Şırnak Hakkında Bilgi

#1
Sponsorlu Bağlantılar
Şırnak Genel Bilgi



Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yer alan Şırnak, kuzeyinde Siirt, batısında Mardin, kuzeydoğusunda Van, doğusunda Hakkari, güneyinde Irak ve Suriye ile çevrilidir. İlin batı ve güney kesimindeki düzlükleri dışında büyük bölümü akarsu vadileri ile yarılmış dağlık ve engebeli bir arazi yapısı vardır. Kuzey ve doğu kesimlerini Güneydoğu Torosların uzantılarından Çerrand Dağı (Yassı Dağ) ile Herakol Dağı (Yazlıca Dağı) (2.961 m.) engebelendirir. Doğu kesiminde ise Hakkari Dağlarına bağlı Gönherç (Konaklı) Dağının uzantıları ile Altındağı, Mamemusa Dağı (Musa Dağı) (3.232 m.), Tanintanin Dağı (3.055 m.), Karacadağ (Termo Dağı) (3.275 m.) ve İncebel Dağı (3.019 m.) engebelendirmektedir. İlin orta kesiminde ise Cudi Dağı (2.114 m.) bulunmaktadır. Bu dağlar arasındaki Faraşin Yaylası, Silopi, Cizre ve İdil yörelerindeki düzlükler de ilin belli başlı engebesi olmayan alanlarıdır.

İl topraklarını Dicle Nehri’ne katılan Kızılsu, Çağlayan, Habur ve Hezil çayları sulamaktadır. Deniz seviyesinden 1.400 m. yüksekliktedir. İlin yüzölçümü 6.904 km2, 2000 Yılı Genel Nüfus Sayım sonuçlarına göre; toplam nüfusu 353.197’dir.

Şırnak’ta Karasal İklim hüküm sürmektedir. Ancak, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin sınırları içerisindeki bazı kesimlerde iklim daha yumuşaktır. Kuzey ve doğu kesimlerde kışlar daha sert olup, kar yağışlıdır.

Orman varlığı bakımından yoksul olan Şırnak’ın bitki örtüsü genelde Step görünümündedir. Dağlık ve yüksek kesimlerde meşe ve yer yer ardıç ağaçlarına rastlanır. Beytüşşebap ve Uludere civarında bulunan dağların yüksek yerlerinde alpin çayırları bulunur.

İlin ekonomisi tarım, hayvancılık, madencilik, sınır ticareti ve küçük sanayie dayalıdır. İlde yetiştirilen tarımsal ürünlerin başında; arpa, buğday, kırmızı mercimek, pamuk, üzüm ve karpuz gelmektedir. Hayvancılıkta büyük ve küçükbaş hayvan yetiştirilmekte olup, özellikle koyun, kıl keçisi, Ankara keçisi, tiftik keçisi ve sığır yetiştirilir. Arıcılık da yapılmaktadır. Hayvansal ürünler; tereyağı, peynir, yün ve tiftiktir. Hayvancılığa bağlı olarak dokumacılık yaygındır. Geleneksel bir uğraş olarak kilim, halı, heybe ve şal gibi dokumalar yapılmaktadır. Bunların en tanınmışı Şırnak Şalı olup, Beytüşşebap’ta dokunan yünlü ve simli kilimler ödül kazanmıştır. Pamuklu dokumacılık da ön plandadır. Cizre yöresinde de bakır ve gümüş işçiliği önemlidir.

İl topraklarında asfaltit yatakları bulunmakta olup, Güneydoğu Anadolu Bölgesinin ve Ülkemizin ekonomisine büyük katkıda bulunan asfaltit yatakları il alanın %70’ini kaplamaktadır. Ayrıca il sınırları içerisinde 9 adet kömür sahası bulunmaktadır.

Şırnak’ın ilçelerinden Beytüşşebap’ın Peştazare yöresinde rastlanılan kaya resimlerinden yörede Neolitik Çağdan (MÖ.8000-5500) itibaren bir yerleşim olduğu anlaşılmaktadır. İstanbul Üniversitesi Prehistorya Kürsüsü ile Chicago Üniversitesi Doğa Bilimleri Üniversitesi’nin birlikte yürüttüğü Güneydoğu Anadolu Tarih Öncesi Araştırmaları Karma Projesi kapsamında yörede 46 buluntu yeri saptanmış ve incelenmiştir. Bu yerlerde Neolitik, Kalkolitik, İlk Tunç, Helenistik, Roma, Bizans, İslam ve Yakınçağ dönemlerine tarihlenen çanak çömlekler ortaya çıkartılmıştır. Ayrıca Cizre yakınlarında, Damlarca ve Eskiyapı köyleri arasında Finik Ören yeri İ.Ö.4000 yıllarına tarihlendirilmiştir. Dağlık bir bölgede yer alan kentte saray, zindan, sarnıç yerleri ve beyaz kalker taştan oyulmuş çok sayıda mağara ev bulunmaktadır. Finik kalesinin kuzeyinde Borzana Sitiya ismi verilen yerde kayaya işlenmiş bir kadın kabartmasıyla, köyün kuzeydoğusunda yan yana duran bir kadın ve bir erkek kabartması bulunmamaktadır. Dicle Nehri’ne inen gizli su yolu su sarnıcı günümüze kadar gelebilmiştir.

Şırnak’ın Şanlıurfa, Siirt ve Mardin illeri ile aynı tarihleri paylaşmış olması kuvvetle muhtemeldir. Faraşin yaylasında “Dirhe” isimli kulelere benzer yapıların Urartular zamanından kaldığı, yöreye yapılacak saldırı veya ticaret yollarını kontrol amacı ile yapıldığı sanılmaktadır. Buna dayanılarak Hurriler, Mittaniler, Hitiler, Asurlular ve Urartular yörede egemen olmuşlardır. Bunun ardından Persler, Sasaniler, Artuklular, Eyyubiler, Selçuklular ve Moğollar buraya hakim olmuşlardır. Uzun süre Bitlis, Cizre ve Hakkari’deki aşiret reislerine bağlı olarak yönetilmiştir. Şırnak ve yöresi 1627 yılında da Osmanlı topraklarına katılmıştır. Ancak, aşiret reislerinin yönetimi Osmanlı döneminde de sürmüştür.

XVII.yüzyılda, Katip Çelebi Seyehatnamesi’nde; Şırnak’ın Cizre’nin sıcağından korunmak amacı ile yazlık ve yaylak olarak kurulduğundan söz etmektedir. Ayrıca söylentiye göre Şırnak’ın tarihi Nuh Tufanı öncesine dayanmakta olup, Şehr-i Nuh adı ile Cudi Dağı’nın kuzeyinde kurulmuştur. Bu isim sonraki yıllarda Şırnak adını almıştır.

XIX.yüzyılda Diyarbakır ve Van vilayetlerinin sınırları içerisinde bulunuyordu. Osmanlı döneminde Cizre’ye bağlı bir yerleşim yeri iken, 1913 yılında Siirt iline bağlı kaza yapılmıştır. I.Dünya Savaşı sırasında Rusların işgaline uğramıştır. Cumhuriyetin ilanından sonra Siirt iline bağlı kaza konumunu sürdürmüş, 1990 yılında da İl yapılmıştır.

Şırnak’taki tarihi eserler arasında; Cizre yakınında Damlarca ve Eskiyapı köyleri arasında Finik Ören Yeri, Çağlayan Köyü’nde, Cudi Dağı’nın eteğinde Şah Ören Yeri, Suriye sınırında Babil Ören Yeri, Kasrik Ören Yeri, Bazebde Ören Yeri, Cizre Kalesi (MÖ.4000), Çağlayan (Şah Kalesi) Kalesi, Said Bey Kalesi (MÖ.1800), Finik Kalesi, Babil Kalesi , Cizre Surları, Babil Suru, Finik Surları, Yasef Köprüsü (Cizre Köprüsü) (1164), Akabin Köprüsü (Fevzi Çakmak Köprüsü) (1159-1170), Kasrik Köprüsü, Beyaz Köprü, Habur Köprüsü, Nerdüş Köprüsü, İdil’de Timur Çeşmesi, Cizre Ulu Cami, Nuh Peygamber Cami ve Türbesi, Kırmızı Medrese (XIV.yüzyıl) Mir Abdal (Abdaliye) Medresesi (1437), Süleymaniye Medresesi (Medresetül Süleymaniye) (1583), Mecddiye Medresesi (Medresetül Mecdiyye), Şazeh Medresesi, Abdurrahman Ağa Kasrı (XIX.yüzyıl), Ağayısor Kasrı, Yusuf Ağa Kasrı (XX.yüzyıl), Süleyman Ağa Kasrı (XX.yüzyıl), Osman Ağa Kasrı, Mehmet Ağa Kasrı bulunmaktadır. Ayrıca Dicle Nehri kıyısında Hista Kaplıcası, Beytüşşebap ilçesi yakınındaki Zümrüt Kaplıcası, İl merkezi yakınında Besta Kaplıcası, Narfaran Kaplıcası vardır.
 
#2
Şırnak Gezgin Gözüyle

İlin, turizm merkezlerinin başında Cudi Dağı gelir. Nuh Tufanı sonucu ,Nuh Gemisinin konduğu yerdir. Bu olayı Kuran’ ı Kerim’ de doğrulanmaktadır. İlin kuzeyinde aynı istikamette – Cudi Dağı ile yüzleşircesine Namaz Dağı vardır. Cudi Dağında Hz.Nuh (A.S.) ın gemisine ait mıt dediğimiz büyük büyük çiviler ve tahta kalıntıları mevcuttur. İlimize bağlı Kasrik Beldesinde Gutilerden kalma köprü, taştan yontulmuş sulama kanalı, ata binmiş adam resmi vardır. Ayrıca İlimizde Besta Meryem Kaplıcaları vardır. İlimize bağlı Cizre İlçesinde Hz. Nuh Türbesi, Mem-u Zin Türbesi, Kırmızı Medrese, İsmail Ebul–İz müzesi, ve Birca Belek Kalesi vardır. Güçlükonak İlçesinde Fenikelerden kalma Finik Kalesi ve meşhur Hista Kaplıcaları ile Firheşin Yaylası oldukça görünmeye değer yerlerdir. Ayrıca İdil İlçesinde Merkez
Cami ve Süryanilerden kalma çok sayıda kilise bulunmaktadır.
Cizre Kalesi:Günümüzde büyük bir kısmı harap durumda olan Cizre Surları’nın Guti’ler tarafından inşa edildiği düşünülmektedir. Surlar üzerinde yer alan Bağdat, Diyarbakır-Mardin ve Sarayburnu kapıları kente girişi sağlamaktaydı. Cizre Kalesi ise surların kuzeyinde ve Dicle Nehri kıyısında bulunmaktadır. Develer Hanı, Saray ve Zindan Binası gibi yapıları barındıran kale bugün Sınır Jandarma Tabur Komutanlığı tarafından kullanılmaktadır.
Cizre Ulu Cami
639 yılında kiliseden camiye çevrilen yapı çeşitli dönemlerde yenilenmiştir. 1156 yılında inşa edilen dörtgen minarenin üzerindeki firuze kaplamalar dökülmüş durumdadır. Yapının kapısı üzerinde, insan ve hayvan motiflerinin bir arada tasvir edildiği kapı tokmakları Kopenhag Müzesi’nde sergilenmektedir.
Nuh Peygamber Türbesi ve Camii:Nuh Peygamber’in mezarı olduğu ileri sürülen yer önemli bir ibadet yeri olmuştur. Orijinal de kilise kalıntısının üzerine yapılan eski cami yıkılarak Şırnak Valiliği tarafından tekrar inşa edilmiştir.





Abdaliye Medresesi ve Mem-u Zin Türbesi


Cizre Dağkapı Mahallesi’nde Cizre Surları’nın üzerinde yer almaktadır. Mem-u Zin Türbesi de medresenin idare odalarının altında bulunmaktadır. Yapı, 1437 yılında Emir Abdal İbni Abdüllilah Seyfettin Bohti tarafından yaptırılmıştır. Medrese bir mescit, iki adet öğrenci odası ve müderris odalarından oluşmaktadır.

Kırmızı Medrese ve Ahmed El Cezeri Türbesi

Ahmed El Cezeri ve bazı yakınlarının türbelerinin yer aldığı medrese 15.yüzyılda inşa edilmiştir. Kırmızı tuğlaların yapı malzemesi olarak kullanıldığı medrese de mescit, idare, müderris ve öğrenci odaları yer almaktadır.

Finik Ören Yeri

Cizre yakınlarında Damlarca ve Eskiyapı köyleri arasında bulunan Finik Ören yerinin tarihi M.Ö. 4000 yıllarına kadar inmektedir. Saray, zindan, sarnıç ve çok sayıda mağara evlerinin yer aldığı kentte çeşitli kaya kabartmaları mevcuttur.

Babil Ören Yeri

Cizre’nin güneybatısındaki Kebele köyünde bulunan kentin çevresi surlarla çevrilidir. 1992 yılında yapılan çalışmalarda ele geçirilen Asur hükümdarına ait bir Heykel Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde sergilenmektedir.

Kasrık Ören Yeri

Cizre’nin 6 km kuzeyinde bir boğaz içinde bulunan yerleşmede çeşitli yapı kalıntıları mevcuttur. Ören yeri günümüzde Cizre halkı tarafından mesire yeri olarak kullanılmaktadır.

Dirheler (Dev Evleri)


Kayalara oyulmuş dört büyük yapıdan oluşan Dirheler (Dev Evleri) Beytüşşebap İlçesi’nin Fargoşin yaylasında bulunmaktadır. Bu evlerin Asur saldırılarına karşı haber alma kuleleri veya yaylaya göç sırasında barınmak için yapıldıkları tahmin edilmektedir.

Şırnak'ta El Sanatları

Şırnak’ta şal-şapik ve rençberi denilen dokuma türlerinde üretim yapılmaktadır. Ancak son yıllarda dokuma tezgahlarında önemli ölçüde azalma görülmektedir. Halı, kilim dokumacılığı, keçecilik kentteki diğer el sanatlarının başında gelmektedir.
 
#3
Şırnak Camileri


Ulu Cami (Cizre)

Şırnak ili Cizre ilçesinde bulunan bu cami Hz.Ömer döneminde, 639 yılında eski bir kiliseden camiye çevrilmiştir. Abbasi döneminde onarılmıştır. Cizre emiri Baz Şah’ın oğlu Emir Ali Sencer tarafından da 1160 yılında bir kez daha onarılmıştır. Bu arada kesme taştan dikdörtgen kaide üzerine yuvarlak gövdeli minaresi de 1156 yılında yapılmıştır.

Cami kesme taştan, dikdörtgen planlı olup, üzeri kasnaklı kubbe ile örtülmüştür. Kubbeler demir köşebentlerle güçlendirilmiştir. İbadet mekânı sütunlarla üç sahna ayrılmıştır. Giriş kapısı üzerine Kuran’dan alınma ayetler yazılmıştır. Giriş kapısı demirden olup, 1983 yılında Topkapı Sarayı Müzesi’ne götürülmüştür. Bu kapı üzerinde gümüş motifler ve bakır kufi yazılar bulunmaktadır.

Cizre Ulu Camisi’nin ejder figürlü (Dragon) kapı tokmağı 1964 yılında Türk ve İslam Eserleri Müzesi’ne götürülmüştür. Kapı tokmağının diğer kolu daha önce Berlin Müzesi’ne kaçırılmıştır. Türk sanatı yönünden son derece önemli olan bu eseri Erdem Yücel yayınlamıştır:

“Cizre Ulu Cami kapı tokmağında başları sağ ve sola dönük, ön ayakları ile birbirine bağlı iki ejder figürü esas kompozisyonu meydana getirmektedir. Ejderlerin vücutlarının orta kısımlarında birer düğüm, kuyruklarında da doğan veya kartala benzer başlar görülür. Ağızlar açık adeta gövdeyi ısırır durumdadır. Kulaklar sivri, gövdeler balıksırtı motiflidir.

XI.-XIII. Yüzyıl Anadolu Selçuklu sanatında buna benzer hayvan tasvirleri, ejder ve yılan figürleri çok sayıda kullanılmıştır. İslâm sanatında da ejder figürlerinin ayrı bir yeri vardır. Orta Çağ İslâm dünyasında ejderler kapı tokmağı ve hem de yapıyı her türlü kötülükten koruyan bir muhafız olarak düşünülmüştür. Bu motifin kaynağı Orta Asya Çin sanatı olup, buradan Sasani, İskit, Hun sanatına girmiş, on iki hayvanlı Türk takviminde yer almıştır.

Türk ve İslam Eserleri Müzesi’nde bulunan Cizre Ulu Camisi’nin kapı tokmağı Orta Asya, Selçuklu ejder figürlerinin tipik bir örneğidir.”

Bu tür ejder figürleri XII. yüzyılda kazıma tekniği ile Ebul-iz İsmail Bin Rezzez El Cezeri tarafından yapılmıştır.





Nuh Peygamber Camisi (Cizre)


Şırnak ili Cizre ilçesinde bulunan bu caminin yapım tarihi bilinmemektedir. Caminin bulunduğu yerde daha önce bir kilisenin olduğu kaynaklarda belirtilmiştir. Caminin orijinalliğini yitirmiş ve Şırnak Valiliği tarafından eski cami yıkılarak yerine yenisi yapılmıştır.

Bugünkü cami kesme taştan kareye yakın dikdörtgen planlı olup, üzeri yarım kubbelerle desteklenen merkezi bir kubbe ile örtülmüştür. Mihrap ve minberi bir özellik taşımamaktadır. İki yanında ikişer şerefeli yuvarlak gövdeli iki minaresi bulunmaktadır.

Caminin bodrumunda Nuh Peygamber’e ait olduğu söylenen bir mezar bulunmaktadır.








Mir Abdal (Abdaliye Medresesi) Camisi (Cizre)

Şırnak ili Cizre ilçesinde, sur duvarları üzerinde bulunan bu cami Cizre Beyi Emir Abdullah İbn Abdullah İbn Seyfeddin Boti tarafından 1437 yılında yapılmıştır.

Cami siyah bazalt taşından yapılmış, kareye yakın dikdörtgen planlıdır. İbadet mekânı kubbe ile örtülüdür. Camiye bitişik olarak Mem’u Zin’in Türbesi bulunmaktadır. Bu türbe de kare planlı ve üzeri kubbe ile örtülüdür.
 
#4
Şırnak Medreseleri


Kırmızı Medrese (Cizre)

Şırnak ili Cizre ilçesinin batı yakasında bulunan bu medrese Cizre Beyliği döneminde II.Han Şeref Bey tarafından yaptırılmıştır. Medresenin kitabesi günümüze gelememiş olup, yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır. Bununla beraber, mimari üslubu ve II.Han Şeref Bey’in yaşadığı dönem dikkate alınınca, medresenin XIV.yüzyılın başında yaptırıldığı sanılmaktadır. Bazı kaynaklarda bu medresenin 1508 yılında yapıldığı yazılmışsa da bunu kanıtlayan bir kitabe günümüze gelememiştir.

Cizre Akkoyunlular tarafından 1475 yılında ele geçirilmiştir. Bu arada Cizre emirleri de sürgün edilmiştir. Emir Bedreddin’in oğlu II.Şeref Han Boti Aşireti ve çevredeki diğer aşiretlerin yardımı ile 1508 yılında Cizre’yi almadan önce bir duada bulunmuştur:

“Yarabbi ben tekrar Cizre’yi alabilirsem sana bir cami inşa ettireceğim” demiştir.

Bundan sonra Cizre’yi ele geçirmiş ve bu yüzden de içerisinde camisi bulunan Kızıl Medrese’yi yaptırmıştır. Medrese Cizre Dağkapı Mahallesi ile Şah Mahallesi’nin birleştiği noktada sur üzerindedir.

Anadolu Selçuklu mimarisi yapı üslubunu yansıtan bu medrese sur kalıntıları üzerine yapılmış olup, kırmızı tuğlaların yoğun olarak kullanılmasından ötürü de Kırmızı Medrese ismi ile tanınmıştır. Halk arasında Kırmızı-u Medrese-i Sur olarak anılmaktadır.

Medreseye doğu cephesinden dört basamaklı bir merdivenle girilmektedir. Medrese 15.16x18.95 m. ölçüsünde dikdörtgen bir avlunun doğu ve batı yönlerinde yapılmıştır. Güney yönü üç eyvanlı olup, bunlardan soldakinin açıklığı 3.42 m. sağdakinin 3.46 m. ortadaki de 5.19 m. dir. Bu eyvanların avluya bakan cephelerinin köşelerinde girintili birer niş bulunmaktadır. Orta eyvandan yandakilere üzeri iki merkezli kemerli bir ara kapıdan geçilmektedir. Sağdaki eyvandan ise 2.44x2.45 m. ölçüsünde kare planlı, üzeri kubbeli bir aralığa geçilmektedir. İçerisi bu kapı üzerindeki pencere ile aydınlatılmıştır. Bu bölümün iki kapısı daha olup, batı yönündeki kapıdan 2.64 m. genişliğinde, üzeri tonozlu bir bölüme geçilmektedir. Buradan da üzeri çeyrek kubbeli bir başka bölüme girilmektedir. Kare planlı ilk aralıktan sonra da güneydeki türbeye girilmektedir. Bu türbenin üzeri trompa benzer kemerlerle takviye edilmiş kubbe ile örtülüdür.

Avlunun batı kenarında bir açıklıktan sonra odalar sıralanmıştır. Avlunun doğu yüzünde de aynı şekilde eyvan ve oda düzeninin devam ettiği görülmektedir. Günümüze yalnızca güney ucundaki iki oda ve önündeki eyvanların izleri ile tonoz kalıntıları gelebilmiştir.

Avlunun güney kısmında üç eyvan ve bunların arkasında mescit kısmı bulunmaktadır. Mescidin kitabesi bulunmamaktadır. Mescit 14.48x4.65 m. ölçüsündedir. Mihrabında Selçuklu üslubunda sütunçeli bezemeler vardır. Üzeri tuğladan bir kubbe ile örtülmüştür. Mescidin doğusundaki bir kapıdan 4.10x4.20 m. ölçüsünde, içerisinde sade bir mihrap bulunan ikinci bir mescide girilmektedir. Bunun da üzeri basık kubbe ile örtülüdür.

Medresenin üzeri toprak damlıdır. Batı eyvanı yandakilerden daha yüksektir. Aradaki fark toprak dolgu ile giderilmiştir.


Mir Abdal (Abdaliye) Medresesi (Cizre)

Şırnak ili Cizre ilçesinde, Dağkapı Mahallesi ile mezarlık arasında bulunan bu medrese Cizre Azizan Beyi Emir Abdullah İbn Abdullah İbn Seyfettin Boti tarafından 1437 yılında yaptırılmıştır.

Kesme taş ve moloz taştan, şehir surları üzerine yapılan bu medreseden pek az kalıntı günümüze gelebilmiştir. Anadolu Selçuklu medreseleri üslubunda yapılan medrese kare planlı avlulu plan tipindedir. Güneyinde sağda bir mescit, solunda da dershane bölümü bulunmaktadır. Ayrıca avluyu çevreleyen kuzey ve batıda da medrese hücreleri bulunmaktadır. Mescidin Selçuklu dönemini yansıtan motiflerle bezeli mermer mihrabı bulunmaktadır. Medresenin mermerden giriş kapısı da kısmen ayaktadır.


Şazeh Medresesi (Cizre)

Şırnak ili Cizre ilçesi Çağlayan Köyü’nde bulunan bu medrese Cizre Beylerinden Mecduddin İbn Emir Abdal tarafından yaptırılmıştır. Kitabesi günümüze gelemeyen medresenin yapım tarihinin XIII. yüzyıl olduğu sanılmaktadır.

Medrese kesme taş ve moloz taştan yapılan avlulu medrese plan tipindedir. Avlu çevresinde medrese odaları ile giriş ekseninin karşısında dershane bulunmaktadır.
 
#5
Şırnak Türbeleri


Nuh Peygamber Türbesi (Cizre)

Şırnak ili Cizre ilçesinde, Nuh Peygamber Camisi’nin bodrumunda Nuh Peygamber’e ait olduğuna inanılan bir türbe bulunmaktadır. Anadolu’nun en eski türbelerinden olan bu yapıyı Cizreli İbnülesin Firuzabadi, Evliya Çelebi, Ebubekir Helevi ve Babili Berasus bu türbenin Nuh Peygamber’e ait olduğunu yazmışlardır.

Nuh Camisi’nin güney kısmında merdivenle inilen bodrumda uzun ve dar bir bölüm geçildikten sonra türbeye ulaşılmaktadır. Türbenin üzerinde ahşap sandukası bulunmaktadır. Türbe ve üzerindeki cami Nuh Nebi Yaptırma ve Yaşatma Derneği tarafından restore edilmiştir.


Şeyh Ahmet El Cezeri Türbesi (Cizre)

Şırnak ili Cizre ilçesinde bulunan Kırmızı Medrese’nin mescidinin güneyinde Şeyh Ahmed El-Cezeri’nin türbesi bulunmaktadır. Türbe medrese ile birlikte XV.yüzyılda yapılmıştır. Şeyh Ahmed El-Cezeri 1404-1479 yılları arasında yaşamış ünlü bir şairdir.

Türbe kesme taştan yapılmış 5.00x4.93 m. ölçüsünde kare planlıdır. Köşelere yerleştirilen kemerlerle türbe kare plandan sekizgene dönüştürülmüştür. Medrese hücrelerinden bu türbeye geçilmektedir. Türbenin üzeri tromplu bir kubbe ile örtülmüştür.

Türbe içerisinde Şeyh Ahmet El Cezeri’ye ve yakınlarına ait mezarlar bulunmaktadır.


İsmail Ebul-İz El-Cezeri Türbesi (Cizre)

Şırnak ili Cizre ilçesinde bulunan Nuh Peygamber Camisi’nin avlusunda bulunan İsmail Ebul-İz EL-Cezeri türbesinin yapım tarihi bilinmemektedir. İsmail Ebul-İz EL-Cezeri 1153-1233 yılları arasında yaşamış bir bilim adamıdır.


Mem-u Zin Türbesi (Cizre)

Şırnak ili Cizre ilçesi, Dağkapı Mahallesi’nde, Cizre surları üzerinde bulunan Abdaliye Medresesi’nin bodrumunda Mem-u Zin’in türbesi vardır. Türbe medrese ile birlikte 1487 yılında Emir Abdal İbn-i Abdullah Seyfettin Boti tarafından yaptırılmıştır.

Medreseden merdivenle inilen türbenin duvarları siyah bazalt taşındandır. Türbenin üzerine bir delik açılmış, böylece içeriye yağmurun girmesi sağlanmıştır. Türbe içerisinde sandukası bulunmakta olup, halk tarafından ziyaret edilmektedir.
 
#6
Şırnak Köprüleri


Çezire-i İbn-i Ömer Köprüsü (Rafid-Yafes Köprüsü) (Cizre)

Şırnak ili Cizre ilçesinde, Cizre-Nusaybin yolunda, Cizre suyu üzerinde bulunan bu köprünün kitabesi günümüze gelememiştir. Bununla beraber, Artukoğulları döneminde, XIII.yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır. Diyarbakır Ulu Camisi’nin kapısındaki bir kitabede h.559 (1164) tarihinde ölen tarihçi, Musul Zengilerinden Kudbiddin Mevlud’un veziri Cemaleddin Mehmet İsfahani’nin Cizre yakınında bir taş köprü yaptırdığı yazılıdır. Büyük olasılıkla da Cizre Köprüsü sözü edilen bu köprüdür.

Köprü kesme taştan beş gözlü, sivri kemerli olarak yapılmıştır. Uzunluğu 141.00 m. eni 8.35 m. olup, en büyük kemer açıklığı da 28.00 m.dir.

Köprünün güney tarafında sekiz köşeli ayakların her birinin üzerinde çok yıpranmış olmasına rağmen astroloji kabartmaları ve yazıları bulunmaktadır. Kufi yazılarla da burçların ve figürlerin isimleri yazılmıştır. Köprü üzerindeki burç kabartmaları ile tanınmıştır. Burada on iki burç üzerine sekiz gezegen kabartması yerleştirilmiştir. Astronomi yönünden son derece önemli olan bu kabartmalar, güneş hangi burca girerse o ayın ilk gününde ışıkların o burca yansıyacak şekilde yapılmıştır. Bu sistem son derece güzel bir şekilde hesaplanmış ve çağının mühendislik, astroloji harikasıdır. Ayrıca Ashab-ı Kehf’in isimleri de köprü üzerine yazılmıştır.

Günümüze bu köprünün batı kıyısındaki ilk kemeri ile ayağı ve nehrin ortasında da diğer iki ayağı gelebilmiştir.


Akabin (Fevzi Çakmak) Köprüsü (Cizre)

Şırnak ili Cizre ilçesinde iki tepe arasında bulunan bu köprüyü İmadettin Zengi’nin oğlu Kudbeddin Mevlut Han (1159–1170) tarafından yaptırılmıştır. Yapım tarihini belirten bir kitabe bulunmamakla beraber XII. yüzyılın ikinci yarısında yapılmış bir Zengi köprüsüdür.

Köprü kesme ve moloz taştan yapılmış olup, dört kemerli ve iki gözlüdür. Köprü üzerinde aslan ve oğlak figürleri kabartma olarak işlenmiştir.

Cumhuriyetin ilk yıllarında Mareşal Fevzi Çakmak bu köprüyü harap bir halde görmüş ve onartmıştır. Bu nedenle de köprü Fevzi Çakmak Köprüsü olarak da anılmıştır. Onarım sırasında köprü üç büyük kemer ve iki gözlü olarak yenilenmiştir.


Dicle (Cizre) Köprüsü (Cizre)

Şırnak ili Cizre ilçesinde bulunan bu köprünün yapım tarihi bilinmemektedir. Köprü Cumhuriyetin ilk yıllarından önce yıkılmış ve geçiş 1923 yılına kadar sallarla sağlanmıştır. Bunun için de sal ve sandallar yan yana getirilerek geçiş sağlanmıştır.

Yıkılan köprünün yerine 1968 yılında ayaklar üzerine oturan yuvarlak kemerli betonarme ve demirden yeni bir köprü yapılmıştır.








Kasrik Köprüsü (Cizre)

Şırnak ili Cizre ilçesine 11 km. uzaklıkta bulunan Kasrik (Meşeiçi) Köprüsü’nün Gudiler tarafından yaptırıldığı sanılmaktadır. Bu köprü Cizre Beyi Emir Muhammed tarafından onarılmıştır. İlk yapımı ile ilgili kalıntıya rastlanmamaktadır.

Kesme ve moloz taştan yapılmış olan köprünün günümüze yuvarlak kemerli üç gözü gelebilmiştir.









Uludere Köprüsü (Uludere)

Şırnak ili Uludere ilçesinde bulunan bu köprünün kitabesi bulunmadığından hangi tarihte ve kimin tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir. Yapı üslubundan Osmanlı döneminde yapıldığı sanılmaktadır.

Moloz taştan yapılan köprü tek gözlü ve yuvarlağa yakın sivri kemerlidir.
 
#7
Şırnak Kale ve Surları


Cizre Kale ve Surları (Cizre)

Şırnak ili Cizre ilçesinde bulunan surlar MÖ.4000 yıllarında Gudi İmparatorluğu tarafından, Dicle Nehri kıyısında yaptırılmıştır. Günümüze harap ve pek az bir bölümü gelebilen bu surlar siyah bazalt taşından yapılmıştır. Sur duvarlarına ait kalıntılar Dicle Nehri kıyılarında ve ilçenin mezarlığında da görülmektedir. Kale ve surlar bölgedeki savaşlar sırasında kısmen yıkılmış, Asurlular, Babiller ve Abbasiler döneminde onarılarak kullanılmıştır. Abbasiler döneminde Ömer oğlu Abdülaziz kalenin yıkılan yerlerini onarmıştır. Emir Seyfeddin İbn İzeddin Bey de burada Seffiye Medresesini yaptırmıştır. Günümüzde kalenin üzerinde bu medresenin mihrabı bulunmaktadır.

Halk arasında yaygın bir söylentiye göre Gudiler, Cudi Dağı’nda karaya oturan Nuh’un gemisinin şeklini bu surlara vermişlerdir. Surların kuzeyi gemi ucu gibi dar olup, güneyi de geniş bir biçimde yapılmıştır. Surların Bağdat, Diyarbakır-Mardin ve Sarayburnu kapıları bulunuyordu.

Cizre surları yapılışından sonra değişik dönemlerde onarılmış ve onarımları belirten kitabelerin yanı sıra kufi yazı ile Kuran’dan alınma ayetler duvarlar üzerine kazınmıştır. Günümüze sur kalıntılarının yanı sıra kalenin Aslanlı Kapısı (Sarayburnu Kapısı), Mem’u Zin Zindanı ve Cizre Beyi Şeref Bin Muhammed Bin Han Abdal’ın 1596 yılında kalenin kuzeybatısına yaptırdığı Belek Burcu gelebilmiştir. Bu burç bir sıra siyah, bir sıra da beyaz taştan dikdörtgen şekilde yapılmıştır. Bunlardan kale içerisinde bulunan kapıyı MÖ.241-246 yıllarında Sasani egemenliği sırasında I.Erdeşir Babekan yaptırmıştır. Büyük ölçüde yekpare siyah taştan olan bu kapının kubbesi içerisinde de iki aslan figürü ile bir kitabe bulunmaktadır. Mem’u Zin Zindanının Mem’u Zin destanında ismi geçmektedir. Zindanın üzeri kubbe ile örtülü olup, bu kubbenin ortasında 3-4 m. genişliğinde geniş bir kuyu vardır. Bunun yanı sıra kalenin batısında Develer Hanı olarak isimlendirilen deve kervanlarının barındığı bir de han bulunuyordu.

Cizre kalesinin kesme taştan üç katlı olduğu, içerisinde 360 odasının olduğu kaynaklardan öğrenilmektedir. Kale içerisinde hamam, hücreler, zindan türü yapılar da bulunuyordu. Kalenin Belek Burcu ile Seyfiye Medresesi arasında Sarasin denilen büyük bir alan vardı. Burası bahçe haline getirilmiş olup 1700’lü yıllarda çeşitli meyve ağaçlarının bulunduğu bir yerdi.

Kale içerisinde bulunan iki katlı, on odalı, kalın taş duvarlı bir yapı bulunmakta idi. Cizre Emiri Tacdin burasını 1480’li yıllarda ev olarak kullanmıştır. Ayrıca kalenin kuzeybatısında Sultan II.Abdülhamit tarafından yaptırılmış Cizre’yi yöneten Mustafa Paşa’nın kullandığı Hamidiye Alaylarının bir bölümünün konakladığı Hamidiye Kışlası bulunmaktadır.

Sur ve Kalenin günümüze gelebilen bölümleri Kültür Bakanlığı tarafından restore edilmiştir.


Finik Kalesi ve Surları (Güçlükonak)

Şırnak ili Güçlükonak ilçesi, Damlarca Köyü’nde Dicle Nehri kıyısında bulunan bu surların ne zaman yaptırıldığı kesinlik kazanamamıştır. Bununla beraber Gudiler döneminde yaptırıldığı ve daha sonraki dönemlerde de kullanıldığı sanılmaktadır.

Surlar doğal kalker taşlardan yapılmıştır. Günümüze harap durumda gelebilen surların içerisindeki kalıntılardan kale, zindan, sarnıçlar ve konutların olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca kaleden gizli dehlizlerle su almak amacıyla nehre uzanan merdivenler yapılmıştır. Surların içerisinde Asur ve Gudi dönemlerine ait çeşitli kabartmalar bulunmaktadır. Bunlar arasında kabartma bir kadın heykeli günümüze iyi bir durumda gelebilmiştir.

Kaynaklardan öğrenildiğine göre kale içerisindeki medresede Fakı Teyran isimli bir şair ders vermiştir.


Şah (Çağlayan) Kalesi (Çizre)

Şırnak ili Cizre ilçesi Çağlayan Köyü’nde, Cudi Dağı’nın yamacında bulunan bu kale Asurlular döneminde yapılmıştır. Kale içerisinde Asur krallarından Şanherib’e ait kabartma bir heykel bulunmuştur.

Kale kesme ve moloz taştan yapılmıştır. Yeterince araştırılmayan bu kaleden pek az kalıntı günümüze ulaşabilmiştir.


Babil Kalesi ve Surları (Cizre)

Şırnak ili Cizre ilçesinde, Kebeli Köyü’nde bulunan bu kalenin bulunduğu yerde I.Babil Devletinin başkenti bulunuyordu. Babilliler Hitit ve Asur akınları karşısında bu başkenti bugünkü Mezopotamya’da bulunan Babilonia’ya taşımıştır. Bundan sonra kale terk edilmiştir.

Kalenin bulunduğu yerdeki eserlerin büyük bir kısmı I.Dünya Savaşı sonrasında Fransızların Suriye’yi işgali sırasında buradan alınarak götürülmüştür. Geriye kalan eserlerin çoğu da eski eser kaçakçıları tarafından yağmalanmıştır. Ardından kale yıkılmış günümüze sadece sur temel kalıntıları gelebilmiştir.
 
#8
Şırnak Sivil Mimari Örnekleri


Şırnak ili ve çevresindeki yerleşim Dicle Nehri, kolları ve arkasındaki dağ yamaçlarında kurulmuştur. Kentten günümüze gelen eski mahallelerde dar sokakların çevresinde evler sıralanmıştır. Çoğunlukla bu evlerin dışa kapalı bir görünümleri vardır. Duvarları yazın sıcağından kışın da soğuğunu önleyecek biçimde taştan oyulmuşlardır. Pencereler dar ve genellikle de kemerli olarak yapılmıştır. Bu tür pencerelerin yapılmasında yaşam biçiminin büyük rolü olmuştur. Evlerin duvarları moloz taştan yığma tekniğinde yapılmış, üzerleri cas denilen bir nevi sıva ile sıvanmıştır. Cas yöreden sağlanan alçı taşının fırınlarda yakılıp, öğütülmesiyle elde edilmiştir. Çabuk sertleşmesinden ötürü de evlerin bazılarında görülen kalıpsız kubbe yapımında kullanılmıştır.

Evler çoğunlukla bir veya iki katlı olup, üç katlı olanlara ender rastlanmaktadır. Bazı evlerde harem ve selamlık plan tipleri ile karşılaşılmıştır. Evlerin alt katlarında kiler ve depolara yer verilmiştir. Zemin ve birinci katlarda ise sofaların çevresine odalar sıralanmıştır.

Yörede taşın çok yaygın oluşundan ötürü de kesme taş, moloz ve hımış tekniği yer yer kullanılmıştır. Bunun yanı sıra beyaz ve siyah bazalt taşların alternatifli olarak kullanıldığı da görülmektedir. Özellikle kapı girişlerinde ve pencere çevrelerinde bu tür siyah beyaz taşlara geniş yer verilmiştir. Evlerin üst örtüsünü düz toprak damlar oluşturmuştur. Çevrede ağacın az oluşundan ötürü ahşaba çok az yer verilmiştir.

Günümüzde Şırnak evleri yeni yapılanmadan ötürü sayıca çok azalmıştır. Bununla beraber il merkezinin arka sokaklarında XIX.yüzyılın sonu ve XX.yüzyılın ilk yarısından kalma taş yapılarla karşılaşılmaktadır.

Şırnak’ta sivil mimari örneklerini en iyi yansıtan yapılardan birisi de Abdurrahman Ağa Kasrı’dır. XIX.yüzyıl sonlarından kalan bu kasrı Şırnaklı duvar ustalar ve işçiler tarafından beş yılda yapılmıştır. Bu kasrın içerisinde Abdurrahman Ağa ve ailesinin yaşadığı köşk bölümü ile birlikte 360 odası bulunuyordu. Aynı zamanda altında bir de zindanı bulunmakta idi. Günümüzde bu yapı çok harap durumdadır.

Şırnak’ın Cizre ilçesi Dağkapı Mahallesi, Bayır Sokak’taki Mehmet Ağa Kasrı da XIX.yüzyıl sonlarına doğru yapılmıştır. Hamidiye alaylarından Binbaşı Fettah Ağa’nın yaptırmış olduğu bu konak da siyah bazalt taş ve beyaz kalker taştan yapılmış yörenin ilginç yapılarından birisidir.

Yörede, özellikle Beytüşşebap ilçesinde, Fargoşin Yaylası’nda Dev Evleri (Dirheler) bulunmaktadır. Bu evler kesme taştan yapılmış büyük ölçüdeki yapılardır. Bunların yapılmasındaki amaç çevreyi gözetlemektir. Ayrıca yaylalara çıkan gruplar da bu evlerde kısa süreli barınmışlardır.
 
#9
Şırnak Kaplıcaları


Zümrüt Kaplıcaları (Beytüşşebap)

Şırnak ili Beytüşşebap ilçesine 4 km. uzaklıktaki Ilıcak Köyü’nde bulunan Zümrüt Kaplıcaları’nın suyu 40 derece sıcaklıkta olup, kaplıca özelliklerini taşımaktadır.

Bu kaplıcanın suyu cilt ve kadın hastalıkları başta olmak üzere çeşitli hastalıkların tedavisinde etkili olmaktadır.


Bestemeremi Ilıcası (Cizre)

Şırnak il merkezinin 5 km. doğusunda, Dereler Köyü’nde bulunan bu kaplıcanın suyunun romatizmaya iyi geldiği söylenmektedir.


Hista Kaplıcaları (Güçlükonak)

Şırnak ili Güçlükonak ilçesinde, Kocatepe Köyü’nde, Dicle Nehri kıyısında bulunan bu kaplıcanın suyu bir kaya yarığından dışarıya çıkmakta ve 15 m. yükseklikten bir havuza dökülmektedir. Suyun sıcaklığı 60 derecedir. Su kükürtlü hidrojen içermektedir.

Kaplıcanın suyu romatizma ve kadın hastalıklarının tedavisinde kullanılmaktadır.
 
#10
Şırnak Kiliseleri


Meryem Ana Kilisesi (İdil)

Şırnak ili İdil ilçesinde bulunan Meryem Ana Kilisesinin yapımına MS.57 yılında başlanmıştır. Kilise Anadolu’da Hıristiyanlığın yayıldığı ilk yıllarda yapılmıştır. Hıristiyanlığın başlangıcında bölgeye gelen Mor Aday isimli bir havari burada Süryaniliği yaymış, bundan sonra da İdil’de bir takım kiliseler yapılmıştır.

Meryem Ana Kilisesi kesme taştan bazilika planında, üç nefli bir yapı olup üzeri çatı ile örtülmüştür. Kiliseden günümüze yalnızca pek az bir bölüm gelebilmiştir.


Mor Yakup Kilisesi (İdil)

Şırnak İdil ilçesi, Öğündük Köyü’nde bulunan bu kilise MÖ.VI.yüzyılda yapılmıştır. Süryanilerin kalabalık olduğu dönemde bu kilise yetmemiş, cemaatin çoğu yakınındaki Aziz Evini kullanmıştır.

Kilise kesme taştan dikdörtgen planlı bazilika plan düzeninde yapılmıştır. Üzeri ahşap çatı ile örtülüdür. Günümüze harap bir durumda gelebilmiştir.

Bu kiliselerin dışında İdil’de Mor Eşeyo Kilisesi, Mor Şemon Kilisesi, Mor Gorgis Kilisesi, Mor Majdalaniye Kilisesi, Mor Yuhanna Kilisesi, Yarbaşı Köyü Kilisesi ve Başak Köyü’nde manastır kalıntıları bulunmaktadır.
 
#11
Şırnak Doğal Güzellikleri


Cudi Dağı

Güneydoğu Torosların güneyinde, Şırnak ili ve Silopi ilçesi arasında uzanan Cudi Dağı’nın en yüksek yeri 2114 m. dir. Mezozoik Dönemde (II. Zaman) ve Kretase Dönemlerinde tortul kütlelerin üst üste yükselmesinden sonra kalker tabakalarından oluşmuştur. Dağın doğu kesiminden geçen doğu-batı doğrultusundaki fay hattı bu dağa oldukça sarp ve engebeli bir görünüm vermiştir. Suriye platosuna doğru güney yönüne basamaklar halinde alçalan dağın batısını Dicle Nehri’nin kollarından Nerdest Deresi derin biçimde yarmıştır. Bunun yanı sıra güney kesimini de Dicle Nehri’ne katılan akarsular parçalamıştır. Bu yüzden dağ oldukça engebeli görünüm kazanmıştır. Dağda seyrek çam ve meşe ormanları vardır. Ancak bitki örtüsü büyük ölçüde tahrip edilmiştir. Bununla beraber güney yamaçlarının üzerinde stepler yer yer meşe ağaçları da görülmektedir.

Cudi Dağı başta Nuh efsanesi olmak üzere çeşitli efsanelere konu olmuş ve yöre halkı tarafından da kutsal sayılmıştır. Nuh Peygamber’in tufandan sonra gemisinin bu dağın doruğunda karaya oturduğu söylenmektedir. Nuh Peygamber’in mezarının Cizre’de bulunması Şırnak’a bir zamanlar Şehr-i Nuh denmesi, Cizre surlarının gemi biçiminde olması da buna kanıt olarak gösterilmektedir. Ayrıca Kur’an-ı Kerimin Hud suresinin 44.ayetinde Nuh’un gemisi’nin Cudi Dağı’nda durduğu yazmaktadır.


Mesire Yerleri

Şırnak ili ve çevresinde mesire ve dinlenme yerleri bulunmaktadır. Akarsuların çevresindeki ağaçlık ve yeşillik alanlar, dağların eteklerinde, yaylalar yöre halkının dinlenme ve piknik yeri olarak kullandığı alanlardır.

Şırnak’ta, Cudi Dağı, Herakol Dağı ve Şahköy Çağlayanı’nın çevresi dağcılık ve doğa yürüyüşü, trekking yapmak için elverişlidir. Ayrıca Şırnak’ın önemli akarsularından olan Habur, Hezil ve Kızılsu çayları ile onların beslediği Dicle Nehri kano-rafting gibi su sporlarının yapılmasına olanak sağlamaktadır. Bu akarsularda balıkçılık da yapılmaktadır. Ancak bütün bunlara rağmen yöre, özellikle Cudi Dağı’nın florası yeterince araştırılmamıştır.

İlin orman kuşağına giren dağlık kesimleri yaban hayvanları için elverişli barınaklar oluşturmaktadır. En çok rastlanan yaban hayvanları tilki, tavşan, çulluk, keklik, ördek, kaz, turna ve bıldırcındır.

Beytüşşebap ilçesinin karlı ve yeşil bitki örtüsü ile kaplı dağları ve bol suyundan ötürü mesire yeri olarak kullanılmaktadır. Ayrıca ilçenin Faraşin Yaylası da önemli bir mesire yeridir. Beytüşşebap ilçesinin ormanlık ve dağlık oluşu birçok yabani hayvanın burada barınmasına neden olmuş ve bu yüzden avcıların rağbet ettiği bir yerdir.
 
#12
Şırnak Müzeleri


Cizre Müzesi (Cizre)

Şırnak ili Cizre ilçesinde bulunan bu müze, Cizre Kaymakamlığı tarafından restore edilen bir yapıda 1997 yılında açılmıştır. Müzeye Cizreli fizikçi ve mucit İsmail Ebul-iz El Cezeri’nin ismi verilmiştir.

Çizreli araştırmacı Abdullah Yaşin’in çevreden topladığı arkeolojik ve etnoğrafik eserler burada sergilenmektedir. Cizre’nin 6000 yıl öncesine kadar uzanan kültürel kimliğini yansıtan müzedeki eserler arasında Babil tuğlaları, dinozorlara ait fosil dişleri, taş hayvan kabartmaları ve pişmiş topraktan kap kacaklar bulunmaktadır. Müzede Babil, Asur, Med, Guti, Selçuklu, Osmanlı, Rum, Arap, Emevi, Abbasi dönemlerine ait eserler bulunmaktadır. Bu eserlerin büyük çoğunluğu çevredeki Babil Köyü’nde bulunarak buraya getirilmiştir. Yörede yeterli bir kazı yapılmamıştır.
 
Üst