Ebedi Hayat - Edebi Hayatın Anlamı Nedir?

#1
Sponsorlu Bağlantılar
Ebedi Hayat - Edebi Hayatın Anlamı Nedir?

Ebedi Hayat


Ölüm yaşadığımız bu fani hayatın sona ermesi ve ebedi olan ahiret hayatına açılan kapıdır. Ruhun bedenin ve cismin esaretinden kurtulması hayatını cesetten bağımsız bir halde sürdürmesidir.
Ademoğlunun ilk yaratıldığı ruhlar aleminden ana rahmine oradan da bu dünyaya gelmesi gibi belli bir süre için kabre intikali kıyametin vuku bulmasıyla birlikte tekrar bedenle birleşerek ahiret yurdunda yaşamaya başlamasıdır ölüm.
Ruh bedeninden sıyrılıp dünyadan ayrılırken kendisine aykırı her şeyi atmaktadır. Bunun için kişinin son deminde imanını açıklamasına çok önem verilir. Zira kişi ölüm anında her şeyden sıyrılarak benliğinde saklı gerçek kişiliğini açığa vurur. Yani kalbimiz iç dünyamız çıplak yüzüyle bu anda ortaya çıkar gerçekte nasıl yaşamışsak öyle ölürüz.
Dünya nasıl geçici ise içinde bulunan bütün canlılar da geçicidir ölümlüdür. Öleceğinin şuurunda olan tek canlı ise insanoğludur. Ölüm insanoğluna o derece yakındır ki ölümsüzlüğü hayal bile edemez. Fakat garip bir tecelli olarak ölümü de tahayyül edemez. Zira bu konuda tecrübî bilgisi yoktur. Bu sebeple ölümü anlamak ve yorumlamak için ilâhi bilgiye peygamberlerin bildirdiklerine başvurmak zorundadır.
Ömrün uzatılması mevzusu ne kadar heyecanla konuşulsa da yaşlanma ne kadar geciktirildi dense de kesin olan şu ki yolun sonunda mutlaka ölüm var. Hayat kadar gerçek olan hatta hayattan daha gerçek olan şey o. Bu ilâhi bir kanundur ve asla değiştirilemez. “Her nefs ölümü tadacaktır.” ( Âl -i İmran
Vaktini saatini sadece Cenab -ı Mevlâmız'ın bildiği her an her yerde önümüze çıkabilecek ecele karşı hazır olmaktan başka hiçbir yol yoktur. Bu hazrılığın nasıl olması gerektiği Mukaddes Kitabımız ve Sünnet'i Nebeviyye'de açıklanmıştır. Temel ilke şudur ki dünya hayatında yapılan zerre kadar iyiliğin ve yine zerre kadar kötülüğün ahirette karşılığı vardır. Hiçbir şey unutulmaz yok olmaz
Ebedi hayatın kapısı hesaba giden yolun ilk durağı olmasının yanında tek başına ölümün kendisi son derece düşündürücüdür. Ölen insan artık hiçbir şekilde geri dönemeyeceği bir yola girmiştir. Yapayalnız... Ne eş-dost ne akraba ne başka biri... Her şey ve herkes onun bir daha asla ulaşamayacağı bir yerde kalmıştır. Ailesi sevenleri son kez veda etmişler gözyaşları arasında uğurlamışlardır. Yıkanır kefenlenir tabuta konulur cemaatten haklarını helal etmeleri istenir nihayet üzeri toprakla örtülür. Telkini de yapıldıktan sonra kendi yalnızlığında bırakılır. Bundan böyle yaşayanlarla tek münasebeti dualardan ibaret olacaktır. Münker ve Nekir adlı sorgu meleklerinin karşısındadır şimdi. Dünyadaki haline göre ya kabrini genişletip cennet bahçesine çeviren cevaplar verecek ya da cehenneme döndürecek cevaplar. Kıyamet kopuncaya dek orada kabir aleminde bekleyecek.
Kıyamet bütün kainatın ölümüdür. Ve elbette bütün canlıların. Dört büyük melekten biri olan İsrafil a.s.' ın sûr'a ilk üfürmesiyle gerçekleşir. İkinci üfürmesiyle bütün ölüler tekrar dirilecek ruhlar bedenlerle birleşip mahşer yerine toplanacaktır. Orada her anı kayıtlara geçmiş olan dünya hayatının hesabı verilecektir. “En büyük mahkeme” de denilen o günde Hakimler Hakimi olan Allah'ın yargılaması sonucu herkes ne yapmışsa onun karşılığını muhakkak alır.
Mademki ölmeden önce yapılanların hesabı öldükten sonra verilmektedir o halde insan sürekli ölümü hatırlamalı günlük hayatını ve davranışlarını ona göre ayarlamalıdır. Bu da ancak ölümü tefekkürle elde edilir. Dinimiz'in ziyaretgâh olarak gösterdiği yerlerden biri de kabristanlardır.
Ölümü ahiret hayatını düşünen kişinin kalbinde bir yumuşama ve tabii bir hüzün hali oluşur. Bu da insanın kalbinin dünyevî hırs ve tutkularla katılaşmasını engeller. Yani ölümü tefekkür insan için bir nevi ilaçtır. Nefsinin istek ve arzularına engel olur maneviyatını geliştirir.
“Ölmeden önce ölünüz.” hadis-i şerifi en yüzeydeki anlamıyla müminden ölümü çok hatırlayarak kişinin nefsine gem vurmasını süfli emellerden arınmasını tavsiye eder. Bu yola giren insan bir noktadan sonra Allah için yaşamaya ba ş lar . Her nefesini O'nun için alır O'nun için verir.
Kişi ölümü düşünmekle her an kendisini hesaba çeker ve kontrol altında tutar. Hayatının ilâhi kurallara uyup uymadığını yaptıklarında samimi olup olmadığını yaşanan her anı
Nereden gelip nereye gittiğini bilen insan bir yolcu gibidir. Dünyayı yolculuğun kısa bir molası olarak görür. Bir ağacın altında gölgelenen birazdan kalkıp gidecek bir yolcu hali içinde gideceği ebedi yurdunu düşler orası için hazırlanır.
Bu hazırlığın en önemli unsurlarından biri bu yolculukta bir rehber edinmek ve salihlerle birlikte olmaktır. Ancak böyle bir yolculuk insanı güvenle hedefine ulaştırır. Ayrıca kişinin ahirette sevdikleri ile beraber olacağı hatırlanırsa dünya hayatında kimlerle bir ve beraber olunduğu büyük önem kazanır.
İnsanoğlu kendini hesaba çekmesiyle tüm yaşantısını Kur'an'ın ahkâmına göre düzenlemesi geçmişi ve geleceğini denetlemesiyle varlığını Rabbi'ne teslim eder. Her an her nefes Allah'ın huzurunda olduğu idraki çok müthiş bir hesaptır aslında. Her müslüman günün sonunda hesabını yapıp günahını sevabını gözden geçirmeli o gece öldüğünü düşünmeli ölüm döşeğinden kabre ve haşre kadar ölümü düşünüp yaşamalıdır. İslâm'ı daha güzel yaşayamamasına üzülüp hüzünlenmeli böylece yumuşayan kalbiyle Rabbi'ne bol bol yalvarıp istiğfar etmelidir.
Ölüm karşısında insanlar farklı farklıdır. Kimi ölümden korkar; hatta bahsinin bile edilmesine tahammül edemez. Oysa ölümden korkulmamalı ona hazırlıksız olmaktan korkulmalı ve hazırlanmalıdır. Çünkü mümin için ölüm zannedildiği gibi korkunç ve kötü değildir. Gidilecek yerde bu dünya ile mukayese edilemeyecek güzelliklerin beklediği ümit edilir.
Kul ölümle Rabbi'ne kavuşur. Nasıl O'ndan geldiyse yine O'na dönmüştür. Bu fani hayatın geçici tatlarıyla oyalanmak bitmiş ebedi hayat başlamıştır. Dünya hayatı nice sıkıntı ve meşakkatlerle doludur. İman edip güzel ameller işleyenler ölümle bu sıkıntıları geride bırakır asla bitmeyecek saadete ulaşır.
Hayatı da ölümü de yaradan Allah Tealâ'dır . O'nun yarattığı her şeyde bir güzellik bir hikmet vardır. Hayatı da ölümü de güzelleştiren şey insanın yararlı ve güzel amelleridir. Eğer bu yoksa ne dünyada ne de ahirette huzurdan söz edilebilir.
Öyle ise asıl olan ölümden korkmak değil ona hazırlık yapmak adeta ölmeden evvel ölmektir. Bunu başarabilenler Cenab -ı Mevlâ'nın ölümsüzlüğü tatmış sevgili kullarıdır:.::.:
 
Üst