Sponsorlu Bağlantılar
13. Ebû Hüreyre (r.a.)'den: Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: «
«— Nerede benim rızam için birbirini sevenler? Benim gölgemden[11] başka hiçbir gölgenin bulunmadığı bu günde onları kendi gölgemde gölgelendireceğim.»[12]
14. Ebû Hüreyre (r.a.)'den Resûlullah (s.a.v.)'m şöyle buyur­duğu rivayet edildi: «Kendi gölgesinden başka hiç bir gölge­nin bulunmadığı günde (kıyamet gününde)
1) Âdil devlet başkanı,
2)
3) Mescidden çıktığı zaman tekrar dönünceye kadar-kalbi oraya bağlı olan adam,
4)
5)
6) Güzelce soylu bir kadın kendisim davet ettiğinde: «Ben
7) Sadaka verdiğinde sağ elinin verdiğini sol eli bilme­yecek şekilde onu gizleyen kimse.»13
15. Ebû Hüreyre'den (r.a.) Resûlullah (s.a.v.)'m şöyle buyur­duğu rivayet edildi: «
«— Ben filan kimseyi sevdim (ondan razı oldum), onu sen de sev.» buyurur. Onu Cebrail de sever, sonra gök hal­kına seslenerek:
«—
îmam Malik diyor ki:
16. Ebû îdris el-Hâvlânî'den; Dımaşk camime (Şam Ümeyye camiine) girdim, bir de baktım ki dişleri parlak, güzel yüzlü bir genç ve etrafında insanlar toplanmış, bir şey hakkında ihtilaf edince ona müracaat ediyorlar ve onun sözünü kabul ediyorlardı. Onun kim olduğunu sorduğumda:
«—Bu, Muaz b. Cebel» dediler. Ertesi gün erkenden (mescide) gittim. Onu bulduğumda benden daha erken gelmiş namaz kılı­yordu. Namazını bitirinceye kadar onu bekledim. Sonra huzuru­na gittim, selam verdim ve dedim ki:
«—V
«— V
«—V
«—V
«— V
«—V
«—V
Bunun üzerine abamdan tuttu, beni yanına çekti ve dedi ki:
*— Sana müjdeler olsun: Ben Resûlullah (s.a.v.)'in «
17. îmam Malike Abdullah b. Abbas (r.a.)'m şu hadisi rivayet edildi: İşlerde iktisatlı olmak, yumuşak davranmak, (din ve görü­nüş bakımından) güzel bir yol tutmak Nübüvvetin yirmi beşte bi­ridir.[18]
[11]
[12] Müslim, Bir, 45/12, no:37.
Yanı onların dünyadaki iyi davranışlarının mükafatını vereceğim.
[13] Buharı, Tevhîd, 97/33; Müslim, Bir, 45/48, no: 157. Yani onu tanıyan müslümanlar arasında demektir.
[14] Yani
«Ben filan kimseyi sevmiyorum, sen de sevme! diye emreder. Onu Cebrail de sevmez. Sonra gök halkına seslenerek:
«—
[15] Bu da gösteriyor ki, yemin o günkü Arapça'da bazan bir haberin, bir sözün tekid ve tahkik edilmesi için kullanılıyordu.
[16] Yani gerek düşmanlara karşı cihad hususunda ve gerekse kendisine emre­dilen diğer hususlarda,
[17] Mevkuftur. Merfu hürmüne sahiptir. Çünkü böylesi kendi fikri olarak söylenmez. Tabaranî, el-Mucemu"l-Kebir'de Abdullah b. Serahsi'den riva­yet etmiştir.
Bu hadis sahihtir. Hakim der ki: Buhari ve Müslim'in şartlan üzeredir. îbn Abdilber der ki: Bu, sahih bir isnaddır.
[18] Yani bunlar nebilerin ahlâkındandır. onlara emredilen sıfatlardandır. Biz bu tecezziye (taksimata) inanırız, fakat mahiyetini bilemeyiz. Çünkü bu peygamberlik bilgilerindendir. Bunu düşünce ve istinbat yoluyla anlamak mümkün değildir.