çankırı-kalfat

#1
Sponsorlu Bağlantılar
ÇANKIRI-KALFAT

Kalfat kasabasının genel durumu

Bölgesi: Kalfat, Batı Karadeniz Bölgesinde Çankırı İlinin Orta İlçesine bağlı Merkez bir kasabadır. Yerleşim yeri olarak, Dumanlı Dağlarındaki çeşitli sıra dağlardan oluşan tepelerin güneyindeki siperlerde kurulmuştur. Çanak biçimindeki bir arazi üzerine oturmuştur. Çal Tepesinin tam önünde ve birazda yamaçlarında; batısında Büyük Dünnek Tepesi, güneyinde Avrat Kırağı (Hırağı), güneybatısında Harmankaya ve doğusunda Gölcük ile Arpalıklarla çevrili bir yerleşimi mevcuttur. Devrez’in önemli kollarından olan Kalfat Çayı, Kasabayı tam ortasından geçerek ikiye böler. Yerleşiminin olduğu arazinin yapısı ise; genel olarak bozalt, volkanik tüf ve kaplama şeklinde olup, deprem bölgesidir..

Yüzölçümü 22 km. karedir. Çankırı İlinin en büyük arazisine sahip beldesidir. Güneyinde Orta, kuzeyinde ise Atkaracalar İlçesine sınırdır. Güneydoğusunda Karaağaç ve Sakarcaören köyleri, güneybatısında ise Kanlıca ve Salur, batısında Hacılar ve Yalak Çukurören köyleri ile kuzeybatısında Saçak Beldesi, kuzey ve kuzeydoğusunda Atkaracalar İlçesine bağlı Ilıpınar ve Demirciören ile Kurşunlu İlçesine bağlı Sünürlü köyleri ile Doğusunda Sakaeli ve Kırsakal köyleri ile çevrilidir.




Kalfat'ın anlamı ne?

Kalfat Kasabasının coğrafi yapısı, ulaşım durumu ve genel bilgilerinin bir kısmını çok kısa olarak KALFAT dergimizin önceki sayılarında ve çeşitli yayın organlarında yazmıştık .Biz burada KALFAT adının nereden geldiğini ve seyrini aktaracağız. Öncelikle şunu belirtelim ki, bu konuda çok sınırlı bilgiler var. Ve uzun araştırmalar neticesinde sınırlı bilgilere ve belgelere ulaşabildik. Osmanlıca olan arşivlerin taranması ve bilgilerin çok dağınık olmasından dolayı araştırmalar çok uzun ve yorucu olmaktadır.

Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü ile Osmanlı Arşivleri ve 438 numaralı ''Muhasebe-i Vilayet-i Anadolu Defterinin 937-1570 II.’nin incelenmesinde kasabamızla ilgili kısıtlı ancak ilginç kayıtlara rastlanmaktadır.

Bugünkü KALFAT'ın yeri eski bir yerleşim yeri olup, Hıristiyanlığın dini merkezlerinden olan ve girişi Aslan taşı tarafından olan, bugünkü Abdele ve Halimgil sülalelerinin bulunduğu mevkiinden Cebecigillerin üzerinden Ovacık, Leylek Tepesi ve Büyük Dünnek’e doğru kale ile çevrili çok eski bir yerleşim yeridir.

Yörenin Türklerle ilk tanışması 1050 yıllara rastlamaktadır. Birer Alp eren olan bu ilk Türk sülalelerinin reisleri Yakup FAKIH, Hacı FAKİH, Ağa BEY, TULİTİOĞLU,Yusuf b. DEVLETHAN ve Murad b. İBRAHİM’İN olduğu bilinmektedir. Özellikle Hacı FAKİH, alim olan bu zata çevresinde Halife denildiği ve diğer Türk grupları içersinde sevilip sayıldığı, sözünün geçtiği kayıt edilmektedir. Bu sülalelerin yaklaşık on sekiz hane olduğu ve iki hanenin de gezici bir düzende yaşadığı kayıtlarda görülmektedir.Yöreye ilk gelen bu sülalelerden hemen sonra, diğer Türk sülalelerinin de Kalfat ve çevresine geldikleri görülmektedir. Oğuz boylarından olan bu sülaleler yerleştikleri yerlere ya kendi sülale veya büyüklerinin adlarını veya Türk boylarının isimlerini vermişler yada diğer sülaleler böyle anmışlardır. Karaevliler, KızılSakal'ın yeri (Kır-sakal),Sakal-in, Yuva, Salur, Saçak, Dodurga, Acin, Ören, Karadayı, Kargı v.s.

Bugünkü Kasabamızın bulunduğu yeri yerleşim yeri olarak seçen Hacı FAKIH’A ölümünden sonra ''HALİFE EFENDİ'' veya bağlı olduğu tarikattan dolayı da “HALFETİ EFENDİ'' deniliyordu. 0 tarihlerde Türkler arasında iki tarikat yaygındı. BEKTAŞİLİK ve HALVETİLİK çevrede ise Hacı FAKIH sülalesine de özelikle ölümünden sonra , ''HALFETİ0ĞULLARI'' denildiğini görüyoruz. 1300'lü yıllarında ise yerleşim yerinin adının Osmanlı arşivlerinde de ''HALFETİ'' veya doğrudan “HALFET” olarak geçtiğini görüyoruz.

Yöre halkı genelde zanaatkar olup; çobanlık, çiftçilik ve hayvancılıkla meşguldü. Çalışkan ve mütevazı olan bu insanlar çevreyi de ilim ve irfanla irşat ediyorlar ve gayri Müslimler arasında çok saygın insanlardı.

Osmanlı arşivlerinde 1750'li yıllarda, Evkaf kayıtlarında ise 1702 yılında ilk defa KALFAT adına rastlıyoruz. Bugünkü Orta ilçesinin önceki adı KAR-I PAZARI iken 1800'1ü yıllardan itibaren KARA PAZAR olarak geçmektedir.

Ayrıca 1715 tarihli Vakıf kayıtlarından birisinde ''GÜLBAHAR HATUN VAKFİYESİ'' kayıtlarında ''KALFA'' adına rastlıyoruz. Bazı Osmanlı kayıtlarında 1550 yılından itibaren, diğer bazı kaynaklarda ise ''KALFA'' ile ''HALİFE'' nin aynı anlamda kullanıldığını görüyoruz. Buradan hareketle şu açıklamaları yapmakta fayda görüyorum.

1.Halife : Kalfa olarak bilinir. Osmanlı Sarayında öğrenim hizmeti yapanlara, Bayındırlık işinde çalışanlara ve hatta askerlik hizmeti yapanlara da verilen bir unvandır.

2.Halife :Tasavvufta; tarikat şeyhi veya pirinin, tarikata girmek için müracaat edenlere yol göstermek ve onlara yardımcı olmak maksadı ile görev verdiği müridi yani yardımcısıdır.Yani Şeyhin vekili olan zattır. Onun bütün yetkilerine haiz olduğu gibi sadece zikirle de yetkili kılınabilir. Yalnız icazet alan kişi, Halifeliği Şeyhinin verdiği yetki ölçüsünde kullanabilir. Şeyh aynı zamanda Halifeliği de üzerine alabilir. İşte bugünkü KALFAT adının geçirdiği aşamalar ve tarihi akışı böyle görülmektedir.

Bir başka rivayette şöyledir. Daha önce KALFAT'ın TARİHÇESİ başlığında incelemiştik. Bugün Vakıflar Genel Müdürlüğü kayıtlarında da yer aldığı gibi, KALFAT'ın bugünkü kuruluş yerinde bir HÖYÜK ve birde Kale’nin varlığı belirtilmektedir. Lakin tabii afetler ve büyük depremlerden dolayı Kale’nin bugün, kalıntıları bile kalmamıştır. Bugünkü Orman yolundaki KALE denilen mevkii (Fötr Şapkaya benzeyen) ile bu tarihte sözü edilen kalenin hiç bir alakası yoktur. Varlığından sözü edilen ve bugün hiçbir belirtisi kalmayan Kale'nin Türkler tarafından ilk alınış tarihi olan 1082 yıllarındaki fetihten dolayı da ''KALEYİFET'' denildiği halk tarafından söylene gelmiştir. Lakin bu konuda gerek Osmanlı arşivlerinde gerekse diğer belgelerde bizim görebildiğimiz kadarı ile herhangi bir kayıta rastlanamamıştır.


Yine bir başka isim olarak'ta bilinen ve günümüze kadar gelen söylenti'de şöyledir. Malum KALFAT manevi alanda ağırlığı olan çevrede dini bakımdan özelikle iyi tanınan bir beldedir. Hatta bir Velinin şöyle dediği söylenmektedir. Bu eren KARABAŞİVELİ HAZRETLERİ olabilir. “Burası öyle bir beldeki inşallah temenni ve dileğimiz odur ; küllüklerinde bile Kuran-ı Kerimin okunması eksik olmasın. Bu mübarek beldenin adı da inşallah bundan böyle (KÜÇÜK MISIR) olarak anılsın.” Biz gerçekten de gördük ki yöre halkı bu rivayete çok itibar etmektedir.Hakikaten köy hayatında küllükler, pisliklerin toplandığı yani in ve cinlerin yuvası olarak bilinir!. Bütün bu şartlara rağmen ''KÜLLÜKLERİNDE'' bile KURAN-I KERİM okunması temennisi önemli bir mesaj olsa gerek. Tabi bu rivayetle ilgili olarak'ta hiç bir resmi kayıta tesadüf edilememiştir.

'' KALFAT’IN bir başka anılış ve biliniş şeklide şöyledir. Eski adı ile KARI- BAZARI yada KARAPAZAR olarak bilinen bölge ile bugünkü ORTA, ŞABANÖZÜ ,ATKARACALAR, KURŞUNLU, ÇERKEŞ, ILGAZ, TOSVA, KZILCAHAMAM, ÇUBUK, ÇANKIRI ve ANKARA civarında 80-90 yıldır KALFAT olarak bilinen beldeye “FİĞCİ KALFAT” veya “ÇATAL KALFAT” adının söylenegeldiği görülmekte hatta çoğunlukla bu adların kullanıldığı herkesin malumları ve herkesin bilgileri dahilindedir..

HALFETİ adı ile bugün Şanlıurfa iline bağlı bir ilçe mevcuttur. Ve tesadüf mü yoksa başka bir sebepten midir bilinmez Şanlıurfa daki HALFETİ’NİN, gerek kuruluşu gerekse Belediyelik oluşu bizim Kasabamızla aynı tarihlere rastlanmaktadır.

Ayrıca bugünkü Yemen sınırları içersinde ve sahilde ''KALHAT'' adı ile bir kasabanın bulunduğu İslam Tarihi Ansiklopedisinde yer almaktadır. Bunun dışında Romanya da Kalıfat isimli bir köy mevcuttur. Yine Ankara’mızın Çubuk İlçesine bağlı ve Kasabamıza 50 km. mesafede “Dağ Kalfat” adında bir köy de vardır.
 
Üst