Hüzünlü Bir Ayrılık

Dine

Özel Üye
#1
Sponsorlu Bağlantılar
Artık onun için yerçekimi yoktu. Ayakları yerden kesilmiş ve kuşlar gibi uçuyordu… Kelebekler gibi ruhu rengârenk olmuş ve yine kelebekler gibi özgürce yaşıyordu
Sanki soluduğu nefesi bambaşka bir iklimden alıyordu…
Evet, o âşık olmuştu
Arkadaşım Mustafa’dan bahsediyorum… Fakülte arkadaşım, hemşerim, öğrenci yurdunda yıllarca aynı odada kaldığım dostum…
Âşık olana kadara çok iyi tanıdığımı zannettiğim, âşık olduktan sonra tanımakta zorlandığım insan…
1990 yılının şubat ayında âşık olmuştu genelde aşk bahar mevsimini daha çok severdi ama bu kez kurbanını kışın yakalamıştı… Mustafa’da bu dermansız derde kışın tutulmuştu. Kendisi fakülte son sınıfta, sevdiği kız ise 2. sınıftaydı… İlacı olmadığı için dermansız dert diyorum. Yüreğinde boyut olayı kalkmışçasına çok seviyordu… Bazen düşünüyordum; eni boyu ve dibi olmayan bu sevgi denen şey yumruk kadar bir yüreğe nasıl sığıyor... Ve yine bu yürek bu sevginin dayanılmaz ağırlığını nasıl kaldırıyor…
Artık kuzey güney-doğu batı bitmişti onun için… Hangi yöne baksa hep onu görüyordu. Saati sorduğumuzda akrep ve yelkovan hep onun üstünde diyordu… Yürürken sanki havada yürüyordu… Hayat bilgisinden yoksun en acemi bir insan bile Mustafa’nın gözüne baktığında onun âşık olduğunu anlardı… Çünkü o sana bakıyordu ama görmüyordu, başkasına bakarken bile gördüğü Zeynep’ti…
Birbirlerini deliler gibi seviyorlardı…
Bazen ranzada oturur birer sigara yakar muhabbet ederdik o konuştukça yüreğinin derinlerinden aşk ateşinin çıktığını hissederdim… Hep onu anlatırdı her sözünde onun ismi geçerdi… O siyah saçlar, o kara gözler, o kalem kaşlar beni benden aldı, beni bambaşka biri yaptı diye söylenirdi…
Artık o Mustafa değildi, o Zeynep olmuştu… Zeynep onun içindeydi..o da kendi içindeki Zeynep’in içine kendini atmış ve gönüllü mahkumu olmuştu… Hayal defterinin tek başrol oyuncusu oydu artık
Kendi gözlemime göre aslında Zeynep o kadar güzel bir kız değildi... Ama gönül bu âşık olmaya görsün…
Belki de ona güzel göründüğü için âşık olmuştu. Veya âşık olduğu için ona dünya güzeli görünüyordu.
Güzel günler çabucak geçti okulumuz bitti… Okul bittince Zeynep’e evlenme teklifinde bulundu… O da kabul etti ve konuyu ailelerine açtılar… Zeynep’in ailesi başka şehir’e kızımızı vermeyiz dedi. Mustafa’nın ailesi de bu evliliğe sıcak bakmadı… Henüz işin yok, askerlik yapmamışsın, bizim bulacağımız olacak diye tutturdular ve sonuçta iki âşık evlenemedi… Mustafa ve Zeynep memleketimize döneceğimiz gün hüzünlü bir ayrılığa imza atmak zorunda kaldılar… Her sevda gibi bu da ayrılıkla sonuçlandı.
Mustafa ila bazen bir araya gelip eski günleri yâd ederiz… Zeynep konusu açıldığında içi dolu olmasına rağmen suç işlemiş bir çocuk gibi önüne bakar ve hiç konuşmazdı…
Çok kısa bir zaman önce Mustafa’dan bir telefon geldi… Okuduğumuz şehirden bir arkadaşımız bizleri ziyaret gelmişti üçümüz bir parkta buluş sohbete daldık… Mustafa’yı gören yakın arkadaşları onu Zeynep’le birlikte anımsardı… Tabiî ki konu yine Zeynep’ten açılınca bu arkadaşımız Zeynep’in hala bekâr olduğunu söyledi… Gerçekten Mustafa’da bende şok olmuştuk… Aradan 14 yıl geçmiş ve halen Zeynep evlenmemişti, evet evlenmemişti…
Acaba neden… Mustafa’yı mı beklemişti?
Ama Mustafa evliydi bir oğlu bir de kızı vardı
Bu haber karşısında uzun bir süre afallayan Mustafa’nın ağzından şu kelimeler döküldü;
Keşke kimseyi dinlemeseydim, sevgide aşkta korkak olmasaydım. Ama demek ki adam gibi âşık olmasını beceremedim… Bunca yaşıma rağmen ömürde bir kere âşık olmuştum onu da yüzüme gözüme bulaştırdım. Gerçekten âşık olsaydım ben de evlenmemeliydim. Veya birazcık Ferhat’ı Mecnun’u veya Züleyha’yı açıp okusaydım nasıl âşık olunur, bir aşığın yapması gerekenleri onlardan öğrenseydim ve ona göre davransaydım.

Şunu hep unutuyoruz aşk olayında âşık ile maşukun bir araya gelmediği tek kişi onlar değil ki… Şu an yurdumda yaşayan insanların çok büyük bir bölümünün yüreğinde aşk mezarı vardır. Çok insan onlar gibi aşkını yüreğinin en güzel köşesine gömmüş ve ara sıra onu hatırlamakta ve mezarına ziyaretler yapmaktadır.
Gömülü aşklar pek unutulmuyor…

Ömrünüzde bir kerecik dahi olsa aşk denen ince hastalığa yakalanmışsanız, izlerini kolay kolay atamıyorsunuz… Hangi yaşta olursanız olun kaç çocuğunuz olursa olsun isterseniz torun sahibi olun unutamıyorsunuz…
Tıpkı Mustafa gibi bunca yaşına ve iki çocuğuna rağmen, Zeynep’i unutamadığı gibi…
Yazımın başında kelebek özgürlüğünden bahsetmiştim ama kelebeklerle ilgili bir özelliği yazmayı unutmuşum,

KELEBEKLERİN ÖMRÜ MAALESEF KISA OLUYOR…

alıntı...
 
Üst