Ticarette kâr sınırı...

#1
Sponsorlu Bağlantılar
Ticarette kâr sınırı...
İslam'ın ortaya koyduğu ticarî kaidelere göre alım-satım işlemlerinde belirlenmiş bir kâr haddi/sınırı yoktur Piyasa arz-talep dengesine bağlı olarak kâr haddini kendi belirler Bir cümle ile ifade etmeye çalıştığım bu kaide aslında aynı mealdeki sorulara toptan bir cevap Hem de dinî hassasiyete sahip hemen her tüccar tarafından üç aşağı-beş yukarı bilindiğini tahmin ettiğim bir cevap
Paylaşıp-paylaşmama kararında zorlandığım bir husus var bu sorularda O da şu; malum "gerçekler detaylarda gizlidir" Bu gözlüğü takıp sorularda dile getirilen izahlara örneklere baktığımda farklı bir izlenim edindim; aynı tip soruların yekün teşkil etmesi O zaman kendi kendime şu sorunun cevabını aradım; neden şimdi? Ulaştığım kanaat şu oldu; ekonomik kriz
Malum; uzmanların tespitlerine göre dünyamız yüz yılda bir defa gerçekleşen büyük çaplı ekonomik kriz yaşıyor Kriz teğet de geçse derinden derine de vursa yerkürede yaşayan hemen herkesi menfi manada etkiledi ve etkilemeye devam ediyor Bazı zengin şahısların güçlü sermaye gruplarının ve sayıları alabildiğine az bazı devletlerin krizi fırsat olarak değerlendirmesi misillü krizden müsbet manada istifade edenler ise istisna denebilecek ölçüde az İşte sözü edilen soruların böylesi bir zaman denk gelmesi ister-istemez akılda başka çağrışımlara kapı aralıyor Köşeyi dönmek veya en azından hayatta kalabilmek varlığını idame ettirebilmek için farklı arayışlar içine girildiğinin göstergesi dedirtiyor insana Çünkü soruların adresi belli; dinî değerlere bağlı yaşayan çevreler Mahiyeti meydanda; fetva beklentisi Amacı açık; ihtimal daha fazla kâr elde etmek ve bunu alınacak onay ile gönül rahatlığı kalp itminanı içinde yapmak
Bazılarının aklına takılabilir; bu sûi zann değil mi? Bence değil; aksine hüsnü zann zaviyesinden yapılan bir değerlendirme Eğer sûi zann olsaydı bunu İslam'ın genelde ahlak özelde ise ticaret ahlakındaki sukûtu ile yorumlardık Kaldı ki bu tür örnekler de günümüzde yok değil Yüzlercesi binlercesi var Gazete sayfalarına TV ekranlarına taşınan haberlere bakmak yeterli Gerçi ülkemizin seçim atmosferine girmesinin bu tür haberlere hız kazandırdığı muhakkak Doğruların yanında siyasi rakibini alt etmek için sahte evraklarla kirli propagandaların yapıldığı su götürmez bir gerçek Ama ne olursa olsun sayıları az dahi olsa bu türlü işlere bulaşan dindarların varlığı ortada
Pekâlâ ne olacak?
Şu kesinlikle kabul edilmeli ki Bediüzzaman hazretlerinin yaklaşımı ile beşer artık esir olmak istemediği gibi ecir (ücretli çalışan) olmak da istemiyor Yanlış anlaşılan ve "bir lokma-hırka" deyişi ile özetlenen "zühd" anlayışından alabildiğine uzak günümüz Müslümanları Ülkemizde demokrasi kültürünün yerleşmesine büyük katkısı bulunan bu anlayış insanımızın zenginleşmesine ferah ve refah seviyesinin artmasına vesile olduğu gibi Türkiye'nin dünya devletleri nezdinde belli bir konuma ulaşmasını sağlıyor Belki de asırlardır yokluğu hissedilen orta sınıfın doğmasına sebep oluyor İlkel tarım toplumu olmaktan kurtarıyor bilgi ve bilgi ötesi toplum olmaya giden yola bizi sokuyor Bütün bunlara amenna Ama bunlar yapılırken dinî ilkelerin çiğnenmemesi genel ve özel her alandaki ahlakî kaidelere mutabakat bizi biz yapan dinî ve millî özelliklerimizden taviz vermemesi gerekmez mi? Evet Efendimiz (sas) fakirliğin insanı küfre götürebilecek yanlarına işaret ediyor fakirlikten Allah'a sığınıyor rızkın onda dokuzunun ticarette olduğunu söylüyor; söylüyor ama makyavelist felsefe ile bunu yapın demiyor "Faziletli insan için temiz servet ne güzel bir şeydir" diyor ama servet sahibi insanın başına da "faziletli" sıfatını ekliyor Fazilet ise Müslüman için işi kurallarına uygun yapmakla elde edilecek bir vasıftır
Başkaları böyle yapıyormuş! Libya'nın dâsitâni kahramanı Ömer Muhtar'ın dediği gibi diyelim: "Onlar bizim hocamız değil!"
 
Üst