Çevremizde Anlatılan Bir Efsane Örneği

Eylül

Yönetici
Editör
#1
Sponsorlu Bağlantılar
Çevremizde Anlatılan Efsaneler



Lokman Hekim Efsanesi

Lokman bütün otların ve çiçeklerin dilinden anlarmış.Çiçekler otlar hangi hastalığı iyi edeceğini Lokman'a söylermiş.O da her hastalığı iyi eden ilaçlar yaparmış.Bütün dünyayı dolaşan lokman Çukurova'nın bereketli topraklarında herşeyin yetiştiğini görünce,seyhan Nehri'nin kenarında Adana ile Ceyhan arasında ve günümüzde bir bucak merkezi olan Misis kentine (Yakapınar) yerleşmiş.Çevredeki bütün hastaları iyi etmiş.Hastalıksız yaşamaya başlayan insanlar,Lokman'a başvurarak bu kez de bir ölümsüzlük ilacı bulmasını istemişler.Lokman Çukurova'yı adım adım dolaşarak ölümsüzlük ilacı yapılacak bitkiyi bulmaya çalışmış Bir gece Ulu bir çinarın altında uyuya kalmış.Uykusunda bir ses duyup uyanmış "Lokman bunca zamandır arayıp taraman bitsin.Ben ölümün ilacıyım.Bundan sonra insanlara da hayvanlara da ölüm yok." diye seslenen otun yanına koşmuş ve ilacın nasıl yapılacağı konusunda söylenenleri bir bir yazmış.Otu da kopararak düşmüş yola .Misis'e gelince altında Koca Ceyhan Nehri'nin ağır ağır aktığı köprü üzerinde durmuş.Defterine yazdıklarına göre,ölüm ilacını yapmaya koyulmuş.Tam bitireceği sırada görünmez bir el ,bir vuruşta defteri de ,otu da uçurarak suya düşürmüş.Lokman bu yüzden ölüme çare olacak ilacı yapamamış.Otlar da bundan böle ondan küsmüşler.

Ferhat ile Şirin

Vll-Vlll.yy.da yaşayan Sasani Hükümdarı Hüsrev Pervez'le Ermeni hükümdarının yeğeni Şirin arasındaki aşkı konu alan bu öykü,İranlı Şair Firdevsi'den Nazım Hikmet'e kadar bir çok sanatçıya esin kaynağı olmuştur.Bir çok şekilde anlatılan efsane:

Asıl adı "Hüsrev ile Şirin"olan öykü ,Ali Şir Nevai,Lemii gibi şairlerin olayın üçüncü kişisi olan Ferhat'ı ön plana çıkararak "Ferhat ile Şirin"adlı mesneviler yazmalerı sonucu Anadolu da bu adla tanınmıştır.

Olay Anadolu efsanelerine göre Amasya'da geçmektedir.Ferhat Amasya'da yaşayan bir nakkaştır.Şirin'de Azerbaycan da yaşayan Erzen kentini hükümdarı Mehmene Banu'nun kızkardeşidir.İki genç Ferhat'ın Mehmene Banu'nun Şirin için yaptırdığı sarayın duvarlarını süslemesi sırasında olur.Birbirini seven gençler gizliden gizliye görüşmeye başlar.Bunu duyan Mehmene Banu Ferhat'ı önce Kale-i Ahenin'e hapseder,daha sonra da kentten çıkıp gitmesi şartıyla bağışlar.Bu sırada Amasya'da hükü sürmekte olan Hürmüz Şah,Ferhat'ın başından geçenleri duyar ve onu korur.Daha sonra da Şirin'i Mehmene Banu'dan ister.Mehmene Banu'nun bu isteği geri çevirmesi üzerine iki hükümdar arasında savaş başlar.Savaşın sonunda Hürmüz Şah,Şirin'i Amasya'ya götürür.Bu sırada Şirin'e kendisi aşık olur.Bu yüzden Ferhat'a Şirin'i alabilmesi için olmayacak bir işi başarmasını söyler.Elma Dağı'nı delip arkasındaki suyu kente getirmesini söyler,Ferhat dağı deler ancak tam su yollarını tamamlayacağı sırada bir cadı(bazılarına göre Şahın dadısı) Ferhat'ın yanına gelip Şirin'in öldüğünü söyler.Ferhat üzüntüsünden Külüngünü havaya fırlatır ve külüngünün başına düşmesi sonucu ölür.Bu sırada Ferhat'ı görmeye gelen Şirin onun öldüğünü görünce bıçağını çıkarıp kendi canına kıyar.Cadıyı da dağdan inen bir aslan parçalar.Hürmüz Şah Ferhat ile Şirin için bir tören düzenletir ve ikisini de aynı mezara gömdürür.Ancak mezarlarının üstünde bir kara çalı biter.


Şahmeran Efsanesi

Bölge halkının dilinde "Misis yılanla ,Ceyhan yelle,Adana selle gidecek" diye bir tekerleme dolaşır.Bu tekerleme üstüne efsaneler vardır.En yaygınlarından bir de şudur:

Adana ,Seyhan nehri yanıbaşında bir düzlükte kurulmuş Eskiden nehir sık sık taşar,evleri,köyleri yıkar,tarlaları su altında bırakırmış.Ceyhan'ın evleri çok eskiden topraktan ve kamıştan yapılırmış.Her yanı açık olduğu için bir kuvvetli rüzgar esince bu evlerden bir çoğu yıkılıp gidermiş.Misis'in yılanla gitmesine gelince :Misis yakınında küçük bir dağın tepesinde kurulmuş "Yılan kale" denen bir kale vardır.Söylendiğine göre bu kalede çok yılan varmış. Yılanlar sütle beslenirmiş günün birinde sütsüz kalacaklar ve kaleden çıkıp Misis'e inerek orada yaşayanları sokacaklarmış. "Yılanla gidecek" demenin nedeni buymuş. "yılanla gidecek" denmesiyle ilgili başka bir efsane de şöyle:Çevre de yaşayan beylerden biri,çaresiz bir derde düşer.Yapılan ilaçlar fayda etmez.Bir doktor beyi iyi edebilecek ilacın yılanlar Şahı Şahmeran'ın gözleri olduğunu söyler.Ama kimse Şahmeran'ı bulamaz.Yılanlar Padişahı insanoğullarından birine büyük bir iyilikte bulunarak ,onu yılanların sokup öldürmesinden kurtarmıştır.işte bu insanoğlu Şahmeran'ın saklandığı yeri haber verir.Yılanlar padişahı Misis'te ki bir hamamda saklanmaktadır.Şahmeran'ı yakalarlar ve öldürürler gözlerini oyarlar.Bu gözleri yiyen bey iyi olur.İşte bu yüzden yılanlar Misis'i basacaklar denilmektedir.

MEANDER (Menderes) SÖYLENCESİ

Anabelen Vadisi'nde Meander adında birisi yaşamaktaydı.Meander Asker ve yiğitliği dolayısıyla komutan seçilir.Bir süre sonra ordusunun başına geçerek Pesinünt Kenti(Friglerin dini merkezi) üzerine yürür.Kanlı bir savaş sonunda Meander'in ordusu yenilir.Yenik düşen Meander tapınaklarındaki hazineleri,değerli eşyalarını ve tüm varlığını askerlerine dağıtır.Tanrıça aklını büsbütün başından alır.Meander iyice çıldırır.Karısını ve oğlunu öldürür,sonra da yüksek bir kayadan kendini Anabelen Irmağı'na atar. Irmak o günden sonra "Meander" Menderes adını alır.

SARIKIZ EFSANESİ

Yüzlerce yıl önce bölgede yaşayan baba ile kızın öyküsünü anlatan "Sarıkız Efsanesi"ne göre; Sarıkız, fakir babasıyla birlikte Edremit’in Güre köyünde yaşar.

Sarıkız ile evlenmek isteyen gençler, "yüz bulamayınca" onun hakkında dedikodular yayıp hakaret etmeye başlarlar.

Yöre halkı, bunun üzerine babadan kızını öldürmesini ya da köyden kovmasını ister. Çaresiz olarak kızını Kaz Dağları’nın bir tepesine bırakıp köye dönen baba, birkaç hafta geçince "Gidip bir bakayım, hiç olmazsa belki ölüsünü bulur, ona mezar yaparım" diyerek dağa çıkar. Ancak kızını bıraktığı vahşi ormanda kaz güderken bulur.

Burada abdest almak istediği suyun tuzlu olduğunu fark eden baba, çevrede deniz bulunmamasına rağmen "Suyu uzanıp denizden doldurduğunu" söyleyen kızının "ermiş" olduğuna inanır ve onunla birlikte dağlarda yaşamaya başlar.

Yıllar sonra ölen babasını, Kazdağları’nın en yüksek tepesi olan ve halen "Baba Dağı" olarak anılan tepeye gömen Sarıkız da bir süre sonra ölür. Baba Dağı’nın yakınındaki ’Sarıkız Tepesi"ne gömülen genç kız adına türbe yapılır.

 
Üst