noğulları'ndan Mahmut Bey'in oğulları Mirza Halil Bey ve Bedreddin İbrahim Bey'in saltanat yıllarında yapılmıştır. Mimarının Yusuf oğlu Süleyman olduğu yazılıdır.

Gazalpa Köprüsü

Karaman Gazalpa Mahallesinde, Karamanoğullan dönemine ait birisi tek gözlü, ikincisi dört küçük gözlü iki köprü bulunmaktadır. Köprüler kesme taştan yapılmıştır. Bazı Karamanoğlu vakfiyelerinde ve Osmanlı kayıtlarında bu köprülerin adı geçmektedir.

Akköprü

Karaman-Yeşildere yolunda, Karaman'a 29 km. uzaklıkta, Yeşildere Çayı üzerinde yer alan köprü tamamen kesme taştan, tek gözlü olarak inşa edilmiştir. Kitbesi bulunmamaktadır.

Orta Köprü

Taşkale kasabası, Orta Cami Mahallesinde, Yeşildere Çayı üzerindedir. 7 m. yüksekliğinde, 25 m. uzunluğunda kesme taştan, tek kemerlidir. Kitbesi bulunmamakla birlikte ilk dönem Cumhuriyet yapısı olmalıdır.

MAĞARALAR ve OBRUKLAR

DOĞAL OLUŞUMLAR

Meraspolis Mağarası

Meraspolis mağarası Ermenek kentinin kuzeyindeki dağların kaya bloklarının altında suların kireçli kayaları oyması ile meydana gelmiş çok büyük bir mağaradır. Mağara dünyanın en büyük yeraltı suyunu bünyesinde taşımaktadır. Bir çok bölme ve katlardan meydana gelen, içinde küçüklü büyüklü sarkıt, dikit bulunan bumağara ilk çağlarda mesken, sığınak ve zindan olarak kullanılmıştır. Mağaraya iki yönden giriş vardır. Bunlardan birisi ne zaman açıldığı bilinmeyen ilkel bir giriştir. Bu giriş doğal bir mağaranın tabanmdadır. Genişliği 40x45 cm. olan delikten mağaraya inilir. Rehbersiz ve ışıksız inilmesi imkansızdır. İri kaya parçalarından yapılmış 8-10 ayaklık basit ve dar bir merdivenle aşağıda basık tavanlı bir mağaraya inilir. Burada çeşitli yönlere yol vardır. Kuzeydoğuya gidilen dehlizlerden birisi ile kademe kademe inilir ve yer altı nehri görülür.

İkinci giriş, Başpınar mahallesi Cumma mevkiinde Ermenek Belediyesi tarafından kente tazyikli içme suyu sağlamak için açılmış bir galeridendir. 193 m. uzunluğundaki bu galeri kuzeydoğu doğrultusunda yer altı nehrine ulaşır. Galerinin yer altı nehri ile birleştiği noktaya kadar 150 m.lik bir mesafede kuzey-güney yönünde akmakta, galeri deposuna 90 m. kala kuzeyde bir noktada 200 m. yüksekliğinde bir yer altı şelalesi oluşturmaktadır. Nehir yatağı batıya gittikçe daralmakta, düdenlimağara denilen yerde yok olmaktadır.

Mağarada bulunan yer altı suyu kentin ve çevre kasabaların içme suyu ihtiyaçlarını karşılamaktadır. Ermenek ve çevresine elektirik sağlayan hidroelektirik santralini çalıştıran su da bu mağaradan çıkmaktadır.

İncesu Mağarası

Taşkale kasabasının 9 Km. güneyinde İncesu Deresi'nin dağlık yamacında bulunan mağara tümüyle yatay gelişmiş, kuru bir fosil mağarasıdır. Ancak içinde mevsimlik oluşan küçük göletler bulunmaktadır. Uzunluğu 1356 m.dir. Mağaranın İncesu Deresi'ne açılan ağzı oldukça dardır. Bu dar ağızdan sonra 5-10 m. genişliğinde ve 4-6 m. yüksekliğinde mağara uzanır. Mağara tabanı çoğunlukla küçük boyutlu çok sayıda traverter havuzcuklar ile süslü bazı yerlerde kaya ve taş molozlar, yer yer sarkıt ve dikitler ile damla taş sütunlar bulunmaktadır.

Ortalama ısısı 11-12 derece ve nem oranı %75-85 olan mağara kültür mantarcılığı ve meyve, tulum peyniri gibi gıda depolamasına uygundur.

MTA tarafından fizibilitesi yapılan mağaranın aydınlatma ve yol projesi yaptırılmıştır. Sağlık turizmine yönelik çalışmalar sürmektedir. İncesu Mağarası l .derece doğal sit alanıdır.

Aşarini Mağarası

İncesu Mağarasının 350 m. güneyinde bulunan Aşarini Mağarası 750 m. uzunluğundadır ve iki koldan oluşmaktadır. Bir kolunda koloniler halinde yarasalar bu-lunmaktadır.Mağara, Kültür mantarcılığı ve gıda depolamacılığına uygundur. Ayrıca astım-bron-şit gibi solunum yolu hastalıklarını tedavi edici özelliğinden dolayı, sağlık turizmine açılması amacıyla çalışmalar sürdürülmektedir. Mağara, birinci derece doğal sit alanıdır.

Divle Obruğu

Ayrancı ilçesi, Divle (Üçharman) köyündedir. Bu obruk, yurt çapında tanınmaktadır. Köyün güneyinde bulunan dağın çatlağının arasındaki boşluktan ibarettir. Obruk, dağın 36 m. derinliğindedir. Obruğa tulum peyniri konmakta ve tulumlar bir makara ile sarkıtıl-maktadır. Doğal beslenme özelliği dolayısı ile, dünyanın en lezzetli tulum peyniri buradan çıkmaktadır. Obruk, yazın donduracak kadar serin, kışın da ılıktır.

KÜLTÜREL VARLIKLAR

Manazan Mağaraları

Manazan Mağaraları Karaman'ın doğusunda (Karaman'a 40 km.) Yeşildere ile Taşkale Kasabaları arasındaki vadinin kuzey yamaçlarında; Bizans döneminde yapılmış; killi kireç taşı içine oyulmuş, beş katlı toplu meskenler halindedir. Katlar giriş, kum kale. at meydanı ve ölüler meydanı olarak adlandırılmışlardır.

Her katın ortasında büyük galeriler ve bu galerilere açılan odalar bulunmaktadır. Katlar arasında çıkış, karşılıklı el ve ayak tutunma yerleri oyulmuş olan, dik oyma bacalarla sağlanmıştır. Yine killi kireç taşına oyulmuş, bir de şapel bulunmaktadır.

Alttaki bölümde, bir çok mezar odası ve son katta, birçok ceset parçası bulunmaktadır. Buradan çıkan ve çürümeden korunarak günümüze ulaşan bir ceset, Karaman Müzesi'nde sergilenmektedir. Arazi yapısı olan killi kireç taşının, sabit ısı tutmasından ve hava içerisinde nem olmadığından, organik maddeler uzun süre bozulmadan kalabilmektedir.

Göves Köyü Mağaraları

Göves Köyü Paşabağı mevkiinde bulunan mağaralar, Manazan Mağaraları gibi mesken olarak kullanılmıştır İniş, çıkış için bacalara sahiptir.

Yabangülü Saklı Kiliseler

Karaman'a 40 Km. mesafede Gökçe köyü civarındadır. Kayalık bir tepenin sarp yamaçları üzerinde bulunan mağaralara, oyularak yapılan kilesede, büyüklü küçüklü birbirine geçilen odalar bulunmaktadır.
 
#3
Karaman Cami ve Mescitleri


Aktekke (Mader-i Mevlana) Cami (Merkez)

Karaman il merkezinde bulunan Aktekke (Mader-i Mevlana) Camisi, kitabesinden öğrenildiğine göre Karamanoğulları döneminde, 1370 yılında yaptırılmıştır.

Cami kesme taştan kare planlı olarak yapılmış, ibadet mekanının üzeri merkezi bir kubbe ile örtülmüştür. Caminin son cemaat yerinin önünde yan duvarlar ve iki mermer sütunun oluşturduğu üç bölümlü bir son cemaat yeri bulunmaktadır. Son cemaat yerinin üzeri üç ayrı kubbe ile örtülmüştür. Giriş kapısının sağına ve soluna da iki mihrapcık eklenmiştir.

Caminin giriş kapısı mermer söveli ve iki renkli mermerden yuvarlak kemerlidir. Kemerin üst kısmına kabartma olarak bir Mevlevi sikkesi işlenmiştir. Burada mermer kemerin üzerinde, beş satırlı kitabesi bulunmaktadır.

İbadet mekanının üzerini örten kubbe pandantifli, tam ortada olmayan sağa yönelik mihrabın içerisi stalaktitli, minberi ise daha geç devirde yapılmış olup, herhangi bir özellik taşımamaktadır. İbadet mekanı 17 pencere ile aydınlatılmıştır. Kubbede ve kubbe eteklerinde, pencere üzerlerinde bitkisel bezemeler bulunmaktadır.

Caminin yanındaki minare kare bir kaide üzerine taştan, yuvarlak gövdeli ve tek kubbeli olarak yapılmıştır. Ancak bu minare caminin bütünüyle uyuşmayacak biçimde yüksek tutulmuştur.

Caminin sol tarafındaki bir mekanda Mevlana’nın torunlarına ve yakınlarına ait 21 taştan ve üzerleri sıvalı sandukalar bulunmaktadır. Burada Mevlana’nın ilk eşi, Sultan Veled’in annesi Gevher Hatun, abisi Alaeddin Çelebi, Karaman Emiri Seyfeddin Süleyman ve Mevlana’nın ebesi Hediye Sultan’a ait mezarlar ile diğer Mevlevi büyüklerinin sandukaları bulunmaktadır. Bu mezarların sonunda ahşap çıtalarla kafes biçiminde ayrılmış bölmedeki sanduka Mevlana’nın annesi Mümine Hatun’a aittir.

Caminin karşısındaki alanda kesme taştan yan yana yedi tane derviş hücresi bulunmaktadır. Konya Mevlana Müzesi’nde olduğu gibi bu camide de Cumhuriyetin ilk yıllarına kadar medrese eğitimi yapılıyordu. Bu hücreler de o döneme aittir. Ayrıca güney ve batı tarafındaki mezarlıklarda da Karamanoğulları dönemine ait mezar taşları bulunmaktadır.


Sadettin Ali Bey Mescidi (Merkez)

Karaman il merkezinde Hastane Caddesi’nde bulunan Sadettin Ali Bey Mescidi, kitabesinden öğrenildiğine göre, Sultan II.Keykavus zamanında, Ebubekir oğlu Sadettin Ali Bey tarafından 1247 yılında yaptırılmıştır.

Karaman’da Selçuklu döneminde yapılmış olan bu yapı, tamamen kesme taştan olup, kare planlıdır. Üzeri merkezi bir kubbe ile örtülmüştür. Giriş kapısı mor mermerden yuvarlak kemerli olup, üzerinde de kitabesi bulunmaktadır. İbadet mekanının üzerini örten kubbe pandantiflidir. Zamanla harap olan kubbe Karaman Müzesi Eski Eserleri Koruma Derneği tarafından 1977 yılında çinko ile kaplatılmıştır.

Girişin karşısındaki mihrabın iki yanında duvara dayalı spiral sütuncuklar bulunmaktadır. Mihrap stalaktitli olarak tamamlanmıştır. Mescidin solunda sonradan açılmış bir kapı ile dikdörtgen planlı türbe bölümüne geçilmektedir. Bugün mescidin ayrı bir bölümü olarak kullanılan türbede önceki yıllarda çamurla sıvanmış altı sanduka bulunuyordu. Türbenin alt katında da mumyalık kısmı vardır.


Ağa Camisi (Merkez)

Karaman Tabucak Mahallesi’nde bulunan Ağa Camisi’nin kitabesi bulunmamaktadır. Yapı üslubundan Karamanoğulları döneminde, XIV.yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır.

Cami kesme taştan, dikdörtgen planlı olarak yapılmıştır. İbadet mekanının ortasındaki dört sütunla mihraba paralel iki sahna ayrılmıştır. İbadet mekanının üzeri düz ve kiremit çatı ile örtülüdür. Girişin karşısına gelen mihrap mor mermerden, yanındaki minberi ise beyaz mermerden yapılmıştır. Caminin yanında bulunan minaresi kesme taştan yapılmış, kare planlı kaide üzerindeki pabuç kısmı soğan biçimindedir. Yukarıdan aşağıya silmeli olan minare tek şerefelidir.

Caminin arka bahçesinde çokgen planlı bir şadırvan bulunmaktadır. Ayrıca caminin arkasında günümüze gelemeyen sekizgen planlı bir medrese olduğu kaynaklardan öğrenilmektedir.


Araboğlu Camisi (Merkez)

Karaman Tabucxak Mahallesi’nde bulunan Araboğlu Camisi, kitabesinden öğrenildiğine göre, Karamanoğlu A.Halil Bey tarafından 1374’te yapımına başlanmış, Karamanoğlu Mehmet Bey tarafından da 1420 yılında tamamlanmıştır. Bu kitabesi palmet, rumi ve halat motifleri ile bezenmiştir.

Cami dikdörtgen planlı olup, ibadet mekanı üç sıra halinde dörder sütunla dört sahna ayrılmıştır. İç kısımda bezemeye rastlanmamaktadır. Yalnızca yuvarlak kemerli basit batı girişinin kemeri üzerinde bitkisel süslemelere rastlanmaktadır. İbadet mekanı iki sıra halinde dikdörtgen pencerelerle aydınlatılmıştır. Mihrap, taştan ve stalaktitli olarak sonuçlanmıştır. Caminin ibadet mekanı ahşap bir çatı ile örtülmüştür. Ancak ejder başlıklı çörtenlerinden yalnızca bir tanesi günümüze gelebilmiştir.

Minaresi kare kaide üzerine yuvarlak gövdeli, tek şerefeli olup, boyu oldukça kısadır.


Boyalı Kadı (Pir Ahmet) Camisi (Merkez)

Karaman Hisar Mahallesi, Hisar Sokak’ta bulunan Boyalı Kadı Camisi’nin kitabesi bulunmadığından yapım tarihi bilinmemektedir. Ancak mimari yapısından XIV.yüzyılda Karamanoğulları zamanında yapıldığı sanılmaktadır.

Cami kare planlı ve kesme taştandır. İlk yapıldığı zaman üzeri merkezi bir kubbe ile örtülü idi. Bu kubbenin çökmesinden sonra yerine düz toprak dam yapılmış, daha sonra da kiremitli bir çatı ile örtülmüştür. Bugünkü izlerden kubbenin pandantifli olduğu anlaşılmaktadır.

Caminin önünde iki yan duvarların uzantısı ve iki sütundan oluşan üç bölümlü bir son cemaat yeri vardır. Giriş kapısı değişik renklerde sivri kemerli ve mermerdendir. Mihrap oldukça sade ve stalaktitlidir. Yanındaki minberi taştan yapılmıştır. Kare kaideli, yuvarlak gövdeli minaresi yıkılmış veya zamanında yarım bırakılmış, sonradan bugünkü şekli ile yenilenmiştir.

Caminin kuzeyi hazire olup, burada Karamanoğulları dönemine ait mezar taşları bulunmaktadır.


Çelebi Mescidi (Merkez)

Karaman Gazidükkan Mahallesi’nde bulunan Çelebi Mescidi’nin kitabesi bulunmamakla beraber yapı üslubundan XIV.yüzyılda, Karamanoğulları döneminde yapıldığı anlaşılmaktadır.

Kare planlı ve kesme taştan olan caminin üzeri dört trompun yardımı ile merkezi bir kubbeyle örtülmüştür. Son cemaat yeri paye ayaklarından anlaşıldığına göre daha önce üç bölümlü ve üç büyük kubbe ile örtülüdür. Paye araları sonraki dönemde duvarla örülmüş ve üzeri de ahşap çatı ile kapatılmıştır. İbadet mekanına mor mermerden söveleri olan basık kemerli bir kapıdan girilmektedir. Duvarlarında altlı üstlü iki sıra halinde yuvarlak ve sivri kemerli ikişer penceresi vardır. Mihrap taştan olup, üzeri nesih yazılı bir ayetle çevrelenmiş, içerisi bitkisel motiflerle bezenmiştir.

Çelebi Mescidi’nin minaresi bulunmamaktadır veya günümüze gelememiştir. Kubbenin üzerine yalnızca hoparlör yerleştirilmiştir.


Dikbasan Camisi (Merkez)

Karaman Mansurdede Mahallesi’nde bulunan Dikbasan Camisi’nin kitabesi bulunmamaktadır. Bununla birlikte mihrap duvarında bulunan çini bir levha üzerinde 1436 tarihi yazılıdır. Bu tarihin cami ile ilgili olup olmadığı da kesin değildir. Ancak caminin yapı üslubundan XV.yüzyıl Karamanoğulları dönemine ait olduğu bilinmektedir.

Cami enine dikdörtgen planlı olup, ibadet mekanı üç sıra halinde dörder paye ile dört sahna ayrılmıştır. İslam mimarisinde Kûfe tipi camiler grubundandır. Yapının kuzey ve güney duvarları kesme taştan, diğer iki duvarı da taş üzerine kerpiçten yapılmıştır. İç mekandaki payeleri birbirine bağlayan kemerlerin yan tarafları, konsollar stalaktitlidir.

İbadet mekanının üzeri paye ve kemerlerin taşıdığı düz toprak damla örtülü olmasına rağmen sonradan kiremit çatı ile kaplanmıştır. Taştan mihrap çağına uymayan son derece kötü kalem işi ve yağlı boyalarla süslenmiş ve caminin görünümünü bütünüyle bozmuştur. Minber kündekâri tekniğinde ahşap olup, geometrik şekillerle bezenmiştir.

Minaresi tuğladan, yuvarlak gövdeli ve tek şerefeli olup, 1901 yılında yenilenmiştir.


Hacı Beyler Camisi (Merkez)

Karaman Külhan Mahallesi’nde Aktekke Camisi’nin karşısında bulunan Hacı Beyler Camisi kitabesinden öğrenildiğine göre, 1358 yılında yapılmıştır.

Cami bugünkü yerinden biraz daha önde bulunuyordu. Ancak, yol açmak amacı ile caminin girişi, bazı duvar taşları ve mihrabı yerinden sökülerek daha geride ve küçük olarak yapılmıştır. Yapımında batı cephesinin orijinal kesme taşları kullanılmıştır. Diğer duvarlar taş üzerine kerpiçle inşa edilmiştir.

Cami Kûfe tipi camiler grubundan olup, içerisindeki payelerle üç sahna ayrılmıştır. Ancak yeni yapımında cami küçültülmüş ve içerisindeki payeler de azaltılmıştır. Bugün ibadet mekanında yalnızca dört paye bulunmaktadır. Bunlar da birbirlerine kemerlerle bağlanmıştır.Caminin il yapımında üzerinin toprak damlı ve düz olduğu sanılmaktadır. Günümüzde çatı ile örtülüdür.
Caminin giriş kapısı orijinal şekli ile korunmaya çalışılmıştır. Kapı dikdörtgen, silmeler içerisine alınmış ve çatının bugünkü yüksekliğini aşan abidevi bir görünümdedir. Bu giriş kapısı basık yuvarlak kemerli mermerden olup, üst kısmı örgü motifleri ve bitkisel motiflerle doldurulmuştur.


Karabaş Veli Külliyesi (Siyaser Veli Camisi) (Merkez)

Karaman Siyaser Mahallesi’nde bulunan Karabaş Veli Külliyesi’nin kitabesi günümüze gelemediğinden yapım tarihi kesinlik kazanamamakla beraber, XV.yüzyıl Karamanoğlu dönemi yapısı olduğu açıkça görülmektedir. Giriş kapısı üzerinde Sultan II.Abdülhamid zamanında onarıldığını gösteren bir tuğra bulunmaktadır.

Yapı topluluğu iki ayrı bölümden meydana gelmiştir. Bunlar cami, imaret ve türbeden ibarettir. Cami kısmı dikdörtgen planlı olup, üçer sütunlu iki dizi ile üç bölüme ayrılmıştır. Üzeri düz toprak damla örtülmüştür. Mihrap son dönemlerde yenilenmiş olup, oldukça basittir. Minberi çürümüş ve yakın tarihlerde kündekâri tekniğinde ahşaptan yeniden yapılmıştır.

Caminin kuzey duvarına bitişik olan imareti üç eyvanlı merkezi kubbeli büyük bir yapıdır. Bu kubbeye dıştan sekizgen kasnak, içten de Selçuklu üçgenleri ile geçiş sağlanmıştır. Kubbenin altında 12 kenarlı bir şadırvan bulunmaktadır. İmaretin eyvanlarının çevresinde irili ufaklı bölümler vardır. Bu eyvanlardan birinin altında sivri kemerli bir bodrum; sağ köşedeki iki basamaklı merdivenle de minareye geçilmektedir. Caminin minaresi kare kaide üzerinde, yuvarlak gövdeli ve tek şerefelidir.


Şeyh Ali Sultan Mescidi (Merkez)

Karaman Çeltek Mahallesi’nde bulunan Şeyh Ali Sultan Mescidi’nin yapım tarihi bilinmemektedir. Bununla beraber, Karamanoğulları dönemine ait bir camidir. Son yıllarda yeni baştan yapılırcasına onarılmış ve özgünlüğünü büyük ölçüde yitirmiştir.

Cami kare planlı olup, üzeri kubbe ile örtülüdür. Kubbeye geçiş içeriden Türk üçgenleri ile sağlanmıştır. Kubbe dıştan sekizgen kasnak üzerine oturtulmuştur. Caminin son cemaat yeri ve minaresi bulunmamaktadır. Giriş kapısı yuvarlak kemerli ve oldukça basittir. Aynı şekilde mihrap da basit ve bezemesizdir.


Yunus Emre Camisi (Merkez)

Karaman Kirişçi Mahallesi’nde bulunan Yunus Emre Camisi’nin kitabesi bulunmadığından yapım tarihi kesinlik kazanamamış, ancak mimari yapısından XV.yüzyıl Karamanoğulları dönemine ait olduğu anlaşılmaktadır.

Cami kare planlı olup, kesme taştan yapılmış, üzeri merkezi bir kubbe ile örtülmüştür. İstanbul-Bağdat demiryolunun yapımı sırasında bir Alman mühendis tarafından bugünkü piramidal taş çatı bu kubbeye eklenmiştir. Böylece yapının mimari üslubu bütünü ile bozulmuştur. İçerisinde, dört köşedeki yarımşar kubbeler ana kubbeyi desteklemektedir.

Caminin önündeki son cemaat yeri dört paye ve iki yandaki duvar uzantıları ile beş bölüme ayrılmıştır. Bunların üzerleri beş kubbe ile örtülmüştür. Sonraki dönemlerde bu kubbelerin üzeri de düz bir dam ve çatı ile örtülmüş, payeler arası da tuğla duvarla kapatılmıştır.

Caminin mihrabı alçıdan ve geometrik bezemeler ile kıvrık dal motifleriyle süslenmiştir. İbadet mekanının sağındaki dikdörtgen planlı bölümün zikir yeri olduğu sanılmaktadır. Buradaki bir kapıdan da Yunus Emre Türbesi’ne geçilmektedir.

Caminin yanında kare kaideli, yuvarlak gövdeli tek şerefeli minaresi bulunmaktadır. Bu minare sonraki dönemlerde buraya eklenmiştir. Cami 1994 yılında Vakıflar genel Müdürlüğü tarafından restore edilmiştir.


Yeni Minare Cami (Merkez)

Karaman Ahiosman Mahallesi’nde bulunan Yeni Minare Camisi’nin kitabesi bulunmamaktadır. Vakıf kayıtlarından öğrenildiğine göre Cambazzade Kadı Abdurrahman Efendi tarafından 1552 yılında yaptırılmıştır.

Cami kesme taştan, kare planlıdır. Üzeri içeriden Türk üçgenleri yardımıyla merkezi bir kubbe ile örtülmüştür. Kubbe dıştan sekizgen bir kasnak üzerine oturtulmuştur. İbadet mekanında mihrap ve minberin herhangi bir özelliği bulunmamaktadır. Son cemaat yeri üç küçük kubbeli iken bu kubbeler yıkılmış ve bunun yerine ahşap bir çatı ile örtülmüştür.


Davgandos Cami (Merkez)

Karaman’a 15 km uzaklıktaki Davgandos (Çiğdemli) Köyü’nde bulunan Davgandos Camisi’nin kitabesi bulunmadığından yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır. Bununla beraber mimari yapısından XVI.yüzyılın ilk yarısında yapıldığı sanılmaktadır.

Osmanlı dönemi yapılarından olan bu cami düzgün kesme taştan kare planlıdır. Caminin önünde üç bölümlü ve üç kubbeli bir son cemaat yeri bulunmaktadır.İbadet mekanı merkezi bir kubbe ile örtülüdür.Mihrap ve minberi taştan yapılmıştır.Yanında taş kaideli, yuvarlak gövdeli tek şerefeli minaresi bulunmaktadır.


Akçaşehir Cami (Merkez)

Karaman Akçaşehir’de bulunan Akçaşehir Camisi’nin ne zaman ve kimin tarafından yapıldığı, kitabesi bulunmadığından bilinmemektedir. Bununla beraber, caminin mimari yapısından, Karamanoğulları döneminde yapıldığı anlaşılmaktadır.

Cami kesme taştan dikdörtgen bir yapıdır. Kûfe tipi plan düzeninde olan yapı, kıble duvarına paralel üç sahından meydana gelmiştir. Cami ilk yapılışında üzeri toprak damla örtülü idi. Caminin mihrabı stalaktik bezemelidir. Mihrabın önüne rastlayan üst bölüme teshipli bir göbek yerleştirilmiştir. Caminin önünde altı yığma sütunun taşıdığı bir son cemaat yeri bulunmaktadır.


Ulu Cami (Cami-Kebir) (Merkez)

Karaman'a 15 km. uzaklıkta, Yollarbaşında bulunan Ulu Cami, Karamanoğulları döneminde, XV.yüzyılda yapılmıştır. Kitabesi günümüze gelemediğinden yapım tarihi kesin olarak bilinmektedir.

Cami, kesme taştan, enine planlı, küfe tipte bir yapıdır. Caminin bitişiğinde, küçük bir mescit yer alır. Son cemaat yerinde, başlıkları stalaktitli, taş kaideli üçü önde, ikisi arkada olmak üzere, beş ahşap sütun yer alır. Giriş kapısı cevizdendir. Ayrıca sedef kakmalıdır. Stalaktitli alçı mihrabın üzerinde iki mavi göbek çinisi ile, 7-8 parça halinde Karamanoğulları çinileri yer alır.


Nuh Paşa Cami (Merkez)

Karaman Koçakdere Mahallesi’nde bulunan Nuh Paşa Camisi, Osmanlı döneminde, Nuh Paşa tarafından 1596 yılında yaptırılmıştır.

Cami kesme taştan, kare planlı olarak yapılmış, üzeri merkezi bir kubbe ile örtülmüştür. Kubbeye geçiş içten Türk üçgenleri, dıştan da sekizgen bir kasnak üzerindedir.



Ulu Cami (Ermenek)

Karaman Ermenek ilçesinde Gülpazarı Mahallesi’nde, Ermenek Kalesi önünde kente egemen bir yerde bulunan Ulu Cami’nin ceviz ağacından işlenmiş kapı kitabesine göre; Karamanoğlu Mahmut Bey tarafından 1302 yılında yaptırılmıştır. Bununla beraber bu caminin Mahmut Bey’in ölümünden sonra oğlu Halil Bey tarafından tamamlandığı bazı kaynaklarda belirtilmiştir. Şeyh Seyit Hacı Abdülvahab Efendi 1710 yılında camiyi tamir ettirmiştir.

Ermenek camilerinin en büyüklerinden biri olan Ulu Cami dikdörtgen planlı olup, ibadet mekanı mihraba paralel iki sıra halinde altışar sütunla üç sahına ayrılmıştır. Buradaki ağır taş payeler birbirlerine sivri kemerlerle bağlanmıştır. Üzeri düz toprak damla örtülmüştür. İçerisindeki sütunların tavanı desteklemesinde Karamanoğlu sanatında görülen sadelik burada da bulunmaktadır.

Caminin batısındaki son cemaat yeri 1543 yılında İshak Bey’in oğlu Hacı Seydi Ali tarafından yaptırılmıştır. Dört kemerle dışarıya açılan son cemaat yerinin üzeri ibadet mekanında olduğu gibi yine düz bir damla örtülüdür. Caminin ibadet mekanı mihrap duvarındaki altı pencere ile son cemaat yerindeki iki pencere ile aydınlanmaktadır. Bu nedenle de içerisi oldukça loştur. Son cemaat yerindeki ceviz ağacından çift kanatlı kapıları üzerinde caminin yapımı ile ilgili bir yazıt bulunmaktadır. Bu kitabede kapı kanatlarının Karamanoğulları döneminde yaptırıldığı belirtilmiştir. Caminin iki kanatlı ceviz kapısı geometrik yıldızlar ve küçük palmetlerden oluşan ince bir bordürle çevrelenmiştir. Çeşitli yıllarda onarılan caminin alçı mihrabı zamanının en güzel örneklerinden birisidir. Mihrabın iki tarafındaki duvara dayalı sütuncukların üzerine dikine konulmuş başlıklar bulunmaktadır. Kabartmalarla bezeli olan bu mihrap üzerinde yer yer mavi çiniler bulunmaktadır. Mihrap kündekâri tekniğinde olup, altı taş, üzeri de ahşaptır.

Ermenek Ulu Camisi mimari yönden basit bir yapı olmasına karşılık Karamanoğlu döneminin önemli eserleri arasındadır.


Meydan Camisi (Rüstem Paşa Camisi - Mimar Emir Camisi) (Ermenek)

Karaman Ermenek ilçesi, Meydan Mahallesi’nde bulunan Meydan Camisi’nin kitabesi bulunmadığından yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır. Bununla beraber mimari üslubundan 1440 yılından önce yapıldığı sanılmaktadır. Caminin mimarı Emir Rüstem Paşa olup, Onun ismi ile de tanınmaktadır.

Cami h.900 (1494) yılında onarılmıştır. Evliya Çelebi bu cami hakkında şunları söylemektedir: “Emir Camii toprakla örtülü bir camiidir. Kıble tarafından mihrap üstünde büyük bir kubbesi ve ziyaretgah vardır. Kıble kapısı önünde yolun üzerinde güzel minaresi vardır ki güzelliği tarif olunmaz”.

Cami mihrap duvarına paralel iki neften meydana gelmiştir. Üzeri ortada merkezi bir kubbe, iki tarafında çapraz tonoz ve girişte de üç çapraz tonoz bulunmaktadır. Merkezi kubbe dıştan piramidal bir çatı ile örtülüdür. Cami önünde son cemaat yeri bulunmaktadır. Kesme taştan minare caminin 12 m. kadar önündedir. Kare kaideli, yuvarlak gövdeli ve tek şerefelidir. Minarenin yanında Meydan Çeşmesi bulunmaktadır.


Sipas Camii (Ermenek)

Karaman Ermenek ilçesi, Çınarlısu Mahallesi’nde bulunan Sipas Camisi, giriş kapısı üzerindeki kitabesinden öğrenildiğine göre XIV.yüzyılın ortalarında Karamanoğlu Bedreddin Mahmud Bey oğlu Ebulfeth Alaaddin Halil Bey tarafından yaptırılmıştır. Kesin olmamakla beraber, yapım tarihi 1306-1349’dur.

Cami kareye yakın dikdörtgen planlı olup, dört payeli, üzeri toprak damla örtülü bir yapıdır. Ancak XX.yüzyılın ilk yarısında büyük ölçüde onarılmış ve yalnızca mihrabı, ceviz ağacından iki kanatlı kapısı ile pencere kanatları orijinalliğini korumaktadır. Caminin son cemaat yerinde bulunan orijinal alçı mihrabın çinilerle kaplı olduğu sanılmaktadır. Bunu gösteren bazı izler günümüze kadar gelebilmiştir. Caminin ceviz ağacından olan kapı kanatlarında, ahşap üzerine Kuran’dan alınma ayetler yazılmış, yüzeyleri palmet motifleri ve geometrik motiflerle doldurulmuştur.

Caminin minaresi 2.25x2.25 cm. ölçüsünde kare kaide üzerinde, döneminin güzel bir eseri olmasına rağmen günümüze gelememiştir. Minarenin yapım tarihi de kesinlik kazanamamıştır.

Cami, Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 1972 yılında onarım amacı ile yıktırılmış ve iki katlı olarak bugünkü konumunda yapılmıştır. Bu nedenle de Sipas Camisi özelliğini bütünüyle kaybetmiştir.


Akça Mescit (Ermenek)

Karaman Ermenek ilçesinde bulunan Akça Mescit kitabesine göre, Hacı Ferruh tarafından 1300 yılında yaptırılmıştır.

Dikdörtgen planlı olan caminin üzeri düz toprak bir tavanla örtülmüştür. Bu tavanı ibadet mekanındaki iki direk taşımaktadır. Mescidin önünde yazlık denilen bir son cemaat yeri bulunmaktadır ve bunun da üzeri yine toprak damla örtülmüştür. Son cemaat yerinin kapısı iç ve dış olmak üzere iki ayrı kapıdan meydana gelmiştir. Bu kapılar üzerinde de lotus ve zincir motifleri vardır. Ayrıca kapının ortasında büyük bir madalyon, çevresi de geometrik şekiller, yıldızlar ve palmetlerle doldurulmuştur. Caminin minaresi ahşap olup, herhangi bir özelliği bulunmamaktadır.


Havasıl (Kemeros-u-Kebir) Camisi (Ermenek)

Karaman Ermenek ilçesinde bulunan Havasıl Camisi’ni kitabesinden öğrenildiğine göre Hacı Ali Bey tarafından 1300 yılında yaptırılmıştır.

Cami kare planlı olup, üzeri düz toprak damla örtülüdür. Üst örtüyü dört paye ve altı kemer taşımaktadır. Caminin yanında kapalı bir son cemaat yeri, taş mihrabı bulunmaktadır.


Gargara Camisi (Ermenek)

Ermenek ilçe merkezi yakınında bulunan Gargara Camisi’ni Abdüllatif isimli bir kişi yaptırmıştır. Yapım tarihi bilinmemektedir. Mimari yapısından Karamanoğulları döneminden kaldığı sanılmaktadır. Dikdörtgen planlı üzeri toprak damla örtülü basit bir yapıdır. Sonraki dönemlerde cami doğuya doğru 4 m. daha genişletilmiştir.


Musa Paşa Camisi (Ermenek)

Ermenek Lemos Köyü’nde bulunan Musa Paşa Camisi, Emir Musa Paşa tarafından yaptırılmış basit bir yapıdır. Kitabesi bulunmadığından yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır.

Moloz ve kesme taştan, dikdörtgen planlı bir yapı olup üzeri toprak damla örtülmüştür.


Büyük (Nevruzoğlu) Cami (Kazımkarabekir)

Karaman Kazımkarabekir ilçesinde bulunan Büyük Cami’nin kitabesi bulunmadığından ne zaman ve kimin tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir. Ancak, mimari yapısından Karamanoğulları döneminde yapıldığı anlaşılmaktadır.

Cami dikdörtgen planlı bir yapı olup, yöreye özgü taştan yapılmıştır. İbadet mekanının içerisi taş payelerle üç sahna bölünmüştür. Bu payeler toprak damlı üst örtüyü taşımaktadır. Son cemaat yeri altı taş kaide üzerindeki yedi ahşap sütunlu olup, üzeri ahşap bir çatı ile örtülüdür. Minber sıratlı mozaik tekniğinde geometrik bezeli çinilerle kaplıdır. Mihrap çevresi de altı köşeli çinilerle bezelidir.
 
#4
Karaman Medreseleri


Hatuniye (Nefise Sultan) Medresesi (Merkez)

Karaman il merkezinde, Hastane Caddesi üzerinde bulunan Hatuniye Medresesi’ni Sultan I.Murad’ın kızı, Karamanoğlu Alaaddin Bey’in karısı Nefise Sultan 1382 yılında yaptırmıştır. Giriş kapısının sol tarafında bulunan altıgen kitabesinden öğrenildiğine göre de Mimar Numan bin Hoca Ahmed’in eseridir. Cumhuriyetin ilanına kadar kullanılan medresede Macar Hoca isimli bir kişi tarafından ders verilmesinden ötürü de halk arasında Macar Mektebi olarak da tanınmıştır.

Medrese, kapalı avlulu, tek eyvanlı medrese plan tipindedir. Kesme taştan yapılmıştır. Son derece güzel bir işçiliği bulunmaktadır. Giriş portali stalaktitli beyaz mermerden yapılmış, üzeri geometrik bezemeli yazı ve bitkisel dekorlarla hareketlendirilmiştir. Girişin sağ ve solunda bitkisel motifli, duvara dayalı iki sütun, iç kısmında iki mihrap nişi, portalin ortasında da stalaktitler arasında kanatlarını açmış bir kuş figürü bulunmaktadır. Bu kuş figürü orijinal olmayıp benzerine uyun biçimde yeniden yapılmıştır. Medrese girişi mor ve beyaz mermerler alternatif olarak sıralanmış basık kemerlidir.

Medresenin avlusunun iki yanında dörder hücre, girişin karşısındaki eyvanın iki yanında üzerleri kubbeli iki mekan bulunmaktadır. Buradaki eyvanın sağında yer alan bölüm dershane olup, bunun da giriş kapısı portalde olduğu gibi oldukça girift, kabarık bitkisel ve geometrik bezeme ile süslenmiştir. Ayrıca bu portal, palmet ve lotuslu bir bordürle çevrelenmiştir. İki satır halindeki Besmele ve Kuran’dan alınma ayet frizleri burada yer almaktadır. Bunların en üstünde de palmet motifleri ile bezeli bir Mührü Süleyman motifi bulunmaktadır. Soldaki kubbeli bölüm ise dershanenin kapısı ile aynı bezemeye sahiptir. Bu bölüm Nefise Hatun’un türbesidir. Duvarları çinilerle kaplı idi. Ancak bu çinilerin büyük bir kısmı günümüze gelememiştir. Türbenin dışındaki merdivenlerden mumyalık kısmına inilmektedir.

Ortasında bir havuz bulunan avluda iki kenarda dörder, girişin karşısında da ikişer yuvarlak ve oval kemerlerle birbirine bağlı bir bölüm bulunmakta olup, bunun üzeri bir kubbe ile örtülüdür. Buradaki sütunlar antik bir yapıdan getirilmiştir.

Medresenin doğusundaki ev ve arsalar Kültür Bakanlığı tarafından kamulaştırılmış ve bu alan bir çevre duvarı içerisine alınarak Karaman Müzesi’nin bahçesi haline getirilmiştir.


Emir Musa Medresesi (Merkez)

Ermenek Hisar Mahallesi’nde bulunan Emir Musa Medresesi’nin yapım tarihi kesinlik kazanamamakla beraber XIII.yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır. Günümüze gelemeyen bu yapı ile ilgili bilgiler kaynaklardan elde edilmiştir.

Bu medrese kapalı avlulu medrese plan düzeninde olup, her iki yanında, revakların arkasında dörder hücresi bulunuyordu. Girişin karşısında da bir eyvan vardı. Kaynaklardan öğrenildiğine göre bu eyvanın duvarları 2 m. yüksekliğe kadar çini ile kaplı idi. Eyvanın iki yanında da kubbeli birer bölüm bulunuyordu.

Medresenin en önemli yeri portali olup, bu portal oldukça gösterişli stalaktitli idi. Girişin iki yanında duvara bitişik sütunlar bulunuyordu. Ayrıca kûfi yazılı bir friz de portali kuşatıyordu.

Emir Musa Medresesi ve karşısındaki hamam harap durumda olduğundan 1927 yılında yıktırılmış ve yerine Gazi İlköğretim Okulu yapılmıştır.


Tol Medrese (Ermenek)

Karaman Ermenek ilçesi, Çınarlı Mahallesi’nde bulunan bu medrese Karamanoğullarından Emir Musa Bey tarafından 1339 yılında yaptırılmıştır.

Emir Musa 1339-1340 yıllarında Ermenek Valisi idi. Medresenin kitabesinde; “Bu mübarek medreseyi h.740 (1339) yılında, gazi, ibadet eden, bilgin ve büyük emir Karamanoğlu Mahmutoğlu din ve dünyanın zineti (Baha-Üddin) Musa yaptırdı” yazılıdır. Medrese 1611 yılında onarılmış, sonraki yıllarda da onarım çalışmaları sürdürülmüştür.

Karamanoğulları döneminde yapılan ilk büyük medrese olup, tek katlı üç yanı revaklarla çevrili, açık avlulu bir yapıdır. Dikdörtgen planlı avlunun iki tarafında medrese odaları, güneyinde bir eyvan ve bu eyvanın iki yanında kubbeli mekanlar bulunmaktadır. Eyvanın sağında bulunan mekan medreseyi yaptıran Emir Musa Bey ile ailesine ait türbedir. Diğer taraftaki bölüm ise dershane olarak kullanılmıştır. Girişin iki yanında da yine iki tonozlu oda yer almaktadır.

Medresenin giriş kapısı son derece görkemli olarak yapılmıştır. Buradaki zengin mukarnas dekoru ve bunun altında da kitabesi bulunmaktadır. Girişin üzerindeki bugün örülmüş bulunan eski bir pencere Selçuklu sanatında görülmeyen bir yeniliktir. Girişin iki tarafındaki nişler de aynı şekilde zengin birer dekorla bezelidir. Giriş bezemeleri arasında ağaç, mihrabın bezemeleri taş üzerine işlenmiş olup, köşe dolgularında iç içe geçmiş bezemeler, üst kısmında oldukça iri dört kabara ve mukarnaslar bulunmaktadır. Medrese üzerinde yapılan araştırmalarda ana eyvanın çinilerle kaplı olduğu öğrenilmiştir. Eyvanın yanındaki türbe bölümünde ise çinili alçı lahitler vardır. Bu lahitlerdeki firuze renkli altıgen ve üçgen motifli çiniler Karamanoğulları döneminin alçı üzerine çini bezemelerinin özgün örnekleridir.
 
#5
Karaman Medreseleri


Hatuniye (Nefise Sultan) Medresesi (Merkez)

Karaman il merkezinde, Hastane Caddesi üzerinde bulunan Hatuniye Medresesi’ni Sultan I.Murad’ın kızı, Karamanoğlu Alaaddin Bey’in karısı Nefise Sultan 1382 yılında yaptırmıştır. Giriş kapısının sol tarafında bulunan altıgen kitabesinden öğrenildiğine göre de Mimar Numan bin Hoca Ahmed’in eseridir. Cumhuriyetin ilanına kadar kullanılan medresede Macar Hoca isimli bir kişi tarafından ders verilmesinden ötürü de halk arasında Macar Mektebi olarak da tanınmıştır.

Medrese, kapalı avlulu, tek eyvanlı medrese plan tipindedir. Kesme taştan yapılmıştır. Son derece güzel bir işçiliği bulunmaktadır. Giriş portali stalaktitli beyaz mermerden yapılmış, üzeri geometrik bezemeli yazı ve bitkisel dekorlarla hareketlendirilmiştir. Girişin sağ ve solunda bitkisel motifli, duvara dayalı iki sütun, iç kısmında iki mihrap nişi, portalin ortasında da stalaktitler arasında kanatlarını açmış bir kuş figürü bulunmaktadır. Bu kuş figürü orijinal olmayıp benzerine uyun biçimde yeniden yapılmıştır. Medrese girişi mor ve beyaz mermerler alternatif olarak sıralanmış basık kemerlidir.

Medresenin avlusunun iki yanında dörder hücre, girişin karşısındaki eyvanın iki yanında üzerleri kubbeli iki mekan bulunmaktadır. Buradaki eyvanın sağında yer alan bölüm dershane olup, bunun da giriş kapısı portalde olduğu gibi oldukça girift, kabarık bitkisel ve geometrik bezeme ile süslenmiştir. Ayrıca bu portal, palmet ve lotuslu bir bordürle çevrelenmiştir. İki satır halindeki Besmele ve Kuran’dan alınma ayet frizleri burada yer almaktadır. Bunların en üstünde de palmet motifleri ile bezeli bir Mührü Süleyman motifi bulunmaktadır. Soldaki kubbeli bölüm ise dershanenin kapısı ile aynı bezemeye sahiptir. Bu bölüm Nefise Hatun’un türbesidir. Duvarları çinilerle kaplı idi. Ancak bu çinilerin büyük bir kısmı günümüze gelememiştir. Türbenin dışındaki merdivenlerden mumyalık kısmına inilmektedir.

Ortasında bir havuz bulunan avluda iki kenarda dörder, girişin karşısında da ikişer yuvarlak ve oval kemerlerle birbirine bağlı bir bölüm bulunmakta olup, bunun üzeri bir kubbe ile örtülüdür. Buradaki sütunlar antik bir yapıdan getirilmiştir.

Medresenin doğusundaki ev ve arsalar Kültür Bakanlığı tarafından kamulaştırılmış ve bu alan bir çevre duvarı içerisine alınarak Karaman Müzesi’nin bahçesi haline getirilmiştir.


Emir Musa Medresesi (Merkez)

Ermenek Hisar Mahallesi’nde bulunan Emir Musa Medresesi’nin yapım tarihi kesinlik kazanamamakla beraber XIII.yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır. Günümüze gelemeyen bu yapı ile ilgili bilgiler kaynaklardan elde edilmiştir.

Bu medrese kapalı avlulu medrese plan düzeninde olup, her iki yanında, revakların arkasında dörder hücresi bulunuyordu. Girişin karşısında da bir eyvan vardı. Kaynaklardan öğrenildiğine göre bu eyvanın duvarları 2 m. yüksekliğe kadar çini ile kaplı idi. Eyvanın iki yanında da kubbeli birer bölüm bulunuyordu.

Medresenin en önemli yeri portali olup, bu portal oldukça gösterişli stalaktitli idi. Girişin iki yanında duvara bitişik sütunlar bulunuyordu. Ayrıca kûfi yazılı bir friz de portali kuşatıyordu.

Emir Musa Medresesi ve karşısındaki hamam harap durumda olduğundan 1927 yılında yıktırılmış ve yerine Gazi İlköğretim Okulu yapılmıştır.


Tol Medrese (Ermenek)

Karaman Ermenek ilçesi, Çınarlı Mahallesi’nde bulunan bu medrese Karamanoğullarından Emir Musa Bey tarafından 1339 yılında yaptırılmıştır.

Emir Musa 1339-1340 yıllarında Ermenek Valisi idi. Medresenin kitabesinde; “Bu mübarek medreseyi h.740 (1339) yılında, gazi, ibadet eden, bilgin ve büyük emir Karamanoğlu Mahmutoğlu din ve dünyanın zineti (Baha-Üddin) Musa yaptırdı” yazılıdır. Medrese 1611 yılında onarılmış, sonraki yıllarda da onarım çalışmaları sürdürülmüştür.

Karamanoğulları döneminde yapılan ilk büyük medrese olup, tek katlı üç yanı revaklarla çevrili, açık avlulu bir yapıdır. Dikdörtgen planlı avlunun iki tarafında medrese odaları, güneyinde bir eyvan ve bu eyvanın iki yanında kubbeli mekanlar bulunmaktadır. Eyvanın sağında bulunan mekan medreseyi yaptıran Emir Musa Bey ile ailesine ait türbedir. Diğer taraftaki bölüm ise dershane olarak kullanılmıştır. Girişin iki yanında da yine iki tonozlu oda yer almaktadır.

Medresenin giriş kapısı son derece görkemli olarak yapılmıştır. Buradaki zengin mukarnas dekoru ve bunun altında da kitabesi bulunmaktadır. Girişin üzerindeki bugün örülmüş bulunan eski bir pencere Selçuklu sanatında görülmeyen bir yeniliktir. Girişin iki tarafındaki nişler de aynı şekilde zengin birer dekorla bezelidir. Giriş bezemeleri arasında ağaç, mihrabın bezemeleri taş üzerine işlenmiş olup, köşe dolgularında iç içe geçmiş bezemeler, üst kısmında oldukça iri dört kabara ve mukarnaslar bulunmaktadır. Medrese üzerinde yapılan araştırmalarda ana eyvanın çinilerle kaplı olduğu öğrenilmiştir. Eyvanın yanındaki türbe bölümünde ise çinili alçı lahitler vardır. Bu lahitlerdeki firuze renkli altıgen ve üçgen motifli çiniler Karamanoğulları döneminin alçı üzerine çini bezemelerinin özgün örnekleridir.
 
#6
Karaman İmaretleri


II. İbrahim Bey İmareti (Merkez)

Karaman İmaret Mahallesi’nde bulunan II.İbrahim Bey İmareti, kitabesinden öğrenildiğine göre II.İbrahim Bey tarafından mescit, tabhane, medrese, çeşme ve aşevinden meydana gelen bir külliye halinde 1433 yılında yaptırılmıştır. Bu yapı topluluğu İbrahim Bey Zaviyesi veya İbrahim Bey Medresesi olarak da tanınmaktadır. 1432 tarihli vakfiyesi ile kitabesinde bu yapıdan imaret olarak söz edilmiştir.

İbrahim Bey İmareti plan şeması olarak Beylikler dönemi kapalı avlulu medreseler grubu içerisinde değerlendirilmelidir. İmaret kuzey-güney doğrultusunda dikdörtgen planlı, iki katlı ve dört eyvanlı bir yapıdır. Portalin arkasından avluya geçişi sağlayan giriş eyvanı bulunmaktadır.

İmaret kesme taştan yapılmış olup, yanında türbesi ve kuzeyinde de çeşmesi bulunmaktadır. İmaretin kuzey cephesi önündeki beş bölümlü son cemaat yeri sonradan ve yeniden yapılmıştır. Bu son cemaat yeri cepheyi tamamı ile kaplamakta ve üç sivri kemerle de dışa açılmaktadır. Bu konu üzerinde araştırmalar yapan sanat tarihçiler, imaretin ilk yapılışında da önünde kubbeli revakların olduğunu ileri sürmüşlerdir. Son cemaat yerinin köşelerindeki bölümler sivri tonozlarla, diğerleri de pandantifli kubbelerle örtülmüştür.

İbrahim Bey İmareti geniş bir bahçenin ortasında bulunmakta olup, basık kemerli avlu kapısı günümüze gelememiştir. İmaretin kuzey cephesinin ortasında hafifçe dışarı taşkın, basık kemerli portali yer almaktadır. İmaretin kapalı avlusunun iki tarafında tonozlu odalar, kıble yönünde bir eyvan, onun iki yanında da kubbeli odalar bulunmaktadır. Buradaki odaların üzerlerinde sivri kemerler içerisine alınmış olarak İbrahim bey’in vakfiyeleri, kitabeler yer almaktadır. Bu kitabeler oldukça girift Selçuklu nesihi ile yazılmıştır. Ayrıca girişin sağ tarafında iki ayrı renkte kesme taştan yapılmış minare bulunmaktadır. Bu minarenin gövdesi firuze-turkuvaz renkli çiniler, geometrik şekiller, palmet frizleri, halat motifleri ile dekore edilmiştir.

İmaretin kubbeli revakından sonra küçük bir giriş portali bulunmaktadır. Bu portalin köşe dolguları rûmilerle bezenmiştir. Kitabe de burada yer almaktadır. Girişten sonraki koridorun sağında bir merdivenle iki katlı olan imaretin üst katına çıkılmaktadır. Buradaki odalar dikdörtgen planda olup, üzerleri tonozlarla örtülmüştür. Dışarıya açılan pencereleri mazgal biçimindedir. Pencerelerin sivri kemerleri altında ajurlu palmet ve yarım palmetler bulunmaktadır.

Eyvanın duvarları çinilerle kaplı olduğu günümüze gelebilen örneklerden anlaşılmaktadır. Ne yazık ki bunlar sıva ile büyük ölçüde yok edilmiştir. Buradaki çinili mihrap 1907 yılında yerinden sökülerek İstanbul Arkeoloji Müzelerinin yönetimindeki Çinili Köşk’e götürülmüştür. Bu çinili mihrap mozaik tekniğinde yapılmış stalaktitli mihrabın çevresi Besmele ve Ayet-el Kürsi ile çepeçevre kuşatılmıştır.

İmaretin kapı kanatları Karamanoğulları döneminin ağaç işçiliğinin tüm özelliğini yansıtmaktadır. Bugün 1.10x2.90 m. ölçüsündeki ceviz ağacından yapılmış bu kapılar İstanbul’da Türk ve İslam Eserleri Müzesi’nde Ağaç İşleri Seksiyonundadır. Bu kapılar üzerinde ortada geometrik yıldızlı bir göbek, bunun çevresinde zincir motifleri, üst kısmında karşılıklı iki aslan, altta iki grifon bunun ortasında da bir madalyon içerisine alınmış insan figürleri görülmektedir. Kapıların her ikisinde de nesih yazı ile “Kapısı açıktır giriniz, malı mubahtır yiyiniz” sözcüğü yazılıdır. Kapılardan biri üzerindeki dikdörtgen bir pano içerisinde kabartma olarak sülüs yazı ile “Karamanlı Neccar İlyasoğlu Hacı Ömer’in işidir” yazılıdır.

İmaretin batısında İbrahim Bey’in türbesi bulunmaktadır. İmaretin karşısındaki çeşme sivri kemerli bir nişten meydana gelmiştir. Cephesi süslemeli şeritlerle çevrelenen bu çeşmenin iki yanında birer sütunçe bulunmaktadır.


Karamanoğlu İmareti ve Türbesi (Ermenek)

Karaman Ermenek ilçesinin 25 km. uzağında bulunan Balkusan Köyü’nde Karamanoğulları Beyliği’nin ilk yapılarından biri olan imaret ve türbe bulunmaktadır. Bu imaret günümüze çok harap ve yıkık bir halde gelebilmiştir. Kitabesi bulunmadığından ne zaman yapıldığı bilinmemektedir. XIII.yüzyılda yapılmış Karamanoğulları dönemine ait yapıdır. Türbe kitabesinden Karaman Bey’in oğullarından Mahmut Bey tarafından yaptırıldığı öğrenilmektedir. Bu kitabede “Bu mübarek mamureyi Keykavuz oğlu büyük sultan Mesut’un hükümdarlığı günlerinde Allah memleketini daim etsin-Ulu Tanrının rahmetine muhtaç Nuruh oğlu Keri-üddin Karaman yaptı” yazılıdır. Buna dayanılarak imaretin de Sultan Mesud’un hükümdarlığı sırasında Karaman Bey’in oğlu Mahmut Bey tarafından yaptırılmış olması kuvvetle muhtemeldir.

İmaret ve türbe oldukça düzgün kesme taştan yapılmıştır. Mimari yönden planını çıkarmak mümkün olamamıştır. İmaretin yanında bir namazgah ve bir de türbe bulunmaktadır. Türbe içerisinde beş sanduka bulunmaktadır. Türbenin yanındaki üzeri tonoz örtülü namazgah dikdörtgen planlı olup, mihrabı oldukça güzel bir taş işçiliği göstermektedir.
 
#7
Karaman Hanları


Gelindi Hanı (Merkez)

Karaman İhsaniye Köyü’nün 1 km. güneydoğusunda bulunan Gelindi Hanı’nın yapım tarihi bilinmemektedir. Büyük olasılıkla da Karamanoğulları döneminde, XIV.-XV.yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır.

Han dikdörtgen planlı olup, içerisi birbirlerine ve duvarlara kemerlerle bağlı iki sıra halindeki ikişer sütunla üç bölüme ayrılmıştır. Duvar kenarlarında her iki yanda da dörder hücre bulunmaktadır. Hanın girişi basit, yuvarlak kemerlidir. Hanın yapımında kesme taş ve moloz taş kullanılmaktadır. Günümüze harap bir durumda gelebilmiştir.


Atlashan (Ayrancı)

Karaman Ayrancı ilçesinde, Hüyükburun Köyü yakınlarında bulunan Atlashan, İpekyolu üzerinde konaklama yeridir. Hanın kitabesi günümüze gelemediğinden, yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır. Büyük olasılıkla da XIII.-XIV.yüzyıla ait Karamanoğlu eserlerindendir.

Günümüze oldukça harap bir durumda gelebilmiştir. Bu nedenle de planını çıkarmak mümkün olamamıştır. Bununla beraber hanın doğu-batı yönünde dikdörtgen planlı olarak yapıldığı anlaşılmaktadır. İç mekan altı paye ile iki bölüme ayrılmıştır. Yapımında çevreden toplanan devşirme malzemeler ile moloz taş kullanılmıştır.
 
#8
Karaman Hamamları


Süleyman Paşa Hamamı (Merkez)

Karaman İmaret Mahallesi’nde, Aktekke Camisi’nin yakınında bulunan Süleyman Bey Hamamı’nın yapım tarihini belirten bir kitabesi bulunmamaktadır. Buna rağmen, Karamanoğlu Emir Seyfettin Süleyman zamanında, XIV.yüzyılın ortalarında yapıldığı bilinmektedir.

Hamam düzgün kesme taştan yapılmış, soğukluk, ılıklık ve sıcaklıktan meydana gelmiştir. Arkasındaki külhan bir süre önce belediye tarafından yıktırılmış ve yerine bir bina yaptırılmıştır. Hamamın duvarları 2.80 m. kalınlığında olup, soğukluk içeriden 12.60x12.00 m. ölçüsündedir. Bu bölüm kare planlı olup, üzerini merkezi bir kubbe pandantifler yardımıyla örtmüştür. Aynı zamanda bu bölümün ortasında da bir havuz yer almaktadır. Soğukluğun sol yanına doğru açılmış olan bir kapıdan ılıklığa geçilmektedir. Bu bölümün köşelerine de iki küçük kubbeli oda yerleştirilmiştir. Buradan sıcaklık kısmına geçilmekte, sıcaklığın ortasında göbek taşı, etrafında da dördü açık, dördü kapalı yıkanma yerleri ile kurnalar bulunmaktadır. Bu bölümün üzeri de kubbe ile örtülüdür.

Hamam birkaç kez onarım görmüş olmasına rağmen özgünlüğünü yitirmemiştir. Günümüzde kullanılmaktadır.


Lal Hamamı (Merkez)

Karaman Gazidükkan Mahallesi’nde bulunan Lal Hamamı’nın kitabesi bulunmadığından yapım tarihi bilinmemektedir. Günümüzde özelliğini büyük ölçüde yitirmiştir.

Hamam kesme taştan ve moloz taştan yapılmış, üzerleri sıvanmıştır. Soyunmalık, ılıklık ve sıcaklık bölümlerinden oluşan hamamın üzeri dört yönlü bir çatı ile örtülmüştür. İlk yapılışında kubbeli olduğu sanılan hamamın üst örtüsü tamamen değişmiştir. Soyunmalık yerinin sonradan buraya ilave edildiği açıkça görülmektedir. Büyük olasılıkla buradaki soyunmalık yıkılmış olup, yerine bugünkü soyunmalık yapılmıştır. Buradan basık kemerli, taş söveli bir kapı ile girilen ılıklığın ortasında bir fıskiye bulunmaktadır. Üzeri tonozla örtülmüştür. Sıcaklık bölümünün ortasında göbek taşı, yanlarında da ikisi açık, ikisi kapalı yıkanma yerleri bulunmaktadır.

Günümüzde bu hamam kadınlar ve erkekler bölümü olmak üzere ikiye ayrılmış ve içerisinde yapılan tadilatlarla da özelliğini tümüyle yitirmiştir.


Hatun (Kale) Hamamı (Merkez)

Karaman Hisar Mahallesi’nde, Pir Ahmet Camisi’nin yanında bulunan Hatun Hamamı’nın ne zaman ve kimin tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir.

Günümüzde yıkılmış ve hamamı oluşturan bölümler toprak altında kalmıştır. Görülebilen kalıntılarına göre kesme taştan yapıldığı, sadece bir mekanının sivri kemerli olduğu sanılmaktadır. Üst örtüsü tamamen çökmüştür. Yapılacak kazı ile sadece duvar kalıntıları ortaya çıkacaktır.


Seki Çeşme Hamamı (Merkez)

Karaman Seki Çeşme Mahallesi’nde bulunan bu hamamın da kitabesi bulunmadığından ne zaman yapıldığı konusunda kesin bir tarih verilememektedir. Bununla beraber, vakıf kayıtlarına dayanılarak II.İbrahim Bey (1423-1464) tarafından yaptırıldığı sanılmaktadır.

Bu hamam üzerinde araştırma yapan D.Ali Gülcan, İlhan Temizsoy ve Vehbi Uysal’dan öğrenildiğine göre; eski kayıtlara “Sükker Çeşme” olarak geçmiş, halk arasında da sonradan Seki Çeşme’ye dönüşmüştür.

Hamam, kadınlar ve erkekler bölümü olmak üzere çifte hamam plan düzeninde yapılmıştır. Soğukluk, ılıklık ve sıcaklık bölümlerinden meydana gelen hamam, doğu tarafındaki iki payanda ile dışarıdan desteklenmiştir. Üzeri toprak damla örtülmüş küçük bir girişten sonra merkezi kubbeli soyunmalık yerine geçilmektedir. Buradaki yonca biçimli şadırvan sökülmüş, yerine orijinalinden çok uzak beton bir havuz yapılmıştır. Soyunmalıktan küçük bir aralıkla üzeri kubbeli ılıklığa geçilmektedir. Buradaki bir kapı da sıcaklık bölümüne açılmaktadır. Sıcaklığın ortasında oldukça geniş bir göbek taşı, çevresinde de üçü açık, üçü kapalı yıkanma yeri ve altı kurnası bulunmaktadır.

Hamamın kadınlar ve erkekler bölümünün planları birbirinin eşidir. Ancak, kadınlar bölümü günümüze çok harap durumda gelebilmiştir.


Yeni Hamam (Merkez)

Karaman Tabucak Mahallesi’nde bulunan Yeni Hamam’ın ne zaman yapıldığı konusunda kesin bir bilgi bulunmamaktadır. XVI.yüzyıl eseri olduğu ileri sürülmüşse de hamamın Karamanoğulları döneminde yapıldığı sanılmaktadır.

Hamam günümüze orijinalliğinden büyük ölçüde uzaklaşmış olarak gelebilmiştir. Kesme taştan yapılan hamamın üzeri bugün çatı ile örtülmüştür. Büyük olasılıkla da bu hamamın ilk yapımında üzerinin kubbeli olduğu içerideki izlerden anlaşılmaktadır. Soyunmalık, ılıklık ve sıcaklık bölümlerinden oluşan hamamın soyunmalık bölümü kare planlıdır. Burada orijinal herhangi bir mimari eleman bulunmamaktadır. Kenardaki dar bir kapıdan bir koridora, oradan da ılıklığa geçilir. Ilıklığın üzeri içten küçük bir kubbe ile örtülmüştür. Sıcaklık dikdörtgen planlı, ortada içten merkezi bir kubbe, dört köşesinde de küçük kubbeli kapalı yıkanma yerleri bulunmaktadır. Ayrıca bu bölümde 12 kurna göbek taşının çevresinde sıralanmıştır.


İbrala (Yeşildere) Hamamı (Merkez)

Karaman Yeşildere’de bulunan Kilise Camisi’nin kıble tarafındaki İbrala Hamamı’nın kitabesi günümüze gelemediğinden yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır. Bununla beraber yapı üslubundan XVI.-XVII.yüzyılda, Osmanlı döneminde yapıldığı sanılmaktadır.

Hamam moloz ve kesme taştan yapılmıştır. Soyunmalık, ılıklık ve sıcaklık bölümlerinden meydana gelmiştir. Soyunmalık ve sıcaklık bölümlerinin üzeri kubbe ile örtülüdür. Sıcaklık bölümünün göbek taşının çevresinde dört ayrı yıkanma hücresi bulunmaktadır. Ayrıca buraya kurnalar sıralanmıştır.


Yollarbaşı (İlisıra) Hamamı (Merkez)

Karaman Yollarbaşı’nda bulunan bu hamamın kitabesi günümüze gelemediğinden yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır. Ancak, yapı üslubundan XIV.-XV.yüzyıllarda Karamanoğulları döneminde yapıldığı anlaşılmaktadır.

Hamam kesme taştan yapılmış olup, soğukluk, ılıklık ve sıcaklık bölümlerinden oluşmuştur. Bu bölümlerin üzeri kubbe ile örtülüdür. Hamam günümüzde halen kullanılmaktadır.


Karamanoğulları Hamamı (Ermenek)

Karaman Ermenek ilçesinde bulunan bu hamamın da kitabesi günümüze gelememiştir. Bu nedenle yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır. Bununla beraber, yapı üslubundan XIV.yüzyılda yapıldığı anlaşılmaktadır. Vakıf kayıtlarına göre hamam Halil Bey isimli biri tarafından yapılmıştır.

Moloz ve kesme taştan yapılan hamam kısmen özelliğinden uzaklaşmış olmakla beraber soğukluk, ılıklık ve sıcaklık bölümlerinden meydana gelmiştir. Bu bölümlerin üzeri kubbe ile örtülüdür.


Kazımkarabekir Hamamı (Kazımkarabekir)

Karaman Kazımkarabekir ilçesinde bulunan bu hamamın yapım tarihini belirten bir kitabesi bulunmamakla birlikte, XIII.yüzyılda, Selçuklular tarafından yapıldığı sanılmaktadır.

Türk sanatının hamam mimarisinin ilk örneklerinden olan bu yapı, kesme taş ve moloz taştan yapılmıştır. Hamam soyunmalık, ılıklık ve sıcaklık bölümlerinden oluşmuştur. Bu bölümlerin üzeri kubbelerle örtülmüştür. Hamam günümüzde harap bir durumdadır.
 
#9
Karaman Çeşmeleri


Karaman il merkezi ile Ermenek ilçesinde XVIII. İle XIX.yüzyıllara tarihlenen çeşmeler bulunmaktadır. Bu çeşmelerden bir çoğu işlevini yitirmiş ve açılan yollar nedeni ile yıkılarak ortadan kalkmış, bazılarının da yerleri değiştirilmiştir.


Halil Efendi Çeşmesi (Merkez)

Karaman Abbas Mahallesi’nde bulunan bu çeşmenin yapım tarihi bilinmemektedir. Yalnızca üzerinde 1906 yılında onarıldığını gösteren nesih yazılı bir kitabe bulunmaktadır.

Çeşme Halil Efendi Camisi’ne eklenmiştir. 1980 yıllarında yol genişletme çalışmaları sırasında yerinden sökülerek geriye çekilmiştir. Kesme taştan, iç içe iki sivri kemer nişli bir çeşme olup, üzeri kırık bir çatı ile örtülmüştür. Çeşme üzerinde bezeme elemanlarına rastlanmamaktadır.


Hamam Çeşmesi (Merkez)

Karaman Hisar Mahallesi’nde bulunan bu çeşmenin üzerinde iki ayrı kitabe vardır. Bunlardan birisine göre çeşme Mehmet Reşit Efendi tarafından yaptırılmış 1809 yılında da Hacı Ahmet Ağa tarafından onarılmıştır. Bu kitabelerden çeşmenin ilk yapım tarihi aydınlanamamıştır. Bununla beraber günümüze iyi bir durumda gelen çeşmenin XVI.-XVII.yüzyılda yapıldığı anlaşılmaktadır. Çeşme yakınındaki Hatun Hamamı’ndan ötürü Hamam Çeşmesi olarak tanınmıştır.

Muntazam kesme taştan yapılan çeşmenin ayna taşının bulunduğu bölüm sivri kemer içerisine alınmıştır. Burada musluk ve yalak taşı yer almaktadır. Çeşme üzerinde herhangi bir bezemeye rastlanmamaktadır. Yalnızca kilit taşı üzerinde bitkisel kabartma bir motif vardır.


Hoca Mahmut Çeşmesi (Merkez)

Karaman Hoca Mahmut Mahallesi’nde, Hoca Mahmut Mescidi’nin önünde bulunan bu çeşmenin üzerinde iki kitabe bulunmaktadır. Bu kitabelerden birisine göre, Karamanoğlu İbrahim Bey zamanında burada bulunan ve daha önce yıkılmış olan Darül Hüffaz’ın hocalarından Hoca Mahmut tarafından yaptırılmıştır. Diğer kitabede ise çeşmenin Hacı İsmail tarafından onarıldığı yazılıdır. Bu durumda çeşmenin ilk defa XIV.yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır.

Hoca Mahmut Çeşmesi kesme taştan, sivri kemerli niş içerisindedir. Çeşme üzerinde bezeme elemanına rastlanmamakla beraber iyi bir mimari yapıya sahip olduğu görülmektedir. Ayna taşının olduğu yerde çeşmesi ve yalağı, arkasında da su haznesi bulunmaktadır.

İbrahim Bey İmareti Çeşmesi (Merkez)

Karaman İbrahim Bey Mahallesi, İbrahim Bey Caddesi’nde ve İbrahim Bey İmareti’nin yanında bulunan bu çeşmenin kitabesinin bulunmamasına rağmen XV.yüzyılda İbrahim Bey İmareti ile birlikte yapıldığı sanılmaktadır.

Çeşmenin yapımında kesme taş kullanılmış ancak, yapılan araştırmalarda herhangi bir su yolunun bulunmaması çeşme olup olmadığının konusunda bazı tereddütler uyandırmıştır. Şekil olarak çeşmeye benzeyen bu yapı, dikdörtgen olup, 3.94x3.82x1.50 m. ölçülerindedir. Cepheleri yarım daire sütunçelerle sınırlandırılmıştır. Bundan sonra iki bordür cepheyi üç yönden çevirmektedir. Bu bordür geometrik şekiller, palmetler, çanak yapraklar, volütlerle doldurulmuştur. Çeşmenin kemerlerinin köşelerinde bitkisel bezemeler ağırlık kazanmıştır.


Kilci Çeşmesi (Merkez)

Karaman Mansur Dede Mahallesi’nde bulunan bu çeşme kitabesinden öğrenildiğine göre 1551 yılında Ketenci Babaoğlu, Mansur Dedeoğlu, Şeyh Mustafaoğlu Derviş Çelebi tarafından yaptırılmıştır. Çeşme nişi içerisindeki bir başka kitabeye göre de 1843 yılında onarılmıştır.

Yapım Kitabesi:

Hâzihi aynun feyzuhâ ilmun benâha Derviş Çelebi bin
Şeyh Mustafa bin Mansur Dede bin Ketenci Baba
Gaffarallahü lehüm ve licemi’i l-mü’minine vel-mü’mimât.

Niş içerisindeki onarım kitabesinde de:

Bu tamirin sahibi sâ’id olsun
Bu çeşmeden nûş iden âbı zülâl olsun
1259 (1843).

Çeşme 3.10 m. yüksekliğinde, 3.79 m. genişliğinde, 1.70 m. derinliğindedir. Kesme taştan yapılan çeşme hafif sivri kemerlidir. Çeşme nişinin ön cephesi üçgen profilli bir kuşakla ikiye bölünmüştür.


Boyahane Muhyiddin Çeşmesi (Merkez)

Karaman Sekiçeşme Mahallesi, Boyahane Sokak’ta bulunan bu çeşme, Karaman Müzesi’nin bulunduğu yerden kaldırılarak Cumhuriyet İlkokulu’nun bahçesine taşınmıştır. Karaman’daki en eski tarihli kitabenin bulunduğu bu çeşmenin kitabesi mermerden, diğer bölümleri de kesme taştan yapılmıştır. Kitabesinden öğrenildiğine göre Muhyiddin isimli bir kişi tarafından 1469 yılında yapılmıştır.

Çeşme 3.36 m. yüksekliğinde, 3.58 m. genişliğinde, 1.80 m. derinliğindedir. Küçük bir eyvan şeklindeki bu çeşme nişi sivri kemerli olup, üç sıra yarım daire silmelerle bezenmiştir. Çeşmenin üzerinde düz silme üzerine oturan bir saçak bulunmaktadır. Bunun dışında çeşme üzerinde başka bir bezemeye rastlanmamaktadır.


Kadıbudak Çeşmesi (Merkez)

Karaman Tapucak Mahallesi, Tartan Sokak’ta bulunan bu çeşme kitabesinden öğrenildiğine göre, 1551 tarihinde Budak Kadı tarafından yaptırılmıştır. Caferzade ailesi tarafından da 1855’te onarılmıştır.

Kesme taştan yapılan çeşme, 2.96 m. yüksekliğinde, 3.16 m. genişliğinde olup, yuvarlak nişlidir. Çeşme nişinin ortasında 0.42x0.50 m. ölçüsünde mermer sülüs yazılı onarım kitabesi bulunmaktadır:

Besmeleyle idelüm ibdida çeşme-i mâi mu’in
Râzi olsun hâlikım hem dahi Rasuli Emin
Ey birader gel buyur iç bulsun safa-i cânda hemin
Ta’mire bâ’iz Ca’fer zadeler Rahmetullahi aleyhim ecmain.


Çarşı Çeşmesi (Merkez)

Karaman Ahiosman Mahallesi, Baloğlu Sokağı’nda bulunan bu çeşme yol ortasında kalmıştır. Karaman’ın en eski çeşmelerinden birisi olup,dört satırlık kitabesinden anlaşıldığına göre Mehmet isimli bir kişi tarafından 1594’de yaptırılmıştır.

Çeşme kesme taştandır. Yanındaki evin yıkılmasından ötürü ortada kalan çeşme doğu yönünde 1.73 m., batı yönünde de 1.58 m. derinliğindedir. Çeşmenin genişliği 3.56 m, yüksekliği 3.46 m.dir. Sivri kemerli çeşmenin nişi üzerinde dört satırlık yapım kitabesi bulunmaktadır.
Kitabe:

Ya İlâhi ec-i hayrın ile a’malin cemil
Eyledi hâce Mehmed çeşme-i âlî sebil
Ehli diller cem’oluben didiler târihini
Çeşme-i havevân mıdır ya’ayn-ı âb-ı selsebil.


Hoca Mahmud Çeşmesi (Merkez)

Karaman Sekiçeşme Mahallesi, Dr. Mehmet Armutlu Caddesi üzerinde bulunan çeşme, Hoca Mahmud Camisi’nin batısında bulunmaktadır. Çeşme nişi üzerindeki kitabeler yapımıyla ilgili bulunmamaktadır. Bunlardan biri onarım, diğeri de günümüze ulaşamayan bir yapıya aittir.

Çeşme kesme taştan olup 3.42 m. yüksekliğinde, 3.70 m. genişliğindedir. Sivri kemerli çeşme iki sıra silmeyle bezenmiş ayaklar üzerine oturmuştur.


İsmail Ağa Çeşmesi (Merkez)

Karaman Hatipler Mahallesi, Hatipler Sokağı’nda bulunan bu çeşme kitabesinden öğrenildiğine göre, İsmail Ağa tarafından 1708 yılında yaptırılmıştır. Çeşme mahalle sakinleri tarafından 1832 yılında onarılmıştır. Mimarı Hacı Abdurrahman olup, kitabesini Ferruhzade isimli bir hattat yazmıştır.

Karaman Müzesi çeşmeyi 1986 yılında Alaeddin Türbesi’nin bahçesine taşımıştır. Çeşme 2.82 m. yüksekliğinde, 3.99 m genişliğinde, 1.74 m derinliğindedir. Çeşme nişi içerisinde iki satırlık celi sülüs yazılı kitabesi bulunmaktadır:

Bârekellâh hasbiihyâ itdi İsmail Ağa
Çeşme-i aliyyâyı ister rahmeti rahmânı
Çünkim gittiler Şükri didi târihini
Rûh-ı Hüseyne gülle nûş ide âb-ı revânı.

Kesme taştan yapılan çeşme orijinal durumundan uzaklaşmıştır.


Emine Hanım Çeşmesi (Merkez)

Karaman Sakabaşı Mahallesi, Hacı Bektaş Sokağı’nda bulunan bu çeşme kitabesinden öğrenildiğine göre Emine isimli bir kadın tarafından 1725 yılında yaptırılmıştır.

Kesme taştan yapılan çeşme 2.40 m. yüksekliğinde, 2.48 m. genişliğinde, 0.99 m derinliğindedir. Çeşme bir sıra profilli silme ile iki taş paye üzerine oturtulmuştur. Üzerinde iki satırlık celi sülüs kitabesi bulunmaktadır:

Sâhibü’l-hayrât Emine binti Rüstem Nasûh Zâde hâzihi’l-çeşme
Taleben limerzatillâhi fisenete semânın ve sülüsin ve miete ve elfin
Amile el-Hac Abdurrahman


Hacı Molla Çeşmesi (Merkez)

Karaman Molla Fenari Mahallesi, Davulcu Sokak’ta, bir evin bahçesine bitişik olan çeşmenin kitabesi bulunmamaktadır.Yapı şeklinden XVIII.yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır.

Kesme taştan tek kemerli çeşme 2.76 m. yüksekliğinde, 2.51 m. genişliğinde, 1.10 m. derinliğindedir. Çeşme nişini örten sivri kemer düz profilli bir sıra silme ile hareketlendirilmiştir. Çeşmenin üzeri kırma çatı ile örtülmüş olup, saçak ikisi düz birisi iç bükey yarım daire profilli üç sıra ile silmeyle bezenmiştir.


Baloğlu Adıgüzel Sokak Çeşmesi (Merkez)

Karaman, Ahiosman Mahallesi, Adıgüzel Sokak’ta bulunan bu çeşme, bir evin duvarına bitişik olup üzerinde kitabesi bulunmamaktadır. Bununla beraber yapı üslubundan XVIII.yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır.

Kesme taştan yapılmış olan çeşme 3.45 m. yüksekliğinde, 3.05 m. genişliğinde, 1.39 m. derinliğindedir. Sivri kemerli çeşme nişi iki sıra profilli silme ile çevrelenmiştir. Üzeri saçaklı bir çatı ile örtülmüştür. Bezeme olarak silme ve on iki köşeli yıldız motifleri dışında başka bir süsleme elemanı bulunmamaktadır. Çeşme günümüzde kullanılmamaktadır.


Hancızade Çeşmesi (Merkez)

Karaman Abbas Mahallesi, Abbas Sokağı’nda iki katlı bir evin duvarı içerisinde bulunan çeşmenin kitabesi günümüze gelememiştir. Burada bulunan kitabe sökülmüş ve kaybolmuştur. Yapı tarzından XVIII.yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır.

Günümüzde kullanılmayan çeşme kesme taştan yapılmıştır. Çeşmenin yüksekliği 3.15 m, genişliği 3.60 m.dir. Sivri kemerli çeşme ikisi düz biri dışbükey yarım daire profilli üç sıra silme ile bezenmiştir. Sivri kemerler de iki taş ayak üzerine oturmuştur. Ayrıca çeşmede dinlenme sekileri bulunmaktadır.


Balıoğlu Çeşmesi (Merkez)

Karaman Ali Şahane Mahallesi, Burhanlı Sokağı ile Arıkoğlu Sokağı’nın birleştiği köşenin karşısında bulunan bu çeşme, 1999 yılında yıkılarak ortadan kaldırılmıştır. Çeşmenin Balızade Hacı Mustafa için 1791 yılında yaptırıldığı, 1885 yılında da onarıldığı kaynaklardan öğrenilmiştir.


Fakikzade Mehmet Cemil Çeşmesi (Merkez)

Karaman Mansurdede Mahallesi, Yusufhoca Sokağı’nda bulunan bu çeşme kitabesinden öğrenildiğine göre; Hadimli Hacı Mustafa tarafından 1794 yılında eşi Molla Kadın ve babası Ahmed Efendi’nin ruhu için yaptırılmıştır.

Karaman’da nişsiz ve iki yüzlü çeşme örneklerinden olan bu çeşme, arkasındaki evin bahçe duvarına bitişiktir. Sokak yüzü 2.35 m. yüksekliğinde, 2.06 m. genişliğinde ve 2.06 m. derinliğindedir. Çeşmenin ayna taşı sokak kotunun yükselmesinden ötürü kısmen toprak altıda kalmıştır. Ayna taşının üzerindeki maşrapa konulmaya yarayan niş kaş kemerlidir. Nişin üzerinde altı satırlık kitabesi sülüs yazı ile yazılmıştır.

Kitabe;
Bu ismi fahr-i âlem şöhreti
Bil Fakih zâde Cemil bu ruh içün
Râh-ı hayrâta akardı âb-ı veş
Çün delil oldi rızâullâh içün
Hacı Mustafa Efendi hâdimi
Ehli mollakadına h3ub-ı cân içün
Sıdkla yabdı Mehmet Mustafa
Çeşme_i şemsi miyâh-ı evvel mâh içün
Atası Ahmed Efendi ruhuna
Rahmet olsun içilen emvat içün
İç Ebûbekir-i şifâ bu târihi âl
Ayn-ı kevserdir biyâ Allah içün

Çeşmenin arka yüzündeki kitabesi ise yerinden sökülmüştür. Bu kitabeyi yerinde yaptığı araştırmada Mustafa Denktaş evin bahçesinde bulmuş ve yayınlamıştır:

Sâhibül-hayrât fakih zâde bu sâl
Buldı ihsâniyede çok nevâl
Menzili cennetde....selsebil
Bâis-i firdevs olur âb-ı zülâl
Nehr-i kevserden akar bu çeşmesi
İç Ebubekir-i âb-ı latif bu târhi âl
Akıtdı pes Fakin zâde çün kevser-i mai
Didem yu hayrın misli yok görmüş değildir devr iden yamyam
Bu çeşmeden akan âb şehânüs it bula ruhun hayatı
Hayât ü âfiyet olsun kamünüş eyleyin cana didi hüsn-i âna târih
Mâ tâhare âb-ı zemzem....

Çeşmenin her iki kitabesinin Hattat Ebubekir tarafından yazıldığı anlaşılmıştır. Bunun dışında çeşme üzerinde bezeme elemanına yer verilmemiştir.


Şıhlar Sokağı Çeşmesi (Merkez)

Karaman Koçakdede Mahallesi, Şıhlar Sokak’ta bulunan bu çeşmeyi kitabesinden öğrenildiğine göre; İbrahimUsta 1852 yılında onarmıştır. Yapım kitabesi olmadığından kimin tarafından ve ne zaman yapıldığı bilinmemektedir.

Kesme taştan çeşmenin yüksekliği 2.19 m ile 2.42 m. arasında değişmektedir. Genişliği 3.10 m. derinliği de 1.50 m.dir. Taş konsollar üzerine oturtulan sivri kemerli nişi profilli bir silme ile çevrelenmiştir. Üzerinde düz silme kuşaklı saçağı bulunmaktadır.


Necip Ağa (Sekiz Çeşme) Çeşmesi (Merkez)

Karaman Sekiçeşme Mahallesi’nde, Arapoğlu Sokağı’nda bir evin duvarı içerisindeki çeşmenin kitabesi olmadığından ne zaman ve kimin tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir. Yalnızca onarım kitabesinden Necip Ağa tarafından 1808’de onarıldığı öğrenilmektedir.

Kesme taştan olan çeşmenin yüksekliği 1.83 m., genişliği de 1.95 m.dir. Çeşmenin mermerden onarım kitabesi sülüs yazılıdır;

Kitabe:
Hamdillah Atau’llâh bu
Nice sâl akmazdı akdı geru su
Ehli hayratlar Çavûş zâde kâdim
Aktığı yerde misâldir aka su
Çeşmeveş akıtdı Necip Ağa bu sâl
Nehri kevserden helâl-i pak su
1223 (1808).


Yiyen Ağalar Sokağı Çeşmesi (Merkez)

Karaman Cedid Mahallesi, Yiyen Ağalar Sokağı’ndaki, bir evin duvarına gömülü olan çeşmenin yapım ve onarım kitabesi bulunmamaktadır. Ne zaman ve kimin tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir.Yapı üslubundan XVIII.Yüzyılda yapıldığı anılmaktadır.

Kesme ve moloz taştan yapılmış çeşmenin yüksekliği 2.40 m, genişliği de 3.06 m.dir. İki taş paye üzerine oturan çeşme sivri kemerlidir. Üzeri kırma çatılı olup, saçak kısmı dışarıya doğru taşırılmıştır.


Yukarı Mahalle Çeşmesi (Merkez)

Karaman Cedid Mahallesi, Büyük Cami Meydanı’nda bulunan çeşmenin yapım ve onarım kitabesi bulunmadığından ne zaman ve kimin tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir.Yapı üslubundan XVIII.yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır.

Kesme taştan çeşme 3.00 m. yüksekliğinde, 3.43 m. deriliğindedir. Çeşme iki taş paye üzerine oturmuş sivri kemerlidir.Yarım daire şeklinde bir profil ile çevrelenmiştir. Üst bölümü kırma çatı şeklindedir.


Koçak Dede Mahallesi Çeşmesi (Merkez)

Karaman Koçak Dede Mahallesi, Eski Hükümet Caddesi üzerinde bulunan çeşmenin kitabesi bulunmadığından yapım tarihi bilinmemektedir. Yapı üslubundan XIX.yüzyılda yapılığı sanılmaktadır.

Çeşme kesme taştan olup 3.13 m. yüksekliğinde, 3.58 m. genişliğindedir. Çeşme nişi iki taş paye üzerine oturmuş olup sivri emerlidir. Nişin içerisinde kitabelik kısmı bulunmakla beraber kitabe yazılmamıştır. Üzeri kırma çatı formu şeklinde olup, saçak kısmı dışarı taşırılmıştır. Bezeme olarak yalnızca profilli silmeler bulunmaktadır.


Aşıran Çeşmesi (Merkez)

Karaman Koçakdede Mahallesi, Eski Hükümet Caddesi ile Şıhlar Sokağı’nın birleştiği köşede bulunan çeşmenin kitabesi bulunmadığından ne zaman yapıldığı bilinmemektedir. Yapımındaki üsluba dayanılarak XVIII.yüzyıl sonu veya XIX.yüzyıl başında yapıldığı sanılmaktadır.

Kesme taştan çeşme 2.88 m. yüksekliğinde, 3.21 m. genişliğindedir. Taş ayaklar üzerinde sivri kemerli çeşme iki profilli silme ile sınırlandırılmıştır. Üzeri kırma çatı formunda düzenlenmiş, dışa taşkın saçak kısmı ile üst örtüsü tamamlanmıştır.


Hacı Efendi Çeşmesi (Merkez)

Karaman Abbas Mahallesi, Kuyu Sokağı’nda bulunan çeşme kitabesinden öğrenildiğine göre Hacı Efendi isimli bir kişi tarafından 1804 yılında yapılmıştır. Ayrıca 1824 tarihinde de onarılmıştır. Bu onarımı belirten kitabe yerinden sökülmüştür.

Kitabe:
Ehli hayrın zübdesi Hacı Efendi yapdırub
Ayn-ı zemzem çeşme-i sir âb-ı lezzet hem şifa
Bin iki yüz on dokuz buldı revân
Teşnegâna afiyet olsun ricâm bir dua

Kesme taştan olan çeşme, boydan boya beyaz badana ile örtülmüş ve orijinalliğini yitirmiştir. Çeşme iki yönünde evlerin duvarlarına bitişik olarak yapılmıştır. Çeşmenin yüksekliği 3.37m. genişliği de 3.00 m.dir. Sivri kemerli çeşme nişinin üzeri yarım profillere çevrelenmiştir.


Ali Dede Tartan Çeşmesi (Merkez)

Karaman Tapucak Mahallesi, Eski Hükümet Caddesi’nde bulunan çeşme kitabesinden Tartanzade Hacı Mustafa Ağa tarafından 1809 yılında yapılmıştır. Çeşme nişinin üzerinde altı satırlık sülüs yazılı kitabesi bulunmaktadır:

Bârekaaâh hû çeküb kıldı
Ab-ı Tartan Zâde Hacı Mustafa Ağa
Rehnumanı arş-ı zılillâh içün
Çeşme-i kevser mizâc eyledi binâ
İç di bismillâh tamam it hamdele
İşte bu âb-ı hayât âyn-ı şifa
Eğniya bir ehli hayrât olmalı
Bula günin içre âsârı bekâ
Garga-i rahmet olsun geçmişleri
Havz-ı Kevser’de suvara murtâza
Çün Ebû Bekir itdi pâk çeşme bu sâl
Bir misali selsebil Mustafa
1224 (1809)

Kesme taştan yapılmış olan çeşme 1.92 m. yüksekliğinde, 2.82 m. genişliğinde olup, basık yuvarlak kemerlidir. Profilli başlıklara oturan nişin üzerinde yer alan çeşme oldukça sade bir görünüştedir. Çeşmenin doğu yönünde su haznesi bulunmaktadır.

Hisar Çeşme (Merkez)

Karaman Hisar Mahallesi’ndeki bu çeşme Karaman Kalesi’nin güneyinde, Pir Ahmet Efendi Camisi’nin yakınındaki bir parkın içerisinde yer almaktadır. Hisar, Yılanlı ve Hamam Çeşme isimleri ile tanınan çeşmenin kitabesinden Fatmazade Sırrı Toruncuyan Hacı Ahmet Ağa tarafından 1827’de onarıldığı öğrenilmektedir. Çeşmenin 1809 tarihli yapım kitabesi kaybolmuştur.

Çeşme kesme taştan dikdörtgen kütlevi bir yapı olup, yüksekliği 3.70 m., genişliği 3.56 m.dir. Kalın ayaklar üzerine sivri kemerli olan çeşmenin çevresi yarım daire şeklinde profilli bir silme ile çerçevelenmiştir. Bu çerçevenin ve sivri kemerli nişin üzerine kabartma bir madalyon motifi yerleştirilmiştir. Günümüzde boş olan kitabeliğin yanına sülüs yazılı bir onarım kitabesi yerleştirilmiştir.

Kitabe:
Allâh mübârek ide sa’y-ı cemail
Ol müftî-i Bağavî Seyyîd Halîl
Nâmı Mehmed Reşîd âlicenâb
P’ı vakfa oldı delîl ve hem’asîl
Eslâf-ı evvel bu vakfa vâkıfîn
Ba’de-i harâb buldı ihyâya sebîl
Çok ehl-i hayrât muzaffer olmadı
Avn-ı ilâhi bu dem oldu delîl
Aştân u hayrân iken ehli hisâr
Reyyân-ı fermân ide lüf-ı celîl
Bu vakfa imdâd iden ol dâhi
Cennetde içe rahîk u selsebil
Ayn-ı şifâdır “Ebubekir” iç bu âb
Tensîm-i cennet mizâc-ı zencebil
And eyledik kal’ayı târiha yaz
Müftî Efendi bu çeşme selsebil.


Davulcu Çeşmesi (Merkez)

Karaman Fenari Mahallesi Davulcu Sokağı’nda bulunan bu çeşme yol genişletme çalışmaları sırasında Karaman belediyesi tarafından 1988 yılında yerinden kaldırılarak, İstiklal İlköğretim Okulu’nun bahçesine kaldırılmıştır. Çeşme üzerinde iki kitabe bulunmaktadır. Bu kitabelerden biri tahrip olduğundan okunamamış, ancak 1835 tarihi tespit edilmiştir. Çeşme nişi içerisindeki ikinci kitabede ise 1890 yılında Hacı Musa tarafından onarıldığı yazılıdır.

Çeşme kesme taştan yapılmış olup, 3.15 m. yüksekliğinde, 2.99 m. genişliğindedir. Sivri kemerli çeşme nişi bir sıra düz profilli silme ile çevrelenmiştir. Çeşmenin saçak kısmı dışarıya doğru taşkın olup, silme kuşaklarla hareketli bir görünüm verilmiştir.


Kilise Çeşmesi (Merkez)

Karaman Gazidükkan Mahallesi’nde Çeşmeli Kilise’nin duvarına bitişik olan bu çeşme, 1980 yılında bulunduğu yerden sökülerek Karaman Müzesi bahçesine taşınmıştır.

Kesme taştan yapılmış olan çeşmenin üzerinde 1855 tarihi okunmaktadır. Çeşmenin yüksekliği 1.92 m., genişliği de 1.02 m.dir. Çeşme dikdörtgen ayaklarla ve düşey yivlerle hareketlendirilmiştir. Bunların üzerine de kare şeklinde başlıklar oturtulmuştur. Her iki başlığın üzeri bir çiçek kabartması ile bezenmiştir. Ayrıca kemerin altında vazo içerisinden çıkan çiçeklerden oluşan bir buket dikkati çekmektedir. Çeşmenin ayna taşı merkezden çıkan ışın kabartmaları ile hareketlendirilmiştir. Bu ışının üzerinde de kanatlarını açmış bir kuş figürü yerleştirilmiştir. Ayrıca kemerin köşelerine de melek figürleri simetrik olarak yerleştirilmiştir.


Sakabaşı Sokağı Çeşmesi (Merkez)

Karaman Sakabaşı Mahallesi, Sakabaşı Sokağı üzerindeki çeşmenin kitabesi tahrip olduğundan ne zaman ve kimin tarafından yapıldığı bilinmemektedir. Yapı üslubundan XVIII.yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır.

Çeşme bir ev duvarına bitişik olarak kesme taştan yapılmıştır. Yüksekliği 3.20 m., genişliği de 3.15 m.dir. Yuvarlak kemerli çeşme nişinin üzerini örten yuvarlak kemer kesme taş ayaklar üzerine oturtulmuştur. Çeşmenin saçak kısmı öne doğru taşkın iki sıra düz profilli silme ile çevrilmiştir. Çeşme üzerinde kabartma olarak işlenen sekiz kollu yıldız motifi bulunmaktadır.


Küllük Çeşmesi (Merkez)

Karaman Cedid Mahallesi, Tevhit ve İnce sokaklarının birleştiği köşede bulunmaktadır. Kitabesinden öğrenildiğine göre, Zeynep ve Mehmet isimli bir çift tarafından 1880 yılında yaptırılmıştır.

Kesme taştan olan çeşme arakasındaki bir evin bahçe duvarındadır. Çeşmenin yüksekliği 2.71 m., genişliği 3.27 m.dir. taş ayaklar üzerine oturan çeşme nişi sivri olup, yarım daire profilli üç simler ile çevrelenmiştir. Ayna taşı günümüze gelememiştir. Çeşmenin saçağı dışarı taşkın, düz ve iç bükey yarım daire profillerle kuşatılmıştır.


Mavu Çeşme (Merkez)

Karaman Hisar Mahallesi’nde, park içerisinde bulunan bu çeşmenin kitabesi bulunmadığından banisi ve yapım tarihi bilinmemektedir. Bununla beraber XIX.yüzyılın ikinci yarısında yapıldığı sanılmaktadır.

Çeşmenin yapımında çok sayıda devşirme malzeme kullanılmıştır. Yüksekliği 2.40 m., genişliği 3.48 m. olup, sivri kemerli bir niş içerisindedir. Bu niş silmelerle hareketlendirilmiştir. Günümüzde toprağa gömülü bir durumda olan çeşme özelliğini yitirmiştir.


Kanlı Osman Çeşmesi (Merkez)

Karaman Tapucak Mahallesi, Şıhlar Sokağı’nda, iki katlı bir evin altında bulunan bu çeşmenin kitabesi olmadığından yapım tarihi ve banisi bilinmemektedir.

Kesme taştan yapılan bu çeşmenin düzgün olmayan bir planı vardır. Yüksekliği 2.40 m., genişliği 2.92 m.dir. Sicvri kemeri yığma ayaklar üzerine oturmuş, önünden geçen yol nedeniyle büyük bir bölümü toprağa gömülmüştür. Çeşmede bezeme elemanına rastlanmamaktadır. Bu çeşmenin doğusunda bulunan su dağıtım savağı, Karaman’da günümüze ulaşabilen tek örnektir. Karaman’daki birkaç çeşme arasında su dağıtımını yapan bu savaklar, suyun dağıtımında ekonomik bir şekilde kullanımı öngörmektedir. Suyun hangi çeşmeye gitmesi isteniyorsa bu savaktaki delikler ona göre açılıp kapatılmaktadır.


Tabakhane (Şamkapı) Çeşmesi (Merkez)

Karaman Sekiçeşme Mahallesi, Şamkapı Caddesi’nde bir dükkanın duvarına gömülü olan bu çeşme, 1988 yılında yerinden kaldırılarak bugünkü Musalla denilen yere taşınmıştır. Kitabesinden öğrenildiğine göre Emine isimli bir kadın tarafından 1927 yılında yaptırılmıştır.

Kesme taştan olan çeşme, üçgen alınlıklı olup, 2.83 m. yüksekliğinde, 1.84 m. genişliğindedir. Dekoratif kemerli, düz profilli silmelerden meydana gelen çeşme nişi içerisinde talik yazılı iki satırlı bir kitabesi bulunmaktadır. Çeşme alınlığı üçgen formunda biçimlendirilmiş, alınlık yüzeyi boş bırakılmıştır. Saçak hattı da bir sıra düz silmelerle hareketlendirilmiştir.
 
#10
Karaman Köprüleri


Akköprü (Merkez)

Karaman Yeşildere (İbrala) yolu üzerinde bulunan, kitabesi günümüze gelemeyen bu köprü Yeşildere (İbrala) Çayı üzerinde bulunmaktadır. Karamanoğulları döneminde XIV.-XV.yüzyılda yapılan bu köprü 18 m. uzunluğunda tek gözlü bir köprüsür. Kemerinin açıklığı 10 m., eni de 4 m.dir.

Köprü muntazam kesme taştan yapılmış olup, tek göz kemeri sivridir ve tempan duvarına göre bu göz deha içeridedir. Köprünün korkuluğu tek sıra halinde iri blok taşlardan yapılmıştır. Kısmen özelliğinden uzaklaşmış olmakla beraber günümüze iyi bir durumda gelmiş ve halen kullanılmaktadır.


Gazalpa Köprüsü (Merkez)

Karaman Çeltek Mahallesi’nde Gazapla Çayı üzerinde iki köprü bulunmaktadır. Bu köprülerin banisi Gazi Alp’tir. Karamanoğulları döneminde yapılmıştır. Karamanoğulları vakfiyelerinde ve Osmanlı vakıf kayıtlarında bu köprülerin ismi geçmektedir.

Kesme ve moloz taştan yapılan bu köprülerden biri yuvarlak tek gözlü, diğeri de yuvarlak dört küçük gözlüdür.


Kızıllar Köprüsü (Merkez)

Karaman Yeşildere, Kızıllar Köyü’nde bulunan bu köprü Karamanoğulları döneminde, XIV.yüzyılda yapılmıştır. Kitabesi bulunmamaktadır.

Kesme taş ve moloz taştan yapılan köprü tek gözlüdür. Günümüzde kullanılmamaktadır.


Orta Köprü (Merkez)

Karaman Taşkale, Orta Cami Mahallesi’nde, Yeşildere Çayı üzerinde bulunan bu köprünün ne zaman yapıldığı konusunda kesin bir bilgi bulunmamaktadır. Bununla beraber, Cumhuriyetin ilk yıllarında yapıldığı sanılmaktadır.

Köprü 25 m. uzunluğunda, çaydan 7 m. yükseklikte olup, yuvarlak kemerlidir. Köprü kesme taştan yapılmıştır.


Salavat Köprüsü (Merkez)

Karaman Göçer Köyü’nde, Göksu nehri üzerinde bulunmaktadır. Köprünün kitabesi günümüze gelemediğinden yapım tarihi konusunda kesin bir bilgi bulunmamaktadır. Bununla beraber Karamanoğulları döneminde, XIV.yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır.

Köprü kesme taştan yapılmış olup, 15 m. uzunluğunda, 3 m. genişliğindedir. Göksu Çayı’ndan yüksekliği 12 m. civarındadır. Tek gözlü, yuvarlak kemerli bir köprüdür.


Ayrancı Köprüsü (Ayrancı)

Karaman Ayrancı ilçesinde bulunan bu köprünün kitabesi günümüze gelememiştir. Bununla beraber, XIV.yüzyılda Karamanoğulları döneminde yapıldığı bilinmektedir.

Köprü büyük bir ana göz ve onun solunda daha küçük bir gözden meydana gelmiş, kesme taş ve moloz taştan yapılmıştır. Gözleri oluşturan kemerler sivridir. Köprünün menba tarafında üçgen şekilde sivri külahlı bir selyaran bulunmaktadır. Korkuluklar tempan duvarlarının devamı niteliğindedir. Köprü günümüzde kullanılmamaktadır.


Musaköyü Köprüsü (Ayrancı)

Karaman Ayrancı ilçesine 4 km. uzaklıkta bulunan Musaköyü Köprüsü Karamanoğulları döneminde yapılmıştır. Ancak köprü 1968 yılında sel nedeniyle yıkılmış ve kitabesi de kaybolmuştur. Bunun dışında kaynaklarda bu köprü ile ilgili herhangi bir bilgiye rastlanmamaktadır. Bugün bu köprünün olduğu yerde beton bir köprü bulunmaktadır.


Ziya Efendi Köprüsü (Ayrancı)

Karaman Ayrancı İlçesi, Kaleköyü’nde bulunan bu köprünün kitabesi bulunmamaktadır. Bununla birlikte, banisinin Ziya Efendi isimli biri olduğu söylenmektedir. Kaynaklarda Ziya Efendi ile ilgili bir bilgi bulunmamaktadır.

Yavuz Sultan Selim veya IV.Murad zamanında yaşadığı söylenmektedir. Halk arasındaki yaygın bir söylentiye göre; Yavuz Sultan Selim Mısır seferine çıkmadan önce burada yaşayan Ziya Efendi’yi ziyaret etmiştir. Yavuz Sultan Selim’in askerleri köprüden geçerken Ziya Efendi’nin adamları onlara engel olmak istemiş ve “Efendi Hazretleri müsaade etmiyor” demişlerdir. Bunun üzerine Yavuz Sultan Selim atını çaya sürerek geçmiş, ancak adamlarından bazıları boğulmuştur. Daha sonra bu kişilerin Ziya Efendi’nin adamları değil, bozguncular olduğu öğrenilmiştir.

Ziya Efendi Köprüsü tek sıra kesme taştan yapılmıştır. Köprü korkulukları iri blok taşlardan olup, yer yer taşların arasında çevreden toplanmış sütun ve mezar taşları da görülmektedir. Üç gözden meydana gelmiş olup, bu gözler sivri kemerlidir. Kemerler tempan duvarlarına göre daha içerdedir. Ana gözün iki tarafında yuvarlak birer tahliye gözü bulunmaktadır.


Ala (Görmel) Köprüsü (Ermenek

Karaman Ermenek ilçesinin 18 km. uzağında, Ermenek-Anamur yolundaki bu köprü Göksu Nehri’nin üzerindedir. Köprü nün biri büyük, diğeri de küçük olmak üzere iki kitabesi bulunmaktadır. Bunlardan halat motifli çerçeve içerisine alınmış dört satırlık Arapça büyük kitabesinde h.706 (1306) yılında Karamanoğullarından Mahmut Bey’in oğlu Mirza Halil Bey ile Bedreddin İbrahim Bey ile birlikte oldukları saltanat yıllarında yaptırdıkları yazılıdır. Bu kitabenin üzerindeki küçük kitabede ise mimarının Yusufoğlu Süleyman olduğu yazılıdır.

Bu köprünün yapılışı ile ilgili bazı söylentiler de bulunmaktadır. Gülnar’da Gezendi Köprüsü’nü yapan ustanın kalfası Süleyman ustasından gizli olarak bu köprüyü yaptırmış, ustası da bu köprüyü görünce; “öğmeli değil görmeli” demiştir. Bu yüzden de köprünün adı Görmeli Köprüsü olarak kalmıştır.

Köprü 62.60 m. uzunluğunda, 5.75 m. eninde iki gözlü olarak yapılmıştır. Köprünün su seviyesinden yüksekliği 28 m., büyük kemerin açıklığı da 21.60 m.dir. Köprünün kara ile bağlandığı noktalar kayalara oturtulmuştur.


Bıçakçı (Göksu) Köprüsü (Ermenek)

Karaman Ermenek ilçesinde bulunan bu köprü, Göksu Nehri üzerindedir. Kitabesinden öğrenildiğine göre Karamanoğulları döneminde XIV.yüzyılda yaptırılmıştır. Mimarı bilinmemektedir.

Köprü kesme taştan yapılmış olup, 89.40 m. uzunluğunda, dört gözden meydana gelmiştir. Yuvarlak kemerli bu gözlerden en büyük kemer açıklığı 15 m.dir. Bu kemerlerin ortasındaki büyük, diğerleri daha küçüktür. Büyük gözün iki kenarında birer yuvarlak tahliye gözleri de bulunmaktadır. Köprü yakın tarihlerde onarılmıştır.
 
#11
Karaman Kaleleri


Karaman Kalesi (Merkez)

Karaman il merkezinde, Hisar Mahallesi’nde bulunan Karaman Kalesi’nin XII.yüzyılda Selçuklular döneminde yapıldığı sanılmaktadır. Kale XIV.yüzyılın ortalarında Karamanoğulları, XIII.yüzyılda İlhanlılar, XV.yüzyılın sonunda da Osmanlılar tarafından onarılmıştır.

Karaman Kalesi dış, orta ve iç kale olarak yapılmış, irili ufaklı birbirlerinden farklı olarak dokuz burç ile takviye edilmiştir. Burçların alt yapılarının XIII.- XIV.yüzyıllarda yapıldığı, XV.yüzyılda da üst kısımlarının tamamlandığı sanılmaktadır. Bunun da nedeni taşlar arasındaki renk farklarıdır.

İç kale köşelerinde silindirik veya pirizmatik şekilli büyük burçlarla sınırlandırılmış, muntazam olmayan dikdörtgen bir plana sahiptir. Burada büyük bir burç ve bununla kuzeydoğu köşe kulesi arasında yine dikdörtgen planlı küçük bir burç bulunmaktadır. İç kalenin doğu cephesinde kaidesi dörtgen üzeri üçgen pahlarla bağlanmış, yarım sekizgen planlı küçük bir burç, batısında da yine dikdörtgen planlı küçük bir burç onları tamamlamaktadır. Kalenin güneyindeki dikdörtgen planlı büyük burç ta iç kalenin girişini meydana getirmektedir. Basık kemerli giriş kapısının üzerinde sivri kemerli bir alınlık içerisinde dikdörtgen şekilde yazısız bir kitabelik bulunmaktadır. Bu kapının çevresi pahlı bir profille çerçevelenmiştir. Bu çerçevenin üzerinde birer kabaraların bulunduğu, içerisi rumilerle süslenmiş bir alınlık yerleştirilmiştir. Bu alınlığın çevresindeki duvarların taş örgüsünde de antik ve Bizans çağına ait malzemelerin kullanıldığı da görülmektedir. Giriş kulesinin il yapılışında iki katlı olduğu duvarlardaki izlerden anlaşılmaktadır. Girişin solunda Karamanoğulları döneminde, XIV.yüzyılda yapılmış ikinci bir giriş kapısı da dikkati çekmektedir. Bu kule güney ve doğu yönüne açılan mazgal pencerelerle aydınlatılmıştır. Buradan zamanla moloz ve toprak dolmuş ve bunun sonucu zemini yükselmiş bir iç avluya geçilmektedir. Bu avluda kulelerin alt katlarına girişleri sağlayan ve bugün toprağa gömülmüş kapılar ile burçlara çıkışı sağlayan merdivenler bulunmaktadır. Kalenin burçları ahşap döşemelerle katlara ayrılmış ve duvar içerisine yerleştirilmiş merdivenlerle iniş ve çıkışlar sağlanmıştır. Bu ahşap bölmelerden günümüze hiçbir iz gelememiştir. Ayrıca kalenin üst kısmındaki seyirdim yolları mazgal ve siperler de kısmen yıkılmıştır.

Karaman Kalesi’ni XVII.yüzyılda gezmiş olan Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde bir takım bilgiler vermektedir:

“…ve Kal’a-i Karaman hamunun ortasında havalesiz üç kat, bir kat şaddadi bina, sarp ve metin ve kavî kal’adır. İç Kal’ası bir mürtefi topraklı bayır üzre, şekl-i murabba, şeddadi iri iri taşlı kal’adır. Ve bu iç kal’anın cürmü altıyüz adımdır. Ve sekiz kule-i azimdir. Ve cevani bir erbaası amik ve ariz hendektir. Ve garba nazır ancak bir kapısı var, ağaç cisir ile geçilir. Üç kat demir kapılardır. Ve bu kapının iki tarafında olan dıvar taşlarının her birinde celi hat ile esma-ül hünsa tastir olunmuştur. Ve dizdar bunda sakin olur. Cümle kırkaltı hürde toprak örtülü evlerdir. Ve bir camiden gayri bir şey yoktur. Ve bu kal’adan taşra bir kat kal’a dahi çevrilmiştir. Orta Hisar derler. Şekl-i ile müdevver bir metin kal’adır. Ve başka hendeği vardır. Ve dairenmadar cürmü bin yediyüz adımdır. Ve cümle kırk kuledir. Ve iki kapıdır. Garp tarafından yol kapısı, kıble tarafından Pazar kapısıdır. Bu şehr-i azimi ihata eder, taşra baru kal’ası üçüncü katıdır. Çepçevirme yedi bin adım, kal’ayı kebirdir. Ve cümle yüzkırk kuledir. Ve cümle dokuz kapıdır. Evvele Paşa Camiinde kıbleye nazır emildenli kapısı ve şarka nazır şam kapısı ve garba nazır sekiçeşmesi kapısı ve yine şarka nazır şam kapısı ve garba nazır sekiçeşmesi kapısı ve yine garba nazır şam kapısı ve garba nazır kör soğuk kapısı ve Hazret-i Mevlana validesi türbesi dibinde parmakkapı ve cenuba toplar kapısı. Kıbleye imaret kapısı ve cenube Emir Ahmet kapısı ve kıbleye tekke kapısı ve cürümde olan ribat-ı azimin içinde cümle otuziki mahalle ve elliüç mihraptır”.

Evliya çelebi’nin değindiği gibi iç surun güneye bakan Pazar Kapısı ile bunun çevresindeki burçlar ve duvarlar ayakta durmaktadır. Pazar Kapısının kemeri ve üst kısmı yıkılmıştır. Kalenin orta suruna girişte sol tarafta duvara açılmış büyük mazgal pencerelerinden bir tanesi günümüze ulaşabilmiştir. Orta surdaki bazı duvar ve burçlar evler arasında kalmıştır.


Firan (Ermenek) Kalesi (Ermenek)

Karaman Ermenek ilçesinin kuzeyinde, kayalık bir alanda kurulan bu kalenin yapımı ile ilgili bilgiler yeterli değildir. Kalenin ne zaman kurulduğu bilinmemekle beraber tarih boyunca birkaç kez onarılmış, Karamanoğullarının önemli kalelerinden biri olmuştur. Amasyalı coğrafyacı Strabon bu kaledeki mağaraları Zakfiran Mağaraları olarak nitelendirdiğinden de Firan Kalesi olarak anılmıştır.

Evliya Çelebi bu kaleyi; “Göklere ser çekmiş kırmızı bir dağın ortasında Tanrı kudreti ile yapılmış bir Kaledir. Ben karada ve denizde 32 yılda 18 padişahlık yer gezdim böyle bir kale görmedim. Mutlaka gezilmeli görülmelidir. Bu kale Tanrının kudret eliyle yapılmıştır. Hendeği ve kuleleri yoktur zaten bunlara ihtiyaç da yoktur. Kale eşsizdir Yalnız şarka bakan küçük bir kapısı vardır. Bu kapıya dahi 140 kademe ağaç merdivenle çıkılır bir yanı ağaç korkuluktur. Kalenin içinde 40-50 kadar kargir ev vardır. İçinde bir can vardır. Kayalardan ab-ı hayat gibi bir su çıkar, aşağıya akar. Velhasıl övmekle insanın aciz kalacağı emsalsiz bir kaledir. Kalenin dizdarı ve 18 neferi vardır” tanımlamıştır.

Firan (Ermenek) Kalesi yüksek kayalar üzerinde kesme taştan yapılmıştır. Kaleye biri doğudan, diğeri de dik kayalığın alt bölümünden kayaların oyulması ile meydana getirilmiş 72 basamaklı iki merdivenle çıkılmaktadır.

Kale savunma amaçlı olarak yapılmış, ancak hapishane olarak da kullanılmıştır. Bu kalenin, arazi konumundan ötürü çevresinde hendekleri ve kuleleri bulunmamaktadır.


Mennan Kalesi (Ermenek)

Karaman Ermenek ilçesi, Görmeli Köyü’nde, Açıkkır Dağı’nın doğusunda dik bir tepe üzerinde kurulmuştur. Bu kale Ermenek, Mut, Gülnar yolu üzerinde Ermenek ve Erik Çaylarının birleştiği yerdedir. Kalenin ele geçirilmesi son derece zor ve savunması da o nispette kolaydır. Bu kalenin ismi çeşitli kaynaklarda Meyan, Minan olarak geçmektedir. Mennan “sığınılacak yer” anlamında bir sözcüktür.

Kalenin ne zaman yapıldığı kesinlik kazanamamakla beraber Karamanoğulları döneminde onarıldığı bilinmektedir. Bununla beraber kalenin Hititler zamanında kurulduğu, Lydialıların, Asurluların, Romalıların ve Bizanslıların kullandığını ileri süren kaynaklarda bilgilere rastlanmıştır. Ancak bu bilgiler kesin bir kanıta dayanmamaktadır. Osmanlıların Karamanoğulları ile yaptıkları savaşta, Gedik Ahmet Paşa Karaman ve Ermenek’i ele geçirince savaşı kaybeden Karamanoğlu Pir Ahmet bu kaleye sığınmıştır.

Tepenin batısında, kesme taştan, dikdörtgen planlı, beşik tonoz örtülü, güneybatı ve kuzeybatı köşelerinde iki kulesi olan bir yapı, halen ayaktadır. Ayrıca birçok sarnıç ve yıkılmış yapı kalıntıları bulunmaktadır.


İlisıra Kalesi (Merkez)

Karaman Yollarbaşı’nda, İmirme denilen yerde bulunan İlisıra Kalesi Bizans döneminde yapılmıştır. Lystra Kalesi olarak da isimlendirilen bu kale harap bir durumda günümüze gelebilmiştir. Kalıntılarından planını çıkarmak mümkün olamamıştır. Yakınında Bizans döneminde yapılmış bir de kilise bulunmaktadır.


Divle Kalesi (Ayrancı)

Karaman Ayrancı ilçesi, Divle (Üç Harman) Köyü’nde bulunan bu kalenin ne zaman yapıldığı bilinmemektedir. Bununla beraber kaynaklardan öğrenildiğine göre Selçuklular, Karamanoğulları ve Osmanlılar döneminde kullanılmıştır.

Kale kayalık bir arazide kayalarla bütünleşmiş olarak yapılmıştır. Birkaç katlı olan kale moloz taştan yapılmış olup, kalenin yerleşim birimlerinin büyük bir kısmı kayalıklar içerisindeki mağaralardadır. Kalenin kalıntılarından planını çıkarmak mümkün olamamıştır.


Gaferiyet Kalesi (Kazımkarabekir)

Karaman Kazımkarabekir ilçesinde bulunan bu kalenin ne zaman yapıldığı konusunda yeterli bilgi bulunmamaktadır. Bununla beraber kalenin Beylikler döneminde yöresel taşlarla yapıldığı sanılmaktadır. Bu kalenin Karaman Kapısı, Hisar Kapısı, Küçük Kapı ismi ile anılan üç kapısı bulunmakta idi. Bunlardan yalnızca moloz ve kesme taştan yapılmış olan, 21 zıvana taşlı ve kemerli, Karaman Kapısı günümüze gelebilmiştir.

Kale çevresindeki yerleşim birimleri, kalenin taşlarını sökerek yapılarında kullanmışlardır. Bunun sonucu olarak kale ortadan kalkmıştır.
 
#12
Karaman Kiliseleri


İbrala (Yeşildere) Kilisesi (Merkez)

Karaman’ın 37 km. uzağındaki Yeşildere (İbrala) kasabasında bulunan ve günümüzde cami olarak kullanılan İbrala Kilisesi eski bir kilise olup, Hacı Ali Ağa tarafından 1649’da camiye çevrilmiştir.

Bu yapı Orta Anadolu’nun en eski Hıristiyan mimarisinin özelliğini yansıtmaktadır. Yapı muntazam olmayan kesme taştan yapılmış, dış cepheleri çok sade bir görünümdedir. Masif duvarlarına çok az pencere açılmıştır. Apsisin ortasında ve sağ duvarındaki ikiz pencereler bina içerisini aydınlatan tek aydınlatma elemanlarıdır.

Kilise 15x11 m. ölçüsünde dikdörtgen planlıdır. İbadet mekanının ortasında dört büyük kare paye üzerine kubbe oturmaktadır. Ancak bu kubbe dışarıdan görülmemektedir. Kubbenin dışında kalan bölümler tonozlarla örtülmüştür. Yapının dış cephesinde hiçbir bezeme bulunmamakta, bu da dış duvarların masif kalmasına neden olmaktadır.

İbrala Kilisesi yöredeki tonozlu bazilikalar ile Klasik Yunan Haçı kiliseleri arasında farklı bir üslup gösterdiği gibi yöresel üslubu da yansıtmaktadır.


Dereköy (Fisandon) Kilise Cami (Merkez)

Karaman il merkezinin yaklaşık 7 km. güneyinde Fisandon (Dereköy) Köyü’nde bulunan ve bugün cami olarak kullanılan yapı eski bir kilisedir. Bu yapıdan ilk kez Bizans Sanat tarihçisi Strzygowski söz etmiştir. Kilise 1573-1574 yıllarında Yusuf Sinan Paşa tarafından camiye çevrilmiştir.

Fisandon Kilisesi’nin kitabesi bulunmamaktadır. Ancak, kapalı Yunan Haçı kiliselerinin Anadolu’da yaygın biçimde olduğu XVII.-XI.yüzyıl arasında yapıldıkları göz önüne alınacak olursa bu yapının da mimari yapısına dayanılarak IX.-X.yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır.

Kilise köyün ortasında kayalık bir tümsek üzerinde bulunmaktadır. Yapının duvarlarının üst kenarları İbrala’da olduğu gibi yükseltilmiş ve sonradan üzerine beton dökülerek yapının üstü korunmuştur. Ancak bu örtü yapıyı korumakla beraber estetiğini de ortadan kaldırmıştır.
Kilise muntazam kapalı Yunan Haçı planındadır. İçerisinde dört kare kesitli paye haçın ana noktasını oluşturduğu gibi kubbeyi de desteklemektedir. Bu bölümün üzeri kubbe ile örtülmüştür. Haçın kollarının üzerleri beşik tonozlar, aralarda kalan köşe hücreler de çapraz tonozlarla örtülmüştür. Kuzey cephesi orijinal görünüm ve özelliklerini korumaktadır. Burada beşik tonozu yansıtan duvarların içerisinde iki niş ve bir pencereden oluşan mimari cephe düzeni bozulmadan günümüze gelebilmiştir.

Fisandon Kilisesi Orta Anadolu Hıristiyan devri yapılarının en önemlilerinden olduğu kadar Bizans sanatı yönünden de üzerinde durulacak bir eserdir. Dış cephelerinin hareketli ve oldukça kalabalık bir şekilde tezyin edilmesi de onu bölgedeki diğer kiliselerden ayırmaktadır.


Binbir Kilise (Merkez)

Karaman’a 37 km. uzaklıkta bulunan Madenşehri Köyü’nde volkanik bir dağ kütlesi olan Karadağ üzerinde IV. ve IX. yüzyıllar arasında Bizans döneminde yapılmış olan kilise ve manastırlar ile mezarlar bulunmaktadır. Bu bölge XII.yüzyıldan itibaren gezginler tarafından ziyaret edilmiştir. Bu kiliseler Erken Hıristiyanlık döneminin mimari özellikleriyle yöresel üslup kaynaşmış Anadolu’daki diğer örneklerinden farklı yapılar ortaya çıkmıştır. Bu kiliselerin isimleri bilinmediğinden araştırmacılar tarafından numaralandırılmıştır. Binbir Kilise’nin büyük çoğunluğu bazilika tipinde olup, bunların hemen hemen hepsi harap durumdadır. Bu kiliselerin harap durumda olmalarının bir nedeni de çevre köylülerinin bu yapıların taşlarından yararlanarak kendilerine evler yapmasıdır. Bazılarının yalnızca temelleri ve duvarlarının çok az kısımları ayakta kalabilmiştir. Bu yapılar bazilika, yonca planlı kiliseler, serbest haç planlı kiliseler, Latin haçı kiliseler ve yuvarlak binalar olmak üzere farklı konumlardadır.

1 No.lu Bazilika

Madenşehri Köyü’nün girişinde sağda bulunan bu bazilika Binbir Kilise arasında en iyi durumda günümüze gelebilen yapı olduğu gibi, yöredeki en büyük bazilikadır. Bazilikanın önünde üç bölümlü bir narteks bulunmaktadır. Bunlardan yanlardaki iki bölüm tamamen kapalı mekanlar halindedir. Büyük olasılıkla bu mekanlar narteks üzerindeki galeriye çıkışı sağlayan merdivenler için yapılmıştır. Bu mekanların Suriye bazilikalarında olduğu gibi birer yüksek kule halinde oldukları da günümüze gelebilen izlerinden anlaşılmaktadır. Bununla beraber bu konu sanat tarihçileri arasında tartışmalıdır.

Bazilikanın ibadet mekanı sağ ve soldaki dokuzar paye ile üç nefe ayrılmıştır. Orta bölümün üzeri beşik tonozla örtülmüştür. Günümüzde bazilikanın duvarı ile birlikte sağ taraftaki payeler tamamen yıkılmış olmasına rağmen sol taraftakiler oldukça sağlam durumdadır. Yan neflerin üst örtüsü de orta neften daha alçaktır. Apsis üç yuvarlak pencereli olup, dışarıya doğru yarım daire şeklinde çıkıntılıdır.

2 No.lu Kilise

Madenşehri Köyü’nün kurulması sırasında bu kilise XVIII.yüzyılın sonlarında camiye çevrilmiş, bu nedenle de apsisi yıkılmış, içerisindeki payeler ve narteks ortadan kaldırılmıştır. Böylece elde edilen dikdörtgen planlı mekan ahşap çatı ile örtülerek cami konumuna getirilmiştir.

1909 yılında bu cami tamamen yıkılmış, yerine yapılan yeni bina önce okul, sonra da kahvehane haline getirilmiştir. Günümüzde bu yapının altında 2 No.lu kilisenin temel izleri görülmektedir.

3 No.lu Kilise

Madenşehri’nde, Smirnof’un iyi bir durumda olduğunu belirttiği bu yapıyı Ramsay ile Bell yıkılmış olarak görmüşlerdir. Günümüzde bu kilisenin tamamen ortadan kalktığı bilinmektedir. Araştırmacıların çizdiği resim ve planlara göre, ikiz girişli, biri kapalı mekan halinde üç bölümlü narteksi olan ve üç nefli bir bazilika olduğu anlaşılmaktadır. İç mekandaki nefler her bir dizide beşer tane yassı ve bodur iki sıra paye ile üç nefe ayrılmıştır. Madenşehri’ndeki diğer kiliselerden ayrılan özelliği de apsisinin beş cepheli oluşudur.

4 No.lu Şapel

4 Numaralı şapel, 1 Numaralı bazilikanın güney yönünde olup, bu yapının üzerine bir ev yapıldığından günümüze gözle görülür çok az izi kalmıştır. Ancak XIX.yüzyıl sonlarında buraya gelen Ramsay ve Bell’in araştırmalarında bu binanın son derece iyi durumda resimleri çizilmiştir. Bunlara dayanılarak da şapelin her sırada üçer sütunlu, üç nefli basit bir bazilika şeklinde olduğu anlaşılmaktadır. Şapelin çevresinde çeşitli mimari parçalar ve sütun başlıkları dağınık olarak bulunmaktadır.

5 No.lu Kilise

Madenşehri Köyü’nün güneyinde evler arasında sıkışıp kalmış olan bu kilise bazilika planında yapılmıştır. 1908 yılında burada yapılan araştırmalarda narteksli her bir dizide payeleri olan üç nefli bazilika planında olduğu, pencereli apsisi ve üzerini örten yarım kubbesi görülmüştür. Apsis cephesi, pencereleri son derece özenli bir taş işçiliğine sahip idi. Günümüzde bu bazilika çok harap durumdadır. Yalnızca sağ taraftaki paye dizileri ayakta durmaktadır. Sol taraftaki payelerden ise hiçbir iz kalmamıştır.

Kilise yakınındaki bazı kalıntılar, bir kuyu bileziği, kapı söveleri, haç işlenmiş lentoları ve dört ayrı kapı bu yapının büyük bir komplekse ait olduğunu göstermektedir.

6 ve 9 No.lu Kiliseler

Karadağ’ın kuzey ucundaki Madendağı eteğindeki bir tepe üzerinde toplu halde bazı kalıntılar bulunmaktadır. Bunlar 7 No.lu kiliseden 3 km. kadar uzaklıktadır. Bu yapıların kilise veya ev oldukları tartışmalıdır. Ancak, burada yapılan incelemelerde yonca planlı küçük bir plan ile bir bazilikaya işaret eden apsis duvarlarına rastlanmıştır. Ramsay bu grubun bir manastır olabileceğini ileri sürmektedir.

Buradaki bazilikanın 20 m. kadar solunda yonca planlı bir şapel bulunmakta olup, son derece özenli taş işçiliği olmasına rağmen yakın tarihlerde bu şapel de temellerine kadar yıkılmıştır. Araştırmacıların çizimleri ve resimlerinden bu yapının üç yonca yaprağı şeklinde olduğu ve ortasındaki kare mekanın da bir kule şeklinde yükseldiği görülmektedir.

7 No.lu Kilise

Madenşehri’nde köylülerin Ağzı Açık Kilise olarak tanımladıkları bu yapının son derece düzgün taşlardan yapıldığı kalıntılarından anlaşılmaktadır. Kilise iyi korunmuş olup, bu yapının aslında Roma döneminden kaldığı sanılmaktadır. Prof.Dr.Semavi Eyice bu yapının Madenşehri’ndeki eserler arasındakilerin en eskisi olduğunu ileri sürmüştür. Bu arada kilit taşlarında ve bazı yerlerinde görülen haçlar da Hıristiyan döneminde yapıldığına işaret ettiğini de belirtmiştir.

8 No.lu Kilise

Madenşehri’ndeki Mausoleum’un (mezar anıtı) yakınında tümsek üzerinde bulunan 8 No.lu kilisenin de günümüze yalnızca temel kalıntıları gelebilmiştir. XIX.yüzyılda Laborde’nin gördüğü, 1875’te Davis’in sözünü ettiği ve Ramsay’ın da ayakta olduğunu belirttiği bu kilise haç planlıdır. Laborden’in çizmiş olduğu gravürlerden anlaşıldığına göre kilisenin içeriden kubbeli, dışarıdan da sivri bir külahla örtülü olduğu sanılmaktadır.

10 No.lu Kilise

Madenşehri’nde Madendağı’nın güneyinde Yukarı Ören denilen yerde bir grup Bizans yapısı bulunmaktadır. Bunlardan 10 Numaralı diye isimlendirilen kilise Bizans mimarisinde yuvarlak binalar veya merkezi planlı binalar denilen grubun erken örneklerinden birisidir. Yuvarlak şekilde 14 köşeli, çokgen biçimli bu yapının muntazam bir taş işçiliği ve yarım yuvarlak bir de apsisi bulunmaktadır. İç mekanda dört örme paye, bunların sağ ve sollarına aralarına yerleştirilmiş dört yassı sütun oval biçimde sıralanmıştır. Günümüze bu yapıların yalnızca apsis ve duvar parçası dışındaki diğer bölümlerinin temelleri gelebilmiştir.

11 No.lu Kilise

Madenşehri Köyü’ne giren yolun sol tarafında bulunan bu kiliseden hiçbir iz günümüze ulaşamamıştır. Ancak, Smirnoff ve Holzmann bu kilisenin iyi bir durumda olduğunu, XIX.yüzyılda yapmış oldukları araştırmalar sonucunda belirtmişlerdir. Onların çizdiği planlara dayanılarak bu kilisenin tek apsisli, serbest Latin haçı planında olduğu anlaşılmaktadır.

13 ve 14 No.lu Kiliseler

Madenşehri’nde XIX.yüzyılda araştırma yapan Laborde, gravürlerinde 8 No.lu kilisenin karşısında duvarlarında sıra halinde pencereler bulunan yüksek bir binanın resmini çizmiştir. Ramsay ile Bell’in buradan yola çıkarak bu yapıyı 13 numaralı olarak işaretlemişler, ancak yıkık durumda olduğunu da belirtmişlerdir. Bunun dışında da fazla bir açıklama yapmamışlardır.

14 Numaralı yapı hakkında da fazla bir bilgi vermemişler, sadece böyle bir yapının var olduğuna değinmişlerdir. Prof.Dr.Semavi Eyice bu yapıya ait bir apsis ile yan duvarlarından bir parçanın kaldığını, yapımında oldukça iri ve muntazam taşlar kullanıldığını belirtmiştir.

15 No.lu Kilise

Madenşehri’nde Yukarı Ören denilen yerde, küçük bir kraterin kenarında bulunan bu kilise, narteksli, her dizide üçer yassı payesi olan üç nefli tek apsisli küçük bir bazilikadır. Üç bölümlü narteksinin güneyi kapalı bir mekan halindedir. Ramsay ve bell’in araştırmalarında bu yapının bir süre cami olarak kullanıldığı, buldukları mihrap kalıntıları ve minber basamaklarına dayanarak ileri sürmüşlerdir.

16 No.lu Kilise

Madenşehri’nde 15 Numaralı kilisenin yakınında Ramsay ile Bell’in buldukları bu yapı küçük bir kilisedir. Ancak, günümüzde yıkılmış yalnızca apsisin küçük bir temel kalıntısı günümüze gelebilmiştir. Araştırmacıların çizmiş oldukları plan ve verdikleri bilgiye dayanılarak, bu kilisenin ikiz kemerli bir girişi olduğu, çok küçük narteksli ve her dizide ikişer payeli üç nefe ayrılmış bir bazilika olduğu anlaşılmaktadır.


12, 21 ve 22 No.lu Kiliseler

Madenşehri’nden Konya Ovası’na açılan giden yolun sağında kiliselerden oluşan bir yapı topluluğu bulunmaktadır. Bu yapı topluluğunda, her dizide dörder sütunu olan üç nefe ayrılmış yuvarlak apsisli bir bazilika, onun sağında tek nefli ve apsisli küçük bir şapel ve yanı başında da haç planlı bir martyrion (mezar şapeli) bulunmaktadır. Bugün bunlardan 21 No.lu bazilikadan pek az iz günümüze gelebilmiş, 22 No.lu şapel tamamen yıkılmıştır. Onların solundaki haç planlı 12 No.lu yapı ise yine yıkılmış olmasına rağmen çok daha iyi bir durumdadır.

17 No.lu Şapel

Madenşehri’nde, Madendağı’nın yamacında küçük bir şapel kalıntısı bulunmaktadır. Yörede araştırma yapan sanat tarihçi Smyrnoff, bu yapının küçük bir manastır kompleksine ait olduğunu ileri sürmektedir. Tek nefli olan bu şapelin üzeri beşik tonozla örtülmüştür. Günümüzde yıkılmış olan şapelin yalnızca duvarları ve küçük yan apsislerinin temel izleri görülmektedir.

18, 19 ve 23 No.lu Kilise Kalıntıları

Madenşehri’nde Ramsay ve Bell’in görmüş oldukları 18,19 ve 23 Numara ile tanımladıkları kiliselerden günümüze herhangi bir iz gelememiştir.

24 No.lu Kilise

6 ve 9 No.lu yapıların güneydoğusunda, Ramsay-Bell harap durumda olan bu yapıyı 24 numara ile tanımlamışlardır. Ancak bu yapının kilise olup olmadığı da kesinleşememiştir.

29 No.lu Kilise

Madenşehri’nde 29 Numaralı kilise olarak nitelendirilen bu yapı, 1919’da kazılarak ortaya çıkarılmıştır. Önce bir Roma yapısı olduğu düşünülmüş ve daha sonra kilise olduğu anlaşılmıştır. Son derece güzel işlenmiş duvarları olan bu kilisenin apsisinde “Oualerios oğlu Nasios oğlu taş yontucusu İndakos’un adağı” yazılı bir kitabe bulunmuştur. Kilisenin apsis döşemesi mozaiklerle kaplıdır. Bazilika biçimindeki bu yapının ibadet mekanı yassı payelerle üç nefe ayrılmıştır.
31 No.lu Bazilika

Madenşehri’nin ovaya hakim tepesinde bulunan kayalara oyulmuş mezarların yanında bir kilise bulunmaktadır. Bu kilise son derece muntazam taşlardan yapılmıştır. Günümüze en iyi gelen eserlerden biri olup, ikiz pencereli yuvarlak apsisi, ikiz kemerli girişi, narteksi, köşe odaları, at nalı kemerleri ile dikkati çekmektedir.

Kilisenin iç mekanı yuvarlak kemerlerle birbirine bağlanmış üç neflidir. Ramsay bu yapıyı 550-650 yılları arasına tarihlendirmiştir.

32 No.lu Bazilika

Madenşehri’nde 39 ve 43 Numaralı yapıların yanında üç nefli bir bazilika görünümünde olan bu yapının diğerlerinden farklı özellikleri bulunmaktadır. Bunların başında dört köşesinde dışarıdan belirli olan dört ayrı mekanın çıkıntıları vardır. Ayrıca Binbir Kilise’deki diğerlerinden ayrı olarak neflerin üzerinde galeriler bulunmaktadır. Bazilikanın narteksi üç kapılı olup, bunlar iyi bir durumdadır. Güneybatı köşesinde bir güneş saati vardır.

Ana mekan iki sıra payelerle üç nefe ayrılmıştır. Her dizide ilk üç paye yassı olmasına karşılık bema kısmındaki sağlı sollu kare kesitli örme payeler bulunmaktadır. Böylece bema önünün bu şekilde diğer bölümlerden ayrıldığı görülmektedir. Kilisenin en ilgi çekici yanı olan yan nefler üzerindeki galeriler günümüze gelememiştir. Bu galeriler Holzmann’ın çizimlerinde görülmektedir.
33 ve 36 No.lu Kiliseler

Madenşehri’nde 48 Numaralı yapının arkasında bulunan bu kiliselerden 33 Numaralı olan, tek nefli birer şapeldir. XIX.yüzyılda Ramsay’ın sağlam olarak gördüğü 36 Numaralı kiliseden hiçbir iz kalmamıştır. 33 Numaralı şapelin de etrafı evlerle sarılmıştır. Çift pencereli sivri kemerli apsisin kenarında bir haç kabartması ile onun üzerinde bir de kitabe bulunmaktadır. Bu kitabede kilisenin Kletorios’un oğlu Dometios ile onun oğlu Oulerios ve onun oğlu İndakos tarafından yaptırıldığı yazılıdır. Ramsay bu yapının VIII.yüzyıla ait olabileceğini ileri sürmüştür.

Kilisenin kuzeyinde küçük bir avlu çevresinde sıralanmış bir takım binalar daha olduğu eski çizimlerden anlaşılıyorsa da bunlardan günümüze herhangi bir iz gelememiştir.

35 No.lu Kilise

Madenşehri’nin kuzeyinde duvar ve özelliği anlaşılamayan, kayalara oyulmuş bazı mezarlar görülmüştür. Bu mezarların yan duvarlarında yine kayalara oyularak yapılmış üç niş dikkati çekmektedir. Bunun solunda kuzeybatı doğrultusunda dikdörtgen biçimli yapının temel izleri ile karşılaşılmıştır. Bu yapı da diğerlerinden farklı olarak tuğlaya da yer verilmiştir. Moloz taş, yer yer de tuğla kırıklarından örülen duvarlarının kapı lentosunda büyük bir haç izi görülmektedir. Ayrıca Ramsay ile Bell de yapının içerisinde yuvarlak, çok köşeli olan apsisin temellerini de tespit etmişlerdir. Bunun yanı sıra duvarlarda payelerden gelen kemer izleri de görülmüştür.

Ramsay ve Bell’e göre bu yapı ortada kubbesi olan kapalı Yunan haçında küçük bir kilisedir. Büyük olasılıkla haçın kollarının üzerinde beşik tonozlu bir örtü sistemi bulunuyordu.

37 No.lu Şapel

Madenşehri’nde bulunan bu kalıntı Ramsay ile Bell’e göre serbest haç biçiminde planı olan ortası kubbeli, haçın kollarının üzeri tonozla örtülü bir mezar şapelidir. Şapelin yarım yuvarlak bir de apsisi vardır. Burada bulunan bir kitabeden de XX.yüzyılın başlarında bu şapelin bitişiğindeki evin sahibi Paulos tarafından yaptırıldığı öğrenilmektedir. Paulos şapelin içerisine gömülmüştür.

38 No.lu Şapel

Madenşehir’de 44 Numaralı yapı topluluğunun doğusunda, çevreye hakim bir tepe üzerinde küçük bir şapel bulunmaktadır. Moloz taştan yapılan ve tek nefli olan bu şapelin yuvarlak bir apsisi olduğu ve bu apsisin üzeri de konik bir çatı ile örtüldüğü görülmektedir.

39 ve 43 No.lu Kiliseler

Madenşehri’nin ortasında 39 ve 43 Numaralı yapılar olarak tanımlanan bir grup yapı bulunmaktadır. Bunlar bir iç avlunun etrafında sıralanmış, dikdörtgen planlı, payelerle neflere ayrılmış mekanlardır. Bunların bir manastıra ait olduğu da ileri sürülmüştür. Ancak bu yapının etrafı köyün evleri ile sarıldığından yeterli bir araştırma yapılamamıştır.

40 No.lu Şapel

Madenşehir’de 38 Numaralı şapelin doğusunda alçak bir düzlükte bulunan bu şapelin kalıntılarından planı çıkarılamamıştır. Günümüze yalnızca kapı söveleri ile temel kalıntıları gelebilmiştir. Yanındaki kayalara oyulmuş mezarlardan ise herhangi bir iz gelememiştir.

44 No.lu Kilise

Madenşehri girişinde, yolun sağ tarafında bulunan yapı kalıntılarının bir manastır kompleksi olduğu sanılmaktadır. Bu yapılar muntazam kesme taşlardan yapılmıştır. Ramsay ile Bell’in fotoğraflarını çektiği bu yapıların taş cephelerinin yanı sıra tuğla süslemelerinin buraya eklenmiş oluşu dikkati çekmektedir. Bunlardan ince uzun bir yapının ne olduğu anlaşılamamıştır. Kilise olarak tanımlanan yapı, beşik tonozla örtülü geniş bir nartekse sahiptir. Ancak yeterince yapı üzerinde bir araştırma yapılamamakla beraber, kapalı Yunan haçı ile serbest Yunan haçı planı arasında değişik bir mimarisi olduğu da dikkati çekmektedir.
45 No.lu Yapı

Madenşehri’nde bulunan 35 Numaralı kilisenin batısında iki katlı, üzeri beşik tonozla örtülü iki salondan meydana gelmiş bir yapı bulunmaktadır. Ramsay ile bell bunu bir manastır olarak nitelemişler ve 35 Numaralı şapelle bağlantısı olduğunu ileri sürmüşlerdir. Kısmen yıkılmış olan bu yapının kilise olmadığı, daha çok profan bir yapı olabileceğini Prof.Dr.Semavi Eyice ileri sürmüştür.

46 No.lu Mezar Şapeli

Madenşehri’nin batısında kayalara oyulmuş bir mezarın yakınında tek nefli bir şapel kalıntısıdır. Günümüze sadece temel kalıntıları ile apsidinin bir bölümü gelebilmiştir.

47 No.lu Şapel

Madenşehri’nde 33 ve 36 Numaralı yapı grubunun doğusunda Kızıldağ’a hakim kayalık tepe üzerinde bir mezar görülmektedir. Bu mezarın yanında da tek nefli ve apsisli kayaların oyulması ile oluşturulmuş küçük bir şapelin izleri bulunmaktadır. Günümüze yalnızca kapısı gelebilen bu şapelin çevresinde bazı mezar kalıntılarına da rastlanmıştır. Şapelin bir manastıra ait olması da kuvvetle muhtemeldir.
48 No.lu Yapı

Madenşehri’nde 39 Numaralı kilise grubunun karşısına rastlayan bu yapı, dikdörtgen planlı iki odadan meydana gelmiştir. Girişindeki iki kemerinden birisi yok olmuştur. Bu yapının ne olduğu anlaşılamamıştır.

Çeşmeli Kilise (Merkez)

Karaman Tapucak Mahallesi’nde bulunan bu kilisenin ne zaman yapıldığı konusunda kesin bilgi ve kitabesi bulunmamaktadır. Yapı üslubundan XIX.yüzyılda yapılan bir Rum kilisesi olduğu anlaşılmaktadır. Bu kilise Madenşehri'ndeki Binbir Kiliseler ile benzerlik göstermektedir.

Kilise kesme taş ve tuğladan dikdörtgen planlı olarak yapılmış, üzeri de kırma bir çatı ile örtülmüştür. İbadet mekanı altı taş sütunla üç nefe ayrılmıştır. Bunların üzeri içten tonozlu bir kubbe ile örtülmüştür. İçerisini süsleyen bezeme ve freskolar günümüze gelememiştir.

Bu kilise değişik tarihlerde onarım ve tadilat geçirmiştir. 1986 yılına kadar hapishane olarak kullanılmış, daha sonra Kültür Bakanlığı tarafından restore edilmiştir. Kilise onarımlar nedeniyle orijinalliğinden bütünü ile uzaklaşmıştır.


Yabangülü Saklı Kiliseler (Merkez)

Karaman il merkezine 40 km. uzaklıktaki Gökçe Köyü yakınlarındaki kayalık bir tepenin yamaçlarında bulunan mağaralar Erken Hıristiyan döneminde oyularak kiliseye dönüştürülmüştür. Bu kiliselerin birbirleri ile bağlantısı olan dehlizleri ve odaları bulunmaktadır.


Mahalaç Kilisesi (Merkez)

Karaman’ın doğu ucunda, deniz seviyesinden 2.288 m. yüksekliğinde olan Karadağ’ın en yüksek zirvesi Mahalaç Tepesi’nde Hıristiyan Azizlerinden Mikael için bazı kiliseler yapılmıştır. Bu kilisenin bulunduğu yerde Hitit dönemine ait bir sunak ile Hitit yazıları ile karşılaşılmıştır.

Kilise kesme taştan, haç şeklinde yapılmış birbirine bitişik iki yapıdan meydana gelmiştir. Her iki yapı birbirine taş bir dehliz ile bağlanmıştır. Bu yapılar batısındaki manastıra 40 m. uzunluğunda bir dehliz ile bağlanmıştır. Yapı topluluğu manastır binası, kilisesi ve onlara bitişik mezar şapelinden meydana gelmiştir.

Buradaki kilisenin apsisinde bazı kitabeler bulunmakta olup, bunlara dayanılarak kilise yanındaki küçük binanın Leontios isimli Barata Piskoposunun gömüldüğü bir mezar şapeli olduğu anlaşılmaktadır. Tarihi kaynaklardan Leontios’un IV.yüzyılda yaşadığı öğrenildiğine göre, bu şapelin de IV.yüzyılın sonlarında yapıldığı sanılmaktadır.

Kilisenin büyük bir kemere sahip narteks kapısının bulunduğu eski fotoğraflardan anlaşılmaktadır. Günümüze bu kemer gelememiştir. Dış narteksten daha geniş olan iç narteks birbirlerinden çift kemerlerle ayrılmış üç bölüm halindedir. Bunların ortasına Malta haçlı madalyon çizilmiş bir lentosu bulunmaktadır. Buradan kilise içerisine geçilir. Kilisenin Naosu (ibadet mekanı) Latin haçı planındadır. Haçın kolları kapatılmış ve buraya kapalı mekanlar yerleştirilmiştir. Apsisi yarım yuvarlak şekilde dışarıya taşkındır. Üç taraftan beşik tonozlar, doğudan da apsis yarım kubbesi ile desteklenen ortadaki bölüm bir kule halinde yükselmektedir.

Bizans sanatı yönünden Mahalaç Kilisesi’nin önemi bu kule ile onun intikal organlarıdır. Kare planlı kulenin beşik tonozların başlangıç kemerlerinden itibaren dördüncü taş sırasının üzerine, köşelere birer iri taş bloğu yerleştirilmiş ve böylece kareden kubbe yuvarlağına geçilmiştir. Bu kilisede kubbeye geçiş problemi köşe taşı sistemi ile çözümlenmiştir. Bu sistem Madenşehri’ndeki 9 Numaralı şapelde de uygulanmıştır.

Kilisenin kuzeyinde bulunan mezar şapeli de serbest haç planlı küçük bir yapıdır. Haçın bir kolunun yuvarlatılmasıyla apsis elde edilmiştir. Şapelin bu planı ile Geç Roma dönemi türbelerini anımsatmaktadır. Bir bakıma da V.yüzyılda yapılmış İtalya’daki Galla Placidia mezar şapeli ile yakınlık göstermektedir.


Kızıldağ Şapeli (Merkez)

Karaman Madenşehri’nin doğusundaki 7 Numaralı yapının terasında bulunan tepe üzerindeki bu şapeli Ramsay ile Bell bulmuştur. Aynı zamanda bu şapelin çevresindeki kalıntılara dayanılarak bir manastır kompleksinin burada olduğu sanılmaktadır. O dönemde de çok yıkık ve harap olan bu yapıdan günümüze pek az kalıntı gelebilmiştir. Bununla beraber Ramsay ile Bell’den öğrenildiğine göre serbest Latin haçı planında, uzunluğu 10 m.yi bulan bir şapeldir. İç kısımdaki kalıntılara dayanılarak şapelin fresklerle süslendiği anlaşılmaktadır.


Gözdağı Kilisesi (Merkez)

Karaman Madenşehri’nden Yassıtepe’ye giden yolun üzerindeki tepede bazı kalıntılar görülmektedir. Bu kalıntıların bir yerleşim yeri olduğu anlaşılmıştır. Buradaki ufak bir düzlükten bir şapel görülmektedir. Bunun biraz ilerisinde, doğudaki kayalar arasına yerleştirilmiş oldukça iyi durumda bir de kilise bulunmaktadır. Kilisenin yapımında muntazam taşlar kullanılmış, apsisin sağına da bir takım yapılar eklenmiştir.

Kilise bölgedeki en iyi korunmuş yapılardan birisidir. Narteks kısmı birbirlerine simetrik olmayan bölümlere ayrılmıştır. Naos iki sıra paye ile üç nefe ayrılmıştır. Bu plan düzeni ile de kilisenin bir bazilika olduğu kolayca anlaşılmaktadır. Kilisenin apsisi yarım kubbesinde fresk izlerine rastlanmaktadır. Buradaki freskler doğrudan doğruya taş duvarlar üzerine yapılmış ve üzerleri boyanmıştır. Bu tür süsleme Göreme Mağara Kiliselerinde de görülmektedir.


Değle Ören Yerindeki Şapeller (Merkez)

Karaman Madenşehri’nin 4 km. batısında, Karadağ’ın tepelerinde bazı şapel kalıntıları bulunmaktadır. Bunların yanı sıra bugünkü köyün çevresinde de kayalara oyulmuş lahitler ve mezar anıtları bulunmaktadır. Bu bölgenin hangi devirde yerleşime açık olduğu tespit edilememekle beraber, Ramsay burasının manastır çevresinde gelişmiş bir Hıristiyan yerleşmesi olduğunu ileri sürmüştür.

Aziz Paulos’un bu bölgeye gelerek Değle’de yaşadığı iddia edilmişse de, bu iddia kanıtlanamamıştır.


Derbe Kilisesi (Merkez)

Karaman’ın 27 km. uzağındaki Ekinözü (Aşıran) Köyü’nde bir kilise kalıntısı bulunmaktadır. Kilisenin taş temel kalıntıları ve çevreye yayılmış bazı mimari kalıntıları günümüze gelebilmiştir. Bunlara dayanılarak planını çıkararak tarihlendirmek mümkün olamamıştır. Bazı kaynaklara ve söylentilere göre bu kilise, Ephesos’taki Meryem Ana Kilisesi’nden daha önce yapılmıştır. Buna dayanılarak da kilisenin Anadolu’daki ilk yapılan Erken Hıristiyan kiliselerinden olduğu düşünülmektedir.
 
#13
Karaman Müzesi


Karaman ve çevresinin arkeolojik yönden zengin oluşu nedeniyle 1961 yılında yöredeki eserlerin toplanmasına ve bir müze kurulmasına 1961 yılında başlanmıştır. Kaymakam Necati Tümay ve Belediye Başkanı Kemal Kaynaş’ın çabaları ile 1962 yılında ilk müze deposu kurulmuştur. Karaman Kütüphane ve Turizm Derneği’nde toplanan eserler bir süre korunmuş, bundan sonra 1963 yılında Karaman çarşısı içerisinde bir binaya taşınmış ve 1966 yılına kadar burada kalmıştır. Ardından İbrahim Bey İmaretine taşınan bu eserler, imaretin camiye çevrilmesi üzerine tekrar yer değiştirmiş ve pancar Yolu üzerindeki kiralık bir evin ikinci katına taşınmıştır. Eser sayısının artması nedeni ile müzeye ait bir binanın yapılmasına gereksinim duyulmuştur. Bunun üzerine yeni müzenin yapımına 1970 yılında başlanmış, yapımın tamamlanması uzun bir süre almış ve 1980 yılında da müze yeni binasında ziyarete açılmıştır. Bu müzenin açılmasında Müze Müdürü Arkeolog İlhan Temizsoy’un büyük çabaları olmuştur.

Karaman Müzesi, Hatuniye Medresesi’nin arkasında, iki katlı bir yapı olup, her katta 550 m2’lik bir kullanım alanı bulunmaktadır. Müzenin alt katında Karaman Evi olarak düzenlenen teşhir salonu, depolar, fotoğrafhane, laboratuar, sergi salonları ve yönetim birimleri yer almaktadır.

Müze arkeolojik eserler ve etnoğrafya bölümünden meydana gelmiştir.Arkeolojik eserler bölümünde, Kalkolitik devirden Geç Bizans çağına kadar çeşitli dönemlere ait eserler sergilenmiştir. Etnoğrafik eserler bölümünde ise Selçuklu, Anadolu beylikleri ve Osmanlı dönemine ait eserler bulunmaktadır. Müze bahçesinde ise Roma devrine ait mezar stelleri başta olmak üzere Bizans ve Türk-İslam dönemlerine ait taş eserler sergilenmiştir.

Müzede sergilenen arkeolojik eserler arasında Canhasan II-I dönemi eserleri bulunmaktadır. Canhasan’da çıkan eserlerin büyük çoğunluğu Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde sergilenmektedir. Karaman Müzesinde ise Canhasan’dan çıkan pişmiş topraktan yapılmış çanak-çömlekler, insan ve hayvan figürinleri, taş baltalar, obsidiyenden ok uçları, kemik kazıyıcılar, iğneler, kolyeler, bilezikler, süs eşyaları bulunmaktadır.
Ayrıca Sısanın ve Gökçe Höyükten çıkan eserlerin yanı sıra Yortan kültürüne ait objeler; Mersin-Gelindere, Muğla-İasos, Adıyaman ve çevresinden gelmiş olan lekitos ve tabaklar sergilenmektedir. Karaman yöresinde Taşkale, Bayır, Karacaören ve Kazımkarabekir gibi merkezlerde bulunmuş pişmiş topraktan figürinler, testiler, kandil ve tabaklar müzede bulunmaktadır. Bizans çağına ait ahşap kapaklar, kutular da sergilenmektedir. Özellikle Roma ve Bizans çağlarına ait cam şişeler müzenin önemli koleksiyonları arasındadır.

Müzenin en zengin koleksiyonlarının başında sikkeler gelmektedir. Çeşitli dönemlere ait sikkelerin yanı sıra İhsaniye definesi ve Beylikler dönemine ait sikkeler bunların başında gelmektedir. Erken ve Geç Hitit dönemlerine ait taştan silindirik mühürler, Urartu bronz levhaları da onları tamamlamaktadır.

Müzenin etnoğrafya bölümünde, yöreden toplanan eserlere yer verilmiştir. Bunların başında Selçuklu ve Osmanlı dönemine ait çiniler, mozaikler, alçı kabartmalar gelmektedir. XIV.-XIX.yüzyıllara ait Selçuklu ve Osmanlı dönemi bakır eserleri, sedef kakmalı çekmeceler, nalınlar, kahve değirmenleri, ayna kapları ve kahve soğutucuları da bu bölümde yer almaktadır. Ayrıca bu bölümde 1798 yılında yapılmış olan Hacı Emin Ağa Evi’nin çökmesi ile müzeye getirilen dolaplar, şömine ve alçı vitraylar da bulunmaktadır. Karaman’ın el işleri iki ayrı vitrinde teşhir edilmektedir. Bunların başında da sim işlemeli saltalar, üç etekler, cepkenler, para ve tütün keseleri, uçkurlar, peşkirler, kolluklar, paçalık göynekler, yün çoraplar, yastık yüzleri ve kemerler gelmektedir.

Müzedeki yazma eserler bölümünde, Karaman Beyliği ile Osmanlı dönemine ait teshipli Kuran’lar, fermanlar, şeriat mahkemelerinin kararları bulunmaktadır. Bunlar içerisinde 3.20 m. uzunluğunda Ahi Evran Fütüvvetnâmesi en ilgi çeken eserler arasındadır.


Hastane Caddesi Karaman
Tel : (0338) 213 15 36
 
#14
Karaman Sivil Mimari Örnekleri


Karaman, Akdeniz ile İç Anadolu arasında bir geçit noktasında olduğundan iklim sivil mimariyi etkilemiştir. Eski Karaman evleri kerpiç ve ahşap malzemeden yapılmış olduklarından günümüze pek az örnek gelebilmiştir. Kent içerisinde yeni yapılanma da bir çok Karaman evinin ortadan kalkmasına neden olmuştur.

Karaman evleri genelde bir veya iki katlı olup, bunların çoğunda alt katlarda zeminler taşla döşeli ve çevresi mutfak, depo gibi yapılar bulunmaktadır. İkinci katlar sofa çevresinde sıralanmış odalardan meydana gelmiştir. İl merkezi dışında bulunan köylerdeki evler, moloz taş ve kerpiçten yapılmış, ortadaki küçük bir avlunun çevresinde bir iki odadan toprak damlı yapılardır. Karaman il merkezindeki evlerden Emin Ağa Evi, Hacı Ömer Ağa Evi, Hacı Kadir Ağa Evi, Nalıncılar Evi, Hacı Sami Tartan Evi Karaman sivil mimarisini yansıtan yapılardır. Bunlardan Ahi Osman Mahallesi’ndeki Emin Ağa evi 1980’li yıllarda yıkılmıştır. Bu eve ait ahşap dolaplar, pencereler bugün karaman Müzesinde bulunmaktadır.

Emin Ağa Evi küçük bir ev olup, iki oda ve bir aralıktan meydana gelmişti. Ancak temelleri bir metre genişliğinde, bunun üzerine kerpiç duvarla yapılmış, tavanlarda geometrik bezeme ön planda idi. Dolapları üzerinde dövme büyük çiviler ve kündekâri tekniğindeki ağaç parçaları üzerine çakılmıştı.

Koçak dede Mahallesi’nde bulunan Gülcanlar Evi ilk yapıldığında geniş bir arsa üzerinde idi. Bu yapıdan günümüze yalnızca selamlık ile Başkadın odası gelebilmiştir. Bu evde selamlık odasına küçük bir sekinin altından geçilerek girilirdi. Giriş kapısının evin içerisine yönelik olması da buraya özgü bir özelliktir. Odanın içerisinde mangal koymaya yarayan ve yumuşak taşlardan yapılmış, bitkisel bezemeli bir ocak bulunmaktadır. Pencereleri genellikle ikişer kepenkli olup, kilit sistemlerinin ahşap bir kolla sağlanması da yine yöreye özgüdür. Bu evdeki tavanlar, köşe süsleri ve çıtalarla üçgen biçiminde bezenmiştir. Evin en önemli bölümünü oluşturan Başkadın odasına yine kemerlerle bölünmüş bir sekinin altından geçilmektedir. Bu odanın da tavanı yöreye özgü olup, kıtıklı sıva ile tekne biçiminde yapılmış, kırmızı, sarı ve yeşil renklere boyanmış, üzeri de bitkisel motiflerle bezenmiştir.

Hisar Mahallesi’nde Nalıncılar Evi ise; Karaman sivil mimarisinin alışılagelen örnekleri dışında karışık bir plan göstermektedir. Taş temeller üzerine kerpiçle yapılmış olan bu evin duvar kalınlığı 90-100 cm. dir. Sokaktan evin bahçesine biri büyük, biri de küçük olmak üzere iki ayrı kapıdan girilmektedir. Üzeri kalın direklerle bölünmüş seki altından girilen evin solunda büyük bir oda, karşısında mutfak, sağında da Başkadın odasına çıkan ahşap merdiven bulunmaktadır. Bu odanın da tavanı tekne tavan şeklindedir ve üzeri çıtalarla geometrik ve baklava şeklinde bezelidir. Ayrıca ev içerisinde dolaplar, yüklükler ve gusülhane bulunmakta olup, bunların hepsi Barok üslupta bitkisel motiflerle bezenmiştir.

Orta Hisar Pazar Kapısı içerisinde olan Ömer Ağa Evi (Kavasın Evi) ilk yapıldığı zaman geniş bir arsa içerisinde olmasına rağmen, bugün küçülen arsanın kuzeyinde bulunmaktadır. Karaman sivil mimari geleneğine uygun olarak, karşılıklı iki oda ve bunların arasındaki bir seki altından meydana gelmiştir. Evin giriş kapısı tek kanatlı olup, üzeri çıtalarla güneşe benzer bir motifle süslenmiştir. Seki altından sağ ve soldaki odalara birer koridorla geçilir. Bu odalarda bitkisel ve Barok süslemeler olup, her birinde ayrı ayrı ocaklar vardır. Karaman evlerinin vazgeçilmez öğelerinden ahşap dolaplar burada da bulunmaktadır.
Tapucak Mahallesi’nde, tartan Sokak’ta bulunan Sami tartan Evi iki katlı olup, her iki kat da birbirinin benzeridir. Her köşesinde birer oda olan bu ev bir bakıma haç planını yansıtmaktadır. Evin girişteki taş çerçeveli taş kapısı Binbir Kiliseden getirilmiştir. Evin duvarları 1 m. genişliğinde olup, duvarları kerpiçtendir. Tavanlar ahşap çıtalarla bezenmiş, ortadaki tavan göbeği S biçiminde kıvrımlıdır. Sofada ise tavanın eteğinde resimler bulunmaktadır. Bunlar, İstanbul Kız Kulesi, Dolmabahçe Sarayı, yandan çarklı bir vapur ve yapıldığı XIX.yüzyıl silahlarını yansıtan resimlerdir. Evin içerisi ince samanın elenerek, sarı toprakla karıştırılarak elde edilen çamur ile sıvanmıştır.
 
#15
Karaman Kaya Mezarları


Gökçeseki Kaya Mezarları (Ermenek)

Karaman Ermenek ilçesinde Göksu Irmağı’nın kuzey ve güneyindeki dik yamaçlarda, kireç taşı içerisine oyulmuş mezarlar bulunmaktadır. Çok sayıdaki bu mezarlar Helenistik, Roma ve Bizans dönemlerine aittir.

Kayalara oyularak yapılmış olan bu mezarlar üç ayrı grup halindedir. Bunlardan birinci grup tek odalı, dikdörtgen planlı olup, üzerleri yuvarlak tonoz şeklindedir. İkinci grup mezarlar bazen tek, bazen de çok odalı olup, dikdörtgen veya kare planlıdırlar. Bu mezarların üzerleri düz bir tavan şeklindedir. Üçüncü grup mezarlar arazide bulunan iri blok kayaların oyulması ile oluşturulmuş, üzerlerine aslan heykelleri yapılmıştır.

Bu mezarlardan ilk iki grupta kaya yüzeylerinin düzeltilmesi ile setler yapılmış ve bunların üzerine de ölüler yatırılmıştır. Mezarların hemen hepsinin girişinde kitabeler, mezar sahiplerinin kabartmaları kayalara oyularak yapılmıştır. Bunların yanı sıra aslan heykellerine geniş yer verilmiştir.
 
#16
Karaman Mağaraları


Manazan Mağaraları (Merkez)
Karaman’ın doğusunda İbrala Suyu’nun vadisinde, iki yanı yüksek boğaza hakim bir kaya kitlesinde Manazan Mağaraları bulunmaktadır. Karaman’a 40 km. uzaklıkta, Yeşildere ile Taşkale arasındaki vadinin kuzey yamaçlarında bulunan bu mağaralar killi kireç taşı içerisine oyulmuş beş katlı ve günümüzde insanların yaşadığı meskenlerdir.

Yüksek yamacın tepesinde, kayalarda yüzlerce delik görülmektedir. Bu dağ kitlesinin içerisine oyulan yerleşim ilk defa Bizans çağında başlamıştır. Bunu belgeleyen kayalar içerisindeki bir şapeldir. Ayrıca ufalanan ve yamaçlardan aşağıya dökülen taş parçaları arasında da çok sayıda fosil izlerine rastlanmaktadır. Mağara yerleşimlerinin ön cepheleri yıkıldığından bunların ayrı bir girişi yoktur.
Meskenlerin bütün kısımları birbirleri ile olan bağlantıları beş kat arasındaki iniş ve çıkışlar dağ kitlesinin oyulması ile meydana getirilmiştir. Bazılarında her katın ortasında geniş ve uzun bir salon görünümünde bir sofa bulunmaktadır. Bu sofanın kenarlarında açılmış pencerelerden içeriye ışık ve hava girmektedir. Ortadaki salonun yanlarına kaya kitlelerinden oyulmuş odalar yapılmıştır. Bu odaların her birinin ayrı sofaya açılan kapıları ve bir de penceresi vardır. Bazı odaların tabanlarında yine kaya kitlesine oyulmuş mezarlar görülmektedir. Katlar arasında kaya kitlesine dik olarak oyulmuş bir kuyu bulunmaktadır. Bu kuyunun duvarlarına bir kattan diğerine çıkmak isteyenler için el ve ayaklarını koyacakları yuvalar açılmıştır. Bunların genişliği 1 m. kadar olup, bu kuyuyu kullananlar inip çıkarlarken sırtlarını duvara dayamaktadırlar.

Bu mağara evlerinin yazları serin, kışları da ısıtmaya gereksinim göstermemektedir. Aynı zamanda da dışarıdan gelebilecek hücumlara karşı da korunaklıdırlar.


Gödet (Güldere) Mağaraları (Merkez)

Karaman’ın güneydoğusunda il merkezine 45 km. uzaklıktaki Güldere (Gödet) Köyü’nde, Manazan’da olduğu gibi apartman şeklinde mağaralar bulunmaktadır. Buradaki büyük mağaranın önü yıkıldığından ötürü katlar açık bir şekilde dışarıdan görülmektedir. Mağara 7-8 kat halindedir. Ancak burada Manazan’da olduğu gibi bir kilise bulunmamaktadır. katlar arasındaki iniş ve çıkışlar bacalarda ve buraya açılan el ve ayak çukurlarından sağlanmaktadır. Buradaki evlerin bir kısmı kayalara oyulmuş mağaralara bitişiktir.

Bu tür mağaraların benzerlerine aynı bölgedeki Paşabağı ve Gökçe Köyü’nde de rastlanmaktadır.


İncesu Mağarası (Merkez)

Karaman, Taşkale’nin 9 km. güneyinde, İncesu Deresi’nin dağlık yamacında bulunan bu mağara, yatay gelişmiş kuru bir fosil mağarasıdır. İçerisinde mevsimlik oluşan küçük göletler bulunmaktadır. Mağara 1.derece doğal sit alanı olarak tescil edilmiştir.

Mağa 1.356 m. uzunluğunda olup, İncesu Deresi’ne açılan ağzı oldukça dar olup, buradan 5-10 m. genişliğinde, 4-6 m. yüksekliğinde mağaranın içerisine girilmektedir. Mağaranın içerisinde kayalar ve molozların yanı sıra yer yer sarkıt, dikit ve damlataş sütunları da bulunmaktadır. Mağaranın ısısı 11-12 C, nem oranı da %75-85 arasındadır.


Aşarini Mağarası (Merkez)

Karaman Taşkale’de, İncesu mağarası’nın 350 m. güneyinde bulunan Aşarini Mağarası 750 m. uzunluğundadır. Girişten itibaren iki kol halinde devam etmektedir. 1.Derece doğal sit alanı olarak tescil edilen bu mağaranın astım, bronşit gibi solunum yolu hastalıklarının tedavisine iyi geldiği söylenmektedir. Ayrıca mağara içerisinde yarasalar yaşamaktadır.


Hışlayık Mağarası (Ayrancı)

Karaman Ayrancı ilçesinde bulunan Hışlayık Mağarası’na 26 m. uzunluğunda dikey bir bacadan girilmektedir. Aynı zamanda buradaki yer altı nehrine de ulaşılmaktadır. Mağara içerisinde bir süre akan nehir sonra kaybolmaktadır.


Maraspoli (Meraspolis-Maraspulla) Mağarası (Ermenek)

Karaman Ermenek ilçesinin kuzeyindeki dağların kaya blokları altındaki suların kayaları oyması ile oluşmuş büyük bir mağaradır. Meraspoli Mağarası dünyanın en büyük yer altı mağaraları ve yer altı nehirlerinden birisini bünyesinde barındırmaktadır. Bu mağarayı ve yer altı suyunu Dr.Jeolog Temuçin Aygen ve arkadaşları tarafından ortaya çıkarılmıştır. Meraspoli Mağarası bölme ve katlardan meydana gelmiştir.

Eski çağlarda yerleşim yeri, sığınak ve zindan olarak kullanılan mağaranın içerisinde irili ufaklı sarkıt ve dikitler bulunmaktadır. Mağaranın iki ayrı yönden girişi vardır. Bunlardan bir tanesi insanlar tarafından açılmış, diğeri de Ermenek Belediyesi’nce ilçeye su sağlamak amacı ile açılmıştır. Genişliği 40-45 cm. olan bir delikten mağaranın içerisine inilmektedir. Burada 8-10 ayaklı basit ve dar bir merdiven bulunmaktadır. Bu girişten sonra uzun bir koridor, ardından çevreye dağılan dehlizler bulunmaktadır. Bu dehlizlerden bir tanesi de yer altı suyuna ulaşmaktadır.

Mağaranın ikinci girişi Başpınar Mahallesi, Cuma Mevkii’nde olup, 193 m. uzunluğundaki bir galeri ile yer altı nehrine ulaşılmaktadır. Aynı zamanda burada 200 m. yüksekliğinde bir de yer altı şelalesi bulunmaktadır.

Mağarada bulunan yer altı suyu kentin ve çevre kasabaların içme suyu ihtiyaçlarını karşılamaktadır. Ermenek ve çevresine elektrik sağlayan hidroelektrik santralini çalıştıran su da bu mağaradan çıkmaktadır.
 
Üst