Tunceli Hakkında Bilgi

#1
Sponsorlu Bağlantılar
Türkiye'nin Doğu Anadolu Bölgesi’nin Yukarı Fırat bölümünde yer alan Tunceli ili, kuzeyde ve batıda Munzur Dağları ile Karasu Irmağı, doğuda Bingöl Dağları ve Peri Suyu, güneyde Keban Baraj Gölü ile çevrilidir. Belirgin doğal sınırlarla kuşatılmış olan il toprakları, doğuda Bingöl ve Elazığ, güneyde Elazığ, batı ve kuzeyde Erzincan illeriyle komşudur. Tuncelinin 1938den önceki ismi Dersimdir. 2000 yılı sayımı sonuçlarına göre nüfusu 93548 olan Tunceli, aynı zamanda Türkiye’nin en az nüfusa sahip ilidir. Tunceli, 7774 km2'lik yüzölçümü ile Türkiye topraklarının %1’ini kaplamaktadır. Tunceli yöresinde ilk çağlardan beri pek çok uygarlık yaşamıştır. Orta Çağdan kalma ve bugün hala iyi durumda bulunan Pertek kalesi ve Munzur Vadisi Milli Parkı görülmeye değer güzellikleridir.

Tunceli ilinin ilçeleri Çemişgezek, Hozat, Mazgirt, Nazımiye, Ovacık, Pertek ve Pülümür'dür. Tunceli bölgesi Osmanlı boyunca bir Özerk Bölge olarak yerel aşiretler tarafından yönetilmiştir. Tunceli'nin eski ismi Dersim'dir. Bu isim 1937-38 yıllarında Seyit Rıza önderliğinde olan Dersim İsyanından sonra kaldırılmıştır. Türkiye ve dünyanın ilk kadın savaş pilotu Sabiha Gökçen, ilk operasyonunu Dersim isyanını bastırmak üzere yapmıştır.


Tarihçesi
Dersim sözcüğünün Farsça "DER" (kapı), "SİM"(gümüş) sözcüklerinden yanyana gelmesinden oluşmuştuğu sadece yaygın bir halk etimolojisidir. Zazaca'da Dêsım diye telaffuz edilen aslında bugünki Tunceli ilini değil, o yörenin adını belirler, ki Tunceli ilinin Zazacası Mamekiye 'dir. "Yunan tarihi ve coğrafyacılarının Dersim bölgesine DARANİS ve DERKSENE adını verdikleri gibi Dara'nın BİSİTUN kitabelerinde bu havaliye ZUZA tabirinin Dersim yöresinde konuşulan Zaza dilinin sözcüğünden geldiği muhtemeldir.

Meşhur Tuncelililer
Doğan Taşdelen Seyit Rıza

Tunceliden Göçler
Koçgiri (Zara, Kangal, Ulaş, Divriği)’den Varto-Hınıs, kısmen Bingöl Tunceli sayılır. Aydın,Amasya,Merzifon-Belvar BURSA {kestel}



Dağlar

1. Tujik dağı, 2400 m.
2. Hıdır dağları, 2400 m.
3. Kırklar dağı, 1800 m.
4. Yılanlı dağı, 1800 m.
5. Mahmunut dağı, 2344 m.
6. Zel ve Düzgün dağları, 2400 m.
7. Gürgür dağı, 2951-2750 m.
8. Ak dağ (Koi Sipi), 1900 m.
9. Ermustafa dağı, 1400 m.
10. Bılgeş dağları, 1700 m.
11. Sarısaltık dağı, 1900 m.
12. MUNZUR SIRALI DAĞLARI, 3700 m.yüksekligindedirler.

Nehir ve Irmaklar

1. Fırat Nehri
2. Murat Nehri
3. Munzur (Munzur) suyu
4. Mercan Irmağı
5. Havaçur Irmağı
6. Peri Suyu
7. çemişgezek deresi
8. Ali boğazı Suyu
9. hozat deresi Suyu
10. aksu dersi Suyu
11. ve daha pek çok küçük dereler mevcuttur

Vadiler

1. Munzur vadisi
2. Kutu deresi
3. Ali boğazı
4. Taş başı boğazı
5. Barığ boğazı
6. kurt gömü boğazı
7. vartinik boğazı
8. dere laçi boğazı

Türkiyede ve dünyada üç adet kanyonu olan bir il tunceli dışında bulamazsınız

Ormanlar

1. Zarkavit
2. Değirmen Dere
3. Halvori Veng
4. Bılgeş
5. Kakper ve Mıhsor
6. Sofke ormanları en ünlüleridir.
7. Bezik Ormanı
8. Ormanyolu Ormanı
9. mığsor Ormanı
10. kara deresi Ormanı

Doğu anadolunun en yoğun orman alanına sahiptir
 
#2
Tunceli Genel Bilgi


Doğu Anadolu Bölgesi’nin Yukarı Fırat Havzası’nda yer alan Tunceli, doğusunda Bingöl, güneyinde Elazığ, kuzeyinde Erzincan, kuzeydoğusunda da Erzurum illeri ile çevrilidir. İl toprakları dağlık ve engebeli bir arazi yapısına sahiptir. İl kuzeyden Munzur Dağları ve Karasu Çayı, doğudan Bingöl Dağları ve Peri Çayı, güneyden Keban Baraj gölü ve batıdan Fırat Nehri ile çevrili olup, il topraklarının büyük bir bölümünü yüksek dağlar ve derin vadiler kaplamaktadır.

Tunceli’nin kuzey-batı, kuzey ve kuzeydoğu kesimini Karasu-Aras Dağlarının batı bölümünü oluşturan Munzur Dağları engebelendirir. İlin en yüksek noktası Bağırpaşa Dağı’dır (3.293 m.). Bunun dışında Munzur Dağları’nın Ziyaret Tepe (3.071 m.), Karasakal Dağı (3.123 m.) ve Koşan Dağı (3.078 m.) ilin diğer yüksek noktalarıdır. Tunceli’nin kuzeyden güneye doğru yükselir.

Tunceli’deki başlıca düzlük alanlar; Ovacık ile Pülümür çöküntü alanları ile akarsu vadilerinin genişlediği kesimlerde yer alan küçük ovalardır. Tarım alanı olarak yararlanılan geniş düzlüklerden bazıları da Keban Baraj Gölünün suları altında kalmıştır.

İl topraklarından kaynaklanan Karasu ve Murat Nehirleri araziyi sulamaktadır. Murat Nehri’nin kollarından Peri ve Munzur suları güneyde Keban Baraj Gölüne dökülmektedir. Tunceli Dağlarının yüksek kesimlerinde küçük buz yalağı gölleri bulunmaktadır. Bunun dışında il toprakları içerisinde doğal göl bulunmamaktadır. Yalnızca Keban Baraj Gölünün kuzey kesimi ilin sınırları içerisindedir. Deniz seviyesinden 1.050 m. yükseklikteki Tunceli’nin yüzölçümü 7.774 km2 olup, 2000 Yılı Genel Nüfus Sayım sonuçlarına göre; toplam nüfusu 93.584’tür.

Tunceli, kırık fay hatları üzerinde bulunduğundan etkin bir deprem kuşağı üzerinde kurulmuştur. Nitekim, Pülümür depremi 1967’de yöreye büyük zarar vermiştir.

Tunceli doğal bitki örtüsü yönünden oldukça yoksundur. Dağlık alanlardaki ormanları tahrip edilmiş olup, yalnızca akarsu boylarında söğüt ve kavak ağaçları bulunmaktadır. Bunun dışında Ovacık, Nazımiye ve Hozat ilçe sınırları içinde yer alan bölgeler yer yer meşe ormanlıkları ile kaplıdır. İl alanının bitki örtüsünü büyük ölçüde step bitkileri, çayır bitkileri ve meşe ormanları oluşturur.

Karasal iklimin hakim olduğu Tunceli’de, genellikle yazlar sıcak ve kurak, kışlar soğuk ve yağışlı geçer. Yağışlar genellikle sonbahar ve ilkbaharda yağmur, kış aylarında ise kar şeklinde olmaktadır. Yıllık yağış 550 ile 1.100 mm. arasında değişmektedir.

İlin ekonomisi hayvancılık ve tarıma dayalıdır. Halkının büyük çoğunluğu kırsal kesimde yaşadığından ötürü hayvancılık ön planda gelmektedir. Yaylacılık yöntemleri ile koyun, kıl keçisi ve sığır yetiştirilir. Sığır türünün ıslahı için çalışmalar yapılmaktadır. Kıl keçisi sütünden peynir ve tereyağı üretilir. Belirli ölçüde de arıcılık ve tavukçuluk da yapılmaktadır.

Tarıma elverişli alanların kısıtlı oluşundan az sayıda bitkisel üretim yapılmaktadır. Yetiştirilen bitkisel ürünlerin başında; buğday, arpa, şeker pancarı, kenger sakızı, baklagiller ve sebze gelmektedir. Az miktarda da armut, ceviz, badem, üzüm, dut yetiştirilir. İlin belirli bölgelerinde az da olsa pamuk üretimi yapılmaktadır. Tunceli’de geleneksel el sanatları olarak çömlekçilik ve dokumacılık yapılmaktadır. İlde sanayii kuruluşu olarak un ve unlu ürünler, yem, yün ipliği fabrikaları ile metal eşya üreten, dokumacılık yapan ve orman ürünlerini işleyen küçük iş yerleri bulunmaktadır. Ayrıca kara turizminin el verdiği olanaklar doğrultusunda milli park alanlarında, av turizmi, dağcılık, yayla turizmi, termal turizmi ve su sporları yapılmaktadır.

İl topraklarında jips içeren cevher yatakları bulunmaktadır. Pülümür yöresinde tuz üretimi de yapılmaktadır.

Tunceli ve yöresinin tarih öncesi çağlara inen eski bir tarihi geçmişi bulunmaktadır. MÖ. IV.yüzyıldan önce tarihçiler bu bölgeye Daranis ismini vermişlerdir. Tarihçi Ptolemyos buradan Daranalis olarak söz etmiştir. Bu sözcüğün Pers kralı Darios’tan geldiği sanılmaktadır.

Tunceli’nin Çemişkezek ilçesine bağlı Sakyol Köyü yakınındaki bir höyükte yapılan araştırmalarda ele geçen buluntular, yöreye ilk kez Kalkolitik Çağda (MÖ.5500-3500) yıllarında yerleşildiğini göstermiştir. MÖ.2000’lerde bu yörede Hurriler yaşıyordu ve İşuva olarak isimlendirilmiştir. MÖ.XIV.yüzyılda Hititler bu bölgeye gelmiş ve İşuvalılarla savaşmışlardır. Bundan sonra Hititler yöreye hakim olmuşlardır.

Asur tabletlerinden öğrenildiğine göre de MÖ. IX.yüzyılda Muşkiler de burada yaşamışlardır. MÖ.5000’de Tunceli yöresinde yaşadıkları sanılan Muşkiler daha sonra Karduk ismini almış ve Hitit Krallığının yıkılmasından sonra batıdan gelen Pala ve diğer Hitit beylikleri ile karışmışlardır. MÖ 4000’de Sümerler’in yöreye egemen olduğu, Akad Kralı Sargon ile Naramsin’e ait tabletlerden anlaşılmaktadır. Bu arada MÖ.2370-2330 yıllarında yörenin Akadlar Devleti’nin bir ili olduğu da kitabelerde belirtilmektedir.

MÖ.VIII.yüzyılda Tunceli yöresi Urartuların egemenliğine girmiştir. Urartular bölgeye Süpani ismini vermişlerdir. Urartu kralı I.Sarduri zamanında MÖ.840-825 yöre, Urartu sınırları içerisinde gösterildiği tablet ve kitabelerden anlaşılmaktadır. MÖ.699’de Medler Urartu Devletini ortadan kaldırmış ve yöreye egemen olmuşlardır.

MÖ.VI.yüzyıl ortalarında da Persler yöreye hakim olmuşlardır. Tarihçi Ksnophanes’e göre yörede Karduklar, Heredotos’a göre de Akilisenler burada yaşamışlardır. MÖ.550’de Anadolu’ya hakim olan Persler Tunceli yöresini de ele geçirmişler, bu dönemde Medya Sınır Satraplığı içerisinde yer alan Tunceli’nin yerli halkı Haldiler, Khalibler, Massinekler ve Akilisenler’den oluşuyordu. MÖ.334’te Büyük İskender İsos Savaşında Persleri yenmiş ve yöreye hakim olmuştur. Makedonyalıların bu bölgedeki hakimiyeti sırasında Akilisene ve Kapadokia halkı İskender’e karşı direnmişse de isyan MÖ.322’de bastırılmıştır. Bundan sonra Kapadokia Krallığının hakimiyeti altına giren yöre, Seleukoslarla Kapadokia Krallığı arasında birkaç kez el değiştirmiştir.

MÖ.I.yüzyılda Ermeni krallarından II.Dikran buraya egemen olmuşsa da bunu Roma dönemi izlemiştir. Roma ordusu Sulla’nın komutasında Pontus devletiin son kralı Mitridates’i yendikten sonra Tunceli yöresine egemen olmuşlardır. Yöredeki isyanlar üzerine MÖ.69-66 yıllarında Romalılar Lukullus komutasındaki ordusunu isyancılardan Tigran’ın üzerine göndermiş ve bölgeyi Roma’nın Kapadokia Eyaletine bağlamıştır. MÖ.I.yüzyıldan itibaren Romalılar buradan Partlar üzerine seferler düzenlemişlerdir. Bu dönemdeki siyasi karmaşa sırasında yöre, zaman zaman Arsakların hakimiyeti altına girmiştir.

Bizans döneminde uzun süre Sasaniler tarafından yönetilen Tunceli ve yöresi 639’da Arapların egemenliği altına girmiştir. XI.yüzyılda Hozan ismi ile tanınan yöre Bizans’ın Mesopotamia Theması’nın sınırları içerisinde kalmıştır.

Malazgirt Savaşı’ndan (1071) sonra Türkmenler buraya yerleşmiş, Selçuklu egemenliğinden sonra Mengücekler, Artuklular ve Anadolu Selçukluları arasında yöre sık sık el değiştirmiştir. Bu dönemde buraya Dersim ismi verilmiştir. XIII.yüzyılda Moğolların yönetimine giren yöre XIV.yüzyılın ortalarında Eretna Beyliğinin ve Erzincan’ı yöneten Mutahharten’in egemenliğine girmiştir. Otlukbeli Savaşı’ndan (1473) sonra Fatih Sultan Mehmet tarafından Osmanlı topraklarına katılmıştır.

XIX.yüzyıl sonlarında Mamuretü’l-Aziz (Diyarbakır) Vilayetine bağlı bir sancak olarak yönetiliyordu. Kuzeydoğudaki bugünkü Pülümür olan Kuzican yöresi de Erzurum vilayetinin Erzincan sancağına bağlı idi. Tunceli yöresi Osmanlı döneminde aşiretlerin ayaklanmalarına sahne olmuştur. Bu isyanlarda Ermeniler ile aşiretler birleşmiş 1877-1885-1892-1907-1911-1914 ve 1916’da ayaklanmışlar ve bu isyanlar bastırılmıştır. Bu isyanların bastırılmasında Sultan II.Abdülhamid’in Kürtlerden oluşturduğu Hamidiye Alayları’nın büyük payı olmuştur.

Kurtuluş Savaşı sırasında Koçgiri Ayaklanması ile, Cumhuriyetin ilk yıllarında Şeyh Sait Ayaklanması dış politik güçlerin yardımı ile yapılmıştır. Bastırılan bu isyanlar Tunceli yöresini büyük ölçüde etkilemiştir. Cumhuriyetin ilanından sonra Dersim ismi ile tanınan bu yöre 1925’te ilçe konumuna getirilerek Elazığ’a bağlanmıştır. 1936’da il yapılmış ve ismi Tunceli olarak değiştirilmiştir. Bu arada Erzincan iline bağlı olan Pülümür ilçesi de 1938’de Tunceli’ye bağlanmıştır.

Tunceli’de günümüze gelen tarihi eserler; Keban kazıları sırasında araştırılan Pulur Höyüğü, Gavur Höyüğü (Yeniköy Höyüğü), Tilköy’de Süryani Kilisesi (XVIII.yüzyıl), Pertek Kalesi, Sirdin Köprüsü (XII.-XIII.yüzyıl), Çemişgezek Tagar Köprüsü (XIX.yüzyıl), Mazgirt’te Elti Hatun Camisi (1252), Ulu Kale Camisi (1793), Çemişgezek’de Yelmaniye Camisi (XIV.yüzyıl), Pertek Aşağı Cami (Çelebi Ali Camisi) (1570), Pertek Yukarı Cami (Baysungur) (1572), Pertek Sağman Camisi (1555), Çemişgezek’te Uzun Hasan Türbesi (1572), Hamam-ı Atik (XV.yüzyıl), Ferruh Şad Bey Türbesi (1551), Ulu Kale Köyü Meydan Çeşmesi’dir. Ayrıca, Türk sivil mimari örneklerinden evler bulunmaktadır. Munzur, Mercan, Pülümür vadilerindeki Milli Park alanları, Munzur Gözeleri, Mazgirt Dedebağ Köyü’ndeki Kaplıcalar ildeki başlıca mesire yerleridir.
 
#3
Tunceli Gezgin Gözüyle

Pertek İlçesindeki Pertek Kalesi Mengüçlüler döneminde inşa edilmiştir. Bugün Keban Baraj Gölü altında kalan ve bir ada görünümünde olan kale sivri bir kayanın üzerinde kurulmuştur. Selçuklular zamanından kalan kale, Osmanlılar zamanında onarılmıştır. Mazgirt İlçesinde Urartu dönemine ait pek çok kale kalıntısı bulunmaktadır. Bunlar Malazgirt Kalesi, Dedebağ, Kaleköyü ve Sağman Kaleleridir.
Tunceli'de bulunan Yelmaniye Cami, Ulukale Cami, Baysungur Cami, Çelebi Ali Cami, Sağman Cami, Hamidiye Medresesi Osmanlı dönemine, Eltihatun Cami ise Akkoyunlu dönemine ait eserlerdir. Uzun Hasan ve Eltihatun Türbeleri Akkoyunlu dönemi eserleridir.
Mağaralar: Çemişgezek ilçesindeki İn Mağaraları Urartu dönemine ait olup, kaya mimarisi örneğini oluşturmaktadır.
 
#4
Tunceli Sözlü Tarih

Munzur Söylencesi

Bir zamanlar Ovacık'ın Ziyaret köyünde bir ağa yaşamaktadır.Ağanını munzur adında çok güvendiği bir çobanı vardır.Munzur iyi yürekli gönül ehli bir adamdır.
Günün birinde ağa hacca gitmek ister.Munzur'u çağıırp:"Ben uzun bir yolculuğa çıkıyorum gidip dönmemek var karım senin anan kızlarım senin kardeşin malım mülküm gibi onlara iyi bak."der ve yola düşer.
Aradan günler geçer.Bir gün Munzur,ağanın karısına varıp :"Ana helva yapta ağama götüreyim."der.Kadın şaşırır ama bir şey demez.Herhalde canı helva istedi deyip işe koyulur.Yaptığı helvadan bir tas verir.Munzur daha büyük bir kabın doldurulmasını ister.Kadın ses çıkarmadan bir lengeri doldurup munzura verir.Munzur helvayı kaptığı gibi ortadan kaybolur.
Bu sırada ağa namaz kılmaktadır.Selam verir Munzur'u karşında görür.Munzur lengeri bırakıp birşey söylemeden ortadan kaybolur gider. Aradan uzun bir zaman geçer ağa hacdan döner.Bütün köy karşılamaya çıkar.Munzur da yeni sağdığı bi tas sütle kalabalığın arasına karışır.Köyün girişinde kalabalık yanaşıp ağanın elini öpmek ister.Ağa: "Eli öpülecek kişi ben değilim Munzur'dur" der."Bana Hacda iken evimin helvasını yedirdi.O bir ermiştir."der.Kalabalık Munzur'a yönelir.Munzur ürküp kaçmaya başlar.Koştukça tasdaki sütler yerlere saçılır.Sonunda dağın eteğinde bir kayanın önüne gelir.Kaçacak yer kalmamıştır.Elindeki tası yere atıp kuş olur kayanın kovuğuna girer kaybolur.Eindeki tası attığ yerde süt renkli bir göl oluşur.Kayanın kovuğundan ve sütlerin yere saçıldığı yerlerden de ak köpüklü sular fışkırır.Dağa ve sulara munzur adı verilir.
Süpürgeç dağı ile Karadağ söylencesi
Pertek ilçesinin kuzeyindeki süpürgeç dağı ile Murat ırmağının ötesindeki başı dumanlı Kara Dağ bir zamanlar aynı kıza tutkun iki delikanlıdır.Aralarında zorlu bir çekişme vardır.yıllar geçer ikisi de kocar,ama bir türlü yenişemezler.Sonuda önce sevdikleri kız , ardından da kendileri ölür.Ama aralarındaki çekişme sürer.İkiside birer uludağ olup birbirlerine top atmaya başlarlar.Süpürgeç'in attığı toplardan Karadağ'ın yüzü kapkara olur.Karadağ'ın attığı toplarsa süpürgeçin tepesini uçurur.İnanışa Karadağ'ın yüzünün onca kara ,süpürgeç'in tepesinin de dümdüz olması ondandır.
 
#5
Tunceli Camileri


Yelmaniye Camisi (Çemişgezek)

Tunceli ili Çemişgezek ilçesi Medrese Mahallesi’nde bulunan Yelmaniye Camisi kitabesinden öğrenildiğine göre, Timur devrinde Taceddin Yalman tarafından yaptırılmıştır. Ancak kitabenin tarih kısmı okunamamıştır. Bununla birlikte, caminin 800–809 (1397–1406) yıllarında yaptırıldığı anlaşılmaktadır. Bunun yanı sıra caminin duvarındaki kitabe de zamanla bozulduğundan okunamamıştır. Bu nedenle mimarı hakkında kesin bilgi bulunmamaktadır.

Caminin giriş kapısı üzerindeki kısmen okunabilen kitabesi:
“Emere bi-imaret……. El-mübâreke el-Melik el-Adil Taceddin Yalman ibn-i Keykubât ibni Halid el-Kürdi fi eyyâmi Timur Han……hallet Allahu devlete-himâ
…….. Muharrem el-harâm fi sene…… ve semâne-mie.”

Yelmaniye Camisi halk arasında Eski Cami olarak da tanınmıştır. Değişik dönemlerde yapılan onarımlar ve yapılan eklerle orijinalliğinden kısmen uzaklaşmıştır. Ancak yapının güneyindeki bazı temel kalıntıları caminin bir külliye olarak yapıldığına işaret etmektedir.

Eğimli bir arazide kesme taştan yapılan caminin giriş kısmı iyi bir durumda günümüze gelebilmiştir. Ancak günümüze gelen kalıntılar yapının tam olarak orijinal planını ortaya koymaktan uzaktır. Cami mimari ve süsleme yönünden de üzerinde durulması gereken bir eserdir. Selçuklu ve Beylikler devrinde yapılmış bazı camilerle de benzerlikleri bulunmaktadır.

Anıtsal giriş kapısından sonra arazi konumuna uyulduğundan ötürü birkaç basamakla ana mekâna çıkılmaktadır. Girişin iki yanında duvara dayalı sekizgen birer sütun bulunmaktadır. Bu sütunların gövdeleri ve kapının çevresi taş oymalarla bezenmiştir. Buradaki sütunlar taşıyıcı özelliğinden çok cepheye hareket sağlamayı amaçlamaktadır. Kalıntılar yapının haçvari bir planı olduğunu ortaya koymaktadır. Ortada bir kubbe dört yanında da bunu destekleyen tonozlar ve güneyde de mihrap yer almaktadır. Mihrap taştan olup, geometrik geçmeler, çini üzerine yazılmış yazıların yanı sıra XIV. yüzyılda uygulanan motifler burada da tekrarlanmıştır. Mihrabın sağında minber bulunmaktadır.

Giriş kısmında yukarıya çıkan bir merdiven ve girişin solundaki bir oda dikkati çekmektedir.


Ulukale Camisi (Çemişgezek)

Tunceli ili Çemişgezek ilçesinde, Ulukale Köyü’nde bulunan bu caminin kitabesi günümüze gelememiştir. Bununla beraber eski kayıtlarda ve Prof. Dr. Metin Sözen’den öğrenildiğine göre, Diyarbakır’da valilik yapan Yusuf Paşa’nın vakfı olup, h.1208 (1793–1794) yılında yaptırılmıştır.

Kesme taştan yapılmış olan camiye XIX. yüzyılda eklenen beş bölümlü, yuvarlak kemerli ve tonoz örtülü son cemaat yerinden girilmektedir. Giriş kapısı eksen üzerinde olmayıp, kısmen yana kaydırılmıştır. İbadet mekânının ortasında üç kalın paye bulunmaktadır. Yapı enine olarak dört, mihrap yönünde dikey olarak da iki sahna ayrılmıştır. Ortadaki payeler, doğu ve batı duvarlarını kemerlerle bağlamıştır.

Cami eğimli bir arazide yapıldığından ibadet mekânını aydınlatan pencereler batı duvarına açılmış, doğu duvarındaki tek pencere ise yukarıya alınmıştır. İbadet mekânının ortasındaki üç payeden ötürü giriş kapısı gibi mihrap da doğuya kaydırılmıştır. İbadet mekânının üzeri tonozla örtülüdür. Mihraba yakın bölümün üzeri kasnaklı bir kubbe ile örtülmüştür.

Yanındaki taş kaideli, çokgen gövdeli ve tek şerefeli minaresi daha geç dönemde yapılmıştır.


Süleymaniye (Kale) Camisi (Çemişgezek)

Tunceli ili Çemişgezek ilçesi Kale Mahallesi’nde bulunan bu caminin kitabesi günümüze gelemediğinden yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır. Orijinal yapısından kalan çinili minaresi ise tamamen sıvanmış ve özelliğini büyük ölçüde yitirmiştir. Bu bakımdan minareden yola çıkarak tarihlendirmek de mümkün olamamıştır.

Cami kesme taş ve moloz taştan dikdörtgen planlı olarak yapılmıştır. Üzeri toprak dam ve çatı ile örtülüdür. İbadet mekânında dikkati çeken bir özellik görülmemektedir. Bu cami XVIII. yüzyılda yeniden yapılırcasına onarılmış ve orijinalliğini bütünüyle yitirmiştir.

Minaresi kesme taştan, oldukça kalın ve yuvarlak gövdeli tek şerefelidir. Kaynaklarda minarenin çini ile kaplı olduğu belirtilmektedir.



Elti Hatun Camisi (Mazgirt)


Tunceli ili Mazgirt ilçesinde bulunan Elti Hatun Camisi’nin kitabesi günümüze gelememiştir. Yapı üslubundan Akkoyunlu dönemine ait olduğu anlaşılmaktadır. Son cemaat yerinin kuzey duvarındaki çeşme üzerinde Elti Hatun adına 1252 yılında yaptırıldığı yazılıdır. Bu çeşme kitabesine dayanılarak caminin de aynı tarihte yapıldığı sanılmaktadır.

Cami kesme taştan yapılmış olup, son cemaat yerinin ibadet mekânından daha yüksek oluşu dikkat çekicidir. Son cemaat yerindeki iç içe iki niş şeklinde bir kapıdan ibadet mekânına girilmektedir. İbadet mekânı dikdörtgen planlı olup, üzeri tonozlu ve dıştan da çatı ile örtülmüştür. İbadet mekânı sütunlarla üç sahna ayrılmıştır. İçerisini aydınlatan pencereler oldukça düzensizdir.

Caminin yanında taş kaide üzerine yuvarlak gövdeli ve tek şerefeli minaresi bulunmaktadır. Caminin içerisinde Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan’ın annesi ve küçük kardeşinin türbesi bulunmaktadır.






Aşağı (Çelebi Ali) Camisi (Pertek)


Tunceli ili Pertek ilçesinde bulunan bu cami 1570 yılında Çelebi Ali tarafından yapılmıştır. Cami baraj gölünün yapımı nedeniyle Eski Pertek’ten Yeni Pertek’e taşınmıştır.

Kesme taş ve moloz taştan yapılan cami kareye yakın dikdörtgen planlıdır. Ön kısmında iki renkli taşların alternatif dizilerek meydana getirilmiş üç kubbeli bir son cemaat yeri bulunmaktadır. İbadet mekânının üzeri içten kubbe, dıştan da kasnaklı bir külahla örtülmüştür. İbadet mekânı duvarlardaki sivri kemerli pencerelerle aydınlatılmıştır. Mihrap yarım yuvarlak bir niş şeklindedir. Camide dikkat çeken herhangi bir bezeme bulunmamaktadır. Yanındaki minaresi kesme taş kaideli, yuvarlak gövdeli ve tek şerefelidir. Minarenin şerefe altı mukarnaslıdır.



Yukarı (Baysungur) Camisi (Pertek)


Tunceli ili Pertek ilçesinde bulunan bu caminin Harput Müzesi’nde bulunan kitabesine göre cami, Baysungur tarafından 1572 yılında yaptırılmıştır.

Kesme taştan yapılan cami plan olarak Çelebi Ali Camisi’ne benzemektedir. Caminin önünde üç bölümlü ve üç kubbeli bir son cemaat yeri bulunmaktadır. Son cemaat yeri ile minare iki renkli taştan yapılmıştır. Son cemaat yerinden ibadet mekânına giriş kapısı taş işçiliği yönünden son derece dikkat çekicidir. Stalaktitli olan giriş kapısının çevresi geometrik desenlerle bezenmiştir. İbadet mekânı kareye yakın dikdörtgen planlıdır. Üzeri tromplu merkezi bir kubbe ile örtülüdür.

Mihrap yarım yuvarlak niş şeklinde olup, özenli bir taş işçiliği göstermektedir. İbadet mekânını aydınlatan pencereler dikdörtgen sövelidir.

Yanındaki minaresi kesme taş kaide üzerine iki renkli taştan yuvarlak gövdeli ve tek şerefelidir. Taş kaide duvarla kaynaştırılmış olup, caminin saçak hattına kadar yükseltilmiştir.


Sağman Camisi (Pertek)

Tunceli Pertek ilçesi, Sağman Köyü’nde bulunan bu caminin kitabesi bulunmamakla beraber kaynaklardan Keyhüsrev Bey’in oğlu Salih Bey tarafından 1555 yılında yaptırıldığı öğrenilmektedir.

Kesme taştan ve renkli taşlardan yapılan cami kare planlı olup, üzeri kasnaklı bir kubbe ile örtülüdür. Son cemaat yerindeki giriş kapısı mukarnaslı olup, Selçuklu taş işçiliğinin güzel örneğini yansıtmaktadır. Mihrap ve minber herhangi bir özellik taşımamaktadır.

Caminin yanındaki minaresi kesme taş kaideli, yuvarlak gövdelidir. Diğer minarelere göre farklı olarak minareye dışarıdan çıkılmaktadır. Minare gövdesi üzerinde alçı bezemeler dikkati çekmektedir. Ayrıca çeşitli yerlerden toplanan çiniler bu minare üzerine yerleştirilmiştir.

Caminin yanında altıgen planlı renkli taştan bir türbe bulunmaktadır. Bu türbenin kime ait olduğu bilinmemektedir. Büyük olasılıkla Salih Bey’in burada olduğu gömülü olduğu sanılmaktadır.
 
#6
Tunceli Türbeleri


Uzun Hasan Türbesi (Çemişgezek)

Tunceli ili Çemişgezek ilçesine girişte bir kaya üzerinde bulunan bu türbenin giriş kapısı üzerinde 1572 yılında yapıldığı yazılıdır. Ancak bu türbenin Uzun Hasan’a ait olduğu da tartışmalıdır. İki satır halindeki sülüs yazılı kitabesi:

“Emre bi’imareti hazihi ravzatu’ş-şerifil merhumaril makfurâni
Ve cihan Şah Beg İbna Muhammed Şah Beg bin Behlül Beg bin fi sene 980 (1572).”

Bu mübarek türbenin yapılmasını….. oğlu Behlül Beg oğlu Mehmet Şah Beg’in merhum ve magfur iki oğlu…….. Beg ve Cihan Şah Beg 980 (1572) yılında emretti.

Bu kitabeden anlaşıldığına göre, türbe iki kişi için yapılmıştır. Tek sanduka halinde bulunan ve birbirine karışık olarak sanduka içerisine konan kemiklerin buraya sonradan yerleştirildiği sanılmaktadır. Orhan Tunçer’e göre bu iki kişi türbeyi yaptırıp buraya gömülmelerini vasiyet etmiş olmalıdırlar. Bir bakıma arzuları gereği öldükten sonra türbe yaptırılıp buraya nakledilmiş olabilirler. Ancak bunu kendilerinin emrettiği de açıktır. Yine Orhan Tunçer bu kişilerin Arap veya Safevi olmayıp, buradaki Türkmen beylerinden olduklarını ileri sürmüştür.

Günümüzde bu türbeye Uzun Hasan ismi yakıştırılmıştır. Oysa Akkoyunlu hükümdarı olan Uzun Hasan (Hasan Padişah) bundan bir yüz yıl önce 1478’de ölmüştür.

Türbe sekizgen planlı olup, kenarlar dıştan 2.01 m. içten de 1.41 m. dir. Kesme taştan yapılmış olan türbenin üzeri moloz taştan sekizgen piramitli bir külahla örtülüdür. Türbenin girişi doğuda olup, batı ve kuzeydeki birer pencere ile de içerisi aydınlatılmıştır. Güney duvarında yarım yuvarlak bir mihrap bulunmaktadır. Türbenin giriş kapısı sade bir profille çevrelenmiş, 0.75x1.37 m. ölçüsündedir. İki yanındaki sütunçeler ve başlıkları oldukça sadedir. Kapının dışına sağ ve sol tarafa birer seki yerleştirilmiştir. Bu tür sekiler ile bu bölgede ilk defa karşılaşılmaktadır.

Türbe iki katlı olup, alt kısmında mumyalık bulunmaktadır. Mumyalık kısmına kuzeydoğu kenarındaki basık bir kapıdan adeta emekleyerek girilmektedir. Bu nedenle de içerisinde ayakta durmak mümkün değildir.


Ferruh Şad Bey Türbesi (Çemişgezek)

Tunceli ili Çemişgezek ilçesi Ulukale Köyünde tarlalar arasında bulunan bu türbenin kapısı üzerindeki Arapça kitabesinden öğrenildiğine göre Emir Ferruh Şad Bey için h. 957 (1550–1551) yıllarında yaptırılmıştır. Kitabenin okunabilen bölümleri şöyledir:

“………………………….
Hâzâ merkad el-Emir el-Mükerrem, Sâhib el-tabl ve’l-âlem, el-Emir Ferruh-Şâd Big…
İbn-i’l-Emir el-merhum el-magfur……el-Emir Hac Rüstem Big
Tâbe serâ-hün ve ca’ale-l-cennet misvâ-hün fi şehr Zi’lhicce…. Sene 957 (1550–1551).”

Türbe kesme taştan sekizgen planlı olarak yapılmış, üzeri merkezi bir kubbe ile örtülmüştür. Türbenin gövde kısmının altında, ortasında ve üzerinde kırmızı kesme taşlardan üç sıra halinde şerit yapılmış ve böylece cephe hareketli bir görünüm kazanmıştır. Giriş kapısı ile iki yandaki pencerelerin üzeri hafif sivri kemerlidir. Kemerlerin içerisindeki pencereler düz taş hatıllıdır.

Girişin karşısında mihrap bulunmaktadır. Ancak türbe zemini sökülmüş, duvarların sıvaları sökülmüştür. Bu nedenle de içerisinin bezeli olup, olmadığı anlaşılamamıştır. Türbenin altında mumyalık kısmı bulunmaktadır.


Elti Hatun Kümbeti (Mazgirt)

Tunceli ili Mazgirt ilçesinde Elti Hatun Camisi ve çeşmesi ile birlikte yapılmıştır. Yapı üslubundan da XIII. yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır. Akkoyunlu dönemine ait bir eserdir.

Elti Hatun Türbesi kesme taştan sekizgen planlı bir yapı olup, üzeri sekizgen bir külah ile örtülmüştür. Türbenin dış kenarları 3.32 m. iç kenarları da 2.32 m. dir. Kuzey yönünden türbeye girilmektedir. Bu giriş eyvan şeklinde olup, üst örtüsü yıkıldığından tam bir bilgi edinilememektedir. Türbenin diğer yüzlerinde birer penceresi bulunmaktadır.

Türbe içerisinde iki normal bir de küçük sanduka vardır. Bu sandukalar yakın tarihlerde yapılmıştır. Türbe de Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından onarılmıştır.










Çoban Baba Türbesi (Mazgirt)

Tunceli ili Mazgirt ilçes merkezinin doğusunda mezarlık alanda bulunan bu türbe günümüze harap bir durumda gelmiştir. Türbenin yapım tarihi bilinmemekte ve Çoban Baba’nın kimliği hakkında da bilgi bulunmamaktadır.

Türbe moloz ve kesme taştan dikdörtgen planda yapılmış, üzerinin konik bir çatı ile örtülü olduğu günümüze gelebilen izlerden anlaşılmaktadır. Yanında bir de çeşmesi bulunmaktadır.
 
#7
Tunceli Köprüleri


Çemişgezek (Tağar) Köprüsü (Çemişgezek)

Tunceli ili Çemişgezek ilçesine 3 km. uzaklıkta, Tağar Çayı üzerinde bulunan köprü kitabesinden öğrenildiğine göre, h. 1222 ( 1807–1808) tarihinde Yusuf Ziya Paşa tarafından Ova köyleri ile bağlantıyı sağlamak amacı ile yaptırılmıştır. Halk arasında Aşağı Köprü olarak da tanınmaktadır.

Köprünün kitabesinin okunan kısımları şöyledir:

”Maşallah
……Kıldı şad ihya-ı hamid –abad
Eyleye ya rab….cisr-i nevi cad
Banisine namzeyledi bir tarih
Cihan durdukça ma’murede hak bu cisr-i bünyadı Sene 1222 (1807–1808).”

Diyarbakır Valisi Akif Paşa tarafından da 1856 yılında onarılmıştır. Ayrıca batı ve güney cephesindeki kitabelerden öğrenildiğine göre ise h. 1332 (1906) tarihinde bir kez daha onarılmıştır.

Mamuret’ül Aziz Salnamesi de (h.1307 m.1891–1892) köprü ile ilgili bilgiler vermektedir:

“Kasabanın pişgahında cereyan eden doğar nehri üzerinde iki adet kargir köprü mevcut olup kemer formu sivridir. Kemer uzunluğu ise 16 metredir. Su seviyesinden kilit taşına kadar olan yükseklik 9.2 metredir. Kesme taşlarla yapılan köprü iki profillidir. Köprü başlarında dört tane kaba taş vardır ki birinin üzerinde bir vazodan çıkan üç servi motifi vardır. Onun için halk servili köprü de demektedir.”

Kesme taştan yapılmış olan köprü 29.00 m. uzunluğunda olup, 4.35 m. genişliğindedir. Köprünün tempan duvarları moloz taştan yapılmıştır. Ortaya doğru yükselen sivri kemerli tek gözlü köprü yanlara doğru alçalmaktadır. Günümüze sağlam bir durumda gelmiş ancak, köprünün yakınına yeni bir köprü yapılmış ve bu köprü anıt niteliğinde korunmaktadır.


Sivdin Köprüsü (Çemişgezek)

Tunceli ili Çemişgezek ilçesi Sivdin Mahallesi’nde Karar Deresi üzerinde bulunan bu köprünün kitabesi günümüze gelememiştir. Ancak yapı üslubundan XII.-XIII. Yüzyıllarda Selçuklu döneminde yapıldığı sanılmaktadır.

İki kaya üzerine oturtulan köprü kesme taştan ve tek gözlü olarak yapılmıştır. Sivri kemer açıklığı 11 m. olup, su seviyesinden kilit taşına kadar olan yüksekliği de 6.50 m. dir. Kemerin üzerinde dışarıya doğru çıkıntı yapan ince bir tahfif kemeri bulunmaktadır.

Çeşitli dönemlerde onarılan köprü günümüze harap bir durumda gelebilmiştir.


Hanım Köprüsü (Pülümür)

Tunceli ili Pülümür ilçe merkezine 3 km. uzaklıkta, Pülümür Çayı üzerinde bulunan bu köprünün kitabesi günümüze gelememiş, kaynaklarda da yeterli bilgiye rastlanmamıştır. Bu nedenle de ne zaman ve kimin tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir.

Bu köprü ile ilgili bir söylence bulunmaktadır. Bu söylenceye göre; Pülümür Çayı üzerinde bir hanım tarafından bir su kemeri yapılması istenmiş, kemer ve yanındaki köprünün yapımı için bir taşçı ustası görevlendirilmiştir. Bir de şart koşmuştur. Köprünün yapımında kullanılacak taşlar Tercan’dan getirilecek ve taşlar ne bir eksik, ne de bir fazla olacaktır. Bu şekilde eksiksiz tamamlandığında usta ile evleneceğini, aksi halde de ustanın boynunu vurduracağını söylemiştir. Taşçı ustası belirlediği sayıdaki taşları eksik ve fazla olmadan köprüyü tamamlamış ve hanımla da evlenmiştir.

Köprü moloz taştan ve tek gözlü olarak yapılmıştır. Köprü yakınında kaleye su taşımak için bir çıkış yolu bulunmaktadır. Günümüzde harap durumdadır.
 
#8
Tunceli Medreseleri


Hamidiye Medresesi (Çemişgezek)

Tunceli ili Çemişgezek ilçesi Medrese Mahallesi’nde bulunan bu medresenin yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır. Bununla beraber Sultan II. Abdülhamit zamanında, XIX. yüzyılın sonlarında yapıldığı sanılmaktadır. Bazı kaynaklarda medrese temellerinin Selçuklu dönemine ait olduğu yazılmıştır. Ayrıca Başbakanlık arşivinde bulunan 1526 tarihli bir belgede Süleyman Bey Medresesi ismi ile bir yapıdan söz edilmekte olup, bu yapı günümüze gelememiştir. Büyük olasılıkla Hamidiye Medresesi bu medresenin üzerine yapılmıştır. Medresenin kitabesini Harputlu Hacı Hayri yazmıştır:

“Şah-i Faruk-i Siyer Hazret-i Sultan Hamid
Etti bu medreseyi talibi ilme tesis
Yazdı cevherle de Hayri kulu tarih-i selis
Merkezi Feyz-i Ebed ola bu darüttedris”

Medrese kesme taştan dikdörtgen planlı olarak yapılmıştır. Avlu etrafında medrese odaları sıralanmıştır. Odaların dışa açılan pencereleri yuvarlak kemerlidir. Sonraki dönemlerde medresenin üzerine ikinci bir kat eklenmiştir. Her iki kat arasındaki mimari uyumsuzluklar ve dönem farkı da açıkça görülmektedir.

Günümüzde özel şahısların mülkiyetinde olup, konut olarak kullanılan medrese, bir süre adliye binası olarak kullanılmıştır.
 
#9
Tunceli Kaleleri


Ambar Köyü Kalesi (Merkez)

Tunceli Merkez ilçeye bağlı Ambar Köyü’nde bulunan bu kalenin kitabesi bulunmamaktadır. Ne zaman ve kimin tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir. Bununla ilgili kaynaklarda da yeterli bilgi bulunmamaktadır.

Kale kesme ve moloz taştan yapılmıştır. Giriş kapısı kayaların oyulması ile oluşturulmuş, bunun arkasına da iç içe üç oda yapılmıştır. Kale içerisinde sarnıç kalıntıları vardır. Ayrıca çevresinde de sulama kanallarına ait izler görülmektedir.


Mazgirt Kalesi (Mazgirt)

Tunceli ili Mazgirt ilçesinde bulunan bu kale MÖ. IX. yüzyılda yöreye hâkim olan Urartular tarafından yapılmıştır. Kale içerisinde bulunan bir Urartu kitabesine dayanılarak da kalenin Urartu Kralı II.Rusas zamanında yapıldığı sanılmaktadır.

Kale kayalardan ve moloz taşlardan yararlanılarak yapılmıştır. Kale girişi bir mağaradan olup, buraya taş bir merdivenle çıkılmaktadır. Sur duvarları moloz taşlardan yapılmıştır. Yer yer de kayalardan yararlanılmıştır.

Kale içerisinde yapı kalıntıları ile geç devirlere ait yel değirmeni kalıntıları bulunmaktadır.



Kale Köyü Kalesi (Mazgirt)

Tunceli ili Mazgirt ilçesi Kale Köyü’nde bulunan bu kalenin giriş kapısı üzerindeki kitabeden MÖ. IX. yüzyılda yapıldığı anlaşılmaktadır.

Moloz taş ve kayalardan oluşan kalenin sur duvarları kısmen günümüze ulaşabilmiştir. Ancak bu kalıntılardan planını çıkarmak mümkün olamamıştır. Kale içerisinde moloz taştan yapılmış çeşitli yapı temel kalıntıları görülmektedir.


Bağın Kalesi (Mazgirt)

Tunceli ili Mazgirt ilçesi Bağın (Dedebağ) Köyü yakınlarında bulunan bu kaledeki bir kitabeden MÖ. IX. yüzyılda Urartu Kralı Menuas tarafından yaptırıldığı öğrenilmektedir. Bu kitabe Harput Müzesi’nde bulunmaktadır. Selçuklular XIII. Yüzyılın başlarında yöreye hâkim olmuş ve bu kaleyi bir süre kullanmışlardır.

Moloz taşlardan ve kayalardan yararlanılarak yapılan kalenin çevresindeki surlardan çok az bir kalıntı ile bazı temel izleri günümüze gelebilmiştir. Kalenin bulunduğu alanda çeşitli yapılara ait temel kalıntıları vardır. Ayrıca kalenin içerisine merdivenle çıkılmakta, girişin yanında kayalar oyularak oluşturulmuş bir mekân bulunmaktadır.


Pertek Kalesi (Pertek)

Tunceli ili Pertek ilçesinin 3 km. güneybatısında, Eski Pertek’in güneybatısında kayalık bir tepe üzerinde, Murat Nehri kıyısında bulunan bu kale Keban Barajı’nın yapımından sonra etrafı sularla çevrili bir ada görünümünü almıştır.

Kale Mengücekoğulları tarafından XI. yüzyılda yapılmıştır. Bazı kaynaklarda da Selçuklular zamanında yapıldığı yazılıdır. Daha sonra Osmanlılar tarafından da kullanılmıştır. Osmanlı döneminde Halit Bin Velid tarafından onarılmış, daha önce kalede bulunan karakuş heykeli kaldırılarak Arapça yazılmış bir kitabe konulmuştur.

Evliya Çelebi’ye göre Pertek sözcüğü Moğolca Karakuş anlamına gelmektedir. Buradaki Karakuş heykeli kale burçları üzerinde bulunuyordu.

Kale kesme ve moloz taştan yapılmıştır. Çevresindeki kayalardan da savunma amaçlı olarak yararlanılmıştır. Kale iç içe iki surdan meydana gelmiştir. Kuzeybatısındaki bir kapıdan iç kaleye girilmektedir. Güney duvarında da yer yer taşlar arasında mavi renkte çini parçaları ile karşılaşılmıştır. Günümüze kale içerisindeki büyük bir sarnıç ile küçük yapılara ait kalıntılar gelebilmiştir.

Kalenin eteklerinde Pertek Beyi Baysungur’un yaptırdığı Baysungur Camisi (1577), Çelebi Ali Camisi (1568) ve Bağdat Savaşı sırasında yapılmış olan Murat Kervansarayı bulunuyordu.


Sağman Kalesi (Pertek)

Tunceli ili Pertek ilçesi Sağman Köyü’nde bulunan bu kale sarp bir tepe üzerinde yapılmıştır. Kitabesi günümüze gelemediğinden ne zaman ve kimin tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir.

Kalenin yapımında moloz taş kullanılmış, ayrıca çevresindeki kayalardan da yararlanılmıştır. Tam bir planı çıkarılamamakla beraber çevreyi kontrol eden gözetleme kalesi niteliğinde olduğu sanılmaktadır. Yuvarlak burçlarından biri iyi durumda günümüze gelebilmiştir.
 
#10
Tunceli Kiliseleri


Kilise (Çemişgezek)

Tunceli ili Çemişgezek ilçesi Ulukale Köyü’nün doğusunda kayalıkların eteğinde bulunan bu kilisenin kitabesi bulunmadığından yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır. Orijinalliğinden uzaklaşmış ve harap bir durumdadır.

Kesme taştan tek nefli olan kilisenin üzeri sivri kemerle desteklenen beşik bir tonozla örtülmüştür. Apsid yarım yuvarlak şekildedir. İç mekândaki duvarlarda fresk izlerine rastlanmamıştır. Bununla beraber duvarlar harap bir durumda olduğunda fresk olup olmadığı da kesin değildir.


Süryani Kilisesi (Pertek)

Tunceli ili Pertek ilçesi Til Köyü’nde bulunan bu kilisenin kitabesi günümüze gelemediğinden yapım tarihi bilinmemektedir. Yapı üslubundan XV.-XVI. yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır.

Kesme taştan yapılmış olan kilise Kapalı Yunan haçı planında olup, haçın kolları tonozla örtülüdür. Haç kollarının kesiştiği nokta yüksek kasnaklı bir kubbe ile örtülüdür. Yarım yuvarlak apsidi dışarıya çıkıntılıdır.


Ermeni Kilisesi (Pertek)

Tunceli ili Pertek ilçesi Til Köyü’nde bulunan bu kilisenin kitabesi günümüze gelemediğinden yapım tarihi bilinmemektedir. Yapı üslubundan XVIII. yüzyılın sonlarında yapıldığı sanılmaktadır.

Kesme taştan dikdörtgen planlı olan kilise üç neflidir. Apsid yarım daire şeklinde dışarıya çıkıntılı olup, iki yanında hücreler bulunmaktadır.
 
#11
Tunceli Hamamları


Hamamı Atik (Eski Hamam) (Çemişgezek)

Tunceli ili Çemişgezek ilçe merkezinde, çarşı içerisinde bulunan bu hamamın giriş kapısı üzerinde biri Türkçe, diğeri de Arapça olmak üzere iki kitabesi bulunmaktadır. Arapça olan kitabede Uzun Hasan’ın oğlu Yakup Bahadır Han’ın ismi geçmektedir. Ancak onun tarafından yaptırıldığı da belirtilmemiştir. Türkçe kitabede ise Hacı Ali Ağa tarafından 1762–1763 yılında onarıldığı yazılıdır. Bu durumda hamamın XV. yüzyılda yapıldığı ve XVIII. yüzyılda da onarıldığı anlaşılmaktadır.

Akkoyunlu dönemine tarihlenen hamam kesme ve moloz taştan yapılmış yer yer de tuğlalar kullanılmıştır. Giriş kısmı onarımlar sırasında değiştirilmiştir. Küçük bir kapıdan oldukça geniş bir mekâna, oradan da soyunmalık kısmına geçilmektedir. Soyunmalıktan sonra ılıklık ve sıcaklık bölümleri gelmektedir. Ilıklık kısmı kareye yakın dikdörtgen planlı olup, üzeri küçük bir kubbe ile örtülüdür.

Sıcaklık haç planlı olup, üzeri merkezi bir kubbe, yanları da beşik tonozlarla örtülüdür. Sıcaklığı boydan boya külhan kısmı kesmektedir.


Yeni Hamam (Çemişgezek)

Tunceli ili Çemişgezek ilçesinde bulunan bu hamam kitabesinden öğrenildiğine göre, Bayramoğlu Hacı Hüseyin tarafından h. 1113 (1701–1702) yılında yaptırılmıştır.

Kesme ve moloz taştan yapılan hamam soğukluk, ılıklık ve sıcaklık bölümlerinden meydana gelmiştir. Plan olarak Eski Hamam’a benzemektedir. Eski Hamam onarımlar nedeniyle özelliğini büyük ölçüde yitirmiş olmasına rağmen, Yeni Hamam özgünlüğünü korumuştur. Giriş kapısının yan yüzlerinde Güneydoğu Anadolu’nun karakteristik taş işçiliği ile karşılaşılmaktadır. Yuvarlak kemerli bir eyvan içerisindeki girişten sonra üzeri kubbeli soğukluk kısmına geçilmektedir. Ilıklık ve sıcaklık kubbeli olup, 1970’li yıllara kadar faal durumda idi.
 
#12
Tunceli Çeşmeleri


Meydan Çeşmesi (Çemişgezek)

Tunceli ili Çemişgezek ilçesi Ulukale Köyü meydanında bulunan bu çeşmenin kitabesi bulunmamaktadır. Bu nedenle yapım tarihi ve banisi bilinmemektedir. Yapı üslubundan XVI. yüzyılın sonu veya XVII. Yüzyılın başlarında yapıldığı sanılmaktadır.

Çeşme kesme taştan olup, köşe sütunlarına oturan sivri kemerlidir. Aynı zamanda da eyvan şeklindeki bu çeşmenin yan duvarları kemerli nişlerle hareketli bir konuma getirilmiştir. Eyvan duvarı iki renkli kesme taştan yapılmıştır. Çeşme içerisinde iki maşrapa musluğu ve bir de yalak taşı bulunmaktadır.
 
#13
Tunceli Sivil Mimari Örnekleri


Tunceli ili topraklarının dağlık ve engebeli bir yapıya sahip olmasının yanı sıra ikliminin sertliği de sivil mimariyi etkilemiştir. Ayrıca kapalı toplumsal düzen ve ekonomik koşullar ile aşiret yapılanmaları da mimaride etkili olmuştur.

Tunceli’de XVIII.-XIX. yüzyıllarda toprağa gömülü ev tipleri görülmektedir. Bu tür yapılanma baskın ve çeşitli saldırılara karşı korunmak amacı ile yapılmıştır. Bunun sonucu olarak da evler birbirine bitişik düzendedir. Bu yapıların pencereleri bulunmadığı gibi damdan ayakçak denilen basamaklarla yapıların içerisine giriliyordu. Aydınlatma ise baca biçimindeki deliklerle sağlanıyordu. Bu evlerden günümüze pek az örnek gelebilmiş, gelenler de yörede merek denilen samanlık olarak kullanılmaktadır.

Tunceli’de ilk yerleşim Munzur Çayı’nın dik ve kayalık yamaçları üzerinde 1930’lu yıllarda kurulmuştur. Bu yeni yapılanmadan ötürü de eski yapılanma ile ilgili örneklere şehirde rastlanmamaktadır. Bunun yanı sıra Çemişgezek ve Pulur gibi ilçe merkezlerinde yöresel mimari örnekleri ile karşılaşılmaktadır.

Bu evler kaldırım döşeli sokaklar boyunca sıralanmış ve akrabalık durumlarından ötürü de evler toplu ve kapalı yerleşim biçiminde yapılmışlardır. Sokağa bakan cephelerin duvarları ya sağır, ya da küçük pencerelidirler. Dışa kapalı bir yapılanma açıkça görülmektedir. Çoğunlukla iki katlı ve toprak damlı olan bu evlerde duvarlar ahşap direklerin arasına gogan denilen büyük ve yuvarlak taşlar doldurulmuş, sonra da bunların üstleri çamurla sıvanmıştır.

Sokaktan davraza denilen çift kanatlı ve üzerleri madeni kabaralı ahşap kapılardan bir avluya girilmektedir. Buradaki yer katı daha çok ambar veya samanlık niteliğindedir. Üst katta sofa çevresinde oda, mutfak, kiler gibi birimlere yer verilmiştir. Odaların döşemeleri sıkıştırılmış toprak olup, bunların üzeri ak toprak diye isimlendirilen ikinci bir toprak tabakası ile örtülmüştür. Üst örtüyü ahşap hatıllar meydana getirmiştir. Keran denilen bu hatılların üzerine cisir veya kisek denilen ağaçlar yerleştirilmiştir. Bunların üzerine de yine mertekler döşenmiş, çalı çırpı ile örtüldükten sonra toprakla kapatılmıştır.

Odaların pencere önlerine sedirler yerleştirilmiştir. Yüklükler, pihiriğ denilen ocaklar ve yanlarında da taka ismi verilen küçük nişler odaların belli başlı ögeleridir.

Yöresel evlerin günümüze gelen en iyi örnekleri Pertek’de karşımıza çıkmaktadır. Pertek evleri dar ve düzensiz yollar boyunca sıralanmıştır. Bunlar da çoğunlukla iki katlı olup, ender olarak üç katlı evlere rastlanmaktadır. Evlerin yapımında yığma tekniği, kerpiç ve düz damlar kullanılmıştır. Evlerin yer katında diğerlerinde olduğu gibi ahırlar, ambarlar, üst katlarda da yaşam birimleri bulunmaktadır. Bazı evlerde ise her iki kat arasında ahır sekisi denilen asma katlara yer verilmiştir. Üst katlar eyvanı andıran geniş bir salona açılan küçük odalar halindedir. Bunların da içlerinde ocaklar bulunmaktadır. Çoğunlukla dikdörtgen olan bu odaların pencerelerinin önünde sedirler bulunmaktadır.

Pulur ve Çemişgezek evleri hemen hemen bir birlerinin eşidir. Döşemeler toprak olup, bunları daha düzgün bir hale getirebilmek için üzerlerine sulandırılmış pekmez veya susam yaprağının kaynatılmasından elde edilen bir su ile parlaklık verilmiştir. Yerel düz dokumalar ise bunların üzerine serilmiştir. Bunların dışında kalan daha gelişmiş konak türü evler yörede Şan-i Şirin olarak isimlendirilmiş olup, diğerlerinden farklı olarak dışa yönelik pencerelerinin çok daha fazla olmalarıdır.

Tunceli evlerinde düz damlı evlerin çoğunlukta olmasının bir nedeni de damların günlük kullanımda yararlanılmasından kaynaklanmaktadır. Özellikle yaz gecelerinde yatılan bu damlarda günlük gereksinimi sağlayan sebze, bulgur ve tarhana gibi yiyecekler yapılır, kurutulur.

Tunceli’nin günümüzde şehir yapılanması bu geleneksel evlerden farklı olarak çağın öngördüğü koşullarda ve benzerlerine Anadolu’nun bir çok yerinde karşılaşılan beton yapılardır.
 
#14
Tunceli Doğal Güzellikleri


Tunceli yöresi Fırat Havzası içerisinde kalan, deniz seviyesinden yüksek bir bölgedir. Tunceli il toprakları III. Zaman sonları ile IV. Zamanın başlarında oluşmuştur. Doğu Toros Dağları’nın uzantıları doğu-batı yönünde uzanarak ilin kuzeybatısını, kuzeyini ve kuzeydoğusunu bütünüyle kaplar. Bu dağlar aşılması güç sıralar oluşturduğu için Tunceli, Türkiye'nin doğu ucunda Iğdır Ovası’ndan başlayıp Erzincan Ovası’na kadar uzanan verimli çöküntü alanıyla bütünleşememiştir. Bu dağlar, yer yer hem yüzey sularıyla aşınarak hem de akarsular tarafından derince oyularak yüksek platolara dönüşmüştür. Vadiler çok dar ve dik olup, vadi tabanlarında ovalar oluşmamıştır. Güneyden kuzeye ve batıdan doğuya yükselen il topraklarının % 70'ini dağlar, % 25'ini platolar, % 5'ini ovalar ve düzlükler oluşturmaktadır.


Munzur Dağları

Munzur Dağları, ilin kuzeybatısı, kuzeyi ve kuzeydoğusunda çok zor geçit veren sıralar halinde 130 km. boyunca uzanmaktadır. 25–30 km. arasında değişen çok geniş bir taban üzerine oturan Munzur Dağları’nın doruklarında yükselti genellikle 3.000 metrenin üzerindedir. Munzur Dağları’nın Tunceli sınırları içerisinde kalan bölümünde en önemli dorukları batıdan doğuya Biçare Dağı (3.111 m.), Ziyaret Tepe (3.071 m.) ve Akbaba Tepesi’dir (3.463 m.).

Munzur Dağları, dik bir biçimde Ovacık çöküntü alanına inmektedir. Bu kesim Mercan Dağları olarak da bilinmektedir. 1.400 m. yükseklikteki Ovacık'tan sonra, 2.800–3.000 m. ye çıkan yükselti kuşağında çok dik yamaçlar bulunmakta ve bu yamaçlardan kuzeye doğru açılan havza tabanlarına inilmektedir. Havza tabanlarıyla havzaları birbirinden ayıran yüksek sırtlar, yaz aylarında yöre halkının yaylak alanlarını oluşturmaktadır.

Güney yamaçlarında yer yer rastlanan meşe ve ardıç toplulukları dışında hemen tümüyle çıplak olan Munzur Dağları’nın 2.700 metreden yüksek kesimleri sürekli karlarla kaplıdır ve kış aylarında yüksek ve sarp geçitler kapanmaktadır. Bu geçitlerin en önemlileri yükseltileri 3.000 metreye yaklaşan Mercan ve Kemah geçitleridir.


Bağırpaşa Dağı

Bağırpaşa Dağı, Munzur Dağları’nı Karasu-Aras Dağları’na bağlayan geniş ve yüksek bir kütledir. İl alanının kuzeydoğu ucunu tamamıyla kaplayan Bağırpaşa Dağı, batıdan Pülümür Çayı Vadisi, kuzeyden Karasu Vadisi, güneyden Peri Suyu Vadisi ile çevrilmiştir. Zirveleri sürekli kar ve buzlarla kaplı olan Bağırpaşa Dağı’nın en yüksek noktası 2.906 m.dir. Özellikle güney etekleri, meşe ve ardıç ağaçlarından oluşan sık bir örtüyle kaplıdır. Pülümür, Karasu ve Peri Suyu vadilerine doğru alçalan kesimler, zengin otlaklarla kaplı platolar durumundadır.


Vadi ve Ovaları

Tunceli'de vadiler yüksek ve sarp kesimlerde hem il içinde hem de çevre illerle bağlantıyı sağlayan doğal ulaşım yollarını oluşturmaktadır. Çoğunlukla güney doğrultusunda uzanan vadiler, henüz gelişmelerini tamamlamamış, dar ve dik yarıklar halindedir. Tektonik çöküntü alanlarında oluşan akarsu vadileri biraz daha geniştir. İlin en önemli vadileri Munzur, Mercan, Pülümür, Peri ve Tağar Çayı Vadisidir. Bu vadilerin özellikle güneyinde yer yer genişleyen kesimlerinde tarım yapılabilmektedir.

Tunceli'de ovalar il topraklarının % 5'ini kaplamaktadır. İlde önemli sayılabilecek ova ve düzlükler bulunmamaktadır. Tunceli'nin kuzey yarısındaki düzlükleri, Munzur Dağları’nın güneyindeki çukurlukta oluşmuş Zerenik Ovası ile Ovacık ilçesinin Yeşilyazı Bucağında bulunan Yeşilyazı Ovası’dır


Munzur Vadisi

Munzur Vadisi, Munzur Dağları’nın orta bölümünde yer alan tepelerin güney yamaçlarından pek çok kol halinde başlar. Bu kollar, ilin en büyük düzlüğü olan Ovacık çöküntü alanında birleşir. Munzur Vadisi, merkez ilçede Pülümür Vadisiyle birleşerek güneye uzanır ve orada Keban Baraj Gölüne ulaşır.

Munzur Vadisi 21 Aralık 1971 tarihinde 6831 Sayılı Kanun çerçevesinde Ulusal Park haline getirilmiştir. Türkiye’nin en büyük milli parkı olan bu alan 42.000 hektarlık bir alanı kaplamaktadır. Milli Park oluşundan ötürü de florası ve burada yaşayan hayvanlar koruma altına alınmıştır.





Pülümür Vadisi

Pülümür Vadisi, Avcı Dağları’nın doğu yamaçlarından birkaç kol halinde başlayıp güneye uzanan çok dar ve dik bir vadidir. Merkez ilçede Munzur Vadisi ile birleşip, güneyde Keban Baraj Gölüne açılmaktadır.


Peri Vadisi

Peri Vadisi, Bingöl Dağları’nın batı yamaçlarında çok sayıda kol halinde başlar. Elazığ-Tunceli sınırını oluşturarak güneye Keban Baraj Gölüne açılan vadi yer yer dar ve diktir. Peri Vadisi, Tunceli-Bingöl arasındaki ilişkiyi sınırlandıran doğal bir engel oluşturmaktadır.


Tahar Vadisi

Tahar Vadisi, Kırklar Dağı’nın batı yamaçlarından batıya ve güneye yönelerek Keban Baraj Gölü’ne açılmaktadır. Diğer vadiler kadar dar ve dik değildir. Çemişgezek yöresinde yer yer genişlediği kesimlerde, akarsu yatağının iki yanında küçük koycuklar meydana getirmektedir.


Akarsu ve Göller

Tunceli’de Keban Baraj Gölü dışında önemli ve büyük bir göl yoktur. Yalnızca Munzur Dağları ve çevresindeki Mercan, Avcı ve Karasakal dağları üzerinde buzul yalaklarının su ile dolması sonucunda oluşmuş küçük göller bulunmaktadır. Bunlardan bazıları Karagöl, Koçgölü, Mercan Gölleri, Katır Gölleri, Dilincik Gölü, Çimli Gölü, Şer Gölü ve Buyer Baba Gölleridir. Krater gölleri içerisinde en büyüğü, Ovacık-Koyungölü Köyü’nün kuzeyinde, 2.400 m. yükseklikte yer alan Karagöl'dür.

Tunceli, akarsu yönünden çok zengindir. Düzenli yağış alan yüksek dağlarda yer altına sızan kar ve yağmur suları, daha düşük yükseltilerde kaynaklar şeklinde yeniden yüzeye çıkar. Akarsuları besleyen bu kaynaklar sürekli olduğundan, akarsuların taşıdığı sular bol ve akışları da oldukça düzenlidir. Bu akarsuların en önemlileri; Munzur Suyu, Mercan Deresi, Pülümür Çayı, Peri Suyu ve Tahar Çayıdır.


Munzur Suyu

Munzur Suyu, Ovacık'ın kuzeyinde yükselen Ziyaret Tepesi’nin eteklerinden doğar. Kuzey ve orta kesimlerinde yer yer çok eğimli bir vadide hızla akan Munzur Suyu, Ovacık düzlüklerinin ortasında batı-doğu yönünde akar. Çeşitli yönlerden gelen Havaçor, Mamuşağı, Şamuşağı, Kabuşağı, Nanikuşağı, Haçılı, Mercan, Merho, Kalan derelerinin sularını toplayan Munzur Suyu, merkez ilçede Pülümür Suyu ile birleştikten sonra güneye akar ve Keban Baraj Gölüne dökülür.

Keban Baraj Gölü’ne kadar 144 km.lik bir yol izleyen Munzur Suyu saniyede ortalama 87 m3 su akıtmaktadır.




Peri Suyu

Murat Irmağının büyük kollarından biri olan Peri Suyu, Bingöl'ün kuzeyindeki Şeytan Dağları’nın batı eteklerinden doğar. Tunceli'nin doğu sınırını oluşturarak güneybatı yönünde akan Peri Suyu’na Tunceli topraklarında Teke, Yuvanık, Kalman, Kıl, Sekban ve Mıhindi dereleri katılmaktadır. Peri Suyu, Kayacı yöresinde Keban Baraj Gölüne dökülür.


Pülümür Çayı

Avcı Dağları’nın eteklerinden doğan Pülümür Çayı, Pülümür İlçe merkezini geçtikten sonra güneybatıya döner. Aşhirik, Dereova, Yastık, Kutu ve Çukur derelerini aldıktan sonra Tunceli kentinde Munzur Suyu’na katılır.











Mercan Deresi


Avcı Dağları’nın batı yamaçlarından doğan Mercan Deresi, güneybatı yönünde akarak Ovacık ilçe merkezinin 7–8 km. doğusunda Munzur Suyu’na karışır. Mercan Deresi özellikle Mollaaliler'in kuzeyinde derin vadiler oluşturmaktadır.


Tahar Çayı

Kırklar Dağı’ndan doğan ve Kırklar Çayı’ndan beslenen Tahar Çayı, Çemişgezek İlçe merkezinin batısından geçerek Keban Baraj Gölüne dökülmektedir. Yüksek dağlardan beslenmediği için, taşıdığı su miktarı kaynak sularına ve mevsim yağışlarına bağlıdır.


Kaplıca ve İçmeleri

Tunceli'de çok miktarda şifalı su ve kaplıca bulunmasına rağmen, bunlar yeterince tanıtılmamıştır. Bölgede bulunan başlıcaları; Bağın ve Harik kaplıcaları ile Harçik İçmesi ile Anafatma İçmesi’dir.

Bağın Kaplıcası (Mazgirt)

Tunceli ili Mazgirt ilçesi Bağın (Dedebağ) Köyü’nde bulunan bu kaplıcanın suyu 35 derece sıcaklıktadır.

Harik Kaplıcası (Nazimiye)

Tunceli ili Nazimiye ilçesi, Dallıbahçe Bucağı’nda bulunan Harik Kaplıcasının suyunun sıcaklığı 30 derecedir.

Şampaşa Karaderbent Kaplıcası (Pülümür)

Tunceli ili Pülümür ilçesinde bulunan bu kaplıcada konaklama için bir bina bulunmaktadır. Bu kaplıcadan ilçe merkezi ve çevre köyler sağlık yönünden yararlanmaktadır. Ancak terör nedeniyle bu kaplıcanın faaliyetleri durdurmuştur.

Harçik İçmesi

Tunceli Merkez İlçe sınırları içerisinde olup, üzerinde herhangi bir turistik tesis yoktur. Tunceli-Erzincan yolu üzerindedir.

Anafatma İçmesi

Tunceli Merkez İlçe sınırları içerisindedir.


Mesire ve Dinlenme Yerleri

Zenginpınar (Zağge) Şelalesi ve Mesire Yeri

Tunceli-Pülümür karayolu kenarında, Tunceli kentine yaklaşık 40 km. uzaklıkta yer alan Zenginpınar Şelalesi, vadi yamaçlarından oldukça dik bir eğimde çok kuvvetli akarak yolun altından Pülümür Çayı’na ulaşmaktadır.

Zenginpınar Şelalesi, gerek bitki örtüsünün zenginliği gerekse vadinin çarpıcı derinliği ile çok etkileyici doğal verilere sahiptir. Pülümür Çayı ve vadinin karşı yamaçlarındaki sık orman örtüsü, doğal çevre ve manzara zenginlikleri nedeniyle yöre halkının mesire yerlerinin başında gelmektedir.












Dereova Şelalesi

Gelin Pınarı olarak da bilinen şelale, Nazimiye ilçe merkezine 11 km. uzaklıkta, Dereova Köyündedir. 20 metre yükseklikten 3 kaynaktan yaygın bir şekilde dökülen sular, Pülümür Çayı’nın kollarından biri olan ve çok derin bir vadide akan dereye karışmaktadır.

Şelale yaz ve kış aylarında çok etkileyici ve farklı bir manzara sunmaktadır. Kışın şelale sularından oluşan sarkıt ve dikitler, bir buzul tabakası meydana getirmektedir. Şelalenin çevresi çok dik eğimli olup, bodur meşe ormanları ile kaplıdır. Şelale ve çevresi doğal güzellikleri ile piknik, doğa yürüyüşü gibi günübirlik etkinlikler için önemli bir dinlenme yeridir.





Kutudere Mesire Yeri


Tunceli-Pülümür karayolu üzerinde, il merkezine yaklaşık 30 km. uzaklıkta ve Pülümür Çayı kenarında yer alan Kutudere Mesire Yerinin içinden aynı zamanda küçük bir dere geçmektedir. Mesire yerinin zengin bir bitki örtüsü olup, iki adet özel turistik tesis bulunmaktadır.

Bu mesire ve dinlenme yerlerinin dışında; Tunceli il merkezine 8 km. uzaklıktaki Dinar Deresi çevresi, Pülümür Çayı ile Yastık Deresi’nin birleştiği bölge, Keban Baraj Gölü kıyıları ile Pertek Feribot iskelesinin bulunduğu yerler, Çemişgezek İlçesindeki Tağar Çayı kenarları yöre halkının mesire ve dinlenme alanlarıdır.


Tunceli Göze ve İn Delikleri

Ovacık Gözeleri (Ovacık)

Tunceli il merkezine 80 km., Ovacık ilçe merkezine 17 km. uzaklıkta bulunan Ovacık Gözeleri, Munzur Dağları’nın eteklerinden yaklaşık 200-300 metrelik alanı kaplamaktadır. Bu gözeler karstik kaynaktan irili ufaklı 40 göz halinde fışkıran beyaz köpüklü sular, yamaçlardan aşağılara doğru küçük şelaleler oluşturarak akmakta ve Munzur Suyu’nu beslemektedir.

Munzur Gözelerinin 20 hektarlık kısmı, 1963 yılında Orman İçi Dinlenme Yeri olarak ayrılmıştır. Ancak geçen zaman içinde herhangi bir yatırım yapılmadığı için Orman İçi Dinlenme Yeri statüsünden çıkarılmış olmakla birlikte, yöre halkının en yoğun kullandığı mesire yerlerinden biridir.

Munzur Gözeleri, sularında avlanan alabalıklarıyla ünlüdür.



Halbori Gözeleri (Merkez)

Tunceli-Ovacık yolu üzerinde, kent merkezine yaklaşık 20 km. uzaklıkta, Munzur Suyu kenarında, derin ve kayalık bir vadinin içerisinde yer alan Halbori Gözeleri, çok soğuk kaynak sulara sahip bir dinlenme ve mesire yeridir.


İn Delikleri (Derviş Hücreleri) (Çemişgezek)

Tunceli ili Çemişgezek ilçesinin batısında bulunan İn Delikleri (Devriş Hücreleri) çok sayıda oda şeklinde oyuklardan meydana gelmiştir. Bunlar birbirleri ile bağlantılıdır. Günümüzde tahta bir merdivenle çıkılarak in delikleri gezilmektedir. Oyma sanatı kullanılarak odalar yapılmıştır. Bu kaya odalarının tarihlendirilmesi kesin olarak yapılamamıştır.

İbn-i Bibi bu İn Deliklerinden 1226 yılında yöreye gelmiş ve Seyahatnamesi’nde bunlardan söz etmiştir: “Başı semaya yükselmiş bir kaya içinde kudretin eliyle oyulmuş bir mağara gördük.”

İn Delikleri eski tarihlerden itibaren barınak olarak kullanılmıştır. Ayrıca kayalara oyulan bu mağara yerleşimlerinin arasında kayalardan sızan suların toplandığı sarnıçlar bulunmaktadır. Mağara odacıkları arasında da birbirleri ile bağlantılı merdiven ve koridorlar bulunmaktadır. Geç dönemlerde bu odalar hububat deposu olarak da kullanılmıştır.

Günümüze gelen ve sayıları 20 civarında olan Çemişgezek’teki derviş hücreleri, yumuşak kayaların kopmasından oluşmuştur. Bununla beraber içlerinde taşçı taraklarının ve çekiç izleri çoğunun insan eli ile düzeltildiğini de göstermektedir. Bu nedenle de odaların bazıları 2.50x1.70 m. ölçülerinde düzenlenmiştir. Bu odalar iki bölümden meydana gelmektedir. Birinci bölüme dışarıdan merdivenle çıkılır. Bu bölümde odalar ve havuzlar bulunmaktadır. İkinci bölümde ise, oldukça dar bir koridorun çevresinde odalar sıralanmıştır. Bu odalar düz tavanlı veya tonoz şeklinde üst örtülüdür. Bunlardan ayrı olarak odaların en üstünde çıkılması zor ve daha geniş tek bir oda vardır. Bu odaya Bey Odası ismi verilmiştir.


Ağlayan Kayalar (Pülümür)

Tunceli ili Pülümür ilçesinde, Tunceli-Pülümür karayolu üzerinde bulunan bu kaya halk arasında Ağlayan Kayalar olarak isimlendirilmiştir. Özellikle İlkbahar aylarında, karların çözülmesinden sonra aşağıya sular akmaktadır. Kışın ise bu sular donmakta ve büyük boyutta buz sütunlarına dönüşmektedir.









Buz Mağarası (Pülümür)

Tunceli ili Pülümür ilçesi Dereboyu Köyü’nün yakınında bulunan bu mağara 12 bölümden meydana gelmiştir.

Oldukça geniş, oval görünümlü bir girişten sonra mağara içerisinde 12 bölüm halinde yukarıdan aşağıya doğru sarkan buz sarkıtları görülmektedir. Yaz ve Kış aylarında da bu bölümlerin içerisi buz kaplıdır. Yöre halkı bu mağaradan buz deposu olarak yararlanmaktadır.
 
#15
Tunceli Mezar Taşları


Tunceli çevresinde, özellikle Ulukale yakınında Akkoyunlu ve Karakoyunlu dönemlerinden kalma mezar taşları bulunmaktadır. Bu mezar taşları XV.-XVII. Yüzyılda bölgede yapılmış koç ve at motifli mezar taşlarının en erken örnekleridir. Akkoyunlu ve Karakoyunlu dönemlerine ait mezar taşları yeterli biçimde yayınlanmamıştır.

Yöreye hâkim olan Akkoyunluların buradaki varlıklarını gösteren belgelerdir. Bu tür mezar taşları blok taşlar oyularak meydana getirilmiştir. Çoğunlukla koyun ve at motifleri işlenmiştir. Ayrıca blok halinde dikey sütunlar olarak da mezar taşları yapılmıştır. Bu taşlarda dikkati çeken bir nokta ise üzerlerinde bir yazı veya kime ait olduklarını belirten bir bilginin olmamasıdır.

Tunceli mezar taşları Selçukluların Ahlat’taki mezar taşları ile şekil ve form olarak yakınlık göstermektedir. Ancak Ahlat mezar taşlarında kitabeler olmasına rağmen, buradaki mezar taşlarında yazıya yer verilmemiştir.

Bunun yanı sıra insan başlı mezar taşlarına da Ulukale’de rastlanmıştır. Örneğin Ulukale girişindeki baştaşı yerine ölen bir kişinin büstünün konulduğu mezar taşını Ahmet Altınoluk isimli bir duvarcı ustası yapmıştır. Ayrıca çevre köylerde de buna benzer mezar taşları ile karşılaşılmıştır. Yörede yapılan araştırmalarda bu tür insan başlı mezar taşlarının yakın tarihlerde de yapıldığı görülmüştür.

 
Üst