Artvin Hakkında Bilgi

#1
Sponsorlu Bağlantılar
ARTVİN'İN TARİHİ
Artvin Doğu Karadeniz dağlarını derin bir şekilde yaran Çoruh vadisinin sol yamacında 230-110 rakımı arasında,meyilli bir arazide kurulmuştur. M.Ö.2000 yıllarından kalan kalıntılara rastlanmaktadır.M.Ö.IX.yüzyılda Urartu hakimiyetine girmiş,I.yüzyılda Pontus Krallığına katılmış,V.yüzyılda Bizans egemenliğine geçmiş,646 yıllarında Halife Hz.Osman döneminde İslam topraklarına katılmış,Bizanslılarla İslam orduları arasında birkaç defa el değiştirmiş,bu değiştirmelerde Artvin nüvezi teşkil edilmiştir.

Müslüman ordularının akınlarını gözetlemek için 939 yılında Artvin Livane Kalesi yapılmıştır.Artvin’de 1068 yılından itibaren Selçuklu hakimiyeti başlamış,daha sonraları Gürcülerin eline geçmiş,tekrar Selçuklu hakimiyetinde Artvin yöresi Azerbaycan Atabegleri idaresinde kalmış,XIII.yüzyılda da Moğol ve İlhanlı istilalarına uğramış,XV.yüzyılda Akkoyunlu Osman Bey Çoruh boyların inmiş,Uzun Hasan ise bu toprakları Akkoyunlu hakimiyetine almıştır.Bölge daha sonra Gürcü istilasına uğrayınca Artvin Beyleri Trabzon Valisi Yavuz Sultan Selim’den yardım isteyerek Gürcüleri kovmuşlardır.
Kanuni döneminde Erzurum Beylerbeyi Dulkadirli Mehmet Han Yusufeli ve Artvin’i alarak Livane Sancağı kurup(1536-1537) Erzurum Beylerbeyliğine bağlanmıştır.1578’de Osmanlı-İran mücadelesi sırasında Osmanlı hakimiyeti sağlanmış,Çıldır eyaleti kurulunca da Artvin buraya bağlanmış,Livane Sancağı da merkez olmuştur. XIX.yüzyıla kadar Türk’lerin elinde kalan Artvin iki defa Rus işgaline uğramıştır.Haziran 1828 ‘de imzalanan Edirne Muahedesi ile Ahıska Ruslara terk edilince,Çıldır eyaletinin bozulması üzerine Artvin Trabzon eyaletinin Batum sancağına bağlı Livane kazası merkezi olmuştur.
1877-1878 Osmanlı-Rus savaşı sonuna kadar sürmüş,5 Mart 1878 tarihinde imzalanan Ayestefanos antlaşması ile Batum,Kars Ardahan,Eleşkirt,Beyazıt ve Artvin Ruslara savaş tazminatı olarak bırakılmıştır.Bölge halkını yıldıramayacağını anlayan Ruslar,3 Mart 1918 tarihinde yapılan Brest Litavsk barışı ile halk oylaması sonucu %99’dan fazlası Türk hakimiyetini istemeleri neticesi Artvin savaşsız olarak Türklere bırakılmıştır.I.Dünya savaşı sonuna kadar işgalde bulunan Artvin halkı 1914 Kasımında direnişe geçerek Yüzbaşı İsmail Bey komutasında Melo sınır taburu şehir ve çevresini Ruslardan bir süre de olsa temizlemiştir.
2 Kasım 1914’de 18 Aralık 1917 ‘de imzalanan Erzincan ateşkes anlaşmasıyla Ruslar 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşı öncesi sınırlarına çekilmiştir.Artvin Osmanluların elinde kalmış,imzalanan Mondros mütarekesi ile Artvin Osmanlıların elinde kalmış,imzalanan Mondros mütarekesi ile Artvin tekrar boşaltılmış,17 Aralık 1918’de İngilizler tarafından işgal edilmiş,İngilizler çekilirken de şehir Gürcistan’a bırakılmıştır.
Bu badirelerden sonra Artvin,T.B.M.M.Hükümetinin yoğun çabalarıyla 7 Mart 1921 sabahı Gürcülerin çekilmesiyle Türk topraklarına dahil edilmiştir. Artvin 4,5 ay süreyle Ardahan Sancağına bağlı kalmış,7 Temmuz 1921’de Artvin Sancağı kurulmuş,1924’de Türkiye İdari Teşkilatı değişikliğiyle vilayet olmuştur.1 Haziran 1933 tarihinde Artvin vilayeti kaldırılarak ,merkezi Rize olan Çoruh vilayetine kaza olarak bağlı kalmıştır.
4 Ocak 1936’da Çoruh vilayeti merkezi Artvin olmuş,20 yıl süreyle kullanılan “Çoruh” adı 1956 yılında “ARTVİN” olarak değiştirilmiştir.

ŞAVŞAT



Şavşat, M.Ö.900-650 yılları arasında Urartu ve Kimmerler, daha sonraları sırasıyla Saka Türkleri, Romalılar ve Sasaniler’in egemenliği altına girmiştir.
Yavuz Sultan Selim’in Trabzon Valiliği sırasında Rize ilinin Osmanlı topraklarına katılması sonrasında, Artvin, Ardanuç, Şavşat ve Borçka çevreleri de Osmanlı topraklarına katılmıştır. Yavuz Sultan Selim’in Trabzon’dan ayrılması üzerine Şavşat, Ardanuç , Oltu, Tortum ve Artvin yeniden Osmanlı Devletinden ayrılmışlardır.

1829 yılında Ardanuç Sancağı’na bağlanan, 1877 - 1878 Osmanlı Rus savaşı sonrasında da 13 MART 1878 de imzalanan Berlin Antlaşması ile Batum, Kars ve Ardahan ile birlikte Çarlık Rusya’ya bırakılan ilçe, 1879 tarihinde resmen kesinleşen Osmanlı - Rus sınırı ile de Artvin, Ardanuç ve Borçka ile birlikte Anavatandan koparılmıştır. Daha sonra 1921 yılında imzalanan Gümrü Anlaşması ile Doğu sınırlarımız çizilmiş oldu.
Şavşat ilçesi 27 Şubat 1921 tarihinde Ardahan Sancağına bağlı olmak üzere ilçe haline getirilmiş, 7 Temmuz 1921 tarihinde ise Artvin İline bağlanmıştır.
Şavşat, doğuda Ardahan il merkezi ile Hanak İlçesi, kuzeydoğuda Posof İlçesi, güney ve güney batıda Ardanuç, batıda Artvin Merkez ve Borçka İlçesi, kuzeyden de Gürcistan Devleti ile çevrilidir.

1.317 kilometrekarelik dağlık ve engebeli bir arazi üzerine yayılmış bulunan Şavşat İlçesinin dört yanı yüksek dağlarla çevrilidir. 3.537 metreye yükselen Karçkal Dağları, ilçenin batı ve kuzeybatı yönünü sınırlandırır. Kuzeyde 2.250 metre yükseklikteki Sivritepe (Arsiyan) dağları ile 3.000 metreyi aşan Cin dağları bulunmaktadır. Doğuda Ardahan-Artvin sınırlarını teşkil eden Yanlızçam sinsilesinden 2.650 metre yükseklikteki Sahara Dağları, Güneyde ise 3.050 Metreyi bulan Karagöl dağları vardır.
İlçenin rakımı minimum 950 metre, maksimum ise 1800 metredir. İlçe Merkezin rakımı 1100 metredir.
Şavşat ilçesi Akarsu bakımından zengindir. İlçede çok sayıda buzul gölü bulunmaktadır. Göllerin en büyüğü Karagöl dağlarında bulunan ve bu dağa kendi adını veren Karagöl’ dür. Bol miktarda alabalık bulunan gölden sulama amaçlı olarak yaralanılmaktadır. Meşeli Köyü orman içi mevkiinde Milli parklar kapsamı içerisinde bulunan ikinci bir karagöl mevcut olup piknik, mesire yeri özelliğine sahiptir. Pınarlı köyü yakınlarında Balık Gölü, Arsiyan yaylasında ise Kız Gölü, Boğa Gölü ve Koyun Gölü isminde göller bulunmaktadır.

İlçe dahilinde şifalı maden suları mevcuttur. Bunlardan Çermik-Çoraklı Köyü sınırları içerisinde bulunan sıcak su kaplıcası romatizmal hastalıklara iyi gelmektedir.

İlçede Karadeniz iklimi ile karasal iklim arasında bir geçiş iklimi hakimdir. Yüksek rakımlı olan yerlerde kışlar çok uzun sürer. Bu bölgelerde kasım ayında başlayan kar yağışları nisan ayı ortalarına kadar sürer.


İlçe bitki örtüsü bakımından zengindir. Zengin orman alanları mevcut olduğu gibi alçak rakımlı yerlerde her türlü geniş yapraklı ağaçlara da rastlanır.

Yüzölçümü 1.317 kilometrekare olan İlçenin genel nüfusu 25.624 olup, İlçe Merkez Nüfusu 7.325 Köylerin Toplam Nüfusu 18.299 dur. İlçede nüfus artış hızı %o (-) 23.09, nüfus yoğunluğu 19 kişidir.
İlçenin Merkez Belediyesi ile Meydancık Belde Belediyesi ve 61 köyü bulunmaktadır. Köylerde binalar genellikle iki katlı olarak ve ahşaptan yapılmıştır.

Ekonomİk Yapı
Şavşat, Artvin’in diğer ilçelerinde olduğu gibi engebeli araziye sahip bir ilçedir. İlçede, tarımsal arazilerin sınırlı olması, sanayi tesislerinin bulunmaması, başlıca diğer sektörlerin de gelişmemiş olmasının sonucu olarak istihdam olanakları yetersiz kalmaktadır. Gelişime uygun potansiyeli bulunan turizm sektörünün ilçe ve il ekonomisine katkısının artırılması amaçlı çalışmalar sürdürülmektedir.

İlçe ekonomisi büyük ölçüde tarımsal üretime dayalıdır. Tarımsal üretim, ağırlıklı olarak, geleneksel aile tipi işletme yapısı şeklinde görülür. İlçe ekonomisinde önemli yeri bulunan hayvancılık, giderek azalan bir trend izlemektedir. 61 köyü bulunan ilçede, 16.037 adet büyükbaş ve 12.535 adet de küçükbaş hayvan bulunmaktadır.

Hayvancılık açısından son derece elverişli imkanlara sahip ilçede, hayvancılığın teşvik edilmesi amaçlı çalışmalar sürdürülmekte olup, bu kapsamda yönlendirme ve kamusal destekler sağlanmaktadır.

Şavşat büyük ve küçükbaş hayvancılık yanında arıcılık açısından da son derece uygun koşullara sahiptir. Arıcılık alanında da üreticilere, kamusal imkanlar dahilinde teşvik ve yönlendirme desteği sağlanmaktadır.

Başlangıcında, Çoruh havzasında uygulanan seracılık-örtü altı yetiştiriciliğinin iklim koşullarının uygunluğu ve çiftçilerden gelen talepler üzerine il genelinde yaygınlaşması ile Şavşat’ta da seracılık faaliyetlerine başlanılmıştır. 1997 yılında Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı Dayanışma Vakfı parasal desteği ile başlatılan seracılık faaliyetleri yaygınlaşmaktadır. Bu kapsamda amaçlanan yeni istihdam alanlarının yaratılması, tarımsal üretimde çeşitlilik ve verimin sağlanması hedefine ulaşılmıştır.

1317 kilometrekare yüzölçümü bulunan ilçenin tarım arazisi varlığı 175.696 dekar, sulu arazisi 54.840 dekar, kuru tarım alanı 120.856 dekar, mera alanı 364.166 dekar, orman alanı 552.565 dekar ve kültür dışı arazi de 224.573 dekardır. İlçenin tarım arazileri genellikle çayır olarak değerlendirilmektedir.
İlçede yetiştirilen başlıca ürünler patates, armut, elma, ayva, erik, kiraz, kızılcık ve cevizdir. İlçede Tarım kesimi ile Esnaf kesimine kredi sağlayan Ziraat Bankası bulunmaktadır.
 
#2
ARHAVİ


Tarİh, Coğrafİ Yapısı,İdarİ Yapı

1877 yılından sonra Batum ve Gönye havalisinin Rusların eline geçmesinden sonra Arhavi, Trabzon iline bağlı olan Rize Mutasarrıflığına bağlanmıştır. Bu tarihlerde Hopa ve Fındıklı ilçeleri bucak olarak Arhavi'ye bağlı iken, 1900 yıllıda Hopa ilçe olmuş, Arhavi de bucak olarak Hopa'ya bağlanmıştır.

1936 yılında Hopa ilçesi Artvin'e bağlanınca Arhavi bucağı da Artvin'e ait olmuştur. Arhavi, 1 Haziran 1954 yılında tekrar ilçe statüsüne kavuşmuştur.

Doğu Karadeniz Dağları’nın kuzeyine yerleşmiş olan ilçe, kuzeyden Karadeniz, batıdan Rize iline bağlı Fındıklı ilçesi, doğudan Hopa ilçesi, güneyden kısmen Murgul ve Yusufeli ilçeleri ile çevrilidir.

Yüzölçümü 314 kilometrekare olan ilçe, Kamilet ve Derecik olmak üzere 2 vadi üzerinde kuruludur. Arhavi, 1 belediye (ilçe), 30 köy ve 7 mahalleden oluşmaktadır. İlçenin genel olarak arazi yapısı engebeli ve dağlıktır. İlçe merkezi, köylerin aksine gerek iskana gerekse tarıma elverişli düz bir araziye sahiptir.

Doğu Karadeniz Bölgesinin tipik dağlık yapısının hakim olduğu ilçede, 3000 metreye yaklaşan zirvelere sahip olan dağlar (Çatalkaya-2985 m., Koyunyayla-2292 m., Mete-2142 m., Dikme-2068 m.) bulunmaktadır.

Deniz kıyısından 3000 M.ye çıkan dağlık yapıdan beslenen debisi ve akışı düzensiz bir çok derecikten beslenen ve yaklaşık 35 kilometre uzunluğundaki Arhavi (Kapisre) deresi ilçede mevcut tek akarsudur.

İlçede, yaylalar üzerinde irili ufaklı çok sayıda buzul gölü bulunmaktadır. Bunların başlıcaları; Nogadid, Sarıgöl, Alacagöl, Büyük Agara, Küçük Agara ve karagöllerdir.

İlçede tipik doğu karadeniz iklimi hakimdir. Yazları ılık, kışları serin geçmektedir. Her mevsimde yağış görülen ilçede nem oranı yüksektir. İklim şartları çay, fındık, mısır ve turunçgil yetiştiriciliğine elverişlidir.

Arhavi, diğer ilçelere göre nüfusu artan, dışa az göç veren yerleşim birimlerindendir. 1990 yılı sayım sonuçlarına göre nüfusu 18.351 olan ilçenin 2000 yılı sayım sonuçlarına göre köy nüfusu 5.278, merkez nüfusu 14.069 olmak üzere toplam 19.347‘dır. İlçenin nüfus artış hızı (1990-2000sayım yıllarına göre) %o 5.29 kişi, nüfus yoğunluğu ise 65 kişidir.

Ekonomİk Yapı
İlçe ekonomisi genellikle çay tarımına ve kısmen de fındık üretimine dayalıdır. İlçe genelindeki işlenebilir tarım arazisi yaklaşık olarak toplam 48.000 dekardır. Bu alanın 30.000 dekarı çaylık, 90.00 dekarı fındıklık, 7.000 dekarı da mısır ve diğer kalan kısmı ise sebze ve meyve alanıdır. Bu tarımsal faaliyetlerden yaş çay üretimi 21.500 ton, kuru çay üretimi 3.870 ton tahmini fındık üretimi de 800 tondur.

Arhavi’de, alternatif ürün alanında kivi üretiminde önemli bir gelişim sağlanmıştır. 1990-2002 yılları arasında çiftçilere yaklaşık 20 bin adet kivi omcası dağıtılmış ve 400 dekarlık bir alanda üretim gerçekleştirilmiştir. İlçede, 1999-2002 yıllarında yıllık ortalama 50 ton kivi üretimi gerçekleştirilmiştir.

İlçede ticari anlamda hayvancılık gelişmemiştir. Aile ihtiyacının karşılanması ve kısmen de pazara sunma amaçlı küçük ve büyükbaş hayvancılık mevcuttur.

Arıcılık ilçede oldukça gelişmiştir. Büyük çoğunluğu gezgin olan 200 civarında belgeli arıcı mevcuttur. İlçe, Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca kafkas ırkı arı yetiştiriciliği açısından “izole bölge” kapsamına alınmıştır.

İlçe yüzölçümünün yarısından fazlası ormanlıktır. Orman İşletme Müdürlüğü kayıtlarına göre 30.882 hektar genel sahanın 17.450 hektarı ormanlık alandır. Köylerin 20 adedi orman içi veya orman kenarı köyü özelliğini taşımaktadır. Yaygın ağaç türleri ise kayın, kızılağaç ve kestanedir.

İlçede ikisi çay fabrikası biri çimentolu yonga levha (BEYOPAN ), biri de ARSAN Silah fabrikası olmak üzere 4 adet sanayi tesisi mevcuttur Bu tesislerde, yıllara göre değişmekle birlikte ortalama 850-900 civarında daimi veya geçici personel istihdamı sağlamaktadır.

İlçede, kooperatifçilik oldukça gelişmiştir. Mevcut kooperatiflerin 5 adedi tarımsal amaçlı, 6 adedi ticari amaçlıdır.

Arhavi Ticaret ve Sanayi odasına kayıtlı 13 anonim şirket, 117 limited şirket, 6 kollektif şirket ile 22 kooperatif ve 180 adet de şahıs üye mevcuttur. Esnaf ve Sanatkarlar Odası üye sayısı 656, Çay Ekiciler Kooperatifi üye sayısı ise 3814’ dür.

İlçede 3 adet banka şubesi bulunmaktadır.

Yapımı sürdürülen 100 işyeri kapasiteli Arhavi küçük Sanayi Sitesinin İlçe ekonomisine kazandırılmasına yönelik çalışmalar sürdürülmektedir.


 
#3
YUSUFELİ



İlçenin ilk kuruluşu Erzurum sancağına bağlı 1879 yılında “Kiskim” (Alanbaşı Köyü) adı ile gerçekleştirilmiş, İlçe merkezi bir süre sonra Öğdem’e nakledilmiş, 1894 yılında da Ersis’e (bugünkü Kılıçkaya Beldesi) alınmıştır. İlçe merkezi 26 Haziran 1926 tarih ve 877 sayılı Kanunla tekrar Öğdem’e nakledilerek Artvin’e bağlanmıştır.1933 yılında Artvin’in ilçe olmasıyla Yusufeli İlçesi tekrar Erzurum’a bağlanmıştır.1936 yılında Merkezi Artvin olmak üzere kurulan o günkü adı ile Çoruh Vilayetine bağlanmış daha sonra 16 Şubat 1950 tarih ve 3531 sayılı Kanunla bugünkü yerine nakledilerek Yusufeli İlçe Merkezi haline getirilmiştir. İlçe, bugünkü adını 1912 yılında Dahiliye Vekaletinin emri gereğince “Kiskim ve Keskin” isimleri karıştırıldığından Veliaht Yusuf İzzettin Efendinin ismine izafeten almıştır.

İlçe, coğrafi konum itibariyle çok engebeli, dağlık-kayalık bir alana sahiptir. Yerleşim merkezleri genelde Çoruh Nehri ve Barhal Çayının kıyısı boyunca uzanmıştır. İklimi tarım ve hayvancılık için elverişlidir.

İlçe, Çoruh Nehri ile Barhal Çayı’nın birleştiği bir vadide kurulmuş olup, doğusunda Erzurum İli Olur ve Oltu İlçeleri, güneyinde yine aynı İlin Uzundere ve İspir İlçeleri, batısında, Rize İlinin Ardeşen İlçesi, kuzeyinde ise Artvin İli Arhavi, Borçka, Murgul ve Rize İli Fındıklı İlçesi yer alır.

İlçenin İl Merkezine uzaklığı 104 Km.dir. Denizden yüksekliği 560 metre, yüzölçümü 2327 kilometrekaredir.

İlçede kara iklimi hüküm sürer. İlçenin en büyük akarsuyu Çoruh Nehri’dir. Bunu Barhal ve Tortum Çayları takip eder. Çoruh Vadisinin uzunluğu Yusufeli sınırlarında 100 km.’dir. Bölge arazisi Altıparmak sıradağlarından, kuzeyden batıya uzanmış şekliyle belirginleşir. Ayrıca Gâvur Dağları’nın silsilesi, Aradağ’ı ve Karadağ’ı meydana getirmektedir. Yüksekliği 3428 metre olan Mersis kayalığı, 3515 metre yüksekliğindeki Demirdağ ile 3537 metre yüksekliğindeki Güngörmez dağı ilçenin başlıca yüksek rakımlı dağlarıdır.

İlçe alanında verimli ve verimsiz olmak üzere toplam 224.771 hektarlık bölüm ormanlarla kaplıdır. Ağaç türü olarak Çam, Ladin, Köknar, Karaağaç, Meşe ve Yabanı Kavak cinsleri mevcuttur.

Yusufeli, Artvin genelinde, dışa en çok göç veren ilçe konumundadır.İlçe nüfusu 1990 yılında 37.060 iken bu rakam 2000 yılında 29.133’e gerilemiştir. İlçenin yıllık nüfus artış hızı %o (-) 24.07, nüfus yoğunluğu 13 kişidir.

59 Köy ve 1 Beldeden oluşan İlçenin Merkez Nüfusu 6105, köy nüfusu ise 23.028’dir. İlçeye bağlı belde belediyesi olan Kılıçkaya’nın nüfusu ise 2.659’dur.

Yusufeli İlçesinde Merkez Mahallesi, Evren, Hasanağa, Kazım Karabekir, Erdemler Mahallesi ile, 1 Belde ,59 köy, 500’e yakın Mezra vb. yerleşim yeri mevcuttur.

İlçede konut sıkıntısı çekilmemekle birlikte, İlçenin Baraj Gölü içerisinde kalacak olması dolayısıyla konut sektöründe önemli oranda bir gerileme görülmüştür.

Ekonomİk Yapı
Nüfusun % 70’i gurbetçilikle, % 30’ u da tarımla uğraşarak geçimini temin eder. İpek halıcılığı, halıcılık ve kilimcilik yeni aile işletmeciliği şeklinde evlere girmeye başlamıştır. Ayrıca Arıcılık, balıkçılık ve tavukçuluk gibi küçük aile işletmeleri ile aile ekonomisine katkı sağlanmaktadır. Sanayi tesisi bulunmayan ilçede istihdam sorunu yaşanmaktadır.

İlçede ortalama yıllık bal üretimi 86.400 kg, süt üretimi 14.500. kg, meyve üretimi 9.790.4 ton, pirinç üretimi 435 ton’dur.

İlçemizin yerleşim alanı oldukça engebelidir. Tarım ticari amaçtan ziyade genel olarak aile ihtiyacına yönelik yapılmaktadır. Son yıllarda seracılık alanında önemli bir aşama kaydedilmiş olup, 1993 yılında İlçe Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı aracılığı ile 800 M2’ lik alanda başlatılan seracılık çalışmaları, 2003 yılında 136 adet serada ve 40.247 metrekarelik alana ulaşmıştır.

İlçenin tarımsal alanlarının dağılımı; seracılık 40.247 metrekare, tarla ürünleri 3.658 hektar, bağ-bahçe ürünleri 1.450 hektar, sebze ürünleri 505 hektar, pirinç ekim alanı 120 hektar, zeytin dikim alanı 200 hektar, nadas 50 hektar şeklindedir.

Ekime elverişli topraklarda çeltik, meyvecilik ve sebzecilik yapılmaktadır. İlçe Merkezi ile Kılıçkaya ve Narlık’ ta kurulan Tarım Kredi Kooperatifleri tarımcılık yapan çiftçilere gübre, zirai alet vb. yardımlarda bulunmaktadır.

Hayvancılıktan genel olarak et, süt, yumurta, peynir ve bal elde edilmektedir. Hayvan ırkları genelde yerli ırktır. Hayvancılık 3-5 büyükbaş hayvan şeklinde ve bazı ailelerin 10-20 adet küçükbaş 5-10 kanatlı hayvancılık şeklinde aile işletmeleri yapısı ile sürdürülmektedir. Yörede 14.240 büyükbaş hayvan, 11.259 küçükbaş hayvan ile, 12.400 civarında kanatlı hayvan, 1.720 tek tırnaklı hayvan mevcuttur. İlçede 10.800 fenni, 300 adet ilkel arı kovanı bulunmaktadır. Yıllık bal üretimi ortalama 86.400 kg. dır. Yörede az sayıda kümes hayvancılığı ve balıkçılık da yapılmaktadır.

Yusufeli’nde yılık süt üretimi 14.500 tona ulaşmaktadır. Süt ürünleri üretimi daha çok aile tüketiminin karşılanmasına yöneliktir.

Nehir turizmi, dağ turizmi, yayla turizmi, av turizmi ve inanç turizmi açısından büyük bir potansiyele sahip ilçe yerli ve yabancı çok sayıda turistin ilgisini çekmektedir.
 
#4
ARDANUÇ



İlçede, M.Ö.VIII. yüzyılda sırasıyla Urartular, Sakalar ve İskit Türkleri, M.S. 75’ten sonra ise eski Oğuz kollarından olan Hazarlar, Barseller ve Bağratlılar yerleşmişlerdir. İlçe, 810 yıllarında Gürcü egemenliğine girmiştir. Anadolu Selçuklularının akınları sırasında yöreye Türklerin yerleştikleri görülür. Uzun yıllar Selçuklular’ın yönetiminde kalan Ardanuç, Moğol istilası sonrasında Moğollular’ın hakimiyetine girmiştir. İlçe, daha sonra sırası ile Timur, Karakoyunlu, Akkoyunlu ve İran Safavi devletlerinin hakimiyetinde kalmıştır.

Kanuni Sultan Süleyman zamanında Erzurum Beylerbeyi İskender Paşa 1551‘de Ardanuç’u fethederek Osmanlılara katmış ve Osmanlıların ilk Ardanuç sancağını kurmuştur. 93 Harbi olarak anılan Osmanlı-Rus savaşı sonunda yapılan antlaşma ile Rusya’ ya bırakılan İlçe, Birinci Dünya Savaşı sırasında yapılan halk oylaması sonucu tekrar Osmanlı İmparatorluğu’na katılmıştır.

Mondros Mütarekesi’nden sonra Ardanuç, önce İngilizlerin sonra Gürcülerin istilasına uğramış, Gümrü Antlaşması ile 7 MART 1921’de de Türkiye’ ye katılmış ve bugünkü Misak-ı Milli sınırları içinde yerini almıştır. 1945 yılına kadar Artvin’ e bağlı bir bucak olan Ardanuç aynı yıl İlçe olmuştur.

Yüzölçümü 969 kilometrekare olan İlçe; kuzeyde Şavşat, güneyde Yusufeli ve Erzurum’un Olur İlçeleri, doğu Ardahan, batıda ise Artvin Merkez İlçe ile komşudur. Coğrafi bakımdan kırık bir arazi yapısına sahip olan Ardanuç‘un rakımı 500 Metre olup, tipik karasal iklime sahiptir. İlçe merkezi, Kürdevan Yanlızçam ve Horosan dağları ile çevrilidir. İlçe merkezinden, Bulanık, Horhot ve Ekşinar çaylarının beslediği Ardanuç Deresi geçmektedir.

İlçenin yüzölçümünün 468 kilometrekaresi tarım arazisi, 311 kilometrekaresi Orman alanı, 149 kilometrekaresi ise dağlık ve kayalık araziden oluşmaktadır.

Ardanuç, il genelinde mevcut dışa göç sorununu yaşayan bir ilçelerden biridir. Toplam nüfusu 14.477 olan Ardanuç’un merkez nüfusu 5.278, köy nüfusu ise 9.199‘dur. Nüfus yoğunluğu 15 kişi olan ilçenin (1990-2000 yıllarına göre) yıllık nüfus artış hızı %o (-) 20.56’dır.

Ardanuç’un İl merkezine uzaklığı 39 km.dir. İlçe merkezinden geçen ancak karayolları standartlarında olmayan Ardanuç-Ardahan yolunun yapım çalışmaları devam etmektedir.

İlçenin 49 adet köy ve 1 merkez belediyesi bulunmaktadır. Köyler dağınık yerleşime sahiptir.

Ekonomİk Durum
İlçe ekonomisi büyük oranda tarıma dayalıdır. İlçe halkının başlıca gelir kaynakları tarımsal üretim, hayvancılık ve mevsimlik iş olan orman işçiliğidir. İlçede sanayi tesisi olarak Orman Genel Müdürlüğü’ne ait (ORÜS) ve özelleştirme kapsamında olan 1 adet kereste fabrikası bulunmaktadır. Büyük sanayi tesisi bulunmayan ilçede, marangoz, demirci ve oto tamircileri gibi küçük çaplı işyerleri bulunmaktadır.

İlçenin en önemli gelir kaynağı hayvancılıktır. Artvin’de hayvancılığın en gelişmiş olduğu ilçe Ardanuç’tur. Büyük ve küçükbaş hayvancılığın yaygın olduğu ilçenin en önemli yaylası olan Bilbilan Yaylasında yaz aylarında devamlı, cumartesi günleri ise büyük çapta olmak üzere hayvan pazarı kurulmaktadır.

İlçede yetiştirilen başlıca tarımsal ürünler, buğday, arpa, patates, fasulye, mısır, domates, zeytin, elma, kızılcık, ceviz, üzüm ve armuttur. Kamusal imkanlarla da desteklenen arıcılık, yaylacılık kültürünün yaygın olduğu ilçede önemli gelir kaynaklarındandır. İlçede, son yıllarda örtü altı yetiştiriciliği-seracılık da yaygınlaşmaktadır.

İlçede; Bulanık köyündeki Rabat Kilisesi, Adakale köyündeki Gevhernik Kalesi, Ferhatlı köyündeki Ferhatlı Kalesi ile Artvin-Ardanuç yolu üzerinde bulunan Cehennem Deresi Kanyonu yerli ve yabancı turistlerin ilgisini çeken ve turistik değeri olan yerlerdir.


BORÇKA



Artvin ve Borçka’nın da içinde bulunduğu bölgeye ilk yerlerşenlerin Orta Asyadan gelen “HURRİLER” olduğu yazılı kaynakların incelenmesinden anlaşılmaktadır. M.Ö 2000 yılından başlayarak Hurilerin yöreyi de içine alan geniş bir bölgede devlet kurdukları bilinmektedir. Daha sonra Urartuların Hitit İmparatorluğunun yıkılması ile Borçka yöresine kadar yayıldıkları, M.Ö 720-714 yılları arasında Kimmerler, M.Ö 655‘de Sakalar daha sonra da Arsaklıların egemenlik kurdukları çeşitli kaynaklarda yer almaktadır.

M.S 576 Yılından itibaren bölgeye Bizanslılar hakim oldular. Halife Osman döneminde İslam Ordusu, 645 yılında Bizans ordusunu yenerek bu bölgeye hakim olmuştur. Sonraları Emeviler, Hazar Türkleri ve Bagratlılar bölgeye hakim olmuştur.

Büyük Selçuklu Devletinin kurulmasından sonra Artvin, Borçka, Şavşat, Yusufeli ve Ardanuç Selçuklu topraklarına katıldı(l063).Sonraları bölge Moğolların egemenligine girdi.

Borçka ve çevresi Yavuz Sultan Selim’in Trabzon Valiliği döneminde Osmanlı egemenliğine girdi. 1877-78 Osmanlı – Rus Harbinden sonra Kars, Ardahan, Artvin ve Batum ile birlikte Borçka da Anadolu’dan koparılarak Rus yönetimine bırakıldı. Bu tarihten sonra Borçka ve çevresi sık sık savaşlara sahne olmuştur.

30 Ekim 1918 tarihinde imzalanan Mondros Antlaşması’ndan hemen sonra Batum, Artvin, Borçka ve çevresi İngilizlerce işgal edilmiş, İngilizlerin ayrılmasından sonra da bölgeye Gürcüler girmiştir. Gürcülerin hakimiyeti 9 Şubat l921 yılına kadar sürdü. T.B.M.M. ultimatonu ile Gürcüler bölgeyi terketmiş, 7 Mart 1921 yılında Borçka, Artvin ve çevresi kesin olarak Anayurda kavuşmuş oldu.

Borçka İlçesi 7 Temmuz l921 tarihinde ilçe olmuş, 26 Haziran l926 tarih ve 877 sayılı kanunla da Bucak haline getirilmiş, 28 Mayıs l928 tarih ve 1288 sayılı kanunla da yeniden İlçe statüsüne kavuşturulmuştur.

İlçe, Karadeniz bölgesinin doğu ucunda, Artvin–Hopa Yolu üzerinde Çoruh Nehrinin kıyısında şirin bir yerleşim yeridir. Yalçın ve geçit vermeyen karlı dağların, gür ormanların, yatakları derin ve hırçın akarsuların yarattığı eşsiz güzelliğe sahip olan Borçka’nın İl Merkezine uzaklığı 32 Km. dir.

Batısı Hopa, güneyi Artvin ve Murgul, doğusu Şavşat, kuzeyi ise Gürcistan Cumhuriyeti toprakları ile sınır oluşturan ilçenin denizden uzaklığı 36 kilometre ve rakımı 125 m.dir.

İlçe topraklarının büyük bir bölümünü sarp ve geçit vermeyen dağlar kaplamıştır. Çoruh vadisi bu dağlık bölgeyi ikiye ayırmıştır. Dağlar, çoğu yerde geniş vadi oluşumların olanak vermeyecek şekilde yüksektir. Söz konusu özellik tarıma elverişli toprakların geniş alanlara yayılmasını da engellemiştir. İlçede ovalık alan bulunmamaktadır.

İlçe topraklarının büyük bir bölümünü Doğu Karadeniz sıra dağlarının doğu uzantısı kaplar. İlçenin doğusunda Çoruh vadisinin kuzeyinde yer alan en önemli kabartı “Karçal Dağı”dır (3414 m). Çoruh vadisinin güneyde yer alan “Balıklı Dağı Cankurtaran Geçidi “ ile geçit verir. Bu dağların uzantısı olarak yer alan irili ufaklı tepeler İlçe topraklarının engebeli görünümünü sağlar.

Dağ ve tepeleri ayıran derin vadiler, debi ve rejimi yüksek olan akarsu yataklarını oluşturur. İlçenin büyük vadisinde akan Çoruh Nehri, Artvin topraklarına Erzurum sınırlarından girer, Borçka’da Murgul, İçkale, Deviskel derelerini ve nihayet Aralık, Karşıköy ve Güreşen derelerini alarak Muratlı Köyüne geçer ve Gürcistan Cumhuriyeti sınırlarına girerek yurdu terk eder.

İlçenin önemli gölü Aralık Köyü yakınlarında bulunan “Karagöl”dür. Çevresi ormanlık olup, eşsiz doğal güzelliğe sahiptir. Alanı 50.000 m2’dir. Karçal dağları eteklerinde bulunan “Yıldız Gölü“ ilçenin ikinci gölünü oluşturur.

Borçka İlçesinde Karadeniz iklimi hakimdir. Yaz ve kış mevsimlerinde bol yağış ve ılık hava egemendir.

Bitki örtüsünü ağaçlar ve meralar teşkil eder. Meralar daha çok vadi tabanlarındadır. Dağların vadiye bakan yamaçları Ladin, köknar, çam ağaçlarının oluşturduğu “orman denizi” ile süslenmiştir. Yüksek kesimlerde ise bu ağaçlara meşe, kestane, kızılağaç gibi yapraklılar karışır. Orman gülleri, orman altı bitkileri ve eğreltiler ormanlık alanlarda dikkati çeker. Tarıma elverişli arazinin az olması, ormanların tahribine neden olmuştur. Yöre ormanlarının çevre ve yurt ekonomisine katkısı büyüktür.

İlçenin 2000 Yılı Genel Nüfus Sayımı verilerine göre toplan nüfusu 27.654’dür. İlçe merkezinin nüfusu 9.008, köy nüfusu ise 18.646 kişidir.

Köylerin doğal yapısı, yaşam şartlarını zorlaştırdığından kırsal alanlardan şehir merkezlerine ve genellikle il dışına sürekli göç olgusu görülür.

İlçeye bağlı 1 Belediye, 4 Mahalle ve 36 köy vardır. İlçe merkezinde toplu yerleşim olmasına karşın, köylerde arazi yapısının dağlık olması nedeniyle dağınık yerleşim hakimdir.

Tarımsal nüfusun çoğunluğu çay, fındık, tütün ve orman ürünleriyle iştigal etmektedir.

İlçede kamuya ait 1 ve özel sektöre ait 2 çay fabrikası bulunmaktadır.

Ekonomİk Durum
İlçede yaygın olan çay ve fındık üretimi yöre insanın en önemli gelir kaynaklarını oluşturmaktadır. 1984 yılında hizmete açılan Muratlı Çay Fabrikası, çevre köylerde üretilen çay ürününü işlemektedir. 2002 yılı içerisinde 18.379 dekar alanda 4008 yaş çay üreticisinden 13.507 ton yaş çay alımı yapılarak 2.015 ton kuru çay üretimi gerçekleştirilmiştir. İşletmede 620 kişilik istihdam olanağı sağlanmaktadır. Zengin orman varlığının bulunduğu ilçede 17 marangoz atölyesi bulunmakta olup, bu atölyelerde genellkle 3 kişi çalışmaktadır. Tarımsal Kalkındırma kooperatiflerine ait 4 adet orman ürünlerini işleyen ve özel sektöre ait tesis bulunmaktadır. Yöre insanının önemli gelir kaynakları arasında orman ürünleri istihsali de bulunmaktadır.


İlçede hayvancılığın ekonomik yaşantıdaki payı azdır. 2002 yılı itibari ile 10.760 büyükbaş ve 3.453 küçükbaş hayvan bulunmaktadır.. Hayvancılık tamamen iç tüketime yöneliktir. Orman köylerinde arıcılık yaygındır. İlçede 10.711 adet fenni kovan 2080 adet karakovan mevcut olup, yıllık ortalama 255 ton bal üretimi sağlanmaktadır. İlçede 2 alabalık üretim tesisi bulunmaktadır.

Borçka turizm değeri olan doğal ve tarihi zenginliklere sahip olmasına karşın, ilçede turizm sektörü yeterince gelişmemiştir.

İlçe Karçal Dağlarının eteklerini kaplayan geniş yaylalar (Karçal Yaylaları, Küçük Yayla), irili ufaklı tepeler (Vergetil Sırtı), soğuk suları (soğuk su, beyaz su), dere ve gölleri (Karagöl,Yıldız Gölü) ile doyumsuz manzaralar arz eder.

Aralık Köyü sınırları içerisinde bulunan Karagöl, “orman denizi” içerisinde kapkara deniz görünümlü, alabalığı, buz gibi soğuk suyu ve eşsiz manzarası ile önemli bir kamp yeridir. İlçe, balıkçılık (Alabalık) ve av turizmi (Ayı,Domuz , Çakal, Tilki, Kurt, Dağ Keçisi, Vaşak vb. ) açısından zengin bir potansiyele sahiptir.

İlçenin doğusunda bulunan Karçal dağları dağ turizmine oldukça musaittir. Dağcılar için bir cennet sayılabilecek Karçal dağları (3400 m), eşşiz güzellikteki manzaraları, buzulları, buzul devrinden kalma irili ufaklı gölleri, buzulların erimesinden doğan dereleri, tarihi kemer köprüleri ve yaylaları ile zengin bir turizm potansiyeline sahiptir.

İlçede 22’si Tarımsal Kalkınma, 1’i Motorlu Taşıyıcılar, 1’i Minibüsçüler, 1’i Esnaf ve Kefalet, 1’i Konut ve 1 Damperli Kamyoncular Kooperatifi olmak üzere 27 kooperatif bulunmaktadır.
 
#5
Hopa


1490-1512 yıllarında Yavuz Sultan Selim’in Trabzon Valiliği sırasında Osmanlı Devletine katılmıştır.1509 yılında bugünkü sınırlar dışında Gönye kalesinin fethi ve Sancak haline getirilmesi ile Hopa bu Sancağa bağlanmıştır.Lala Mustafa Paşa tarafından 1578 yılında fetih sonucu Merkezi Ahıska olmak üzere Çıldır Eyaletinin kurulması ile bu eyalete bağlanan ilçe, 1829 yılında Çarlık Rusya’sı ile imzalanan Edirne Antlaşması sonucu Ahıska’nın bu ülkeye verilmesi sonrasında Trabzon eyaletinin bir sancağı olan Batum’a bağlanmıştır.

1877-1878 Osmanlı-Rus Harbi sonucunda Kars ve Ardahan’la birlikte Hopa, Kemalpaşa bucağına kadar, Batum dahil olmak üzere Ruslar’a bırakılınca, İlçe Rize Sancağına bağlanmıştır. İlçe, 1915 yılında Ruslar tarafından işgal edilmiştir. 31 Mart 1917 tarihli Brest-Litovsk Antlaşması ile Hopa Milli Sınırlarımıza dahil olmuştur.

Hopa 1936 yılına kadar Rize İline bağlı iken bu tarihten sonra Artvin iline bağlanmıştır.

Hopa, Doğu Karadeniz Bölgesinin doğu bölümünde yer alır. İlçenin doğusunda Gürcistan Cumhuriyeti, batısında Arhavi, güneyinde Borçka ve kuzeyinde Karadeniz bulunmaktadır.

İlçenin Gürcistan Cumhuriyeti’ne geçişin sağlandığı Sarp Sınır Kapısı’na uzaklığı 18 km., İl Merkezine uzaklığı ise 65 km.dir. Hopa, Trabzon-Rize-Artvin-Ardahan-Kars-Erzurum ve Gürcistan Cumhuriyeti’ni birbirine bağlayan uluslararası karayolu üzerinde bir kavşak konumundadır.

Hopa, il genelinde nüfus artış hızı (1990-2000’e göre) %o 5.43 ile en yüksek olan ilçe konumundadır. İlçenin toplam nüfusu 32.584’dür. İlçe merkezi nüfusu 15.445, köy nüfusu ise 17.139’dur. Belde belediyesi olan Kemalpaşa’nın nüfusu 4.238’dir. İlçenin yüzölçümü 289 kilometrekare, nüfus yoğunluğu ise 154 kişidir.

İlçenin merkez ve Kemalpaşa Belde Belediyesi ile 29 köyü bulunmaktadır. Hopa, özellikle kırsal alan Karadeniz Bölgesinin tipik yerleşim özelliği olan dağınık yerleşim özelliklerini taşımaktadır.

Ekonomİk Yapı

İlçenin işlenebilir tarım arazilerinde, iklim yapısına uygun olan çay, fındık,turunçgiller, kivi, kara üzüm yetiştiriciliği yapılmaktadır.İlçenin arazi yapısı makineli tarımın yapılması açısından son derece sınırlı imkan tanımaktadır. İlçe genelinde üretilen başlıca ürünleri; çay, fındık, mısır, kivi, sebze, turunçgillerdir.

İlçe genelinde ticari anlamda hayvancılık gelişmiş değildir. Büyük ve küçükbaş hayvancılık, kümes hayvancılığı, arıcılık genellikle aile tüketimine yönelik olarak yapılmaktadır. Balıkçılık ilçe ekonomisinde önemli yere sahiptir.

İlçede sanayi tesisi olarak 3 adet çay fabrikası, 1 adet un fabrikası, TEİAŞ’a ait 1 adet termik santral, K.B.İ.A.Ş.’ye ait Tesis ve POAŞ depo İşletmesi bulunmaktadır. İlçe ekonomisinde son derece önemli yeri olan ve her türlü liman hizmetinin verilebileceği altyapıya sahip özel sektör tarafından işletilen Hopa Limanı bulunmaktadır.

Hopa Limanı; Doğu Karadeniz’in doğu sınırında Gürcistan Cumhuriyeti’ne geçişin sağlandığı Sarp Sınır Kapısı’na 15 kilometre uzaklıkta ve yaklaşık 100.000 metrekarelik alan üzerine kuruludur.

31.08.1988 tarihinde Sarp Sınır Kapısının açılmasından sonra, sınır ili olarak Artvin’in, başta Gürcistan olmak üzere yakın bağımsız devletler topluluğu ülkeleriyle sosyal ve ekonomik ilişkileri önemli bir gelişim seyri izlemiştir.

Hopa Gümrükleri Başmüdürlüğü ve bağlantı gümrük müdürlüklerinden gelen-giden yolcu, otomobil, otobüs, tır ve gemi sayılarının son 5 yıla ait bilgileri aşağıdaki tablolarda görüldüğü gibidir.
 
#6
Artvin Genel Bilgi


Doğu Karadeniz Bölgesi'nde, Rusya sınırında yer alan Artvin'in güneydoğusunda Kars, güneyinde Erzurum, batısında Rize bulunmaktadır. Kuzeydoğusu Rusya, kuzeybatısı da Karadeniz ile sınırlanmıştır. Artvin, büyük ölçüde engebeli ve dağlık bir arazide olup, Çoruh Irmağı vadisi geçit vermeyen bu dağları ikiye ayırır. Bu vadinin kuzey ve kuzeydoğusunda yüksekliği 3000 m.yi aşan Doğu Karadeniz sıradağları yer alıp, denize doğru dik sırtlar halinde uzanır. Bölgedeki belli başlı dağlar Yalnızçam Dağları, Karçal Dağı'dır. Kıyıdan iç bölgelere doğru gidildiğinde arazinin birden yükseldiği görülür. Artvin 'de, ova olarak nitelendirilebilecek alanlar, Arhavi ve Hopa kıyı şeridindeki aluvyal düzlükler dışında başka bir düzlüğe rastlanmaz. İl sınırları içinde 30'a yakın akarsu vardır. Oltu Çayı, Tortum Çayı, Murgul deresi, İçkale Suyu, Deviskel Deresi, Berta Deresi ve Ardanuç Suyu bunların başında gelmektedir. Bu akarsulardan Karadeniz’e dökülenler dışında kalanlar Çoruh Nehri’nin kollarıdır. Ayrıca İlin çeşitli yerlerinde çok sayıda doğal göl vardır. Bunlardan; Şavşat ve Borçka İlçelerinde bulunanları doğal güzellik ve turizm açısından en önemlileridir. Artvin'in bol yağış alan yüksek dağları orman örtüsü ile kaplıdır. İğne yapraklı ağaç türlerinin ağırlık kazandığı bu ormanların orman altı florası ile de dikkat çeker. Burada yaşayan çeşitli av hayvanları bölgeyi bir av merkezi haline getirmiştir. Ormanların zengin bir bitki örtüsü arıcılık için de elverişli bir ortamı oluşturmuştur. İlin yüzölçümü 7.436 kilometrekaredir.
İlin ekonomisi tatrım ve hayvancılığa dayalıdır. Arazinin engebeli yapısı tarım alanlarını sınırlı bir hale getirmiştir. Yörede çay, fındık, mısır, portakal, mandalina ve elma gibi ürünler yetiştirilir. Hayvancılık daha çok yüksek kesimlerde ve yaylalarda yoğunlaşmıştır. En çok sığır ve koyun beslenirse de en önemli ihracat ürünü baldır.
Artvin'in eski bir yerleşim yeri olduğu bilinmekle beraber, yörede yeterli araştırma yapılmadığından tarih öncesine ait bilgiler yetersizdir. Ancak, çevrede yapılan kazılar ve yol yapımı sırasında ortaya çıkan buluntulardan MÖ.3000'lere kadar inen Tunç Çağına ait bazı yerleşme izleri ile karşılaşılmıştır. İlk yerleşenlerin kimliği konusunda da yeterli bir bilgimiz bulunmamaktadır. Bununla birlikte, Artvin yöresine ilk yerleşenlerin MÖ.2000'lerde Orta Asya'dan gelen Hurriler olduğu bilinmektedir.
Prof Dr. İbrahim Kökten’in Kars civarında ve Çıldır Gölünün karşısına yaptığı kazılarda dolmen ve menhir kalıntıları bulunmuştur. Prof. Kökten,1965’te Kars’ın güneyinde ve Aras nehrinin kuzey kesimindeki Ala Dağın doğu eteğinde Camışlı Köyünün sınırındaki kayalıklarda geyik avcılığı ile ilgili duvar resimleri bulunmuştur. 1933 ve 1955 yıllarında Yusufeli ve Şavşat yörelerinde halkın bulduğu bakır baltaların MÖ 3000-4000 yıllarına ait olduğu sanılmaktadır. Aynı yörede bulunan tunç baltaların 3000-2000 yıllarına ait oldukları bilinmektedir. Artvin ve çevresi tarih öncesi devirleri cilalı taş devrinden başlayarak bakır-tunç demir devri olarak sırası ile yaşamıştır. MÖ.10.000-8.000 yıllarından kalma cilalı taş çağına ait insan izleri Artvin’de de bu çağlarda insanların yaşamış olduğu izlenimini vermektedir. Bulunan madeni eşyalar ise tarih öncesi devirlerin sırası ile yaşandığını belgelemektedir.
Hitit kralı II. Murşit MÖ.1360 yıllarında Artvin’i ele geçirmiştir. Hurrilerin soyundan gelen Urartular, başkenti Van olan, geliri tarım-hayvancılık-ticarete dayalı Doğu Anadolu merkezli bir devlet kurmuşlardır. Kuzey sınırlarını Artvin’e kadar genişlettiler. Ancak doğudan büyük göçlerle gelen İskitlerin baskısı sonucu yıkılmıştır. Artvin bundan sonra Kafkasya'dan gelen İskitlerin egemenliği altında kalmıştır. İskitler, Artvin’i ele geçirerek, askeri üs olarak kullanmaya başlamışlardır.
İskitlerden sonra, Arsaklar adı verilen bir sülale Artvin’e egemen olmuştur. Şaman dinine bağlı olan bu sülale MS. 350’li yıllarda Bizans etkisinde kalarak Hıristiyanlığı kabul etmişlerdir. Böylece Bizans yöreye dini anlamda da hakim olmuştur. MS.575 yılında Pers Kralı I. Darius Bizans’a saldırmış, bundan yararlanan Hazar Türküleri Çoruh boylarına egemen olmuşlardır. Hz.Osman döneminde İslam orduları kumandana Mesleme Oğlu Habib, Bizans’ı yenerek Şavşat-Ardanuç-Artvin’i ele geçirmiştir. Emeviler döneminde Hazarlar ile birleşen Artvin halkı Arap ordularına karşı direnmişse de 786’da Abbasi Halifesi Harun Reşit Çoruh bölgesini başkent Bağdat’a bağlamıştır. 853-1023 Artvin'de Bagratlar ve Sac isimli Abbasilere bağlı iki beylik kurulmuştur. Bunlardan Sac emirliği yıkılınca Artvin yeniden Bizans’ın eline geçmiştir. 1040 Dandanakan Savaşında Gaznelileri yenen Selçuklular, 1048 Pasinler savaşı ile Artvin sınırına kadar gelmişlerdir. Alparslan 1064’te Gürcistan seferine çıkarak Çoruh boylarını ele geçirmiş, .Alparslan’ın ölümünden sonra Bizans’tan yardım alan Gürcü Kralı Gorgi Artvin’i tekrar ele geçirmişse de 1081’de Melikşah’a yenilince, Melikşah’ın desteği ile Çoruh’uda içine alan Erzurum-Bayburt –Kars merkezli Saltukoğlu Beyliği kurulmuştur. Bundan böyle Asya'dan gelen Türkler Artvin’de yaygınlaşmıştır. Büyük Selçuklu Devletinin yıkılışından sonra Artvin bir süre Atabeyliğine bağlanmış, 1263’te Kubilay Artvin’i ele geçirerek bu yöreyi İlhanlı topraklarına katmıştır. 1458-1463-1466 yılları arasında Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan Çoruh boylarına üç sefer düzenlemişse de Osmanlı hükümdarı Fatih Sultan Mehmed’e Oltukbeli Savaşında yenilince, yöre 1502’de Safavilerin eline geçmiştir.
Artvin İlinin Osmanlı yönetimine geçtiği evrelere ait belgeler yeterli değildir. Bununla beraber, Fatih Sultan Mehmed’in Trabzon Rum Devletini yıkarak Karadeniz bölgesinin sahil kıyısını Artvin İlinin kıyı kesiminden itibaren ele geçirdiği bilinmektedir. Bu esnada Artvin-Yusufeli-Ardanuç-Borçka Çıldır Atabeyliğinin elinde bulunuyordu. Yavuz Sultan Selim Trabzon valisiyken Gürcistan’a yaptığı seferde Batum’un güneybatısında bulunan Güney Kalesini ele geçirmiştir. 13 Haziran 1551'de Ardanuç Kalesini de fetheden Erzurum Beylerbeyi İskender Paşa bu bölgeyi de Osmanlı ülkesine katmıştır.

Artvin ve çevresi Çıldır eyaleti ile birlikte yaklaşık 250 yıl Osmanlı Devletinin egemenliğinde kalmıştır. 1828 Osmanlı Rus savaşı ve savaş sonucu imzalanan Edirne Anlaşması ile Ahıska Osmanlı elinden çıkınca, Osmanlılar Çıldır eyaletinin bir kısmını kaybetmişler, yalnızca Artvin-Borçka-Ardanuç-Şavşat-Yusufeli Osmanlıların elinde kalmıştır.
1877-78 (93 Harbi) Osmanlı-Rus savaşı'nda Ruslar Kars-Ardahan-Batum’u işgal ettikten sonra Türk topraklarına doğru ilerlemeye başlamışlardır. 3 Mart 1878’de Osmanlı ile Rusya arasında 29 maddeden oluşan Ayestefanos barışı imzalandı.Bu antlaşmanın 19. maddesinde yer alan 245.207.301 altın tazminatını ödemeyen Osmanlı, Kars-Ardahan-Batum topraklarını Rusya’ya tazminat karşılığı vermek zorunda kalmıştır. Bunun ardından 23 Aralık 1978’de Berlin Barışı imzalanmış, buna göre; Kars-Ardahan-Batum Rusya'nın eline geçmiştir.
1917 Rus devriminden sonra Ruslar I.Dünya Savaşı'ndan çekilmişler, ardından da 18 Aralık 1917’de Artvin ve Şavşat'ı da terketmişlerdir. Yeni kurulan Sovyet Rusya 3 Mart 1918’de I. Dünya savaşına katılan devletlerle imzalandığı Bresk-Litovsk Anlaşması hükmünce Kars-Ardahan-Batum’u Osmanlılara bırakmışlardır. 18 Haziran 1918’de Osmanlı Hükümeti Gürcistan Milli hükümeti ile anlaşarak Kars-Ardahan-Batum illerinde onların hak iddia etmelerini engellemiştir.
Cumhuriyetin ilk Anayasası olan 20 Ocak 1921 tarihli Teşkilat-ı Esasiye’de 24 Nisan 1924’te yapılan değişikler ile Osmanlıların kurmuş olduğu Liva-Sancak teşkilatı kaldırılınca, Artvin vilayet olmuştur.
Artvin'den günümüze gelen kaleler: Artvin (Livana) Kalesi (MÖ.937), Şavşat (Satlel) Kalesi (IX.yüzyıl). Artvin'de günümüze gelen camiler: Çarşı Camisi (1860-1861), Zeytinlik Camisi (1857), İskender Paşa Camisi (VII.Yüzyıl-1553), Muratlı Camisi (1846), Kemal Paşa Kilise Camisi (1900), Salih Bey Camisi (1793). Kiliseler: Bağcılar Manastırı (449-499), Pırhallı Manastırı , Hamamlı Manastırı (945-958),Kaçkal Manastırı (VIII.yüzyıl), Cevizli Manastırı (899-914), Dağyolu Manastırı (VII.yüzyıl- IX.yüzyıl), Altıparmak Manastırı (958-994), Tekkale Manastırı (IX.yüzyıl sonu), Tekkale Dağ Manastırı, İbrikli Kilisesi.
Ayrıca bölgede Hatila Vadisi Milli Parkı, Sahara-Karagöl Milli Parkı, Gorgit-Efeler Tabiatı Koruma Alanı, Sahara Yaylası, Bilbilan Yaylası, Çoruh Vadisi, Borçka Karagöl, Cehennem Deresi Kanyonu, Karçal ve Arsiyan yaylaları, Kafkasör, Maçahel (Camili), doğal kültür varlıkları bulunmaktadır.
 
#7
Artvin Kaplıca ve İçmeleri


Otingo Kaplıcası (Borçka)
Borçka ilçesinin 8 km doğusunda Balcı köyündedir. Küçük bir otel ve lokanta bulunan kaplıcaya orman yolundan gidilmektedir.

Zeytinlik Kaplıcası (Merkez)
İl merkezinin 5 km güneyinde Zeytinlik köyündedir. Mide ve bağırsak hastalıklarına iyi gelmektedir.

Ilıca köyü Kaplıcası (Şavşat)
Şavşat ilçesinin 12 km batısındaki Ilıca köyündedir. Küçük bir otel ve lokantası bulunmaktadır. Romatizma hastalıklarına iyi gelmektedir.

Ciskara Maden Suyu (Merkez)
İl merkezine 20 km uzaklıktadır. Romatizma hastalıklarına iyi gelmektedir.

Güngörmez Suyu (Yusufeli)
Yusufeli ilçesi Güngörmez Dağları’nda bulunmaktadır. Akşam karanlığında suyunun akmaya başlaması ve gün açıldığında suyunun kesilmesi ilginç bir doğa olayıdır.
 
#8
Artvin Yayla ve Vadileri


Sahara Yaylası (Şavşat)

Şavşat ilçesine 15 km. uzaklıkta olup, Şavşat-Ardahan karayolu üzerindedir. Sahara Karagöl Milli Parkı sınırları içinde bulunmaktadır.Bu yayladaki Kocabey Kışla Evlerinin kendine özgü ahşap mimari özellikleri bulunmaktadır. Bu yörede her yıl Temmuz ayının 4’ncü haftasında Sahara Pancarcı Festivali düzenlenmektedir. Sahara’da Karavan Turizmine uygun alanlar bulunmaktadır.


Bilbilan Yaylası (Ardanuç)

Karanlık meşe ve Yalnızçam dağları ile kaplı ve Ardahan ile sınır olan Bilbilan yaylası, yöre insanının yaylacılık geleneğini sürdürdüğü yaylalardandır. Ardanuç ilçesinden doğuya 51 km. stabilize yolla veya Şavşat-Ardahan üzerinden ulaşmak mümkündür. Yaylada her Cumartesi günleri Pazar kurulmaktadır. Kurulan bu pazarda, gıda ve ihtiyaç maddeleri alım-satımı yapılmakta ve canlı hayvan borsası kurulmaktadır.




Karçal ve Arsiyan Yaylaları

Türkiye ile Gürcistan arasında yer alan dağlarda yer alan bu yaylalar, geçit kuşlarının göç yolları üzerinde bulunması, endemik bitki çeşitliliği ve uygun trekking parkurları ile Artvin’deki görülebilecek yerlerdendir.


Kafkasör (Merkez)

Artvin şehir merkezinin güneybatısındaki yaylaya 10 km. asfalt yolla ulaşılmaktadır. 1250 m. yüksekliğindeki yayla görülmeye değer güzelliktedir. Altyapı hizmeti götürülmüş olan yaylada Artvin Belediyesi tarafından yaptırılan 80 yatak kapasiteli bungalovlar bulunmaktadır. Her yıl Haziran ayının son haftasında düzenlenen ve 3 gün süren Boğa Güreşleri Etkinlikleri, yerli ve yabancı turistler tarafından yoğun ilgi görmekte, festival havasında geçmektedir.


Çoruh Vadisi


Zeytin, fıstık çamı ve diğer Akdeniz ikliminde yetişen bitki örtüsünü içinde barındıran Çoruh Vadisi, ilginç jeolojik ve jeomorfolojik yapısı ile görülmeye değer yerlerdendir.





Cehennem Deresi Vadisi (Ardanuç)

Vadi tabanı Ardanuç ilçesinde nispeten geniştir. İlçe merkezinin 7 km. kuzeybatısında bulunan Cehennem Deresi tipik bir kanyon vadidir. 500 m. uzunluğunda 70 m. genişliğinde ve 6 m. derinliğindedir. Ardanuç suyuna açılır. Dünyada sayılı kanyon vadileri arasında yer alır.




Ortaköy Vadisi (Şavşat)
Şavşat ilçesinin sularını boşaltan irili ufaklı çayların meydana getirmiş olduğu bu vadi zengin bitki örtüsüyle kaplıdır.


Altıparmak Vadisi (Yusufeli)
Barhal Dere’sini takip eder. En geniş yeri 3 m’dir.


Murgul Vadisi (Murgul)
Murgul Deresinin meydana getirdiği bu vadinin tabanı diğer vadi tabanlarına göre daha geniştir.

Maçahel (Camili) (Borçka)

Borçka ilçesinden yöreye ulaşım 30 km.si asfalt, 20 km.si stabilize olmak üzere 50 km.lik karayolu ile sağlanmaktadır. Ormanları, sadece Türkiye’nin değil neredeyse Avrupa’nın tek insan eli değmemiş ve her biri anıt özelliğine sahip ağaçlardan oluşmuş orman ekosistemidir. Camili Havzası yırtıcı kuşların göç yolları üzerinde bulunması sebebiyle uygun kuş gözetleme alanlarına sahiptir.

Yöre, derelerindeki kırmızı pullu alabalığı ve saf Kafkas arılarıyla üretilen Maçahel Balı ile ilgi çekmektedir. Camili Havzasının bir bölümü "Gorgit ve Efeler Tabiatı Koruma Alanı" olarak koruma altına alınmıştır
 
#9
Artvin Milli Parkları


Hatila Vadisi Milli Parkı (Merkez)


Artvin İl Merkezinden 10 km.lik stabilize bir yol ile ulaşım sağlanmaktadır. Hatila Vadisi’nin gerek ilginç jeolojik ve jeomorfolojik yapısı ve gerekse özgün bitki toplulukları yöreye ülkemizde nadir rastlanan bir alan özelliğini vermektedir.Ayrıca bu doğal öğelerin birleşimi sonucu eşsiz peyzaj güzellikleri ortaya çıkmaktadır.


Sahara-Karagöl Milli Parkı (Şavşat)


Şavşat İlçesi sınırları içinde bulunan Karagöl-Sahara Milli Parkı iki ayrı sahadan oluş- maktadır. Sahara, Şavşat ilçesine 17 km. uzaklıkta olup Şavşat-Ardahan Karayolu üzerindedir. Orman örtüsü, ladin ve göknarlardan meydana gelmiştir. Yörede antroprojen step karakterinde sahalar geniş alanlar kaplamaktadır. Kocabey yaylası ve çevresinde alpin zona ait bitki türlerine rastlanmaktadır.


Gorgit-Efeler Tabiatı Koruma Alanları


Doğal yaşlı ormanı, her biri anıt olma özelliğine sahip ağaçları bünyesinde barındıran ve dünya doğal koruma kriterlerinden son derece önemli parametre olan Doğal Eski Ormanlardandır. 3200 mm. Yıllık yağış ve sürekli bağıl nemin egemenliği altında derin vadiler boyunca yükselen bakir bitki örtüsü ile bir Yağmur Ormanı Ekosistemidir.
 
#10
Artvin Çeşmeleri


Saitbey Çeşmesi (Merkez)


Artvin Merkez Çayağzı Mahallesi Salihbey Camii yanında bulunmaktadır. H.1255 (M.1810) yılında Sait Bey tarafından yaptırılmıştır. Günümüzde işlemeyen çeşme, Çelebi Efendi Çeşmesi’ne benzemektedir. Bu iki çeşmenin yanısıra Ardanuç ilçesi Aydın Köyü’nde ve Hoşa ilçesi Merkez Kuledibi Mahallesi’nde de birer adet geç Osmanlı dönemine ait çeşmeler bulunmaktadır.


Çelebi Efendi Çeşmesi (Merkez)

Artvin’de Orta Mahalle Camisi arkasındadır. Üç satırlı yazıtından öğrenildiğine göre Kethüda Çelebi Efendi tarafından 1782 yılında yaptırılmıştır.


Mehmet Bey Çeşmesi (Merkez)

Artvin’de Salih Bey Camisi’nin yanındadır. Altı satırlık yazıtından öğrenildiğine göre, 1809’da Mehmet Bey tarafından yaptırılmıştır.
 
#11
Artvin Köprüleri


Berte Köprüsü (Merkez)

Artvin - Şavşat karayolunun 21.kilometresinde, Bertha Suyu üzerinde bulunmakta olup 64 m. uzunluğa sahip, üç gözlü taş köprüler grubundandır. XIX. yüzyıl ikinci yarısında yaptırıldığı tahmin edilmektedir. Günümüze sağlam olarak ulaşmıştır.
Çifte Köprüler (Arhavi)

İlçenin Ortacalar Bucak merkezinde biri birini tamamlayan ve tam daire özelliğini gösteren iki köprü olarak inşa edilmiştir. Yapılış tarihi kesin olarak bilinmemekle beraber en az XVIII. yüzyılda inşa edildiği sanılmaktadır.


Kemerköprü Köprüsü (Arhavi)

Arhavi Kemerköprü’deki köprünün yapım tarihi kesinlik kazanamamkla beraber, XVI.yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır. Köprünün 1995 yılı başında ana gözleri yıkılmıştır.


Derecik Köprüsü
(Arhavi)

Arhavi Derecik Köprüsünün XVII. Yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır. Tek gözlü köprüler gurubundandır.


Aşağı Şahinler Köyü Köprüsü (Arhavi)

Arhavi Aşağı Şahinler Köyü Köprüsünün XVIII.yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır. Tek gözlü köprüler grubundandır.


Bunun dışında Artvin’de;
Arhavi Ortacalar yolu üzerindeki derede yan yana iki köprü, Borçka’da Kaynarca Deresi üzerindeki köprü (XIX.yüzyıl), Borçka’da İçkale Deresi üzerinde Demirciler Köyü’ndeki Köprü (XV.yüzyıl), Borçka’da İçkale Deresi üzerindeki Vanit Köprüsü; Borçka’da İçkale Deresi’ne karışan İçkale Suyu üzerindeki Kireç Köprüsü; Borçka’da Balevan Deresi üzerindeki Köprü; Borçka’da Murgul Suyu’nun Çoruh Irmağına karıştığı yerdeki Köprü; Hopa’da Köprücü Köyü’ndeki Köprü (XVI.yüzyıl); Hopa’da Esenkıyı Köyü’ndeki Köprü (1857); Hopa’da Sugören Köyü’ndeki Köprü bulunmaktadır.
 
#12
Artvin Gezgin Gözüyle

Kolaya kaçmanın imkansız olduğu topraklar

Reyan TUVİ

‘’Dışarıda bir haftadır fırtına, iki metre de kar vardı. Hiçbir şey yapamadık, yerimizden kımıldayamadık. Annemin kanaması durdurulamadı, kardeşimi doğururken, onu kaybettik. O gün, her ne olursa olsun Macahel’den kurtulmaya ve okumaya karar verdim.’’

Borçka’yı Camili köyüne bağlayan bozuk yol, yükselerek 1850 metredeki Macahel Geçidi’yle buluştuğunda, turistin gözüne alabildiğine egzotik gelen bu bakir doğanın, zamanı geldiğinde, kendi insanına ne kadar vahşi davranabileceğini görebiliyorum. Zirvesi 3500 metredeki Karçhal dağının bir uzantısı olan bu geçidi aşıp, Gürcistan’a açılan vadide yer alan köylere varınca, Laz ve Hemşin kültürü geride kalıyor. Burada artık Gürcüce konuşuluyor, Gürcü yemekleri yapılıyor, Gürcü şarkıları söyleniyor. Gürcistan sınırının tam üzerindeki Camili köyünün girişinde, 1990 öncesine ait, ‘’Yasak Bölge Girilmez’’ uyarısının geçerliliği yok artık. Geçen yıla kadar, Genelkurmay’dan izin almadan, dışarıdan gelen herkese bu bölge yasaktı.

Hasan Yavuz, annesiz geçirdiği yılların ardından terk ettiği köyünde o günden beri hiçbir şeyin değişmediğini fark edince, yeniden sahiplenmek için dönmüş. Kendisine ‘’köylü Hasan’’ diyor ama Macahel için yüklendiği sorumluluklar sıfatını aşıyor. Parçalanan Sovyetler Birliği’nin ardından, Türkiye ve Gürcistan arasındaki Sarp sınır kapısı açılınca, Türkiye’ye turizm ya da bavul ticareti amaçlı girenlerin olması, Macahel’in mücadelesinin de başlangıcı oluyor. Macahel köylerinde yaşayanlar, zorunlu durumlarda, omuz omuza yaşadıkları komşu Gürcistan üzerinden geçiş yapabilmek için haklarını arıyorlar.

Çünkü o güne kadar, Macahel’i en yakın hastanenin bulunduğu Borçka’ya bağlayan ve kışın geçit vermeyen 50 kilometrelik yolda, analarını, babalarını, çocuklarını kaybetmişler. Oysa hemen burunlarının dibindeki Gürcistan sınırından geçip Batum’a oradan da Sarp kapısından hastanenin bulunduğu en yakın Karadeniz kentine ulaşmak çok daha kolay. İnsani amaçlı geçişlere izin verilmesinin ardından, ilk defa 1992’de Macahel muhtarının öncülüğünde bir grup, hasta götürmek üzere geçiş yapıyor.

YALNIZ OLUNAMAYACAK KADAR SERT BİR DOĞA

Hasan Bey karlı yolları çokça arşınlamış; ‘’Altı köyden adama haber salar, 70- 80 kişi toplanır, ayağımıza hedikleri takar, patika aça aça, altı-yedi saatte, sedyeyle, kızakla hastayı Borçka’ya taşırdık. Bu durumda kimse boşveremez, çünkü herkes bilir ki bir gün kendisinin de ihtiyacı olabilir. Ne kadar mücadeleci ruha sahip olursanız olun, böyle sert bir doğada tek başınıza yaşayamazsınız.’’

Doğu Karadeniz emek istiyor, sabır bekliyor. Dağları aşmak, kavuşmak için geceyi gündüze katmak, yaşına bakmadan kilometrelerce yürümek, bel sızısına aldırmadan yüklenmek, tarlaları ayılarla paylaşmak gerekiyor. Hızına ayak uydurulmaz Çoruh Nehri’nin bir yakasından diğerine derme çatma, ahşap, asma köprüler, yük ya da insan taşımak için teleferikler uzanıyor. Kolaya kaçmanın imkansız olduğu topraklar bunlar. Artvin’den belli değil mi? Kent merkezine ulaşmak için, üç kilometre boyunca, hiç bitmeyecekmiş gibi zikzak çizen, keskin virajlı bir yoldan yukarı tırmanmak gerekiyor. Hatta bundan dört yıl öncesine kadar, İskebe mahallesindeki futbol sahasında, oyun sırasında, top stadın dışına fırladığında, ta Çoruh Nehri’ne kadar gidermiş. Şimdi yeni yerleşimler topu durduruyor.

Karahan Otel’in sahibi Yavuz Karahan’ın önerisiyle, bir Artvin düğününe katılıyorum. Gece Artvin’in sokakları ıssız. Düğün salonundaysa, Karadeniz’in bütün ezgileri çalınıyor, kızlar erkekler kol kola dans ediyor, horon tepiyorlar. Sırada, Artvin’in simgesi haline gelen ‘’Atabarı’’ var. Hikayesini dinlemiştim; 1936 yılında İstanbul’da yapılan yerel danslar festivaline, Türkiye’yi Balkanlar’da temsil etmiş olan Artvin ekibi de katılıyor. Ekip, Beylerbeyi Sarayı’nda, Atatürk’ün huzurunda ‘’Artvin Barı’’ olarak adlandırılan gösteriyi sunarken, Atatürk, dansın coşkusuna dayanamayıp oyuncuların arasına katılıyor. Artvin’le özdeşleşen bu yöresel dans, o günden beri, ‘’Atabarı’’ olarak anılıyor ve bugün hálá Artvinliler şu dizeleri mırıldanıyorlar: ‘’Bahçesi var, bağı var/ Ayvası var, narı var/ Atamızdan yadigar/ Bizde atabarı var.’’

Gerçekten de insanın yerinde durmasını zorlaştıran, kıpır kıpır bir oyun. Artvin’deki evlilik geleneklerinden birine göre, gelin kaynanasının evine girdikten sonra bir süre oturmaz, dikilirmiş. Ta ki evin büyüklerinden bir ya da birkaçı oturması için kendisine bir meyve ağacı ya da damızlık hayvan armağan edinceye dek. Bu tür gelenekler bugün hálá geçerliliğini koruyor mu bilmiyorum ama Artvin’deki düğün salonlarına ya da haftasonları meydandaki Atabarı Restaurant’ta düzenlenen atabarı partilerine bakılırsa, Artvinliler’in kültürel miraslarından tamamıyla vazgeçmemek için çaba sarfettiklerini görebiliyor insan.

KAVGA İÇİN DEĞİLBARIŞ İÇİN GÜREŞ

Artvinliler’in kültüründe ilk günkü gibi kalmış bir başka renkse boğa güreşleri ya da bugünkü adıyla Kafkasör Festivali. Bu festival, Anadolu’nun otantikliğini kaybetmemiş ender şenliklerinden. Eskiden, köylüler hayvanlarını Kafkasör yaylasına otlatmaya getirdiklerinde, zamanla, güreşen boğalarının etrafına kalabalık bir grup izleyici toplandığını fark etmişler. 24 yıldır, temmuzun ilk haftasonu yapılan ve üç gün süren boğa güreşleri böyle başlamış. Festivale yaklaşık 20 bin kişi katılıyor, yaylada yüzlerce çadır kuruluyor. Artvinliler, güreşçi ruhun, bazı boğaların genlerinde olduğuna inanıyorlar. Bu yüzden ırkını takip ediyor, soyunun sürmesi sağlıyorlar.

Kafkasör yaylasında Köy- Kent adlı bir kır lokantasının sahibi olan Enis Güneri, her yıl, canlılık getirsin diye festivale birkaç boğayla katılıyor. Asıl mesleği kasaplık olan Enis Bey, yenilen boğaları festivalin ardından kesiyor, birinci olanı ise bir sonraki festival için hazırlamaya hevesli birine satıyor. Hayvan hakları savunucularına Enis Bey’in bir açıklaması var: ‘’Bu, Türk toplumunun en eski geleneklerinden biri. Yerli ırkın dövüşü, hiçbir değişime uğramadan süregelmiş. Yaylaya çıkmadan önce bütün boğalar düz bir arazide güreştirilir. Hepsi birbirini tanır ve barışır. Festivalde ise ne insan ne de hayvan zarar görmez, yaralanmaz bile. Bu kavga için değil, barış için yapılır.’’

Enis Bey’in, 20 yıldır kasaplık yapması bir yana, o, dünyanın ve Artvin’in geleceğine kafa yoranlardan. Kafkasör yaylasının çevresinde altın ve bakır madeni olduğunun ortaya çıkarılması, sahip olduğu en büyük sermayeyi doğası olarak gören birçok Artvinli gibi onu da tedirgin etmiş. İlk günden beri, TEMA ve Yeşil Artvin Derneği birlikte buna karşı koyuyorlar. Bir de yapımına başlanan yedi baraj var. Aslında bu topraklarda bir çelişki yaşanıyor. Artvin, Cumhuriyet’in ilk yıllarından beri, okuryazar oranıyla Türkiye’nin ilk 10 kenti arasındaki yerini koruyor. Eğitimli gençlerin hep göç etmesinden şikayetçi olan Artvin halkının aklını, bir taraftan da barajlarla birlikte doğacak iş imkanları çeliyor.

YUSUFELİ’YE EN MERAKLI MİLLET İSRAİLLİLER

Enis Bey’se olaya başka türlü bakıyor; ‘’Zaten Artvin’de doğanın okumaktan başka çaresi yoktur. Ancak bir taraftan da biz birçok şeyi okuması yazması olmayan bilge insanlarımızdan öğrendik. Hatırlıyorum, yaylada çok az insanın katıldığı bir cenazeye gitmiştim, 60 yaşında bir çoban, ’işte böyledir’ demişti, bir zenginin namussuzluğu bir de fakirin ölümü duyulmaz.’’

Bölgenin turizm merkezi Yusufeli su altında kalır mı diye merak ediyor herkes. Son 25 yıldır barajın yarattığı belirsizlik sürüyor. Kimsenin yatırım yapmaya eli varmıyor. Geçim kaynağı sorulduğunda ‘’gurbetçilik’’ diyorlar. Eğer baraj yapılırsa, Çoruh Nehri üzerindeki, dünyaca ünlü rafting parkurlarından birinin de en heyecanlı etabı yok olacak. Yeryüzünde, Yusufeli’ne en meraklı millet, İsrailliler. Kaçkar Dağları’nda trekking yapmak için, ekmek karpuz yeme pahasına, buraya geliyorlar. Barhal Pansiyon’da karşılaştığım Roy, dergilerden belgesellere, Kaçkarlar’ın İsrail’de çok meşhur olduğunu söylüyor. Dokuz gün tek başına yürümüş, bir kere siste kaybolmuş, köylüler yardım etmişler. Roy, ‘’Bizde de yeşillik var ama bu kadar su yok’’ diyor.

Çoruh’un tepesindeki Çar’ın eski yazlığı Artvin’de, Rus evleri yok denecek kadar azalmış. 50’lerde her evde en az bir kişi akordeon çalarmış. Şimdi o da pek yok. Kafkasör yaylasının serin sessizliğinde, şöminesinin başında akordeon çalan Enis Bey’i dinliyorum; ‘’Aynı topraktan geldik/ Biz bize benzeriz/ Sevdalıklar dururken/ Neden kavga ederiz?’’...

Doğu Karadeniz emek istiyor, sabır bekliyor. Dağları aşmak, kavuşmak için geceyi gündüze katmak, yaşına bakmadan kilometrelerce yürümek, bel sızısına aldırmadan yüklenmek, tarlaları ayılarla paylaşmak gerekiyor. Hızına ayak uydurulmaz Çoruh Nehri’nin bir yakasından diğerine derme çatma, ahşap, asma köprüler, yük ya da insan taşımak için teleferikler uzanıyor. Kolaya kaçmanın imkansız olduğu topraklar bunlar. Artvin’den belli değil mi? Kent merkezine ulaşmak için, hiç bitmeyecekmiş gibi zikzak çizen bir yoldan yukarı tırmanmak gerekiyor.

BEN OLSAYDIM BUNLARI YAPARDIM

Doğu Karadeniz’in engebeli yollarında Macahel Gürcü Yaşlılar Korosu’nu dinlemek

Şavşat’ın rakip tanımayan çayırlarında, yaylalarında oksijen depolamak

Macahel’in yağmur ormanlarında yürümek

Çoruh’ta rafting, Kaçkar Dağları’nda trekking yapmak

Kafkasör yaylasındaki kır lokantalarında, bölgenin meşhur beyaz patatesini tatmak

Cehennem Kanyonu’nda, kendinizi eski zaman define avcıları gibi hissetmek

Artvin’in Efkar Tepesi’nden, Çoruh Nehri’ne bakarak rakı içmek

Yusufeli civarındaki Gürcü kiliselerini kaçırmamak

Macahel’de bir kütük evde konaklamak ve Hacer Hanım’ın Gürcü yemeklerini tatmak
 
#13
Artvin Camileri


Çarşı Camisi (Merkez)

Çarşı camisini 1860-1861 yılında Artvin halkı yaptırmıştır. Zamanla harap olan bu cami 1954 yılında temellerine kadar yıktırılmış ve 1957-1958 yıllarında yeniden yapılmıştır. Eski camiden minber ve vaaz kürsüsü (1865) orijinal olarak günümüze gelebilmiştir.


Zeytinlik Camisi (Merkez)


Zeytinli Camisi kitabesinden öğrenildiğine göre 1857 yılında Saliha Hanım tarafından yaptırılmıştır. İlk yapıldığı yıllarda kuzey yönündeki bir çınar ağacından minare olarak yararlanılmıştır. Sonraki yıllarda bu çınar yıkılmış ve yerine yakın tarihlerde bir minare eklenmiştir. Büyük bir onarım geçirmeyen yapı orijinalliğini koruyarak XIX.yüzyıl köy camilerinden bir örnektir.





İskender Paşa Camisi (Ardanuç)

Tarihi belgelerden öğrenildiğine göre; Artvin’e yapılan Arap akınları sırasında ilk kez VII.yüzyılda Araplar tarafından yaptırılmıştır. Akkoyunlular döneminde harap olan bu yapı, 1551’de Ardanuç Kalesi’ni ele geçiren Erzurum Beylerbeyi Çerkez İskender Paşa tarafından 1553 yılında yeniden yaptırılmıştır. Günümüzde, işlevini sürdüren bu camiye vakıflarda bulunan hasan Efendi tarafından XVIII.yüzyılda yenilenmiştir. Caminin batısında yer alan üç adet türbe Osmanlı Dönemi’nde ; XVIII.yüzyılda inşa edilmişlerdir. Burada gömülü olanların Ahıska Çıldır Beylik ailesinden oldukları sanılmaktadır.




Muratlı Camisi (Borçka)


Muratlı camisinin giriş kapısı üzerindeki kitabeden 1846 yılında Ahmet Usta (Aslanoğlu) tarafından yaptırıldığı öğrenilmektedir. Caminin minberinin Uzunhasan Zade Hüseyin Alemdar tarafından 1847’de, Sağıroğlu Hüseyin Ağa tarafından da 1847’de kadınlar mahfili yaptırılmıştır.


Kemalpaşa Kilise Camisi (Şavşat)

Şavşat İlçesi Yeniköy Mahallesi’nde bulunan bu cami halk arasında Merkez Camisi olarak tanınmaktadır.Şavşat’ın Rys istilası sırasında 1900’de kilise olarak yaptırılmıştır. 1924 yılında bu kilise camiye çevrilmiş ve günümüzde cami olarak kullanılmaktadır.

Arhavi Merkez Camisi (Arhavi)

Arhavi merkez Camisi’nin yapım tarihi kesin olarak bilinmemekle beraber, XIX. yüzyılın başlarında yapıldığı sanılmaktadır. Birkaç kez onarım geçiren caminin minaresi 1945 yılında yenilenmiştir.


Ulukent Cami (Arhavi)

Arhavi Ulukent Camisi, XIX.yüzyıl başlarında köylü imecesi ile Hasan adında bir usta tarafından yapılmıştır.Cami içerisindeki ahşap bölümler, yine bir vakıf tarafından onarılmıştır.


Dikyamaç Cami
(Arhavi)

Arhavi Dikyamaç Camisi mimari yönden Ulukent Camisine benzemektedir. Bu nedenle aynı usta tarafından 1894’te yapılmış, sonraki tarihlerde de vakıf tarafından onarılmıştır.

Artvin’de bu camiler dışında İl merkezinde 1793 tarihli Salih Bey Camisi, Borçka Muratlı Köyü’nde Muratlı Köyü Camisi ile Yusufeli İlçesi Demirkent Köyü’nde Demirkent Köyü camileri de bulunmaktadır.
 
#14
Artvin Kaleleri



Artvin (Livana) Kalesi (Merkez)
Çoruh Nehri kıyısında Artvin şehrinin girişinde Bagrat (Gürcü) Kralı Büyük Oşet tarafından 937’de yaptırılmıştır. Kalenin eski ismi Livana idi. Bu kalenin kalıntıları üzerine VI.yüzyılda Osmanlılar yeni bir kale yaptırmış ve çeşitli dönemlerde de onarılmıştır. Küçük bir kale olup, kente girişi kontrol altında tutmaktadır.


Boselt Kalesi (Merkez)
Artvin’in 8 km. doğusunda Okumuşlar (Şadberda) Köyü yakınındadır. Kalıntıları günümüze gelmiş olup, yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır.


Kuvarshan Kalesi
Artvin’in 6 km. kuzeyinde Bakırköy mevkiindedir. Yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır.

Yukarı Hot Kalesi
Artvin’in 16 km. güneydoğusunda Yukarı Maden Köyü’ndedir (Hod-u Hülya). Yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır.

Ardanuç Kalesi (Ardanuç)
Ardanuç’un Adakale Köyü (Eski Ardanuç) yakınında bir tepe üzerindedir. Çevresinde gümüş madenleri olduğundan değerli maden veya cevher anlamına gelen Gevheri Nik Kalesi ismiyle tanınmıştır. V.yüzyılda yapılan bu kale Gürcü krallarına ve Çıldır Atabeylerine başkent olmuştur. Osmanlılar 1551’de bu kaleyi ele geçirmiş, 1562’de de onarmışlardır. Bu onarıma ait bir kitabesi bulunmaktadır. Günümüze çok harap bir durumda gelebilmiştir.

Kalmaklı Kalesi (Ardanuç)
Ardanuç’un 5 km. batısında Ferhatlı (Ahıza) Köyü’ndedir. Yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır.

Kolarçet Kalesi (Ardanuç)
Ardanuç’un 8 km. güneybatısında Kılarçet (Bereket) Köyünde olup X.yüzyılda yapılmıştır.

Petoban Kalesi (Ardanuç)
Ardanuç’un 13 km. kuzeydoğusunda Aşağı ırmaklar (Hisarlı) Köyü’ndedir. Yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır.

Petrik İsman Kalesi (Ardanuç)
Ardanuç’un 14 km. kuzeydoğusunda Hisarlı Köyü ile Şavşat’a bağlı Savaş Köyü arasındadır. Yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır.


Şavşat (Satlel) Kalesi (Şavşat)
Şavşat’ın 2 km. güneydoğusunda Söğütlü (Şatlel) Köyü’ndedir.Bagrat Krallığı döneminde moloz taştan yapılmıştır. Benzerleri ile karşılaştırıldığında IX.yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır. Atabekler ve XVI.yüzyılda da Osmanlılar tarafından kullanılmıştır. Evliya çelebi bu kaleden Şavşadistan içinde sarp bir yerdedir diye söz eder. Günümüze oldukça harap bir halde gelmiştir.


Bilbilan Kalesi (Şavşat)
Şavşat’ın 8 km. doğusunda Hanlı (Hantuset) Köyü’ndedir. Yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır.


Dutlu Kalesi (Şavşat)
Şavşat’ın 11 km. güneybatısında Dutlu Köyü’nün doğusundadır. Yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır.


Parih Kalesi (Şavşat)
Şavşat’ın 16 km. güneybatısında, Balıklı Köyü’ndedir. Gürcü Kraliçesi Tamara tarafından X.yüzyılın ortalarında yaptırılmıştır.


Tukharis Kalesi (Şavşat)
Şavşat’ın 6 km. batısında Kayadibi Köyü’nün arkasındaki tepe üzerindedir. Moloz taştan yapılmış olan kale harap bir konumdadır. Yapım tarihi de kesinlik kazanamamıştır.


Ustamis Kalesi (Şavşat)
Şavşat’ın 12 km. güneyinde Eskikale Köyü’ndedir. Yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır.


Aşbişen Kalesi (Yusufeli)

Yusufeli’nin 7 km. doğusunda Kınalıçam Köyü’ndedir. Harap bir durumda olup, yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır.

Dört Kilise Kalesi (Yusufeli)
Yusufeli’nin 4 km. güneybatısında Tekkale Köyü’ndedir. Harap bir durumda olup, yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır.


Erkinis Kalesi (Yusufeli)

Yusufeli’nin 10 km. kuzeydoğusunda Demirkent Köyü’ndedir. Harap bir durumda olup, yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır.


Ersis Kalesi (Yusufeli)
Yusufeli’nin 8 km. güneyinde Kılıçkaya Köyü’ndedir. Yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır.


İşhan Kalesi (Yusufeli)

Yusufeli’nin 11 km. doğusunda Dağyolu (İşhan) Köyü’nün arkasındaki kayalıklar üzerindedir. Harap durumda olup, yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır.


Nihah Kalesi (Yusufeli)
Yusufeli’nin 15 km. güneybatısında Yokuşlu Köyü’ndedir. Harap bir durumda olup, yapım tarihi bilinmemektedir.


Oşnak Kalesi (Yusufeli)
Yusufeli’nin 12 km. güneybatısında Köprügören Köyü’ndedir. Harap bir durumdadır. Yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır.


Ögdem Kalesi (Yusufeli)
Yusufeli’nin 10 km. kuzeyinde Ögdem Köyü’ndedir.Harap bir durumda olup, yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır.

Ciha Kalesi (Arhavi)

Yapıldığı tarih kesim olarak bilinmemekle beraber belde sakinleri tarafından Cenevizliler zamanından kaldığını söylemektedirler. Arhavi ilçesinin zirvesinde bulunan kalenin etrafı geçilmeyecek şekilde orman ağaçlarıyla kaplanmıştır. Ana kayanın üzerinde bulunan kaleden günümüze sur kalıntıları gelebilmiştir.
 
#15
Artvin Kilise ve Manastırları


Bağcılar Manastırı ( Merkez)

Bağcılar Köyü girişindeki meyilli arazi üzerinde kurulan Manastır, köyün ismi ile tanınmıştır. Kuruluşu ile ilgili yeterli bilgi bulunmamaktadır. Günümüze oldukça harap bir durumda gelmiştir.






Pırnallı Manastırı (Merkez)


Pırnallı Manastırı, Bagratlı (Gürcü) Kralları’ndan I. Aşot’un torunu Prens Khaohi Kral
Gurgen zamanında yaptırılmıştır. Artvin’in Bağlık mezrasında, iki vadi arasında, kuzeyden güneye doğru alçalan bir sırt üzerinde kurulmuştur. Kilise, şapel, çeşme ve çan kulesinden oluşan manastırın çevresinde halkın yaşadığı evler bulunmaktadır.





Hamamlı Manastırı (Kilise-Camii) (Merkez)


Hamamlı Manastırı Artvin’in merkezindeki Hamamlı Köyü’nde bulunmaktadır. Manastırın kitabesinden İberya Krallarından Sumbath (945-958) tarafından mimar Gabriel’e yaptırılmıştır. X.-XIV.yüzyıllarda manastır olarak işlevini sürdüren yapı, XVI.yüzyılda camiye dönüştürülmüştür. Günümüzde cami olarak kullanılan yapı, 1958 yılında kısmen tamir geçirerek, son şeklini almıştır. Manastır işlemeli güneş saatiyle tanınmıştır.




Kaçkal Manastırı (Merkez)


Kaçkal Manastırı, Artvin’in Alabalık Köyü’nde, Bagratlıların hüküm sürdüğü dönemde Rahip Grigor Kanzda tarafından VIII.yüzyıl sonunda kurulduğu o döneme ait yazılı kaynaklardan anlaşılmaktadır. Manastır er yer tahrip olmasına rağmen günümüze ayakta gelebilmiş olup, kullanılmamaktadır.





Tibet (Bagratlı) Kilisesi (Cevizli Manastırı) (Şavşat)

Artvin Şavşat’ta Bagratlı prenslerinden Aşud Koh tarından 899-914 yılları arasında yaptırılmıştır. XI.yüzyıldan sonra, yörenin önemli dini merkezleri arasında ismi geçen yapı, XII.-XV.yüzyıllarda önemli onarımlar geçirmiştir. Türk Beylerinin bölgeye hakim olmasından sonra cami olarak kullanılmış, 1885 yılında kubbesine, yan mekanları oluşturan bölümlerine yıldırım düşmesi sonucu hasar görmüş ve 1889 yılında terk edilmiştir.






İbrikli Kilisesi (Borçka)


Artvin Borçka İlçesi İbrikli Köyü’nün Fındıklı Mahallesi’ndeki İbrikli Kilisesi Orta Çağda Bagratlılar tarafından inşa edilmiştir. Yapım tarihi kesinlik kazanamayan kilise, yöreye Türk boylarının yerleşmesinden sonra terk edilmiş ve herhangi bir amaç için kullanılmamıştır.



Dağyolu Manastırı (Yusufeli)

Artvin Yusufeli İlçesi Dağyolu Köyü’ndeki Dağyolu Manastırı, ilk kez VII.yüzyılın ortasında inşa edilmiştir. Zamanla yıkılan ilk yapının yerine, IX.yüzyılın ilk yarısında, Bagratlıların yönetiminde Rahip Saba’nın önderliğinde bugünkü manastır kurulmuştur. Güneybatıdaki şapel, 1006 yılında “Aziz Meryem Ana” adına Kral I.Gurgen (975-1008) tarafından yaptırılmıştır. XVII.yüzxyıla kadar işlevini sürdürdüğü kabul edilen manastır, Osmanlı –Rus Savaşı’ndan önce bir süre kışla olarak kullanılmıştır. XIX.yüzyılın sonlarında, yan nefleri camiye dönüştürülerek, 1983 yılına kadar kullanılmıştır.



Altıparmak Manastırı (Kilise Camisi) (Yusufeli)

Artvin Yusufeli İlçesi’nin 12 km. kuzeybatısında Altıparmak Köyü’ndeki Altıparmak Manastırı, Vaftizci Yuhannes adına, Bagrat krallarından II. Bagrat (958-994) döneminde inşa edilmiştir. Büyük Aleksander zamanında (1412-1442), kilisenin güney cephesine kapı sundurması eklenmiştir. Ayrıca, Atabek IV. Kvarkvare tarafından büyük olasılıkla 1518 yıllarında kilisenin batısına narteks eklenmiş ve manastırın kilisesi restore edilmiştir. Osmanlı döneminde kilise camiye çevrilmiş ve halen köy camisi olarak kullanılmaktadır.


İşhan Manastırı (Kanlı Kilise ) (Yusufeli)

Artvin Yusufeli ilçesinin 11 km. doğusunda Dağyolu (İşhan) Köyü’nde bulunmaktadır. Manastır 1008 yılında yapılmış, 1549’da Osmanlılar tarafından camiye çevrilmiştir. Yakın tarihlerde Turizm Bakanlığı’nca restore edilmiştir.

Manastır; kilise ve şapelden oluşmakta olup, kesme taştan yapılmıştır. Giriş kapısı üzerindeki yazıt geometrik kabartmalarla çevrelenmiştir. Ayrıca Manastır pencerelerinin çevresindeki süslemelerde ejder ve aslan boğuşmalarını gösteren kabartmalar bulunmaktadır. İbadet mekanını örten yüksek kasnaklı kubbesinin üzeri fresklerle bezenmiştir. Yörenin mimari ve bezeme yönünden önemli bir eseridir.


Bulanık (Rabat) Kilisesi (Ardanuç)

Artvin Ardanuç ilçesine 17 km. uzaklıktaki Bulanık köyünün Çamlık mahallesindedir. 800-900’lü yıllarda yapıldığı tahmin edilmektedir.Kilise içerisindeki gizli geçitlerle Bulanık deresine uzanan geçitler varsa da bunlar çeşitli nedenlerle tahrip olmuştur.
Barhal Kilisesi (Yusufeli

Yusufeli’nin 12 km. kuzeybatısında Altıparmak Köyü’ndedir. Günümüzde cami olarak kullanılmaktadır. Dikdörtgen planlı kilise iki sıra sütun dizisi ile üç nefe ayrılmıştır. Kilisenin sağ tarafına bir sundurma eklenmiştir. Üst örtüsü sivri kırma bir çatı ile örtülüdür.
 
#16
Artvin Hamamı


Artvin Şehir Hamamı (Merkez)

Artvin Çarşı Mahallesi’nde bulunmaktadır. Dört eyvanlı ve dört köşede soyunma hücreleri olan tipik bir Osmanlı hamamı olup, büyük olasılıkla XVIII. yüzyılda yaptırıldığı sanılmaktadır. Günümüzde işlevini sürdürmektedir.

Bu hamamın dışında Ardanuç ilçesi, Adakale Mahallesi’nde ve Yusufeli ilçesi Kılıçkaya Beldesi’nde geç Osmanlı dönemine ait terkedilmiş durumda iki küçük hamam daha bulunmaktadır.
 
#17
Artvin Türbeleri


Camandar Baba (Candarbaba) Türbesi (Ardanuç)

Ardanuç’a 12 km. uzaklıktaki Peynirli Köyü’nün yolu üzerindedir. Türbede Camandar Baba’nın mezarı olup, kimliği hakkında bilgi bulunmamaktadır. Ancak, halk bu türbeyi ziyaretgâh yapmıştır.


Sefer Paşa Türbesi (Ardanuç)

Ardanuç yakınında Adakale (Eski Ardanuç) Köyü’ndedir. Yapım tarihi bilinmemektedir. Kapısının üzerindeki yazıtta “vefatı Sefer Paşa ve Yusuf Paşa” yazılıdır. Moloz taş duvarlı türbenin içerisindeki mezarlarda herhangi bir yazıta rastlanmamaktadır. Bu türbenin yanındaki türbede de Ardanuç Sancağı Mutasarrıfı Ali Paşa’ya aittir.


Zor Mustafa Bey Türbesi (Şavşat)

Şavşat’ın Köprülü Köyü’ndeki türbe, XVI.yüzyılda yaşamış Zor Mustafa Bey’e aittir. Dört sütun üzerine, üzeri kubbe ile örtülü açık bir türbedir.
 
#18
Artvin Sivil Mimari Örnekleri


Artvin sivil mimari örnekleri kırsal kesimde dağınık bir yerleşim düzeni göstermektedir. Bu bakımdan bir çok sivil mimari örneği ilin vadi ve tepelerinde ayrı yapılar halindedir. Buradaki konutların çevresinde bahçeler ve tarım alanları ağır basmaktadır. Evlerin çoğunda birinci katların yapımında taş kullanılmış, üzerine kerpiç veya ahşaptan ikinci katlar yerleştirilmiştir. Taşın kolay bulunmadığı bölgelerde ise evler, ağaç kazıklar üzerine oturtulmuştur. Bu bölümler hayvan barınakları için kullanılmışsa da gerçekte iklimin yağışlı ve nemli oluşundan ötürü sel ve su baskınlarından evlerin korunması amacıyla böyle bir plan düzeni uygulanmıştır. Yaylalardaki bu evlerin yanlarında üzerleri örtülü, çevresi ot ve saman deposu olan ek yapılar da bulunmaktadır.

Artvin il merkezinde bulunan ve günümüze ulaşabilen evler genellikle iki katlıdır. Bunların da temelleri moloz taştan ve kaba taştan yapılmıştır. Birinci katlar taş duvarlı olup, bunların üzerine ağaç direklerin yardımıyla kerpiç ve çoğu kez de tuğla kullanılmıştır. Üst örtüler geniş saçaklı olup, çatı altı kirişlerinde yağmurun fazla yağmasından ötürü koruyucu olarak ince kütüklere yer verilmiştir.

Evlerin ilk katı bir taşlık çevresinde, mutfak, depo, kiler gibi bölümler; üst katlarda ise bir sofa etrafında sıralanmış odalardan oluşmaktadır. Bu odalar dikdörtgen pencereler ve üzerlerindeki tepe pencereleri ile aydınlatılmıştır. Çoğunlukla ahşap malzemeye önem verilmiş, kapı, dolap ve pencerelerde son derece güzel ağaç işçiliği gözlenmektedir.

Artvin evlerinin bir özelliği de Serender ismi verilen ek yapılardır. Serenderler genelde tüketime yönelik besin maddelerinin bozulmadan uzun süre saklanması için yapılmış olan yapılardır. Ahşap veya taştan yapılan serenderler çoğu kez dikdörtgen olup, temel duvarları üzerine, köşelere yarım geçmelerle birleştirilmiş taban ağaçları yerleştirilmiş ve sonra bunların etrafı üst yüzeyi konik, teker adı verilen tahta tekerlekler takılmıştır. Bu tekerlerin özelliği de direklere kolaylıkla tırmanabilen kemirgenlerin ambarlara girmesini önlemektir. Serenderlerde hava sirkülasyonunu sağlamak için ızgara döşemelere önem verilmiştir.
 
Üst