Şehirde Bisiklet Sürme Kuralları Nelerdir?

#1
Sponsorlu Bağlantılar
Şehirde Bisiklet Sürme Kuralları Nelerdir?
Şehirde Bisiklet Sürme Kuralları

Şehirde Bisiklet Zamanı

“Şehirde bisiklet imkânsız.”


Doğru değil. Hem de hiç. Büyük şehirde bisiklete binmek (özellikle o şehir Türkiye’deyse) kolay olmayabilir. Kent karmaşası, bisiklet yollarının yokluğu ve insanların bisikleti “çocuk oyuncağı” olarak görüp bisikletlilere trafikte saygı göstermemesi gibi sebepler yüzünden çoğumuz pedal basmaya çekiniyoruz. Oysa biraz planlama ve istekle, hafta sonlarını bisiklet üzerinde neşeyle süzülerek geçirmek mümkün.

Kısrağınızı seçin

Bisiklet üzerinde şehir trafiğine çıkmadan önce, bisikletinizi doğru seçtiğinizden emin olmalısınız. Marketlerde satılan envai çeşit bisiklet belki bakkala giderken iş görebilir. Ancak mümkünse, siz işi aslen bisiklet satmak olan mağazalara uğrayın ve kendinize daha kaliteli bir bisiklet seçin. Fiyat konusunda içinizi ferah tutun, cüzdanınızı iki teker için boşaltmanıza gerek yok. Biraz araştırmayla, gayet uygun fiyata iyi bir bisiklete sahip olabilirsiniz. Taksit imkânları da cabası. (Tabii gidip karbon fiber kadrolu bir canavara 2000 avro bayılırsanız o sizin bileceğiniz iş.)

Bisiklet alışverişinde genel mantık basittir, olabildiğince hafif bir bisiklet almaya çalışın. 15 kg’nin üzerine çıkmazsanız yokuşlarda mutlu olursunuz. Alüminyum kadrolu modellere bakın. Bisikletin komponentleri konusunda satıcılar size yardımcı olacaktır. Üst kademe ekipmanlara şu aşamada çok da ihtiyacınız olmadığını bilin. Viteslerinizin Shimano olması yeterlidir, alt model isimleri şimdilik kafanızı karıştırmasın.

Her ne kadar adlarında “şehir” geçiyor olsa da – sürekli patlayan lastikler ve eğilen jantlarla uğraşmamak için – şehir bisikletlerini değil, dağ bisikletlerini tercih edin. Kentlerimizin yüksek kaldırımları ve bozuk yollarına ancak dağ bisikletleri göğüs gerebiliyor. Ayrıca tepelerden aşağı koşan vahşi atlar misali iniş yapmayacaksanız (muhtemelen yapmayacaksınız), tek amortisörlü (önde) modelleri seçin. Şu aralar çok revaçta olan çift amortisörlü bisikletlerle hem gereksiz yere yorulursunuz, hem de magirüs dolmuş şoförleri gibi yaylanarak yol alırsınız.

Bir diğer önemli nokta, bisikletinizin kadro boyunu seçerken dikkatli olun. Trafikte kontrolü her an elde tutabilmek için bisikletiniz âdeta vücudunuzun bir parçası haline gelmeli. Gidonu kavramak için çok fazla öne eğilmemeli, virajları alırken bisikletin yolcusu gibi hissetmemelisiniz. Kontrol her an sizde olmalı. Bunun için, ata biner gibi bisikleti bacaklarınızın arasına alıp ayakta durduğunuzda, kadronun üst sınırıyla apış aranız arasında birkaç santim mesafe olmasına dikkat edin. Ayrıca seleye oturup bacağınızı dümdüz aşağı uzattığınızda, ayak tabanınız yaklaşık olarak pedalın en altta durduğu pozisyona denk gelmeli. Selenizi buna göre ayarlamaya çalışın.

Güvenlik

Bu da tamamsa, sıra geldi güvenliğe: Bisiklet kaskı ve eldiveniniz olmadan asla yola çıkmayın. Bu aksesuarlar kesinlikle gereksiz ya da lüks değiller. Olası bir düşme durumunda refleks olarak ellerimizi yere koyarız, işte o zaman eldivenlerinizin fiyakalı görünmek dışında ne işe yaradığını anlayacaksınız. Kask konusuna girmeye bile gerek yok, ama şöyle özetleyelim; sağlam kafa, sağlam kaskın içinde bulunur.

Lastiklerin havasını ve frenleri de kontrol ettikten sonra, işte sokaktayız! O da ne, otomobiller vızır vızır üstünüze geliyor! Sakin olun, yolun sağından ilerleyin. Kaldırıma çıkmayın, zira siz artık yaya değilsiniz. Trafik ışıklarının araçlar için olan tarafına bakın. Kırmızıda durun. Sokak başlarına yaklaşırken, hem aniden çıkabilecek yayalara, hem de önünüzden sağa dönebilecek otomobillere dikkat edin. Asla kulağınızda kulaklık olmasın, duyularınızı yola verin.

Mümkünse, otomobillerin arasında çok zaman geçirmeyin. Biraz araştırmayla, evinize yakın ve bisiklete uygun bir parkur keşfedebilirsiniz. Google Earth’ü kullanın. İstanbul’daysanız en uygun yerlerden biri kuşkusuz Fenerbahçe’den Bostancı’ya, oradan da Kartal’a kadar uzanan sahil yoludur. Sahilde bisiklete ayrılmış şeridinizde farkına bile varmadan kilometrelerce yol kat edebilirsiniz. Kimi zaman arabaların arasında cambazlık yapmayı dert etmezseniz, Beşiktaş’tan Sarıyer’e uzanan sahil yolu da seçenekler arasındadır.

Düz yol sıkıcı geliyorsa, bir vapura atlayın ve adalara gidin. Örneğin Büyükada’da Aya Yorgi Kilisesi’nin bulunduğu tepenin çevresini dolaşan patikayı keşfedin. “O yokuş insan için değil” derseniz, “büyük tur” denen ada çevresindeki güzergâhı takip edebilirsiniz. Her durumda, emin olun, İstanbul’da değilmişsiniz gibi hissedeceksiniz.

İzmir’de Konak, Üçkuyular, Narlıdere (ve hatta Urla-Çeşme!) hattı; Ankara’da AOÇ, ODTÜ Ormanı veya gözü karartırsanız Eskişehir yolu da diğer olasılıklar dahilinde.

Yanınıza kafa dengi birkaç arkadaş da bulabilirseniz, nerede olursanız olun mutlaka keyif alabileceğiniz bir parkur keşfedeceksiniz. Şehirde bisiklet mümkün. Yeter ki siz isteyin!

Yazan Cenk Karataş For Men’s Life Today

Cenk Karataş Men’s Life Today Türkiye Editörü. Oyuncak oynamayı ve bisiklete binmeyi sever. Aynı zamanda Asahi Shimbun gazetesi Türkiye sorumlusu ve Ajans Yirmiyedi editörüdür. twitter.com/cenkkaratas

Alıntı
 
Üst