Bartın Hakkında Bilgi

#1
Sponsorlu Bağlantılar
Bartın Genel Bilgi


Batı Karadeniz Bölgesi’nde yer alan Bartın İli’nin, kuzeyini 59 km.lik sahil şeridiyle Karadeniz çevrelerken, doğuda Kastamonu, doğu ve güneyde Karabük, batıda ise Zonguldak illeri çevirmektedir. Bartın; doğu, batı ve kuzeyden yüksekliği 2000 m.yi geçmeyen dağlarla çevrilidir. Dağlar, yüksek olmamakla birlikte oldukça dik, sahillere doğru sarp ve kayalıktır. En yüksek nokta Keçikıran Tepesi’dir (1619 m.). Aladağ, Kocadağ, Karadağ, Kayaardı, Karasu ve Arıt dağları ise bölgenin en önemli dağlarıdır. Kent merkezini batıdan Aladağ, kuzeyden Karasu dağları ve doğudan Arıt dağları kuşatmaktadır. Bartın Irmağı ve kolları tarafından derin bir biçimde parçalanan arazi çok engebeli bir görünümdedir. Irmağın genişlediği alanlarda ve dağların oldukça dik yamaçları arasında dar ve derin vadiler yer alır. Kent merkezlerine inildikçe düz ovalar artmaktadır.
Bartın’ın en önemli akarsuyu, Antik Çağda Parthenios adı ile anılan ve kente adını veren Bartın ırmağıdır. Bartın ırmağının iki ana kolunu oluşturan Kocaçay ve Kocanazçayı, Bartın merkezinde Gazhane Burnu’nda birleşip Boğaz mevkiinde Karadeniz’e ulaşır. Kocanazçayı; güneyden doğup Kozcağız’dan kuzeye doğru akarken, 107 km. uzunluğundaki Kocaçay; Kastamonu’dan gelip Ulus’tan geçen Göksu ve Eldeş Çayları (Ulus Çayı) ile bunlara katılan derelerden oluşur. Arıt ve Mevren Derelerinden oluşan Kozlu Çayı ile birleşen Kışla Deresi, Akpınar ve Karaçay Dereleri Kocaçay’ı besleyen akarsulardır. Kapısuyu ve Tekkeönü Dereleri ile Ulus-Uluyayla’yı sulayan Ovaçayı ve İnönü Dereleri ise diğer önemli akarsularıdır.
Yüzölçümü 2143 km2’olup, denizden yüksekliği 25 m.dir. İlin toplam nüfusu ise 184.178’dir.
İlin ekonomisi, tarım, hayvancılık ve ormancılığa dayanmaktadır. Bölgede yetiştirilen tarımsal ürünler, buğday, arpa, mısır, yulaf, fasulye, ayçiçeği, soğan, patates, yonca, fiğdir. Son yıllarda seracılık gelişim göstermiştir. Bartın’ın 2140 km²’lik toplam arazi varlığının % 46’sını ormanlar kaplamaktadır. İlin ormanları eskiden beri ekonominin temel sektörlerinden birini oluşturmuştur. Osmanlı Devletinin Gelibolu tersanesini kurmak için teşebbüse geçtiği 1402 yılından itibaren kerestecilik faaliyetinin başladığı, Osmanlı donanmasının kadırga ve kalyonlarının Bartın, Amasra ve Kurucaşiledeki tersanelerde yapıldığı ve1914 yılında Süveyş Kanalı takimatında kullanılmak üzere Bartın’dan Mısır’ın İskenderiye limanına kereste sevk edildiği tarihi kayıtlarda bulunmaktadır. 600 metre yüksekliğe kadar olan bölümde defne, meşe, kayın, kocayemiş, ardıç, 600-1000 metre yükseltili alanda meşe, kayın gürgen, 1000-1500 ve daha yukarı kesimlerde ise kayın kestane ve çam ağaçlarından oluşan il ormanları Bartın merkez ve Ulus ilçesindeki iki ayrı işletme müdürlüğü tarafından işletilmektedir.
“Parthenia"dan Bartın’a dönüşen adın kaynağı “Parthenios"dur.Bartın Irmağının antik çağdaki adı olan Parthenios; Yunan mitolojisinde,Tanrıların Babası Okenus'un çocukları olan yüzlerce tanrıdan birisi ve “Sular Tanrısı “ dır. Antik çağda Parthenios adı verilen Bartın Irmağının kenarında kurulan Parthenia kentinin adı zamanla Bartın'a dönüşmüştür.
Bartın'ın tarihçesi ile ilgili kesin bilgi bulunmamakla birlikte, Bartın’ın ilk sahiplerinin, M.Ö.XIV.yüzyılda Gaskalar ve M.Ö.XIII.yüzyılda Hititler olduğu kabul edilmekte, daha sonra Bolu yöresine yerleşen Bitinyalılar ile Kastamonu yöresinde hüküm süren Paflagonyalıların, sınırlarını Parthenios’a kadar Genişlettikleri böylece Bartın Topraklarının bu iki egemenliğin sınırları içinde yer aldığı bilinmektedir.M.Ö.XII.yüzyıl sonlarında Bithynie Bölgesindeki Bartın Friglerin, Paplagonie Bölgesindeki Amasra Fenikelilerin eline geçmiş, Fenikeliler; Amasra (Sesamos), Ereğli (Heraklia), Sinop(Sinope) ve Tekkeönü’nde (Kromna) ilk Sayda Kolonilerini oluşturmuşlardır. Bartın ve çevresi,M.Ö.VII.yüzyıl sonlarında Kimmerlerin, M.Ö.VI.yüzyılda Lidyalıların, M.Ö.547 yılında da Perslerin egemenliği altına girmiştir.
M.Ö. 334 yılında, Makedonya Kralı İskender, Perslerin hakimiyetine son vererek bölgenin sahibi olmuş ve Bartın ve Ulus’un yönetimini General Eumenes’e, Amasra ve Tekkeönü’nün yönetimini de Fridya Satrabına bırakmıştır .Ancak, Amasra yönetimi M.Ö.302-286 yılları arasında el değiştirerek Kraliçe Amastris tarafından yönetilmeye başlandı.M.Ö.XII.yüzyıldan beri Sesamos adıyla anılan kent 16 yıllık Kraliçe Amastris Döneminden sonra kraliçenin adını almıştır.Bu dönemde; Kromna (Tekkeönü), Tios (Filyos-Hisarönü) ve Kyteros (Gideros) sitelerinden oluşan Symoikismos Siteler Birliğine Başkent olmuştur. M.Ö.286 yılında Kraliçe Amastris,oğulları tarafından bindiği gemi batırılmak suretiyle öldürülünce kent yeniden Eumenes’ce yönetilmeye başlanmış, Amasra ve Bartın çevresi yöredeki savaşlar sonrasında M.Ö.279 yılında Pontus Krallığının egemenliğine girmiştir. M.Ö.70 yılında Anadolu’ya giren Romalılar Pontus Krallığının Egemenliğine son vererek yöreye egemen olmuşlardır. Roma döneminde Bitinya ve Pontusun Paflagonya'daki bölümü Bitinya-Pontus eyaleti olarak Satraplıkla yönetilmeye başlanmış, .Amasra bu eyaletin Pontus bölümü başkenti olmuştur.

M.S.395 yılına kadar Roma İmparatorluğu’nun, Roma-Bizans bölünmesi üzerine de Bizansın payına düşen Bartın ve çevresi uzun yıllar Bizans’ın hakimiyetinde kaldı.
Bartın ve çevresi M.Ö. 390 yıllarında Hazar hükümdarı Sahip Han komutasındaki Peçenek ve Kumanların, M.S. 798 yıllarında Abdülmelik komutasındaki Arapların, 800 yıllarında Selçukluların ve 865 yıllarında da Rusların yoğun akınlarına uğramıştır. Kutalmışoğlu Süleyman Bey’in Komutanlarından Emir Karatigin 1084 yılında Sinop, Çankırı,Kastamonu ve Zonguldak’ı alarak yörede Bartın, Ulus, Eflani, Safranbolu ve Devrek’i de kapsayan bir Türk Emirliği kurdu.Ancak, 1086 yılında Süleyman Bey’in ölümü ve 1096 yılında başlayan 1.Haçlı Seferleri, Kuzeybatı Anadolu’ya yerleşen Türkler açısından ciddi sıkıntılar yaratmış, Haçlı müttefiklerle Bizans arasında yapılan anlaşma sonrasında başta Amasra, Sinop ve Ereğli olmak üzere İstanbul’dan Samsun’a kadar tüm Karadeniz sahili yeniden Bizans’ın hakimiyetine girmiştir. Bartın ve çevresi ise Bizans’tan sonra XI.yüzyıl sonlarında Anadolu Selçuklularının eline geçmiştir. 200 yıllık Selçuklu egemenliğinden sonra 1326’da Kastamonu yöresine hakim olan Candaroğulları Beyliği ve 1392’den itibaren de Osmanlı İmparatorluğu topraklarına dahil olmuştur. 1402 yılında yapılan Ankara savaşı sonunda bir ara İsfendiyaroğlu Beyliği’nin eline geçen kent 1461 yılında tekrar Osmanlı Devleti egemenliğine girmiştir.

Bartın,Osmanlı döneminin 1460-1692 yılları arasında Anadolu Beylerbeyliği’ne bağlı Bolu Sancağı sınırları içinde yer almış, Bolu Sancağının kaldırılmasıyla 1692-1811 yılları arasında Voyvodalıkla yönetilen Bartın, 1811 yılında da Kastamonu Vilayetine bağlı olarak yeniden kurulan Bolu Sancağına bağlanmıştır.

Bu dönemde ticari potansiyeliyle bölgenin Pazar yeri olan ve Oniki Divan adını alan Bartın, 1867 yılında ilçe oldu. 1920 yılında Zonguldak Mutasarrıflığına bağlanan Bartın’ın 1924 yılında Zonguldak’ın il olmasıyla birlikte bu ilin ilçesi haline gelmiştir. 1991 tarihinde de il statüsüne kavuşmuştur.
Bartın’da günümüze gelebilen eserler, Amasra’daki Roma dönemi tiyatrosunun cavea ve skenesi yıkılmış, giriş kapısına ait kalıntılar, Roma dönemine ait nekropol, bouleuterion’un duvar kalıntıları, akropol surlarına ait bazı duvar parçaları, Roma dönemine ait yer altı galerileri, Roma dönemi çarşısından bölümler, Roma dönemine ait rıhtım ve dalgakıran, Büyüktepe’deki inziva mağarası, Tavşan Adası’nda Bizans dönemine ait kilise kalıntıları, Tekkeönü Köyü’ndeki kaleye ait kalıntılar, Bizans dönemine ait Amasra Kalesi, Merkez ilçe sınırları içindeki
Güzelcehisar Şarköy ve Fırınlı Köylerinde, Ceneviz Kale kalıntıları; Osmanlı döneminden kalma Fatih Camisi, İçkale Mescidi, Halil Bey Camisi (Yukarı Cami) (1872), İbrahimpaşa Camisi (Orta Cami), Şadırvan Camisi (Aşağı Cami) (1903-1905), Şimşirli Baba Camisi Hz.Peygamber’in sancaktarı Ebu Derda Hazretlerine ait olduğu söylenen Ebu Derda Türbesi, Aya Nikola Kilisesi (1319), Amasra Küçüktepe Martryumu bulunmaktadır. Ayrıca Taşhan (1832-1835), Dervişoğlu Hanı (1897), Osmanlı hamam kalıntıları, Şehir Hamamı (1447), Kemer Köprü (1872), Orduyeri (Kışla) Köprüsü (1887), Bizans döneminden kalma Kemere Köprü, Roma dönemine ait Kemerdere Köprüsü ve Osmanlı sivil mimarisine ait ev ve konak örnekleri bulunmaktadır.
Kenthaber Kültür Kurulu
 
#2
Bartın Gezgin Gözüyle

Amasra Müzesi

Amasra Müzesi, 1982 yılından ben bugünkü tarihi binasında hizmet vermektedir. Antik bir yerleşim merkezi olan Amasra ve çevresinde sık sık taşınabilir eski eserlerin ortaya çıkması, bu ada müze kurulması fikrini oluşturmuş, 1955 yılından itibaren derlenen arkeolojik ve etnografik eserler Belediye binasında küçük bir salonda sergilenmeye başlanmıştır.

Amasra Kalesi

Bizans Dönemine ait olan Amasra Kalesi, özellikle Ceneviz Dönemlerinde değişikliklere uğramış ve 14-15. yüzyıllarda Ceneviz ve Osmanlı Dönemlerinde de ciddi onarımlar görmüştür.


Kale; birisi o zaman ada olan ve "Kemere" denilen bir köprüyle Amasra'ya bağlanan Boztepe'deki (Sormagir Kalesi), diğeri Amasra'daki (Zinden Kalesi) iki ana kütleden oluşmaktadır. Kuzeydoğu ucunda Büyükliman Kapısı, batısında Küçükliman (Antik) Kapısı ve güneyinde Zindan Kapısı bulunmaktadır. Sormagir Kalesine, Kemere Köprüye bitişik "Karanlık yer" denilen tonozlu ana kapıdan girdikten sonra Antikliman ve Hacıdenizi yönlerinde iki tali kapıdan çıkılır.

Amasra Kalesi'nin kuzeydoğu - güneydoğu arasındaki surlarının uzunluğu 65 m, üzerinde 8 adet burç bulunan güney surlarının uzunluğu 300 m ve Kemere Köprüden itibaren de büyük bölümü yıkılan kuzey surlarının uzunluğu 200 m kadardır.

Sormagir Kalesi'nin kapıdan batıya doğru uzanan surları ile doğu ve kuzeydoğusunu çevreleyen surların çoğu yıkılmış, kapıya bitişik batı surlarının 50 metrelik bir kısmı ayaktadır. Kuzey ve kuzeybatı tarafı denize çok dik bir yar halinde indiğinden buraya sur yapılmadığı görülmektedir.

Adanın en yüksek yerinde denizciler için yapılmış bir fener bulunmaktadır.

Tekkeönü Kalesi
Kurucaşile ilçesinin tarihi Kromna kentinin merkezi olan Tekkeönü Köyü’nde, Cenevizlilerden kaldığı bilinen kale kalıntılarına rastlanmaktadır.

Güzelcehisar, Şarköy ve Fırınlı Kaleleri
Merkez ilçe sınırları içindeki Güzelcehisar Şarköy ve Fırınlı Köylerinde, Cenevizlilerden kalma kale kalıntılarına rastlanmaktadır.


Halilbey Camii (Yukari Cami)

1872 yılında Halilbey tarafından yaptırılmıştır. Kubbesiz, dikdörtgen planlı, iki sıralı 45 pencere ile aydınlanan kargir yapıdır. Salon boyutları 12x13 metredir.

Fatih Camii

9. Yüzyılda Amasra kalesi içinde yapılmış eski bir Bizans kilisesidir. Amasra2nın Fatih Sultan Mehmet tarafından fethi sırasonda camiye çevrilmiştir.

Dönemin tüm yapı özelliklerini taşıyan yapının Nartheks (ilk cemaat) bölümü ve Ambon (lapsis) çıkıntısı sonradan mekana katılmıştır. 19x11 metre boyutlarında olan cami 1887 yılında büyük bir onarımdan geçirilmiştir.

İbrahimpaşa Camii (Orta Cami)

Bosna Valisi İbrahim Paşa tarafından yaptırılmıştır. Yapım yılı bilinmemekle birlikte 150 yıllık bir geçmişe sahip olduğu tahmin edilmektedir. 1864 ve 1897 yıllarında iki yangın geçirdiği, 1898 yılında yeniden yaptırılarak 1901 yılında ibadete açıldığı bilinmektedir. 1968 yılında deprem sonrası tamir görmüştür. 12'si büyük kubbenin etrafında olmak üzere 32 pencerelidir.

Kare planlı, tek kubbeli ve tek minarelidir. Ana malzeme; köşelerde blok kesme taş, diğer kısımları moloz ta~ir. Altında 11 adet dükkan bulunmaktadır.

Şadırvan Camii (Aşağı Cami)

1903 - 1905 yıllarında halktan toplanan paralarla yaptırıldığı söylenmektedir. Minaresinin ise 1913 yılında yapıldığı şerefedeki kitabeden anlaşılmaktadır. Dikdörtgen planlı olup, duvarları köşelerde kesme taş, diğer kısımları tuğla ve moloz taştan harçla yapılmıştır. Kırk pencere ile aydınlanan ferah iç mekanlara sahiptir.

Amasra Küçüktepe Martyrium’u

Uzun yıllar Roma ve Bizans yönetiminde kalan Amasra’nın, Ereğli ile birlikte Hıristiyanlığın gizlice örgütlendiği ve M.Ö. 1.Yy. sonları ile 2.Yy’da bütün İmparatorlukta etkisi hızla yayılan Hıristiyanlığın hayli taraftar bulduğu ilk yerlerden olduğu söylenmekte, 9.yy’da Kırım’la ilişkisi bulunan etkin bir Başpiskoposluk merkezi olduğu bilinmektedir.

Amasra’da yaşayan ve 1.Yy’da Hıristiyanlığı ilk yaymaya çalışan Pontus’lu Rahip Iakintos; 711 yılından sonra Hora ve Ayasofya kiliselerinde dualarla anılan Kyros; 8.yy’da İkonoklast Yorgi Georgios; Hıristiyan inançları bakımından, dönemlerinde ruhani meclis tarafından birer “Aziz” ilan edilerek öldürüldükleri yerler, sığındıkları mağaralar ve mezarları kutsanan ilk Hıristiyanlardır.

Bugün, Amasra’yı ziyaret edenler; kutsanan yerlerden Iakintos ve Kyros’un mezarının bulunduğu Küçüktepe yamaçlarına, Georgios’un inzivaya çekidiği yer olarak bilinen Büyüktepe mağarasına, Musevilere ait olduğu sanılan ve Bartın kavşak suyunun çıkış noktasındaki Altıgen Yıldız ve yakınındaki mağara ile Amasra Kilisesine (bugünkü Fatih Camii) yakın ilgi göstermektedirler.

Şimşirli Baba Camii

Ulus ilçesinin Kalecik köyündedir. Tarihi bilinmemekle beraber, Şimşirli Baba tarafından bir gecede yapıldığı rivayet edilen caminin yanında kendi mezarı, Akşemseddin’in babası Hamza Efendi’nin mezarı ve soğuk sularıyla Akşemseddin Çeşmesi bulunmaktadır.

Kalecik yakınlarında uzun yıllar eşiyle birlikte yaşayan Kara Yusuf İzzettin Hazretleri’nin vakit namazlarını uzun süre yörede yoğun olan şimşir ve çınar ağaçlarının gölgesinde, daha sonra da geniş gövdeli çınar ağacını oyarak yaptığı 4m2’lik mekanda kıldığından Şimşirli Baba adıyla anıldığı söylenir.

Günümüzde, 500 kişinin ibadet yapabildiği cami ve imaret; hem ibadet ve hem de genç annelerin doğum sonrası az olan sütlerinin artması amacıyla günü birlik ziyaretçi çektiği gibi, her yıl Recep, Şaban ve Ramazan aylarında onbinlerce kişi tarafından ziyaret edilmektedir. Özellikle, Recep’in 1.haftasında (Regaip Kandili’ni müteakip) ilk Cuma günü akşamı, Cuma namazından sonra kesilen kurbanların yoğurt ve çorbalarla ziyaretçilere ikram edildiği ve ev sahipliğini çevre köylülerin yaptığı büyük kutlamalara da sahne olmaktadır.

Şimşirli Baba’nın oldukça fazla ziyaretçi çekmesine neden olan öykü ise hayli ilginçtir. Yöre halkı “Şimşirli Baba Tayyü Mekan’a vakıftı, bütün namazlarını Beytullah’ta (Kabe) kılardı. Geçimini ise, sahibi olduğu tek inekten elde ettiği süt ürünlerinin takasıyla sağlardı. Ancak, onlarca inekten alınmışçasına bol olan sütün kaynağı aslında yörede yaşayan geyiklerdi. Her sabah toplu halde buraya gelen geyikler, hiçbir zorluk çıkarmadan Şimşirli Baba ve eşi tarafından sağıldıktan sonra ormana dönerlerdi. Ayrıca Şimşirli Baba’nın bir gecede yaptığı bu caminin malzemesini de aynı gece geyikler taşımışlardı.” diyorlar.


İçkale Mescidi

Amasra kale içinde eski bir küçük kilise iken, 15. yüzyılda mescide dönüştürülmüştür. 1930 yılında ibadete kapatılmış olup, günümüze sadece duvarları ulaşabilmiştir.

9. Yüzyılda çok itinalı bir tuğla-taş örgü sistemi ile yapılan, 11x7 metre boyutlarındaki Şapel'in Ambon Tonozu'nda "İsa Peygamber'in Göğe Yükselişi" (Ascension) sahnesini hatırlatan izler görülmektedir. Yine duvarları, narthex ve ambonu Bizans Kiliselerinde görülen renkli ve dinsel konulu duvar resimleri (Fresko) ile süsIüdür. Ancak, ince bir sıva ile kapatıldığı anlaşılan ve zamanla düşen sıva tabakaları altından yer yer ortaya çıkan Freskolar da tahribata uğramıştır.

Aya Nikolas Kilisesi

1319 yılında Bartın'daki Rum Cemaati tarafından yaptırılmıştır. 1936 yılından itibaren bir süre Elektrik Santrali olarak kullanılan bu tarihi yapı, 1994 yılında restore edilmiş olup, KüItür Evi olarak hizmete açılmıştır.

Ebu Derda Türbesi

Hz. Peygamberimizin Sancaktarı Ebu Derda Hazretlerine ait olduğu söylenir. Ancak; tarihi kaynaklara göre, Hicretin 50. yılında İstanbul'un kuşatılması sırasında bu bölgeden geçerken buralarda bir süre kaldığı tahmin edilen Ebu Derda Hazretleri hatırasına sonradan bir türbe yapıldığı ve burasının manevi bir makam olarak kabul edildiği olasıdır.

Türbenin belgelenemeyen bir rivayete göre Bartın Müftülerinden Toscuoğlu Hacı Rıfat Efendi tarafından yaptırıldığı söylenmekte, yılı bilinmemektedir. Eldeki kaynaklardan, takriben yüz yıl kadar önce tamamen yandıktan sonra onarıldığı anlaşılmaktadır.

Günümüze sadece bir taş lahidi ulaşan ve yanında küçük bir cami ile kavşak suyu çekmesi ve bir kuyu bulunan türbe, manevi makam olarak hayli ziyaretçi çekmektedir.

Kuşkayası Anıtı

Amasra-Bartın karayolu üzerinde Amasra'ya 4 km uzaklıktaki Kuşkayası mevkiindedir. Roma İmparatoru Claudius Germanious zamanında Doğu Eyaletleri inşa ordusu komutanlığı yaptıktan sonra yaşam boyu Bitinya - Pontus Valiligine atanan Gaius Julius Aguilla tarafından yaptırılmıştır. Roma yol ağının bir parçası olan ve İmparatorun anısına yaptırılan bu anıt; yufka kabartma tekniğiyle kayalara oyulmuş KraI heykeli ve Roma Hakimiyet Kartalı ile birbirini tamamlayan iki kitabe, oturma sedirleri ve kaya nişlerini kapsamaktadır. KraI Heykeli ve Hakimiyet Kartalı'nın başları tahrip olmuştur. Birisi kral figürünü çevreleyen niş'in üstünde, diğeri kabartmalardan uzakta ve batıda bulunan birbirini tamamlayan kitabelerde; "Devletlerarası barışın ve dostluğun anısına, İmparator Cermanious'un yüceliği için G.J. Aguilla dağı yardı ve bu dinlenme yerini kendi özel ödeneği ile yaptırdı" ifadeleri bulunmaktadır. Eni 5 metreyi bulan Roma karayolunun son izleri bu anıtın önünde, yüzyıllarca kullanımın aşınmışlığı ile görülürken, anıtın yapıldığı zaman yanında muhtemelen bir Anıtsal Çeşme'yi (Nymphaion) kapsadığı fakat zamanla bu çeşmenin yıkıldığı kalıntılardan anlaşılmaktadır.

Bartın Evleri

Bartın evleri, Osmanlı Döneminin sivil mimari örneklerinin en güzelini sergileyen ve yakın tarihi özetleyen birer tablo gibidir.

Evler; "Daraba" denilen ağaç çitlerle çevrili bahçe içindedir. Bahçelerdeki yürüme alanları ile "Kulak" denilen giriş bölümü kayrak taslarla bağlıdır. Her bahçede taştan yapılmış bir kuyu bulunur.

Genellikle iki katlı olan evler; ahşap - karkas olup, bodrum katları taştır. Dört eğimli topuz çatılarda taşıyıcı strüktür makastır. Mertekler kiremit altı tahtaları ile kaplanmış olup, çatı alaturka kiremitlerle örtülmektedir. Dış cephede; ahşap dikmelerin ve kirişlerin arası ahşap dolgu, üzerindeki kaplamalar yalı baskısı ve lambalıdır. Payardalarla desteklenen çıkmalar ahşap kaplanmakta veya bağdati ile kaplanıp sıvanmaktadır. Saçaklar 50 - 70 cm çıkıntılıdır. Kaplama derzlerine çıtalarla değişik şekiller verilmiştir. Evlerin pencereleri, merdivenleri ve tavanları da birer süsleme öğesidir.

Geleneksel evler mümkün olduğunca çok pencerelidir. Bunlar, özgün giyotin pencereler olup, sadece merdiven ve cumbaları aydınlatanlar yuvarlak formludur. Pencereler arasında yer alan ve "KuşIuk" denilen silmeler tüm yapıyı kuşatmaktadır. Doğramalar ahşaptır.

Yaylalar

Bartın'da, kıyı dan iç kesimlere geçildikçe görülmeye değer doğal güzellikler ilgi çekmektedir. Dağ - Yayla - Av turizmi açısından yörenin cazibe merkezi Uluyayla ve Arıt yaylasıdır.

Arıt dağlarına doğru uzanıp Arıt yaylasıyla bütünleşen Uluyayla'nın denizden yüksekliği ortalama 1000 m. olup, Ovacuma (300 m.), Göktepe (1416 m.) arasında değişik rakımlarda bulunmaktadır. Ormanların arasına sıkışmış ve ahşap evlerin beneklediği yayla düzlüğü (300x3000 m) yeşil bir halıyı anımsatır. Yaylanın hemen ortasından geçen ve batıya doğru akan Ovaçayı ve İnönü deresi yaylaya ayrı bir güzellik verir.

Uluyayla; iğne ve yayvan yapraklı ağaçlardan oluşan ormanı, rengarenk çiçekleri ve yeşili, pınarları, mağaraları ve yaban hayvanlarıyla bir Milli Park niteliğindedir. Yeşilin çeşitli tonları ve daha nice renkler ancak doğa harikası Uluyayla'da keşfedilir.

Uluyayla ve Arıt Yaylasında; dağ ve yayla havasını solumak ve doğayla başbaşa yaşamak, dağ gezileriyle değişik zevkleri tatmak ve mevsimlere göre her türlü kara avcılığı yapmak olasıdır.

Gürcüoluk Mağarası

Bartın'a 32 Km. uzaklıkta ve Amasra ilçesi, Karakaçak köyünün Kuyupınar mahallesindedir. Mağaraya ulaşmak için; mahalleden güney yönünde bazen orman içi, bazen patika yollarla yaklaşık 3 Km yürümek gerekir. Üçgen biçimli ve 3-4 metrelik oda çevresinde toplanan 15 odadan oluşur. Birbirleriyle bağlantılı odalardan birinden üst kattaki odalara geçilebildiği gibi, bir diğerinden ancak bir kişinin sığabileceği büyüklükteki dehlizden de yeryüzüne çıkmak mümkündür.

Aksuçayı Şelalesi

Ulus - Kumluca bucağı KızılIar Köyü'nün Umar tepesi mevkisindedir. Umar tepesini 10 metre genişliğinde ikiye bölen Aksu çayı, üç aşamalı olarak 35 metrelik bir yükseklikten aşağıya düşmektedir.

Umar tepesindeki kayalarda bulunan izlerin Hz. AIi'nin atının ayak izleri olduğu söylenir. Burada, kurak geçen yaz aylarında yağmur duasına çıkılır. Bu özellikleri Umar tepesini ve Aksu Çayı ŞelaIesini çekici kılmaktadır.

Bartın Çayı


Bartın ırmağı, ALTIN NEHİR-GÜMÜŞ DENİZ TURLARI”nın başlangıç noktasıdır. Gazhanede altın nehirden başlayan Tur; gümüş denize açılarak batıda İnkumu, Güzelcehisar, Mogada ve Kızılkum, doğuda Amasra, Çakraz, Akkonak, Göçkün, Çambu, Tekkeönü, Kurucaşile ve Kapısuyu’na kadar uzanan 59 Km’lik sahil şeridinde birbirinden ilginç güzellikler sunmaktadır.


Orduyeri Köprüsü

Bartın Çayı üzerinde 1891’de İsmail Kamil Bey tarafından yaptırılmıştır. Beş sağlam ayak üzerine basar. Birinci ve ikinci ayaklar batı tarafındadır ve aralarında yol geçer. Üçünce ve dördüncü ayaklar suyun içinde, beşinci ayak ise Orduyeri Mahallesi tarafındadır. Köprünün boyu 98, genişliği 7.3 m’dir.

Kemerdere Köprüsü

Roma İmparatoru Claudius döneminde (M.S. 41-54) yapılan tek gözlü bir Roma Köprüsü olup, Amasra’ya 3 km uzaklıktaki Cevizlik Vadisi’ndedir. Amasra’yı Bartın’a bağlayan ve 4. km’de de Kuşkayası Anıtı’nın önünden geçen Roma yol ağının bir parçasıdır. Köprü Ayağındaki çok silik bir kabartma kompozisyonunda; mızrakla savaşan yedi asker, Roma-Pontus Savaşlarını anlatır.

Kemerköprü

1872 yılında Çalıkoğlu İbrahim Bey tarafından yaptırılmıştır. Kocanazçayı üzerinde, kesme taştan harçla yapılan çok sağlam üç ayak ve iki sivri kemer üzerine kurulmuştur. Boyu 42 m, genişliği 8.5 m’dir. İnşaat sırasında harcın daha güçlü olmasını sağlamak için içerisine binlerce yumurta akı katıldığı söylenmektedir.





Dereköy Madensuyu

Bartın ilimizin şifalı su kaynakları yok denecek kadar azdır. En önemlisi olan “Dereköy Madensuyu”dur. Bağırsak , safrakesesi ve bağırsak rahatsızlıklarında faydalıdır.

HÖYÜKLER

Çeştepe Höyüğü
Merkez ilçe sınırlarının Çeştepe köyündedir. Bartın’a 5 km uzaklıkta olup, tahrip edilmiş durumdadır.

Karasu Höyüğü
Merkez ilçe sınırları içinde, Karasu köyündedir. Bartın’a 15 km uzaklıktadır.

Ulus Höyüğü
Ulus ilçesi Ağa Köyü- Mirzaşah Mahallesi ile Abdipaşa Kırktepeler mevkii ve Karahasan Köyünde bir adet bulunmaktadır.

SU SARNIÇLARI

Arıt Su Sarnıcı

Merkez ilçe Arıt Beldesi’nde, Arıt Dağları üzerindedir. M.S.13. yy. başlarında bölgeye hakim olan Cenevizlilerden kaldığı sanılmaktadır.

Şadırvan

1912 yılında Karakaşoğlu Hacı Arif Kaptan tarafından yaptırılmıştır. Yuvarlak sekiz mermer sütun üzerinde oturtulan, 5.50 m çapında ve yarım küre şeklindeki kubbenin tam ortasından aşağıya sarkan bir avize bulunmaktadır.Sütunların yüksekliği 2.47 m., çapları 27.5 cm ve aralarındaki uzaklık 1.85 m.dir. Sütun başlıkları Kronit düzeninde yapılmış ve beş köşeli kaideler üzerine oturtulmuştur. Sütunlar arasındaki kabartma ile süslü, 12 köşeli havuzun derinliği 1.25 m.dir. Ortasında 6 köşeli taştan bir eksen bulunmakta, sular fıskiye şeklinde buradan dökülmektedir.

1949 yılında kentin kaliteli içme suyu olan Kavşak Suyunun bu anıt çeşmeden akıtılması, şadırvanı Kavşak Suyu tesislerinin sembolü yapmıştır.
 
#3
Bartın Taşhan


Taşhan (Merkez)

Bartın’daki Taşhan’ı Hacı Ali Ağa 1832-1835 yıllarında yaptırmıştır. Bugün Bartın’ın merkezindeki Hükümet caddesi üzerinde bulunan bu han küçük ölçüde olup, XIX.yüzyıl mimarisinin özelliklerini taşımaktadır.

İki katlı olan hanın alt katında dükkanlar bulunmaktadır. Basit bir giriş kapısından sonra çevresinde revaklar ve bunların arkasında dokuzardan on sekiz odası bulunmaktadır. Üst örtüsü tonoz kaplıdır.
 
#4
Bartın Hamamları


Amasra Hamamı (Amasra)

Amasra’nın Klasik dönem Türk-Osmanlı mimari üslubundaki küçük bir hamamı bulunmaktadır. Bu hamamın ne zaman ve kimin tarafından yapıldığı bilinmemektedir. Ancak Evliya Çelebi’nin bu hamamdan söz etmiş oluşu hamamın XVI.yüzyıl sonlarında yapıldığına işaret etmektedir.

Küçük ölçüde, soğuklu, sıcaklık ve külhanı olan bu hamamın sıcaklık kısmının üzeri pandantifli bir kubbe ile örtülmüştür. Bu yapının ahşap olan soyunmalık bölümünden hiçbir iz günümüze gelememiştir. Bu yapı aynı zamanda Amasra’daki Osmanlı hamam mimarisini yansıtan tek eserdir.
 
#5
Bartın Köprüleri


Orduyeri Köprüsü (Merkez)

Bartın Çayı üzerindeki Orduyeri Köprüsü 1891 yılında İsmail Kamil Bey tarafından yaptırılmıştır. Köprünün boyu 98 m., genişliği ise 7.3 m.dir. Köprünün ayakları arasından yol geçmektedir. Birinci ve ikinci ayaklar Bartın Çayı’nın batısında, üçüncü ve dördüncü ayaklar su içerisinde, beşinci ayak ise diğer taraftadır.
 
#6
Bartın Kiliseleri


Aya Nikolas Kilisesi (Merkez)

Bartın’da yaşayan Rum Cemaati tarafından 1901 yılında yaptırılmıştır. Küçük ölçüde bir kilise olup, narteks, naos ve dışarıya taşkın apsidden meydana gelmiştir.

Kurtuluş Savaşı’ndan sonra Bartın’daki Rum Cemaatinin buradan ayrılması üzerine kilise, 1936 yılında elektrik santrali olarak kullanılmış, 1994 yılında da retore edilerek Kültür Evi olarak hizmete açılmıştır.


Büyükada’daki Kilise Kalıntısı (Amasra)

Amasra limanındaki Büyükada’da 1936 yılında define arayıcıları tarafından bir kilisenin kalıntıları bulunmuştur. Büyük olasılıkla VIII.yüzyıl başlarında İmparator II.Iustinianus döneminde patrik olan Kyros bağlantısı olduğu Prof.Dr.Semavi Eyice tarafından ileri sürülmüştür.

Kiliseden günümüze çok az bir kalıntı gelebilmiştir. Temel kalıntılarına dayanılarak bu kilisenin kapalı Yunan haçı planında olduğu anlaşılmaktadır. Dikdörtgen planlı bu yapının önünde bir narteksi bulunmaktadır. Naos dört duvar uzantısı ve bunların kemerlerle birleşmesinden meydana gelen küçük bir kubbe ile örtülü olduğu sanılmaktadır. Deniz kıyısından kilisenin bulunduğu kayalıklara kadar Bizans döneminde merdivenler yapılmıştır.

Bu kilisenin mozaik döşemesi, duvarları defineciler tarafından tahrip edilmiştir.
 
#7
Bartın Amasra Kalesi



Amasra, Küçük yarımadanın üzerinde Bizanslılar döneminde yapılmış olan bu kale daha sonra, XIV.-XV.yüzyıllarda Cenevizliler ve Osmanlılar zamanında çeşitli ilavelerle genişletilmiş ve orijinalliğinden uzaklaşmıştır.

Günümüze kalıntıları gelen bu kale, 500-600 m. uzunluğunda dikdörtgen planlıdır. Kalenin duvarlarına kısa aralıklarla kuleler yapılmış ve böylece daha sağlamlaştırılmıştır. Kara tarafındaki surların önüne hendekler yapılmıştır. Kale üzerindeki araştırmalarda eski dönemlere ait taşların, mimari parçaların, kitabelerin ve heykel kaidelerinin kullanıldığı görülmüştür. Bunların arasında Roma dönemine ait büyük bir kitabe parçası kalenin yapımı sırasında Bizanslıların önceki döneme ait eserleri tahrip ettiğini göstermektedir.

Kale duvarlarında bulunan mermer bir kitabe, Amasralı bir kişinin dul eşi Marcellus kızı Marciana tarafından verilen para karşılığında İmparator Antoninus Pius (138-161) anısına yapılan heykele aittir.

Bu kalenin bulunduğu alan bugünkü Amasra’nın kurulduğu ilk yerleşimdir. Halk arasında Pöstepe olarak isimlendirilen kalenin bulunduğu bu tepe, daha sonra Boztepe’ye dönüşmüştür. Buradaki ikinci bir kale ile bu kale arasındaki bağlantı tek kemerli bir köprü ile sağlanmıştır. Kalenin bulunduğu bu bölge Ortaçağ’ın Bizans özelliklerini yansıtmaktadır. Günümüze kadar gelen kalenin kulelerinde küçük hücreler bulunmaktadır. Ayrıca bunun içerisinden yükselen İçkale yüksek duvarları ile dikkati çekmektedir.

Kale dışarıya Küçükliman ve Büyükliman kapıları ile açılmaktadır. Bunun dışında Zindan Kapısı, Karanlık Yer Kapısı ismi ile tanınan küçük kapıları da bulunmaktadır. Kale duvarlarında Osmanlı dönemi öncesinde Ceneviz egemenliğini gösteren armalar bulunmaktadır. Bu armalar arasında önemli Ceneviz ailelerinden Adorno, Pogio, Malaspina, Fregoso, Luxardo, De Ghizofi, D’auria, Bocanegra, De Zoallio’nun armaları bulunmaktadır. Bunlar arasında Cenova’yı bir süre ele geçiren Milano dükası Visconti’nin yılanlı arması dikkati çekmektedir. Bu armalar arasında Bizans Palaiologos ailesine ait bir arma da görülmektedir.
 
#8
Bartın Cami ve Mescitleri



Orta Camisi (İbrahim Paşa Camisi) (Merkez)

Bartın Çarşısının ortasında yer alan Caminin yapım tarihi bilinmemektedir. Üç kez yanmış, 1901’de yeniden yapılmıştır.

Kubbeli son cemaat yerinden yine kubbeli ana mekana girilmektedir. Mimari açıdan herhangi bir özelliği bulunmayan cami, 20 pencere ile aydınlatılmıştır.

Caminin kuzeydoğusunda yer alan minaresi kesme taştan yapılmıştır.


Halil Bey Camisi (Yukarı Cami) (Merkez)

1872’de Halil Bey tarafından yaptırılan bu cami, dörtgen planlı, çatı örtülü ana mekan ile son cemaat yerinden oluşmaktadır. Ana mekan çeşitli yazılarla bezenmiştir.

1885 yılında yapılan kesme taş minare herhangi bir mimari özellik taşımamaktadır.


Kilise Camisi (Amasra)

Amasra Kalesinin içerisinde yer alan ve Bizans dönemine ait bir kilise olan bu yapı, Amasra’nın fethinden sonra camiye dönüştürülmüştür.

Dikdörtgen planlı yapının girişinde bir narteksi bulunmakta olup, buradan üç kapı vasıtası ile naos kısmına (ibadet mekanı) geçilmektedir. Apsid kısmı dışarıya çıkıntılı yarım daire şeklindedir.

Bizans tuğla işçiliği yönünden önemli olan yapının duvarları Osmanlı döneminde sıvanmıştır. Bu badanaların dökülmesi ile bazı yerlerinde eski Bizans duvar resimleri ortaya çıkmıştır. Bunların en önemlileri eski kilisenin mihrap (apsid) kısmının yarım kubbesinde Hz.İsa’nın göğe çıkış sahnesi’nin (Ascension) tasvir edilmiş olduğu, alt kenarda sıralanan ve yukarıya bakan Havarilerden anlaşılmaktadır.

Cami günümüzde boş ve kullanılmamaktadır.


Fatih Cami (Amasra)

Amasra Kalesi içerisinde IX.yüzyılda yapılmış olan Bizans kilisesi Amasra’nın Fatih Sultan Mehmet tarafından fethinden sonra camiye dönüştürülmüştür.

IX.yüzyıl Bizans mimarisinin duvar işçiliği ve küçük ölçüdeki kilise planının uygulandığı bu yapının narteksi, naosu bulunmaktadır. Bu bölümler 19x11 m. ölçüsünde, dikdörtgen planlı olup, camiye dönüştürüldükten sonra son cemaat yeri ile ibadet mekanına çevrilmiştir. Caminin Bizans tuğla işçiliği dışında herhangi bir bezemesi bulunmamaktadır.

Yapının üst örtüsü tonozludur. 1887 yılında onarım geçirmiştir. Son dönemlerde bir çok onarım geçirdiğinden orijinalliğinden uzaklaşmıştır.


İskele Camisi (Amasra)

Amasra’nın XIX.yüzyılda kale dışına doğru taşması ve genişlemesi sonucunda yeni mahalleler meydana gelmiştir. Buradaki iki liman arasında Hacı Ali Bey (1785-1860) Eyiceler ve Hacı Nuri Mescitlerini yaptırmıştır. Bunlardan Büyük İskele Camisi XIX.yüzyıl barok üslubunda yapılmıştır. Küçük ölçüdeki bu caminin üzeri merkezi bir kubbe ile örtülüdür.
 
#9
Bartın Kuşkayası Anıtı




Roma döneminde, Bartın-Amasra arasındaki Askersuyu denilen geçidin üzerinde İmparator Cladius döneminde MS.I.yüzyılda Gaius Lilius Aguilla tarafından kayadan yontma bir anıt olarak yapılmıştır. Kemerli niş içerisindeki bu anıt 1.80 m. boyundadır. Anıtın bulunduğu yer geçidin en dar yeri olup, aynı zamanda burası Karadeniz’e yöneliktir.

Bu anıtın üzerindeki kitabeden başka imparator heykeli ve ordu kartalı (legion) bulunmaktadır. Bunlardan imparatorun başı ile ordu kartalı kaybolmuş, günümüze yalnızca heykelin gövdesi ile kitabesi gelebilmiştir. Buna benzer bir anıtın kalıntıları Amasra’ya hakim olan Sayvan Kaya’da görülmektedir.
 
#10
Bartın-Amasra Müzesi



Amasra Müzesi Belediye binasındaki küçük bir salonda 1955 yılında açılmış, 1969 yılında eski bir ilkokul binasına taşınmıştır. Amasra Müzesi XIX.yüzyılın sonunda Bahriye Mektebi olarak yapılan tek katlı bugünkü bina, restore edilmesinden sonra 1982 yılında ziyarete açılmıştır.

Müze, arkeolojik eserler ve etnoğrafik eserler olmak üzere iki ayrı bölümden oluşmaktadır. Arkeolojik eserler bölümünde yörede bulunan Helenistik, Roma, Bizans, Ceneviz dönemlerine ait keramik, maden eserler ve heykelleri ile kitabeler sergilenmektedir. Yöredeki mezarlarda ele geçen pişmiş toprak ve cam koku, gözyaşı şişeleri, altın ve bronz süs eşyaları, ayrıca denizden çıkarılan çeşitli tipte amphoralar testiler sergilenmektedir. Yine aynı çağlara ait bronzdan heykelcikler, bilezikler, olta iğneleri, haçlar, silahlar, kandiller ve kaplar bulunmaktadır. Ayrıca bu bölümde Helenistik, Roma, Bizans, Ceneviz dönemlerine ait altın, gümüş ve bronz sikkeler sergilenmektedir.

Müzenin etnoğrafik eserler bölümünde Geç Osmanlı dönemine ait çeşitli yazı takımları, şamdanlar, mühürler, kantarlar ve seramikler bulunmaktadır. Bunların yanı sıra Amasra’nın yöresel giysileri, gümüş süs eşyaları, yatak ve yastık örtüleri sergilenmektedir.Yazma eser olarak Kuranlar, düz yaygılar olarak halı ve kilimler, Osmanlı döneminde kullanılan kap ve kacaklar ile duvar saatleri de etnoğrafik bölüm eserleri arasındadır. Ayrıca müzenin koridorunda sergilenen,1852 tarihli Saray Matbaasında basılmış Akdeniz haritası üzerinde durulacak belge niteliğinde bir eserdir.

Müze bahçesinde Helenistik, Roma, Bizans, Ceneviz ve Osmanlı dönemlerine ait çeşitli taş eserler bulunmaktadır.
 
#11
artın Sivil Mimari Örnekleri


Bartın Evleri

Bartın Türk sivil mimarisi örneklerinin ortadan kalkmadan günümüze ulaştıran ender yerleşim alanlarından birisidir. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca koruma altına alınan 260 civarında Bartın evi bulunmaktadır. Bu evlerin büyük bir kısmı son derece iyi korunmuş olup, içerisinde yaşanmaktadır.

Bartın evleri genellikle bahçe içerisinde yapılmıştır. Evler yöresel ismi ile daraba denilen ağaç parçalarından yapılmış çitlerle çevrilidir. Bahçeler içerisinde bazıları kitabeli, taştan ve günümüzde de kullanılan kuyular bulunmaktadır. Bahçeye girişten eve ulaşılan kayrak taşları ile yapılmış yollar vardır.

Bartın evleri, yakınlarındaki Safranbolu evleri ile benzerlik göstermemektedir. Buradaki evler ahşap olup, ayrı ayrı yapılmış ve kullanımlarından ötürü de değişikliğe uğramıştır. Bu evlerin bazıları Doğu Karadeniz evleri ile de benzerlik göstermektedir. Evlerin çoğu iki veya üç katlı olup, taş temeller üzerine kerpiç ve moloz taştan yapılmıştır. Zemin katlarda günlük yaşamda kullanılan mutfak, kiler gibi bölümler yer almaktadır. İkinci ve üçüncü katlar ev halkının yaşadığı bölümler olup, ortadaki bir sofaya odalar açılmaktadır. Ayrıca odalar içerisindeki dolaplar ve bazılarında da tavan süslemeleri dikkat çekmektedir.

Bartın evlerinin bazılarında iki yönlü merdivenlerle birinci kata çıkılmaktadır. Buradaki geniş alanda yerleştirilen dikmelerle üst kattaki boydan boya cepheyi kaplayan balkon desteklenmektedir. Evlerin üst örtüsü, geniş saçaklıklı düz veya kırma çatılıdır.
 
#12
Bartın Doğal Güzellikleri


Gürcüoluk Mağarası (Amasra)

Bartın’a 32 km. uzaklıkta, Amasra Karakaçak Köyü’nün Kuyupınar Mahallesi’nde bulunan Gürcüoluk Mağarası ilin başlıca doğal güzelliklerinden birisidir. Karakaçak Köyü’nden 3 km. uzaklıktaki bu mağara 15 ayrı odadan oluşmaktadır. Ancak bir kişinin geçebileceği dehlizlerle odalar birbirlerine bağlantılıdır.
Mağaranın büyük bir girişi bulunmakta olup, 169 m. uzunluğundadır. İçerisinde sarkıtlar, dikitler ve damla taşlar bulunmaktadır.

Aksuçayı Şelalesi

Bartın Ulus-Kumluca Bucağı Kızıllar Köyü’nün Umar tepesinde bulunan Aksuçayı 35 m.lik bir yükseklikten aşağıya akmaktadır. Bartın’ın önemli doğal güzelliklerinden olan Aksuçayı Şelalesi aynı zamanda folklorik yönden de önemlidir. Nitekim Umar Tepesi’ndeki kayalarda bulunan izlerin Hz.Ali’nin atına ait olduğuna inanılmaktadır.

Dereköy Madensuyu

Bartın madensuları ve şifalı su kaynakları bakımından oldukça yoksuldur. Yalnızca dereköy Madensuyu’nun safrakesesi ve bağırsak hastalıklarını tedavi ettiğine inanılmaktadır.
 
Üst