kurtuluşu olmayan olay

#1
Sponsorlu Bağlantılar
Ölüm her canlı varlığın başına gelebilecek bir doğal gerçektir. Ölümün bizler için her an gelebileceğini bilmek ve hatırdan çıkarmamak, bizler için çok önemli bir durumdur. Ölüm anını düşünmek ve düşünmemek arasında çok büyük sırlar vardır.
Ölümü düşününce neler olur ya da ölümü düşünmek neye yarar diyebiliriz kendi kendimize. Ama bir kez gerçekten düşününce bu olguyu, içinde ki sırları anlarız. Böylece ölümü düşünmek ve düşünmemek arasındaki farkları parlak bir yıldız gibi görürüz.

Bende bir zamanlar ölümü düşünüp de ne olacak, ölüm işte, bir zaman gelip kapımı çalacak, beni çekip alacak, ne var bunda düşünecek diye söylenirdim. Ama siz bir düşünmeye başlayınca kazın ayağının öyle olmadığını anlayacaksınız.
Gelin şimdi hep birlikte gözlerimizi kapatıp ölümü düşünelim, başımıza her an gelmesi muhakkak olan bu gerçeği hatırlayalım.
Ne zaman, nerede ve nasıl geleceği belli olmayan, her yaş gurubundaki canlılarda görülen bu korkunç anımızı düşünmek için kendimizce bir neden bulalım. (Trafik kazası, öldürülme, hastalık-Kalp krizi…) Allah hakkımızda hayırlı olanı versin. Bir neden bulduysak başlayalım düşünmeye, nasıl öldüğümüzü atlıyorum.
Bir türlü ölüm şekillerini kendime yakıştıramadım çünkü. . Can çok kıymetliymiş ölümü düşününce anlıyorum.
Ölüyorsunuz; yakınlarınız, sevenleriniz başınızda ağlaşıyorlar. Herkes kendince bir ağıt yakıyor. Hayata doymadan ne çabuk gittin, hayallerin, umutların vardı bunları bırakıp nereye gidiyorsun. Annen baban başlıyor bizden evvel gitmek olur mu, evlat acısını da mı tattıracaksın bize, kalk evladım kalk, yalan olduğunu göster. Onlar böyle derken sen çaresizlik içinde elimde olsa sizleri bırakmazdım diyorsun. Çocukların etrafında ağlaşıyor baba bizi bırakıp nereye gittin, gel lütfen gitme biz ne yaparız sensiz diye. Sen dayanamıyorsun onların ağıtlarına kalkmak istiyorsun ölüm halinden sıyrılıp, kalkamıyorsun, onları öyle görünce yüreğin parçalanıyor. Teker teker diğer tüm sevdiklerinin hallerini gözlerinin önünden geçiriyorsun… Sevmeyenlerin bile içleri gülerek ağlaşıyorlar başında, onlarda kendi ölümlerini hatırlayıp sana gülerken, ölümlerine ağlıyorlar. Cesedin evden çıkarken kalkıp gitmemek istiyorsun. Bu durumdan kurtularak kaçıp gitmek istemiyorsun ama çaresizsin, gideceksin, gitmekten başka çaren yok artık. Kurtuluş yok, gerçek vatanına bir kefenle konulacaksın…
Çaresizlik içinde amellerin geliyor aklına, yaptıkların bir bir gözünün önünden akıyor. Ama bunlar arasında seni kurtaracak bir şey yok. Ölümün mezardan sonraki acı yüzü geliyor aklına…
Buraya kadarı yine iyi sayılır. Sevilip sevilmediğini görüyorsun. Ya bundan sonra neler bekliyor seni… Ben devam edemeyeceğim buradan ilerisine. Hesap var, sual var, azap var. Birde götürdüğün güzel amellerin yoksa eyvah yandın şimdi. Aman Allah’ım ne korkunç bir akıbet beni bekliyor diye yakınıyorsun…
Bakın dünyalık ihtiraslarımız azaldı. Artık hakkım olmayana el uzatamayacağımı düşünüyorum. Kötülükler aklıma gelmiyor, hep iyi şeyler yapmak ve konuşmak istiyorum. Kendi kendime iyi olmalıyım diyerek kendimi telkin ediyorum. Öldükten sonra hesap verecek olmanın korkusu bende dünya ve dünyalığa olan ilgiyi adeta yok ediyor. Bunun içindir galiba Peygamberimiz, Nasihat istersen ölüm yeter sana buyuruyor. Yine başka bir hadiste, Günde 18 defa ölümü düşünen şehitlerle haşrolur buyrulmaktadır.
Siz siz olun ara sıra ölümü hatırlayın ve hatırlatın.
Ne mutlu ölüme her zaman hazır olanlara ve ölümü gerçek manasıyla düşünebilenlere.
 
Üst