Muş Hakkında Bilgi

#1
Sponsorlu Bağlantılar
Muş


ADI NEREDEN GELİYOR
Urartular''ın ünlü hükümdarı muşet tarafından kurulan kente Urartular haşmetli krallarının adını vermişlerdi. bu kent nice yüzyıllar boyu hep bu adla anılmıştır. Son zamanla halkın dilinde bazı değişikliklere uğramış, en sonra Türklerin di.linde Muş şeklini almıştır. bu kent ve merkezini oluşturduğu il bugün aynı adla anılmakatdır.

MUŞ''UN TARİHÇESİ
IV. yüzyılda kurulduğu sanılmaktadır. Muş adının Süryani dilinde suyu bol anlamına gelen "Muşa" veya şehri kuran "Muşet" kelimelerinden geldiğini söylenmektedir. Araplar ise şehre "Tarun" adını takmışlardır. Arap (641). Bizans (966) Selçukluk (XI. Yüzyıl). Moğol (1260) Akkoyunlu Karakoyunlu ve Safevi dönemlerinden sonra 1515 yılında Yavuz Selim tarafından Osmanlı ülkesine katılmıştır. Osmanlı döneminde Van Beylerbeyliğine bağlı, 1879 yılında ise Bitlis eyaletine bağlı bir sancak merkezi olmuştur. 18 Şubat 1916 - 1 Mayıs 1917 tarihleri arasında Rus işgalinde kalan şehir ile birlikte tarihi eserler Ruslar ve Ermeniler tarafından yakılıp yıkılmış. 23 Nisan 1920 tarihinde ilk Milletlisi''ne seçilen Muş milletvekilleri .... Hacı Ahmet, Hacı İlyas Sami, Osman Kadri. Kasım ve Rıza Beydir. 1923 yılında il (1926-1929) arası iline bağlı ilçe) olmuştur. Şehre demiryolu 1955 yılında gelmiştir. 1964 yılında demiryolu Tatvan''a bağlandı.

 
#2
Muş Genel Bilgi


Doğu Anadolu Bölgesi’nde il merkezi olan Muş, doğuda Ağrı’ya bağlı Patnos ve Tutak, Bitlis’in Ahlat ve Adilcevaz, kuzeyden Erzurum’un Karayazı, Hınıs, Tekman, Karaçoban, batıdan Bingöl’ün Karlıova ve Solhan, güneyden ise Diyarbakır’ın Kulp, Siirt’in Sason ve Bitlis’in Güroymak ve Mutki ilçeleri ile çevrilidir. Doğu Anadolu Bölgesi’nin oldukça yüksek kesiminde yer alan Muş, Güneydoğu Toroslara bağlı dağlarla çevrilidir. Buradaki dağ kütleleri volkanik kökenli olup, kuzeyde Bingöl Dağları ile Akdoğan Dağı (2.879 m.), doğuda Top Dağı (2.256 m.) ve Süphan Dağı’nın batı uzantıları, güneyde Bilican Dağı’nın Karaburun Tepesi (2.754 m.), güneybatıda Karaçavuş Dağları (Haçreş Dağları), batıda da Şerafettin Dağı’nın doğu uzantıları bulunmaktadır. İlin orta kesimindeki platolar kuzeybatı-güneybatı doğrultusunda sırtlar halinde uzanırlar. Bunlar güneybatıda Karaçavuş Dağları ile birleşirler. Otluk Dağları ile Karaçavuş dağlarına Muş Güneyi Dağları ismi de verilmiştir.
Doğu Anadolu Bölgesi’nin çöküntü alanının ucunda yer alan Muş Ovası ile Malazgirt Ovası ilin belli başlı ovalarıdır. Türkiye’nin en etkin faylarından olan Muş Ovası, Şerafettin Dağı, Bitlis Dağı’nın uzantıları, Nemrut Dağı ve Dut Dağları ile çevrelenmiştir. Yüksekliği 1.250 ile 1400 arasında değişen bu ova, 25 km. uzunluğundadır.
İl topraklarını kuzeydoğu-güneybatı doğrultusunda akan Murat Nehri ile onun kolları ile Karasu Irmağı sulamaktadır.Güneybatıdaki küçük bir bölüm de Batman Çayı’nın başlangıç kolları ile sulanır. İlin başlıca gölleri ise Haçlı (Kazan), Büyük Hamurpet (Akdoğan), Küçük Hamurpet ve Kaz (Gaz) gölleridir. İlin yüzölçümü 8.196 km2 olup, 1990 Yılı Sayım sonuçlarına göre toplam nüfusu 736.543’tür.

Muş ilinin bitki örtüsü tiplerini step (bozkır) bitkileri, çayır otları ve meşe ormanları oluşturur.
İlde Karasal iklim hüküm sürmekte olup, yazları sıcak ve kurak, kışları ise soğuk, sert ve yağışlı geçer. İlin ekonomisi tarım, hayvancılık ve sanayie dayalıdır. Muş kalkınmada öncelikli iller arasına alınmıştır. Büyük çoğunluğu kırsal kesimde yaşayan il halkının temel geçim kaynağı tarımdır. Yetiştirilen başlıca tarımsal ürünler; buğday, şeker pancarı, nohut, arpa, kavun, karpuz, lahana, domates, ayçiçeği ve patatestir. Tütün ekimi eski önemini kaybetmiştir. Hayvancılık daha çok canlı hayvan ticaretine dayanmaktadır. Sığır koyun ve kıl keçisi besiciliği yapılmaktadır. İldeki Süt Endüstri Kurumu Muş Sek Mama Mamulleri İşletmesi köylerden toplanan sütleri değerlendirmektedir. Hayvancılığa bağlı yün ve kıl da il ekonomisinde değerlendirilmektedir. Türkiye Şeker Fabrikaları Muş Şeker Fabrikası, Muş Meyankökü Sanayi ve Ticaret Şirketi ilin başlıca sanayi kuruluşlarıdır. Ayrıca kırsal kesimdeki el tezgahlarında dokuma, kilim ve halı üretilmektedir.

İl topraklarında çimento hammaddesi ve barit yatakları bulunmaktadır.
Muş, Asur kaynaklarına göre MÖ.XIII.yüzyılda, bir nevi konfederasyon olan idari bir sistemle yönetilen Nairi isimli bir ülkenin sınırları içerisinde idi. Daha sonra Taron ismini alan bu yöre, Urartular zamanında önemli bir konuma gelmiştir. Urartu hükümdarı Muşet’in kurduğu bu kente Urartular krallarının ismini vermişler ve bu isim, zamanla değişime uğrayarak Muş haline dönüşmüştür. Ayrıca Muş sözcüğünün Süryani dilinde “suyu bol” anlamına gelen Muşa veya şehri kuran Muşet sözcüklerinden geldiği söylenmektedir. Araplar ise şehre Tarun adını vermişlerdir.

Muş yöresine hakim olan Urartu Devleti MÖ.585’te İskit akınları sonunda yıkılmıştır. MÖ.612’de Medler, Asur Devletini yıktıktan sonra Güney Anadolu topraklarında Mardin yöresine kadar ilerlemişler ve bu arada Muş’u da ele geçirmişlerdir. Medlerin ardından Persler, Makedonyalılar, Seleukoslar buraya egemen olmuşlardır. Arap akınlarından sonra Roma, Part, Artaşes Hanedanı ve Bizans arasında Muş yöresi el değiştirmiştir.

Malazgirt Savaşı’ndan (1071) sonra yöre, Selçukluların egemenliğine girmişse de Sökmenliler ile Eyyubiler arasında el değiştirmiş, XIII.yüzyılda da Anadolu Selçukluları tarafından imar edilmiştir. Bu yüzyılda Moğol istilasına uğramış (1260), onu Akkoyunlu, Karakoyunlu ve Safavi dönemleri izlemiştir. Muş yöresi Şerefhanlar’ın yönetiminde iken, Yavuz Sultan Selim zamanında Osmanlı topraklarına katılmıştır.

Osmanlı döneminde Van Beylerbeyliğine bağlı olan Muş, 1879’da Bitlis Eyaletine bağlı bir sancak merkezi konumunda idi. I.Dünya Savaşı sırasında yörede çeşitli çatışmalar olmuş, 18 Şubat 1916 - 1 Mayıs 1917 tarihleri arasında Rus işgalinde kalan şehir, Ruslar ve Ermeniler tarafından yakılıp yıkılmıştır. Kurtuluş Savaşı sırasında yörede Hallo Ayaklanması (1920) baş göstermiştir. Cumhuriyetin ilanından sonra 1924’te il konumuna getirilmiş, ancak Şeyh Sait Ayaklanmasından sonra 1926’da ilçe olarak Bitlis’e bağlanmıştır. 1929’da yeniden il yapılmıştır.

Muş’ta günümüze gelebilen tarihi eserler arasında; Muş kalesi, Varto Kayalıdere Kalesi, Malazgirt'te Yıkık Kale, Surp Karabet Manastırı (Çengel Kilise), Murat Irmağı Köprüsü, Muş Ulu Camisi (XIV.yüzyıl), Hacı Şeref Camisi (XVII.yüzyıl), Alaaddin bey Camisi (XVIII.yüzyıl), Aslanlı Han bulunmaktadır. Ayrıca Muş'ta Türk sivil mimari örneklerinden evler vardır. Kızılziyaret Tepesi, Mongok Bağları, karni Deresi ilin başlıca mesire yerleridir.
 
#3
Muş Gezgin Gözüyle

Yerleşim düzeni ve sokak dokusu esas itibari ile tipik bir Türk kenti havasını yansıtan Muş'un, konut mimarisinin oluşumunda temel etki, diğer yörelerimizde de olduğu gibi milletimizin örf ve adetlerinden kaynaklanan hayat tarzı ve ihtiyaçlarıdır. Ayrıca gelenekleri, iklimin ve coğrafyanın zorlayıcı gerekleri de bu oluşumdaki diğer etmenlerdir. Bölgedeki diğer illerin yerleşimlerine benzeyen sokak dokusu içinde yer alan evler, genellikle havuş (avlu) gerisinde yükselen iki katlı yapılardan ibarettir.
Kayalıdere Antik Kenti: (Kale Şehri) Muş kent merkezine 40 km., Varto ilçesine ise 20 km. uzaklıkta, Kayalıkaya köyündedir. Bir Urartu askeri yerleşim birimi olan kentte, 1965 yılında yapılan kazılarda, tapınak, kale, şarap küpleri bulunan depo ve bir kaya gömütü ortaya çıkarılmıştır. Urartu Kralı II. Sarduri dönemine (M.Ö.764-735) tarihlenen kale oldukça sağlamdır. M.Ö. 7. yüzyıla tarihlenen tunç aslan heykeli, düğmeler, ok başları, tunç iğneler ve aslan avı tasvirli kemer parçaları bulunmuştur. Ören yerinin güneyindeki mezarlık, kayaya oyulmuş koridor ile bağlantılı altı odadan oluşmuştur. Bu odalarda bulunan çeşitli objeler Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde sergilenmektedir.
Mercimekkale Höyüğü: Muş merkezinde, Muş-Varto karayolu üzerindedir. Bizans döneminde haberleşme amaçlı kullanılan bu höyüğün Urartu döneminden kaldığı tahmin edilmektedir.
Bostankale Höyüğü: Malazgirt ilçesinin Bostankaya köyünde bulunan höyük, bir Urartu yerleşmesidir. Ankara Üniversitesi'nden bir ekip tarafından yapılan yüzey araştırmaları sonunda, 1. derece SİT alanı olarak koruma altına alınmıştır.
Kepenek Höyüğü: Muş merkezine bağlı, Kepenek köyünde bulunmaktadır. Yapılan araştırmalar sırasında höyükte bulunan Urartulara ait bir yazıt bulunmuştur.

Muş Kalesi: Muş merkezde bulunan kale, şehrin en eski yerleşim birimlerinden birisi olup kesin yapılış tarihi ve kimler tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir. Kale, Hz. Ömer döneminde Müslümanların eline geçmiş, zaman içinde derebeyleri, Bağdat’taki Abbasi halifelerine tabi olarak kale ve çevrenin idaresi için memur kılınmışlardır. Uzun süren savaşların etkisiyle büyük bir kısmı yıkılmış olan kalenin batı tarafında tahrip olmuş Arap mezarlığı, Selçuklu mezarlığı ve Osmanlı mezarlığı iç içe geçmiş ve dağınık bir halde görülebilir.
Muşet Kalesi: Muş’un güneyindeki Kızıl Ziyaret Tepesi’nde bulunan kale, Urartular tarafından yapılmış, ancak sonraki devirlerde yapılan çeşitli onarımlarla özgünlüğünü büyük ölçüde yitirmiştir. Askeri amaçlı yapının çeşitli onarımlar geçirerek Ortaçağ’da kullanıldığı anlaşılmaktadır.
Haspet Kalesi: Muş’un güneyindeki Kurtik Dağı’nın doğu uzantısında bir tepenin üzerine inşa edilen kalenin, surları ve iki kulesi sağlam durumda olmakla birlikte, diğer kısımları tabii afetlerde yıkılmıştır. Yapılış tarihi kesin olarak bilinmeyen kalenin, yakınında bulunan Soğucak köyünde, büyük ölçüde tahrip olmuş 2 adet gözetleme kulesi bulunmaktadır.
Tıkızlı Kalesi: Malazgirt ilçesinin Tıkızlı köyünde bulunan kale, Urartular tarafından inşa edilmiş olup, bir tepe üzerinde büyük taşların bir biri üzerine yığılması ile harçsız olarak yapılmıştır. Kalıntıların bugünkü durumuna göre, kalenin merkez kısmı yaklaşık 900 m2 lik bir alanı çevrelemektedir. Sur duvarları, kiklopik tarzda örülmüş olan kalede bulunan yazıtlar incelendiğinde, yapılış tarihinin M.Ö. 8. yüzyıl olduğu anlaşılmıştır.
 
#4
Muş Sözlü Tarih

Kızıl Ziyaret Söylencesi

Bir zamanlar Kurtik Dağları eteğinde yaşayan yaşlı bir adamın dünyalar güzeli bir kızı vardır.Kız bir çobana sözlüdür.onun güzelliğini duyan Muş Beyi’nin oğlu ,günün birinde buralara gelir.Kuzularını yayan kızı görür görmez sevdalanır.Güzelliği gözlerini kamaştırmış dili tutulmuştur.Bir süre sonra kendine gelir ve kıza seslenir:"Atla atımın terkesine sen bana layıksın".Kız "Kıyma bana ağam.Sen bey oğlusun,benim gibi elli kız bulursun.gönlüm satılık değildir.onu sahibine atamışım bir kez...Başkasında gözüm yok.." diye yalvarsada beyin gözü görmez.Kız kaçmaya başlar,beyoğlu da kovalar,Umutsuzluğa kapılan kız kendini dik bir yardan aşağı atar.yiter gider.Hiç bir izini bulamazlar ama onun eşsiz güzelliği çiçeklere,,yüreğinin coşkusu kaynaklara,türküleri kuşaslrın ötüşlerine soluğu dağ yellerine sinmiştir.O günden sonra tepeyi ziyaret edenler buraya "Kızı ziyaret teepsi" demişler.Bu ad zamanla Kızıl Ziyaret Tepesi adına dönüşmüştür.
Bayındır Baba Söylencesi

Malazgirt Savaşı’nın ünlü komutanlarından Bayındır Baba’ya ilişkin söylence şöyledir:

Muş’lu bir delikanlı Yemen Çölleri’nde savaşırken yaralanır,yıkıldığı yerde "su su" diye inlerken ağzına bir desti uzanır.Ak sakallı nur yüzlü bir adam ,testisiyle bağrını serinletir,yarasını sarar.Delikanlı kendine gelince, kim olduğunu sorar. Dede:

"Ben Bayındır Baba’yım.Sen askere çağrıldığında ilkin arkadaşlarınla beni ziyaret etmiştin.Ziyaret borcumu şimdi ödüyorum."der ve ortadan kaybolur yiter.

Bayındır Baba’nın askere gidenlerin ve ziyaretçilerinin koruyucusu olduğu yönündeki inanış günümüzde de yaygındır.
 
#5
Muş Cami ve Mescitleri


Ulu Cami (Merkez)

Muş il merkezinde, Alâeddin Bey ve Hacı Şeref camilerinin batısında bulunan Ulu Cami’nin kitabesi günümüze gelemediğinden yapım tarihi ve banisi bilinmemektedir. Bununla beraber caminin avlusunda gömülü bulunan Şeyh Muhammed-i Mağribi tarafından h.979’da (1571) yaptırıldığı söylenmektedir. Ancak bu söylenti kesin bir belgeye dayanmamaktadır. Yapı üslubundan XIV.yüzyılın ikinci yarısında yapıldığı sanılmaktadır.

Cami kesme taştan dikdörtgen planlı olarak yapılmıştır. Caminin önünde üç kubbeli bir son cemaat yeri bulunmaktadır. Giriş kapısı sivri kemerli bir niş içerisinde olup, kesme taştandır. Caminin batı yönündeki ana mekâna iki kemerle açılan, üzeri çapraz tonozlu ek yapının sonradan buraya eklendiği sanılmaktadır. Bu mekâna da küçük bir mihrap yerleştirilmiştir.

İbadet mekânı orta bölümü pandantifli dıştan sekizgen kasnaklı ve basık bir kubbe ile örtülmüş, kubbe dışında kalan alanlar beşik tonozludur. Mihrap oldukça sade ve bezemesizdir. İç mekân batı duvarı dışındaki duvarlarda bulunan ikişer pencere ile aydınlatılmıştır.

Caminin orijinal minaresi günümüze gelememiş olup, bugünkü minare Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 1968 yılında yaptırılmıştır. Depremden zarar gören minare 1972 yılında bir kez daha onarılmıştır. Son cemaat yerinin içerisindeki minare kaidesi kesme taştan, dikdörtgen planlı olup, tek şerefeli minarenin gövdesi yuvarlak, üzeri zikzak motifleri ile hareketlendirilmiştir.


Hacı Şeref Camisi (Merkez)

Muş il merkezinde, Selçuklu döneminde yapılmış olan ve günümüze yıkık durumda gelebilen Arslanlı Han’ın içerisinde bulunan bu caminin yapım tarihi ve banisi kitabesi günümüze ulaşamadığından kesinlik kazanamamıştır. Yapı üslubundan XVII.yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır. Cami Sultan II.Abdülhamit tarafından h. 1318 (1900) tarihinde yeniden yapılırcasına onarılmıştır.

Cami kesme taştan, kare planlı olarak yapılmıştır. Ahlat taşından yapılmış olan son cemaat yeri daha geç dönemde eklenmiştir. Son cemaat yeri dışa kapalı olup, üzeri kubbeli, üç bölüm halindedir. Giriş kapısı kesme taştan, sivri kemerli bir niş içerisindedir. İbadet mekânını ortada büyük merkezi bir kubbe, yanlarda da daha küçük basık kubbeler örtmüştür. Mihrap yuvarlak kemerli bir niş şeklinde, oldukça sade ve bezemesizdir.

Caminin batısındaki minare kaidesinin üzerinde bulunan bir kitabeden 1902 yılında yapıldığı yazılıdır. Minare kaidesi kesme taştan olup, tek şerefeli, yuvarlak gövdeli minare, iki renkli taşlarla zikzak ve geometrik motiflerle bezelidir.


Alaaddin Bey Camisi (Merkez)

Muş il merkezinde bulunan bu camiyi XVIII.yüzyıl başlarında Vali Alaeddin Bey tarafından yaptırılmıştır. İlk yapımında medrese ve imareti de olan bu yapı topluluğundan günümüze yalnızca camisi gelebilmiştir.

Cami kesme taştan kare planlı olarak yapılmıştır. Önünde basık kubbeli, üç bölümlü son cemaat yeri bulunmaktadır. Camiye giriş kapısı kesme taş çerçeve içerisine alınmış bir niş şeklinde olup, iki yanına kabartma kandil motifleri yerleştirilmiştir.

İbadet mekânı ortada büyük, yanlarda da küçük kubbelerle örtülmüş dokuz neften meydana gelmiştir. Mihrap nişinin iki yanında sütunçeler bulunmakta olup, bitkisel motiflerle bezenmiştir. Bu bezemeler XIX.yüzyılın sonlarında yapılmış ve sanat tarihi yönünden bir özellik taşımamaktadır.

Caminin kuzeybatısındaki minare iki renkli taştan yapılmıştır. Kesme taştan kare kaide üzerine yuvarlak gövdeli, tek şerefelidir. Kaide ile yuvarlak gövde arasına sağır nişler yerleştirilmiştir. Gövdenin ortasına iç içe geçmiş bitkisel motiflerden oluşan bir kuşak yerleştirilmiştir.


Esenlik Camisi (Bulanık)

Muş Buanık ilçesi Esenlik Köyü’nde bulunan bu camiyi Selçuklu döneminde Şeyh Abdülmelik 1194 yılında yaptırmıştır.

Cami Ahlat taşından dikdörtgen planlı olarak yapılmıştır. Yapı üslubu Selçuklu Ulu Cami plan tipini andırmakta olup, iç mekân sahınlara ayrılmıştır. Orta sahın basık bir kubbe ile örtülmüştür. Caminin dış duvarları taş payandalarla desteklenmiş, içerisi dört pencere ile aydınlatılmıştır. Kubbe kasnağında da dört küçük penceresi bulunmaktadır. Mihrap yuvarlak niş şeklinde dışarıya çıkıntılıdır. Minaresi günümüze gelememiştir. Değişik dönemlerde yapılan onarımlar nedeniyle orijinalliğinden kısmen uzaklaşmıştır.


Mollakent Camisi (Bulanık)

Muş ili Bulanık ilçesi Mollakent Köyü’nde bulunan cami kitabesinden öğrenildiğine göre 1290 yılında Şeyh İbrahim tarafından yaptırılmıştır.

Cami Ahlat taşından, dikdörtgen planlı olarak yapılmıştır. İbadet mekânının üzeri dört küçük kubbe ile örtülmüştür. Değişik dönemlerde yapılan onarımlarla özelliğini kısmen yitirmiştir.
 
#6
Muş Türbe ve Mezarları


Şeyh Molla İbrahim Efendi Türbesi (Merkez)

Muş ili Merkez ilçeye bağlı Çatbaşı Köyü’ndeki Şeyh Molla İbrahim Efendi Türbesi’nde gömülü bulunan bu kişi hakkında kaynaklarda bilgi bulunmamaktadır. Yalnızca Çatbaşı Köyü’nde dünyaya gelmiş, öğrenci yetiştirmiş bir din adamı olduğu bilinmektedir.


İbrahim Samidi (Zemzemi) (Merkez)

Muş il merkezinde Alâeddin Bey Hamamı’nın karşısındaki bahçe içerisinde İbrahim Samidi’nin türbesi bulunmaktadır. İbrahim Samidi’nin Arabistan’dan gelerek Muş’a yerleşen bir din adamı olduğu bilinmektedir.

Türbe taş bir binanın altında olup, dikdörtgen planlı, peş peşe iki bölümden meydana gelmiştir. Kesme taş ve moloz taştan yapılmış olan türbenin girişi kuzey yönündedir. İlk bölümde kıble duvarında bir mihrap yer almaktadır. Bu bölümün doğusundaki bir kapıdan sandukanın bulunduğu türbeye geçilmektedir.

Halk arasındaki yaygın bir inanışa göre ruhsal bozuklukları olan ve sıtmaya tutulanların burada şifa buldukları sanılmaktadır. Bu yüzden de halk tarafından ziyaret edilmektedir.


Şeyh Muhammed-i Mağribi (Merkez)

Muş il merkezindeki Ulu Cami’nin avlusunda bulunan mezarda Şeyh Muhammed-i Mağribi gömülüdür. Şeyh Muhammed Mağribi Arabistan’dan gelerek Muş’a yerleşmiş bir din adamıdır. Söylentiye göre de 1517’de Ulu Cami’yi yaptırmıştır.


Şeyh Halil ve Şeyh Mustafa (Merkez)

Muş Kızılay binasının karşısında bulunan iki türbeden biri Şeyh Halil’e, diğeri de Şeyh Mustafa’ya aittir. Bu kişilerin kim oldukları konusunda kaynaklarda herhangi bir bilgiye rastlanmamaktadır. Türbelerin mimari yönden bir özelliği bulunmamaktadır.

Halk arasındaki yaygın bir inanışa göre bu türbeler küçük yaştaki bir çocuk tarafından yaptırılmıştır.


Kesik Baş Türbesi (Merkez)

Muş il merkezindeki Hacı Şeref Camisi’nin haziresinde bulunan Kesik Baş Türbesi’nden günümüze yalnızca cami duvarına bitişik iki mezar gelebilmiştir. Bu mezarlar yakın tarihte onarılmıştır.

Kesik Baş Türbesi caminin doğu duvarına bitişiktir. Mezarların şahideleri günümüze gelememiş, son onarım sırasında mozaikli beton ile mezarlar yenilenmiştir. Günümüzde bu türbe dikdörtgen şekilde olup, yerden 80-120 cm. yüksekliğinde bir kaide üzerine demir kafesle çevrilmiş, cephesi Ahlat taşı ile örülmüştür.

Söylentiye göre bu kişi savaşta başı gövdesinden ayrılmış olmasına rağmen, kopan başını koltuğunun altına alarak savaşmayı sürdürmüş, daha sonra bugünkü mezarının bulunduğu yere gelerek şehit olmuştur.


Abdulvahap Gazi Türbesi (Merkez)

Muş Merkez ilçeye 7-8 km. uzaklıkta, Çatbaşı Köyü’ndeki camiye bitişik olarak 40-50 mezarın bulunduğu bir hazire vardır. Bu hazire içerisindeki Abdülvahap Gazi Türbesi moloz taştan yapılmış dikdörtgen planlıdır. Üzeri ahşap desteklerin taşıdığı beşik bir tonozla örtülüdür. Türbenin yanında düz damlı ahşap bölüm türbe ile cami arasındaki bağlantıyı sağlamaktadır.

Türbe içerisinde sahabeden Abdülvahap Gazi, Tarışlı (Silvan) Şeyh Şeref, Hoca İbrahim Efendi, Muş alimlerinden Faik Aykal Efendi, Muş ulemalarından Hacı Tayip Efendi ve Hacı Tayip Efendi’nin oğlu Molla Fethi Rahman Efendi gömülü bulunmaktadır. Bunun dışındaki mezarların kime ait oldukları bilinmemektedir.


Müştak Baba Türbesi (Merkez)

Müştak Baba mezarı Abdurrahim Yeşilbaş isimli şahsın evinin avlusunda bulunmaktadır. Müştak Baba’nın Bitlis’te dünyaya geldiği, medresede okuduğu ve şiirler yazdığı kaynaklardan öğrenilmektedir. Şemsi Bitlisi olarak bilinen amcası Hacı Mahmut Hoca’dan ders almış, daha sonra Hacı Hasan Şirvani’den eğitim görmüştür. Erzurum, İstanbul, Ankara, Bağdat ve Hizan’a gitmiştir. İstanbul’da Eyüp’te Selami Efendi Dergâhına postnişin olmuş, daha sonra memleketi olan Bitlis’e dönmüştür. Bundan sonra Asar isimli bir eser yazmıştır. Bu yazma eser İstanbul’da Süleymaniye Kütüphanesi Mahmut Efendi bölümünde 2421 numaraya kayıtlıdır. Ayrıca Divan’ı 1838 yılında basılmıştır.

Müştak Baba Bitlis’ten İstanbul’a giderken bir söylentiye göre 81 yaşında iken boğdurulmuştur. Bir başka söylentiye göre de Alâeddin Bey tarafından Muş’a davet edilerek boğdurulmuştur. Bir başka söylentiye göre ise, Onun tutumundan hoşlanmayan Yezidiler tarafından boğdurulmuştur.

Müştak Baba’nın mezarı cami avlusunda zeminden 30 cm yüksekliktedir. Yakın tarihlerde, 1983 yılında Taha Yeşilbaş tarafından yenilenmiş ve etrafı demir bir kafes içerisine alınmıştır.


Üstad-ı Azam Şeyh Molla Mezarı (Merkez)

Muş il merkezinde Alâeddin Bey Camisi’nin avlusunda Üstad-ı Azam Şeyh Molla’nın mezarı bulunmaktadır.

Şeyh Molla Bitlis’in Sipik Köyü’nde dünyaya gelmiş, dini bilgisinden ötürü Üstad-ı Azam unvanı verilmiştir. Osmanlı sarayı tarafından ödüllendirilerek Muş’un Beşparmak (Gemik) Köyü kendisine verilmiştir. Kaynaklarda bunun dışında başka bir bilgiye rastlanmamıştır. Mezarı üzerindeki kitabesinden 1829’da öldüğü öğrenilmektedir.


Seyyid Ahmed (Hacı Gal) Mezarı (Merkez)

Muş Kale Mahallesi’ndeki mezarlıkta Seyyid Ahmet’in mezarı bulunmaktadır. Seyyid Ahmed Bağdat’ta 1696 yılında dünyaya gelmiş 1710 yılında Muş halkının isteği üzerine babası tarafından Şeyh Fazıl Efendi tarafından Muş’a ders vermek üzere gönderilmiştir. Soyunun Hz.Hüseyin’e kadar dayandığı ve yedi defa yaya olarak Hacca gittiği söylenmektedir.

Seyyid Ahmed Muş’ta 1710 tarihinde bir Kadiri Dergâhı kurmuştur. 1803 yılında ölmüş ve Kale Mahallesi’ndeki mezarlığa gömülmüştür.


Şeyh İbrahim Mezarı (Bulanık)

Muş, Bulanık ilçesi Esenlik Köyü’ndeki Esenlik Camisi yakınında bulunan mezarlıkta gömülü olan Şeyh İbrahim Efendi’nin kimliği konusunda yeterli bilgi bulunmamaktadır. Bazı kaynaklarda Mevlevi olduğu belirtilmekte olup, çeşitli hastalıkları iyileştirdiğine halk tarafından inanılmaktadır.


Şeyh Ömer Sahubi Türbesi (Bulanık)

Muş ili Bulanık ilçesi, Mollakent Köyü’nde Şeyh Ömer Sahubi’nin Türbesi bulunmaktadır. Şeyh Ömer Sahubi’nin kim olduğu konusunda kaynaklarda bilgiye rastlanmamıştır.

Türbenin bulunduğu yerde kendisi tarafından misafirhane ve mutfak yaptırdığı söylenmektedir. Bu iddia doğru ise bu yerde bir de dergâhın olması kuvvetle muhtemeldir. Nitekim türbesi halk arasında Çilehane olarak da isimlendirilmiştir. Yaygın bir inanışa göre de Şeyh Ömer Sahubi’nin türbesinde bir gece kalan sara başta olmak üzere diğer hastalıklarından kurtulmaktadırlar.

Günümüze gelebilen türbe kesme taştan yapılmış, dikdörtgen planlı olup, üzeri kırma çatı ile örtülüdür.
 
#7
Muş Köprüleri


Murat Köprüsü (Varto)

Muş’a 10 km. uzaklıkta Muş-Varto yolu üzerinde, Murat Nehri üzerinde bulunan bu köprünün kitabesi bulunmadığından yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır. Selçuklu döneminde yapıldığı ileri sürülmüşse de bu iddia kesinlik kazanamamıştır. 1817 tarihli mermer onarım kitabesinden de bu tarihte onarıldığı anlaşılmaktadır.

Köprü kesme taştan yapılmış, 143 m. uzunluğunda olup, genişliği 4.77 m.dir. Su seviyesinden yüksekliği ise 16-18 m. arasındadır. Köprü on iki gözlüdür. Bu gözler kalın taş ayaklar üzerine hafif sivri kemerlidir. Köprü ayakları üzerinde tahfif kemerleri bulunmaktadır. Köprünün ortadaki gözü diğerlerinden daha büyüktür. Köprü ayakları üzerinde üçgen şeklinde selyaranlar bulunmaktadır.

Değişik zamanlarda onarılan köprü günümüzde orta gözün bulunduğu bölüm yıkılmıştır.


Malazgirt (Hatun) Köprüsü (Malazgirt)

Muş ili Malazgirt ilçesine 15 km uzaklıkta, Malazgirt-Bulanık yolunda, Şekerik Deresi üzerindedir. Köprünün yapım tarihini belirten kitabesi günümüze gelememiştir. Selçukluların son döneminde yapıldığı sanılmaktadır.

Kesme taştan yapılmış olan köprünün uzunluğu 29.80 m., genişliği de 6.60 m.dir. Kemer açıklığı 12 m.dir.




Kız Köprüsü (Malazgirt)


Muş ili Malazgir ilçesine 2 km. uzaklıkta bulunan köprünün kitabesi bulunmadığından yapım tarihi bilinmemektedir.

Kesme taştan tek gözlü olan köprü 3 m. uzunluğunda, 1 m. genişliğindedir. Köprünün gözünün üst kısmı yıkılmış ve düz bir taşla üstünden geçiş sağlanmıştır.






Kaynarca Köprüsü (Varto)


Muş ili Varto ilçesinde bulunan bu köprünün kitabesi bulunmadığından yapım tarihi bilinmemektedir. Bununla beraber yapı üslubundan XVI.yüzyılda Osmanlılar tarafından yapıldığı sanılmaktadır.

Kesme taştan yapılmış olan köprü günümüzde harap bir durumdadır.
 
#8
Muş Medreseleri


Alaaddin Bey Medresesi (Merkez)

Muş il merkezinde bulunan bu medreseyi Vali Alaeddin Bey, camisi ile beraber XVIII.yüzyılın başlarında yaptırmıştır.

Medresede Sultan Abdülaziz tarafından görevlendirilen Ahmet Hamdi Efendi ders vermiş ve yöredeki birçok âlim ve bilgin bu medresede yetişmiştir. Bunların arasında İlyas Sami Bey, Molla Mehmet, Osman Kadri Bey ve Hacı Halit Efendi gibi âlimler bulunmaktadır.

Medrese yanındaki imaret ile birlikte yıkılmış olup, günümüze gelememiştir. Yapı topluluğundan yalnızca cami iyi durumdadır.


Murat Paşa Medresesi (Merkez)

Muş il merkezinde bulunan ve Murat Paşa tarafından yaptırıldığı söylenen medresede Molla Hacı Halil Hoca tarafından mantık, belagat, hadis ve tefsir dersleri verilmiştir.

Bu medrese yıkılmış ve günümüze gelememiştir.


Mahsut Paşa Medresesi (Merkez)

Muş il merkezinde Vali Mahsut Paşa’nın yaptırmış olduğu bu medresede Abdurrahman Hoca ve İlyas Sami Bey gibi yörenin ünlü âlimleri ders vermişlerdir. Medresede İslam Hukuku, Meal, Sarf, Mantık Beyan, Hesap, Hadis, İçtimaiye gibi ilimler okutulmuştur.

Bu medrese de yıkılmış ve günümüze gelememiştir.


Mollakent Medresesi (Bulanık)

Muş ili Bulanık ilçesi, Mollakent Köyü’nde bulunan bu medrese Şeyh İbrahim tarafından h.1321’de (1903) yaptırılmıştır.

Medrese Ahlat taşından yapılmış olup, kareye yakın dikdörtgen planlıdır. Medresenin iki büyük odası ve bir de dershanesi bulunmaktadır. Medrese odaları üçer pencere ile aydınlatılmıştır.
 
#9
Muş Kiliseleri


Surp Karabet Manastır Kilisesi (Çengel-Cengilli Kilisesi) (Merkez)

Muş ili Merkez ilçeye bağlı Yaygın Bucağı yakınında, Şerafettin Dağları eteğinde bulunan bu kilise, Ermeni Manastırına aittir. Manastır oldukça geniş bir alana yayılmış olup, 360 odası bulunmakta idi. Aynı zamanda da içerisindeki kabartmaları ile ün yapmıştı. Kilisenin yapım tarihi bilinmemektedir. Bununla beraber XIX.yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır.

Kilise kesme ve moloz taştan dikdörtgen planlı bir yapı olup, naos (ibadet) kısmının üzeri büyük bir kubbe ile örtülmüştür. Kilise çevresinde papaz odaları bulunmaktadır. Döneminde önemli bir ziyaret yeri olan manastırda, özellikle yortu günlerinde ziyarete gelenlere yemek dağıtılırdı. Ermeni öğrenciler buradaki manastırda eğitim görürlerdi.

Bu kilise dışında Muş’ta, Minare Mahallesi’nde yapım tarihi kesinlik kazanamayan Meryem Ana Kilisesi, Dere Mahallesi’nde Kırkayak Kilisesi, Kırköy Beldesinde de Sirong Kilisesi bulunuyordu. Bu kiliselerden günümüze temel kalıntıları ile duvarlarından bazı bölümler gelebilmiştir.
 
#10
Muş Hanları


Yıldızlı Han (Merkez)

Muş il merkezinde, Yukarı Çarşı’da bulunan bu han, Miralay Seyfi Bey tarafından h.1307’de (1889) yaptırılmıştır.

Kesme taş ve moloz taştan yapılan han 613 m2’lik bir alana yayılmıştır. Kare planlı olan hanın alt katı kesme taştan, üst katı da moloz taş ve tuğladan 52 odalı olarak yapılmıştır. Alt katın cephesi sivri kemerli üç niş ile hareketlendirilmiştir. Bu nişlerden ortadaki sivri ve daha büyük, yanlardaki de daha küçük ve hafif sivri kemerlidir. Ortadaki kemerin iki yanına kabartma yıldız motifi işlenmiştir. Nişlerin içleri boş yer bırakılmamacasına geometrik motiflerle doldurulmuştur. Ayrıca orta nişin içerisine kare bir pencere açılmıştır.

İkinci kat moloz taş ve tuğla hatıllı olarak yapılmıştır. Büyük olasılıkla bu kısım tek katlı olan hana sonradan eklenmiştir. Üst kat dikdörtgen üç pencere ile dışarıya açılmıştır. Hanın birinci katında kuyumcular, manifaturacılar, bakırcılar ve gümüşçüler bulunuyordu. İkinci kat ise otel olarak kullanılmıştır.

Rus işgali sırasında, 1916 yılında tahrip edilmiş olmasına rağmen günümüze kısmen iyi durumda gelebilmiştir.


Aslanlı Han (Merkez)

Muş il merkezinde bulunan Arslanlı Han XIII.yüzyılda, Selçuklular tarafından yapılmıştır.

Kesme taştan, dikdörtgen planlı olduğu sanılan han yıkılmış olup, yalnızca arslan heykeli gelebilmiştir. Bugün bu arslan heykeli Vali Konağı bahçesinde bulunmaktadır.




Havuzlu Han (Merkez)

Muş il merkezinde, çarşı içerisinde bulunan Havuzlu Han’ın ne zaman ve kimin tarafından yaptırıldığını belirten kitabesi günümüze gelememiştir. Ayrıca kaynaklarda da yapım tarihini belirten bilgiye rastlanamamıştır.

Günümüze kısmen iyi durumda gelebilen bu han, kesme taştan dikdörtgen planlı olarak yapılmıştır. Avlusunda bulunan havuzdan ötürü de Havuzlu Han ismi ile tanınmaktadır.
 
#11
Muş Çeşmeleri


Alâeddin Bey Çeşmesi (Merkez)

Muş il merkezinde Vali Alâeddin Bey’in yaptırmış olduğu Alâeddin Bey Camisi’nin yanında bulunan bu çeşme cami ile birlikte yapılmıştır. Dört satırlı sülüs yazılı kitabesinde Eşref Bey isimli bir kişi tarafından yaptırıldığı yazılıdır.

Kesme taştan yapılmış olan çeşme yuvarlak kemerli bir niş içerisindedir. Çeşmenin arkasında su haznesi, önünde de yalağı bulunmaktadır.
 
#12
Muş Kaleleri


Muş Kalesi (Merkez)

Muş il merkezinde bulunan Muş Kalesi şehrin en eski yerleşim alanıdır. Kalenin kitabesi günümüze gelememiştir, ayrıca kaynaklarda da yapım tarihi ile ilgili yeterli bilgiler bulunmamaktadır. Bununla beraber Moğol istilası sırasında burada yapılan savaşlarda kalenin ismi geçmektedir. M.S VII.yüzyıl sonlarında Arapların Anadolu’ya yönelik saldırılarında bu kalenin çevresinde savaşlar olmuştur. Emeviler zamanında bu kalede yöreyi yönetenler yaşamıştır.

Kale kesme ve moloz taştan yapılmış, savaşların ve zamanın etkisiyle yıkılmıştır. Tam bir planı çıkarılamamıştır. Yalnızca kalenin yakınında Arap, Selçuklu ve Osmanlı mezarlığı karışık bir durumdadır. Günümüzde kalenin bulunduğu alan Muş Belediyesi tarafından düzenlenerek park ve mesire yeri haline getirilmiştir.


Muşet Kalesi (Merkez)

Muş’un güneyinde, Kızıl Ziyaret Dağı’nda bulunan Muşet Kalesi’nin yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır. Bununla beraber Urartu’lar zamanında yapıldığı sanılmaktadır.

Günümüze oldukça değişikliğe uğramış olarak gelebilmiştir. Ortaçağ kalesi görünümündeki kale Haspet ve Ahlat kaleleri ile benzerlik göstermektedir. Karakol Kalesi niteliğindeki kale horasan harçlı kesme ve moloz taştan yapılmıştır.


Hasbet Kalesi (Merkez)

Muş’un güneyindeki Kızıl Ziyaret Dağı’nın doğu uzantısındaki bir yamaçta bulunan kalenin kesin yapım tarihi bilinmemektedir. Kale karakol kalesi niteliğindedir.

Kalenin yapımı ile ilgili bir söylentiye göre; Büyük İskender Mısır seferi sırasında komutanlarından Beatlis’den güçlü bir kale yapmasını istemiştir. Bundan sonra komutan çalışmaya başlamış, İskender’in dönüşüne kadar Hasbet Kalesi’nin yapımını tamamlamıştır. İskender bu kalenin komutanı tarafından yapıldığını bilmiyor, Muş Ovası’nı ve bu kaleyi ele geçirmek ister ancak her saldırısı başarılı olamaz. Sonunda Haspet Kalesi’ne elçi göndererek görüşme talebinde bulunur. Buna karşılık komutan da Büyük İskender’e haber göndererek kaleyi teslim edeceğini bildirir.

Büyük İskender’in huzuruna çıkan Beatlis’e “Kaleyi neden baştan teslim etmedin ve ordumdan birçok askerin kırılmasına neden oldun?” diye sorar. Komutan, “Hükümdarım siz bana buraya öyle bir kale yap ki dünyanın en güçlü hükümdarı ordusuyla gelse bile burayı alamasın diye emrettiniz. Ben de buraya güçlü ve sağlam bir kale yaptım. Siz de dünyanın en güçlü hükümdarı ve ordunuz da dünyanın en güçlü ordusu olduğu halde burayı ele geçiremediniz. Şimdi görevimi yerine getirdiğime inanarak kalenin anahtarlarını size teslim ediyorum” diye cevap verir. Bunun üzerine Büyük İskender, komutanının bu cevabından çok memnun kalır ve onu affeder. Bir süre sonra da ordusunu alarak Muş Ovası’ndan çekilir.

Hasbet Kalesi kesme taş ve moloz taştan yapılmış, horasan harç kullanılmıştır. Günümüze kalenin surlarından bazı duvarlar ile iki kulesinin kalıntıları gelebilmiştir. Doğal afetler ve depremler kalenin yıkılmasına neden olmuştur.


Kepenek Kalesi (Merkez)

Muş ili Merkez ilçeye bağlı Kepenek Köyü’nde bulunan bu kalede, Yrd. Doç. Dr. Nurettin Koçhan araştırma yapmaktadır. Nurettin Koçhan’ın bulduğu Urartu dönemine ait bir taş üzerideki kitabe, Mirjo Salvini tarafından çözülmüş ve “Studı Mıceneı Ed Egeo-Anatolıcı” dergisinde FascılcoloXLII/2-2000 sayısında yayınlanmıştır.

Bu kitabenin anlamı:
“Haldi’ye (Urartular’ın baş tanrısı), kral (Efendi, Tanrı), Menua oğlu Argişti bu Susi-tapınağı ve (kaleyi) inşa edip tamamlattı. (Ona) ben Argiştihinili adını verdim. En büyük Haldi sayesinde ben Menua oğlu Argişti, güçlü kral, Bianili kralı, Tuşpa kentinin efendisi”

Bu kitabeye dayanılarak kalenin Urartular zamanında yapıldığı anlaşılmaktadır. Bunun yanı sıra Muş’un 18 km doğusunda, Trmerd mezarlığında Urartu dönemine ait iki kitabe daha bulunmuştur. Bunlar Urartu Kralı Menua dönemine aittir ve Tiflis Arkeoloji Müzesi’ndedir.

Kepenek Köyü’ndeki kalenin kalıntılarından moloz taştan yapıldığı anlaşılmaktadır. Kalenin tam bir planı çıkarılamamıştır.


Malazgirt Kalesi (Malazgirt)

Muş ili Malazgirt ilçesinde bulunan bu kalenin ne zaman ve kimin tarafından yaptırıldığı kesinlik kazanamamıştır. Kale, bir tepe üzerinde, eski Malazgirt şehrini çepeçevre kuşatmaktadır. Akkoyunlu Uzun Hasan Bayındır’ı ele geçirmek isterken Fatih Sultan Mehmet tarafından bozguna uğratılmış ve Malagirt Kalesi ile birlikte yöreye hâkim olmuştur. Ardından Yavuz Sultan Selim Çaldıran Savaşı’nda bu kaleyi ele geçirmiştir.

Evliya Çelebi bu kaleden ve Malazgirt’ten söz etmektedir:
“Kalenin üç tarafı yüksek olup doğuya bakan bir kapısı vardır. Aşağı deresine inmek için kesme kayadan suyolları vardır. Bağ ve bahçesi o kadar meşhur olmayıp kalesi de yer, yer Timur’un tahribine uğramıştır. Şehri o kadar mamur değildir. Tahminen iki bin ev, bir cami, iki medrese, bir küçük hamam -ancak beş adam alır-, bir han, elli kadar dükkân ve yedi adet çocuk mektebi vardır.

Şehir 18. Örfi iklimin ortasında olup, kuzeyinde Erzurum üç konaktır. Kıblesinde Bitlis iki konaktan daha kısadır. Van kalesi doğusunda olup dört konaktır. Ahlat Kalesi ile Malazgirt Kalesi arası tam yedi fersahtır. Dağ başlarından aşan doğru yolları vardır. Şehrin suyu ve havası gayet yayla olup, bütün halkı güzel vücutludur. Çünkü kış çok sert olur. Şehrin içinden geçen nehir Bingöl yaylasından çıkar.”

Malazgirt Kalesinin görkemli bir görünüşü vardır. Kesme taştan, birbirine paralel iç ve dış surlardan yapılmıştır. Kalenin üç tarafı yüksek bir alanda kurulduğundan aşağıdaki Malazgirt suyuna inebilmek için kayalardan yollar yapılmıştır. Sur duvarları burçlarla kuvvetlendirilmiştir. Ancak zamanla doğal afetlerden ötürü kalenin bazı bölümleri yıkılmıştır. Çeşitli zamanlarda onarılmıştır.


Tıkızlı Kalesi (Malazgirt)

Muş, Malazgirt ilçesinin Tıkızlı Köyü’nde bulunan bu kalede yapılan araştırmalarda, kalenin Urartu’lar tarafından yapıldığı belirlenmiştir. Zivistan ile Menua egemenliği sırasında M.Ö 810-786 yıllarında yapıldığı sanılmaktadır. Kale bir tepe üzerinde büyük taşların bir biri üzerine yığılması ile harçsız olarak yapılmıştır.

Günümüze gelen kalıntılarından kalenin yaklaşık 25x35 m2’lik bir alanı çevrelediği sanılmaktadır. İç ve dışı kale olmak üzere iki bölümden meydana gelmiştir. İç Kalenin 4 m. genişliğindeki kuzeydoğu ve kuzey sur duvarlarının yer yer 1,5-2m yüksekliğe kadar iyi bir durumda korunabilmiştir. Dış surlardan ise duvarların bazı kısımları birkaç taş sırası halinde günümüze gelmiştir.


Bostan Kalesi (Malazgirt)

Muş ili, Malazgirt ilçesine 10 km uzaklıkta bulunan Bostan Kalesi yapılan yüzey araştırmalarına göre Urartu’lar döneminde yapıldığı sanılmaktadır.

Kale büyük bir kaya kütlesi oyularak yapılmıştır. Sur duvarlarında kaya ve moloz taşlar kullanılmıştır. Ancak günümüze ulaşan kalıntıları tam bir planını çıkarmaya yetmemiştir.


Katerin (Zincirli) Kalesi (Malazgirt)

Muş ili Malazgirt ilçesinde Katerin Dağı üzerinde bulunan bu kale Bizanslılar tarafından yapılmıştır.

Kesme taş ve moloz taştan yapılmış kaleden pek az kalıntı günümüze gelebilmiştir. Kalede yeterli bir araştırma yapılmadığından planını çıkarmak da mümkün olamamıştır.
 
#13
Muş Hamamları


Alâeddin Bey Hamamı (Merkez)

Muş il merkezinde bulunan Alâeddin Bey Hamamı aynı ismi taşıyan cami ile birlikte Vali Alâeddin Bey tarafından yaptırılmıştır. Caminin ve hamamın yapım kitabesi bulunmadığından ne zaman yapıldığı kesinlik kazanamamıştır. Yapı üslubundan ve Alâeddin Bey’in yaşadığı dönem dikkate alındığında XVII.yüzyıl eseri olduğu anlaşılmaktadır.

Hamamın yapımında camide olduğu gibi kesme ve moloz taş ve yer yer de tuğla kullanılmıştır. Değişik zamanlarda yapılan onarım ve eklerle mimari özelliğini kısmen de olsa yitirmiştir. Soğukluk, ılıklık ve sıcaklık bölümlerinden meydana gelen hamam da bitkisel motifleri dikkati çekmektedir. Bunlar arasında kabartma bir kaplumbağa motifi dikkati çekmektedir.

Hamam dikdörtgen planlı olup soyunmalık ve sıcaklık bölümlerinin üzeri tromplu birer kubbe ile örtülmüştür. Sıcaklığın dört köşesine halvet hücreleri, ortasına da bir göbek taşı yerleştirilmiştir. Günümüzde kullanılmaktadır.


Güllü Hamam (Merkez)

Muş’taki birçok yapı gibi hamamları da zarar görmüştür. Bu nedenle tarihi yapılar gibi hamamlar da etkilenmiş ve çoğu yıkılmıştır. Bunlar arasında moloz taş, kerpiç ve horasanlı olarak yapılan Güllü hamam bulunmaktadır. Güllü Hamamın ne zaman ve kimin tarafından yaptırıldığını belirten bir kaynağa ve kitabeye rastlanmamıştır. Bununla beraber kalıntılarından XVII.yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır.

Bu hamam da doğal koşullardan ötürü yıkılmıştır. Günümüze gelebilen kalıntılarından dikdörtgen planlı, soyunmalık, ılıklık ve sıcaklık bölümlerinden meydana geldiği ve bu bölümlerinin üzerinin kubbelerle örtülü olduğu Türk üçgenlerinin izlerinden anlaşılmaktadır.
 
#14
Muş Sivil Mimari Örnekleri


Muş sivil mimarisinin meydana gelmesinde yöre ikliminin, coğrafyasının ve törelerin büyük etkisi olmuştur. Bununla beraber yakın çevredeki illerdeki yerleşim düzeni burada da görülmektedir.

Muş evleri çoğunlukla sokak dokusu içerisinde dar sokakların iki yanında sıralanmış, iki katlı yapılardır. Çoğunlukla bahçe içerisinde yer alan eski Muş evlerinin en önde gelen özelliği de avlular arkasında yer almalarıdır. Bu evler Doğu ve Güneydoğu evleri ile plan bakımından paralellik gösterirlerse de onlardan bazı ayrıntılarla ayrılmaktadırlar. Sokakla bağlantılı olan giriş kapısından sonra ulaşılan avlunun bir yanına tandırlık, erzak depoları ve bir bakıma çardak görevi üstlenen oturma yerleri ön plana alınmıştır. Çoğu kez de bunların yanına bir de ahır eklenmiştir. Mutfaklar evlerin en önemli bölümünü oluşturmaktadır, bunların içerisinde geniş ocaklar bulunmaktadır. Ayrıca mutfak ile üst kattaki yemek odası arasındaki duvarların içerisine katlar arasında yemek taşıyacak bir nevi makaralı asansör düzeni kurulmuştur.

Avlunun gerisinde yer veya sokağa doğrudan açılan evler taş temeller üzerine moloz taş ve kerpiçten yapılmışlardır. Duvar kalınlıkları 60-70 cm. arasında değişmektedir. Döşemelerde sıkıştırılmış toprak, ikinci katlarda da ahşaba yer verilmiştir. Ahşap malzeme tavanlarda, dolaplarda, kapı, pencere dolap kapaklarında ve balkon ve çıkmalarda taşıyıcı eleman olarak kullanılmıştır. Bunların cephelerine önem verilmiş, ikinci katları taşıyan çıkmalar, kornişler, balkonlar mimari de sıkça uygulanmıştır. İklim koşullarından ötürü evlerin üzerleri düz toprak damla örtülmüştür. Çatılı örnekler varsa da bunları sayıca çok daha az olup, XIX. yüzyılın sonlarına doğru yapılmışlardır. Diş cephelerde bezeme unsuru daha çok cephe duvarlarındaki kerpicin değişik şekillerde dizilmesiyle sağlanmıştır. Ayrıca pencere kenarları dıştan bakıldığında kubbeyi andıran şekillerle bezenmiştir. Büyük olasılıkla bu tür bir süslemenin Selçuklulardan kaynaklandığı sanılmaktadır.

Dış cephelerde çoğu kez cumbalar yerine kokuluklara yer verilmiştir. Evlerin giriş kapılarının her iki yanına iki sütunçe üzerine oturtulmuş çiçekli nişler dikkati çekmektedir. Kapılar çift kanatlıdır ve bunların üzerinde madeni ağırlıklara yer verilmiştir. Kapı tokmaklarına ayrı bir özen gösterilmiştir.

Evlerin zemin katlarında kiler, banyo, hela ve üst kata çıkan merdiven boşlukları yer almaktadır. İkinci katlardaki sofa evlerin en geniş bölümünü oluşturmaktadır. Burası aynı zamanda dışa açılan evlerin en geniş bölümüdür. Bu bölümlerde taş veya ahşaptan pencere önünde geniş sedirler bulunmaktadır Odaların duvarları saman, keçi kılı ve sönmüş kireç karışımı bir sıva ile sıvanmıştır. Üst katta odalar ise bu sofaya açılmaktadır. Sofalarla odaları birbirine bağlayan kapılar gösterişsiz ve bezemesizdir. Bu kapılarda eşikler olduğu gibi demir mandallı kapı kolu sistemlerine yer verilmiştir. Odaların içerisinde ise küçük ahşap dolaplara yer verilmiştir. Tavanlarda kaplamaya yer verilmemesinden ötürü taşıyıcı sistemler açıkta bırakılmıştır.

Banyolarda “çol “olarak isimlendirilen küvete benzer bölüm yapılmıştır. Bu bölümler banyo kazanları ile ısıtılmıştır.
 
#15
Muş Doğal Güzellikleri


Muş ili yüksek ve dağlık bir alanda kurulmuştur. Güneydoğu Torosların uzantıları olan dağlık alanlar ilin %35’lik bir alanını kaplamaktadır. Bunlar Akdoğan (Hamurpert) Dağı, Şerafettin Dağı, Otluk Dağları, Hacres (Karaçavuş) Dağları, Yakupağa Dağları ve Bingöl Dağlarının uzantılarıdır. Bu dağlık alanların ortasında da platolar ve Murat Vadisi ile Muş Ovası, Malazgirt Ovası, Liz Ovası, Bulanık Ovası bulunmaktadır. Murat Nehri ile Karasu il topraklarını sulayan, doğal güzellikleri arasındadır.


Haçlı (Bulanık) Gölü (Bulanık)

Muş’un güneydoğusunda Bulanık ilçesinin güneyindedir. Göl adını güneyindeki Haçlı Köyünden almıştır. Bulanık ismini ise göl suyunun bulanık oluşundan almıştır. Krater gölü niteliğindeki göl 10 km2 yüzölçümünde olup, 7 m. derinliğindedir. Gölü, güneybatıdan Şeyhtokum Deresi ve birkaç küçük kaynak beslemektedir. Göl içerisinde alabalık ve aynalısazan balıkları bulunmaktadır.


Büyük Hamurpet Gölü (Varto)

Muş ili Varto ilçesinin kuzeybatısında Hamurpert (Akdoğan) Dağlarının batısında bulunan bu göl deniz seviyesinden 2.149 m. yüksekliktedir. Etrafı oldukça dik kayalarla çevrili olan gölün yüzölçümü 1.088 km2 olup, derinliği 21 m. civarındadır. Büyük Hamurpert Gölü volkanik karakterde bir göldür. Fazla sularını da yakınındaki İskender Çayı’na boşaltmaktadır.

Göl kaynak ve kar suları ile beslenmektedir. Göl çevresinde ördek, kaz, turna, kunduz, göl suları içerisinde de aynalısazan balığı yaşamaktadır.


Küçük Hamurpet Gölü (Varto)

Büyük Hamurpet gölünün yaklaşık 300 m kadar güneyinde olup, deniz seviyesinden 2.173 m. yüksekliktedir. 149 km2 alanı kaplayan küçük bir göldür.


Gaz (Kaz) Gölü (Malazgirt)

Muş ili, Malazgirt ilçesine bağlı Aktuzla Bucağının yakınlarında bulunan bu göl, volkanik özellikler taşıyan karstik bir göldür. Derinliği az olan gölün suyu tuzlu ve acıdır. Göl çevresinin sazlık oluşundan ötürü ilkbahar’da göçmen kuşların yerleştiği bir alandır. Kaz, ördek, su tavuğu gibi hayvanlar yaşamaktadır.


Muş İçme ve Kaplıcaları

Muş yöresinde Varto’daki Yukarı Alagöz Kaplıcası, Bazikan Çermiği; Derik Çermiği bulunmaktadır. Ayrıca yörede Safiyan, Kayalıdere, Malazgirt’te Karahasan Maden Suyu ve Bulanık ilçesinde de Şar (Şor) Gölü Maden Suyu bulunmaktadır.


Bazikan Çermiği (Varto)

Muş Varto ilçesinin 27 km. batısındaki Bazikan Çermiği köyün kuzeydoğusu ve doğusundaki iki kaynaktan beslenmektedir. Dereye yakın olan kaynak 3.50 m. çapında, 1.50 m. derinliğinde üzeri açık bir havuz görünümündedir. Diğer kaynak ise, bir hendek içerisinde akmaktadır.

Çermiğin 38 C sıcaklığındaki suyu 016 lt çıkmaktadır. Bu çermik, sakinleştirici bir etki yaptığı gibi karaciğer ve safra kesesi hastalıklarına da iyi gelmektedir.


Kızılziyaret Tepesi, Mongok Bağları ve Karni Deresi çevresi Muş ilinin başlıca mesire yerleridir.
 
Üst