Yürek Devleti

#1
Sponsorlu Bağlantılar
Yürek Devleti

Bu dünyanın en büyük devletine sahip olabilmek için, önce böylesine müthiş bir imkanın farkın-da olmak gerek; içimizdeki sınırsız ve sınıfsız coğrafyanın varlığından haberdar olmak gerek. Kur'an'ın iniş biçimi ve yeri konusundaki tartışmalarda kimi alimler "arş"ı kalb olarak kabul ederler. Bu görüşü kalb konusundaki kimi ayetler de desteklemiyor değil. 'Mekansız'a mekan olabîlen kalb, insana şahdamarından daha yakın olan Allah'ı konuk edecek kapasitede yaratılmıştır. "Andolsun insanı biz yarattık ve nefsinin ona ne vesveseler vermekte olduğunu biliriz. Biz ona şahdamarından daha yakınız." (50/16) "Biliniz ki Allah kişi ile kalbi arasına girer ve siz gerçekten O'na götürülüp toplanacaksınız."(8/24) Evet, bu müthiş mekan Allah'a tahsis edilip beytullah ve arşullah kılınmamışsa imkan zayi edilmiş demektir. Seyrani şöyle der:



"Yere çakan iki çatal kazığı

İkiden birine eyler yazığı"



Allah bir göğüste iki kalb yaratmadığına (Ahzab, 4) göre bir kalb ya Allah'a tahsis edilmiştir ya da gayrıya. Eğer Allah'tan gayrıya tahsis edilmişse bu durumda beytullah değil beytülmakam, beytülmal, beytüşşehvet, beytünnefs ve hatta beytüşşeytan olur.



İnsanların önce yüreklerinden vurulduğu öylesi-ne bir toplumda, îslami hareket, yürek devletini kurabilmiş kaç er çıkartabilecektir?



"Değil, başkası değil, onların işlediği günahlar karartmıştır kalblerini." (83/14)



Bu karayı, bu pası temizlemek elbet kolay olmayacaktır. Nasıl temizlensin ki? En çok kullandığımız organlar el, kafa ve kalb. Bunlar içerisinde de en çok kullanılan, kalbdir. Elimizi bir kaç ay yıkamadığımızı düşünelim. Tiksindiniz değil mi? Ya ondan çok daha fazla kullandığımız kalb? Onun kirliliğini varın siz hesab edin. Bu kirlilik, kalbi sonunda öyle bir noktaya getiriyor ki, kalb taşlaşıyor, katılaşıyor, duyarsızlaşıyor. îşte bunun Kur'ani ifadesi:



"Sonra kalbleriniz yine katılaştı, taş gibi, hatta daha katı. Çünkü taşlardan öyleleri vardır ki, onlar-dan ırmaklar fışkırır; öyleleri vardır ki yarılır, ortasından sular çağlar; öyleleri de vardır ki Allah korku-suyla yuvarlanır. Allah yapmakta olduklarınızdan gafil değildir." (2/74)

Bu gerçek, şairin dilinde ifadesini şöyle buluyordu:



"Taş taş değil bağrındır taş senin

Nereni nasıl yaksın söyle bu ateş senin



Bir katılıktır dinamit söker mi yürekleri

Başın bir kez bu kalbe değmesin ey ta§ senin



Kazmayı kayalara değil kalblere vur ey

Ferhat niçindir kırdığın bunca taş senin?"




Hani, bir başka şair Asaf Halet de içimizdeki putları, Azer'i biz olan putları hatırlatıyordu: Gönül ehli bir Çelebi'nin dilinden gönlün bir başka yüzü:



Gönlümü put sanı"İbrahim

İçimdeki putları devir

Elindeki baltayla

Kınlan putların yerine

Yenilerini koyan kim

Güneş buzdan evimi yıktı

Koca buzlar düştü

Putların boyunları kırıldı

İbrahim

Güneşi evime sokan kim

Asma bahçesinde dolaşan güzelleri

Buhtunnasır put yaptı

Ben ki zamansız bahçeleri kucakladım

Güzeller bende kaldı

İbrahim

p da kıran kim"


Kalp katılığı rahmet kıtlığıyla doğrudan ilgili bir olay olmasaydı üzerinde bu kadar durmazdık: "Sözlerini bozdukları için onları lanetledik ve kalblerini kaskatı yaptık." (5/13) Kalb katılığının illeti olarak lanetlenmenin gösterilmesi oldukça ürpertici.

Kalbler aynı zamanda sınanıyor. Küçük kainat olan insanın bu müthiş dünyası her an sınanmakta ve fitnelerle karşı karşıya kalmakta. Kur'an, "Allah'ın takva için kalblerini sınadığı kimseler"den söz etmekte. Hele gündüzü olmayan bir geceyi yüreğe zimmetlemek demeye gelen "kasvet", sonunda hidayetin, kalbin yakıtı olan hidayetin, tümden kesilmesine neden oluyor:



"Hatemallahu ala qulübihim [Allah kalblerini mühürledi]." (2/7; 6/46)



Artık dosya kapanmış, mühürlenmiş ve imzalanmıştır. Vurandan başkası çözemeyecektir o mührü. Katılık kalbin felaketi, mühürlenmekse kıyametidir. Kalb gibi mükemmel bir coğrafyayı elden kaçıran devlet kuşunu elden uçurmuş demektir.
 
Üst