Yalova resimleri, şehir merkezi, tarihi yerleri, camiler, şehir tiyatroları, geçim kaynağı,

#1
Sponsorlu Bağlantılar
Yalova resimleri, şehir merkezi, tarihi yerleri, camiler, şehir tiyatroları, geçim kaynağı, üniversiteler, devlet kurumları, hastaneler, türbeleri, şarkıları, türküleri, halk oyunları, şiirleri, sanatçıları, ozanları, ve daha fazla bilgiler.

Yalova ilçeleri ve ilçeler hakkında bilgi

Altınova
Armutlu adının “Armoda” veya “Armodies” sözcüklerinden geldiği sanılmaktadır. Bu sözcükler “Donanma” veya “Donanmaya Gözcülük Eden Kimse” anlamına gelmektedir. Diğer bir rivayete göre ise, Bizans döneminden kalma kalıntılara rastlanan Armutlu’nun isminin; Bizans Kralı’nın kızı Armodias, kayıkla gezmek üzere saraydan ayrılarak bu kıyılara gelmiş ve buranın güzelliğine, kaplıcalarına hayran kalmış. Kızının burayı çok sevdiğini gören kral, yöreye Armodias ismini vermiş. Armodias’ın zaman içinde Armutlu olarak değişerek bugüne geldiği söylenir. Armutlu, Bizanslılar tarafından kurulmuş çok eski bir tarihe sahip bir yerleşim merkezidir. Evliya Çelebi seyahatnamesinde 1050 senesi Sefer ayının 6.günü Mudanya Kasabasına vardıklarında; oradan da bir gemiyle Bozburun İskelesine geldiklerinden bahseder ve Armutlu’yu şöyle anlatır;

Nüfus sadece üç yüz hanedir. Üç yüz kadar bakımlı evleri vardır ki; baştanbaşa kiremitle örtülüdür. Bir camisi, birer hamamı, üç mescidi, bir hanı, on kadar da dükkânı vardır. Suyu ve havası çok güzeldir.

Ayrıca tarih kaynaklarından; Likyalıların kaplıcalar bölgesinde uzun yıllar kaldıkları belirtilmektedir. Şu an bile hala Özbekkuyu Mevkii olarak adlandırılan bölgenin isminin de Özbekler’den geldiği sanılmaktadır.

1320 yılında II. Orhan zamanında Armutlu, Osmanlılar tarafından fetih edilmiştir. Fetihten sonra Mudanya ve Trilye’den getirilen Türkler Armutlu’ya yerleştirilmişlerdir. Yaklaşık 28 000 hektar yüz ölçüme sahip (kadastro görmüş yerler olarak) Armutlu; Gemlik Körfezinin Kuzeyinde ve Tan Dağları’nın batıya devamı olan etek kısımlarında kurulmuştur. İlçenin güney ve güneybatı kesimleri düzlük olduğu halde kuzey ve doğuya doğru arazi yükselmektedir. İlçe merkezinden geçerek güneyde Marmara Denizi’ne dökülen Armutlu Deresi’nin meydana getirdiği düzlük ilçe arazisinin en verimli sahalarını oluşturmaktadır.

Armutlu güneydoğudan Gemlik, doğudan Orhangazi, kuzeydoğudan Yalova İli ile, güney, batı ve kuzeyden de deniz ile çevrilmiştir. Gemlik’e 37 km’lik, Yalova’ya ise 55 km’lik karayolu ile bağlı olan Armutlu’nun Mudanya ve İstanbul ile de deniz yoluyla bağlantısı mevcuttur.

Genelde jeolojik yönden % 70 bir eğime sahip olan ilçe; tipik bir Marmara Bölgesi iklimini arz eder. Yazlar sıcak, kışlar yağışlı ve ılıktır. Makilik, fundalık, zeytinlikler ve çam ormanları yörenin bitki örtüsünü oluşturur.

Armutlu; 6 Haziran 1995 tarihinde 550 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile İlçe statüsü kazanarak, Yalova İli’ne bağlanmıştır.

İlçeye bağlı beş köy bulunmaktadır. Bunların adları şunlardır;
Fıstıklı
Mecidiye
Kapaklı
Hayriye
Selimiye

Armutlu köylerinden Mecidiye, Hayriye, Fıstıklının bulunduğu havza “organik tarım” havzası olarak belirlenmiş olup, bu bölgede her türlü organik bitki, sebze ve hayvansal ürünlerin üretimi teşvik edilerek devam etmektedir. Ayrıca bu bölgede eko turizmi canlandırmak amacıyla eko pansiyon adıyla pansiyonculuk, yeme içme ve yöresel ürünlerin satışı ile doğada kamp ve atlı yürüyüş aktiviteleri yapılmaktadır.

Armutlu’da tarihi eserler ve kendine özgü mimari yapılar, geçmiş kültürleri yansıtmak istercesine yeşil bitki örtüsünün içinden gururla kendilerini gösterirler. Ataların özel bir mirası olarak korunan Armutlu evleri, bunca yıla rağmen güzelliklerini korumaya devam etmektedirler. Beldenin merkezinde bulunan Köy Hamamı, Hacı Ali Paşa Camii, Tarihi Köprü, Eski Kitabeli Çeşme ve Eski Hamam en önemli tarihi eserlerindendir. 16 km.lik bir sahil şeridine sahip olan Armutlu’nun Yılanlar mevkiinde tertemiz denizi ile 4 km.lik pırıl pırıl bir kum sahili yer almaktadır.

İlçeye 5 km.lik mesafede bulunan ve sürekli ulaşımı olan Armutlu Kaplıcaları, yıl boyunca şifalı sulardan yararlanmak isteyen sayısız insana şifa dağıtır. Yemyeşil bir vadide bulunan kaplıcalar birçok kaynaktan oluşmakta, ziyaretçilere banyo ve içme yoluyla tedavi sunarken solunum yolu ile de fayda sağlamaktadır.

Kaplıca suları 57 Cº ile 73 Cº’ye varan ısıya sahiptir. Şifalı sularının yanı sıra dinlenme ve eğlenme alanları, turistik tesisleri, otel ve pansiyonları ile Armutlu Kaplıcaları canlı bir turizm merkezidir.

Yalova’nın en yoğun dağlık ve ormanlık bölümünü oluşturan Armutlu 14.522 hektarlık orman alanı ile yörenin akciğerleri vazifesini görür. Görülmeye değer manzaralara sahip Armutlu’da temiz havayı içinize çeker, geçmişi ve bugünü yaşamanın zevkini doya doya hissedersiniz.

Armutlu İlçesi, 18 km. uzunluğu bulan kıyıları ile 2.konut ve pansiyonculuğun gelişmeye başladığı bir ilçedir. Bozulmamış doğal koyları ile muhteşem manzaralara sahiptir. Bunlar; Yılanlar Koyu, Ayazma Koyu, İskele Koyu, Dereağzı Koyu, Ahmetköycüğü Koyu, İğdealtı Koyu, Fıstıklı ve Kapaklı Köylerinde bulunan çeşitli koylardır.

Armutlu merkezinde olan tescilli Köprü ve Osmanlı Hamamı restore edilerek işlevlerini sürdürmeleri sağlanmıştır. Bunun dışında tescilli 24 adet sivil mimari örneği konut, Eski Camii (Çarşı Camii) ve bir çeşme, yörenin diğer tarihi ve kültürel eserleridir. Bu eserler halen kullanılmaktadır. İlçede, bunlar dışında, Kaplıca yöresinde bulunan hamam da tescilli olup halen kullanılmaktadır.

Armutlu ilçesi, Hayriye, Mecidiye ve Selimiye köy sınırları içerisinde kalan ve Yeşil – Mavi Turizm Seyir Yolu üzerinde 9,052 Ha. alanda av turizminin gelişmesine büyük katkı sağlayacak örnek avlak alanı; 21 Kasım 2007 günü açılmıştır.

Bu alanda karaçam, sahilçamı, fıstıkçamı, çınar, kayın, ıhlamur, kestane, fındık, gürgen, kavak ve meşe türünde ağaçlar ile akçakesme, ormangülü, karayemiş, kocayemiş, sandal, funda, süpürge çalısı, kızılcık, laden, defne ve yaban gülü ağaççıklar ile yaban domuzu, tavşan, ayı, sansar, kurt, gelincik, çakal, tilki, sincap gibi memeli türler ile kartal, atmaca, karatavuk, kınalı keklik, kaya güvercini, baykuş, ağaçkakan, saksağan, baştankara, sülün, saka ve serçe gibi kanatlı türler avlak sahasında bulunmaktadır.

Yapılan projeyle sahada bulunan yaban domuzu dışındaki tüm canlı hayvan popülasyonu korunacak türler olarak tespit edilmiştir. Bu alanda kurulacak tesisler ve alınacak önlemler ile sahanın rehabilitasyonunun sağlanması ve kalite bakımından yüksek verim alınması planlanarak ihale bedelinin %70 oranında bölgede bulunan köy tüzel kişiliklerine pay verilecektir.

CAHDRA özel avlak işletmesi bünyesinde 15 oda, 50 yatak kapasitesi ile yeme-içme üniteleri, doğada atlı yürüyüş, jeep safari, tenis kortu ve golf gibi sportif aktiviteler planlanmaktadır.
Çınarcık İlçesinin bulunduğu topraklarda, milattan üç-dört bin yıl önce kurulmuş yerleşim merkezleri vardır. Bölgeye M.Ö. 1200 yıllarında Frigyalılar’ın, M.Ö. 700 yıllarında Kimmiryalı’ların akınından sonra, Bithynler’in bölgeye kendi adlarını verdiklerini ve tamamen egemen olduklarını görmekteyiz. Bu egemenlikten sonra Helenistik Devir’de M.Ö. 3. yüzyıl başlarında bağımsız bir krallık kurdukları görülmektedir. M.Ö. 74 yılında Bithynia kalıtım yoluyla Romalılara geçmektedir. Roma İmparatoru Constantinus zamanından kalma tarihi kalıntılara, Çınarcık ve köylerinde rastlamak mümkündür. 1325 yılında, Türklerin eline geçen Çınarcık, Kurtuluş Savaşı yıllarında üç defa işgal edilmiş ve en son 19.7.1921 tarihinde düşman işgalinden tamamen kurtarılmıştır.


İlçenin Ortaburun Köyü, Aşağı Kocadere ve Yukarı Kocadere halkının malları, Rumlar tarafından aldatılarak alınmış, mal sahipleri acımasızca öldürülmüştür. Kocadere Köyü’ndeki mezalim, "soykırım", yakıp yıkma hepsinden korkunç olmuştur.


Bu köyde 230’u toplu öldürme olmak kaydı ile öldürülenlerin sayısı 830’i aşmıştır. Bu olay her yıl 29 Nisan’da çeşitli etkinliklerle anılır.


Çınarcık’ın, Rumlar dönemindeki adı Kio’dur. “Temiz havası olan şehir” anlamına gelen bu sözcükten sonra da, sahip olduğu ulu çınarlardan dolayı Çınarcık ismini almıştır.


Ancak Fevzi Çakmak’ın burayı ziyaretinde, Belediye Parkı’ndaki (Çınaraltı Gazinosu) anıt çınarı gördüğünde, “Çok yazık etmişler buraya Çınarcık demekle, Kocaçınar demeliydiler” şeklinde konuştuğu söylenmektedir.


Marmara Bölgesinin en gözde tatil beldelerinden biri olan Çınarcık, kolay ulaşımı, temiz denizi, orman ve sayfiye alanları ile her dönemde olduğu gibi bugünde çekiciliğini korumaktadır. Ormanlarla kaplı Samanlı Dağlarının kuzey yamacından denize uzanan Çınarcık ilçesi, doğal bitki örtüsü ve dört mevsim turizme açık alanları ile bölgenin en fazla talep gören turizm merkezlerindendir.


Koru Köy’den başlayıp, Esenköy’e kadar uzanan bir kıyı şeridi üzerinde yer alan ilçede, Paşa Limanı Burnu, Kocadere Burnu, Dikilitaş Burnu, Dermaz Burnu, Baba Burnu, Orman Uçuğu Koyu, Engere Koyu, Mersin Burnu, Kalem Burnu ve Çaldere Burnu sayılabilecek doğal güzelliklerdendir.


Çiçek bahçeleri, koyları temiz sahil şeridi ve her yaşa hitap eden eğlence merkezleri ile vazgeçilmez bir yerleşim yeridir.
Çınarcık, denizi, güneşi ve hareketli yaz akşamları ile Türkiye’nin en gözde tatil beldesi, cıvıl cıvıl kıyı turizminin yanı sıra dağ sporlarına müsait orman alanları, sakin ve serin mesire yerleri ile tam bir dinlenme yeridir.


İlçeye bağlı 3 Belde, 4 Köy bulunmaktadır. Bunlar sırasıyla şöyledir;


Beldeler;
1. Koru Beldesi
2. Esenköy Beldesi
3. Kocadere Beldesi


Köyler;
1. Çalıca Köyü
2. Teşvikiye Köyü
3. Şenköy
4. Ortaburun Köyü’dür.



Beldeler

Köyler


Altınova, 1930 yılında Kocaeli’nin Karamürsel İlçesine bağlı bir köy konumunda iken, yaşanan nüfus artışı ile belde statüsü kazanmıştır. 6 Haziran 1995 tarih ve 550 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile de İlçe statüsü kazanarak Yalova İli’ne bağlanmıştır. Altınova’nın İlçe sınırları içerisinde; Tavşanlı, Kaytazdere ve Subaşı olmak üzere 3 belde ve 13 köyü bulunmaktadır. E–5 karayolu ile Antik hac ve ticaret (İPEK) yolunun kesiştiği bölgede bulunan Altınova, 1929 yılında, Bulgaristan’ın Rusçuk kentinden göç eden 40 aile tarafından Altınzade Çiftliğinin satın alınması ile kurulmuştur. İlçede meyvecilik ve seracılık Altınova ekonomisine yön veren etkenlerdendir. Ülkemizde üretilen dış mekân ve süs bitkilerinin % 65’i Altınova İlçe sınırları içerisinde üretilmektedir. Bölgede yetiştirilen elma, şeftali, armut, ayva, kiraz, vişne, kivi ve çilek gibi meyve türleri ile birlikte her türlü sebze üretimi yapılmaktadır.

Yalova’ya 27 km uzaklıkta, sahil kenarında yer alan Altınova İlçesi’nde farklı dönemlere ait hamam, su kemerleri, çeşme, kale kalıntıları gibi tarihi eserler bulunur. Bizans İmparatoru Constantinus tarafından kurulan ve annesi Helena’nın adını verdiği “Helenopolis”, bugünkü Hersek civarında önemli bir yerleşme merkeziydi. Doğu Roma İmparatorluğu’nun merkezi Constantinopolis (İstanbul) olduktan sonra, Iustinianos devrinde Helenopolis, İstanbul-İznik yolu üzerinde bulunduğu için çok önem kazanmıştır. Bugün Yalakdere olarak adlandırılan vadideki yolu kontrol eden Çobankale (Koyun hisar), tarihte Bizans ile Osmanlı arasında meydana gelen Bafeus Savaşı’na (1302) tanıklık etmiştir. Osmanlılar bundan sonra aşiret olmaktan çıkarak, kendisine katılanlarla birlikte hızlı bir şekilde devlet düzenine geçmiştir.



Altınova İlçesinin 3 beldesi;
Kaytazdere Beldesi
Subaşı Beldesi
Tavşanlı Beldesi

13 köyü bulunmaktadır.
Ahmediye Köyü
Aktopreak Köyü
Çavuşçiftliği Köyü
Fevziye Köyü
Havuzdere Köyü
Hersek Köyü
Karadere Köyü
Örencik köyü
Sermayeci Köyü
Soğuksu Köyü
Tevfikiye Köyü
Tokmak Köyü
Geyikdere Köyü.

http://www.yalovakulturturizm.gov.tr/resimgoster.aspx?DIL=1&BELGEANAH=218297&RESIMISIM=lagungolu.jpg
HERSEK LAGÜN GÖLÜ


İstanbul Büyük Şehir Belediyesi Darülaceze Vakfı mülkiyetindeki Hersek köyü doğusunda 199 parselde yer alan ve Ülkemizin 1994 Uluslararası Ramsar (sulak alanların korunması) sözleşmesiyle belirlenen sulak alan tanımlamasına uyan Hersek Lagün Gölü; ender bulunur bir jeomorfolojik oluşum göstermesi; su bitkileri, balık ve kuş türleri açısından önem arz etmesi nedeniyle Bursa Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun 05.11.2004 tarih ve 202 sayılı kararı ile 1.Derece Doğal Sit alanı olarak tescil edilmiştir.

Yalova Yeşil&Mavi Turizm seyir yolu güzergâhında bulunan Hersek Lagün Gölü Manyas kuş cenneti gibi yaklaşık 1000 farklı kuş türü barındırmakla birlikte göçmen kuşlarında geçiş noktası olması nedeniyle ayrı bir güzellik sergilemektedir.

Altınova Belediye Başkanlığınca 10 seneliğine kiralanan göl ve çevresi İstanbul Büyük Şehir Belediyesi ile ortak hazırlanan çevre düzenleme, mesire yeri ve kamp alanı projeleriyle halka açık sosyal tesis alanı olarak hizmete sunulacaktır.
 
#2
İstanbul-İzmit-Yalova karayolu üzerinde ve Yalova’ya 4 km. mesafede bulunan Çiftlikköy, kolay ulaşımı ile Yalova’nın en işlek, hareketli ve çekici ilçelerinden biridir. Çiftlikköy’ün geçmişi oldukça eskiye dayanır. Yörenin ilk adı Pylai’dir. Yörede, Helenistik Çağ’dan Bizans Çağı’na kadar çok sayıda ve değişik zamanlara ait yazıt ele geçirilmiştir. Adına ilk olarak 4. yüzyılda rastlanmaktadır. Yerleşim alanı; 11.yüzyılda, bugünkü Hersek Köyü’nün yanında önemsiz bir yerdi. Iustinianos devrinde Hersek-İznik yolu önem kazanınca, Pylai kenti de büyük gelişme göstermiştir. 1097 yılında 1.Haçlı Seferi’nde, Latin ordularının bir kısmı buradan geçmiştir. 1146’da Manvel Komnenos bir takım Hristiyan göçmenleri Pylai’ye yerleştirmiştir. 93 harbinden sonra Bulgaristan’ın Şumlu kasabasından gelenler tarafından iskan edilen bölgeye, 1923’ten sonra Kafkasya’dan gelenler yerleşmiştir. Çiftlikköy, eski Roma İmparatoru Büyük Constantinus’in annesi Helena’nın doğduğu ve adını verdiği Helenopolis Şehri’nin bulunduğu yerdir. İlçedeki Karakilise kalıntıları, Helenopolis kalıntılarıdır.

Çiftlikköy adı, 1932 yılında, Atatürk tarafından verilmiştir. Eski adı Kadı Çiftliği böylece kaldırılmıştır. Atatürk’ün gelip kahve içtiği ve bir müddet dinlendiği ev halen korunmaktadır.

Çiftlikköy; 6 Haziran 1995 tarihinde 550 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile İlçe statüsü kazanmıştır.
Çiflikköy İlçesine bağlı 1 belde, 1 bucak ve 9 köy bulunmaktadır.

Bunlar sırasıyla şöyledir;

Taşköprü Beldesi
Kılıç Merkez Bucağı
Gacık Köyü
Sultaniye Köyü
Burhaniye Köyü
Çukurköy
Denizçalı Köyü
Dereköy
İlyasköy
Kabaklı Köyü
Laledere Köyü


İlçenin geçim kaynağı olarak sebzecilik, meyvecilik, çiçekçilik ve tarımın yani sıra sınırlı da olsa hayvancılık yapılmaktadır.

KARA KİLİSE

Yalova’nın 3 km. kadar doğusunda, Çiftlikköy İlçesi Sahil Mahallesi’nde, Başkent 1 Sahil Sitesi içinde bulanan Kara Kilise’nin İS.6’cı y.y. da hamam, 8–9 uncu y.y. da kilise olarak kullanıldığını ileri sürmektedir.

Yine bazı kaynaklarda; Kara Kilisenin, Roma dönemine ait bir su mimarisi olduğu, Bizans döneminde kilise haline getirildiği, her ne kadar dört köşede kapalı birer mekân halinde bulunan exedraları ile Bizans mimarisinin çok kullanılan bir tipi olan Kapalı Yunan Haçı Planı gösteriyorsa da, bir apsisin bulunması ile dikkat çektiği belirtilmektedir.

Normal kiliselerin yönlerinden farklı olarak, kuzey-güney ekseninde uzanan Kara Kilise’nin: kuzey-güney doğrultusunda uzunluğu 13 m. doğu-batı doğrultusunda uzunluğu 10 m.dir. Eksen kalınlığı ise 5.50 m.dir.

Görüldüğü gibi, haç şeklindeki yapının kuzey-güney doğrultusu, doğu batı doğrultusundan uzundur. Buradan yaklaşımla Latin haçı görünümüne daha yakın olduğu söylenebilir. Haçın doğu ve batı kollarının güneyinde, birer köşe odacıkları vardır. Doğudaki odacığın doğuya, haçın doğu koluna ve naosa açılan üç kapısı vardır. Batıdaki odacığın ise batıya ve haçın batı koluna açılan kapıları bulunmaktadır.

Sanat tarihçileri, doğudaki odacığın, dışarıya açıklığı olması nedeniyle papazların ayine hazırlanması, cin çıkarma ve kutsal yağın sürülmesi gibi amaçlarla kullanıldığını, batıdaki odacık ise, bir takım kutsal eşyaları muhafaza etmek maksadıyla kullanıldığını düşünmektedirler.

Haçın doğu, batı ve kuzey kollarının uçları açıktır. Kuzey kolu ekseninin her iki yanında da, çıkış açıklığı vardır. 5.50 m. çapındaki kubbe, 8 pencereli bir kasnak üzerinde yer almaktadır. Ancak kubbenin üst kısmı tamamen açıktır.

Hemen hemen Kara Kilise’nin de içinde bulunduğu alan, Bizans döneminde Pylai olarak tanınan bir yerleşim yeriydi. Sahilde, dönemin ileri gelenlerinin yazlık sarayları vardı. Varlığı İS.4. y.y.dan beri bilinen Pylai, en güzel günlerini 11 ve 12 . y.y.da yaşamıştı. Günümüzde Başkent 1 Sahil Sitesi’nin hemen batısında bulunan Huzur, Buşra, Beste Sahil Siteleri’nin önündeki sahilde antik bir liman, bazı su kemeri parçaları ve kalıntıları görülmektedir. Kara Kilise civarında çok sayıda stel çıkarılmış olup, bunların bir kısmı İstanbul Arkeolojisi Müzesi’nde teşhir edilmektedir.
Eski ismi Pythia olan Yalova Kaplıcaları bir yer sarsıntısı neticesinde M.Ö.2000 yılında meydana gelmiştir. Eski Yunan, Roma, Bizans, Selçuk ve Osmanlılar devrini yaşayan Yalova Kaplıcaları, Kral Constantinus, Kral Iustinianos, Sultan Orhan, Sultan Hamit ve Sultan Mecid tarafından muhtelif tarihlerde restore edilmiştir. İstanbul Tekfurunun kızı Eleni, Iustinianos ile karısı Sophia, Constantinus’in annesi İmparatoriçe Helen, Theodora ve Sultan Mecid’in annesi burada tedavi görmüş ve şifa bulmuşlardır. Yalova Kaplıcalarının ismi Ramsey’e göre Pylai’dir. Haçlı seferlerini yazanlar ise Helenopolis olarak kaydetmektedirler. Bitinya Kıtasında yaşayan Küçük Asya Kavimleri, yerden fışkıran sıcak suların Garyonej isminde bir ejder olan mabudun himayesinde meydana geldiğini ve sudan çıkan dumanların, gelecekten haber verme gibi kehaneti bulunduğuna inanmışlardır.


Bitinya Kıtasına, Yunan Kültürü ve dinin yansıması ile Garyonej’in yerine Yunanlılarca kuvvet ve atletizm mabudu ve sıcak suların arayıcısı, koruyucusu olan Hercule ortaya çıkarılmıştır.


Hercule’den sonra (yeraltı yılanı) Asklepios sağlık mabudu olarak tanınmıştır. Asklepios zamanında ve ondan sonra Nemfler’e (Hurilere) ibadet edilmiştir. Mağaralardan çıkan buharlara gaipten haber veren mabut ejder ve yerine geçen Hercul ile birçok Nemfler’in varlığına inanmışlardır. Buraya gelen hastalar, hurilere sıhhat bulmak için adaklar yapmışlar. (Kurşunlu Hamamdaki Adak Stelleri) ve hastalar mabet uykusuna yatarak bu hurilerin tanrısal gücünden şifa istemişlerdir. Mabet uykusuna yatan hastalar gördükleri rüyaları zamanın kâhinlerine anlatırlarmış ve kâhinlerin yorumlarına uyarak yaşamlarını biçimlendirirlermiş. Hatta Kral Constantinus de bu geleneğe uyarak buraya gelmiş, Buharlı Kemerde adak yapmış ve hastaları mabet uykusuna yatırıp yorumlama neticesinde zafer gözükünce İranlılar’a savaş açmıştır.


Nemfler’e inanç, putperestlik zamanından beri devam ettiği gibi Hıristiyanlığın başlangıcında da devam ettirilmiştir. Menodora, Metrodora, Nymphodora adında üç kız kardeş kaplıcaların tepelerine gelirler ve Hıristiyanlık propagandası yaparlar. Bunu haber alan İmparator Galerius Maksimianus Yalova Hâkimi Fronto’ya bu üç kız kardeşi 4.Asrın 1.yarısında idam ettirir.


Cumhuriyet’in kurulmasıyla birlikte Yalova’nın antik çağlardan bu yana kaplıca kenti niteliği, yeni boyutlar kazanmış ve pekişmiştir. Kuşkusuz bu koşulların ortaya çıkışının en önemli nedeni Atatürk’tür. Zira doğal güzelliğine hayran olduğu Kaplıca’ya 1929 yılında Termal Atatürk Köşkü ile Yalova’ya da köşkler yaptırmış ve hem dinlenme hem de çalışma yapmak üzere belirli zamanlarda Yalova’ya gelmiştir. Ayrıca Prof.Dr. Arif Müfit Mansel’e yörenin tarihi geçmişi ile ilgili araştırmalar yaptırmıştır.


Termal; Yalova’ya 12 km. mesafede bulunur ve ulaşımı kolaydır. Çok işlek bir hat olan ve gece gündüz gidiş dönüş olanağı bulunan Yalova-Termal karayolunun yanı sıra Termal-Çınarcık yolu da ulaşım kolaylığına sahiptir.

Dünya insanının özlem duyduğu muhteşem bir doğa harikası, bulunmaz bir şifa kaynağı Termal. Yemyeşil ormanları, doğal bitki örtüsü, tarihi değeri, şifalı su kaynakları ile dünyada eşine az rastlanan ender yerlerden biridir.


2200 metre derinlikten geldiği saptanan termal suyu, içinde taşıdığı maddeler nedeni ile 1911 yılında Roma’da yapılan Dünya Termal Suları Değerlendirilmesi’nde Dünya Birinciliği Ödülünü kazanmıştır.

Kaplıca suları romatizmalı ve metabolizmalı hastalıklarda, sindirim sistemi, karaciğer, safta kesesi, böbrek ve idrar yolları hastalıkları, ortopedik operasyonlar sonrası, deri hastalıkları, psikolojik hastalıklar kadın hastalıkları gibi rahatsızlıklara şifa dağıtmaktadır.


Termal yağışlı ve ılımlı bir iklime sahiptir. Yıllık ortalama sıcaklık 14,30 C’dir. En sıcak aylar 40–41 derece arasında değişen Temmuz ve Ağustos aylarıdır. Eksi 10 ile en soğuk aylar ise Ocak ve Şubat aylarıdır. Karadeniz ile karasal iklim arasında (Makro-Klima) bir özelliğe sahiptir. En hızlı rüzgâr yönü kuzeybatıdır. Karadeniz ve Akdeniz bitki örtüsü çeşitleri vardır.

Termal; 6 Haziran 1995 tarihinde 550 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile İlçe statüsü kazandı.


Termal’e bağlı iki köy bulunmaktadır. Bunlar;
1- Akköy
2- Yenimahalle Köyü’dür.




Köyler


AKKÖY

Yalova-Çınarcık Yolu üzerinde bir meyve, sebze bahçesidir Akköy. Yalova’nın en eski yerleşimlerinden biri olan şirin köy son yıllarda, yetiştirdiği rengârenk çiçekleri ve seraları ile ünlüdür. Yörenin en güzel bamyası ve bezelyesi, en lezzetli ve sulu elmaları Akköy’de yetişir. Termal ilçesine bağlı bir köy olan Akköy’ün ilçeye uzaklığı 8 kilometredir.

YENİMAHALLE KÖYÜ
Termal’e doğru yol alırken Yenimahalle’nin sardunya kokulu bahçelerinden geçerseniz. Renkli badanalı evleri ve çiçekleri ile ayrı bir havayı soluyarak keyif alırsınız. 3500 dönüm üzerinde kurulmuş olan Yenimahalle köyü, geniş orman alanları, meyve üretimi ve hayvancılığı ile Yalova’nın aktif alanları arasında yer alırken gelişen pansiyonculuğu ile turizm hareketinin yaşandığı bir yerleşimdir. Yalova’ya uzaklığı 8 kilometredir.
 
Üst