Necip Fazıl Kısakürekin Zindan Şiiri

Eylül

Yönetici
Editör
#1
Sponsorlu Bağlantılar
Zindan Şiiri Necip Fazıl Kısakürek



Necip Fazıl Kısakürek Zindan Adlı Şiiri


Zindan iki hece. Mehmed'im lafta!
Baba katiliyle baban bir safta!
Bir de geri adam, boynunda yafta
Halimi düşünüp yanma Mehmed'im!
Kavuşmak mı? Belki Daha ölmedim!

Avlu Bir uzun yol Tuğla döşeli,
Kırmızı tuğlalar altı köşeli.
Bu yol da tutuktur hapse düşeli
Git ve gel Yüz adım Bin yıllık konak
Ne Ayak dayanır buna, ne tırnak!

Bir Alem ki, gökler boru içinde.
Akıl, olmazların zoru içinde
Üstüste sorular soru içinde.
Düşün mü, konuş mu, sus mu, unut mu?
Buradan insan mı çıkar, tabut mu?

Bir idamlık Ali vardı, asıldı;
Kaydını düştüler, mühür basıldı.
Geçti gitti, birkaç günlük fasıldı
Ondan kalan, boynu bükük ve sefil;
Bahçeye diktiği üç beş karanfil

Müdür bey dert dinler, bugün "maruzat"!
Çatık kaş Hükümet dedikleri zat
Beni Allah tutmuş kim eder azat?
Anlamaz; yazısız, pulsuz dilekçem
Anlamaz! ruhuma geçti bilekçem!

Saat beş dedi mi, bir yırtıcı zil
Sayım var, maltada hizaya dizil!
Tek yekün içinde yazıl ve çizil!
İnsanlar zindanda birer kemmiyet;
Urbalarla kemik, mintanlarla et.

Somurtuş ki bıçak, nara ki tokat;
Zift dolu gözlerde karanlık kat kat
Yalnız seccademin yöünde şefkat
Beni kimsecikler okşamaz madem
Öp beni alnımdan, sen öp seccadem!

Çaycı getir ilaç kokulu çaydan!
Dakika düşelim, senelik paydan!
Zindanda Dakika farksızdır aydan
Karıştır çayını zaman erisin
Köpük köpük, duman duman erisin!

Peykeler, duvara mıhlı peykeler
Duvarda, başlardan yağlı lekeler
Gömülmüş duvara, baş baş gölgeler
Duvar, katil duvar yolumu biçtin
Kanla dolu sünger Beynimi içtin

Sükut Kıvrım kıvrım uzaklık uzar
Tek nokta seçemez dünyadan nazar
Yerinde mi acep, ölü ve mezar?
Yeryüzü boşaldı habersiz miyiz?
Güneşe göç var da, kalan biz miyiz?

Ses demir, Su demir ve Ekmek demir
İstersen demirde muhali kemir.
Ne gelir ki elden, kader bu, emir
Garip pencerecik, küçük daracık;
Dünyaya kapalı, Allah'a açık

Dua, dua, eller karıncalanmış;
Yıldızlar avuçta, gök parçalanmış
Gözyaşı bir tarla, hep yoncalanmış
Bir soluk, bir tütsü, bir uçan buğu
İplik ki incecik, örer boşluğu

Ana rahmi zahir, şu bizim koğuş
Karanlığında nur, yeniden doğuş
Sesler duymaktayım; Davran ve boğuş!
Sen bir devsin, yükü ağırdır devin!
Kalk ayağa, dimdik doğrul ve sevin!

Mehmed'im, sevinin, başlar yüksekte!
Ölsek de sevinin, eve dösek de!
Sanma bu tekerlek kalır tümsekte!
Yarın elbet bizim, elbet bizimdir!
Gün doğmuş, Gün batmış, ebed bizimdir!

Necip Fazıl Kısakürek


 
Üst