Çanakkale Mahşeri - Mehmed Niyazi (Kitap Özeti)

NeslisH

Özel Üye
#1
Sponsorlu Bağlantılar
Çanakkale Mahşeri / Mehmed Niyazi / Kitap Özeti /


KİTABIN ADI: ÇANAKKALE MAHŞERİ

YAZARI: MEHMET NİYAZİ

KONUSU:
Birinci Dünya Savaşında İtilaf Devletlerinden Rusya’yı düştüğü zor durumdan kurtarmak, İstanbul’u işgal edip, Osmanlı Devleti’nin Almanya ile irtibatını koparmak amacıyla; İtilaf Devletleri’nin Çanakkale Boğazı’nı var güçleriyle saldırmaları ve yurduna düşmanın ayak basmasındansa canını seve seve feda etmeyi göze almış büyük Türk milletinin olağanüstü savunmasıdır.

ANAFİKRİ:

Türk milletinin kat kat üstün olan düşmana karşı tüm olanaksızlıklara rağmen eşine rastlanmayacak bir cesurluk ve vatanseverlik örneği göstererek destanlar yazarak varlığımıza dahi gözünü dikmiş düşmanı geri püskürtmesi; bağımsızlık için neler yaptıklarını hatırlatmakta ve aynı durumda kendimizin olduğunu düşünerek vatanımıza sahip çıkmaktır.

ÖZETİ:
Bu eser, insanlığın kaderinin düğümlendiği Çanakkale Şavaşı’nı ilk kurşunun atıldığı andan başlayarak son düşmanın topraklarımızdan kovulmasına kadar yansıtmaktadır.
İngiliz, Fransız ve Ruslardan oluşan Müttefikler; Osmanlı, Almanya va yandaşlarıyla birçok cephede savaşmaktadırlar. Ruslar, Almanlar karşısında yenilgiye uğramaktadır. Müttefiklerin Çanakkale Boğazı’nı geçip Ruslara yardım etmek istemeleri Çanakkale cephesinin açılmasına neden olmuştur. Bu cephede; başarılı olurlarsa; Osmanlı ortadan kalkacak, savaşa girme konusunda tereddüt eden Balkan devletleri Müttefiklerle birlik olacak ve Avusturya ve Almanya doğudan da sıkı bir çembere alınacaktır.
Müttefikler; Limni, Bozcaada ve Gökçeada’da üs kurmuşlardır. Sayı ve malzeme bakımından Türklerden çok daha üstündürler. Türk savunmalarını yıpratmak için sık sık bataryalarımız bombardıman edilmektedir. Düşmanların 276 topuna karşılık, çoğunun atış menzili pek uzun olmayan 78 topla karşılık verilebilmektedir. Bununla birlikte Müttefiklerin zırhlı donanmaları da çok kuvvetlidir. Düşmanlar önce uçakla keşifte bulunup daha sonra gece bombardıman yapmaktadırlar. Bütün bunlara karşılık olarak Türkler, şaşırtma taktiği ile seyyar topçu birliklerini kurnazca sık sık yer değiştirerek savunma yapmaktadırlar. Tüm bu çabalar, sadece Müttefiklerin, merkez tabyaları rahatça dövmelerini, mayın tarama gemilerinin ileri sokulmalarını engelleyebilmektedir . Bir bombardıman sırasında Seyit adlı bir er vatan sevgisi ve iman gücüyle 276 kiloluk mermiyi tek başına yerleştirir ve düşman gemisini dördüncü denemesinde batırır.
Sadece donanma saldırısının yeterli olmadığına karar veren düşman, karadan saldırmak için de hazırlanır. Seddülbahir ve Kocatepe’den çıkarma yapmayı düşünürler. Bunu bekleyen Türkler, gerekli yerlerde tüneller, siperler, hendekler kazar ve mayın döşerler. Düşman şaşırtma amaçlı sahte çıkarmalar da yapar. Esas kanlı boğuşma Seddülbahir’de olur. Tüm bu ağır şartlara rağmen Türklerin devamlı hücum tazelemesi psikolojik yıkımı arttırır. Düşman, Seddülbahir’i koruyan Türk birliklerini arkadan sarabilecekleri Aytepe’yi ele geçirmek istemektedir. Planladıkları üç yerde de (Kumkale, Arıburnu ve Seddülbahir) tutunmayı başarırlar. Zaten sayıları az olan Türk kuvvetleri daha fazla savunamayıp geri çekilirler. Yaralıları düşman insafına bırakmak zorunda kalırlar. Bu rada Yavuz zırhlısı yola çıkar ve Anadolu’dan da yardım gelir. Türkler takviye ve intikam gücüyle saldırırlar ve Müttefikler çözülür. Bırakılan esirlerimiz anlaşmaya aykırı olmasına rağmen yakılarak öldürülürler.
Donanmaların yardımıyla Kara Kuvvetleri yerleşir. Barbaros ve Turgut Reis gemileri düşman kara kuvvetlerini bombalayıp Türk askerlerine maddi ve manevi yardımda bulunmaya çalışırlar ama düşman gemileri yanında hiç kalırlar. Anzaklar da Kocaçimen ve Conkbayır’ına saldırırlar. Bombardımanın ardından Fransızların desteği ile batıdan çıkan İngilizlari durduramayız. Müttefik uçakları Türklerin moralini bozacak yazılar atarken, Türk erleri bunlara aldanmayıp mücadelelerini sürdürmektedir. Türklerin gece baskınlarıyla büyük ölçüde bozguna uğrarlar. Büyük hücum için yeni İngiliz, Fransız ve Hint birlikleri adalara sevk edilirler. Taaruza başlarlar. Ama kısa sürede takviye güçlerle Türkler savunmadan taaruza geçiyor. Denize doğru ilerlemeye başlarlar. Donanma ilerlemeyi durdurmak için kendi kayıplarını da göze alarak ateşe başlarlar. Düşman gemileri batırılır. Gemidekileri kurtarmaya gelen botlar menzilde olmalarına rağmen bir şey yapamazlar. Majeste zırhlısı da Alman denizatlısı tarafından batırılır.
Arıburnu’nda iki tarafında savaşacak hali kalmaz. Birbirleri ile selamlaşmaya,yazışma ya ve alışverişe bile başlarlar. Elli bin kişinin Suvla’dan çıkıp öldürücü darbeyi vurması planlanır. Kireçtepe’de göstermelik çıkarma yaparlar. Düşman birçok yoldan saldırıya başlar. Suvla’ya esas taarruzu yapmaya çıkan düşman askerleri güneşlenir. Bu arada Türkler takviye kuvvet alır. Albay Ahmet FEVZİ İstanbul’a çağırılır yerine M.Kemal gönderilir. Türkler çok dikkatli ve bir şekilde verilen emirleri ne pahasına olursa olsun yerine getirirler. Düşman askerleri atılganlık göstermez. Komutanlarını kaybeden Türk askerleri dağılmazlar daha da galeyana gelirler. Düşmanlar Cokbayırı’nda gece yarısı bombardımana başlarlar. Sonra taarruza geçerler. Tam tepeye çıktıklarında Türk bombardımanı başlar. Müttefikler tüm çabalarına rağman tutunamazlar. İnsan ruhunu yenmenin mümkün olmadığını anlayıp geri çekilirler. Türkler asker sıkıntısı çekmektedirler. Medrese öğrencileri ideallerini, okullarını, hayallerini bırakıp savaşa katılırlar. Kış gelip havalar soğuyunca başlayan yağmurlar işlerini zorlaştırır. Siperlerde adım atılamaz, yataklar ıslanır. Köylülerin kışlık ekinleri ateşe verilir. Yeni gönüllülere asker elbisesi verilmez. Ancak bazılarına yazlık elbise verilebilmektedir.
Bulgarlar, boğazın geçilemeyeceğini anlayınca Osmanlı-Almanya tarafını tutar. Berlin-istanbul arasındaki demiryolunun güvenliğe kavuşmasıyla malzeme akışının kolaylaşması Müttefiklerin işini zorlaştırmıştır. İngiltere Yüksek Savunma Konseyi bu defteri uygun bir şekilde kapatmek ister ve Hamilton’u görevden alır. Süper güç Müttefikleri ile birlikte hasta adamın(Kitapta Osmanlı Devleti’ne hasta adam tabiri kullanılmaktadır) önünde dize gelir. Müttefikler geceleri gizlice çekilirler. Türklerin şüphelenmesini engellemek için ara sıra top atışı yaparlar. Türkler insan üstü çabalarının sonucu birçok kayba rağmen vatanını savunurlar. Sonunda zafer biz Türklerin olur.

Alternatif Özet


Nöbetçinin haberi üzerine gözetleme yerine gelen tabur kumandanı Bin başı Talat boynunda asılı dürbünü gözlerine yaklaştırdı kurşun renkli gökle mavinin birleştiği yerde önde gambotlar , arkada zırhlılar dumanlarını savurup hafif dalgalı denizi yararak geliyorlardı .Bn.Talat ağacın yanında dikilen Ahmet Çavuşa bağırdı.
Batarya Kumandan’ına haber ver , düşman göründü!

Tekrar gözetlemeye devam etti. Bn. Talat dürbününü onlardan ayıramıyordu.Mesafe on dört bin metreye inince en sağdaki zırhlı çark edip doğuya döndü, diğerleri de onu takip etti.İkisi İngiliz zırhlısı ikisi Fransız zırhlısı

Bn. Talat’ın bulunduğu Seddülbahir’e onun yanındaki Anadolu yakasındaki Kumkale Tabyasına ateşe başladılar.Bn. Talat saatine baktı saat tam üçü on geçiyordu, böylece günlerdir beklenen hücum başlamıştı.Ne yazık ki aralarında büyük bir dengesiz vardı. Müttefik zırhlıların içinde modern silahlar , seri ateşli uzun menzilli büyük çapta toplar mevcuttu.Türklerin ise boğazın her iki yakasında on yedi kısa menzilli adi toplarla karşılık veriyorlardı._Zırhlı ların namlularında ateş görülmesiyle karşıda ki Kumkale ‘ de havalanan toz toprak bulutunun içinde sarı kırmızı şimşekler çakması bir oluyordu.Mermilerin düştüğü yerde fıskiyeler gibi toprak havaya savruluyordu.Bu tufana Ertuğrul tabyası karşılık vermeye çalışıyordu.-Seddülbahire atılan iki mermi arkalarına düştü bir mermide önlerine düştü.Bn. Talat korkunç bir patlamayla sarsıldı, çevresi zifiri karanlık kapladı,burnunun ucunu bile görmüyordu.Karanlık yavaş yavaş dağılmaya başlayınca artık net bir şekilde görüyordu ama gördüklerine inanamıyordu, topların namluları yerlerinden fırlamış , bazıları çökmüş bazıları toprak altında kalmıştı.Sığınak ve cephanelik yerle bir olmuştu.Taşlar üstünde bedenler çırpınıyordu.Siperle rden fırlayan subay ve erler arasında saçları kırılan yüzündeki çizgiler derinleşmiş Oğuz amca bulunmakta idi. Soluk soluğa gelenler yaralıları hemen sargı yerine götürdüler._Müttefik zırhlıları ufukta kaybolmaya başlayınca bazı erler siperlerde serili kuru ot ve saman doldurulmuş yataklar onlara kuş tüyü gibi gelir kafasını koyan hemen uykuya dalıyordu ama o gece Oğuz amca bir türlü uyuyamıyordu.Sarıkam ış cephesinde iki oğlu gözlerinin önünden bir türlü gitmiyordu.Fakat uyuması gerekiyordu gökyüzünün kurşuni kapağı andıran yıldız seyrekleşince daldı.- Müderris Rasih Efendi torunu Hasan Şakir’i kendi eliyle şubeye yazdırmıştı.Oğlu Dömeke ‘de şehit olmuştu , şimdi sıra torununa gelmişti.Torunun gönüllü gitmesini istemiyordu ona nasıl gitme diyebilirdi torununa gitme deseydi öğrencilerine nasıl gidin diyebilirdi torunun onlardan ne farkı vardı. Onlarda ana-baba kuzusu değil miydi.-*

Tepeden dürbünüyle bakan Yz. Tahsin gözlerini zırhlılardan alamıyordu.Tabyalara doğru yaklaşıyorlardı.Bütü n tabyalar top başı yaptılar.Yz.Tahsin artık adlarını okuyabiliyordu.Donan ma boğaza yaklaştığı sırada Agamennon,Suffren zırhlıları ve bir kruvazör filodan ayrılarak Yeniköy ve Bozcaada’nın arasındaki yerlerini aldılar.Diğerleri Tekke Burnu’ndan Gökçeada’ya uzanan hatta sıralandılar.Her zamanki gibi önce uzun menzilli toplarıyla dövecekler,Türk bataryalarını ateş edemez hale getirecekler daha sonra yaklaşıp kalıntıları isabetli atışlarla temizleyecekler.

Anadolu yakasındaki küçük tepeyi siper edinip gözetleyen Teğmen Hüsamettin gözleri önünde gene vahim bir olay cereyan ediyordu.Tepelerde şimşekler çakıyor ağaçlar çatırdıyor ufuklar birbirine karışıyordu.Öğleye doğru Agamennon Zırhlısının güvertesinde bir ateş patladı.Büyük bir sarsıntıyla geri çekilmeye başladı.Teğmen Hüsamettin dürbünlü merceğini bu sefer Dablin kruvazörüne çevirdi.Ertuğrul Tabyası’ndan isabetli atışların yapılması onu da menzilin dışına çıkarınca Ertuğrul Tabyası ateşini Kumkale Tabyası’nı topa tutan Goluva Zırhlısına çevirdi.İsabetli atışlarıyla onu da uzaklaştırdı.Uzun menzilli toplarıyla diğer Zırhlılar gibi o da dövmeye başladı.Yaptıkları hedef belirlemelerle donanmaların mermileri Ertuğrul Tabyası’nın çok yakınına geliyordu.Hedef tespit edilmişti fakat ne yapabilirdi? Çakılı topları bir başka yere götüremezdi.Birkaç mermi ardar da hemen yanlarında patladı.Tabya’nın içine taş toprak doldu.Askerler kürekle bunları temizlerken isabet eden başka bir mermi ile topun namlusu ateşler içinde havaya uçtu.Teğmen Wöhrma ile çevresindeki erlerin çoğu yerlere serildi.Oğuz Amca elindeki küreği yere atıp yerde çırpınanlardan birini hemen sargı yerine götürdü fakat er yarı yolda can vermişti.

Ertuğrul Tabyası sükut edince mermiler Orhaniye Tabyasına yoğunlaştı bu mermi sağanağı altında yapılacak pek bir şey yoktu sığınağa çekildiler.Zırhlılar gittikçe ateşlerini yoğunlaştırıyorlar sık sık yer değiştirip tam isabet etmeni yollarını arıyorlardı.Zelzeley e tutulmuş gibi sallanan sığınaktakilerin gözleri önünde bir cehennem cereyan ediyordu.

Rasih efendi torunundan mektup aldı.Mektubu Keşan’dan göndermişti.Torunund an aldığı mektupla çok sevinen Rasih Efendi aynı zamanda çok üzülmüştü.

Her ne kadar Savunma Bakanı Emekli Maraşel Lora Kitchener ise de Çanakkale Savaşının asıl kahramanı Bahriye Bakanı Sır Churchill’dir.Korkak pısırık bulduğu muhalefeti sık sık köşeye sıkıştıran Churchill’in son kabine toplantısında çok ümitli konuştuğu basın bülteninde belirtilmektedir.”Ek selanslar herhalde artık bir tereddüdünüz kalmamıştır.Sizlere bir elimizi bağlasalar tek elimizle Boğaz engelini aşacağımızı söylememiş miydim.İşte donanmamızın muhteşem zaferi.Boğazın girişindeki dört tabya bertaraf edilmiştir.Evet bu cepheyi açmakla son derece isabet edilmiştir.Tannenber g’de Almanlar karşısında ağır yenilgiye uğrayan dostumuz Rusya’ya yardım edeceğiz Çarlık yönetimi de savaş aleyhtarı Komünistleri ezecektir.Çanakkale-İstanbul Su Yolu ile onlar mühimmata biz de sayısız asker gücüne kavuşacağız.”

Amiral De Robeck bütün komutanlara Queen Elizabeth Zırhlısında yemekli toplantı yaptı.Toplantıda savaşın seyri ile komutanların görüşleri ve fikirleri alınıyordu.Sıra Hamilton’a gelince De Roberk sordu:

Sizin fikriniz

Hamilton Çanakale’ye tam hakim olmadan Gelibolu’ya asker çıkarmak Türklerin tuzağına düşmektir.Boğazı geçtikten sonra Boğazdan ve Ege Deniz’inden yapacağımız çapraz ateşle zaten ufak olan yarımada un ufak yapar ardından çıkaracağımız kara birlikleriyle arta kalanları temizleriz.

De Robeck ikna olmuştu İstanbul’a giren ilk kamptan olacağında şüphesi yoktu.Gerek hava keşif subaylarından gerekse mayın tarama filo komutanlığından şehrin yedi km açığına kadar mayınların temizlendiği raporu elindeydi.

Tophaneli Hakkı Nusret mayın gemisiyle sefere hazırlanıyordu.Yb. Hakkı görevini düşündükçe heyecanlanıyordu.Ele rinde yirmi altı mayın bulunmaktaydı.Çanakk ale önlerinden demir aldılar.Sahil şeridini takip ediyorlardı. Karanlık Limana geldiklerinde boğazı kesen şekilde değildi sahile paralel şekilde yeni bir hat oluş tursak için BESMELEYLE ilk mayını bıraktılar ve aynı sessizlikle yirmi altı mayını yüz metre aralıklarla dört buçuk metre derinliğe döküp müttefik donanmasına yakalanmadan sabah aydınlığında geri döndüler.

Müstehkam Mevki Komutanı Yarbay Selahattin Adil Müttefik zırhlıları ufukta görünce birlikleri süratle alama geçirdi.Boğaza saf saf giren zırhlılar savaş düzeni aldılar.Boğazda, tepelerde ,vadilerde , koylarda sükunet hakimdi. Ama bu sükunet uzun sürmedi. Triumpf zırhlısının ateş açmasıyla sukünet son buldu. Hemen ardında Prınce Geor geç orta bölgedekiler ateşe başladı. Bu bölgede yer alan Tekke ve Baykuş bataryaları ateşe karşılık verdi.En modern zırhlılar olan Queen Elizabeth Anadolu Hami diyesi , Lora Nelson Namazgahı , Agememnon Rumeli Mecidiyesi , İnflexitle Rumeli Hamidiyesini dölü yoklardı.

Tek taraflı bombardımanı yeterli görmüş olmayan Amiral De Robek sessizce bekleyen.Gruba,Goulo is, Charlemogne, Bouvet ve Suffren Zırhlılarına ileri geçmesi için komut verdi. Öne çıkan bu zırhlılar Merkez Tahkimatındaki uzun menzilli topların menziline girmişlerdi ,sabahtan beri sakin duran toplar birden gürledi.Boğazın değişik yerlerinde gizlenmiş saatlerdir beklemenin hıncıyla yükleniyorlardı.

Bir mermi İnflexitle zırhlısının prova direğini parçaladı ve güvertede yangın çıkardı.Bu arada pek çok yerinden isabet almış Agamemnon uygun bir yere kaçmanın hesabını yapıyordu.Queen Elızabeth ‘in de vinçlerini parçaladı ve top ambarı isabet aldı.

Queen Elizabeth sanki bir ejderha gibi ateş kusuyordu.Anadolu Hamidiyesi allak bullak etmişti. Tabyanın duvarları yıkılıyor askerlerin yanında patlayan toplar yeri göğü sarsıyordu.

Amiral De Robeck üçüncü rubada ileri çıkması için emir verdi.Önde ki Bouvet ve Suffren gelenlere yer açmak için Erenköy sahiline yaklaşınca buradaki tabya’ bir fırsat doğdu.bu anı kollayan Albay Werle ateş emrini verdi.İsabetli atışlarla zırhlılara büyük hasarlar verdi.Değişik yerlerinden yara alan Bouvet zırhlısı kavis çizerek sahile yaklaştı açılan ateş sonucu büyük bir sarsıntıyla bulanık sulara gömülüp kayboldu.

Bir diğer Fransız zırhlısı olan Grouloin ‘ de epeyce yara almıştı. Arka güvertesinde bir mermi patladı. Numara ve nişancı erleri havaya uçtu.Nihayet Goulars Tavşan adasında karaya oturdu; fakat İnflextible ‘nin böyle bir şansı yoktu.Bir mermi telsizini tahrip etmiş yağ lambalarının çoğu söndü ,tüm iletişim kesildi.Şarapneller gövdesinde derin yaralar açmış gemi batıyordu.Aradan on dakika geçmeden aynı felaket İrresistible başına geldi.Yardımına gelen Wear muhribine pesonnel geçtikten kısa bir süre sonra gemi ikiye ayrıldı ve battı.

Oğuz amca yorulmuştu bütün gece siper kazmışlardı. Kafkas cephesindeki iki oğlunun şehit oldukları haberi onu büsbütün yaralamış diğer oğlu Mustafa ‘dan haber alamamıştı.Onu nasıl bulurdu. Adresini almıştı; fakat nasıl yanına gidebilirdi.Müttefik lerdin saldırısı çok yoğundu.İzin istemesi yakışık almazdı.Kumandan izin verirciydi.

Amiral De Roberk yeni gelişmeleri öğrenmek için Queen Elizabeth’ın konferans salonunda üst rütbeli subaylarla bir toplantı Hamilton ve diğer karacı subaylar Amiral De Roberk’in görev artık sizin diyene kadar susacaklardı.De Roberk sözlü uzatmada onların beklediğini söyledi.

Karacıların yardımı olmadan boğazı geçemeyeceğimiz anlaşılmıştır.Hamilt on günlerdir tasarladığı planı konseye sundu.

Soğuk yetmiyormuş gibi rüzgarda kudurmuştu.Kuytu bir yerde Oğuz amca söylüyor Yusuf mektubu yazıyordu.

Hava düzelmişti denizde sakinleşmişti. Gemiler ışıklarını yakmadan sessizce Limni adasından uzaklaşmaya boğaza yaklaşmaya başladılar.

Bütün işaretler hücumun an me

kıyılardaki birlikler teyakkuz halindeydi.Dışarıda siperler yakın birlerde yatan Teğmen Hüsamettin kaputuna sarılmış bir taş parçasını başının altına koymuş uykuya dalmıştı.Aceleyle bir el onu sarsınca yerinden fırladı .Karşısındaki ercin düşman saldırıya geçti haberi üzerine hemen gözetleme yerine fırladı.Zırhlılar,kr uvazörler ve gambotlar denizi mahşerler yerine çevirmiştiler. Kumkale arkasındaki ovaya peşpeşe toplar düşüyordu mermiler dağı taşı dövünce çıkarma gemileri harekete geçtiler Kumkale’de kıyametler kopuyor, Arıburnu’na baskın şeklinde çıkarma yapılıyordu.

Donanmanın isabetli atışları Bn. İsmet’in İkinci Taburcunun direnişini etkisiz kılıyordu.Anzaklar büyük bir hızla tepelere tırmanıyorlardı.

Seddülbahir ‘de kanlı bir direnişin olmasına rağmen Tekkeburnun’da tutunduklarına dair Hamilton’a haber geldi.Saatler süren müthiş bombardımandan sonra plana göre zırhlıların bir kısmı Boğaz’a geldi bir kısmı da Kumkale önlerine geldi.

Türk birlikleri her yerde erimelerine rağmen bölgelerini adım adım savunuyorlardı.Karay a çıkan müttefikler büyük kayıplar veriyorlardı.

Anzak Kolordusu Komutanı General Birdwood değişik birliklerin hücumlarını Conkbayırı’na yoğunlaştırmıştı.Ayn ı yere donanma topları da hedef almış koordineli bir şekilde Conkbayırı’na yükleniyordu.

Anzak Kolordusu bütün gayretine rağmen ancak bir buçuk km’den az genişliğe bazı yerlerde yediyiz metre iç kısımlara yayılabilmişti.

Yarbay Kadri yay gibi gerilen hattın fazla dayanamayacağını düşünüyordu.Müttefik lerin ani bir taarruzu karşısında müşkül duruma düşmemek için ikinci mevzilere çekilme kararı aldı.

Başkomutan Hamilton General Hunter-Weston’dan gelen mesajı inanamıyordu.Nasıl Niçin çekilirlerdi?Açılıp yayılacak araziyi onlara neden bırakırlardı? Yoksa bir pusu ile mi karşı karşıyaydılar.

Birliklerin başındaki komutanlar da aynı tedirginliği yaşıyorlardı.İleri sürdükleri keşif kollarından da Türklerin geri çekildiği dair haber gelmeye başlayınca akşama doğru temkinli bir şekilde ilerlemeye başladılar.ilk siperlere yaklaştıkça sönük bir ateşle karşılaşmalarına rağmen ilerlemeyi göze alamadılar, savunma hazırlıklarına başladılar.Bu kadar başarı bile Genaral Birdwoo’yu mutlu etmeye yetmişti.Komutanları n bu kadar mutlu olmalarına rağmen askerlerde takat kalmamıştı.Hiç kimse düşmana yaklaşmayı tetik çekme ve bomba atma gücünü kendinde bulamıyordu.Seddülba hir cephesine ölüm sessizliği çökmüştü.

Temkinli davranan Türkler müttefiklerin çıkarma planını iyice anladıktan sonra kuvvetlerini toplamışlardı.Arı burnu ve Seddülbahir cephelerinde üstün bir direniş göstermişlerdi.Mütte fikler adalardan yeni kuvvetlerle beslendikleri halde bu direnişi kıranıyorlardı.

İnsanda saatler sürecek hissini uyandıran bombardıman tekrar başlamıştı.Oğuz Amca birkaç adım sağında bulunan iç alemine dalmış Hasan Şakirde bakıyor oğlu Mustafa’yı hatırlıyordu.Onu bir daha bu dünya gözüyle görebilecek miydi?Neredeydi?Birl iğinin güneye hareket ettiğini yazmışlardı.İzin alabilir miydi?İzin alması yanlış olmaz mıydı?

Gün ışırken Türk kuvvetleri hücuma kalktılar.Bindirdikl eri müttefiklerin sol kanadı sarsıldı.Çalıların arasından binlerce Türk askeri fırlıyor,çoğu makineli tüfeklerin ateşiyle doğransa bile durmuyorlardı.Oğuz Amca sipere atlamış ateş ediyor mermisi bitiyor olanca hızıyla yenisini takıyordu.İki tarafın askerleri birbirine girmiş iç içe süren boğuşmalar devam ediyordu.Türk askerlerinin üstün gayreti Anzakları dize getirmiş onları denize doğru sürüyorlardı.Bunu gören Müttefik donanması kendi askerlerinin kıyımını göze alarak ateşe başladı.Donanmanın ateşiyle Türk ilerleyişi ancak durdurulabildi.

Ramazan Bayramı gelmişti.Oğuz Amca ve Yusuf izin almayı başarmışlardı.İzinle ri sabah dörtten akşam altıya kadardı.Sabah dörtte yola koyulmuşlardı.Epeyce yol aldıktan sonra yorulmuşlardı.Biraz dinlendikten sonra yola tekrar koyuldular.Önlerinde ki tepeyi aşınca düzlüğe vardılar. Fakat bir türlü yollarını bulamıyorlardı.Yolla rını bulmaları bir hayli vakitlerini almıştı.Zamanlarının kalmadığını fark etmeleriyle geri dönmeleri gerektiğini anlamışlardı.

Arıburnu’nda şiddetli çarpışmalar devam ediyordu.Suvla’dan gelen haberler Esat Paşa’yı korkutuyordu,verilec ek bir yanlış karar bugüne kadar yapılan her şeyi alıp götürürdü.

Tan yeri ağarırken Türkler büyük bir hücuma hazırlanıyorlardı.Bü tün hazırlıkların tamamlanmasıyla hücum kararı alındı.Saat dörtte bütün siperlerde “hücum”diye ses duyulunca askerler manga manga takım takım siperlerden fırlayıp hücuma kalktılar.Askerler verilen emirlere göre karşılarındaki siperlere yaklaştılar.Müttefik lerin makinalı tüfekleri devreye girdi.Ortalığı silah sesleri boğmuştu,Teğmen Hüsamettin bağırarak hedef karşı siperler hücum emriyle pırıldayan süngüler “ALLAH ALLAH” nidalarıyla düşman siperlerine dalıyorlardı İki tarafın askerleri aç susuz durmadan çarpışıyorlardı. Siperlerin bazıları ölü ve yaralılarla dolmuştu.Anzaklar ele geçirdikleri Conkbayırı ve Besimtepe’den geriye atılıyorlardı.Askerl er birbirlerine girmişler karışmışlardı,feryat lar ve naralarla birbirlerine acımasızca saldırıyorlar dipçikler süngüler savruluyor denize doğru kayıyorlardı Müttefik kuvvetlerinin.geri çekilişini uzaktan takip eden Hamilton‘un bakışlarında üzüntü damlıyordu.Başka ne yapa bilirdi bütün imkanları kullanmıştı ama yine de başarı sağlayamamıştı.

Yağmur yağıyordu , ince damlacıkların asılı kaldığı hava gönüllere kasvet dolduracak kadar bulutluydu.bu esnada İsmailoğlu tepesinden yanık bir türkü başladı.Ç evredeki herkes nefesini tutup kulak kesildi..Bu ses en çok Oğuz Amca etkiledi.Oğuz Amca derin bir of çekerek Allah’ım bana sesini duyurdun yüzünü de göster. Türkü’nün bitmesiyle silah sesleri tekrardan başladı.Şarapnelin biri Oğuz Amca’nın yanında patladı Oğuz Amca savurdu.Kanlar içinde kalan Oğuz Amca hemen sargı yerine götürüldü.Hastanede yatağına giderken gözlerine inanamadı gözlerinden bile sakındığı oğlu Mustafa kanlar içinde yatıyordu.Oğlu Mustafa onu böyle görmemeliydi;fakat Mustafa babasını görmüş oda babasının onu böyle görmesi babasını da çok üzerdi babasını görmezden gelip sırtını döndü.Oğuz Amca oğlunun yanından geçerken inlememeye dikkat etti.Biraz önce ölmüş bir askerin yatağına yatırıldı .Başına yorganı çekerken Mustafa diyerek gözyaşlarını tutamadı. Mustafa sanki babasını duymuştu hafifçe sendeledi yanındaki ere sarıldı bir iki sarsıldı ve ruhunu teslim etti.

Türklerin direnişini kıramayacaklarını anlayan Müttefikler gizlice Çanakkale’den çekilme kararı aldılar;fakat Türklerin şüphelenmesinden korkuyorlardı.Buna engel olmak için uzun uzun siperleri döverlerdi hücuma kalkacakları intibaı verirlerdi.Fakat Türkler onların geri çekildiklerini biliyorlardı.Kısa bir haber sonra Müttefiklerin Çanakkale’yi geçemeyecekleri öğrenilmişti.Bu haber İstanbul’a bomba gibi düşmüştü.
 
K

kırlangıç

#5
Bu kitapta eleştirilecek birkaç konu var.
1- Müttefik kavramı kafa karıştırıyor.[Müttefik kelimesi anlam itibariyle,dostluğu ve iş birlirlikteliği ,ortaklığı ifade eder.]Kitapta müttefik donanması yerine İtilaf devletlerinin donanması,yada birleşik düşman donanması,yada birleşik düşman kuvvetleri terimleri kullanıla bilirdi.
2-Anafartalar Kahramanı Mustafa Kemal ! böyle bir başlık yok.Konu edilmemiş bile.
3- Osmanlı Türkçe si kullanmaya özen gösterilmiş. Betimlemeler abartılı.
 
Üst