Diyarbakır

#1
Sponsorlu Bağlantılar
Diyarbakır

Yüzölçümü, 15.355 km2 Nüfusu, 1 milyon 364 bin 209 (2000 sayımına göre) Komşu olduğu iller, Malatya, Elazığ, Bingöl, Muş, Batman, Mardin, Şanlıurfa, Adıyaman. İlçeleri, Bismil, Çermik, Çınar, Çüngüş, Dicle, Eğil, Ergani, Hani, Hazro, Kocaköy, Kulp, Lice, Silvan. Köy sayısı, 743


Mezopotamya’nın kuzeyinde yer almaktadır. Malatya, Elazığ, Bingöl, Muş, Siirt, Mardin, Urfa, Batman ve Adıyaman illeriyle çevrelenmiş olan Diyarbakır ili, bölgenin tüm özelliklerini taşır. Bağlı 13 ilçe merkezi bulunmaktadır.Diyarbakır kent merkezi 7 bin 500 yıllık bir geçmişe sahiptir.
Tarihin her döneminde büyük uygarlıkların, kültürel ve ekonomik hareketlerin merkezi olarak kabul edilen kent, birbirini izleyen 26 değişik uygarlığa beşiklik etmiştir.M.Ö.3000 yıllarında Hurriler’den başla¤¤¤¤¤ Osmanlılar’a kadar uzanan yoğun bir tarihi geçmişi olan Diyarbakır’da yaşayanlar, dönemlerine ait izlerle kenti ölümsüzleştirmişlerdir.Bu eserlerin başında, kuşbakışı bir kalkan balığını andıran biçimiyle kenti baştanbaşa kuşatan surlar gelir. Diyarbakır surları uzunluk bakımından Çin Seddinden sonra dünyada ikinci, ama eskilik bakımından birinci sırada kabul edilmektedir...
 
#2
Diyarbakır Mağaraları

Hasuni Mağaraları (Silvan)


Diyarbakır Silvan ilçesinin 7 km. doğusunda bulunan Hasuni Mağaraları Malabadi Köprüsü ile Hasankeyf yakınındadır. Anadolu’nun en eski mağara yerleşim yerlerinden biri olan Hasuni Mağaraları Prof.Dr.İ.Kılıç Kökten tarafından araştırılmıştır. Aynı zamanda Prof.Dr.Kılıç Kökten Diyarbakır çevresinde 1.161’i yapay, 2.418’i doğal olmak üzere toplam 3.579 mağara ve kaya sığınağını tespit etmiştir.

Hasuni Mağaraları Mezolitik dönemde ilk defa yerleşime sahne olmuş, daha sonra Hıristiyanlığın ilk yıllarında ve Ortaçağda da yerleşim özelliğini sürdürmüştür. Bu mağaraların aralarındaki kayalar düzleştirilerek yollar ve merdivenler yapılmıştır. Ayrıca sarnıçlar, su havuzları, kaya kiliseleri ile atölye gibi yapılarla da burada yaşayanların sosyal yaşamları kolaylaştırılmıştır.

Hasuni Mağaraları Kültür ve Tabiat Varlıkları Kurulunca koruma altına alınmıştır.


Bırkleyn Mağaraları (Lice)


Diyarbakır Lice ilçesinde Diyarbakır-Bingöl yolunun doğusundadır. Dicle Nehri’nin iki ana kolundan biri bu mağaranın olduğu yerdedir. Bırkleyn Suyu’ndan Anadolu ile Kuzey Mezopotamya arasındaki yollardan biri geçmektedir. Bırkleyn Suyu bu antik yol ile birleşmeden önce yerin altında akar ve doğal bir tünelden sonra yeniden yukarıya çıkar. Bu özel oluşumdan ötürü buradaki mağaraya Bırkleyn Mağaraları veya Dicle Tüneli ismi verilmiştir.
Antik çağlarda bu suyun kaybolduğu, toprağın altına indiği yere Dünyanın Bittiği Yer olarak tanımlanmıştır. Plinius bu geçide ölülerin yer altı dünyasına giriş yeri olarak tanımlamıştır. Alman tarihçi C.F.Lehmann Haupt 1899 yılında mağaralarda inceleme yapmış, buradaki stelleri yayınlamıştır.


Birbirine paralel olarak uzanan bu kayalığın içerisinde üç mağara bulunmaktadır. Bunlardan güneydeki kayalığın altında ve içerisinden akan Bırkleyn Suyu’nun bulunduğu mağaraya Asur kralı I.Tiglatpileser (MÖ.1114-1076) kabartma çivi yazılı bir kitabe; III. Salmanassar da (MÖ.859-828) kabartma iki çivi yazılı kitabe koydurmuştur. İkinci mağaranın girişinde Antik çağa ait yapı kalıntıları ile III.Salmansar’a ait kabartma yazılı iki kitabe ve bir kabartma bulunmaktadır. Bu mağara birincinin devamı niteliğinde olup, 15 m. yüksekliğinde, 12 m. genişliğindedir. Oldukça derin olan mağara birkaç km. uzunluğundadır. Üçüncü mağara diğerlerinden daha büyük olup, burası sarkıt ve dikitleri ile yöre halkı tarafından astım tedavisinde yararlanılmaktadır.
Bu mağarada Kuzey Mezopotamya’ya özgü, Hassuna-Samarra seramikleri bulunmuştur.


Eshab-ül Kehf Mağarası (Lice)

Diyarbakır Lice ilçesine 15 km. uzaklıkta Derkam Köyü’nün kuzeyindeki İnceburun Dağları’nda Eshab-ı Kehf Mağarası bulunmaktadır. Mağaranın biraz aşağısında Eshab-ı Kehf adına yaptırılmış ve “Der-i Rakim” denilen bir de kilise kalıntısı bulunmaktadır. Eshab-ül Kehf’in Ephesos, Afşin-Elbistan, Eskişehir ve Tarsus’ta da makamları bulunmaktadır.

Ayrıca Diyarbakır Ergani ilçesinin 7 km. güneybatısında Hillar Mağaraları, Kulp ve Eğil Mağaraları, Kocaköy’de Karaz Mağaraları, Diyarbakır Terkan bölgesinde Zoğnin Mağaraları, Merkez ilçeye bağlı Ekünciler Köyü’ndeki mağaralar bulunmaktadır.
 
#3
Diyarbakır Bedesten ve Çarşıları


Diyarbakır Güneydoğu ve Doğu Anadolu’nun önemli bir ticaret merkezi olma özelliğini tarih boyunca sürdürmüştür. Anadolu’dan Mezopotamya bölgesine giden kervan yoları bu bölgeden geçmiştir. Bu bakımdan da şehirde ticaret merkezleri, özellikle bedesten ve çarşılar yapılmıştır.

Evliya Çelebi Seyahatnamesine Diyarbakır bedesten ve çarşılarına değinmiştir;

“Evvela Hasan Paşa Pazarı, Sipahi Pazarı, Attaran Pazarı, ayende ve revendenin dimağını muattar eder. Kuyumcular Pazarı, Çarşuyi Ahengeran, Pazarı Çilengiran, Pazarı Cevarciyan, Pazarı Zengeran, Pazarı Bezzazan, elhasıl 66 esnafın dükkanları mevcuttur. Amma Sipah Pazarında bezzazistanı gayet mamurdur. İki tarafı demir kapılı kargir bina olup anka bezirganlar ile malamaldır. Cümle büldan, kalayı garanbahaları ve zıkıymet cevahir makuleleri hep bu pazadadır.”

Diyarbakır’a 1660 yılında gelen gezgin M. Poullet şehri anlattıktan sonra çarşı ve pazarlara da değinmiştir:

“Diyarbakır’ın çarşı ve pazarı o kadar büyük ve o kadar güzeldir ki Türkiye’de eşine rastlanmaz. İran’dan, Moğolistan’dan Polonya ve Moskova’dan buraya kadar gelip kendi memleketlerine ipek, pamuk ve fevkalade güzel çeşitli deri mamulleri götüren tacirlerin sayısı çok kabarıktır.”

Polonyalı Simeon da l619 yılında Diyar bakıra gelmiş buradaki çarşılardan söz etmiştir:

“Bursa’daki gelincik, ve Edirne’deki Ali Paşa hanları gibi kemerli, güzel Kuyumcu hanında emsali, yalnız İstanbul’da bulunan çok usta kuyumcular, zernişancılar, bıçakçılar, papuçcular, çizmeciler ve diğer zenaat erbabı çalışırlar.”

Evliya Çelebi’nin sözünü ettiği bu pazarların bazıları günümüzde de Pazar işlevini sürdürüyorsa da Osmanlı mimarisinde önemli bir yeri olan Diyarbakır Bedesteni yıkılmış ve günümüze gelememiştir.


Diyarbakır Bedesteni (Merkez)

Diyarbakır Kasaplar Çarşısı yakınında yer alan Diyarbakır Bedesteni XVI.yüzyılda yapılmıştır. Osmanlı Bedestenleri arasında mimarisi ve plan düzeni olarak önde gelen bir eserdi. Ancak Diyarbakır’ın l894 yangınında büyük zarar görmüş, l914 yangınında da tamamen ortadan kalkmıştır. Bugün planı ile ilgili yeterli bir bilgi bulunmamakla beraber avlulu ve çevresinde dükkanların sıralandığı bir yapı olduğu sanılmaktadır.


Buğday Pazarı (Merkez)

Diyarbakır Buğday Pazarı’nın ne zaman yapıldığı bilinmemektedir. Büyük olasılıkta XVI.yüzyıldan önceki yıllarda yapılmıştır. Pazarın ortasında geniş bir avlu olup bunun etrafı revaklarla çevrilmiştir. Revakların arkasında depo olarak kullanılan mekanlar vardı. Bedestenin üzeri kubbelerle örtülmüştür.

Diyarbakır’daki Hasan Paşa Hanına bitişik olan çarşı günümüzde de çarşı işlevini sürdürmektedir.

Diyarbakır Hamamları

Diyarbakır’ın eski tarihinden söz eden kaynaklar, vilayet salnameleri ve gezginlerin yazılarından öğrenildiğine göre, Diyarbakır’da hamamların büyük yer tuttuğu anlaşılmaktadır. Şehrin hemen her mahallesinde hamamlar bulunuyordu.

Osmanlı döneminde salgın hastalıkları önlemek ve bu kentte yaşayanları korumak amacı ile kente gelen yabancılar zorunlu olarak hamamlara sokuluyor, ondan sora da şehre girmelerine izin veriliyordu. Bu nedenle de Diyarbakır surlarında kente girişi sağlayan dört kapının yakınında hamamlar bulunuyordu. Ancak bu hamamların çoğu zamanla ilgisizlikten, açılan yollar nedeni ile yıkılmış ve şehirde hamam sayısı azalmıştır. Yıkılan hamamlardan Mirza Hamamı XV.yüzyılda Akkoyunlular zamanında yapılmış ve I.Dünya Savaşı sırasında yıkılmıştır. Yeni Kapı Hamamı ise 1882’de yıkılmıştır. Maristan Hamamı Gazi İlkokulu’nun yapımı sırasında ortadan kalkmıştır. İçkale’deki Kale Hamamı, Sinek Pazarı’ndaki Alaaddin hamamı da zamanla ortadan kalkmıştır. Muallak Mahallesi’ndeki Domat Hamamı da I.Dünya Savaşı sırasında yıkılmıştır. Dilaver paşa Hamamı, Hüseyin Efendi Hamamı, Bekir Paşa Hamamı, Cadde Hamamı da yakın tarihlerde çeşitli nedenlerle ortadan kalkan hamamlar arasındadır. Bunun yanı sıra XVI.yüzyılda yapılmış Cimşid Bey Hamamı 1863 tarihli İpekoğlu Hamamı da çeşitli amaçlarla kullanılmış ve işlevini kaybetmiştir.


Ali Paşa Hamamı (Merkez)

Ali Paşa’nın yaptırmış olduğu cami ve medresenin yanı sıra 1534 yılında onlara bir de hamam eklemiştir. Bu hamamın da cami ve medrese ile birlikte Mimar Sinan tarafından yapıldığı sanılmaktadır. Günümüze oldukça harap bir durumda gelebilmiştir.


Melek Ahmet Paşa Hamamı (Merkez)

Diyarbakır Melek Ahmet Paşa Caddesi üzerinde bulunan bu hamamı Melek Ahmet Paşa tarafından1564 yılında yapımına başlanmış, 1567 yılında da tamamlanmıştır.


Behram Paşa Hamamı (Merkez)

Behram Paşa tarafından 1564 yılında yaptırılan bu hamamdan Evliya Çelebi de söz etmiştir.


Çardaklı Hamam (Merkez)

Diyarbakır İbrahim Bey Mahallesi’nde bulunan bu hamamı Hüsrev Paşa camisi ile birlikte 1521-1528 yılları arasında yaptırmıştır.


Vahap Ağa Hamamı (Merkez)

Diyarbakır’dan Dağ Kapısı’na giden yolun solunda bulunan bu hamamın ne zaman ve kimin tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir.

Soğukluk, sıcaklık ve halvet bölümlerinden meydana gelen bir hamam olup, özellikle halvet kısmı haçvari bir plan göstermektedir.


Deve Hamamı (Merkez)

Diyarbakır Mardin kapısı yakınında, cadde üzerindedir. Bu hamamın da yapım tarihi ve banisi belli değildir. Büyüklüğünden dolayı halk arasında Deve Hamamı olarak tanınmaktadır.


Kadı Hamamı (Merkez)

Diyarbakır Sefa Camisi’nin yakınında bulunan bu hamamın ne zaman ve kimin tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir. Evliya Çelebi bu hamamın isminin Eşbek olduğunu yazmıştır.


Küçük Hamam (Merkez)

Melek Ahmet Paşa Camisi’ne bitişik olan bu hamamın da yapım tarihi belli değildir. Oldukça küçük ölçüde bir hamamdır. Soğukluk, ılıklık ve halvet bölümlerinden meydana gelmiş ve üzeri kubbe ile örtülmüştür.


Saray Hamamı (Çermik)

Diyarbakır çermik ilçesinde bulunan bu hamamın kitabesi günümüze ulaşamadığından yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır. Bununla beraber yapı üslubundan XVI.-XVII.yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır.

Bu hamam haç biçimli, dört eyvanlı, köşe hücreli hamamlar plan gurubundandır. Oldukça büyük ölçüde yapılan bu hamam soğukluk, ılıklık ve halvet bölümlerinden oluşmuş, her bölümün üzeri içten pandantifli, dıştan kasnaklı kubbelerle örtülmüştür.


Çüngüş Hamamı (Çüngüş)

Diyarbakır Çüngüş ilçesinde eğimli bir arazide yapılmış olan bu hamamın da kitabesi günüme gelememiştir. Mimari üslubundan XVII.yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır.

Hamam, dört eyvanlı haç biçimli ve köşe hücreli hamamlar gurubundandır. Yakın tarihlerde içerisindeki eyvanlardan biri ile köşe hücrelerinden ikisi kaldırılmış, halvet bölümü daha büyütülmüştür. Hamamın üzeri içten pandantifli, dıştan kasnaklı kubbelerle örtülüdür.

Diyarbakır Namazgâhı

Diyarbakır Mardin Kapısı dışında mezarlıkların arkasındaki, Şeyh Muhammet Düzlüğü’nde bulunan Namazgahı Mahmut Paşa yaptırmıştır. Mihrabın üzerindeki l859-l860 tarihli kitabeden Mahmut Paşa’nın bu namazgahı Gülşeni tarikatından Şeyh Muhammet Amid-i anısına yaptırdığı öğrenilmektedir. Namazgahın kitabesini Şair Sa’id tarih düşürmüştür.

Son yılarda yeniden onarılan namazgah siyah-beyaz taşlardan yapılmıştır. Günümüzde onarım sonrası yalnızca siyah renkli taşlar kullanılmıştır. Güneydeki kısım dışında namazgahın üç tarafı 0.80 m. yüksekliğinde duvarla çevrilmiştir. Kuzeydeki giriş kapsından namazgahın içerisine girilmektedir. Güney duvarına bitişik taş bir minber ve ona çok yakın olarak da mihrap bulunmaktadır. Mihrabın üzerinde kitabesi bulunmaktadır.

Orijinalliğinden uzaklaşmamış olan namazgahın üzerinde bezeme bulunmamaktadır..

Diyarbakır Çeşmeleri

Diyarbakır’da irili ufaklı çok sayıda çeşme bulunmaktadır. Bu çeşmelerin büyük çoğunluğu Osmanlı döneminde yapılmışlardır. Kanuni Sultan Süleyman’ın Hamravat Kemeri ile şehre su getirmesinden sonra şehirde çeşmeler çoğalmıştır. Evliya Çelebi de şehrin sularının Ayn-ı Ali Pınarı, İçkale kaynağı Suyu ve Ayn-ı Şakkil-Acuz sularının şehrin su gereksinimini karşıladığını belirtmiştir. Bu sulardan ötürü Diyarbakır da su sıkıntısı çekilmemiş, ayrıca evlerin içerisindeki avlularda havuzlar, selsebiller ve su depoları yapılmıştır.1290 tarihli Diyarbekir Vilayeti Salnamesi şehirde 130 çeşmenin bulunduğunu yazmaktadır.

Diyarbakır çeşmeleri kendi başlarına bağımsız olanlar ile herhangi bir yapının duvarına yapıştırılmış veya bir yapının cephesine yerleştirilmiş çeşmeler olarak iki ayrı gurupta toplanmışlardır.


İçkale Çeşmesi (Merkez)


Diyarbakır’da İçkale’de bulunan, halk arasında Arslanlı Çeşme olarak tanınan bu çeşmenin kitabesi olmadığından ne zaman ve kimin tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir.

Çeşmenin musluk yerinde bir arslan başı vardır ve sular buradan akmaktadır. Büyük olasılıkla bu arslan başka bir yapıdan buraya getirilmiştir. Çeşme kesme taştan yapılmıştır. Çeşmenin üst kısmında iki kısa beyaz sütun üzerine bir üçgen alınlık konulmuştur. Bunun da çeşmeye sonradan eklendiği sanılmaktadır.


Hatun Çeşmesi (Merkez)

Diyarbakır’da Mardin Kapısı çıkışında bulunan bu çeşmeye halk arasında Hatun Çeşmesi veya Hatun Kastalı denilmektedir. Bu çeşmenin de ne zaman ve kimin tarafından yapıldığı bilinmemektedir.

Kesme kare taştan yapılan çeşme üç yönlüdür. Her bölüm sivri kemerli ayna taşı, musluk ve yalaktan meydana gelmiştir. Çeşmenin batıya yönelik kısmı düzdür. Doğu cephesinde ise büyük bir kemer bulunmaktadır. İç kısmında üç beyaz taş kullanılmıştır. Burada bulunan iki satırlık kitabe oldukça bozulmuş, bu yüzden de okunamamıştır. Kuzey ve güney yönündeki bölümleri oldukça dar olup buradaki dar bir oluktan su akmakta,üzerini de bir niş kapatmaktadır. Çeşmelerden her üçünün önünde birer yalak bulunmaktadır.


Zinciriye Medresesi Çeşmesi (Merkez)

Diyarbakır Zinciriye Medresesi’nin ön cephesinde bulunan bu çeşme kesme kaştan yapılmıştır. Ayna taşa yalak ve musluğun bulunduğu kısım yuvarlak bir kemer içerisine alınmıştır. Bu çeşmenin Zinciriye Medresesi ile birlikte XII.yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır.


Örfizade Çeşmesi (Merkez)

Diyarbakır Örfizade Tekkesi önünde bulunan bu çeşme yaslandığı duvardan biraz dışarı taşkındır. Üzerinde taş konsollar bulunan çeşmenin ayna taşı muslukları ve yalak kısmı sivri bir kemer içerisine alınmıştır. Kemerin köşelerine süs amaçlı küçük sütunlar yerleştirilmiştir.


Ömer Şeddad Çeşmesi (Merkez)

Diyarbakır Mardin kapısı içerisinde, Ömer Şeddad Camisi’nin önünde yer alan çeşme geniş bir kemerle sınırlandırılmıştır. Bu çeşmenin içerisinde üç niş bulunmaktadır. Bunların üzerindeki kitabe bozulduğundan tam olarak okunamamıştır.


Arbedaş Çeşmesi (Merkez)

Diyarbakır Nasuh Paşa Meydanı’nda, Saray kapısına giden yolun sur duvarları ile birleştiği yerdedir. Çeşmenin üzerindeki kitabede Kanuni sultan Süleyman zamanında l531 yılında yaptırıldığı öğrenilmektedir. Cadde seviyesinden aşağıda olan çeşmeye altı basamaklı bir merdivenle inilmektendir. Önünde bir havuzu bulunan çeşmeye iki musluktan su akmaktadır.

Hanım Çeşmesi (Çermik)

Diyarbakır Çermik ilçesi Saray Mahallesi’nde bulunan çeşmenin kitabesi kırıldığından ne zaman ve kimin tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir. Büyük olasılıkla XII.yüzyıldan kaldığı sanılan bu çeşme sivri kemerli, aynalı ve yalak taşlı olup, günümüze harap bir halde gelmiştir.


Ali Dede Çeşmesi (Çermik)

Diyarbakır Çermik ilçesi Çukur Mahallesi’nde bulunan bu çeşmenin kitabesi bulunmadığından ne zaman ve kimin tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir.

Günümüzde çukura gömülmüş olan bu çeşmenin çok eski yıllarda yapıldığı sanılmaktadır. Çeşme beyaz mermerden olup, sivri kemerlidir.


Süt Çeşmesi (Çermik)

Diyarbakır Çermik ilçesinin güneybatısındaki bu çeşmenin kitabesi bulunmadığından ne zaman ve kimin tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir. Ancak yapısından eski tarihlere kadar indiği sanılmaktadır. Halk arasında yaygın bir inanışa göre bu çeşmeden su içen loğusa kadınların sütü çoğalırmış. Bu yüzden de çeşmeye Süt Çeşmesi ismi verilmiştir.


Bandeler Çeşmesi (Çermik)

Diyarbakır, Çermik ilçesi Çukur Mahallesi, Bandeler Sokağı’nda bulunan bu çeşme XVIII.yüzyıldan kalmıştır. Çeşme üzerinde 27x48 cm. ölçüsündeki mermer üzerine nesih yazılı 1768 tarihli kitabesi bulunmaktadır. Bu kitabenin üzerine 35x48 cm. ölçüsünde 1904 yılında onarıldığını gösteren bir onarım kitabesi konulmuştur:
“Bu hayrat-ı mücelle civar merhum Becan’dır. İcabet Hazreti Zat-i Cenabi Kibriya’nındır. Sene 1322 (1904) Bandizade.”

Çeşmenin mermerden sivri kemerli, ayna taşlı ve yalağı bulunmaktadır.
 
#4
Diyarbakır Kaplıcaları

Çermik Kaplıcaları (Çermik)

Diyarbakır, Çermik ilçesinde bulunan Çermik Kaplıcası, ilçe merkezine 3 km. uzaklıkta, Diyarbakır-Çermik yolu üzerindedir.

Çermik kaplıcasının ne zaman ortaya çıktığı bilinmemektedir. Bununla beraber kaplıcanın çok eskiden beri bilinmektedir. Bu konuda bir efsanesi bulunmaktadır.

Bu efsaneye göre;
Güney Doğu Anadolu’da hüküm süren Acem Kralı’nın Melike Belkıs adında güzel bir kızı varmış. Bu kız bir gün hastalanmış ve vücudunda birtakım yaralar çıkmıştır. Zamanın hekimleri, Melike Belkıs’ı tedavi etmek için çok çaba sarf etmişler, gerekli ilaçları kullanmışlar, fakat bir türlü hastalığına çare bulamamışlardır. Hastalık ilerlemiş Melike Belkıs’ın vücudunu kurtlar sarmış ve vücudundan pis kokular gelmeye başlamıştır. Bundan ötürü de Melike Belkıs saraya girememiştir. Bu durumdan son derece rahatsız olan kral kızını saraydan çıkarmış, yanına muhafızlar vererek ormana bırakmıştır. Melike Belkıs ormanda gezerken bugünkü kaplıcanın bulunduğu yere gelmiş ve buradaki sıcak suya rastlamıştır. Yorgunluğunu gidermek için ayaklarını sıcak suyun içine sokmuş, bir süre sonra suya değen yerleri iyileşmeye başlamıştır. Melike Belkıs bunun üzerine sıcak suda yıkanmış ve tekrar eski sağlığına kavuşmuştur. Melike Belkıs’ın muhafızları, bu haberi hemen saraya iletmişler, bu haber üzerine kral bugünkü “Büyük Paşa” denilen kaplıcanın üzerine bir hamam yaptırmıştır.
Bu efsaneye göre kaplıcanın Arapların Çermik’i fethinden önce yapıldığı sanılmaktadır. Çermik sıcak su kaynağının ise, çok daha eskiden beri var olduğu ve bir ara kuruduğu, Yukarı Dicle ve Fırat Bölgesinin en iyi yerli kaynağı olduğu Amildi Mar-Yeşuva’nın “Vakayinamesi”’nden öğrenilmektedir.

Çermik Kaplıcaları iki bölümden meydana gelmiştir. Bugün Hamambaşı denilen yer arşiv kaynaklarında Kudret Hamamı olarak isimlendirilmektedir. Bu bölüm, Ortaçağ’dan beri kullanılmaktadır. Çermik ilçe merkezindeki Saray Hamamı denilen yer ise XVI.yüzyılda burada yaşayan Beyler tarafından yaptırılmıştır.

Çermik kaplıcalarından, iltihaplı romatizmalar, çocuk felçleri, nevrit, polinevrit, kadın hastalıklarında, üst teneffüs yolları hastalıkları ve deri hastalıklarının tedavisinde faydalanılmaktadır. Burada yapılan incelemelere göre kaplıcanın suyu 48 C sıcaklıkta olup, kükürt ve radyoaktif içermektedir. Bunun yanı sıra bileşiminde bromür iyonu ve iyodür bulunmaktadır.

Çermik’te kaplıcalarla her yıl Haziran ayında Melike Belkıs Şenlikleri adı ile festival düzenlenmektedir.


Anakaris Suyu (Hani)


Diyarbakır Hani ilçesine 3 km. uzaklıkta bulunan Anakaris Suyunun çevresinde herhangi bir tesis bulunmamaktadır. Bu suyun ne zaman bulunduğu konusunda da bir bilgi yoktur.
Burada içme kürleri yapılmakta olup, sarılık, karaciğer hastalıklarına iyi geldiği ve böbrek taşlarının düşürülmesinde etkili olduğu bilinmektedir.


Diyarbakır Müzeleri

Arkeoloji Müzesi (Merkez)

Diyarbakır Arkeoloji Müzesi 1934 yılında Ulu Caminin külliyesine ait Zinciriye (Sincariye) Medresesi’nde açılmış, 1985 yılında da Elazığ Caddesi üzerinde, 5.000 m2 alan üzerine kurulan yeni binasına taşınmıştır.


Müzede Geç Paleolitik dönemden başlayarak ( M.Ö. 8400 ) Neolitik, Kalkolitik, Eski Tunç, Hitit, Urartu, Asur, Helenistik, Roma, Bizans, Erken Hıristiyan, Emevi, Abbasi, Selçuklu, Artuklu, Akkoyunlu, Karakoyunlu ve Osmanlı dönemine ait eserler kronolojik olarak sergilenmektedir. Müzedeki eserlerin büyük bir bölümü Artuklu dönemine aittir. Müze, Amid sikkeleri ile yöresel etnoğrafik eserlerden oluşan zengin bir koleksiyona sahiptir.

Diyarbakır bölgesinde yapılan kazılarda ele geçen buluntular müzede sergilenmiştir. Bunların başında Hallançemi, Demirköy Höyük, Çayönü Höyüğü’nün eserleri gelmektedir.


Ziya Gök Alp Bulvarı
Belediye Sarayı Arkası
Tel (0412) 221 27 55
Fax (0412) 223 08 02


Ziya Gökalp Müzesi (Merkez)


Diyarbakırlı Ziya Gökalp’in 1876 yılında doğduğu Tacettin Mahallesi’ndeki ev, 1953’te varislerinden satın alınmış ve 23 Mart 1956 tarihinde müze-ev olarak ziyarete açılmıştır. Diyarbakır’ın sivil mimari örneklerinden biri olan bu ev 1808 yılında yapılmıştır.

İki katlı bu yapıda malzeme olarak siyah bazalt taşı kullanılmıştır. Haremlik ve selâmlık olmak üzere iki bölüm halinde iki katlı olan evde mekânlar ortadaki iç avlunun etrafına yerleştirilmiştir. Cephelerden biri iki kemerli, revaklı, bir eyvan şeklindedir. Yapıda bezeme olarak ciz veya kehal ismi verilen beyaz renkli taşlardan yararlanılmıştır. Ayrıca bazı kapıların üzerinde Arapça yazılı kitabeler bulunmaktadır.

Müze-evde yazara ait eşyaların yanı sıra yörenin etnoğrafik eserleri de sergilenmektedir.


Melik Ahmet Caddesi, Gökalp Sokak
Tel (0412) 221 27 55
Faks (0412) 223 08 02


Cahit Sıtkı Tarancı Evi Kültür Müzesi (Merkez)


Çağdaş Türk şairlerinden Cahit Sıtkı Tarancı’nın Diyarbakır Cami-i Kebir Mahallesi, Cahit Sıtkı Tarancı Sokak'ta bulunan evi 1973 yılında Kültür Bakanlığı’nca müze haline getirilerek ziyarete açılmıştır.

Diyarbakır sivil mimari örneklerinden olan bu ev 1820 yılında harem ve selamlık olmak üzere iki bölüm halinde yapılmıştır. Evin selamlık kısmı sonradan yıkılmıştır. Yapı, iki katlı olup kesme ve siyah bazalt taşından yapılmıştır. Güneydoğu Anadolu’ya özgü içe dönük avlulu, 14 odalı bir ev olup, yapının en önemli kısmı iki katlı olan yazlık bölümüdür.

Müzede Cahit Sıtkı Tarancı’nın şahsi eşyaları, el yazısı ile yazılmış mektupları, aile fotoğrafları ve kitapları ile XVIII.yüzyıl Diyarbakır yöresinin ev yaşantısını yansıyan etnoğrafik eserleri teşhir edilmektedir.


Ziya Gökalp Bulvarı, Belediye Sarayı arkası
Tel (0412) 221 27 55
Faks (0412) 223 08 02


Gazi Köşkü (Merkez)


I.Dünya Savaşı sırasında Atatürk’ün Diyarbakır’da Kolordu Komutanı iken karargâh olarak kullandığı köşk, 1937 yılında Diyarbakır Belediyesi tarafından Atatürk’e armağan edilmiş ve 1981 yılında da Atatürk Müzesi olarak ziyarete açılmıştır.

Bu bina XV.yüzyıl Akkoyunlu döneminde yapılmış olan Sem’an Köşküdür. Diyarbakır sivil mimarisinin dışa dönük mimari üslubunda olup, bazalt taşından iki katlı olarak yapılmıştır. Evin kuzeyinde bir havuzu, hemen arkasında da birer eyvan ve eyvaların iki yanında da odalar yer almaktadır.

Gazi Köşkü’nde Atatürk’e ait eşyalar, çeşitli belgeler ve fotoğraflar sergilenmektedir.
Tel (0412) 224 61 59


Diyarbakır Kiliseleri

Diyarbakır, yüzyıllar boyunca dinsel hoşgörüden uzaklaşmamış, etnik ve dinsel mozaiğini korumuştur .Bu nedenle de Müslümanlar, Hıristiyanlar, Ermeniler ve Yahudiler, değişik mezhepler, tarih boyunca Diyarbakır’da birlikte yaşamışlardır. Bundan ötürü de Diyarbakır da bir çok kilise yapılmış ve bunların bazıları günümüze gelebilmiştir.

Diyarbakır’da İslamiyet öncesi Şemsiler, Yahudiler ve Hıristiyan dinine bağlı insanlar yaşamıştır. Burada yaşayan Hıristiyanlar da beş ayrı mezhebe ayrılmışlardı. Bunlar Gregoryen (Ermeni), Yakubi (Süryani Kadim), Ortodoks (Rum), Asuri (Nasturi) ve Keldani mezhepleriydi.

Diyarbakır, Hıristiyanlığı ilk kabul eden topluluk olarak bilinen ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yaşayan Süryanilerin önemli merkezi idi. V.yüzyıldan sonra Süryani Ortodoks Kilisesinden ayrılan Nasturiler, Keldaniler ve Melkitlerin yanı sıra Rumlar ve Ermeniler de Diyarbakır’da yaşamışlardır. Ortodoks, Katolik, Protestan, Gregoryen gibi hemen hemen tüm Hıristiyan mezhepleri yüzyıllar boyunca Diyarbakır’da kendisini temsil etme olanağını bulmuşlardır.

Diyarbakır’da Süryani, Keldani, Nasturi, Ermeni ve Rumların ibadet ettiği 22 kilisenin bulunduğundan söz edilmektedir. Ancak günümüzde bu kiliselerin bazıları tamamen yıkılmış, bazıları da günümüzde cemaatlerine hizmet vermektedir.


Meryem Ana Kilisesi (Yakubi Mezhebi Kilisesi) ( Merkez)

Diyarbakır’da Ortodoks Süryanilere ait olan ait olan bu kilise IV. Yüzyıldan kalmıştır. Kilise birkaç kez yanmış, yıkılmış ve bir çok kez onarılmıştır.

Mardin’deki Deyr-ül Zahfaran’dan gelen Patrik II.Yakup, öldüğü l871 yılına kadar burada yaşamıştır. O yıllarda bu kilise patriklik merkezi olmuştur.

Diyarbakırlı taşçı ustaları taş işçiliği yönünden en başarılı çalışmalarını burada yapmışlardır. Kilise dört avlu, divanhane ve din adamlarının yaşadıkları bölümlerden meydana gelmiştir.Ahşap işçiliği, sütunları, sütun başlıkları parmaklıkları, kürsüleri ve ikonaları ile ün yapmıştır. Günümüzde kilise görevini sürdürmektedir.


Mar Thoma Kilisesi (Merkez)

Diyarbakır’da Hıristiyan öncesi dönemde burada bir mabedin olduğu sanılmaktadır. Hıristiyanlığın resmi bir din oluşundan sonra bu yapı kiliseye dönüştürülmüş ve bir takım eklerle genişletilmiştir.

Diyarbakır’ın İslam ordularınca ele geçirilmesinden sonra camiye çevrilmiştir. Bugün bu yapının yerinde Ulu cami bulunmaktadır.


Kırklar Kilisesi (Merkez)

Diyarbakır Kırklar Dağı üzerinde bulunan bu kilise V.yüzyılın sonlarında yapılmıştır. Günümüze yalnızca bir duvar kalıntısı ile bazı duvar kalıntıları gelebilmiştir.


Saiııt George Kilisesi (Merkez)

Diyarbakır’da İçkale’de bulunan bu kilisenin ne zaman yapıldığı bilinmemektedir. Uzun süre Diyarbakır İl Jandarma Komutanlığı Saraykapı Cezaevi’nin içerisinde bulunduğundan ibadete kapalı kalmıştır.

Kilisenin ne zaman ve kimler tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir.Bununla beraber, VI.yüzyılda, Bizans döneminden kaldığı sanılmaktadır. Kilisenin orta mekanı dört yöne eyvanlara açılmaktadır.


Saint Teodoros Kilisesi (Merkez)

Diyarbakır, Fatih Paşa Camisi'nin bitişiğinde olduğu sanılan kilise günümüze gelememiştir. Kaynaklarda da bu kilise ile ilgili bir bilgiye rastlanmamıştır.


Mar Petyun Kilisesi (Merkez)

Diyarbakır Özdemir Mahallesi’nde Yeni Kapı Caddesi’nde bulunan Mar Petyun Kilisesi’nin ne zaman yapıldığı kesinlik kazanamamıştır . Bununla beraber XVII.yüzyıla tarihlendirilen kilise, Katolik Keldaniler tarafından günümüzde de kullanılmaktadır.

Diyarbakır’daki pek çok yapıda olduğu gibi bu kilisenin de ana yapı malzemesi siyah bazalt taşıdır. İbadet mekanı kemerler ve sütunlarla bölünmüş olup dört neflidir.


Surp Sarkis Kilisesi (Merkez)

Diyarbakır Mardin Kapısı yakınlarında olan bu kilise Katolik Ermenilere aittir. Kilisenin XVI.yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır. Ana yapı malzemesi siyah bazalt taşıdır. İki katlı kilise sütunları ve dört kemer dizisi ile beş nefli bir kilisedir.


Protestan Kilisesi (Merkez)

Diyarbakır Mardin Kapısı yakınlarındaki Cemal Yılmaz Mahallesi’ndedir. Yapılış tarihi bilinmeyen siyah bazalt taştan yapılan kilise dikdörtgen planlıdır.


Hz.Meryem Kilisesi (Ergani)

Diyarbakır Ergani ilçesinde bulunan Hz. Meryem Kilisesi Zülküfül Dağı’nın doğusundaki bir tepededir. Polonyalı gezgin Simeon Seyahatnamesinde bu kiliseden söz etmiştir.

Günümüzde yıkılmış olan kilise kâgir, kubbeli ve büyük bir yapı idi.


Sinagog (Çermik)

Diyarbakır Çermik’te bulunan Sinagogun ne zaman yapıldığı ve hangi döneme ait olduğu bilinmemektedir. Günümüzde ev olarak kullanılan bu yapının üzerinde Süryanice yazılmış bir kitabe bulunmaktadır.

Avlu içerisinde bulunan geniş bir bölümden meydana gelmiştir. Bu bölümün batısında kürsüsü bulunmaktadır. Yapının bütünü siyah ve beyaz taştan yapılmıştır.

Diyarbakır Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu sinagogun korunması gerekli kültür varlığı olduğu tescil edilmiştir.


Kilise (Çermik)

Diyarbakır, Çermik ilçesinde bulunan bu kilisenin ne zaman ve kimler tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir. Günümüzde yalnızca kalıntıları gelebilen kilisenin bir kısmı günümüzde ev olarak kullanılmaktadır.
 
#5
diyarbakır - diyarbakır hakkında genin bilgi - diyarbakır külrürü- diyarbakır tarihi - diyarbakırda bulunan tarihi eserler
 
K

Kayıtsız Üye

#6
BANDELER ÇEŞMESİ: 1756 yılında ilçenin önde gelen Bandeler (Bandeoglu) ailesi tarafından inşa edilen Bandeler Çeşmesi Diyarbakır'ın en önemli tarihi eserlerinden biri olup Çermik ilçesindeki Bandeler Sokağı'ında bulunmaktadır. Bu çeşme yine aynı aile tarafından 1904 yılında erken yaşta vefat eden Bande Becan hayrı için restore edilmiştir.
 
Üst