Nasrettin Hoca Fıkraları - Değişik Nasrettin Hoca Fıkraları

#1
Sponsorlu Bağlantılar
Nasrettin Hoca Fıkraları - Değişik Nasrettin Hoca Fıkraları

Söyle BAri

Hoca ormana gitmiş.Oturmuş bir dalın üstüne, başlamış kesmeye.Aşağıdan geçen bir yolcu Hoca'ya seslenmiş:- Be adam! İnsan oturduğu dalı keser mi ? Şimdi düşeceksin.Hoca adama aldırmamış; işine devam etmiş.Az sonra dal kırılmış.Hoca, cumburlop düşmüş.Düştüğü yerden perişan seslenmiş:
-Düşeceğimi bildin ne zaman öleceğimi de söyle bari.

Tutar mı?

Hocanin cani bir gün sarma çeker.Ama elinde yogurt bakraçlari anasi da aglamis ne yapim ne yapim derken aklina göl gelmis.Gelmis gölün kenarina,atmis bakraçlari kenara çikarmis sarmis sigarasini hafif hafif demleniyor.Sonra birden bekçinin düdügünü duymus. Eyvah simdi yandik derken aniden atmis sarmayi bakracin içine sonrada bakraci tutmus göle dökmeye baslamis.O esnada bekçide yaninda bitivermis.Bakmis bakmis anlamamis sonra hocaya sormus ne yapiyorsun diye.Hocada görmüyor musun yogurt mayaliyorum demis. bekçi kahakahalar içinde ilahi hoca koca göl hiç maya tutar mi demis.Hocada ya tutarsa diye cevap vermis.Sonra bekçi ilahi hoca diyip güle güle yoluna devam etmis.Hoca hem keyfine hem yogurda yanarken bekçinin arkasindan bakip simdi bu salak herkese anlatir demis.

Sıkarken

Nasrettin hoca bir gün yolun kenarında kedisini yıkıyomuş.Yoldan geçen arkadaşı hocaya:
-Hocam kediyi yıkama ölür.
demiş.Hoca aldırış etmemiş ve yıkamış.Arkadaşı dönüşte hocayı tekrar yolun kenarında görmüş.Kedi ölmüştü.
-Hocam ben size kediyi yıkamayın ölür demedimmi? demiş.Hoca:
-Ben kediyi yıkarken ölmediki sıkarken öldü demiş.
adam:
Baklava
Hoca aksamleyin eve dogru yururken, baklava seven bir koyluyle karsilasir.
-Hoca, kisa bir sure once bir adam buyuk bir tepsi baklava goturuyordu...
-Beni ilgilendirmez!
-Fakat adam tepsiyi sizin eve goturuyordu.
-O zaman seni ilgilendirmez!

ALLAH BİLİYOR

Nasreddin Hoca bir cimri tanıdığının evine gittiğinde tanıdığı ona bayat ekmek ile bir tabak bal ikram etmiş..Ev sahibinin gözü yerinden oynamış :
-Aman efendim, bal ekmekle yenmez ise, insanın içini sıyırır, demiş.
Nasreddin Hoca hiç ses çıkarmadan balı bitirmiş ve :
-Kimin içinin sıyrıldığını Allah biliyor, demiş.
Nasreddin Hoca bayat ekmeği dişi kesmeyince sinirinden balı kaşıkla yemeye başlamış
ALLAHIN RAHMETİ
Yağmurlu bir günde Nasrettin Hoca pencereden dışarı bakarken komşusunun koşa koşa yağmurdan kaçtığını görür pencereyi açar :
-Hey Ahmet Efendi, birde hacı olacaksın rahmetten kaçılır mı?, der.
Zavallı adam eli mahkum sırılsıklam olur. Ertesi gün hocanın komşusu hocayı yağmurdan kaçarken görür ve hocaya bir ders vermek ister :
-Hoca Hoca dün bana diyordun bugün sen neden rahmetten kaçıyorsun, der.
Hoca hiç durmadan yoluna devam eder ve komşusuna şöyle der :
-Ben rahmetten kaçmıyorum sadece allahın rahmetine basmamak için çabalıyorum.

AKLIN VARSA GÖLE KOŞ

Hoca, bir gün kırlardan topladığı çalı çırpıyı eşeğine yükleyip evine ***ürürken :
-Acaba, yaş çırpı da kurusu gibi yanar mı? diye düşünür ve şeytana uyarak çakmağını çakar ve alevi çalı çırpıya dokundurur.Aralarında kuruları da bulunan çalı çırpı hemen alev alır.Eşekte bir korku, bir telaş, huzursuzluktur başlar.Anıra anıra, çifte ata ata dört nala koşmağa başlar.Hoca da arkasından olanca gücüyle bağırır :
-Aklın varsa göle koş!

ATEŞ DÜŞTÜĞÜ ZAMAN

Nasreddin Hoca'nın evine tüccar arkadaşı misafir olmuş.Hoca ona mantı pişirip getirmiş.Arkadaşı acele edip mantıyı hemen ağzına atınca boğazı yanmış.Boğazının yandığını belli etmemek için başını tavana doğru dikmiş ve yanmanın etkisi gidince de başını tavandan indirmeyip sormuş :
-Hocam bu tavanı ne zaman yaptınız.
Hoca hemen :
-Boğazıma ateş düştüğü zaman, demiş.

BANA NE AD KOYARLARDI?

Bir gün Nasretin Hoca'ya Timur :
-Yahu, şu Abbasi halifelerinin her birisi birer lakab almış kimi El mutazımBillah, kimisi de El mütevekkil-Allah, diye anılıyormuş. Ben acaba onların zamanında hükümdar olsaydım, bana ne ad koyarlardı. Hoca hiç çekinmeden :
-Sana da Neüzzü-Billah derlerdi, cevabını vermiş.

BENİM NE YİYİP İÇTİĞİMİ SORMAZSINIZ
...
Nasrettin Hoca, bir köyde vaaz veriyormuş. Laf arasında Hazreti İsa'nin gögün dördüncü
katında olduğunu söylemiş...
Vaazdan sonra, bir kadin Hoca'ya yanaşmış :
-Hazreti İsa, orada ne yer, ne içer?, demiş.
Hoca'nin tepesi atmış :
-Ey hatun, köyünüze geleli şunca zaman oldu, benim ne yiyip,
içtiğimi sormazsın da, Allah'in peygamberini sorarsın!

BENİM YERİME SENİ GÖTÜRÜR

Hoca Nasreddin ölüm döşeğindeymiş. Karısını çağırmış.
-Hanim en güzel elbiselerini giy, iyice kokular sürün, tak takıştır yanıma gel otur.
-Ayol hoca delirdin mi sen. Bu durumdayken ben nasıl süslenirim?
-İyi ya azrail gelince belki beğenip benim yerime seni ***ürür.

BEN UYUYORUM

Bir gün Nasreddin Hoca şehire gelip, bir arkadaşıyla birlikte handa kalmış.Gece yarısı arkadaşı sormuş :
-Hocam, uyudunuz mu?
-Buyurun birşey mi var?
-Biraz borç para isteyeyim demiştim.
Nasreddin Hoca derhal horlamaya başlayıp :
-Ben uyuyorum! demiş.

BU NASIL NAMAZ

Nasreddin Hoca abdest alırken, bir ayağına su yetmemiş.Namaz kılarken de bir ayağını yukarı kaldırarak namaz kılmış.Bunu gören cami cemaati :
-Hocam bu nasıl namaz? diye sormuş.
Nasreddin Hoca :
-Bir ayağı abdestsiz namaz, diye cevap vermiş.
 
K

Kayıtsız Üye

#2
Çömlek Hesabı

Eskiden takvim bugünkü kadar yaygın değildi. Hele köylerde ancak önemli bazı olaylara göre
zaman belirlenirdi. O yüzden özellikle Ramazan'da günleri şaşırmamak için bazı usuller uygulanırdı.
On bir ayın sultanı Ramazan ayı daha gelir. Nasreddin Hoca zamanı belirlemek için bir çömlek
alır bir yığın ufak taş toplar.
Akşam olduğu zaman bu taşlardan bir tanesini çömleğe atardı. Ramazan'ın kaçı olduğunu
öğrenmek isteyince çömlekteki taşları sayardı.
Hoca'nın bu usulünü bilen bir arkadaşı Hoca'ya küçük bir şaka yapmak ister.
Bir gün gizlice Hoca'nın taşları büyüklüğünde bir kucak taşı çömleğe boşaltır.
Sonra doğruca Hoca'nın yanına gider ve sorar:
-- Hocam, bugün Ramazan'ın yirmi dördü mü, yirmi beşi mi? Arkadaşlarla bir karara varamadık.
Bana Hoca'ya gir danış. O bilir, dediler.
Hoca:
-- Olur, şu bizim çömleğe bir bakalım, der. Hoca., çömleğin yanına gider. İçindeki taşları
saymak için boşaltır. Hayretler içinde kalır. Taşları sayar, tam 124 tane taş vardır. Kendi kendine:
-- Allah Allah! Hiç böyle şey olmaz! diye söylenir.
Soru soran adamın yanına geri gelir:
-- Bugün Ramazan'ın altmış ikisi der. Adam:
-- Aman Hocam! Hiç böyle şey olur mu? Hiç ay altmış iki çeker mi?
Hoca:
-- Sen gene şükret, ben insaflı davrandım da yarısını söyledim.
Benim çömleğin hesabına kalsaydı bugün Ramazan'ın yüz yirmi dördü idi. der

Beş Kuruş

Bir gun Hoca sallana sallana yolda yururken, biri arkadan ensesine kuvvetli bir tokat atar. Hoca neredeyse yere dusecek. Hoca hiddetle,
-Ne curetle vuruyorsun!
Genc adam, biraz ukala bir tavirla, kisaca ozur diler. Kucuk bir hata yaptigini, Hoca'yi bir arkadasina benzettigini soyler. Ayrica, Hoca'nin kucuk bir tepeyi dag haline getirdigini belirtir.
Bunun uzerine, Hoca'yi mahkemeye gitmekten baska hicbir sey tatmin etmez. Hoca israrlidir ve genc adamin kabul etmekten baska caresi yoktur. Kadiya giderler.
Kadi her iki tarafida dinler. Ancak kadi genc adamin arkadasi oldugundan, onu muskul durumdan kurtarmanin caresine bakarken, Hoca'yi da yumusatmaya calisir.
-Hoca, hislerini anliyorum. Herkes ayni seyleri hissederdi bu durumda. Simdi ne dersin, bu genc adam kendine bir tokat atsa kabul edermisin.
Hoca bununla tatmin olmaz, israr eder mahkeme yapilsin der.
Bunun uzerine kadi, genc adama 5 kurus ceza verir ve gidip getirmesini soyleyip kursuden iner.
Hoca, genc adamin donmesini bekler. Bir saat gecer, iki saat gecer fakat genc adamdan ses seda yoktur. Mahkeme kapisinin kapanmasina az kalmisken, Hoca kadinin, en mesgul bir aninda ensesine okkali bir tokat atar ve ekler,
-Kusura bakma kadi efendi, daha fazla bekleyemecegim.
Gelirse soyle one, 5 kurusu sana versin
 
Üst