Refik Halit Karay - Memleket Hikayeleri Özetleri

K

Kayıtsız Üye

#41
Sponsorlu Bağlantılar
Saolun Beyler Elinize Sağlık İşimi Haletti Teşeekür Ederim

Refik Halit Karay - MEMLEKET HİKÂYELERİ

A)BİÇİM BAKIMINDAN
Kitabın Adı:Memleket Hikâyeleri
Kitabın Yazarı:Refik Halid KARAY
Yayın Evi:İnkılâp Yayınevi
Basım Tarihi:0cak 1999
B)İÇERİK BAKIMINDAN
Hedeflenen Kitle:Bu kitap yetişkenler hedeflenerek yazılmıştır.
C)DİL VE ANLATIM ÖZELLİĞİ
Altı Çizilen Önemli Cümleler: "Çünkü mütareke yıllarında bulunuyorlardı;cepheden veya esaretten sıskası çıkmış dönen,hastahaneden tedavisi bitmeden sakat ve illetli olarak kapı dışarı edilen nice yedek subaylar vardı ki,ne maaş alabiliyorlar,ne iş bulabiliyorlardı.Yıllarca özlemini çekerek,yaşadıkları hudutlardan,evlerine dönünce açlıktan ve yoksulluktan bir tutam mutluluk ve rahata kavuşamamışlardı.Bu öyle bir devir idi ki,yalnız askeri bir felakete bağlı kalmıyordu;sosyal bakımdan da dünyanın en korkunç,usandırıcı ve kemirici bir devresi idi;koca bir insan soyu,dermansız babalar,ezgin analar,gıdasız çocuklarla,özellikle bozulan bir ahlâk ile kavruk,yatkın çürük kalmıştı."
Özetleme:
YATIK EMİNE
Yatık Emine Ankara'da eşleri birbirinden ayırmış, neredeyse bütün memlekti birbirine düşürmüş bir hayat kadınıdır.Emine,kaymakamlık tarafından Ankara'ya iki gün uzaklıkta,kışları soğuk,yazları ise susuz ve dayanılmaz sıcak olan,çok ahlâklı bir kasabaya gönderilir.Amaç;Emine'nin oradaki insanları örnek alarak huylarını değiştirip,iyi huylu biri olmasıdır.
Emine' her yerden sürülerek bu kasabaya gönderilince herkes onu ters bir insan,bazen İstanbul sokaklarında rastladıkları;sigarası parmaklrında,allıkları yüzünde,peçesi açık,dişleri çürük,yürüyüşü kıvrımlı,tıknaz ve hazırcevap biri olarak düşünür.Fakat Emine tam tersine çok sakin,kaymakam tarafından sorulan sorulara bile korkarak cevap veren biridir.Kapkara çok güzel gözleri olan Emine'ye çoğu erkek ister istemez kendini kaptırır.
Edindiği dostu Server'in Emine'ye aldığı giysileri,evindeki eşyaları bir gün Emine yokken mahallenin kadınları evine girip alırlar.Ama kimse Emine'yi dinlemez.Bu yüzden açıkta kalır.Emine'ye yardım eden adamlar da birbirlerini kıskandıkları için anlaşmazlıklar çıkar.Bu yüzden Emine aç kalır.Bir akşam kötü amaçlarla Emine'nin evine giden adamlar Emine'yi donarak ölmüş olarak bulurlar.
ŞEFTALİ BAHÇELERİ
Anadolu'nun Saadâbadlarından biriydi bu kasaba.Irmağa giden yol sayısız şeftali bahçelerinin arasından geçer,gider.Bütün kasaba şeftali kokar.Burası uzak diyarlara ün salmış,dillere destan olmuş bir yerdir.Buradaki mutasarrıflar işleriyle asla meşgul olmazlar,hep eğlenirler.
Kasabaya yeni bir Yazıişleri Müdürü gelir.İkindi vakti kalemlerin boşalıp dairelerde kimsenin kalmadığını görünce hayrete düşer.Buraya ilk geldiğinde buradaki en büyük memur olacağını ve insanlaraparmak ısırtacak eserler yapmayı plânlar.Buradaki memurların şeftali bahçeleri içinde sürekli rakı içip eğlenmelerine sinir olur.Önerdiği hiçbir fikir kayda alınmaz.Yeni müdür bir gün muhasebecinin ısrarlarına dayanamaz ve hatrını kırarsa güceneceğini söyleyen muhasebecinin kır gezisi teklifini kabul eder. içinden bir kereden birşey olmaz diye geçirir.Bu gezi çok hoşuna gider.Birkaç gün sonra ırmağa yıkanmaya gideceklerini söyler memurlar ve müdürü de çağırırlar.Müdür ırmağı hiç görmediğinden bu teklifi de kabul eder.Dönüşte değirmende yiyip içerler.İçkiyi çok kaçırdıklarından orada sızarlar ve geri dönemezler.
Bir süre sonra müdür de onlardan olur.İşleri boşlar.Arkadaşlarına kendini mazur göstermek için toyluğunu öne sürer.Sabah eve giren ve sinirleri gevşeten olgun bir meyve kokusu eşliğinde nargilesini alıp bir köşeye oturur.Bu kasabaya ilk geldiğindeki çalışma isteğini ve arkadaşları eğlendiği için onlara kızdığı günleri tebessümle anarb ve nargilesini içine çekerek "Gel keyfim gel.." der.Bundan sonra da hep rahatına bakar.
KOCA ÖKÜZ
Hacı Mustafa ağa her sene pazardan öküz alır.Ekini kaldırır,döveni döndürür,malı ambara taşır,öküzü iyice kullandıktan sonra güze doğru pazara götürüp aldığı paraya satar.Böylece karın tokluğuna yaşar.Mustafa jandarmalık yapmış,Hicaz'a gidip hacı olmuş,gözü açık ve hileci bir adamdır.Memurlarla ve işinin düşeceği adamlarla senlibenli konuşur,odalarına uğradıkça ikram görür.Arasıra Mustafa da onlara hediyeler verir.
Bu sefer aldığı öküz tembeldir.Fakat bundan Mustafa'nın haberi yoktur.Öküz ahıra gidince bir yatar bir daha kimse onu yerinden kaldıramaz.Mustafa,oğlu,yanaşması ve birkaç kişi daha iple çekerler fakat hayvanı kıpırdatamazlar bile.Gerektiğinde döverler ama hayvan banamısın demez...
Bir gün Hacı Mustafa Kasap Cavga Rıza'ya gider.O'na iyi beslenmiş bir öküzü aldığı paraya satabileceğini söyler.Bütün sorumluluğu üstünden atar,kasabın kendisinin gelip öküzü almasını,öküzün hiçbir şekilde kıpırdamadığını söyler.Kasap bunu kabul eder fakat iki mecidiye eksiğe alacağını söyler.Mustafa kabul eder.Kasap öküzü almaya geldiğinde azıcık bir dürtmeyle öküzü kaldırır.Bunun üzerine Mustafa küplere biner.Sebepsiz yere yanaşmasına tokat atar.O sinirlerini yatıştırmaya çalışırken tellâl tüm kasabaya kasabın dükkânında öküz kesileceğinei,isteyenlerin gelmesini duyurur.
VEHBİ EFENDİNİN KUŞKUSU
Vehbi Efendi Düyunu Umumiye idaresinde kantar kâtibidir.Hehbi Efendi kendi halinde,sakin biridir.Ürkek,bön ve durgun bir adamdır.Soru sorulmadıkça kendiliğinden konuştuğu görülmez.Bütün günlerini evi ve kalem arasında pürüzsüz,değişiksiz bir makara gibi sarmak,tüketmek onu memnun eder.
Dört kuruş maaşına imrenerek kısmetler tâ ayağına kadar geldiği halde evlenmemiş,kadın nedir bilmez Vehbi Efendi.Oturduğu bina tahta bir kapı çekilerek ikiye bölünmüştür.Evinin diğer yarısında bir kadın,iki de kızı oturur.Kızların biri küçük biri de gelinlik yaşındadır.Büyük kız Vehbi Efendi'ye hep cilveler yapar ve onu ayartmaya çalışır.Bir gece Vehbi Efendi dayanamayıp kapıyı çıkarıp kızn yanına gider fakat korkusundan hemen geri döner ve kapıyı da yerine takar.
Bir gün muhtar Vehbi Efendi'nin yanına gelir ve yan komşusu kızla evlenmek zorunda olduğunu çünkü kızı gebe bıraktığını söyler.Vehbi Efendi böyle birşey olmadığını savunsa da muhtar,kapının çivilerinin yamuk olduğunu ve benzeri örnekler göstererek adamcağızı ikna eder.Kız ve Vehbi Efendi evlenir,dokuz ay sonra da çocukları olur.Bir gün Vehbi Efendi kahvenin önünden geçerken mahallenin en çapkın erkeği,Vehbi Efendi'ye çocuğu nasıl yutturduklarını bağırır.
SARI BAL
Sarı Bal bir çengidir.Eğlenmek isteyenler Sarı Bal'ın evine gider ve rakısını yudumlayarak Sarı Bal'ı izler.
Bir gün Sarı Bal'ın kapısı çalar.Önce kapıyı açmak istemez ama kapıyı çalanın Hilmi Ağa olduğunu öğrenince kapıyı açmak zorunda kalır.Hilmi Ağa o kasabada herkese lâfını dinletir.Sarı Bal Hilmi Ağa ve yanındakilerieğlendirir,sürekli rakı verir.Kasabaya yeni dgelen polis müdürü katı olduğundan bu şekilde eğlenmeyi yasaklamıştır.O yüzden Sarı Bal'ın evinin önünde sürekli devriye gezdirir.Fakat o gün kar yağdığından nöbetçiler ortalıkta olmaz diyendüşünüp gelir Hilmi Ağa ve arkadaşları.Fakat yanılırlar.
Biraz sonra kapı çalar ve polis içeri girer.Herkesi toplar.Evde iki tane yatak vardır.Bir tanesinde iki çıkıntı bir tanesinde ise bir çıkıntı bulunmaktadır.Polis,Sarı Bal'ın iki tane çocuğu olduğunu bilir faka t üçüncü kişinin kim olduğunu tahmin edemez.Örtüyü açar.Örtünün altından çıkan kişi amirine ne diyeceğini bilemez.
ŞAKA
Şakir Efendi,Servet Efendi ve Nedim Bey, deniz kenarında bulunan bir kasabada yaşayan samimi üç arkadaştır.Bu üç arkadaş işleri bittikten sonra hep balık pazarına giderler.Havası,suyu,yemeği istekler uyandıran bu memlekette kadınsızlıktan yakınırlar.Her akşam gezdikten sonra içmeye giden bu arkadaşlar yine içmeye giderler.Geçtikleri sokakta birden Servet Efendi karşıdan gelen iri uzun,ince yapılı kızı göstererek beğendiğini söyler.Arkadaşları da o kızın adının Despina olduğunu söylerler.
Gazinoya varırlar ve bir güzel sarhoş olurlar.Daha sonra gazinodan çıkarlar ve yürüyerek kumsala giderler.Kumsalda,karanlıkta gevrek bir kadın gülüşü ve sularda çıpınma sesi duyarlar.Servet Efendi birden soyunmaya başlar.Arkadaşları naptığını sorduklarında o sesin Despina'nın sesi olduğunu iddia eder ve poposuna çimdik atmaya gideceğini söyler.Sonra da denize atlar.
Ertesi sabah Üzerine jandarma kaputu örtülü ıslak ceset ağlara dolanmış bulunur.
KÜS ÖMER
Zehra Ömerle bir hafta içinde evlenecektir.Ömer herkese benzeyen bir adam değildir.Önceleri arabacılık yapardı.Fakat bir keresinde Hüsmen'in atları kendisinin atlarını geçtiği için arabacılığı bırakmıştır.
Çocukluğunda güreşirken sırtı yere geldi diye alıp başını gitmiştir.Bunun üstüne bütün yaz kasabaya uğramamıştır.Bu yüzden de adı "Küs Ömer"e çıkmıştır.Şimdi tütün kaçakçılığı yapar.
Zehra ile evlenir.Zehra'nın elleriyle baktığı ve çok sevdiği kazları vardır.Bir gün Ömer sözünden çıkamadığı Eşref Ağa'nın ısrarıyla kaz dövüştürmeye karar verir. Dövüşün sonunda Ömer'in kazı yenilir.Ömer eve gelir ve kısrağını alır.Kısrağına atladığı gibi başını alır gider.
BOZ EŞEK
Hüssmen Hoca ve köy halkına Tanrı Misafiri ihtiyar,güçsüz,hasta ve yaşlı bir adam gelir.Yanında da eşeği vardır.Fakat yaşlı dede çok hastadır.Yaşlı dede ölürken kuşağındaki sekiz altınla eşeğini Mekke'ye vakfetdiğini vasiyet eder.Köy halkı Boz-Eşeğe dinsel bir ödev gibi bakarlar.
Hüsmen Ağa yorucu ve uzun yola ramen eşeği kasabaya götürüp hükümete teslim etmek ister.Fakat Kabak Kadı'nın İstanbul'da olduğunu öğrenir.Kaymakam ve Jandarma onu iki hafta oyalar.Hüsmen Ağa da köyüne döner.İki hafta sonra tekrar kasabaya gider.Kaymakam ve jandarma,Hüsmen Ağa'yı tekrar başlarından savarlar çünkü Kabak Kadı henüz İstanbul'dan dönmemiştir.Üçüncü yolculuğun dönüşü yine eşek arkada olur.Böyle iki buçuk ay geçer.
Boz Eşek köyde serbesttir ve dolaşıp dolaşıp gelir.Fakat bir gün geri dönmez.Köylüler yazılan belgelere,basılan mühürlere bakarak eşeğin Hicaz'a gittiğine inanırlar.Fakat olayın yılında kasabada Hüsmen Ağa,pazar yerinde Boz Eşeğ'i Kabak Kadı'nın altında görür.
YATIR
Kasabalı,yenecek ve yakacak ne gerekliyse eylül ayı içinde hazırlar ve soğuk aylara kaygısız girer.Fakat kasabalının bir sıkıntısı vardır.Çünkü girdiği köyde bir çift hayvan bırakmayan veba,yöreyi eli böğründe bırakır.
İki sene için hamamı kiralayan İlistir Nuri hamamda yakmak için içinde Evliya yatır bulunan Maslak'taki ormana göz dikmiştir.Bir çare bulamadığı takdirde hamam ona tarlaları sattırıp İlistir'i batıracaktı.
İlistir bir gün ak sakallı,yeşil sarıklı,yarı ermiş bir köylü olan Abdi Hoca'ya rastlar.Abdi Hoca'yı,Kadri Şeyhi'nin rüyasında üç gündür bir ermiş,yatırlar,karanlık nemli yerlerden,en çok da çam kokusunda hoşlanmazlar diye gördüğünü anlatıp kandırır.Abdi Hoca da Kadri Şeyhi'ne görünen ermiş bana görünmüyor,şanım şöhretim elden gidiyor diye rüyayı doğrular.Bundan sonra da Maslak Tepesi'nde sadece bir yatır kalır.
KOMŞU NAMUSU
Eyüp'de memur olan Şakir Efendi ile memur adayı Osman Efendi,Baki Efendi'nin karısının pencereye renkli mendiller asarak aşığına işaret verdiğini keşfetmiştir.Asılan mendil beyaz ise "Baki Efendi evde yok",kırmızı ise "evde demek" olduğunu keşfetmiştirler.Her gün bunu konuşurlar ve aralarında tartışırlar.
Bir gün Osman Efendi'yle Şakir Efendi,Baki Efendi'yi iki tek atmak için akşam yemeğine davet ederler.Yemekte konuyu karısının eve adam aldığına getirirler.Sonra Baki Efendi'nin evinin karşısında oturan Şakir Efendi'nin evine giderler.Geç saate kadar beklerler.Karısının eve bir adam aldığını görürler.Şakir Efendi hemen eve gider.
Ertesi gün Şakir Efendi merakla neler olup bittiğini sorar Baki Efendi'ye.Baki Efendi,evine giren adamın doktor olduğunu ve karısının sanclandığını anlatır.Şakir Efendi de neye uğradığını şaşar.
YILDA BİR
Köyden hayli uzakta bir su değirmeni çalıştırıcısı olan Değirmen Bekir,kadın özlemiyle kıvranıp durur.Her günü can sıkıntısı içinde geçer.Tek isteği bir kadına sahip olmaktır..
Bir gün değirmenin yakınlarında konaklayan göçebelerden genç kız Elif un öğütmeye gelir ve birlikte olurlar.Göçebeler yine göçer giderler.Bekir bir dahaki yılı bekler. Göçmenler geri döndüğünde Elif yine değirmende un öğütmeye gelir.Bu defa Elif'in vücudunda kapanmış yara izleri vardır.Bekir bunları görünce çok şaşırır.
Ertesi yıl Bekir aynı yerde konaklayan göçebe çadırlarına sokulur ve Elif'i arar fakat Elif'i bulamaz.Oradaki göçmenlere sorduğunda Elif'in gelmediğini öğrenir. Neden gelmediğini sorduğunda aldığı cevap Bekir'i yıkmıştır.Öğrendiğine göre Elif daha çok kötülemiştir.Yani kötü yola düşmüştür ve başını bir sürü belaya sokmuştur. Bekir ne kadar üzülmüş olsa da eli kolu bağlı oturur çünkü elinden hiç bir şey gelmez.
SUS PAYI
Bursa'da ipek fabrikasında insanlar günde on dört saat kaynarsular başında,pis kokular,hasta nefesler emerek zehirlenirler,hayatlarının baharlarında,daha tazecikken,bu sağlıksız koşullar yüzünden ölürler.Fabrikada işçi başı olarak çalışan Hasip Efendi'nin sevgilisi Fotika da bu fabrikada körpeliğini ve sağlığını kaybetmiştir.
Fotika da bu sağlıksız koşullara dayanamaz ve malesef hayatını kaybeder.Gencecik yaşında,hayatının en güzel çağında hayatını kaybetmesi tabii ki herkesi üzer. Fotika'nın cenazesinde,papaz,Avrupa'daki fabrikalarda nasıl çalışıldığını,çalışma saatlerini,ücretlerini,bütün bu yoldaki kanunları,kavgaları,isyanları tüm ayrıntılarıyla açıklar..
Ertesi gün Hasip Efendi,fabrika sahibi Hidayet Bey'e papazdan öğrendiklerini anlatır.Hidayet Bey,fabrikasının ustasız kalacağını ve bu fikirlerden dolayı kovulan adamlardan çekinimesi gerektiğini düşünür.Hasip Efendi bu bilgileri patronuna söylediği için patronundan zam alır.Hidayet Bey de bu konuları göz önünde bulundurarak gerekli önlemleri alır ve bundan sonra da işini düzgün yönetmeye gayret eder.
KUVVETE KARŞI
Amerikan Elçiliği hizmet vapuruna bağlı gemicidirler onlar.Ceplerinde İngiliz Liraları,Kolluk Kuvvetlerinin onlara tanıdığı hürriyetten dolayı şımarık,bayağı davranışlar sergilerler onlar.
Suphi,sevgilisi İzmaro ile tiyatroya bilet alır.Akşam dokuzda tiyatroda Amerikalı Gemiciler de vardır.Gürültücü,saygısız,şamatacı davranıp çevredekileri ederler. Suphi de herkes gibi bu adamları tokatlama isteği duyar ama kuvvetlere karşı bükülen eller,ezilme korkusu içinde onu hareketsiz bırakır.
Tiyatro'dan sonra İzmaro ile birahaneye giderler ama kapı yıkılır gibi açılır.Denizciler oraya da gelmiştirler.Ne yazık ki sadece Suphilerin masası boştur ve oraya oturular.O kadar sarhoşturlar ki Suphi'nin fesini başlarına geçirip onu taltid ederler ve Suphi hiçbir şey yapamaz.Eve geldiklerinde kendini dilsizm ölü eden kuvvete karşı gazap duyar.O hışımla evden çıkar.Gemicileri bulur.Birine hızlıca bir yumruk indirir fakat onlar kalabalıktır.Keskin bir şeyin beyninin üzerinden geçtiğini anlar gibi olurken yüzüstü çamura düşer kalır.
CER HOCASI
Cer Hocası eskiden mülkiye mezunudur.Torpil sayesinde maarifte bir memuriyet bulur fakat meşrutiyet ilan edilince açığa alınır.Saraya bağlı olmakla suçlanınca kimsesi de olmayınca Asım on günde serseri halini alır.
Paraya muhtaç kirli bir handa yaşayan müezzin olan Osman,Ahmet ve Feyzi'nin yanına gider,hemşehrileri iki gün sonra Cer're çıkarlar.Beş on mecidiye toplayabilmek için köylere çıkarlar.Buralarda vaaz ederler,Kur-an okurlar,namaz kıldırırlar,imam efendiye ve köylüye hizmet ederler.Bunlardan kazandıkları parayla karınlarını doyururlar. Osman da onlarla gitmeye karar verir.Cer Mollası olmaya karar verir ve yollara düşerler.Yolda Asım hastalanır ve rastladıkları bir köyde imamın evinde kalmaya mecbur olur.İmam,Asım iyileşince hemen gitmesini ister.Asım iyileşince yola koyulur.
İleride başka bir köyde çember sakallı biri vaaz verip,namaz kıldırmasını ister.Asım kabul eder. Bir zaman sonra Asım'ı imamlığa atamışlardır.Bir gece imamın küçük oğlu Asım'ı kahveden çağırır ve babasına götürür.İmam,Asım'A çok hasta olduğunu,altı çocuğu ve iki karısı olduğunu,eğer buradan gitmezse açlıktan öleceklerini söyler.Meğer Asım'ı bu hasta imamın yerine atamışlardır.Sabah erkenden Asım cübbesini giyer ve İstanbul'a doğru yola çıkar.
GARİP BİR HEDİYE
Feridun elinde fildişi saplı,nakış işlemeli tıraş fırçasının fiyatını öğrenmek ister.Ona bu fırçayı bir yahudinin hayatını kurtardığında o yahudi "Değerlidir,kadrini bil,sakın atma!" diye hediye vermiştir.Feridun,kuyumcuya ederini sorar ve beş para etmediğini öğrenir.
Oysa Feridun, bu tıraş bıçağı üzerine bol hayal kurar çünkü açlık ve yoksulluk içinde yaşamaktadır.Birden hayatını kurtardığı kızar;böyle değersiz birşey verdiği için.Pencereden fırçayı fırlatır.Sokakta,yerde fırçanın kırılmasıyla birlikte iki tane ışıl ışıl göz nokta parlar.Koşarak sokağa iner ki ne görsün;iki tane pırlanta taş fırçanın içinden çıkar.
BİR SALDIRI
Hayrullah Efendi,yağmurlu bir kış günü akşam vakti vapurdan inen dört yolcudan biridir.Her akşamki gibi bayırına tek başına tırmanmaya başlar.Ama birden alnına bir demirin dayandığını hisseder.Boğuk bir ses,cüzdanını vermesini emreder.
Hayrullah Efendi,içi para dolu cüzdanını uzatır.Adam cüzdanı bakar,içinde;bir sürü yüzlük,beşlik bulunan cüzdandan bir tane beşlik alır.Cüzdanı geri uzatır ve koşarak uzaklaşır.Hayrullah Efendi ağzına kadar para dolu olan cüzdanından sadece bir beşlik alan bu adamı merak eder ve takip etmeye başlar.Adam takip edildiğinin farkında olmadan bir dükkâna girer.Koca somun bir ekmek alır hemen bir parçasını ağzına atar,peynir,zeytin alarak dükkândan çıkar.Hayrullah Efendi öğrenir ki bu adam hırsız değil,namuslu aç bir admdır.Çünkü mütareke yıllarında bulunmaktadırlar.Yedek subaylar ne maaş alabilirlerdi ne iş bulabilirlerdi.Yıllarca yaşadıkları hudutlardan eve dönünce açlık ve yoksulluktan kurtulamazlar.Demin gırtlağına sarılan adam kendisi burada kârına bakıp işine sarıldığı yıllarda;o işi rahatça yapılabilmesi için göğsünü tâ uzaklarda savaş meydanlarında siper yapmıştır.Zorla aldığı para bir pay,hattâ hak idir.
Hayrullah Efendi ertesi gün bir kayık erzak hazırlatır ve adamın evine gönderir.
AYŞE'NİN YAZGISI
Ayşe annesiyle birlikte "Abdi'nin Köşkü" denilen yıkık,korkunç,yalnız,uzak bir evde bekçi gibi oturmaktadırlar.Ayşe bir gün evde yalnızken çamaşır yıkar.Etraf o kadar sessizdir kibir nefes bile duyulmamaktadır.Birden yağmur boşanır.Ayşe bir yere vuruluyor gibi bir ses duyar,pencereye koşar ve bir erkek görür,yanında da bir köpek vardır.Birden Abdi'nin oğlu olduğunu anlar.
Ali Bey içeri girer.Ayşe'den etkilenmiştir.Şehvetle ona doğru yaklaşırken mutfağın bir köşesinden dışarı sızan pis sularda ayağı kayıp düşer.Düşerken de başı ocağın taşına çarpar,orada ölür.Ayşe korkudan ne yapacağını bilemez.Gözünün önüne kalabalık bir halk,askerler gelir.Hemen kararını verir.Dışardaki köpeği de içeri alır,başını maşrapayla ezer.İkisini de ahıra götürüp gömer.Üzerini ters ile düzeltir.
Bir ay sonra genç bir köylü Ayşe'nin evde yalnız olduğunu bildiği için bahçenin yıkık bir deliğinden içeri atlar.Ayşe ile mutfakta göz göze gelir.Ayşe onu da öldürmemek, o üzüntü ve acıyı bir daha çekmemek için kendini korumasız bırakır.
GARAZ
Nebile'nin babası savaş başlangıcında dükkânı için mal almaya İstanbul'a gider.Aylar geçer,geri dönmemektedir.Ama sonra bir gün Nebile ve annesiniİstanbul'a çağırır. Babası o kadar zengin olmuştur ki Nebile parayı nereye harcayacağını bilemez;en pahalısından çantalar,eşarplar,kürkler,tüllü şapkalar,ne bulursa alır.Nebile anne ve babasını beğenmez olmuştur.Annesini azarlar,babasını adam yerine koymaz.İki defa da nişan bozar.
Beş yıl,bütün çılgınlıklarıyla,sonradan görmüşlüğün en kaba,zevksiz,gülünç sahneleriyle böyle sürer...Son zamanlarda Nebile,bir delikanlıya gönül verir;fakat nişanı bu sefer erkek tarafı bozar.Çünkü Hacı Ağa'nın yani Nebile'nin babasının işlerinin bozulduğunu duymuşlardır.
Nebile'nin kasabaya geri dönmesi sorunlu olur ve bütün heyecanlarının tükendiği bu genç kız,babasına büyük hudutsuz bir kin,bir garaz duyar.Küçük kasabasında memnun yaşarken İstanbul'un gösterişli hayatını tanıtan sonra da hepsini elinden alan bu babaya düşman kesilir.
Yargılar: Kitabı okurken hiç sıkılmadım.Öyküler çok sürükleyici.Her öyküden çok önemli dersler çıkarılıyor.Bu kitabı okuduğunuz takdirde göreceksiniz ki kitabın Cumhuriyet Dönemi'nden önce yazılmış olmasına ramen günümüz olay ve kişilerine benzerlikler bulunuyor.
Bazı öyküler aklınıza gelmeyecek şekilde bitirilmiş.Bu yüzden de öyküleri okuduğunuz kimi zaman şaşkınlıktan kendinizi alamıyorsunuz.Refik Halid Karay,kitapta çoğu zaman betimlemelere yer vermiş.Karay'ın anlatımları o kadar içten ki bazen kendinizi olayların içinde gibi hissediyorsunuz.Sanki o olayı siz yaşamışınız gibi üzülüyor veya seviniyorsunuz.
Bu kitabı okuyun.Hayatınızdan o kadar çok şey bulacaksınız ki bazı olaylar ve çıkaracağınız dersler hayatınızın belki de bir kısmına ışık tutacaktır.
 
Son düzenleyen: Moderatör:
A

akif

#50
çok ama çok teşekkürler türkçe performans ödevi sizin sayeneizde dahada kolaylaştı
 
K

Kayıtsız Üye

#52
çok teşekkür ederim. edebiyat sınavında çıkacak üzerimden büyük bi yük kalktı senin sayende tekrar teşekkürler
 
K

Kayıtsız Üye

#53
Vallahi hala okunuyor bu ozet, tebrikler ve cok tesekkurler. Basarili. Yarinki sinavda cikacak hadi bakalim insallah isime yarar :)
 
K

Kayıtsız Üye

#54
çok teşekkür ederim benim bu kitabın özetine çok ihtiyacım vardı sağolun
 
Üst