Sponsorlu Bağlantılar
AVUKAT VE DAVACILAR TİYATRO)
(Avukat bürosu dekoru. Kişiler: Avukat, Şinasi Bey, Eski Karısı, Yeni karısı, Şinasi’ nin annesi, sekreter)
Avukat: Şuraları da temizle.
Sekreter: Temizledim ya!
Avukat: Olsun kızım bir daha temizle, elinde mi kalır yani!
Sekreter: Yok da buralara bal döküp yalayacaksın herhalde, bu kadar temizlettiğine göre…
Avukat: Temizle be! Allah Allah ne kadar geveze oldun sen.
Sekreter: Avukatın yanında başka ne olur zaten. Avukatın yanında sekreterlik yaparak doktor olmam her halde geveze olurum.
Avukat: (Seyircilere) Ya bir sekreteri altı aydan fazla tutmayacaksın, sürekli değiştirmek gerekir bu sekreterleri başa bela bunlar…
Sekreter: Ah bir zamanlar, yani çocukken astronot olup uzaya gitmek isterdim. Şu düştüğüm hale bakın, ola ola sekreter oldum.
Avukat: Ne olmak istiyordun?
Sekreter: Astronot olmak istiyordum. Uzaya gitmek isterdim.
Avukat: Astronot olacaktın. Ne güzel ülkemizin ilk astronotu olmak istiyordun, ama ömrün yetmeyecek herhalde.
Sekreter: Nedenmiş o?
Avukat: Yürüyerek Aya gidebilir misin?
Sekreter: Hayır.
Avukat: O zaman astronot da olamazsın. (Kapı çalar)
Sekreter: Buyrun hoşgeldiniz.
(İçeri Şinasi ve eski karısı girer.) ( Şinasi’nin ceketi omzundadır)
Avukat: Hoş geldiniz.
Şinasi: Hoş bulduk.( Avukatla tokalaşır.) (Eski karısı da tokalaşmak için avukata varır Şinasi kızarak)
Şinasi: Geri çekil elin avukatıyla bu ne samimiyet?
Eski karısı: Sana ne! Biz boşandık ve aramızda bir bağ kalmadı.
Şinasi: Olabilir. Sen yine de çekil otur şuraya.
Avukat: Boşandınız. Umarım böyle daha mutlusunuzdur.
Şinasi: mutluluk ne demek avukatcığım. Dünyalar meleği bir kadınla evlendim ve bu kadınla geçen hayatım boşa geçmiş.
Eski karısı: Öyle mi senin hayatın içmek dışında zaten hep boştu.
Şinasi: Sen konuşma gürültü oluyor. Bak millet rahatsız oluyor.
Avukat: Hanımefendi siz ne yaptınız? Boşandıktan sonra hayat nasıl?
Eski karısı: Ben de evlendim ve şu anda çalışıyorum. Oldukça mutluyum şu anda çalışıyorum. Allah kurtarmış.
Şinasi: buldun tabi hafif bir koca adamı iç güveysi aldın. O salak da erkeğim diye geziyor ortalıkta.
Eski karısı: Seni de gördük. Koca olmak dayak atmak değildir. Umarım bunu öğrenmişsindir.
Şinasi: Kim, ben mi? Ulan beni layt erkek mi sanıyorsun sen. Biz bu güne bu gün memleketin has erkeği, esas oğlanıyız. Karıya kıza yüz vermek bize yakışmaz. Vücut kabul etmez, bünye atar yani.
Avukat: Sizin bir de çocuğunuz vardı değil mi?
Eski karısı: Evet şu anda çocuğum okumayı ve yazmayı öğrendi. Çarpım tablosunu da babasından iyi biliyor.
Şinasi: Bırak onları da çocuğa şimdiden bir top ver çocuk futbotcu olsun.
Eski karısı: Ne futbolcusu?
Şinasi: Futbol oynasın çocuk, eline bir tesbih ver benim gibi olsun. Hafif olmasın , karısından korkmasın çocuk.
Eski karısı: Şinasi Bey hatırlarsan bizim çocuğun hiç karısı olmayacak.
Şinasi: Niye? Çocuğun bir problemi mi var?
Eski karısı: Bizim çocuğumuz zaten kız.
Şinasi: Ha! Öyle miydi ya! Bende akıl mı kaldı sanki?
Eski karısı: Sende akıl hiç olmadı ki zaten…
Avukat: Şimdi sorununuz nedir? Size nasıl yardımcı olabilirim.
Sinasi: Efendim sorun miras meselesi. Mirası paylaşamadık galiba.
Avukat: Biliyorsunuz yeni medeni kanuna göre evlilikte kazanılan mallar boşanma halinde ortak olarak paylaşılır.
Eski karısı: Ben de aynı şeyi söyledim. Ama beyefendi meseleyi buralara kadar getirdi.
Şinasi: Avukatçığım pardon konuyla ilgisi yok galiba ama kusura bakma bu sekreter senin mi? Yoksa ödünç mü aldın?
Avukat: ödünç almak ne demek ya?
Şinasi: Bizim eve bir sekreter lazım da. Sekreter hanım ben size “merhaba” demiş miydim?
Sekreter: Evet demiştiniz.
Şinasi: “Nasılsınız” demiş miydim?
Sekreter: Hayır, demediniz.
Şinasi: Diyorum o zaman, nasılsınız?
Sekreter: Tamam ben de cevap veriyorum: “Size ne?”
Şinasi: Ulan bu karı milletine de yüz vermeye gelmiyor. Zaten karı dediğin nedir ki? Elinin kiri, yıkayınca çıkar gider.
Eski karısı: Evet ama çıkmayanları da var.
Şinasi: Neyse ne diyorduk.
Eski karısı: Paylaşamadığımız mirastan bahsediyorduk.
Şinasi: Arkadaş elimde bir araba var onun da yarısını almak istiyorsun. Olmaz ki ya!
Eski karısı: Bu en doğal hakkım, sen para kazanıp bu arabayı alırken kendi başına mıydın? Sen birisiyle evleneceksin, canın sıkılınca, kafan esince onu kapının önüne koyacaksın. Yok öyle! Ben kendi hakkımı istiyorum. Senin olanları değil, kendime ait olanları istiyorum. O arabayı alırken bütün altınlarımı aldın. Ben hakkımı istiyorum.
Şinasi: Ulan boşandık, her şeyi paylaştık. Her şeyin yarısını sana verdim. Ulan çorapların bile birer tanesini almışsın. Ulan bu çoraplar çifter çifterdir, birini alırsan diğerini nasıl giyeceğim?
Eski karısı: Evet her şeyi adilce paylaştık.
Avukat: Evet, çok doğru ve adilce paylaşmışsınız. Hayat müşterektir.
Şinasi: Sen karışma lan avukat bozuntusu.
Sekreter: Lütfen avukat beye hakaret etmeyin, yoksa!
Şinasi: Yoksa ne olur. Sen avukatın avukatı mısın? İşine bak. Bu kadar da olmaz ki! Benim çoraplarımın birer tanesini aldığı yetmemiş gibi bir de tutmuş kendi kendi çoraplarının birer tanesini bırakmış. Ulan ben senin çorabını ne yapayım. Bu yaştan sonra adımı mı çıkaracaksın? Zaten kahvede falan rezil oluyorum, çoraplara baksana ( çorapların rengi farklıdır.) Fenerbahçe forması gibi.
Eski karısı: Ne güzel, yakışmış da.
Şinasi: Ne yakışması be! Sekreter hanım ben size “nasılsınız” demiş miydim?
Sekreter: Evet demiştiniz, ben de cevabınızı vermiştim.
Şinasi: Ne güzel, demek bana cevap veriyorsunuz. Tamam bu cevabınızı karşılıksız bırakmayacağım.
Sekreter: Çattık ya! Sizin bir probleminiz mi var?
Şinasi: Evet havuz problemi var çözebilir misiniz?
Eski karısı: Ne diyorduk, ben arabanın da değerinin yarısını istiyorum. Yoksa dava açacağım.
Avukat: Evet hanımefendi doğru söylüyor.
Şinasi: Ulan siz ortak mı çalışıyorsunuz? Her şeyin yarısını verdim. Her şeyi paylaştık. Hatta çamaşır makinesini aldın, fırını bıraktın. Ama ne yazık ki fırında çamaşır yıkayamıyoruz sayende. Tek araba var. Yarısını nasıl vereceğim sana? Çorap değil ki bu meret, birini versem. (Kapı çalar)
(Avukat bürosu dekoru. Kişiler: Avukat, Şinasi Bey, Eski Karısı, Yeni karısı, Şinasi’ nin annesi, sekreter)
Avukat: Şuraları da temizle.
Sekreter: Temizledim ya!
Avukat: Olsun kızım bir daha temizle, elinde mi kalır yani!
Sekreter: Yok da buralara bal döküp yalayacaksın herhalde, bu kadar temizlettiğine göre…
Avukat: Temizle be! Allah Allah ne kadar geveze oldun sen.
Sekreter: Avukatın yanında başka ne olur zaten. Avukatın yanında sekreterlik yaparak doktor olmam her halde geveze olurum.
Avukat: (Seyircilere) Ya bir sekreteri altı aydan fazla tutmayacaksın, sürekli değiştirmek gerekir bu sekreterleri başa bela bunlar…
Sekreter: Ah bir zamanlar, yani çocukken astronot olup uzaya gitmek isterdim. Şu düştüğüm hale bakın, ola ola sekreter oldum.
Avukat: Ne olmak istiyordun?
Sekreter: Astronot olmak istiyordum. Uzaya gitmek isterdim.
Avukat: Astronot olacaktın. Ne güzel ülkemizin ilk astronotu olmak istiyordun, ama ömrün yetmeyecek herhalde.
Sekreter: Nedenmiş o?
Avukat: Yürüyerek Aya gidebilir misin?
Sekreter: Hayır.
Avukat: O zaman astronot da olamazsın. (Kapı çalar)
Sekreter: Buyrun hoşgeldiniz.
(İçeri Şinasi ve eski karısı girer.) ( Şinasi’nin ceketi omzundadır)
Avukat: Hoş geldiniz.
Şinasi: Hoş bulduk.( Avukatla tokalaşır.) (Eski karısı da tokalaşmak için avukata varır Şinasi kızarak)
Şinasi: Geri çekil elin avukatıyla bu ne samimiyet?
Eski karısı: Sana ne! Biz boşandık ve aramızda bir bağ kalmadı.
Şinasi: Olabilir. Sen yine de çekil otur şuraya.
Avukat: Boşandınız. Umarım böyle daha mutlusunuzdur.
Şinasi: mutluluk ne demek avukatcığım. Dünyalar meleği bir kadınla evlendim ve bu kadınla geçen hayatım boşa geçmiş.
Eski karısı: Öyle mi senin hayatın içmek dışında zaten hep boştu.
Şinasi: Sen konuşma gürültü oluyor. Bak millet rahatsız oluyor.
Avukat: Hanımefendi siz ne yaptınız? Boşandıktan sonra hayat nasıl?
Eski karısı: Ben de evlendim ve şu anda çalışıyorum. Oldukça mutluyum şu anda çalışıyorum. Allah kurtarmış.
Şinasi: buldun tabi hafif bir koca adamı iç güveysi aldın. O salak da erkeğim diye geziyor ortalıkta.
Eski karısı: Seni de gördük. Koca olmak dayak atmak değildir. Umarım bunu öğrenmişsindir.
Şinasi: Kim, ben mi? Ulan beni layt erkek mi sanıyorsun sen. Biz bu güne bu gün memleketin has erkeği, esas oğlanıyız. Karıya kıza yüz vermek bize yakışmaz. Vücut kabul etmez, bünye atar yani.
Avukat: Sizin bir de çocuğunuz vardı değil mi?
Eski karısı: Evet şu anda çocuğum okumayı ve yazmayı öğrendi. Çarpım tablosunu da babasından iyi biliyor.
Şinasi: Bırak onları da çocuğa şimdiden bir top ver çocuk futbotcu olsun.
Eski karısı: Ne futbolcusu?
Şinasi: Futbol oynasın çocuk, eline bir tesbih ver benim gibi olsun. Hafif olmasın , karısından korkmasın çocuk.
Eski karısı: Şinasi Bey hatırlarsan bizim çocuğun hiç karısı olmayacak.
Şinasi: Niye? Çocuğun bir problemi mi var?
Eski karısı: Bizim çocuğumuz zaten kız.
Şinasi: Ha! Öyle miydi ya! Bende akıl mı kaldı sanki?
Eski karısı: Sende akıl hiç olmadı ki zaten…
Avukat: Şimdi sorununuz nedir? Size nasıl yardımcı olabilirim.
Sinasi: Efendim sorun miras meselesi. Mirası paylaşamadık galiba.
Avukat: Biliyorsunuz yeni medeni kanuna göre evlilikte kazanılan mallar boşanma halinde ortak olarak paylaşılır.
Eski karısı: Ben de aynı şeyi söyledim. Ama beyefendi meseleyi buralara kadar getirdi.
Şinasi: Avukatçığım pardon konuyla ilgisi yok galiba ama kusura bakma bu sekreter senin mi? Yoksa ödünç mü aldın?
Avukat: ödünç almak ne demek ya?
Şinasi: Bizim eve bir sekreter lazım da. Sekreter hanım ben size “merhaba” demiş miydim?
Sekreter: Evet demiştiniz.
Şinasi: “Nasılsınız” demiş miydim?
Sekreter: Hayır, demediniz.
Şinasi: Diyorum o zaman, nasılsınız?
Sekreter: Tamam ben de cevap veriyorum: “Size ne?”
Şinasi: Ulan bu karı milletine de yüz vermeye gelmiyor. Zaten karı dediğin nedir ki? Elinin kiri, yıkayınca çıkar gider.
Eski karısı: Evet ama çıkmayanları da var.
Şinasi: Neyse ne diyorduk.
Eski karısı: Paylaşamadığımız mirastan bahsediyorduk.
Şinasi: Arkadaş elimde bir araba var onun da yarısını almak istiyorsun. Olmaz ki ya!
Eski karısı: Bu en doğal hakkım, sen para kazanıp bu arabayı alırken kendi başına mıydın? Sen birisiyle evleneceksin, canın sıkılınca, kafan esince onu kapının önüne koyacaksın. Yok öyle! Ben kendi hakkımı istiyorum. Senin olanları değil, kendime ait olanları istiyorum. O arabayı alırken bütün altınlarımı aldın. Ben hakkımı istiyorum.
Şinasi: Ulan boşandık, her şeyi paylaştık. Her şeyin yarısını sana verdim. Ulan çorapların bile birer tanesini almışsın. Ulan bu çoraplar çifter çifterdir, birini alırsan diğerini nasıl giyeceğim?
Eski karısı: Evet her şeyi adilce paylaştık.
Avukat: Evet, çok doğru ve adilce paylaşmışsınız. Hayat müşterektir.
Şinasi: Sen karışma lan avukat bozuntusu.
Sekreter: Lütfen avukat beye hakaret etmeyin, yoksa!
Şinasi: Yoksa ne olur. Sen avukatın avukatı mısın? İşine bak. Bu kadar da olmaz ki! Benim çoraplarımın birer tanesini aldığı yetmemiş gibi bir de tutmuş kendi kendi çoraplarının birer tanesini bırakmış. Ulan ben senin çorabını ne yapayım. Bu yaştan sonra adımı mı çıkaracaksın? Zaten kahvede falan rezil oluyorum, çoraplara baksana ( çorapların rengi farklıdır.) Fenerbahçe forması gibi.
Eski karısı: Ne güzel, yakışmış da.
Şinasi: Ne yakışması be! Sekreter hanım ben size “nasılsınız” demiş miydim?
Sekreter: Evet demiştiniz, ben de cevabınızı vermiştim.
Şinasi: Ne güzel, demek bana cevap veriyorsunuz. Tamam bu cevabınızı karşılıksız bırakmayacağım.
Sekreter: Çattık ya! Sizin bir probleminiz mi var?
Şinasi: Evet havuz problemi var çözebilir misiniz?
Eski karısı: Ne diyorduk, ben arabanın da değerinin yarısını istiyorum. Yoksa dava açacağım.
Avukat: Evet hanımefendi doğru söylüyor.
Şinasi: Ulan siz ortak mı çalışıyorsunuz? Her şeyin yarısını verdim. Her şeyi paylaştık. Hatta çamaşır makinesini aldın, fırını bıraktın. Ama ne yazık ki fırında çamaşır yıkayamıyoruz sayende. Tek araba var. Yarısını nasıl vereceğim sana? Çorap değil ki bu meret, birini versem. (Kapı çalar)