Ramazan ve yalnızlık ...

#1
Sponsorlu Bağlantılar
İnsanlar vardır Ramazan'da; yalnız, yapayalnız. Bin bir çeşit sebebin bin bir çeşit yalnızlığına katlanılır bu muhteşem ayda. Kalabalık içinde yaşamak, yalnızlığı alıp götürmüyor içimizden.

Varlık içinde yokluk gibi bir şeydir bu. Esbabı çeşit çeşit, esvabı türlü türlü. Hepsinin de ortak bir özelliği var; yalnızlığı örtülü...Birisi yapayalnızdır Ramazan boyunca. Bomboş bir ev. Ne iftarın tadı vardır, ne sahurun. Ezanı bekler sofrasız. Ezan, ba'sü badel mevttir her bir fert için, onu huşu içinde topluca beklerseniz mahşer dirilişine benzer; tek başına beklerseniz yalnızlık sizi ezer geçer. Yalnızlık zordur; o yüzden "Allah'a mahsustur" demiştir halk. Ramazan'da daha zordur bu yalnızlık. Göz ucuyla seyreder yalnız adam iftar telaşını ve bir kez daha hisseder yalnızlığını. Teravihte ayrı bir koşuşturmaya şahit olur. Tatlı bir telaştır bu. Heyhat! Yalnız adam, bir delilik edip karışsa bir Ramazan çadırına, yine de çare bulamaz yalnızlığına...

Birisi, uzakta olmanın yakınlığını, yakında olmanın uzaklığına tercih eder. Kendine rağmen yaşamaktır bu! Ne var ki bilmez, bilemez nâdân, gurbetteki adamın bağrında cayır cayır yanan bir ocaktır vatan. Yanarsın yandım diyemeden, ağlarsın gözyaşlarını söyleyemeden. Hüzünlü gurbetin sürgüne döndüğü demde, mehip ve vakur bir insan, dağların dayanamadığı yalnızlığa katlanır. Başkaları için yaşamak, böyle bir şeydir. Bazen mütemadiyen oruçlu olmayı şart koşar; ama hayatında açlık çekmemiş biri, anlamaz bu muhteşem tevekkülü.

Birisi yapayalnızdır iftar vakti. İlaç kokulu hastaneden uzaklara gönderir buruk sevgisini. İster ki dua dua yükselen her bir cümlesi, bir üveyke dönüşsün de evinin penceresinden içeriye süzülsün. Otursun masanın bir kenarına, bakmadan vefasız evlatlarına ve onların hoyratlığına; başlarını okşasın ve öylece beklesin iftar vaktini. Hayaldir bunların hepsi. Soğuk gerçeğin ta kendisi, gösteriyor ki yoktur aslında bu dünyada böyle adamların kimsesi...

Birisi yetim kalmanın hüznünü yaşar ömür boyu. Şefkat, ipeklerden daha yumuşak bir kalp ister. Oysa kasvet, bizi karanlık dehlizlere iter. Yetimlik vardır milletçe yaşanan. Uzandıkça insanlar sonsuz bir şefkate, tamtam sesleri yükselir ve davetiye gönderilir şiddete. Kalabalıklara yafta yafta isimler bulunur ve ardından kalabalıklar içinde her bir insan yalnızlığa soyunur. Bu haliyle ne iftar kaynaşmayı temin eder ne teravih; farklı maskeler takmış güruhun çatışmasıdır bizde tarih...

Bütün yalnızlıklar bir şeyler alıp götürür içimizden. En derin yerimizden. Nesiller kaybolur, miras yok olur... Bu arada, biz olmadan farkında, yeni bir tekevvün belirir nârin ruhlarımızda. Hatırlarız ki aslında yalnızlık, kaderimizin bir parçası. Aldığımız son nefesin sonrası, Münker, Nekir ve tabii ki Sen! Yalnız, yapayalnız çekilirsin hesaba. Ne mala güvenebilirsin artık; ne evlad ü iyale. Makam bir hiçtir, şöhret bir kirdir; yalnızların elinden tutacak sadece O kimsedir. Ramazan'da yalnızlık damla damla sürüklüyorsa seni O'na, üzülme; yalnız değilsin. Aslında hiçbir zaman yalnız kalmadın. Ne gurbette, ne uzlette seni seninle baş başa bırakmadı O. Ne güzel söylemiş şair: Kimsesiz bir kimse yok, her kimsenin var kimsesi/ Kimsesiz kaldım meded ey kimsesizler kimsesi!

Belki kirlenmiş gündemlerin içinden sıyrılıp kendimize yönelmemiz, içimizi bir kere daha okumamız ve şöyle dememiz gerekiyor: Ey kimsesizler kimsesi! Bize bir şekilde yalnızlığı yaşattın. Yalnızlığı yaşamayan kalmadı içimizde. Dersler çıkardık kimsesizlikten. Aczimiz kuvvetimiz oldu, fakrımız tesellimiz. Ve anladık ki hayatın kendisi aslında mukaddes bir oruçmuş ve anladık ki asıl iftar, dudakların çatladığı o günde ab-ı kevserin sunulduğu anmış. Senden dileğimiz o ki, Ramazan vesilesiyle bizlere kapılarını aç; Sen de biliyorsun gönüller Sana muhtaç...
 
Üst