Ezop Masalları Fabl Hikayeleri,Ezop Masalları Örnekleri,ezop masallarının yazarı

SeLeN

Yönetici
Editör
#1
Sponsorlu Bağlantılar
Ezop Masalları Fabl Hikayeleri,Ezop Masalları Örnekleri,ezop masallarının yazarı


Bu konuda Ezop Masallarının Yazarı Ezop'un hayatı hakkında bilgiler, Ezop masallarının nasıl ortaya çıktığı anlatılmakta ve Ezop masallarının en güzel örnekleri verilmektedir. Sizinde ezop masallarından örnekleriniz varsa bizlerle paylaşabilirsiniz.

Ezop (Yunanca: Aisopos), İ.Ö. VI. yy'da yaşadığı varsayılan eski Yunan masalcıdır. Kahramanları hayvanlar olan masallarıyla büyük ün kazanmış olan Ezop'un yaşamıyla ilgili bilgiler kesin değildir.

Bir söylentiye göre Trakya'da doğmuş, bir süre köle olarak Samos adasında yaşamış, azat edilince birçok yolculuk yapmış, Delphoi'ye yaptığı yolculuk sırasında bir cinayete kurban gitmiştir.Ancak Ezop'un bugünkü Emirdağ yakınlarında ki Amorium kentinde doğup büyüdüğü de dile getirilmektedir.

Aristotales, Ezop'un yolsuzluktan yargılanan bir siyasetçiyi tilki ile kirpinin öyküsünü anlatarak nasıl savunduğunu şöyle anlatmıştır: Ezop mahkemede "bir tilkinin, başı pirelerle derde girmiş, bir kirpi de onu pirelerden kurtarsın mı diye sormuş, tilki, 'hayır, bu pireler doydu, artık fazla kan emiyorlar. Onları kovalarsan, yerlerine yeni, aç pireler gelir' demiş", dedikten sonra, jüriye dönerek, sözlerini şöyle bitirmiş: "Dolayısıyla saygıdeyer jüri üyeleri, müvekkilimi cezalandırırsanız onun yerine onun kadar zengin olmayan birileri gelir ve sizi daha da beter soyar."

Ezop'un masallarını gerçekten yazdığı yolunda hiçbir kanıt yoktur. Ona mal edilmiş masalların bilinen en eski derlemesi, İ.Ö. IV. yy'da Phaleros'lu Demetrios tarafından hazırlanmış, bu derleme daha sonra, İ.S. I. yy'da Latince olarak Phaedrus, Yunanca olarak Babrios tarafından yeniden kaleme alınmıştır. "Ezop Masalları" daha sonra XVII. yy. Fransız yazarı Jean de la Fontaine'in fabıllarına esin kaynağı olmuştur. Ezop fabl denen öyküleriyle ünlüdür. Anlattığı öyküler yaşama ilişkin bir öğüt ya da ders verir. Kahramanları ise hayvanlardır. Ezop'un öykülerinde hayvanlar konuşur ve tıpkı insanlar gibi davranır. Öyküden çıkarılacak ders, sonunda okura öğüt biçiminde verilir. Ezop'un yaşamına ilişkin çok az şey bilinir. İÖ 620'de doğduğu ve Fabl insanlar arasında geçmekte olan ibret verici olayların, hayvanlar arasında geçen olaylar haline dönüştürülerek anlatılmasıdır. Fabl, hem didaktik, hem de dramatik bir türdür. Latince Fabula kelimesinden gelir; masal, hikaye demektir.Eski Yunan'da zengin bir adamın kölesi olduğu sanılmaktadır. Adının Eski Yunan terimi, Yunanca "Helias"tan dolayı "Helenler" de denen, Yunanistan Yarımadasında yaşayan kavimler ve onların kurduğu eski devlet ve uygarlıkları anlatmak için kullanılır.

Çiftçi bir halk olan Helenler ya da Eski Yunanlılar, tarihlerinin başlangıcında çok sade bir yaşam sürerler, sırtlarına kendilerinin dokuduğu yünden bir gömlek, ayaklarına sığır derisinden çarık giyerlerdi. Köylüler tek bir odadan ibaret olan kulübelerde oturur, evcil hayvanlarla birarada yatarlardı.Yunanca biçimi Aisopos'tur. Öykülerini insanlara hoşça vakit geçirtmek için anlattığı söylenir. Ezop'un öyküleri İÖ 300 dolayında derlenerek yazıya geçirilmiştir. Tilki ile Üzümler ve "Çoban ile Kurt" bunların en ünlüleri arasındadır.Yunan dili. 3000 yıllık bir geçmişi olan Hint-Avrupa dil ailesine ait bir dildir. Antik Yunanca Klasik Yunan uygarlığının dili olarak kullanılmıştır. Modern Yunanca Antik Yunancadan oldukça farklı olmakla beraber köken olarak ona dayanır. Yunanca, Yunan alfabesi kullanılarak yazılır. Modern Yunanca dünyada, çoğu Yunanistan'da yaşayan yaklaşık 12 milyon kişinin anadilidir.


(Wikipediadan alıntıdır.)

Ezop Masalları Fabl Hikayeleri...Ezop Masalları Örnekleri Ezop Masalları Örnekleri


Ezop Masalları Fabl Hikayeleri...


Ay Çeşmesi

Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde, kalbur saman içinde bin bir çeşit canlının ve rengin yaşadığı büyük bir orman varmış.
Gel zaman git zaman, bu büyük ormanda kuraklık başgöstermiş. Hayvanlar susuz kalmış, ölümle burun buruna gelmişler.
Ormandaki bütün dereler kurumuş. Kuyuların suyu bitmiş. Bitkiler sararıp solmuş. Susuz kalan hayvanlar güçsüz düşmüşler. Hele suda oynamayı çok seven filler hareket edemez hale gelmişler. Hortumları kaskatı olmuş. Yelpaze kulakları büzülmüş. Koskacaman gövdeleri sanki bir anda küçülüvermiş.
Hayvanlar arasında sadece tavşanlar eski canlılıklarını kaybetmemişler. Her yere zıp zıp gitmişler. Uzun kulaklarını sallayarak arkadaşlarına selam vermişler. Çünkü tavşanlar evlerinin bahçesinde, su içebilecek çok zengin bir pınar bulmuşlar. Ama bunu ormandaki diğer hayvanlardan gizlemişler.
Hele iri gövdeli filler burayı bulacak olursa, evlerinin başına yıkılacağından korkmuşlar. Öte yandan ormanda susuzluktan ölen arkadaşlarını düşünmüşler.
Tavşanlardan biri;
-Bu sorunu mutlaka halletmeliyiz. Ne biz evsiz kalalım ne de onlar susuz kalsın demiş.
Diğer bir tavşan;
-O zaman bunu gidip ormanlar kralınnaaa anlatalım demiş.
Böylece tavşanlar ormanlar kralı ile konuşmaya karar vermişler.
Susuzluktan perişan olmuş bir fil, tavşanlardan önce davranarak ormanlar kralına gitmiş. Uzun hortumunu güçlükle bir sağa bir sola sallayarak durumlarını anlatmış.
-Günlerdir su içemiyoruz. Su içemediğimiz için de bütün gücümüzü kaybettik. Ne olur derdimize bir çare bulun. Komşu ormandan bize su getirin
Ormanlar kralı aslan, üzüntüyle kükremiş. Arkadaşlarından bazılarını yanına çağırmış.
-Arkadaşlar! Hemen ormanda araştırma yapalım. Herhangi bir yerde su kaynağı olup olmadığını öğrenelim, diyerek onları göndermiş.
Aslanın arkadaşları, ormanı karış karış aramışlar. Tam umudu kesecekleri bir sırada, tavşanların evinin bahçesindeki pınarı bulmuşlar. Bu pınar, tavşanların daha önce keşfettikleri Ay Çeşmesi imiş.
Tavşanlar, sadece geceleri bu sudan içtikleri için buraya Ay Çeşmesi adını vermişler.
Aslanın arkadaşları buranın suyunu çok lezzetli bulmuşlar. Hemen gidip aslan krala durumu bildirmişler. Aslan arkadaşlarının getirdiği bu habere çok sevinmiş. Hemen fillerin en bilgesne bir haberci göndermiş.
Fillerin bilgesi ormandaki tüm filleri haber göndermiş. Onlara bir su kaynağı bulunduğu müjdesini vermiş.
Filler toplanarak Ay çeşmesine doğru yola çıkmışlar.
Fillerin Ay Çeşmesine doğru ilerliyor olmaları tavşanları çok korkutmuş.
İçlerinden bir tanesi uzun kulaklarını sallayarak;
-Günlerdir su içmeyen filler şimdi bizi de ezip geçerler. Hemen buradan çekilelim diyerek arkadaşlarını uyarmış.
Çok geçmeden büyük bir sarsıntı olmuş. Tavşanlar, fillerin geldiğini anlamışlar. Hemen yuvalarına çekilmişler.
Günlerce su içmeyen filler, Ay Çeşmesinden doya doya su içmişler. Hortumlarına aldıkları suyla vücutlarını da ıslatmışlar. Anne filler, yavrularının su içmelerine yardım etmiş. Neşe içinde gülüp oynamışlar. Tavşanlar ise bir kıyıdan onları gizlice izlemişler. İçlerinden biri;
-Filler yakında yuvalarımızı başımıza yıkacaklar. Baksana şu hallerine! diyerek üzüntüyle söylenmiş.
Tavşanlar durumu, hemen gidip ormanlar kralına bildirmiş.
-Aslan kral, arkadaşlarınız evimizin bahçesinde pınar buldu. Onu bir zaten daha önce bulmuştuk. Ama evimizin yıkılmasından korktuğumuz için kimseye söyleyemedik. Tam sizinle konuşmaya geliyorduk ki filler evimizi bastı. Şimdi ne yapacağımızı bilemiyoruz.
Aslan kral, tavşanların söylediklerini dikkatle dinlemiş ve sonra da kafasını kaşıyarak konuşmuş.
-Durum biraz karışık g?rünüyor. Filler de burada yaşıyorlar. Bu nedenle o sudan içmelerine hiç kimse engel olmamalıdır. Ama sizin evlerinize de zarar gelmemeli. Ne yapsak acaba?
Tavşanların içinden en zeki olan Topkuyruk konuşmaya başlamış.
-Aslan kral, benim bir fikrim var, demiş.
Sonra da planını uzun uzun anlatmış.
Aslan kral;
-Pekala Topkuyruk! Sana güveniyorumm... Fillerin de kalbini kırmadan bu işi çözümleyin. Onlar çok iri arkadaşlar ve hepsinin pamuk gibi yumuşak ve arkadaş canlısı kalpleri vardır, demiş.
Tavşanlar aslan kralı selamlıyarak oradan ayrılmışlar. Planlarını uygulamak için Ay Çeşmesine doğru gitmişler.
O gece ay, gökyüzünde gümüş bir tepsi gibi yusyuvarlakmış. Gecenin karanlığında sanki bir güneş gibi parlıyormuş.
Topkuyruk tavşan, filleri, Ay Çeşmesinin etrafında bulmuş. Filler, günlerdir oradalarmış. Yanlarına çok fazla yaklaşmak istememiş. "Filler o koskocaman ayaklarıyla beni ezebilirler" diye düşünmüş.
Sonra da önlem olsun diye yüksek bir tepenin üzerine çıkmış. Oradan fillere seslenmiş.
-Fillerin bilgesini arıyorum. Verilleeeccek bir haberim var
Bilge fil, kafasını yavaşça yukarı kaldırmış.
-Bilge fil benim! Ne söyleyeceksen hhheemen söylemeye başla demiş.
Topkuyruk tavşan;
-Beni size ay gönderdi. Size aydan hhhaaber getirdim.
Bilge fil, büyük bir şaşkınlıkla sormuş.
-Ne demek istiyorsun sen?
Topkuyruk sesini biraz incelterek büyük bir inandırıcılıkla konuşmasına devam etmiş;
-Fil kardeş! Ay size çok kızgın. Çünkü siz günlerdir Ay Çeşmesinin başından ayrılmıyorsunuz. Başka bir hayvanın oradan su içmesine izin vermiyorsunuz. Ay sizi bağışlar mu bilmem?
Bilge fil, tavşanın bu sözlerini dinledikten sonra şaşkınlığı bir kez daha artmış. Aydan özür dilemeye karar vermiş.
Topkuyrukla beraber Ay Çeşmesinin başına gitmiş.
Kaynağın başına vardıkları zaman tavşan, fili durdurmuş. Gümüş gibi parlayan ayın sudaki yansımasını ona göstermiş.
-Bak görüyorsun değil mi?? AAy orada! diyerek sudaki ayı işaret etmiş.
Fil ayın yüzünü durgun suda görünce şaşırmış. Pırıl pırıl parıldayan bu yüzden korkmuş.
Kendi kendine,
-Demek ki ay bu kaynakta yaşıyoooorrrmuş, diye düşünmüş.
Fil çok mahcup bir sesle sudaki aya doğru bakmış. Sonra da tavşana dönüp sormuş.
-Ne yapmam gerekiyor?
Topkuyruk göğsünü gererek cevap vermiş.
-Hortumunu suyla doldur!
Fil hortumunu suya daldırarak suyla doldurmuş. Suyun içinde halkalar oluşunca ayın yüzü kırışık görünmüş.
Fil bunu görünce ayın kendisine kızdığını zannetmiş.
-Kaynağından su aldığım için, ay bana kızdı mı yoksa? diye titrek bir sesle sormuş.
Tavşan, filin böyle düşünmesine çok sevinmiş. İçinden "Zeka, aslında en büyük güç" diye geçirmiş.
Sonra da filin sorusunu cevaplandırmış;
-Kızmamış ama hoşlannmmmaamıştır da.
Bunun üzerine fil, kaynağın başından çekilmiş. Hortumunu bir iki kez salladıktan sonra çok üzgün bir ses tonu ile konuşmuş.
-Cahilliğimi bağışlayınnn . lütfen. Sizi biraz üzdük. Ama söz veriyorum bundan sonra suyunuzdan herkes faydalanacak.
Fil sözlerini tamamladıktan sonra ayağa kalkmış. Ayın sudaki yansımasına bakmış. Sudaki dalgalanmalar bittiği için ayın yüzü eskisi gibiymiş. Fil de ayın kendisini bağışladığını düşünmüş. Gözleri heyecanla parıldayarak tavşana bakmış.
-Beni affetti mi ne dersin?
Tavşan sesini alçaltarak cevap vermiş;
-Şişşşt. Bu kadar yüksek sesle konuşma kızabilir. Ama bana kalırsa seni affetti. Yüzünün ifadesine baksana!
Bunu duyan fil çok mutlu olmuş. Son bir kez yere eğilerek ayı selamlamış.
Sonra da tavşana dönerek
-Tavşan kardeş! Beni uyardığın için sana minnetarım. Şimdi beni iyi dinle. Sana bir teklifim var, demiş.
Sonra da sözlerine şöyle devam etmiş.
-Dostum tavşan! İstersen di?er fillere de söyleyelim. Ormanın diğer ucuna hortumlarımızla su taşıyalım. Böylece buraya gelemeyecek diğer hayvanlar da su içmiş olur. Ne dersin?

Tavşan filin bu teklifini çok beğenmiş.

O gün akşama kadar ormandaki bütün filler su taşımış.
Her biri hortumlarında taşıdıkları suları boş kuyulara dökmüşler. Diğer hayvanlar da bu kuyulardan su içmişler. Ormandaki hiçbir canlı susuz kalmamış. Ay Çeşmesinin suyu herkese yetmiş. Tavşanların evleri de yıkılmamış.
O günden sonra ormandaki bütün hayvanlar iyi anlaşır olmuşlar. Birbirlerine her zaman yardım etmişler. Yedikleri yemeği, içtikleri suyu birbirleri ile paylaştıkları için, çok geçmeden kuraklı sona ermiş. Orman tekrar o yeşil örtüsüne bürünmüş.
Yalnız o günden sonra bilge fil, ne zaman bir tavşan görse, kendi kendine güler ve şöyle dermiş;
-Zavallı tavşan, anlattıkklllarına, gerçekten de inandığımı zannetti.


Düzenleyen Murat Kara
 

SeLeN

Yönetici
Editör
#2
Yengeç İle Yavrusu

Yengeç ana, kızı yengece kancayı takmış, durmadan konuşurmuş, bıktırırmış canından:
-Öyle eğri büğrü yürüme! Şunu şöyle yapma, bunu böyle yapma! Doğru dürüst yürü! ..
Yengeç kızın canına tak demiş, patlamış
-Peki, sen doğru dürüst yürü önüm sıra da yürümek neymiş ben de öğreneyim. Yapmadım mı, o zaman vır vır et! demiş anasına:
Kendindeki kusurları görmeden başkasında kusur bulmak kötü bir şeydir.
 

SeLeN

Yönetici
Editör
#3
Fitneci Aslan

Aç aslan bir çayırdaki üç ineği gözüne kesmiş: kesmiş ya, üçünden korkmuş.
"Ben birini parçalarken öbür ikisi bir olur, hakkımdan gelirler sonra." Diye düşünmüş."En iyisi," demiş, "Bunları ben birbirlerinden ayırayım, teker teker paralayım. Daha kolay olur benim için."
Öyle yapmış aralarına girip fitneyi sokmuş, her birini öbüründen ayırmış. . Sonra teker teker tenhada kıstırıp paralamış, yemiş.
(Birlik güçlülük verir. Bir olundu mu düşmanlar çekinir, sokulmaz. Akıllı kişi dediğin, dostlarının, akıl yoldaşlarının yanından ayrılmaz, kopmaz hiç. Güvenli olur.)
 

SeLeN

Yönetici
Editör
#4
Yaralı Aslanın Canı Geyik Çekiyor

Kral aslan zamanla iyice yaşlanmış. Hastalanmış da. Komşusu tilki sık sık onu ziyarete gelirmiş. Konuşur, dertleşirlermiş. Aslan, bir gün tilkiye yalvarmış:
-Canım. öylesine geyik yemek istiyor ki... demiş.
Anlatamam. Ne olur, git, ormandaki geyiği kandır getir bana, bir güzel yiyeyim.
Tilki düşünmüş; bir yandan kral, bir yandan . kapı komşusuymuş Aslan. Ormana gidip geyiği arayıp bulmuş.
- Aslan seni istiyor, hadi gel, demiş.
- Ya, geleyim de beni yesin, değil mi? Gelmem, demiş geyik.
Tilki:
- Yahu, sen gel, demiş. Sandığın gibi değil. Bizim de bir bildiğimiz var değil mi! Haydi, gel gidelim. Ne . yani, ben senin düşmanın mıyım?
- Yok, değilsin ama demiş geyik, duraklamış.
Tilki çevresine bakınmış. Bir dinleyen, bir gören var mı diye .
Samimi bir şey söyleyeceğim, demiş yavaşça. Aslan son anlarını yaşıyor. Öldü ölecek. Tek düşüncesi; öldükten sonra yerine kimi geçireceğini, kimi kral yapacağıdır. Kurdu tutmuyor, salağın biri diye. Deve desen, neresi doğru ki, kral olsun diyor. Kuşları sevmiyor. Fili gebeşten sayıyor, ne desen, kimi söylesen bir kulp takıyor hepsine. Sonunda ağzındaki baklayı çıkardı: Geyik olsun, dedi. Bacakları yamandır,koşup haksızlıkları kovalar; boynuzları sağlamdır, haklıyı haksıza karşı savunur. En iyisi, en hası geyiktir. Yerime o geçmelidir, dedi. Ben de kalktım, sana söylemeye geldim. Şimdi kralın yanına gideriz konuşursunuz, kendi ağzından da duyarsın.
Geyikte etekler tutuşmuş, sevinçten uçmaya başlamış. Hemen tilkinin yanına katılıp aslanın inine gitmişler. Aslan, gelenleri duyunca, bir köşeye sinmiş, beklemiş. Tilki, önden buyur etmiş geyiği; geyik içeri girer girmez, aslan bir kükremeyle saldırmış, fakat geyik çabuk toparlanmış. Aslanda kocamış bir aslan ya, eli ermemiş, ayağı varmamış; ancak bir pençe atabilmiş, o da geyiğin kulağını sıyırıp geçmiş. Geyik; korkudan dörtnala kaçmış, hemen ormana gizlenmiş, izini de yok etmiş. .
Tilki, olanlara çok bozulmuş. Aslana çıkışmış: .
-Amma beceriksizsin! Demiş. Bir çuval inciri berbat ettin. Ben onca dil döktüm, dilimde tüy bitti, geyiği sana getirene kadar, sen bir işi beceremedin!
Aslan utancından yerin dibine göçmüş. Burnunu çeke çeke:
-Bağışla beni, ne yapalım, bir iştir oldu işte, demiş. Ama bir daha böyle. aptallık yapmam. Hadi sen git, ,yine geyiği kandır, bana getir. Bir güzel yiyeyim şunu.
Tilki önce kabul etmemiş. Olmaz molmaz demişse de, bakmış aslan yaşından sıkılımadan ağlayıp sızlıyor:
- Peki, peki, demiş. Gidiyorum ya, bu son, gözünü dört aç ve bu işi bitir.
- Merak etme sen, hele bir gelsin, işi bitiktir demiş aslan.
Tilki yine ormana gitmiş, aramış taramış güç bela bulmuş geyiği. Geyik, tilkiyi görünce irkilmiş:
- Yine mi sen? demiş. Beni kandırdın. Kralsın, kral oluyorsun dedin aklımı çeldin, aslana götürdün.
Az daha canımdan oluyordum. Şimdi hangi yüzle geliyorsun? Çabuk defol git, gözüm görmesin seni seni!
Tilki, adı üstünde tilki. Kurnaz, hinoğlu hin.Geyiğin bu . dediklerini bir başka yalanla şıppadak karşılamış:

-Aaaa! Bu senin yaptığına ne derler biliyor musun? demiş. Tam tamına hainlik! Anladın mı, hainlik! Ben sana kral olacaksın derken yalan mı söyledim? Hayır. Ama sen, korkudan nerdeyse canından olacaktın. Söyle bakalım, niçin korktun aslandan?

- Niçin korkmayacak mışım? Aslan az daha beni yiyecekti. Görmedin mi nasıl saldırdı üstüme?

- Gördüm ama, aslan sana saldırmadı ki. Kulağına krallıkla ilgili iki çift gizli laf edecekti, onu diyeyim derken sen korkudan hoplayıp zıpladın, kaçtın yüz gerı.

- Yani?

- Aslan yine seni istiyor. Benim gözümde geyikten başka kral yoktur. Olamaz da diyor. Varalım gidelim şuna yine, iyice dinle ne diyorsa öğren; krallığını da al. Bu iş olsun bitsin!

Şapşal geyik, umutla korkusunu yenmiş, yine yola düşmüşler, aslanın inine gelmişler. Aslan bu kez bütün gücünü toplamış, bir saldırıda geyiği yıkmış, parçalayıp yemeye başlamış.

Tilki, bir kıyıya çekilmiş ve olanı . biteni izlemiş.
Bakmış, aslan hiç oralı değil, kendisine bir lokma bir şey bile vermiyor. Bir yolunu bulmuş, geyiğin yüreğini kapmış yutuvermiş. Aslan, sıra yüreğe gelince aramış, taramış bulamamış. Tilkiye dönüp:

-Nerde bu geyiğin yüreği? diye sormuş. Kıs kıs gülen tilki bozuntuya vermeden:

- Ne yüreğin söz ediyorsun? demiş. Düşüm bir, bu kadar aptal bir hayvanın yüreği olur mu? Yüreği olsaydı, bu kadar aptalca davranıp aslana yem olmak için tıpış tıpış iki kez ayağına kadar gelir miydi? Onun yüreği müreği yok, demiş.

İnsanoğlu da öyledir. Pohpohlandınız mı, olmadık şeylerle yücelttiniz mi, bir kabarırlar, bir şişinirler; gözleri hiçbir şeyi görmez. Kör, kör tehlikeye atılıp canlarını kolaycacık harcarlar.
 
S

sena nur alagöz

#6
hikayeler süper iyiki böyle bir sayfaya girmişim yoksa bu bilgilerden mahrum kalırdım
 
Üst