Edep: Edep ile ilgili tavsiyeler...

#1
Sponsorlu Bağlantılar
EDEP

101. "Edep yahu!.." Eskilerin tekkelerin girişlerine yazdığı bu cümleyi şimdilerde herkesin, özelikle de İslamcı gençliğin alnına yazmak geliyor içimden. Edeb imanın yaldızıdır. Edebini kaybedenin imanının yaldızı sıyrılmıştır.
102. Başkalarına saygı gösterince küçüleceğini zannedenler tatminsiz ve hastalıklı tiplerdir. Öz güveni olan şahsiyetli insan, beşeri münasebetlerinde saygıyı ve sevgiyi esas alır. Akıllı insan bilir ki, başkalarına saygısı olmayanın kendiine karşı da saygısı yoktur. Ve yine sayanın sayılacağını aklından çıkarmaz.
103. Bazı eylemler yasak-serbest, haram-he-lal, meşru-gayr-ı meşru sınırlarında değil, güzel-çirkin, iyi-kötü, makbul-merdut sınırlarında değerlendirilmelidir. Her saygısızlık ve edepsizlik haram/yasak değildir belki, ama çirkindir, kötüdür, merduttur. Eylemleri için tek tanımlayıcının haram-helal sınırları olduğunu söyleyenlere, Hz. Nebi'nin söylediği şu sözü hatırlatınız: "Utanmazsan istediğini yap."
104. Edep ve saygı bir öğretim değil bir eğitim, yani terbiye işidir. Genellikle yalnızca öğretilip eğitilmeyenler, talimden geçirilip terbiyeden geçirilmeyenler arasından çıkar edep ve saygı özürlü kişiler. Bu gibilerden alınacak dersler de vardır kuşkusuz. Zata sormuşlar: "edebi kimden öğrendin" diye. Cevap vermiş: "Edepsizlerden."
105. Hayalı ve edepli olunuz. Edep imanın aksesuarıdır, takınınız. Kullara karşı ayıp sözkonusu olduğu gibi Allah'a karşı da sözkonusudur. Unutmayınız ki "el-insan abidü'l-ihsan: insan iyiliğin kulcuğudur" demişler. Yine unutmayınız ki edepli ve terbiyelice söylenmiş bir batılın alıcısı, edepsiz ve terbiyesizce söylenmiş bir hakkın alıcısından çok daha fazla olabilir.
106. Kahkaha atarak gülmek, orda burda gezinerek birşeyler yiyip içmek, hafif düşürecek giysilerle dolaşmak, gereksiz el şakaları yapmak gibi "sulu" tavırlardan uzak durunuz.
107. Eğer becerebiliyorsanız çok ağlayınız. Rasulü, biraz da, ağlayabilenler anlayabilirler. Kimi zaman göz yaşlan kurşundan daha etkili olabilir. Gözyaşını tanımayan tuzu kuru bir insanın kalbiyle gözü arasındaki bağlantı kopmuş demektir. Böyle birinin, baktığına imanın feraset ve basiretiyle bakamayacağını, müsteşar olamayacağını, olaylar ve eşyayı yorumlarken isabet edemeyeceğini biliniz!
108. Sürekli vakur ve ciddi olunuz. Hafif meşrep olmayınız. "Oynayan taş yosun tutmaz" derler. Vakar imanın süsüdür. Hafif meşrep insanlar toplum içerisinde saygı uyandırmazlar. Vakarla kibri ve şişinmeyi karıştırmayınız. Eğer kametiniz kıymetinize uygun değilse vakar adı altında kibir ve riya sergileyebilirsiniz. Kıymetiniz şöhretinize uygun olsun. Eğer şöhretiniz kıymetinizden fazla ise bu açığı riya, entrika, dalavere ve daha başka şeylerle kapatmaya kalkarsınız. İşte o zaman şöhret de, ilim de bir afete dönüşür.
109. Ciddiyetiniz latif olup latife yapmanıza engel olmasın. Yani anut olmayınız. Somurtkanlıkla ciddiyet arasında dağlar kadar fark vardır. Ciddiyet göstereceğim diye abus bir çehreyle insanların gözlerine biber saçmayınız. İyi biliniz ki insan, tebessüm ederek de ciddi olabilir.
110. Kahkaha ile tebessüm, "zırıl zırıl ağlamak"la "gözlerinden dökmek", "sevinçten çıldırmak"la memnun olmak, "bayılmak"la hoşuna gitmek, "vurulmak"la sevmek, "eşek şakası" yapmakla latife yapmak, tıkınmakla yemek, caka satmakla yürümek, lavgarlık yapmakla konuşmak, somurtmakla susmak, "takılmak"la "olmak arasındaki fark edeple edepsizlik arasındaki fark kadar büyüktür. Bunu unutmayınız. Beşeri Münasebetler
111. İyilikleri ve güzellikleri almak ve vermek için etken ve edilgen olunuz. Ancak kötülükler ve kendi kusurlarınız için yalıtkan olunuz. Kusurlarınızı ve hatalarınızı başkalarına bulaştırmayınız. Dostlarınızın hüznünü ve sevincini paylaşınız. Yürek avcısı olunuz. Müstesna zamanları, kederli ve sevinçli anları insanların gönlünü kazanmak için ele geçmez fırsatlar olarak değerlendiriniz.
112. Eğer İslami değilse, gittiğiniz ortama ve girdiğiniz topluma uymayınız. Gittiğiniz ortamı ve girdiğiniz toplumu kendi inançlarınıza uydurunuz. Gittiğiniz yere ortamınızı da beraberinizde götürünüz. Kendi değerlerinize göre bir çevre oluşturmazsanız birileri sizin adınıza, sizin değerlerinize taban tabana zıt bir çevre oluşturuverecektir.
113. Mütevazı olunuz fakat şahsiyetsiz olma-
114. Kardeşine karşı mütevazi olunca değerinin düşeceğini zannedenler gerçekte şahsiyet sahibi olamayan hastalıklı ve kompleksli tiplerdir. Böyleleri sudan ibret alsınlar. Bakınız, sular hep en engin yerlerden akarlar, fakat bu durum ona izzetinden birşey kaybettirmez. Dilimize deyim olarak dahi girmiştir : "Su gibi azîz olasın" derler. Onun alçaklardan akması değerinden hiçbir şey eksiltmez. Su, köklerden ağaçların ta zirvesine çıkar, kar olur, dağların zirvesine yağar, buhar olur göklere uzanır.
115. İzzeti ve yüceliği şahsiyetinden kaynaklanmayan insanlar, tevazu göstermeye, mütevazi yaşamaya, giyinmeye, yemeye ve dolaşmaya korkarlar. Aşağılık duygusu taşıyanlar sözlerinde, davranışlarında ve yaşantılarında alçak gönüllü olamazlar.
116. Tevazuda ölçüyü kaçırıp imanın vakarını ayaklar altına vermek ise bir meziyet değil bir kişilik zaafıdır. Kafire, münafığa ve fasığa karşı herhangi bir menfaat için tevazu ise zilletin ta kendisidir. Mü'min mensup olduğu dinin onurunu kendi nefsinin onurundan çok daha önde tutmalı ve korumalıdır.
117. Mutabasbıs olmayınız, yağcılık yapmayınız. Eğer böyle yaparsanız, hem kendi şahsiyetinizi düşürmüş hem de muhatabınızı aldatmış olursunuz. Unutmamak gerekir ki, yağ çekerek, dil dökerek elde edilecek menfaat çoğu zaman düşülen zilleti karşılamamaktadır. O menfaati daha başka yollarla elde edebilirsiniz, ancak kaybolan şahsiyetinizi dünyanın servetini ödeseniz geri alamazsınız.
118. Dalkavukluk yağcılığın meslek haline gelmiş olanıdır. Müslümanların öncü şahsiyetlerini bekleyen en büyük tehlike etraflarının dalkavuklarla çevrilme tehlikesidir. Ne siz başkasının dalkavuğu olunuz ve ne de başkalarının size dalkavukluk yapmasına izin veriniz. Eğer biri sizi yüzünüze karşı methedecekse sizin ona iyilik yapıp yapmadığınıza bakınız. Eğer iyiliğinizin dokunduğu kimseden gelirse ikram ve övgüyü kabul ediniz, eğer iyiliğinizin dokunmadığı bir kimseden gelmişse Sevgili Nebi'nin tavsiyesiyle "onun yüzüne toprak saçınız" ve o methiyeyi kabul etmeyiniz. Bu Allah Rasulü'nün koyduğu nebevi ölçüdür.
119. İnsanları mevkilerine, durumlarına göre idare etmekle yağcılığı ve dalkavukluğu birbirine karıştırmayınız. İnsanlarla hoş geçinmek ve onların farklı yapı ve yaradılışlarına göre onlara muamele etmek yağcılık ve tabasbus değil akıllılık ve hilim sahibi olmaktır. Bu meziyete sahip olamayanların kaderi yalnız yaşamak ve yalnız ölmektir. Ne ki herkesten bunu beklemek de abes olur.
120. Dostlarınızın hatalarını münasip bir üslupla yüzüne, iyiliklerini ve güzel taraflarını da arkasına söylemeye gayret ediniz. Tersini yapan dostuna kötülük yapmış olur. Ne ki teşvik ve takdir için olacaksa Allah'tan nefsini şımartmaması niyazıyla iyilikleri yüzüne karşı söylenebilir.
121. Topluma mâlolmuş mü'rninleri eleştirirken adil ve mutedil olunuz. Onların iyi yanlarının da olduğunu akıldan çıkarmayınız. Eleştirinizi şahıslara değil hatalara teksif ediniz. Ancak eleştirdiğiniz kişiden başkalarının zarar göreceğinden eminseniz onun adını açıklamanızda bir beis yoktur. Çünkü mü'mini maddi ve manevi bir zarara uğramaktan korumak da sizin kardeşlik görevleriniz arasındadır.
122. Bir kardeşinizi yüzüne karşı tenkid etmenin edebi, gıyabında onun için dua ve istiğfar etmenizdir. Bunu yapabiliyorsanız onu eleştirme hakkını da elde etmişsiniz demektir. Böyle yapmak sözünüzün onun üzerindeki etkisini artıracaktır. Sözü biz söyleriz, tesirini Allah halkeder.
123. Dininize karşı değil ama dünyanıza ve nefsinize karşı yapılanlar karşısında hoşgörülü olunuz. Sevgili Efendimiz'in buyurduğu gibi: "Hoşgörülü ol ki hoşgörülesin." Bir hatayla adam asanlardan olmayınız. Unutmayınız ki siz de insansınız ve insanlar hata yapan yaratıklardır.
124. Mü'mine, Allah'tan daha kahredici (Kahhar) pozlarına bürünmek yakışmaz. Tıpkı Allah'tan daha merhametli (Rahim) pozlarına bürünmenin yakışmayacağı gibi. Kul bağışlamayı Allah'tan öğrenmeli ve Rasul Aleyhisselam'ın buyurduğu gibi "Allah'ın ahlakıyla ahlaklanmalı"dır.
125. Ancak dininize yapılan hakaret ve tecavüzleri hoşgörme hakkına sahip değilsiniz. İnsan ancak kendi nefsine yapılan tecavüzü hoşgörebilir. Allah adına, Allah'ın dinine yapılan tecavüzü hoşgörmeye kalkmak, haddi aşmaktır.
126. İnandığınız değerler, insanlığın değişmez değerleridir. Onlara hakaret edildiğini gördüğünüz zaman, gücünüz neye elveriyorsa o şekilde protesto ediniz. İnandığı değerlere hakaret edilmesini sineye çeken insan, haysiyet ve şereften yoksun insandır.
127. Celadetli olunuz. Asrımızın en büyük eksikliği celadet yokluğudur. İlim celadetle taçlandığında fazilettir. İnandığı değerler uğruna yeri gelince Sokrates gibi baldıran tasını tepesine dikemeyenler, ilimlerinin ve imanlarının namusunu feda etmişlerdir.
128. Geçim ehli olunuz. Dirliksiz olmayınız. Birlikte yaşadığınız insanlar sizinle birlikte olmanın tadına doyamasınlar. Onlara "illallah" çektirmeyiniz. Sizinle bir müddet birlikte yaşayanlar o anları hayırla yâdetsinler. Etrafındaki insanları kırıp geçirenler, ömür boyu dost kıtlığı çekmeye mahkûm olurlar.
129. İnsanlarla muamelenizde haşin ve gaddar değil, müşfik ve mülayim olunuz. Kahır çekiniz ki kahrınız çekilsin. "Sıkıntıya gelemeyen" dünyada yaşamamalıdır. Mü'min olmak "sıkıntıya gelememek" değil "sıkıntıya aday olmak"tır. İncitmemekten daha önemlisi incinmemektir. Bunu becerebilen ancak kâmil bir ahlâka sahip olan insanlardır. İncitmemek her kişi kârı, incinmemek ise er kişi kândır.
130. Fedakâr ve vefakâr olunuz. Mü'minler birarada yaşamaya mecbur ve mahkûmdurlar. Birarada yaşamanın olmazsa olmazı "fedakârhk"tır. Hiçbir şey bedelsiz değildir. Hele dost kazanmak hiç... Kardeşini nefsine tercih etmek "îsâr"dır. Îsâr sahibi olabilmek, erdemlerin en yücelerindendir.
131. Diğergam olunuz, hodgam olmayınız. Eğer insanlar inandıkları bir dünyayı rahatlarından, servetlerinden, konforlarından, hayatlarından fedakârlık yapmadan kurabileceklerini düşünüyorlarsa koskoca bir insanlık tarihi onları yalanlayacaktır. Batıl ehlinin batıl davası için yaptığı fedakârlığı, hak ehli hak davası için yapamıyorsa zaferden söz etmesi de abes olacaktır. Çünkü hayatın en değişmez yasasıdır: "İnsan için ancak çalışmasının karşılığı vardır." Kur'an böyle buyurmaktadır. Buradaki şart "çalışmak"tır. Bir insanın Hak'ta oluşu, yatışına mazeret olamaz. Kazananlar, çalışanlar olacaktır.
132. Mütecessis olmayınız. Israrla Mü'minlerin kusurlarını araştırmak, onları küçük düşürmek için ayıplarını ortaya dökmek, Allah'ın yasakladığı bir davranıştır. Mü'min, kardeşinin kusurlarım ortaya döküp onu rezil eden değil, o kusurları düzeltip onu aziz edendir. Unutmayınız ki Allah'ın güzel isimlerinden biri de "Settar: Ayıpları örtüp, kapatan "dır. Başkalarının açığını yakalamaktan zevk alan tipler marazi tiplerdir. Bu tipler kendi kusurlarını örtmek için başkalarının 'daha kusurlu' olduğunu isbat etmeye bayılırlar. Öyle olmayınız ve öyle olanlarla dostluk kurmayınız. İyi biliniz ki başkalarının kusurları ve yanlışları, sizin meziyet ve doğrularınız olamaz.
133. Meclis emanettir, ihanet etmeyiniz. Mecliste konuşulanlar arasında hususi olanları sağda-solda satmayınız. Nur Suresi 62. ayette belirtilen meclis adabına riayet ediniz. Sohbet esnasında girdiğiniz mecliste bulduğunuz en münasip bir yere oturuveriniz. Sohbetin akışını bozucu tavırlardan uzak durunuz. Sohbetin akışını zedelemeyecekse girerken izin isteyiniz. Eğer gösterilmişse, gösterilen yere oturunuz.
134. Bir mecliste gündemi iyice kavramadan söze girmeyiniz. Meclise gelen ilim ve irfan sahibi, yaşlı ve hasta kişilere yer veriniz. Bu bir feragat, dolayısıyla tasadduktur. Meclisten izin istemeden kalkmayınız. Her mecliste sohbete başlarken Kur'an'dan bir sure ve dua ile başlamayı, bitirirken de istiğfar ile bitirmeyi itiyad haline getiriniz. Biliniz ki Nebi Aleyhisselam böyle yapardı. Bu, meclisin manevi havasını etkileyecek, unutulan bir sünnet ise ihya edilmiş olacaktır.
135. Bu meyanda insanların ızdıraplarına ortak olunuz. Hastaları ziyaret ve teselli ediniz. İnsanlığımızın, İslamlığımızın ayrılmaz bir parçası olduğunu unutmayınız.
136. Yürek avcısı olunuz. İnsanlar zor zamanlarda yapılan iyilikleri unutmazlar. Böylesi hassas zamanlan kollayınız ve gönüllerde kendinize yer ayırınız. Yetimleri, öksüzleri, garipleri, dulları ve kimsesizleri görüp gözetiniz. Unutmayınız ki her toplumda bu zümreler İslam'ın doğal müttefikidirler. Ve yine unutmayınız ki içinde yaşadığımız toplumdaki mustaz'aflan korumak, inancımızın bize yüklediği bir görevdir.
137. İçinde yaşadığınız toplumda ezilen insanların sözcüsü ve gözcüsü olunuz. Onları dinin değişmez değerleriyle motive ediniz. Dertlerini dinleyip sofranızı onlarla paylaşınız. Sürekli toplumun varlıklı kesimlerine hürmet etmek, yoksulla varsıl arasında saygı ve hürmette ayrıcalık yapmak, Allah'ın nefret ettiği tavırlardır. Bunu "hizmet", "dâvâ" vs. gibi bahanelerle dahi olsa yapmayınız. Bunu yapmak "Yahudileşmek"tir. Bu iğrenç davranıştan şeytandan kaçar gibi kaçınınız.
 
Üst