Hakkari Hakkında Bilgi

#1
Sponsorlu Bağlantılar
Hakkari Genel Bilgi



Doğu Anadolu Bölgesi’nde yer alan Hakkari, doğuda İran, güneyde Irak, güneybatıda Mardin, batıda Siirt, kuzeyde de Van illeri ile çevrilidir. Türkiye’nin en çok engebeli ve dağlık yörelerinden birinde yer alan Hakkari’nin büyük bir bölümünü oluşturan dağlar, batı-doğu yönünde uzanır. Güneydoğu Torosların bu ildeki uzantıları Hakkari Dağları’dır. Hakkari Dağları’nın il sınırı içerisinde kalan kolları, Botan, Habur, Büyük Zap (Çığlı) akarsuları ve kollarının vadileri ile parçalanmıştır. Bu vadiler çok dar ve diktir. Hakkari Dağları, Büyük Zap Suyunun batısında ve doğusunda olmak üzere iki kısma ayrılır. Büyük Zap Suyunun batısındaki yükseltiler; Karacadağ (Termo Dağı 3.275 m.), Tanintanin Dağı (3.055 m.), karadağ (3.752 m.) ve Altın Dağı’dır (3.356 m.). Zap Suyunun doğusundaki yükseltiler ise daha yüksek ve yalçın doruklardan oluşmaktadır.
Cilo Dağı Hakkari’nin doğusundaki Sümbül Dağı (3.607 m.) başlar. Cilo Dağı’nın en önemli yükseltileri, Uludoruk (Reşko-Gelyaşin) (4.135 m.), Suppa Durek (4.060 m.), Kareğri Sivrisi (3.900 m.), Maunsell Sivrisi (3.850 m.), Koşe Durek (3.700 m.), Karakülah Doruğu (3.750 m.) ve Gelyano Doruğudur (3.650 m.). Cilo Dağı Türkiye’deki ana karanın en yüksek noktasıdır. Hakkari Dağları Şemdinli yöresinde İran sınırındaki dağlarla birleşir. Buradaki önemli yükseltiler Mordağ (3.807 m.), karadağ (3.197 m.) ve Çimen Dağıdır (3.170 m.). Yüksek kesimlerinde buzullara ve göllere rastlanan bu dağların dorukları sürekli karlıdır.

Hakkari toprakları Dicle Havzası içerisinde yer almaktadır. Dicle’nin kollarından Zap Suyuna dökülen Nehin ve Şemdinli gibi çaylar tarafından parçalanmıştır. İlin en önemli düzlüğü Yüksekova’nın kuzey ve doğusundaki dağların yamaçlarından doğan Nehil Çayının oluşturduğu Gevar (Yüksekova) Ovası’dır. İlde ovaların sınırlı olmasına karşılık platolar daha geniş bir alanı kaplamaktadır. Dağların yüksek kesimlerinde platolar uzanmaktadır. Bu düzlüklerden başlıcaları Nordüz, Faraşin, Mirgezer ve Mendin’dir. Nordüz Platosu’nun çok küçük bölümü , Hakkâri sınırları içerisinde kalmaktadır.Van’nın Çatak yöresinde başlayan plato Hakkari il merkezinin kuzeyindeki Karadağ’a dek uzanır.Güneybatıda , Beytüşşebap yöresindeki Feraşin platosuyla birleşir. Nordüz Platosunun , en alçak yeri 2.100 m. en yüksek yeri 2.750 m. civarındadır.

İldeki dağların doruklarında ve doruğa yakın yerlerinde çok sayıda göl bulunmaktadır. Bunların en önemlilerinden biri Uludoruk Buzulunun kuzeydoğusundaki Gelyana Gölüdür.
İl merkezinin denizden yüksekliği 1.720 m. dir. Yüzölçümü 7.228 km2 olup, toplam nüfusu 236.581’dir.

İlde ekonomi ekilebilir alanların azlığı ve iklimin sertliği nedeniyle büyük ölçüde hayvancılığa dayalıdır. Hayvancılık genellikle yaylacılık yöntemiyle yapılmakta olup, küçükbaş hayvan besiciliği yapılmaktadır. Hayvansal üretime dayalı otlu peynir, teleme peyniri, kıl, yapağı ve deri üretilir. Arıcılık da yapılmaktadır. Sınırlı miktarda olmakla birlikte Yetiştirilen bitkisel ürünler ise, buğday, arpa, mısır, darı, çeltik, şeker pancarı, tütün, nohut, fasulye, soğan ve patatestir. Sulanabilen yörelerde de ceviz, elma, armut, nar, üzüm ve dut yetiştirilir. İldeki sanayi tesisleri Yüksekova’daki Türkiye Süt Endüstrisi Kurumu’nun (SEK) Sekmama işletmesi ile Et ve Balık Kurumu tarafından yaptırılan Van Et sanayi Müessesine bağlı kombina, Şemdinli’de tütün bakım evi, merkezdeki oto bakım ve onarım atölyeleridir. 1968’den bu yana kalkınmada öncelikli iller kapsamına alınan Hakkari, 1970’lerde ulaşım olanaklarının geliştirilmesi ile ülke pazarına açılmaya başlamıştır.

Bölgede yapılan arkeolojik araştırmalar, (MÖ. 100.000-40.000) Orta Paleolitik Çağda yörede geçici bir yerleşmenin olduğunu göstermektedir. Bu yerleşim Neolitik dönemde de sürmüştür. Bölgedeki yerleşmenin Neolitik dönemde de sürdüğünü ortaya koyan belgeler, il sınırları içinde değişik yerlerde bulunan kaya resimlerdir. Bu resimlerin önemli bir bölümünü Hakkari’nin güneydoğusundaki Gevaruk vadisinde bulunanlar oluşturmaktadır. Bu vadide, 2600 metre yükseklikteki bir çok kayalara kazınmış 1.000 dolayında resim bulunmuştur. Neolitik dönemde Hakkâri yöresinde yaşayanların avcılık, hayvancılık ve tarımla uğraştıklarını belgeleyen bu resimler, İspanya ve Kuzey Afrika’da bulunan kaya resimleriyle büyük benzerlik göstermektedir.

MÖ.7000’den itibaren yerleşime sahne olan Hakkari yöresi Urartular, Asurlular, Kimmerler, Medler ve Perslerin egemenliği altında kalmıştır. Daha sonra Atropaten Krallığı, Seleukos ve Part egemenliğine girmiştir. MÖ.II.yüzyılda Hakkari yöresinin doğu kesimi Atropaten, güney kesimi de Gordia ismi ile anılmakta idi.

MÖ.I.yüzyılda Romalılar ile Partlar arasında çekişmeye neden olan yöre, Arsaklılar yönetiminde Moksuan adı ile anılmıştır. MÖ.III.yüzyılda Romalılar ile Sasaniler arasında, MÖ.IV.yüzyılda da
Bizanslılar ile Sasanilerin çekişmelerine sahne olmuştur. VII.yüzyılda Arap akınlarına uğramıştır. Ardından Selçuklu, İlhanlı, Karakoyunlu, Akkoyunlu ve Safevilerin akınlarına uğramış, ancak dağlık yapısı nedeni ile çok fazla etkilenmemiştir. Genellikle bağımsızlıklarını koruyan aşiret beyliklerinin merkezi olmuştur.

Malazgirt Savaşı’ndan (1071) önce, 1054’te Tuğrul Bey yönetiminde Van gölü çevresine dek gelen Türkmenler, Çoruh Vadisinden Parhan Dağlarına uzanan yöreye akınlar yapmışlardır. Bu arada Hakkari’yi de bir süre ele geçirmişler, ancak kent halkının büyük tepkisi ile karşılaştılar. Bir süre sonra Hakkari ve çevresinde Musul Atabeleri (Zengiler) egemenlik kurmaya çalışmışlar, 1142’de İmadeddin Zengi (1127-1146) Hakkari’ye bağlı Aşup (Calap) Kalesini ele geçirmiş, kalenin yerine, kendi adını verdiği İmadiye Kalesini kurmuştur. Yörede egemenlik kuran aşiretlerin en önemlileri, Pınyanişler, Zibariler, Dımbilli Zazaları ve Ertuşiler’dir.

İmadiye Beyliği 1402’de Hakkari beyliğinden ayrı olarak kurulmuş ve varlığını 300 yıla yakın bir süre korumuştur. Bu beyliği yönetenlere, kurucusu Bahaddin Bey’in adından dolayı Bahaddinan Beyleri denilmiştir. Abbasi soyundan geldiklerini öne sürmelerine karşın, bu beylerin kökenlerine ilişkin fazla bir bilgi bulanmamaktadır.

Hakkari 1534’te Osmanlı yönetimine geçmesine karşın 1535’te yine Safevilere bağlanmıştır. Bu durum, Hakkari’nin uzun süredir savaşmakta olan İran ile Osmanlılar arasındaki sınır bölgesinde bulunmasından kaynaklanmıştır. Her iki yan da, yöredeki aşiret beylerine çeşitli ödünler vererek bölgeyi ellerinde tutmak istemişler, bu nedenle de Hakkari ve çevresi Osmanlılar ve Safeviler arasında birkaç kez el değiştirmiştir. Hakkari’nin İmadiye ve Şemdinli kesimleri ise uzun bir süre Şembu Beylerinden ayrı olarak İmadiye Beyliğince yönetilmiştir.

V.yüzyılda oluşan Hıristiyan mezhebi Nasturiler, eskiden Gülırmak veya Culamerg adları ile de bilinen Çölemerik’i XVII.yüzyıldan XX.yüzyıl başlarına kadar merkez edinmişlerdir. XIX.yüzyıl sonlarında Van vilayetine bağlı Hakkari sancağının merkez kazası olan Çömerik, 1915’ten 1918’e kadar Rusların ve Nasturilerin işgali altında kalmıştır.

Cumhuriyetin ilanından sonra 1936’da Van’a bağlanmış, 1936’da yeniden il yapılan Hakkari’nin merkezi durumuna getirilmiştir.

Hakkari’de günümüze gelebilen tarihi eserler arasında; Gevaruk, Peştazare ve Trişin Kaya Resimleri, Dirheler, Hakkâri, Bay ve Dez Kaleleri, Hırvata Kent Kalıntıları, Meydan Medresesi. Taş Köprü, Kırmızı Kümbet Mezarlığı, Kaya Resimleri, Koç Heykeli, Meydan Medresesi, Halil Kilisesidir.
 
#2
Hakkari Gezgin Gözüyle

Kaya Resimleri

Araştırmacı Muvaffak Uyanık, Hakkari bölgesinin batısında yer alan "Guveruk" ve "T
ırşin" yaylalarında, kayalar üzerine kazınarak çizilmiş binlerce kaya resmi bulmuştur. Adeta açık hava müzesi niteliğinde olan ve çok geniş bir alana yayılı bulunan bu zengin resimlerin benzerliğine, doğuda Azerbaycan ve Kobistan bölgesinde kayalar üzerine çizilen yaklaşık 4.000 Adet resimde rastladığımız gibi güneyde de Filistin bölgesinde kayalar üzerine çizilen yüzlerce kaya üstü resimde rastlarız. Guveruk ve Tırşin yaylalarındaki kaya üstü resimleri , yaklaşık olarak M.Ö. 6.000-1.000 yıllarına tarihlen dirilmektedir. Ancak bu resimlerin büyük bir kısmının daha sonraki devirlerde de çizildikleri anlaşılmaktadır. Buradaki tasvirlerin büyük çoğunluğu stilize edilerek yapılmışlardır. Buna karşılık, o devirlerde bölgede yaşayan zengin av hayvanları hakkında yine de küçümsenemeyecek önemli bilgiler vermektedir. Resimlerin büyük bir kısmını, Dağ keçileri, bizon, çeşitli av hayvanları avda kullanılan tuzak sahneleri, sihir ile ilgili motifler, stilize edilmiş şekiller ve eski yarı-göçebe Türk boylarının kullanmış oldukları amblemler meydana getirmektedir.Özellikle daha genç devre ait stilize adilmiş resim ve amblemler, kuzeyde Erzurum yakınlarındaki "cunni" mağarasındaki resim ve amblemlerle, daha batıda ise Kütahya yakınlarındaki Aizanı tapınağının duvarlarındaki büyük taş blokları üzerine hayvan resimleri ile çok büyük bir benzerlik göstermesi yönünden ilginçtir. gerek cunni mağarasındaki resim ve amblemleri ve gerekse Kütahya yakınlarındaki Aizanı tapınağının taş duvarları üzerine çizilen hayvan sahnelerini eski Türk boylarının yapmış olduğu kesindir. ayrıca, bu bölgedeki tasvirlerin Anadolu dışındaki benzerlerine ise, Azerbaycan, Kobistan ve hatta Sibirya’da son yıllarda keşfedilen binlerce kaya üstü resmi meydana getirir. görüldüğü gibi, çok geniş bir coğrafi bölgeye yayılmış olmasına rağmen, şekil ve muhteva yönünden birbirinin benzeri olan bu resimlerin, eskiden göçebe ve yarı göçebe Türk boyları tarafından yapılmış oldukları bugün artık yerli ve yabancı bilim adamlarınca kesinlikle kabul edilmiştir.dolayısıyla tarih öncesi dönemlerde bile , Anadolu ve özellikle Doğu Anadolu bölgesi ile Azerbaycan ve Asya bozkırları arasındaki kültür ve sanat merkezleri arasında kopmaz bir birliğin olduğu açıktır.Bu durum ayrıca, tarih öncesi devirlerden yeni zamanlara kadar Orta Asya’dan Anadolu’ya devamlı olarak göçlerin yapıldığını da açıklar.

Prof Dr.Veli Sevin’in Hakkari dikilitaşlarıyla ilgili yazısı ve resimler

1997 yılında yapılan kazı

TAŞ KÖPRÜ:Şemdinli ilçe merkezine 12 km, Nehri köyüne 4 km mesafede Şemdinli deresi üzerinde kurulmuştur. Yüksek dağların arasında derin bir vadide yer alan köprü kuzey güney istikametinde tek açıklık halinde her iki ayağı kayalıklara oturmaktadır. Köprü yüksekliği 10.80 m, uzunluğu 21.20 m, genişliği ise 2.90 m ölçülerini ihtiva etmekte olup tek gözlü, yolu eğimli köprüler gurubuna girmektedir.

Köprünün düzgün kesme taşla yapılmış sivri kemerli açıklığı oldukça yüksek tutulmuştur. İki tarafa eğimli yolu da, kenarlardan birer sıra halinde dizilmiş kesme taşlarla oluşturulmuştur. Korkuluklarla sınırlandırılmış üzeri sonradan betonla kaplanmıştır. Dolgu ve tampon duvarlar moloz taşlarla örülmüş, doğu yüzü, kemerli açıklığın köşesine açılmış birer nişle hareketlendirilmiştir. Bugün köprünün iki yanındaki zeminle irtibatını sağlayan dolgu duvarlar kısmen yıkılmış dallarla eğreti yapılmış, kaplamayla geçiş sağlanmaktadır.

Köprünün kemer ve gözlerinin iç kısımlarında kesme taş, dolgu ve tampon duvarlarda moloz taş malzeme kullanılmıştır.

Kitabesi bulunmayan köprü mahalli kaynaklara göre Nehri’deki Kelat Sarayı’nı da yaptıran Seyyit Mehmet Sıddık tarafından yaptırılmıştır. Buna göre köprü 19. yüzyıl sonlarında yapılmış olmaktadır.

ÇAY KALESI

Şehrin güney tarafinda 7-8 km. uzaklıkta bulunmaktadır. Kale denizde 2025 m yükseklikte sarp ve kayalık bir tepe üzerinde yer almaktadır. Kaleye hem kuzeyde hem de güney tarafından tırmanmak mümkündür. Günümüzde kuzey kenarında yarıya kadar araba için yol açılmış olup geri kalan kısmı tırmanma yoludur. Kayalık kısmı merdiven gibi yapılmış olup buda çıkışı kolaylaştırmaktadır.

Kalede mimari doku büyük ölçüde tahrip olduğundan bunu tam olarak ortaya koymak mümkün olmamaktadır. Ancak en üst kesiminde moloz taslar ve hurasan harcı ile tutturulmuş duvar izlerine rastlanmıştır. Etrafa dağılmış seramik parçalarından demir çağından ortaçağ sonlarına kadar burada yerleşimin olduğuna işarettir. Tuğla ve seramikler dışında üzerinde harç ve süslemeler olan bir t5as parçası ile üzerinde kazınmış ters lale motifler kalenin kalenin diğer kalıntılarını teşkil eder.

Tarihi kaynaklarda Hakkari Beylerinden Malik Beyin Bay Kalesinden hüküm sürdüğü belirtilmesi Hakkari tarihinde buranın önemini belirtir.

ÇÖLEMERİK KALESİ

Hakkari merkezinde kuzey güney uzanan, yüksekligi100-200 m. bir tepe üzerinde kurulmuştur.

Kaleden günümüze hiçbir kalıntıya rastlanmamıştır. Bu nedenle mimarisi hakkında hiçbir fikir ileri sürmek mümkün olmamıştır. Ancak gerek Evliya Çelebi ve gerekse diğer tarihi kaynaklarda Hakkari kalesinin mevcudiyeti vardır.

ZEYNEL BEY MEDRESESİ

Medrese Hakkari’nin Gülereş mahallesinde bahçeler içinde bir dere kenarında yer almaktadır.

Bu gün büyük ölçüde yıkılmış olan medrese Hakkari Beylerinden ayni zamanda Kanuni sultan Süleyman ve II.Selimin mahzeretine nail olmuş Zeynel bey tarafından yaptırılmıştır. Zeynel Bey 1560-1578 yılları arsında Hakkari Beyliğinde kalmıştır. Muhtemelen medreseyi bu tarihler arasında yapmıştır. İranlılarla yapılan bir savaş sırasında 1585 yılında marendde şehit düsen Zeynel Bey’in naşı 1587 de Çölemerike nakil edilerek kendi yaptığı medresenin avlusuna gömülmüştür.

Medrese kuzey güney doğrultusunda 22.20x117.20 m. ölçülerinde dikdörtgen bir alana oturmaktadır. Bu gün temiz olarak kalmadığında planını yapmak mümkün değildir. Ancak ortada bir avlu ve bunun dört tarafına sıralanan medrese odaları yer anlaşılabilmektedir. Kuzey kösesinin ortası avluya gitmekte, giriş bölümünün iki yerinde köselerde birer oda yer almaktadır. Bunlardan kuzey batıdaki Zeynel Beye ait mezarın bulunduğu oda olabilir. Avlunun olduğu ve bati kenarlarında ikişer, güney tarafında üç oda yer alır. Odalar kare ve dikdörtgen planlı olup üzerlerinde beşik tonuz ile örtülüdür. Medresenin tamamında moloz tas ve yontma taslar kullanılmıştır.

Ayrıca medresenin etraflarında bazı süslemeli mimari parçalar ile çoğu kırılmış mezar taşlarına rastlanmıştır. Medresenin kazı ve restorasyonu yapıldığında Hakkari önemli bir yapısına kavuşmuş olur.

MEYDAN MEDRESESİ

Hakkari merkez biçer mahallesinde bulunmaktadır. Vakıflar genel müdürlüğü tarafından 1984 yılında yapılan onarımdan sonra ayaktadır. Medresenin giriş kapısındaki kitabenin üzerinde H.1112.M.1700-1701 tarihinde yaptırıldığı anlaşılmaktadır. Kitabede kim tarafından yapıldığı belirtilmemekle beraber, Hakkari hükümetinin yöneticisi olan İzzetin oğlu İbrahim Bey tarafından yapılmış olabilir. Medrese 23.40mx18.25m dış ölçülere sahip kareye yakın dikdörtgendir. Avlulu, iki katli ve iki kanatlı medreseler grubuna girmemektedir. Yapıya güney cephesinin güneyinde girilmektedir. Avlunun dört yanını iki kat halinde revaklar dolanmaktadır. Alt kat revaklari değişik başlık ve şekilleri olan sütunlara ikinci kattakiler ise payelere oturmaktadırlar. Revak gözleri sivri kemerli, bölümleri ise tonoz örtülüdür. Avlunun doğu batı tarafında asimetrik olarak sıvalanan medrese duvarları yer almaktadır. Bati tarafında hem alt hem de üst katta birbirine yakın ölçülerde üzerleri beşik tonoz örtülü dörder oda yer alır. Oda kapıları dikdörtgen biçiminde küçük revaklar açılmaktadır. Bu odaların bati kenarları mangal pencere diğer duvarlarına da dolap nisleri ve ocak yerleştirilmiştir.

Doğu kanatta ise alta üç üstte iki oda yer almaktadır. Bu odalar ötekilerden daha geniş tutulmuş, kuzey kenarlarında dershane ve mescit olarak kullanılmıştır. Her iki katında bu kenarlarında kuzeye açilmisbirer mihrap nisi bulunmaktadir. Alt kat mescit mihrabi yarim daire planlı nis seklinde üst katın ki ise üstten üç delikli kemerle taslandırılmış şeklindedir diğer üst kat mescidi büyük tutulduğundan geriye kalan kısmı bir oda, alt katta ise iki oda yerleştirilmiştir. Bu odalarda da dolap nisleri, ocak ve mazgal pencereler açılmıştır küçük tutulmus kapıları düz lentulu ve avluya açilmaktadir.

Düzgün kesme taslarla yapılmış yapının güney cepheyi hareketlendiren tas yaprak, sivri kemerli bir görüntü seklindedir. Kapı köseden helezonik yivli bir kaval silme ve bunu takip eden mukarenasli bir bordürle kuşatılmıştır. Bunu ortasında oldukça küçük tutulmuş, üstte ve yanlarda yekpare blok taslarla oluşturulan kapı, dıştan kabartma vazo ve çiçeklerle süslenmiş üç yandan dolanan bir bordürle sınırlandırılmıştır. Gerek mukarnasli ve gerekse içteki bu berdür kahverengi taslarla oluşturulduğunda ayrıca cepheyi hareketlendirmektedir.

Kapının üst kesimine dikdörtgen kitabe yerleştirilmiştir kitabe mermer üzerine yerleştirilmiştir. Diğer cepheler alt ve üst katlara açılmış pencereler dışında oldukça hareketsizdir.

Yrd. Doç Dr. Mehmet Top’un Meydan Medresesiyle ilgili yazısı

İhsan Çölemerik’in Meydan Medresesiyle ilgili yazısı

KIRMIZI KÜMBET ZAVİYESİ

Güleres baba mahallesinde mezarlığın bulunduğu sırtın güney tarafında yer almaktadır. Günümüzde yapı oldukça harap ve yıkılmış vaziyettedir. Kalan duvar kalıntılarından planını belirtmek mümkün olmuştur.

Yapı, doğu bati doğrultusunda dikdörtgen planlı olup, 16.50mx11.80m dış ölçülere sahiptir. Yapıya bati cephesinin kuzey kösesinde bir kapı ile girilmektedir. Burada doğuya doğru genişleyen bir hole geçilmektedir. Bundan başka kapılar hol’e açılan doğu ve güney taraftan dört oda yer almaktadır. Bu odalar kare ve dikdörtgen planlı bir özellik taşımaktadır. Yapılan yüzey araştırmasında, yapıda firuze renkli çini parçalarına rastlanmıştır. Bununda kazısının yapılması halinde yapı tam olarak ortaya çıkabilecektir.

HALİL KİLİSESİ

Hakkari’ye 10 Km mesafede ana yol kenarındaki Halil mevkiinde bulunmaktadır. Nasturiler ait olan yapının üzerinde kitabe ve süsleme mevcut olmadığından, hangi tarihte kim tarafından yapıldığı bilinmemektedir.

Kilise6.70mx13.70m dış ölçülerine sahip, doğu batı doğrultusunda uzanan dikdörtgen planlı ve iki bölümden oluşmaktadır. Batıdaki birinci bölüm daha büyük tutulmuş. Buraya bati cephesinden bir kapı vasıtasıyla girilmektedir. Bu bölümün üzeri doğu bati doğrultusunda uzanan beşik tonozla örtülmüştür. Duvarlara dolap nisleri açılmıştır.

Doğudaki ikinci bölüme birinci daha büyük olan birinci bölümden iki kapı vasıtasıyla geçilmektedir. Kapılardan biri ortaya yakın yerde sivri kemerli bir girinti içerisinde, sivri kemerli bir açıklık seklinde, diğeri ise güney kösesinde sivri kemerli açıklık biçimindedir. Oda kuzey güney istikametinde dikdörtgen biçimli ve tonoz örtülüdür. Bu bölümün doğu duvarına kapı eksenine gelecek şekilde sivri kemerli bir nis yerleştirilmiştir. Yan duvarlarda dolap nisleri bulunmaktadır.

Yapının tamamında tas malzeme kullanılmış olup, diş cephelerde düzgün sıralı kaba yönü taslar görülmektedir. Yapı oldukça sağlam dıştan düz toprak dam örtülüdür.

DERAV KİLİSESİ

Zap vadisinde üzümcü köyünü ilerisin de derav mevkiinde bulunmaktadır. Zap suyunun karşı taraftaki sırtta eğimli bir arazide kurulmuştur. Nasturilere ait olduğu kabul edilen yapının üzerinde kitabe veya süsleme olmadığından yapının tarihi ve dönemi bilinmemektedir. oldukça küçük olan yapı 6.85mx10.00m dış ölçülere sahip olduğu bati doğrultusunda uzanan dikdörtgen bir plandır. Doğu batı doğrultusundan dikdörtgen planlı odanın üzeri beşik tonozla örtülüdür. Bati tarafı açılmış mazgal pencerelerden yapı aydınlatılmıştır. İkinci odaya buradan sivri kemer açımlıklı iki demir bir kapıdan girilmektedir. Burası kuzey güney doğrultusunda dikdörtgen planlı ve beşik tonoz ile örtülüdür. Doğu tarafından beşik tonoz kaylıklara oturmaktadır. Iki yan duvarına dolap nisleri açılmıştır. Yapının tamamı moloz taslar ve kayalardan yapılmıştır. Dıştan üzeri toprakla örtülüdür, yer yer duvarları yıkılmıştır. Buna rağmen sağlam bir yapıdır.
KELAT SARAYI
Şemdinli’ye 17 km uzaklıktaki eski ilçe merkezi Nehri’nin güney batısında dere kenarında kurulmuştur. saray(konak) büyük ölçüde yıkılmış olup halen ayakta kalan iki kemer ve bir duvar bulunmaktadır. Üç katlı ve muntazam bir yapı olduğu günümüzde güney duvarı kısmen ayakta kalmış diğer kısımları tamamen yıkılmıştır. Sarayın doğu cephesinde her kata dokuzar pencere açıldığı, kuzey cephesinde ise ortada üç kata tekabül eden sivri kemerli iki açıklık, bunun yanındaki katlarda da üçer pencere açıldığı görülmüştür. Yapı kuzey güney doğrultusunda dikdörtgen planlı olduğu ve üç katlı olduğu anlaşılmıştır.

Sarayın günümüze kadar ayakta kalan güney duvarındaki kalıntılardan, cephenin ortada kapı ile bunun yanındaki pencereler ile hareketlendirdiği görülmektedir. cephenin ortasındaki kapı anıtsal bir portakal şeklinde düzenlenmiştir.İç içe kademelendirme yapan sivri kemerli açıklığa sahip kapı dıştan taşıntılı kuşatma kemeri ile sınırlandırılmıştır.

Sivri kemer özengi seviyelerine ise kademeli yerleştirilmiş iki kademeli konsolsu çıkmalarla vurgulanmıştır. kapının iki yanındaki yüzeylerde biraz üst kısımda yer alan pencereler,dik dörtgen çerçeveli olup, sivri kemerde son bulmaktadır. Konağın ayakta kalan kalıntılarında duvarların düzgün kesme taşlar kalkandan ( kireç taşı ) yapılmıştır. Yapının kesin tarihini veren kitabe ve herhangi bir yazılı belge mevcut değildir. ancak mahalli kaynaklara göre Seyit Ahmet Sıddık tarafından yaptırıldığı bilinmektedir. Seyit Taha-i Hakkari’nin torunlarından olan Seyit M.Sıddık,Seyit Übeydullah’ın oğlu olup 1878-1903 yılları arasında yönetimde etkili olmuştur.
KAYME SARAYI
Saray Nehri’deki eski yerleşmelerin kuzey tarafında, bugünkü köy evlerin batısında yer almaktadır. iki katlı yapılmış olan saray,18.80+24m.ölçülerinde kuzey güney doğrultusunda dikdörtgen bir alana oturmaktadır.Günümüzde sarayın kuzey ve batı duvarları ekseriyetle,doğu ve güney duvarları kısmen ayakta kalabilmiş,örtüsü tamamen yıkılmıştır. Yapının zemin ve birinci katları birbirinin aynı, ortada dikdörtgen iki salon ile bulunduğu batı taraflarında sıralanmış dörder odadan meydana gelmiştir. Sarayın kuzey ve güney cephelerinde ortalarına açılmış kapılardan girilmekte,odalara hem salondan hem de birbirlerinden geçmektedir.
Yapının yıkılmış doğu cephesi dışındaki kuzey güney ve batı cephelerinin kapı ve pencerelerle hareketlendirildiği görülmektedir.kuzey cepheye sivri kemerli bir girinti içerisindeki, sivri kemer açıklıklı kapı ile bunun iki yanında altlı ve üstlü olmak üzere dört pencere açılmıştır. pencereler bir girinti içerisinde yer almaktadır. ayrıca kapının üzerinde üst kaşa açılan ahşap konstrüksiyonlu bir balkon olduğu anlaşılan açıklık bulunmaktadır.

Yine bu cephede tek süsleyici unsur olarak karşımıza çıkan kapı kuşatma kemerinin sağ ve sol üst köşelerine birer kitabe yerleştirilmiştir. Kitabeler mermer üzerine ikişer satır halinde sülüs hatla yazılmıştır. Sağdaki kitabede; (1332-1910) tarihi yazılı olup şu ibare yazılmıştır. "deki kapılarında hamd vardır. Oraya emniyet ve selametle giriniz " Sonraki kitabede; "Bu ev (girenlere) esenlik verir. Bakanlara hicri"1330 tarihini (1909) müjdele" ibaresi yazılıdır. Yapının batı cephesinde altlı üstlü sekizer pencere ile hareketlendirilmiştir.Pencereler birbirinin aynı, sivri kemerli bir girinti içerisinde yuvarlak kemerli açıklık şeklindedir.Güney cephesinde ise sadece kapı ve pencerelerin yerleri belirlenebilmektedir. Bunun dışında büyük ölçüde yıkılmış vaziyettedir. Sarayın cephelerinde düzgün kesme taş, içteki odaların bölme duvarlarında moloz taş malzeme kullanılmıştır. Cephelerindeki düzgün kesme taş işçilik dikkat etmektedir. Yapının kuzey cephesinde giriş kapısı sağ ve sol köşelerine birer tane kitabe yerleştirilmiştir.sağdaki kitabede H.1332 (1911) soldaki kitabede H.1330 (1909) tarihi yer almaktadır.Buna göre Nehri’deki Kayme sarayı 1909-1911 tarihleri arasında inşa edilmiştir. Kitabelerde, yaptırana ilişkin herhangi bir isim yer almamakla beraber Seyit Übeydullah’ın oğlu Seyit Abdullah tarafından yaptırıldığı kabul edilmektedir. KAYNAK
 
#3
Hakkari Sözlü Tarih

Dım dım söylencesi

İran’ın kuzeyinde yaşayan Han avden adlı Şahın Hakkarili bir kahyası vardır.Şah becerikli ve dürüst kahyasını çok sevmektedir.
Bir gün kırk kişilik bir haydut çetesi ,şahın çiftliğini basar,talan etmek ister.Kahya çetedekilerin otuzunu öldürür,ama bir saldırganın kılıç vuruşuyla sol eli kopar.Şah altın bir el yaptırarak onu ödüllendirir.
Günlerden bir gün çiftliği dolaşmaya çıkan kahya,çobanın yanına varır.Öyle yorulmuşturki,sunulan taze sütü içemeden uyuya kalır.Kavalı süt çanağının üzerine koymuştur.Rüyaasında ak bir deniz üzerinden geçerek dewfine bulduğunu görür.Uyanır bu sırada sarı bir sinek kavalın içinden geçerek korudaki mağaraya girmektedir.Düşünü hatırlayıp o da mağaraya girer.Büyük bir define bulur.Mağaranın ağzını örtüp Şah’a varır haber verir.Kendisine bir manda derisi kadar toprak bağışlanmasını ister.
Dileği kabul edilir o da bir manda derisini ince ince kıyarak bir yumak oluşturur.Mağaranın bulunduğu alanı bununla çevirir.Çevirdiği yerler kendisinin olmuştur.Defineyi çıkarıp mağaranın olduğu yere büyük bir kale yaptırır.Artık "Altın Elli Han" diye anılır.Dım dım adı verilen bu kalenin İran’ın kuzeyinde günümüzde de ayakta olduğu söylenir.
Mumine söylencesi

Yüksekovada yaşayan bir ağanın yedi oğlu ve dillere destan çok güzel bir kızı vardır.Kızın adı Mumine’dir.Babası kızı bir ağa oğluyla evlendirmek istemektedir.Ama kız macasının oğlu Ahmet’i sevmektedir.
Mumine bir gün koyun sağıcılarıyla ağıla gider.Yeni doğmuş bir kuzu getirilir.Kuzunun anası ölmüştür.Mumine kuzuyu ,anasız babasız Ahmet’ benzetir.Onu çoban’dan ister.Mumine ana yoksunluğu duymasın diye kuzuyu emzirir.Göğsünden süt gelmeye başlar.
Ağanın hizmetkarlarından biri,Mumine’yi isteyen ağanın adamlarından biridir.Kızı gözler,olanları görünce ağa oğluna "Mumine’nin Ahmet’ten çocuğu olmuş,çocuğu gizlemiş kuzuyu emziriyor" der.Ağa oğlu da durumu Mumine’nin babasına duyurur.Ağa çok kızar.Mumine’nin cezalandırılmasını buyurur.Yedi kardeş onu bir atın arkasına bağlayıp sürer.
Bu sırada kötü bir düş gören Ahmet Mumine ’nin zor durumda olduğunu anlar.Kızın yanından hiç ayrılmayan kır tay gelir.Ahmet’e Mumine’nin yerini gösterir.Ahmet’te onu kurtarır.Kardeşleri öldüğünü sanarak onu bırakıp gitmişlerdir.İki sevgili başka bir yere göç eder.Ama burada da rahat edemezler.Gittikleri yerin Bey oğlu Mumine’ye göz koyar.Gençlere etmedik kötülük bırakmaz.
Sonunda Mumine doğururken ölür,acısına dayanamayıp Ahmet’te canına kıyar.
 
#4
Hakkari Kaya Resimleri ve Dikilitaşları


Hakkari Kaya Resimleri

Hakkari’nin batısında Guveruk ve Tırşin yaylalarında, Muvaffak Uyanık, kayalar üzerine kazınarak çizilmiş binlerce kaya resmi bulmuştur. Hakkari’de açık hava müzesini anımsatan ve geniş bir alana yayılan bu resimlerin benzerleri Azerbaycan ve Kobistan Bölgesinde kayalar üzerinde görülmektedir.

Guveruk ve Tırşin yaylalarındaki kaya resimleri M.Ö. 6.000-1.000 yıllarına tarihlendirilmektedir. Bununla beraber resimlerin büyük bir kısmının daha sonraki devirlerde çizildikleri de olasıdır. Buradaki tasvirlerin büyük çoğunluğu stilize olmalarına rağmen o dönemin av hayvanları ile ilgili bilgiler vermektedir. Bu resimlerde dağ keçileri, bizonlar başta olmak üzere çeşitli av hayvanları çizilmiştir. Ayrıca av hayvanlarına yönelik tuzaklar, çeşitli motifler, stilize edilmiş şekiller ortaya konulmuştur. Bu resimlerin daha geç devre ait kuzeyde Erzurum yakınlarındaki Cunni Mağarasındaki resimler ve batıdaki Kütahya-i Aizanı Mabedinin duvarlarındaki büyük taş blokları üzerindeki hayvan resimleri ile benzerlik göstermesi de oldukça ilginçtir.


Hakkari Dikilitaşları

Hakkâri il merkezindeki Hakkari Kalesi’nin kuzey eteklerinde 1998 yılında rastlantı sonucu bazı dikilitaşlar bulundu. Sayıları 13'ü bulan bu taşların ilk dikildikleri günkü durumlarını korumuş oldukları ve arkaları kayalığa gelecek şekilde yan yana ve arka arkaya dizildikleri görülmüştür.

Hakkari’nin yöresel sert taşlarından oyulmuş olan bu dikilitaşlar 0.70-3.10 m. arasında değişmektedir. Bunların yalnızca ön yüzleri düzgün olup, burada insan figürlerine geniş yer verilmiştir. Bu figürlerin on biri erkek, ikisi de kadındır. Bu figürler cepheden ve çıplak olarak tasvir edilmişlerdir.Yalnızca vücudun üst kısmı ele alanmış, bacaklara yer verilmemiştir. Buradaki insan figürlerin bazıları şişman , bazıları da ince uzun yüzlüdür. Başlarında bereye benzer başlıklar bulunmaktadır. Bellerinde hançerli enli bir kemerler vardır.

Bu taşların yüzeyleri irili ufaklı figürlerle doldurulmuştur. Burada çeşitli silahlar, insanlar, leoparlar, geyikler ve yılanlar başta olmak üzere bir çok gibi yabani hayvan iç içe tasvir edilmiştir. Bunların yanında çadırlara da yer verilmiştir. Kubbemsi olan bu çadırlar, Orta Asya bozkır çadırlarına benzemektedir.

Dikilitaşlar üzerindeki erkek figürlerinin dikkat çekici özelliği de ellerindeki içki tulumlarıdır. Bunlara benzer savaşçı figürlerinin erken örnekleri MÖ.VII. yüzyıl İskit dikilitaşlarında görülmektedir.

Hakkâri dikilitaşları büyük olasılıkla yerli ustalarca yapmışlardır. Burada tasvir edilen figürlerin Tanrı ya da Tanrıçadan çok, yörede yaşamış kral veya beyler ile onların güçlü kadınlarına ait olmaları kuvvetle muhtemeldir.

Dikilitaşların buraya hangi amaçla dikildikleri bilinmemektedir. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi,Van Yüzüncü Yıl üniversitesi ve Van Müze Müdürlüğü'nün ortaklaşa kazıları ile yöreyi araştırılmaktadır.
 
#5
Hakkari Medreseleri


Hakkari’nin Osmanlı yönetimine girmesiyle birlikte, daha önce yerel Hakkari Beylerinin yönetimi devam etmiştir. Bu dönemde yapılmış olan medreseler, kentin önemli mimari yapılarıdır. XVI. yüzyılın ikinci yarısında Zeynel Bey’in yaptırmış olduğu “Zeynel Bey Medresesi” ile XVIII. Yüzyılda yapılan “Meydan Medresesi” kentin iki önemli yapıtıdır. Zeynel Bey Medresesinin yıkılmış olmasına karşılık Meydan Medresesi, yapılan onarımlar sonunda iyi bir durumda günümüze gelebilmiştir.


Zeynel Abidin Medresesi (Merkez)

Hakkari'nin Gülereş Mahallesi’nde bahçelik alanda ve bir dere kenarında bulunan medrese XVI.yüzyılın ikinci yarısında Hakkari Beylerinden Zeynel Bey tarafından yaptırılmıştır. Kanuni Sultan Süleyman ve Sultan II.Selim zamanında, Zeynel Bey 1560-1578 yıllarında beylik yapmıştır. Büyük olasılıkla da Zeynel Bey ismini taşıyan medreseyi bu tarihlerde yaptırmıştır. İranlılarla yapılan bir savaş sırasında, 1585 yılında şehit olan Zeynel Bey’in cesedi 1587’de Hakkari’ye getirilerek yaptırmış olduğu medreseye gömülmüştür.

Zeynel Bey Medresesi kuzey-güney doğrultusunda, 22.20 x 17.20 m. ölçüsünde dikdörtgen bir alana yayılmıştır. Medresenin bütünü moloz taş ve yontma taştan yapılmıştır. Kalıntılarına dayanılarak medresenin ortasında bir avlu bunun çevresinde de odaların sıralandığı anlaşılmaktadır. Avlunun batısında iki, güneyinde üç odanın kalıntıları görülmektedir. Medresenin girişi kuzey yönünde olup girişin iki köşesinde birer oda bulunmaktadır. Odalar kare ve dikdörtgen planlıdır ve üzerleri beşik tonozlarla örtülüdür. Büyük olasılıkla kuzey batıdaki odanın Zeynel Bey’in mezarıdır.

Medresenin çevresinde üzerleri bezemeli mimari parçalar ve çoğu kırılmış mezar taşlarına rastlanmaktadır.


Meydan Medresesi (Merkez)

Hakkari Biçer Mahallesi’nde bulunan Meydan Medresesinin, giriş kapısındaki kitabesinden öğrenildiğine göre h.1112 (1700-1701) tarihinde Hakkari’yi yöneten İzzettin oğlu İbrahim Bey tarafından yaptırıldığı sanılmaktadır. Bununla beraber medresenin Akkoyunlular zamanında 1472’de yapılmış olabileceği iddiaları da bulunmaktadır. Kitabede yapıldığı tarih yazılı olmasına rağmen yaptıranın ismi yazılmamıştır.

Vakıflar Genel Müdürlüğü medreseyi 1984 yılında onarmıştır

Meydan Medrese 23.40m x 18.25m ölçüsünde kareye yakın dikdörtgen planlıdır. Osmanlı Mimarisinde avlulu, iki katlı ve iki kanatlı medreseler grubuna girmemektedir. Medreseye güney cephesinin güneyindeki bir kapıdan girilmektedir. Avlunun dört yanını iki kat halinde revaklar çevirmiştir. Alt kat revakları değişik formda, birbirlerinden farklı başlık ve şekillerde sütunlar, ikinci kattakileri de payeler taşımaktadır. Revaklar sivri kemerlerle birbirlerine bağlanmış olup, üzerlerini tonozlar örtmüştür.

Avlunun doğu-batı tarafında medrese duvarları birbirlerine simetrik olmayıp düzensiz bir plan göstermektedir. Batı tarafına hem alt hem de üst katta birbirine yakın ölçülerde üzerleri beşik tonoz örtülü dörder oda sıralanmıştır. Buradaki odalar dikdörtgen planlı küçük revaklara açılmaktadır. Bu odaların batı kenarlarında mangal pencereler, diğer duvarlarında da dolap nişleri ile birer ocak bulunmaktadır.

Medresenin doğu kanadında ise alta üç, üstte de iki oda yer almaktadır. Buradaki odalar diğerlerinden daha geniş tutulmuş, kuzey kenarlarında dershane de mescit olarak kullanılmıştır. Medresenin her iki katında, bu kenarlarda kuzeye açılmış birer mihrap nişi bulunmaktadır. Alt kattaki mescidin mihrabı yarım daire planlıdır. Üst kattaki mihrap nişi üstten üç delikli kemerle daha görkemli bir duruma getirilmiştir. Bu mescit daha büyük olduğundan geri kalan kısmına bir oda, alt kattakine de iki oda yerleştirilmiştir. Bu odalarda da dolap nişleri, ocak ve mazgallar ile duvarlara pencereler açılmıştır. Avluya açılan kapılar düz lentolu ve küçük ölçüdedir.

Medrese oldukça düzgün kesme taştan yapılmıştır. Güney cephesine taştan bitkisel bezemeler ve sivri kemerlerle daha hareketli bir görünüm verilmiştir. Giriş kapısı köşelerdeki helezoni yivli kaval silmeler ve bunu takip eden mukarnaslı bir bordürle kuşatılmıştır. Bunun ortasına da oldukça küçük, üstte ve yanlarda yekpare blok taşlarla oluşturulan giriş kapısı, dıştan kabartma vazo ve çiçeklerle süslenmiştir. Ayrıca üç yandan da bir bordürle sınırlandırılmıştır. Kapının üst kısmına dikdörtgen mermer bir kitabe yerleştirilmiştir.


Emir Şaban Medresesi (Çukurca)

Hakkari Çukurca ilçesinde bulunan Emir Şaban Medresesinin ne zaman yapıldığı konusunda kesin bilgi bulunmamaktadır. Ancak XVI.yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır.
 
#6
Hakkari Köprüleri


Taş Köprü (Şemdinli)

Hakkari Şemdinli ilçe merkezine 12 km., Nehri Köyü’ne de 4 km. uzaklıkta Şemdinli Deresi üzerinde bulanan Taş Köprü’nün kitabesi günümüze gelememiştir. Bununla beraber Nehri’deki Kelat Sarayını yaptıran Seyyit Mehmet Sıddık tarafından yaptırıldığı yerel kaynaklardan öğrenilmektedir.Buna göre köprü büyük olasılıkla XIX.yüzyılın sonlarına doğru yaptırılmıştır.

Şemdinli’deki yüksek dağlar arasında, derin bir vadide bulunan köprünün her iki ayağı da kayalara oturmaktadır. Köprünün uzunluğu 21.20 m, genişliği 2.90 m, yüksekliği de 10.80 m.dir, Düzgün kesme taştan yapılmış olan köprü tek gözlüdür. Kemer açıklığı da oldukça yüksek ve yayvandır. Köprünün dolgu ve tampon duvarları moloz taşlar örülmüş, doğu cephesi kemerli açıklığın yanı sıra birer nişle daha hareketli bir görünüm elde edilmiştir.

İlk yapılışında korkuluklarla sınırlandırılmış olan köprünün üzeri yakın tarihlerde betonla kaplanmıştır. Günümüzde iki yanındaki zeminle bağlantılı dolgu duvarları kısmen yıkılmış, ağaçlarla bu bölümler takviye edilmiştir.
 
#7
Hakkari Kaleleri


Çay Kalesi (Merkez)

Hakkari’nin güneyinde, il merkezine 7-8 km. uzaklıkta bulunan Çay Kalesi denizden 2.025 m yüksekliğinde, oldukça sarp ve kayalık bir tepe üzerinde bulunan Çay Kalesi’nin yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır. Bununla beraber kale çevresinde etrafa yayılmış keramik parçaları Maden Çağı’ndan başlayarak Orta Çağa kadar kalenin kullanıldığını ortaya koymaktadır.

Günümüzde kaleye kuzey ve güney yönlerinden tırmanılarak çıkılabilmektedir. XVI. yüzyılda yöreye hakim olan Hakkari Beylerinin de bu kaleyi kullandıkları sanılmaktadır.

Kalenin mimari yapısı büyük ölçüde harap olmuştur. Bu nedenle hem tarihlendirilmesi, hem de planının çıkarılması olanağı ortadan kalkmıştır. Kalenin üst kesimlerinde horasan harçla birleştirilmiş moloz taşların meydana getirdiği duvar kalıntılarına rastlanmaktadır. Bunların dışında kale ile ilgili başka bir buluntu ve kalıntıya rastlanmamaktadır.


Hakkari (Çölemerik) Kalesi (Merkez)

Hakkari il merkezinden kuzey-güney yönlerine uzanan, yüksekligi100-200 m. yüksekliğindeki bir tepe üzerinde Çölemerik Kalesi bulunmaktadır.

Kaledeki sarnıç izlerinden başka günümüze hiçbir kalıntı gelememiştir. Bu nedenle mimarisi hakkında hiçbir bilgi edinilememektedir. Bununla beraber Evliya Çelebi ve diğer tarihi kaynaklarda bu kalenin varlığından söz edilmektedir.
 
#8
Hakkari Kırmızı Kümbet Zaviyesi


Hakkari Güleres Baba Mahallesi’nde, mezarlığın bulunduğu sırtın güney tarafında bulunan Kırmızı Kümbet Zaviyesinin ne zaman ve kimin tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir. Günümüzde oldukça harap ve büyük ölçüde yıkılmış olmasına rağmen kalıntılarına ve duvarlarına dayanılarak planı kısmen de olsa anlaşılabilmektedir.

Zaviye doğu-batı doğrultusunda dikdörtgen planlı, 16.50mx11.80m ölçüsündedir. Batı cephesinin kuzey köşesinde bir kapı ile içerisine girilebilmektedir. Buradan doğu yönüne doğru genişleyen bir hole geçilmektedir. Bu hole açılan doğu ve güney tarafında dört oda bulunmaktadır. Bu odalar kare ve dikdörtgen planlıdırlar.

Burada yapılan bir yüzey araştırmasında, firuze renkli çini parçaları bulunmuştur.
 
#9
Hakkari Sarayları


Kelat Sarayı (Şemdinli)

Hakkari Şemdinli ilçesine 17 km. uzaklıkta, eski ilçe merkezi Nehri'nin güney batısında dere kenarında Kelat Sarayı bulunmaktadır. Saray büyük ölçüde yıkılmış, günümüze yalnızca iki kemeri ile bir duvar kalıntısı gelebilmiştir.Sarayın ne zaman yapıldığını belirten bir kitabe günümüze gelememiştir. Burnunla beraber yerel kaynaklarda Seyit Ahmet Sıddık tarafından yaptırıldığı belirtilmiştir.

Seyit Ahmet Sıddık Seyit Taha-i Hakkari’nin torunlarından Seyit Ubeydullah’ın oğludur. Seyit Ahmet 1878-1903 yıllarında Hakkari’nin yönetiminde etkili olmuştur. Büyük olasılıkla da bu sarayı o zaman yaptırmıştır.

Sarayın düzgün kesme kireç taşından duvar kalıntılarına dayanılarak, kuzey-güney doğrultusunda dikdörtgen planlı üç katlı ve oldukça düzgün planlı bir yapı olduğu anlaşılmaktadır. Günümüze kısmen ayakta kalmış güney duvarı gelebilmiş, diğer bölümleri tamamen yıkılmıştır. Sarayın doğu cephesinin her katında dokuzar penceresi vardır. Kuzey cephesinde ise üç katın yüksekliğine eş sivri kemerli iki açıklık, bunun dışında kalan katlarda da üçer penceresi bulunmaktadır.

Sarayın günümüzde ayakta kalabilen güney duvarındaki izlerden ortada bir kapı ile bunun yanında da pencereler olduğu anlaşılmaktadır. Cephenin ortasındaki bu kapı anıtsal bir portakal şeklinde düzenlenmiştir. İç içe kademeleşen sivri kemerli açıklığı olan kapı dıştan bir kemer ile sınırlandırılmıştır. Buradaki sivri kemer özengi seviyelerine kademeli olarak yerleştirilmiş iki kademeli çıkmalarla daha belirginleştirilmiştir. Kapının iki yanındaki yüzeylerde biraz üst kısımda yer alan pencereler, dikdörtgen çerçeveler içerisine alınmış olup, sivri kemerlerle de sonlandırılmıştır.


Kayme Sarayı (Şemdinli)

Hakkari, Nehri'deki eski yerleşim alanlarının kuzey tarafında bulunan Kayme Sarayı kitabelerinden öğrenildiğine göre 1909-1911 yıllarında yaptırılmıştır. Kitabelerde isim geçmemekle beraber Seyit Übeydullah'ın oğlu Seyit Abdullah tarafından yaptırıldığı sanılmaktadır.

Kayme sarayı iki katlı bir yapı olup, 18.80x24.00 m. ölçülerinde kuzey güney doğrultusunda dikdörtgen planlıdır. Günümüze sarayın yalnızca kuzey ve batı duvarları iyi bir durumda, doğu ve güney duvarları ise kısmen ayakta kalabilmiştir. Sarayın üst örtüsü tamamen yıkılmıştır.

Yapının zemin ve birinci katları birbirinin eşi plan düzenindedir. Bu plan düzeninde ortada dikdörtgen iki salon ve bunun batı taraflarında da dörder oda bulunmaktadır. Kuzey ve güney cephelerine ortalarına açılmış kapılardan girilmekte olup, odalara hem salondan hem de birbirlerinin içerisinden geçilmektedir.

Yapının doğu cephesi yıkıldığından bu cephe ile ilgili bilgilerimiz bulunmamaktadır. Bununla beraber kuzey, güney ve batı cephelerinin kapı ve pencerelerle hareketlendirildiği açıkça görülmektedir. Sarayın kuzey cephesine sivri kemerli büyük bir niş içerisindeki, sivri kemerli kapı ve bunun iki yanına altlı ve üstlü dört pencere açılmıştır. Bu pencereler cephedeki niş şeklindeki girintinin içerisinde kalmıştır. Cephedeki tek bezeme unsuru, kapı kemerinin sağ ve sol üst köşelerindeki kitabelerdir.

Kitabeler mermer üzerine ikişer satır halinde sülüs yazı ile yazılmıştır.
Bunlardan sağ taraftaki i kitabe üzerinde h.1332 (1910) tarihi ve şu cümleler yazılıdır:

Deki kapılarında hamd vardır.
Oraya emniyet ve selametle giriniz.

Diğer kitabede:
Bu ev (girenlere) esenlik verir.
Bakanlara hicri 1330 tarihini (1909) müjdele yazılıdır.
 
#10
Hakkari Kiliseleri


Halil Kilisesi (Merkez)

Hakkari'ye 10 km. uzaklıkta, Halil Mevkiinde Halil Kilisesi bulunmaktadır. Kilise üzerinde kitabe bulunmadığında ne zaman ve kimin tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir. Bununla beraber Nasturiler ait olduğu sanılmaktadır.

Kilise, dikdörtgen planlı 6.70mx13.70m ölçüsünde olup, doğu batı doğrultusunda, iki bölümlüdür. Bunlardan batıdaki birinci bölüm diğerinden daha büyüktür. Buraya batı cephesinden bir kapıdan girilmektedir. Bu bölümün üzeri doğu batı doğrultusunda uzanan beşik tonozla örtülmüştür. Duvarlara da dolap nişleri açılmıştır.

Doğu yönündeki ikinci bölüme birinci bölümden iki kapı ile geçilmektedir. Bu kapılardan biri sivri kemerli bir girinti içerisinde, yine sivri kemerlidir. Diğer kapı ise güney köşede sivri kemerli açıklık şeklindedir. İkinci bölümü kuzey- güney yönünde dikdörtgen biçimli ve tonoz örtülüdür. Bu bölümün doğu duvarına kapı ile aynı eksende sivri kemerli bir niş yerleştirilmiştir. Yan duvarlarda da dolap nişleri bulunmaktadır.

Kilisenin bütününde yontma taşlardan yararlanılmıştır. Bununla beraber cephelerde düzgün sıralı kaba yontma taşlar da görülmektedir. Kilisenin üzeri oldukça sağlam düz toprak damla örtülmüştür.


Derav Kilisesi (Merkez)

Hakkari Zap Vadisinde, eğimli bir arazide, Üzümcü Köyü’nün yakınındadır. Kilisenin kitabesi bulunmadığından ne zaman ve kimin tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir. Bununla beraber Nasturilere ait olduğu sanılmaktadır.

Kilise, kareye yakın 6.85mx10.00m ölçüsünde dikdörtgen planlıdır. Doğu- batı doğrultusundaki kilisenin üzeri beşik tonozla örtülmüştür. Batı yönündeki mazgal pencereleri ile içerisi aydınlatılmıştır. Kilisenin girişten sonraki bölümüne sivri kemerli iki demir kapıdan geçilmektedir. Burasının üzeri kuzey güney doğrultusunda dikdörtgen planlı ve beşik tonoz ile örtülüdür. Kilise doğu yönünde beşik tonozlarla kayalıklar üzerine oturmaktadır. Yan duvarlarına dolap nişleri açılmıştır. Yapının tamamı moloz taştan yapılmış ve yer yer de kayalardan yararlanılmıştır. Üzeri toprakla örtülüdür. Kilisenin duvarları yıkılmış olmasına rağmen, yine günümüze iyi bir durumda gelebilmiştir.


Gagevran Köyü Kiliseleri (Yüksekova)

Hakkari Derav Vadisinde Gagevran Köyü yakınlarında II.yüzyıldan kalma kayalara oyulmuş kiliseler bulunmaktadır. Bu kiliseleri ilk kez Prof. H.Boebec incelemiştir. Bu yapılar 35.00 X 55.00 m. ölçülerindedir. Duvarlarının içerisinde kayaların oyulmasıyla nişler açılmıştır. Kiliselerin içerisinde İncil’den alınma sahneleri içeren freskler bulunmaktadır.


Kerpil Köyü Kilisesi (Yüksekova)

Hakkari Kerpil Köyü’nün ortasında yükselen tepenin üzerinde dikdörtgen planlı iki bölümlü bir kilise kalıntısı bulunmaktadır.

Bu kilisenin duvarları düzgün, koyu renkli taştan yapılmıştır. Yan duvarlarındaki yarım payeler ise kilisenin üzerini örten tonozları taşımaktadır. Giriş kapısının üzerinde oldukça güzel bezemeli bir taş vardır.

Günümüzde kilisenin bir bölümü ev diğer bölümü de samanlık olarak kullanılmaktadır.
 
#11
Hakari Sivil Mimari Örnekleri


Hakkari’nin kendine özgü bir mimarisi bulunmamaktadır. Kent merkezi dışındaki alanlar yüksek dağlarla çevrilidir. Bu dağların eteklerinde ovaların, düzlük alanların bulunmamasından ötürü de kentsel bir yerleşime tarih boyunca Hakkari’de rastlanılmamıştır. Ayrıca il merkezindeki mahalleler arasında mimari bir bağlantıyı sağlayacak yapılanmaya da pek gidilmemiştir. Birleşik düzende yaşayanlar arasındaki bu kopukluk büyük boyutlardadır. Bazı mahalleler arasında 1 km. uzaklıklar olan yerleşimler de bulunmaktadır. Bunun yanı sıra mahalleler arasındaki yüksekliklerin farklı oluşu da yapılanmayı etkilemiştir.

Hakkari’nin tarihi dönemlerde çeşitli saldırılara uğramasından ötürü yapılanma daima savunmaya yönelik olmuştur. İklimin çok soğuk oluşu da sivil mimariyi büyük ölçüde etkilemiştir. İklim koşullarından ötürü birleşik düzendeki evler dar mahalleler oluşturmuş ve bunların arasında evler birbirlerine bitişik nizamda yapılmışlardır. Bunda öylesine ileri gidilmiştir ki, on, on beş evin yan yana bitişik olarak yapılmalarının diğer amacı da iklimin yanı sıra savunmayı kolaylaştırmaktan kaynaklanmıştır. Bu durum daha çok kırsal kesimde kendini göstermiştir.

Hakkari evleri 1-2 katlı olup, soğuktan ötürü kalın taş duvarlı yapılmışlardır. Bunların üzerleri ağaç kirişlerin üzerine serilmiş kalın toprak tabakaları ile örtülmüştür. Ağaç kirişlerin içeriden görüntüsü bardana denilen bir cins amerikan bezi ile gizlenmiştir. Yakın tarihlerde yapılan evlerde ise toprak damlar yerlerini çatıya veya çinko örtüye bırakmışlardır. Evlerin bazılarında belirli bir yüksekliğe kadar moloz taşlar kullanılmış, bunların dışında kalan, üst örtüye kadar olan bölümler ağaç hatıllı kerpiç ile örülmüştür.

Hakkari evlerinin iki katlı olan örneklerinde alt katta mutfak, taşlık, kiler ve yemek yenilen odalar bulunmaktadır. Özellikle tandır denilen ısınma amaçlı büyük mangallara burada yer verilmiştir. İkinci kat genellikle bir sofa ve etrafında evin büyüklüğüne göre odalar sıralanmıştır. Bu odalarda oturma odası olarak ayrılan odanın ortasına burada da tandır yerleştirilmiştir. Diğer odalar evlerin yatak odalarıdır. Bu odaların duvarları da yöresel keçelerle, kilimlerle ve halılarla kaplanmıştır. Böylece soğuk bir dereceye kadar engellenmiştir.
Hakkari köylerinde dirhe ismi verilen konutlar bulunmaktadır. Dirheler birkaçı bir arada, herhangi bir saldırı karşısında birbirlerini koruyabilecek kadar yakın olan ve kayalara oyulmuş büyük ölçüdeki yerleşim birimleridir.

Dirhelerin geçmişi oldukça eskiye inmektedir. Başlangıçta dirheler daha çok Asur saldırılarına karşı bir önlem olarak yapılmışlar, günümüzde de varlığını sürdürmektedirler. Bu tür yapılar bir bakıma gözetleme kulesi, yaylaların güvenliğini, sürüleri kollamak için yapıldıkları bilinmektedir. Bugün dirhelerin en belirgin örneklerine Yüksekova’da rastlanmaktadır.

Günümüzde Hakkari’de yapılanma Türkiye’nin bir çok yerinde görüldüğü gibi mimari yönden özelliği olmayan beton yapılardır. Bu yapılanmada ise yöresel hiçbir iz görülmemektedir.
 
#12
Hakkari Doğal Güzellikleri


Cilo Dağı (Merkez)

Hakkari dağlarının en yüksek kütlesini oluşturan Cilo Dağı Güneydoğu Torosların doğu uzantısıdır. Buzul Dağı olan Cilo Dağı, III.dönem (Tersiyer) (65-2,5 milyon yıl önce) ortaya çıkmıştır. Yaklaşık 3.500-4.000 m. yüksekliğinde olup, Türkiye’nin ikinci yüksek doruğu buradaki Ulu Doruk veya Reşko Tepesi’dir (4.135).

Cilo Dağı çeşitli gerilmeler ve binmeler sonucunda kıvrılmış, kırılmış, bu nedenle de yöreye engebeli bir yapı kazandırmıştır. III.dönemin sonlarında yanardağ etkinlikleri ile karmaşık bir özellik kazanmıştır. Ayrıca bu dağlar batıda Büyük Zap Suyu, güneyde Şemdinli Suyu, doğu ve kuzeydoğuda da Nehil Suyu tarafından derin biçimde yarılmıştır. Bunun sonucu olarak da yer yer 1.000 m.ye ulaşan sarp vadiler meydana gelmiştir. Cilo Dağı güneydoğuya ve doğuya doğru da alçalmaktadır.

Kış aylarında yoğun kar yağışı nedeniyle karın kalınlığı 2-3 m.yi geçmektedir. Buzul yönünden de Türkiye’nin en zengin dağıdır. Bugün burada 21 vadi buzulu bulunmaktadır. Dağın yüksek yaylaları göçer aşiretleri için sayfiye işlevi görmektedir. Dağın aşağı yamaçlarında çok seyrek meşe ağaçları dışında yoğun bir bitki örtüsüne rastlanmaz. Kış turizmi yönünden önemli olup, Varagöz Vadisi ile Sat Gölü yakınlarında tarih öncesi çağlardan kalma resimlere rastlanmıştır.


Ters Lale (Şemdinli)

Ters Lale, Hakkari’nin Cilo Dağları’nda yetişen dünyanın en nadide çiçeklerinin başında gelmektedir. Bu dağlarda kendiliğinden yetişen ve boyu 75 cm.yi bulan, her dalında 3-8 lalenin ters olarak geliştiği bu çiçek kaçak olarak Avrupa ülkelerine satılmakta ve buralarda kozmetik ile ilaç sanayinde kullanılmaktadır. Bunun yanı sıra süs çiçeği olarak da yararlanılmaktadır.

Ters Lale, Avrupa’da Fritillasio İmperialis, Kejan Lalesi, Prestika, Karagöz Lalesi, Emperyalis Ağlayan Gelin ve en çok Şemdinli yöresinde yetiştiğinden de Şemdinli Lalesi gibi isimlerle anılmaktadır. Yöre halkı tarafından da Ağlayan Gelin, Kerbela ve Kral lalesi olarak da bilinmektedir. Bunun da nedeni çiçeğin her sabah etrafa su yaymasıdır. Ters Lale Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu'nca koruma altına alınmıştır.


Bercelan Yaylası (Merkez)

Hakkari merkez ilçenin kuzeyindeki Karadağ üzerinde bulunan Bercelan Yaylası ile 18-20 km. uzaklıktadır. Çevresinde Seyithan, Golaşın ve Golan Gölleri ile Zap Suyu vadisi bulunmaktadır.

Burada dağlardan kopan büyük kayalar doğal köprüler oluşturmuştur. Yöre halkı bunlara “Şeytan Köprüsü” ismini yakıştırmıştır. Vadinin yakınında Sine Kayalıkları yer almakta olup, bu yörede Melise Suyu ile Çeman Düzlüğü bulunmaktadır. Bitki örtüsü bakımında da oldukça zengindir.



Kuş Cenneti (Yüksekova)

Hakkari, Yüksekova’da, deniz seviyesinden 1925 m. yüksekliğinde, 2.800 hektarlık geniş bir alana yayılmış olan Yüksekova bitki örtüsü ve su yönünden oldukça zengin bir bölgedir. Yüksekova’nın ortasından Nehil Çayı akmakta olup, çevresi insan boyundan daha yüksek olan saz ve kamışlarla kaplıdır. Ayrıca burada bol miktarda bozulmamış orkideler yetişmektedir. Çevre bilimcilerine göre de doğal dokusu bozulmamış Türkiye’nin ender bölgelerinden biridir.

Yörede kuluçkaya yatan kuş türleri bulunmaktadır. Bunların başında da; erguvan, balıkçıl, saz delicesi, çayır delicesi, leylek, turna, toy, ve kızılbacak, kızıl akbaba, yılan kartalı, doğu atmacası, küçük orman kartalı, kaya kartalı, küçük kartal, doğan ve puhu kuşları gelmektedir.
 
#13
Hakkari Koç Heykelleri


Hakkari Yüksekova ilçe merkezinde bulunan bir koç heykelinin yan yüzeylerinde Geveruk kaya resimlerindeki motiflere benzer şekiller bulunmaktadır. Bu heykel dörtgen bir kaya kütlesinden oyulmuş, koçun baş ve ayakları dışa taşkın olarak işlenmiştir. Koçun ön ve arka ayakları birbirinden aralarındaki bir yarıkla ayrılmıştır. Koçun boynuzları yuvarlak ve oymalıdır. Bu heykelin bir yüzünde koça binmiş elinde mızrak tutan bir adam, onun arkasında ellerinde ne oldukları anlaşılamayan yuvarlak nesneler tutan kişi, üç koç, bir kama ve bir de kesici alet çizilmiştir.

Yüksekova'nın 5 Km. güneybatısında bulunan Gagevran köyünde buna benzer bir diğer koç heykeli daha bulunmuştur. Bu heykelin yakındaki Nasturilere ait bir kiliseden sökülüp buraya getirildiği sanılmaktadır.Nitekim bu eserin üzerinde mimari parçadan söküldüğünü gösteren kabartma bir bölüm daha bulunmaktadır. Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da bu tür koç heykelleri yaygın biçimde yapılmışlardır.
 
Üst